Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/95 E. 2021/418 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/95 Esas – 2021/418

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/95
KARAR NO : 2021/418

HAKİM :….
KATİP : …

DAVACI : ….
DAVALI : ….
DAVALI :…..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 29/03/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07.01.2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili adına, … markası, TÜRKPATENT nezdinde ilk kez 15.05.1992 tarihinde ve 11.sınıf, 20.sınıf ve 21. sınıflarda marka olarak tescil edilmiş olduğunu, müvekkili adına tescilli olan ve yine itiraza gerekçe olarak gösterilen … ibaresinin, aynı zamanda davalılardan TÜRKPATENT tarafından özel/01477 no ile “tanınmış marka” olarak da özel koruma altında bulunduğunu, davaya konu …. no’lu “… designer cc şekil” ibaresinin; doğrudan müvekkili itirazına gerekçe olarak gösterilen markaların tescilli olduğu “aynı ve benzer sınıflar” içeren 24.sınıfta tescil edilmesi talebiyle marka başvurusu yapılmış olduğunu, davaya konu “…. ” şekil ibareli marka başvurusu ile müvekkili şirket itirazına konu “…” ibareli markaların, 6769 sayılı kanun md.6/1 anlamında halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede benzediğini, “… şekil” gibi bir ibareyi gören orta algı/dikkat düzeyindeki bir tüketicinin, bu ibarenin gerek şekil ve gerekse kelime olarak, müvekkili markalarına oldukça yakınlaşması nedeniyle, müvekkili adına tescilli ve tanınmış “…” markasını esas ve/veya yan unsur olarak içeren seri markalarından biri olduğu zannıyla tercihlerini yapabilmesi ihtimalini arttıracağını, müvekkili markalarının 24.sınıf ve bunun 35.sınıftaki uzantısı olan perakendecilik hizmetlerinde tescilli olmasına ek olarak, bu sınıflar (24.sınıf, 35.sınıfın ilgili alt grubu), müvekkilinin haklı tanınmışlığının ispatlandığı 20.sınıftaki mobilya emtiası ile doğrudan bağlantılı olduğu gibi, müvekkili şirketin bu sınıfta yer alan emtiada son derece aktif bir kullanım gerçekleştirdiğini, müvekkili markalarının doğrudan tescilli olduğu ve yine müvekkilinin aktif olarak faaliyet gösterdiği bir alanı içeren 24.sınıfta, davaya konu “… designer cc şekil” ibareli marka başvurusunun itiraza konu sınıflarda tescili halinde, müvekkiline ait “…” markasının, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ve markanın ayırt edici karakterine zedeleyici sonuçların ortaya çıkmasının da kaçınılmaz hale geleceğini, itiraza konu markanın tesciline cevaz verilmesinin, müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile itiraza konu marka başvurusu arasında iltibasın ortaya çıkmasına neden olacak ve 6102 sayılı TTK anlamında haksız rekabete yol açacağını beyan ederek, davalı TÜRKPATENT – Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından tesis olunan 28.01.2021 tarih ve ……. karar no’lu işlemin iptali ile … sayılı … Designer cc +şekil ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu “… desıgner c c” olan davalı markası ile davacı markalarının, görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirinden son derece farklı olup, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, her ne kadar, davalı başvurusu ile davacı markalarının birbirine benzediği iddia edilmekte edilse de davalının, “… desıgner c c” ibaresini, bir bütün halinde, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanmış olduğunu, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, başvuru markasının, “… desıgner c c” ibareleri ile, kullanılan harfler ile ve oluşturulan şekil kullanılarak tamamen spesifik hale getirildiğini ve ayırt ediciliğinin tamamen sağlandığını , ibarelerin ortalama tüketici nezdinde bütün halde bıraktığı izlenim bakımından farklılaşmış olduğunu, bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, bu nedenle, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağını, somut olay açısından, markalar arasında iltibasa yol açabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı gibi, başvuru konusu “…” esas unsurlu markanın 24. sınıfa dahil mallar için tescili veya bu mallarla ilgili olarak kullanılması halinde, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağına ilişkin olarak, itirazda, muterizin mobilya sektöründe tanınmışlığını ileri sürdüğü “…” markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, Kurul’da da bu yönde bir kanaat oluşmadığından, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış ve bu yöndeki itirazın da kabul edilmemiş olduğunu, kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekilinin dosya kapsamında bir beyanına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER:
Emtia ve Marka İşaretleri Bakımından Benzerlik Değerlendirmesi
Benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliğidir. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verilecektir.
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken,
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
* Çağrıştırma,
* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman,
kriterleri ele alınmalıdır.
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlanmıştır. Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır. Dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise karıştırılma ihtimalinin varlığı “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. “Halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir.
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakılır.
Emtiaların Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Dava konusu … sayılı ve “…+ŞEKİL” ibareli markanın kapsamında yer alan malların tamamı,
“Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları.” mallarının davacıya ait redde mesnet markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı,
Marka İşaretlerinin Benzer Olup Olmadığı
Dava konusu “…+ŞEKİL” ibareli markanın, hardal sarısı renkte, büyük harflerle “…” ibaresi ile bu ibarenin üstünde, içinde “C” harfleri ve birtakım figürlerin yer aldığı kalkan şeklinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş kelime+şekil markası olduğu,
Davacının markalarından “…” ibareli marka, siyah renkte, kalın, küçük harflerle “…” ibaresinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime, “…+ŞEKİL” ibareli marka ise siyah renkte, küçük harflerle “…” ibaresi ile bu ibarenin üstünde, içinde “C” harflerinin yer aldığı altıgenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş kelime+şekil markaları olduğu,
Dava konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak “…” ibaresi olduğu, davacıya ait markaların esas unsurunun ise “…” ibaresi olduğu,
Davacı markası ile dava konusu marka, marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, dava konusu markanın esas unsurunun 8 harften, davacı markalarının esas unsurlarının ise 4 harften, dava konusu markanın ilk 3 harfinin davacı markası ile aynı harflerden oluştuğu, dava konusu markanın son 5 harfinin (“…”) farklı olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, dava konusu marka ile davacı markasının ilk 3 harfi aynı olsa da ve markalardaki bu aynılığın iltibasa yol açacağı iddia edilse de, somut uyuşmazlıkta dava konusu markanın sonunda yer alan “…” ibaresinin görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı, ayrıca dava konusu marka ile davacı markasının tertip tarzlarının farklı olduğu, bunun yanı sıra dava konusu marka ile davacı markalarındaki şekil unsurlarının da tamamen birbirinden farklı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunmadığı,
Karıştırılma İhtimali Bakımından Ara Değerlendirme
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan bir kısım mallar redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı tür olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır
Tanınmışlık İddiaları Bakımından İnceleme
Tanınmışlık nedeni ile bir marka başvurusunun reddedilmesi için;
Öncelikle, markalar arasında işaret benzerliği ve;
• Sonraki başvuru sahibi ile tanınmış marka sahibi arasında bağlantı olma ihtimali,
• Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Haksız yarar sağlama,
• Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
• Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi unsurlar aranmaktadır.
Tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması halinde, tanınmış markanın toplumda yarattığı isimden yararlanma ve bu şekilde haksız avantaj sağlanması ihtimali varsa, tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması dahi önlenmelidir.
Aynı mallarda kullanılmasa da, tanınmış markanın garanti ve reklam gücünden yararlanılması halinde tanınmış markanın itibarına zarar verilebilir.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Öte yandan; üçüncü kişilerin aynı ve/veya farklı konuda üretmiş olduğu ürünlerin kalitesinde meydana gelebilecek herhangi bir düşüklük, orijinalliğinde olabilecek değişiklik, üretimden kaynaklanacak hatalar, pazarlama taktik ve hataları, fiyat farkı ve damping uygulamaları, tanınmış markanın itibarına zarar verebileceği gibi markanın yaygınlaşan kullanımı onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar da doğurabilecektir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında bir bağlantı kurulması şartı aranmaktadır.
Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olmasıdır. Yukarıdaki bölümlerde bahsedildiği gibi, somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır.
Öte yandan, markanın halk tarafından tanınmışlık düzeyi, markanın herkes tarafından bilinirliğini, markanın, malın potansiyel ve fiili kullanıcılarının da ötesinde ulaşmış olduğu genel tanınmışlık düzeyi bazı kriterler çerçevesinde değerlendirir. Bunlardan bazıları; markanın tescilinin ve kullanımının süresi, markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam (Yurt içi ve yurt dışı tescilleri), markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı, markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özelliklerinin neler olduğu (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafi alan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.), reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetlerin varlığı (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.), markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları, markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, karı, yurt çapında ve yurt dışında sahip olduğu dağıtım kanalları: şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hakimiyeti vs.), eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri, marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği olarak belirtilebilir.
Davacı vekili tarafından ileri sürülen tanınmışlık iddiasının dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi ve belgeler çerçevesinde incelenmesi neticesinde, davacıya ait “…” ibareli markanın mobilyacılık sektörüne dahil mallar bakımından yaygın bilinen tanınmış markalardan olduğu, bu tanınmışlığın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından da kabul gördüğü ve “…” markasının T/01477 sayı ile tanınmış marka olarak Kurum sicilinde kayıt altına alındığı, ancak 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunması şartının sağlanmadığı, aynı zamanda dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, davalı başvurusunun davacıya ait “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait “…” ibareli markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı,
Haksız Rekabet Bakımından Değerlendirme
Haksız rekabet, rakipler arasında ya da tedarik eden ve müşteri arasında dürüstlük kuralına uygun olmayan ticari uygulamalardır. Ticaret hayatında dürüstlük kuralına uygun olmayan tüm eylem ve işlemlerdendir. Haksız rekabetten söz edebilmek için aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışın bulunması şarttır. Haksız rekabetin üç unsuru bulunmaktadır: İktisadi rekabet, Aldatıcı hareket ve dürüstlük kuralına aykırı çeşitli davranışlar, rekabet hakkının kötüye kullanılması. İktisadi rekabetten söz edebilmek için ortada ekonomik bir faaliyetin olması gerekmektedir. Ekonomik bir etkinlik olmaksızın iktisadi rekabetten ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığından bahsedilemez. İktisadi rekabet ticaret hayatının önemli unsurlarından olduğu için çeşitli kanunlarla korunmuş ve desteklenmiştir. İktisadi rekabet bir haktır ve bu hak kullanılırken dürüstlük kuralına aykırı davranılmaması gerekmektedir. Bir firmanın kendisine rakip olan diğer bir firmayı kötülemesi, onun müşteri çevresini yanıltıcı hareketlerde bulunması vb. dürüstlük kuralına aykırıdır ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil eder. Dürüstlük kuralı ile sınırları belli olan rekabet hakkının sınırları aşılmışsa burada kötüye kullanma vardır. Her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağı olması gerektiğini de belirtmek gerekmektedir.
Somut olayda, hem markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı hem de dosya kapsamında yukarıda ifade edilenler doğrultusunda, davacının haksız rekabete ilişkin iddiasını kanıtlayacak somut delil olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı,
Netice itibariyle tüm dosya ve bilirkişi raporu kapsamına göre,
Dava konusu markanın kapsamındaki yer alan bir kısım hizmetlerin davacının markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı ancak dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı, TÜRKPATENT 2021-M-512 sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmış, açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30.12.2021

Kâtip Hâkim 41072 ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır