Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/73 E. 2021/428 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/73 Esas – 2021/428

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/73 Esas
KARAR NO : 2021/428

HAKİM :….
KATİP :….

DAVACI : …..
DAVALI : …..

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 11/03/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin …. sayılı “…..” markasının halihazırda sahibi olduğunu, daha sonra 2019/65664 sayılı “…” markasının tescili için 35.05/30, 43 ve 44. Sınıf hizmetleri kapsar yeni bir başvuru gerçekleştirdiğini, anılan başvuruya davalı tarafın…. , … ve …sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğunu, itirazların ilk aşamada reddedildiğini, ancak YİDK nezdinde müvekkili başvurusunun 35. ve 43. Sınıf hizmetler açısından reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili başvurusuna yapılan itirazın kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin öteden beri “…” markasını kullandığını, davalının … sayılı markası kapsamında 30. Sınıf malların yer almadığını, davalının daha sonra 30. Sınıf ürünler için … sayılı başvuruda bulunduğunu, daha sonra ise …sayılı markayı tescil başvurusuna konu ettiğini, bu başvuruya itiraz ettiklerini ve başvurunun reddolunduğunu, dolayısıyla …sayılı markanın YİDK kararına mesnet tutulmasının hatalı olduğunu, anılan marka ile ilgili açılmış bir davanın dahi bulunmadığını, müvekkili başvurusu ile davalı taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, taraf markaları arasında görsel, sesçil ve kavramsal farklılıklar bulunduğunu, markaların bütün olarak değerlendirilmeleri gerektiğini, davalı taraf markasının tam ortasında “t” harfinin yer aldığını, taraf markalarının görsel bir benzerlik taşımadıklarını, müvekkili markasının İngilizce bir kelime görünümü taşıdığını, yine müvekkili markasının bir anlamının da bulunmadığını, “…” şeklinde telaffuz edileceğini, davalı markasının ise “…-çi” olarak telaffuz edileceğini, taraf markaları arasında sesçil bir benzerliğin de bulunmadığını, müvekkili markasının “keçi” ibaresi ile algılanmasının mümkün olmadığını, tüketicilerin ancak ürün içeriği ile ilgili bir inceleme yapması halinde bu şekilde bir anlam edineceğini, davalı markasının ise “…” olarak algılanacağını, davalı markasındaki şeklinde ancak çok dikkatli bakılması halinde keçi ya da koyuna benzetilebilecek bir figür olduğunu, dilimizde “…” sözcüğünün “engel” anlamına geldiğini, davalı markasının bütün olarak “engel olmayı alışkanlık haline getiren” kimse olarak algılanacağını, tüketicinin ancak ürünü alıp incelemesinden sonra “keçi” kelimesi ile bir bağlantı kurabileceğini, “keçi” sözcüğünün tek başına marka olarak dahi algılanamayacağını, “5/1-c” maddesi kapsamında kalan bir kelime olduğunu, dolayısıyla bu kelime üzerinden küçük değişikler yapılmasının kelimelerin farklılaşması için yeterli olduğunu, davalının piyasada hiçbir bilinirliği bulunmadığını, müvekkilini ise markasını evvelden beri fiili olarak yoğun ve yaygın biçimde kullandığını, müvekkilinin ayrıca 2017/35451 sayılı markası itibariyle de müktesep hakkının bulunduğunu, dava konusu markanın da müvekkilinin evvelden gelen markasının serisi niteliğinde olduğunu iddia ederek …. sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; verilen kararın yerinde olduğunu, müvekkilinin markası ile davacının markalarının benzer olduklarını, davacının reddedilen başvurusunun müvekkili markaları ile aynı mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin 2015 yılından beri süt ürünleri ve dondurma satışı gerçekleştirerek sektöründe bilinir olduğunu, müvekkilinin tescillerinin davacıdan daha önceki tarihli olduğunu, her iki taraf markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davacı şirketin markasının “keçhi” şeklinde okunacağını, müvekkili şirket markasının ise “…” şeklinde okunacağını, markaların sesçil, biçimsel ve telaffuz açısından benzer olduklarını, dava konusu markanın da müvekkili markalarının bir serisi olarak algılanabilir olacağını, dava konusu markanın ilk bakışta müvekkili markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, müvekkilinin ilk markasının 2015 tarihli olduğunu, davacının müvekkilinin markaları ile benzer bir marka yaratmasının bizzat kendisini kötü niyetli kıldığını, davacının müktesep hak ve öncelikli hak sahipliği iddialarının haklı olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir. Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamından çıkartılmasına karar verilen 35.05 alt grubunda 30. Sınıftaki bir kısım malların satışına özgülenmiş hizmetler davalı yana ait … sayılı marka kapsamındaki 30 ve 35. Sınıftaki mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki emtialar olup yine dava konusu marka kapsamında 43. Sınıfta reddedilen hizmetler ise davalı yana ait 2015 87476 sayılı marka kapsamında aynı sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ile aynı tür hizmetlerdir. Bununla birlikte davalı yana ait ret gerekçesi markalar kapsamında yer alan 29 ve 30. Sınıftaki sair gıda ürünleri ile dava konusu başvuruda reddine karar verilen 35.05. sınıftaki gıda ürünleri arasında, salt gıda ürünü olmalarından kaynaklı bir ilişki bulunduğu, karşıladıkları ihtiyaçlar, tüketicinin ilgili ürünlere ilişkin beklentileri, ilgili malların pazardaki sunum biçimleri, birbirlerini tamamlayıcı özellikleri gibi unsurlar bakımından doğrudan bir benzerlik ilişki içerisinde oldukları,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI DEĞERLENDİRMESİ
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir.
Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Başvuru kapsamında reddine karar verilen 35.05 alt grubunda 30. Sınıfa özgülenmiş malların satış hizmeti ile 43. Sınıftaki genel anlamda yiyecek – içecek sektörüne ilişkin hizmetlerin hemen her yaş, gelir, eğitim ve meslek grubundan tüketiciye hitap eden, yaygın ve erişimi kolay nitelikte olan, pek çok sektöre nazaran nispeten görece düşük fiyatlı olan, alternatifliliğin ve rekabetin bol olması nedeniyle tüketicinin çok sayıda markaya maruz kaldığı, bu markalardan yararlanırken de çoğu zaman yüksek düzeyli bir dikkat ve özen sarf etmeksizin tercihlerini somutlaştırdığı mal ve hizmetler olup iltibas değerlendirmesinde de ilgili tüketici grubu olarak makul düzeyde dikkat, özen ve seçicilik düzeyine sahip herhangi bir tüketici grubunun ilgili tüketiciler olarak tespitinin isabetli olacağı,
Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve 2012/11-155E – 2012/376K sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu marka incelendiğinde “…” şeklindeki başvurunun gri bir fon üzerine yeşil renk ile yazılmış “…” sözcüğünden ibaret bir kelime markası olduğu, anılan ibarenin dilimizde ya da yabancı dillerde doğrudan bir anlama sahip olmadığı, ancak ibarenin yazıldığı şeklinden ötürü telaffuzuna en yakın telaffuzunun “kec-hi” şeklinde olacağı, bu ibarenin dilbilgisi kurallarına uygun olağan telaffuzda ise “keçhi” şeklinde telaffuzunun daha yaygın olacağı, markada başkaca ek bir unsur mevcut olmadığından söz konusu ibarenin doğrudan markanın esas unsuru olduğu,
Davalı yana ait ret gerekçesi markalardan dava konusu marka ile ortak mal ve hizmet grubu içerdiği tespit edilen markaların ise “…+ŞEKİL” esas unsuruna haiz olduğu, anılan ibarenin siyah renklerle yazılmış “…” harfleri ile bu harflerin tam orta noktasında yer alan turuncu renkli bir “t” harfi ve “t” harfinin dip kısmında yer alan bir keçi/koyun benzeri küçükbaş hayvan görseline yer verilerek oluşturulmuş bir şekil ve sözcük markası olduğu görülmüştür. Markanın “…” olarak algılanacağı bu durumda, tüketicinin anılan ibareye somut bir anlam yüklemeyeceği, zira ibarenin mevcut haliyle dilimizde ya da yabancı dillerde bilinen bir anlama işaret etmediği,
Bu çerçevede tespiti gereken husus taraf markalarını oluşturan esas ibarelerin bütünsel algıları itibariyle, ilgili tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline neden olacak düzeyde bir benzerlik taşıyıp taşımadıklardır.
Her iki taraf markası da beş harften meydana gelmekte ve iki heceden oluşmaktadır.Dava konsu marka “…” harfleri ile oluşturulmuşken davalı yanın ret gerekçesi markası ise “k-e-t-ç-i” harflerinden meydana gelmektedir. Bu haliyle taraf markalarının ilk iki harfibirebir aynı olup kalan harflerden ise “c-ç” harfleri benzerlik taşırken “h-y” ve “ç-i” harfleri bakımıdan ise bir benzerlik mevcut değildir. Bu çerçevede taraf markalarını oluşturan sözcük unsurları arasında harf dizilimsel açıdan benzerlik bulunduğu, bununla birlikte işaretler arasında, bütünsel algılar itibariyle figüratif benzerliğin de bulunduğu,
Markalar arasındaki iltibas ihtimali değerlendirilirken yapılması gereken değerlendirme karşılaştırılan işaretlerin bir hecesi, bir bölümü üzerinden değerlendirme yapılması olmayıp çekip markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği,
Bu bağlamda taraf markalarını oluşturan unsurların, bütünsel anlamda bıraktıkları izlenimler itibariyle, ilgili tüketicinin birbirinden somut farklılıkları bulunmayan iki marka ile karşı karşıya olduğunu bilmesini sağlayacak boyutta aynı olduğu, beş harf iki heceden oluşan markaların başlangıç ve bitiş seslerinde bir benzerlik mevcut olduğu, bu benzerliğin bütünsel anlamda işaretler arasında yanılgı oluşturacak nitelikte bir sonuç doğuracağı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturduğu,
Taraf markalarının esas unsurları olan “…” ve “…” kelimelerinin, harf dizilimsel açıdan benzerlik taşıdığı, başvuru sahibinin davalıya ait yazılışı ve okunuşu aynı olan … ibaresine benzer İngilizce olduğu anlaşılan “… ibaresini marka olarak seçtiği bu başvurunun da aynı mantıkla yapıldığı, tüketicinin hem görsel hem de sözel iletişim bakımından markaların aynı kurumsal kimlikler edinmiş oldukları sonucunun ortaya çıkmasına yol açabileceği, bu çerçevede taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahi karıştırılma ihtimali yaratacak şekilde aynı bir genel mizanpajın mevcut olduğu, taraf markaları arasında emtialar arasındaki benzerliğin kuvvetli olduğu, başvuru konusu 2019/65664 sayılı marka kapsamında reddine karar verilen 35 ve 43. Sınıf hizmetler bakımından, davalı yana ait 2015/87476 ve2018/32096 sayılı markalar ile dava konusu marka arasında aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde benzerlik bir ilişkisinin bulunduğu, davalı yana ait sair markalar ile dava konusu marka kapsamında reddedilen hizmetler arasında benzerliğin mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan sözcükler ve işaretler arsında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30.12.2021

Katip….
✍e-imzalıdır

Hakim ….
✍e-imzalıdır