Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/72 E. 2022/98 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/72
KARAR NO : 2022/98

HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI :…
DAVALI : …
DAVALI : 2- …

T.C Kimlik No:…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 10/03/2021
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, başvuruya müvekkili firmaya ait … sayılı “… …” ve 2015/55638 sayılı “… …” ibareli esas unsuru “…” olan markalar gerekçe göstererek 6769 s. SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddeleri uyarınca itiraz edildiğini, bu itirazın ilk olarak Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiğini , bu ret kararına karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na itiraz edilmiş olup bu itirazlarının da … sayılı YİDK kararıyla reddedildiğini, dava konusu marka başvurusu incelendiğinde, başvuru konusu markanın müvekkili firmaya ait önceki tarihli “…” esas unsurlu “… …” ve “… …” ibareli seri markaları ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, 43. Sınıf aynı hizmetleri kapsadığını, müvekkili markalarının tanınmışlığı dikkate alındığında markalar arasında karıştırılma ihtimalinin doğduğunu ve dava konusu markanın müvekkili markalarının bir devamı olarak algılanacağının tartışmasız olduğunu, davalı taraf marka başvuru incelendiğinde markanın beyaz arka plan üzerine siyah ve italik harflerle “…” ve “ÇAYYOLU” ibarelerinin birleşimiyle oluşturulduğunu, markanın 43. Sınıf hizmetler bakımından başvuruya konu edildiğini, markada herhangi bir şekil unsuru da bulunmadığı, marka hukukuna hakim olan sağdan sola okuma prensibi gereği markanın tüketici algısında iz bırakan yegane unsurunun markayı oluşturan ilk ibare olan “…” ibaresi olduğunu, davalı yanın markasında esas unsur olarak, müvekkilinin seri markalarındaki esas unsur olan “…” ibaresini kullandığından; markaların görsel ve anlamsal olarak ayrışma sağlamadığının da sabit olduğunu, davalı markasında yer alan ibarenin taraf markalarını görsel, anlamsal ve işitsel olarak farklılaştırdığını söylemenin de kesinlikle mümkün olmadığını, kaldı ki farklılaştırmak bir yana markaları oluşturan ibareler marka kompoziyonları arasında birbiriyle doğrudan benzerlik oluşturacak şekilde, uzun yıllardan beri müvekkili tarafından kullanılagelen ve tanınmış haldeki “… …” markasında yer alan mizanpajın birebir aynı mantıkla oluşturulduğunu ve … ibaresi sonrasında ikincil olarak lokasyon ibaresine yer verilmiş olması dahi müvekkili markasına yakınlaşma saikiyle hareket edilerek bir başvuru gerçekleştirilmiş olduğunu, dolayısıyla her iki marka ile de birebir aynı emtialarda karşı karşıya kalan bir tüketicinin, sonraki tarihli dava konusu markayı, müvekkili firmaya ait tanınmış markalar zincirinin yeni bir halkası olarak, Çayyolu Semtindeki bir şubesi olarak yorumlama yanılgısına düşeceğinin şüphesiz olduğunu, davalı yana ait marka başvurusunun 6769 s. Kanunun 6/5 maddesi gereğince müvekkili markalarının tanınmışlığından faydalanarak haksız yarar sağlayabilecek, müvekkili markalarının itibarını ve ayırt edici niteliğini zedeleyebilecek bir başvuru olduğunu, dava konusu başvurunun, sanat, spor ve cemiyet hayatının önde gelen uğrak yerlerinden “…” esas unsurlu “… …” ve “… …” ibareli tanınmış markalarının esas unsurunu aynen içermekte olup, tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalini doğurduğunu, davalının tüm bu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği hususunda da bir beis bulunmadığını davalı Türk Patent ve Marka Kurumumun … sayılı ve 11.01.2021 tarihli YİDK kararının SMK’nın 6/1, 6/5 ve 25. Maddeleri ve TTK’nın 54 ve devamı maddeleri uyarınca 43. Sınıftaki hizmetler yönünden iptali ve dava konusu markanın sicilden terkinine, dava konusu 2019/33582 sayılı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraf markaları birlikte değerlendirildiğinde, başvuru markasının asıl unsurunun “Çayyolu”, davacı markalarının asıl unsurunun ise “…” ibareleri olduğunu, bu sözcüklerin coğrafi alanı ifade eden ibareler olduğunu, zira yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde “kebap” ibaresinin kullanılmasının yaygın olabileceğini, bu ibarenin söz konusu hizmet alanında bir ticari işletmeye hasredilmesinin marka hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğunu ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, bu nedenle lokasyon ifade eden sözcüklerin asıl vurgunun yapıldığı sözcükler olup bu noktada markalar ayırt edici nitelik arz ettiklerini, bunun yanı sıra davacıya ait markaların, ayırt edici niteliğinin düşük olduğunu, sınai Mülkiyet Kanunu 6/5 hükmü kapsamında tanınmış marka nedeniyle ret koşullarının oluşmadığını, başvuru konusu markanın davacı markalarına benzer olmadığından, tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığını, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/11-3127 E. Ve 2016/114 K. sayılı kararında “Toplumda tanınmışlık düzeyine erişen bir markanın aynısının veya benzerinin kullanımının” dahi sonraki başvurunun tescili nedeni ile haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarının zarar görmesi, tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartları gerçekleşmeden tescil başvurusunu engelleyemeyeceği hükme bağlanmış olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Emtia ve Marka İşaretleri Bakımından Benzerlik Değerlendirmesi
Benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliğidir. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verileceği,
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken :
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
* Çağrıştırma,
* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman,
kriterlerinin ele alınması gerektiği,
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlanmıştır. Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır. Dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği,
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise karıştırılma ihtimalinin varlığı “halk” nezdinde olması gerektiği, bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılması gerektiği, dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği, “Halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesinin gerektiği,
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakıldığı,
Emtiaların Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Dava konusu markanın kapsamında yer alan;
“Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davacıya ait redde mesnet markaların kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı,
Marka İşaretlerinin Benzer Olup Olmadığı
Dava konusu “ …” ibareli marka, siyah renkte “…” ve “çayyolu” kelimelerinin birlikte, el yazısı stilinde, küçük harfler ile, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası olduğu,
Davacının markalarından “… …” ibareli markası büyük harflerle “…” ibaresi, hemen altında daha küçük punto ile “…” ibaresi, üstünde ise içinde çizgi ve eğrilerin bulunduğu bir dairenin yer aldığı kelime+şekil, “… …” ibareli marka ise “…” ve “… ibaresinin” yer aldığı herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markaları olduğu,
Dava konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak “…”, davacıya ait markaların esas unsurunun ise “… …” ibaresi olduğu,
Marka korumasının kapsamını genişleten hâller gibi daraltan hâller de ayırt edicilik unsuru ile ilgili olduğu, bu bağlamda korumanın kapsamının daraldığı, marka sahibinin üçüncü kişilerin benzer veya yakın kullanımlarına katlanma zorunluluğunun doğduğu ilk hâlin, markanın ayırt ediciliğinin zayıf olması hâli olduğu, Markanın ayırt ediciliğinin zayıf olarak değerlendirilmesine yol açan temel husus ise, tescili istenen işaretin niteliğidir. Söz gelimi; ticari hayatta yaygın kullanılan sözcük ve işaretler, özellikle cins isimleri, bir ülkede yaygın kullanılan kişi ad ve soyadları, günlük dilde sıklıkla kullanılan sözcükler, bir malın şekli veya ambalajından oluşan işaretler nitelikleri gereği sınırlı düzeyde ayırt ediciliğe sahiptir. Bütün olarak, sadece bu tür işaretlerden oluşan markaların koruma kapsamı da aynı ölçüde daraldığı,
Zayıf ayırt ediciliğin sonucu olarak, daha dar bir koruma alanına sahip olan bu markalar öğretide “zayıf marka” olarak adlandırılmaktadır. Esasen “güçlü” ya da “zayıf” marka ayrımının kanunî bir dayanağı bulunmamaktadır; ancak markaya tanınacak korumanın kapsamının belirlenmesinde önemli bir ayrım olarak öğretide ve yargı kararlarında kabul edildiği,
Zayıf markalara, özgün markaların aksine benzer mal veya hizmetleri ya da tanınmış markanın aksine farklı mal veya hizmetleri kapsayacak biçimde koruma sağlamak olanaklı değildir. Zayıf bir marka tescil ettiren kişi, o işaret ile normal koşullarda iltibas oluşturabilecek benzer işaretlerin üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına katlanmak durumundadır. Zira marka olarak tescil edilmiş olsa bile zayıf bir işaret üzerinde bir kişiye tüm mal veya hizmetleri kapsayacak şekilde inhisarî hak tanınamaz. Bu husus, yukarıda koruma kapsamının genişlediği hâller arasında sayılan ve karıştırılma ihtimalinin yükselmesine neden olan özgün markanın tam tersi bir durumu ifade ettiği,
Markanın birden fazla unsurdan oluştuğu hâllerde unsurların ayırt edicilik düzeyleri birbirinden farklı olabilir. Bu doğrultuda, bir marka zayıf unsurlar içerse dahi, bir bütün olarak değerlendirildiğinde zayıf marka olarak nitelendirilmeyebilir. Şüphesiz zayıf markada olduğu gibi, zayıf unsurlar içeren markada da unsurların ayırt ediciliği koruma kapsamını etkilemektedir. Şöyle ki; marka sahibi, markasının ayırt edicilik gücü yüksek unsurları bakımından SMK m. 7.2 çerçevesinde koruma elde edebilirken; zayıf unsurlarının üçüncü kişilerce kullanılmasına ise kural olarak katlanmak zorunda olduğu,
Temelde bir sözcüğün anlamsal içeriği o sözcüğün ayırt ediciliğini belirleyen en önemli husustur. Zira bir ülkenin konuşma dilinde yaygın olan sözcüklerin üçüncü kişiler tarafından kullanımının tümüyle engellenerek, sözcüğün sadece marka sahibinin tekeline verilmesi olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hâllerde marka sahibi, üçüncü kişilerin dürüst kullanımına katlanmak zorunda olduğu,
Dava konusu marka ile davacı markalarında ortak olarak yer alan “…” kelimesinin ticari ve sosyal hayatta çok sıklıkla kullanılan dolayısıyla ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olduğu,
Her ne kadar dava konusu marka ile davacı markalarında “…” ibaresi ortak olarak yer alsa da, “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin zayıf olması, dava konusu markada yer alan “çayyolu” ve davacı markasında yer alan “…” ibarelerinin mevcudiyeti, davacının tescilli markalarının zayıf markalar olması nedeniyle üçüncü kişilerin markaları ile normal koşullarda iltibas ihtimali olsa dahi, üçüncü kişilerin bu kullanımlarına katlanmak durumunda olduğu, nitekim dava konusu markada “…” ibaresinin yanında “çayyolu” unsurunun da kullanılarak ortalama tüketici nezdinde bütüncül bir algı oluşturacağı, görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından görsel, işitsel ve anlamsal olarak karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunmadığı,
Karıştırılma İhtimali Bakımından Ara Değerlendirme
Her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan hizmetler redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı,
Tanınmışlık İddiaları Bakımından İnceleme
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili markasının tanınmış bir marka olduğunu, davalı tescilinin müvekkili markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamaya yönelik olduğunu, davalı tescilinin müvekkili markasının itibarını ve ayırt edici karakterini zedeleyeceği,
Bu bağlamda, tanınmışlığa kanıt olarak ek klasör ile, marka tescil belgeleri, kullanımlarına ilişkin belgeler, tanıtımlar, mağaza şube listesi, DVD, sosyal medya ve dergi görselleri, çıkan haberler, tanıtım giderleri, yargı kararları, sair belgeler sunmuştur. Ancak tanınmışlık nedeni ile bir marka başvurusunun reddedilmesi için;
Öncelikle, markalar arasında işaret benzerliği ve;
• Sonraki başvuru sahibi ile tanınmış marka sahibi arasında bağlantı olma ihtimali,
• Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Haksız yarar sağlama,
• Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
• Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi unsurlar arandığı,
Tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması halinde, tanınmış markanın toplumda yarattığı isimden yararlanma ve bu şekilde haksız avantaj sağlanması ihtimali varsa, tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması dahi önlenmelidir.
Aynı mallarda kullanılmasa da, tanınmış markanın garanti ve reklam gücünden yararlanılması halinde tanınmış markanın itibarına zarar verilebileceği,
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi gerektiği,
Öte yandan; üçüncü kişilerin aynı ve/veya farklı konuda üretmiş olduğu ürünlerin kalitesinde meydana gelebilecek herhangi bir düşüklük, orijinalliğinde olabilecek değişiklik, üretimden kaynaklanacak hatalar, pazarlama taktik ve hataları, fiyat farkı ve damping uygulamaları, tanınmış markanın itibarına zarar verebileceği gibi markanın yaygınlaşan kullanımı onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar da doğurabileceği,
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edildiği, bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında bir bağlantı kurulması şartı arandığı,
Dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olmasıdır.
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Öte yandan, markanın halk tarafından tanınmışlık düzeyi, markanın herkes tarafından bilinirliğini, markanın, malın potansiyel ve fiili kullanıcılarının da ötesinde ulaşmış olduğu genel tanınmışlık düzeyinin bazı kriterler çerçevesinde değerlendirildiği, bunlardan bazıları; markanın tescilinin ve kullanımının süresi, markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam (Yurt içi ve yurt dışı tescilleri), markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı, markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özelliklerinin neler olduğu (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafi alan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.), reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetlerin varlığı (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.), markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları, markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, karı, yurt çapında ve yurt dışında sahip olduğu dağıtım kanalları: şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hakimiyeti vs.), eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri, marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği olarak belirtilebileceği,
Davacı tarafın bahsi geçen redde gerekçe markalarının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tanınmış marka statüsüne alındığına dair herhangi bir belgenin olmadığı anlaşılmakla birlikte, dosya kapsamında (sosyal ve yazılı medyada çıkan bazı haberler) davacıya ait markaların tanınmış olduğuna dair bahsedilen kriterler doğrultusunda dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgelerin tanınmışlığı ispatlamaya yeterli olmadığı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmaması nedeniyle, dava konusu markanın davacıya ait tanınmış markasının itibarından haksız yarar sağlayabileceğinin düşünülemeyeceği, davalının davacı markasının bilinirliğinden istifade etmek suretiyle markanın itibarına zarar verme, ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların mümkün olmadığı,
Haksız Rekabet Bakımından Değerlendirme
Haksız rekabet, rakipler arasında ya da tedarik eden ve müşteri arasında dürüstlük kuralına uygun olmayan ticari uygulamalar olduğu, ticaret hayatında dürüstlük kuralına uygun olmayan tüm eylem ve işlemlerden olduğu, haksız rekabetten söz edebilmek için aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışın bulunmasının gerektiği, haksız rekabetin üç unsuru bulunmaktadır: İktisadi rekabet, Aldatıcı hareket ve dürüstlük kuralına aykırı çeşitli davranışlar, rekabet hakkının kötüye kullanılması. İktisadi rekabetten söz edebilmek için ortada ekonomik bir faaliyetin olması gerektiği, ekonomik bir etkinlik olmaksızın iktisadi rekabetten ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığından bahsedilemeyeceği, iktisadi rekabet ticaret hayatının önemli unsurlarından olduğu için çeşitli kanunlarla korunmuş ve desteklenmiştir. İktisadi rekabet bir haktır ve bu hak kullanılırken dürüstlük kuralına aykırı davranılmaması gerektiği, bir firmanın kendisine rakip olan diğer bir firmayı kötülemesi, onun müşteri çevresini yanıltıcı hareketlerde bulunması vb. dürüstlük kuralına aykırıdır ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil eder. Dürüstlük kuralı ile sınırları belli olan rekabet hakkının sınırları aşılmışsa burada kötüye kullanma vardır. Her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağı olması gerektiğini de belirtmek gerekir.
Hem markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı hem de dosya kapsamında davacının haksız rekabete ilişkin iddiasını kanıtlayacak somut delil olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı, dava konusu markanın kapsamındaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davacıya ait redde mesnet markaların kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı, TÜRKPATENT … sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17.03.2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır