Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/71 E. 2021/402 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/71 Esas – 2021/402

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/71
KARAR NO : 2021/402

HAKİM : ….
KATİP : …..

DAVACI : ……
DAVALI :….
DAVALI : 2-…..
…..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin “…. ” ibaresinin tescili için 2019/110319 sayısı ile gerçekleştirdiği marka başvurusunun reddedildiğini, ret gerekçesi olarak davalı…… adına 2019 57156 tescil no ile tescilli ‘…’ markasının varlığı ve müvekkili başvurusunun bu markaya iltibas yaratacak derecede benzer olmasının gerekçe tutulduğunu, verilen kararın hatalı olduğunu, davalının markasının Bakırköy ….. FSHHM 2021/237E. sayılı dosyası neticesinde 24.02.2021 tarihinde hükümsüzlüğüne karar verilmiş olduğunu, Almanya merkezli grup şirketlerinden oluşan müvekkili şirket …. her türlü ev eşyaları başta olmak üzere nihai kullanıcılara yönelik yüzlerce çeşit ürün üreterek dünyanın 80’den fazla ülkesinde faaliyet gösteren bir firma, şirketin … markası valiz ve çanta grubundan önce birçok sektörde uzun yıllardır faal olarak, müvekkili Airbags şirketinin de… Gmbh ortakları tarafından 2018 yılında satın alındığını, davalı……’nın ise müvekkili şirketten mal alımı yaparak kendi dükkanında müvekkiline ait markalı çanta ve valizleri satışa sunan bayi konumunda olduğunu, davalının, … markasını kötü niyetli olarak kendi adına… … olarak tescil ettirmiş ve daha sonra da müvekkil şirket yetkilisi Sami Asan’a 500.000 TL bedelle bu markayı satmayı teklif ettiğini, … markasının müvekkili adına pek çok ülkede tescilli olduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, davalının amacının müvekkilinin Türkiye’ye giriş yapmayı engellemek olduğunu, müvekkilinin anılan marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, iddia ederek …. kararının iptaline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddinin gerektiğine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; davacı ve müvekkili arasında geriye dönük ticari ilişkinin bulunduğunu, müvekkilinin, davacı firmaya ürün verdiğini, davacı firma tarafından üretilen valizlerin de müvekkiline satıldığını, 2021/237E sayılı dosyasının henüz kesinleşmediğini, müvekkiline ait 2019 yılında tescil edilen ‘…’ markası ile ‘hoffmans germany’ ibareli markanın gerek yazılış gerekse okunuş, görsel ve fonetik yönlerden orta düzeydeki tüketici bazında değerlendirildiğinde dahi iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, davacının açıkça müvekkili markasının bilinirliğinden yararlanmak istediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, iptali konuşlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ;
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ;
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmesi gerektiği,
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir. Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamından çıkartılmasına karar verilen 18. Sınıf mallar, ret gerekçesi davalı markası kapsamında da birebir aynı şekilde yer almakta olup, her ne kadar ret gerekçesi marka kapsamında 35.05 alt grubunda yer alan satış hizmetleri mevcut değil ise de mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı da satışa konu edeceği kabul edilmekte olduğundan yine benzerlik seviyesinde yer alan bir ilişki bulunduğu, bu bağlamda dava konusu marka kapsamındaki emtiaların tamamı davacı markaları ile aynı tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçlara yönelik, satış, sunum ve dağıtım kanalları ortak olan, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine tercih edilebilirliği bulunan mallar olduğu,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI ;
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunması gerektiği,
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilir:
Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesinin de mümkün olacağı,
Başvuru kapsamında yer alan 18. Sınıf mallar genel olarak yetişkinlere hitap eden bir mal grubu olmakla birlikte ilgili malların nitelikleri itibariyle geniş bir gruba hitap eden, meslek, cinsiyet veya eğitim seviyesi hemen her kesimden tüketici tarafından satın alınabilen, fiyatları görece ortalama düzeyde olan, tüketiciler tarafından öncesinde ciddi bir piyasa araştırması yapılmaksızın satın alınan, erişimi kolay nitelikteki mallar oldukları değerlendirilmekte olup aynı malların satışı hizmetleri açısından da yapılacak değerlendirme bu doğrultuda olacaktır. Dolayısıyla iltibas değerlendirmesinde de ortalama düzeyde dikkat, bilinç ve seçicilik düzeyine sahip kimselerin ilgili tüketici grubu olarak belirlenebileceği,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davalı yana ait marka arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve 2012/11-155E – 2012/376K sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali”nin var olduğunun kabulü için yeterli olacağı,
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durum olduğu,
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şeklinin dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususunun dikkate alınması gerektiği,
Bu genel tespitler çerçevesinde uyuşmazlık konusu marka incelendiğinde “….” şeklindeki başvuruda hakim sözcük unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu kelimenin dokuz harften oluşan ve ülkemiz tüketicisi tarafından yazıldığı gibi okunacak nitelikte bir kelime olduğu, bilinen bir anlamının mevcut olmadığı, kelimenin altında tali konumda yazılmış “germany” ibaresinin Almanya’nın, İngilizce karşılığı olarak bilinen bir sözcük olduğu, markadaki şekil unsurunun da yine markanın bütününe olan katkısının tali mahiyette olduğu, hal böyleyken markanın esas unsurunun “…” kelimesinin kendisi olduğu,
Ret gerekçesi davalı markasının ise ” … ” şeklinde olduğu, markanın turuncu bir zemin üzerinde tasarlandığı, hakim sözcük unsuru olarak yine “…” şeklindeki kelimenin kullanıldığı, bu kelimenin siyah renkle yazımının da yine vurguyu kelimenin üzerinede toplamasını sağladığı, her ne kadar anılan ibare üzerinde “usta” kelimesi yer almakta ise de gerek bu kelimenin daha küçük bir şekilde konumlandırılmış olması, gerek beyaz renkle daha silik yazılmış olunması gerekse de markanın bütünsel kompozisyonundaki yeri itibariyle, “…” ibaresini geri plana iter bir katkısının olmadığı, hal böyleyken davalı markasında da esaslı unsurun anılan sözcük olduğu,
Bu çerçevede tespiti gereken husus, taraf markalarındaki ortak hakim unsur olan “…” ibaresinin varlığı nedeniyle, tüketicilerin taraf markaları arasında bir yanılgı yaşayıp yaşamayacakları olduğu,
Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği,
“Bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.” (Karar no: T-22/04, 04/05/2005, “Westlife”, paragraf: 40);
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğu,
“…” sözcüğü her iki taraf markasında da ortak ibare olmakla birlikte dilimizde somut bir anlamı bulunmayan, Türkçe dahi olmayan ve uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından da kavramsal bir ilişkisi bulunduğu tespit edilemeyen bir kelimedir. Anılan sözcük bu haliyle, uyuşmazlık konusu 18. ve 35.05. sınıf mal ve hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan bir sözcüktür. Bu bağlamda taraf markaları arasında “…” kelimesinin varlığından kaynaklı olarak görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu gibi her ne kadar tüketici bu ibarenin anlamını bilmese de her iki markada da ortak olarak bu unsurun yer alması nedeniyle kavramsal olarak da işaretlerin aynı kökene işaret eden markalar oldukları düşüncesine kapılmasının kuvvetle muhtemel olduğu, zira taraf markalarının kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında güçlü bir benzerlik ilişkisi ve hatta 18. Sınıf mallar açısından doğrudan ayniyet düzeyinde bir ilişki mevcut olduğu,
Bu çerçevede davalı yana ait ret gerekçesi markaların kendisinin, dava konusu markadaki gibi bir kullanımda geri planda kaldığından bahsedilmesi mümkün olmayacağından, tüketicinin daha evvel davalı markasını deneyimlediği bir durumda, aynı ya da benzer mal ve hizmetlerde dava konusu markayla karşı karşıya kalması halinde zihninde ve algısında davalı markalarını anımsaması, satın aldığı malın davalı yana ait olduğu düşüncesiyle hareket etmesi olağan bir tüketici tepkisi olacağı,
Zira karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği,
Taraf markalarının birebir aynı ya da yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi içerisindeki mal ve hizmetleri kapsadıkları bir durumda, markaları oluşturan işaretler arasında belirgin bir farklılık bulunması gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta her iki taraf markasının da hakim unsurunun, ayırt edici gücü yüksek “…” sözcüğü olduğu, bu haliyle her iki taraf markasının da aynı iktisadi kaynağa ait markalar olarak algılanabilir olacağı, bu durumun da işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul miktarda ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, her ne kadar davacı yan, davalı yanın ret gerekçesi markasının Bakırköy ….. FSHHM 2021/237E. sayılı dosyası neticesinde 24.02.2021 tarihinde hükümsüz kılındığı yönünde bir kararın verildiğini belirtmiş ise de verilen bu kararın, işbu dava konusu YİDK kararının, karar tarihi olan 27.01.2021 tarihinden daha sonraki tarihli olduğu, halbuki doktrin ve emsal yargı kararları ile de sabit olduğu üzere YİDK kararları “karar tarihindeki” mevcut durum esas alınarak yapılan incelemeler neticesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda verilen kararlar oldukları, bu anlamda YİDK karar tarihi itibariyle ret gerekçesi markanın hükümsüzlüğüne dair verilmiş bir karar mevcut olmadığından, karar tarihindeki durum ve koşullar itibariyle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu,
Dava konusu 2019/110319 sayılı başvuru kapsamında reddolunan 18. Sınıf: “işlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafızları, bavullar, valizler. Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları” 35. Sınıf: “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için işlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafızları, bavullar, valizler. Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” malları açısından taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları,
Taraf markalarını oluşturan işaretlerin esas unsurlarının birebir aynı (…) olduğu, bu haliyle işaretler arasında güçlü bir görsel, işitsel ve hatta kavramsal köken benzerliğinin mevcut olduğu, bu durumun işaretlerin ilgili tüketiciler nezdinde karıştırılmaları sonucunu doğurabileceği sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Diğer davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23.12.2021

Katip….
✍e-imzalıdır

Hakim…..
✍e-imzalıdır