Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/56 E. 2021/334 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/56
KARAR NO : 2021/334

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … … …
VEKİLLERİ ….
DAVALI :…

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı tarafından yapılan …başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, dava konusu YİDK kararı ile markaların SMK m. 6/1 anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığından itirazın reddine karar verildiğini, davalı markasının tüketici nezdinde müvekkili şirkete ait markalardan biri olduğu veya benzer olduğu izlenimi bıraktığını, telaffuz ve işitsel olarak müvekkili markasını çağrıştırdığını, davalı markasının görsel olarak şeklinin “…” gibi algılandığını, davalı tarafın marka şeklini bilerek, isteyerek tasarladığını ve bu durumun kötü niyet göstergesi olduğunu, davalı markasının içerisinde müvekkili şirkete ait “…” markasını barındırdığını, davalı başvurusunun tescili halinde müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalar ile karıştırılması ihtimali dahil benzerlik ve iltibas tehlikesinin söz konusu olacağını, davalı markasında yer alan “…” ibaresinin üzerindeki turuncu renkli işaretin “ko” ibaresine sarkmasının görsel olarak marka içerisindeki “…” ibaresinin vurgulanmasına yol açtığını, tüketicinin markaya ilk bakışta dikkat kesileceği noktanın…. ” ibaresi olacağını, davalı markasındaki “… …” ibaresinin neredeyse bitişik olacak şekilde yan yana yazıldığını, bu durumun markanın tek kelime olarak algılanmasına yol açacağını, müvekkili şirketin “…” ibaresinin davalı marka başvurusunun ilk beş harfinde yer alması sebebiyle markaların karıştırılması ihtimali bulunduğunu, markaların aynı sınıflarda yer aldığını, müvekkili şirketin davalı ile aynı sektör ve aynı sektörün alt dallarında faaliyet gösterdiğini, tüketici kitlesinin aynı olduğunu, müvekkili şirket markasının tanınmış marka olduğunu, davalının tescil talep ettiği 25 ve 35. sınıflarda müvekkili şirketin tescilli markaları ile aktif ve yoğun bir şekilde kullanımının söz konusu olduğunu, müvekkili holding grubu içerisinde yer alan… Tekstil’in tüm faaliyetlerinin tekstil, giyim ve alt sektörleri ile ilgili olduğunu, bu sebeple ilgili tüketicilerin davalı markasını müvekkili markası ile ilişkilendireceğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markasının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, davalı markasının tescili halinde müvekkili şirket markasının sulanmasının söz konusu olacağını, müvekkili şirketin temelinin 1904 yılına dayandığını, 1990’lı yılların başından itibaren yeni sektörlere de girdiğini, 12 sektörde yaklaşık 14.000 kişiyi istihdam ettiğini, Türkiye’nin tanınmış, sayılı ve lider şirketlerinden biri olduğunu, müvekkili şirketin uzun yıllardan beri yaptığı yatırımlar, emek ve harcadığı sermaye ile markalarına ayırt edicilik kazandırdığını, “…” ibareli markanın hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde tescilli olduğunu, markanın tanınmışlığına ilişkin bir çok belgenin dosyaya ibraz edildiğini, davalı markasının tescili halinde davalının bu durumdan haksız menfaat elde edeceğini, müvekkili şirketin tanınmışlığından faydalanmak amacıyla marka başvurusu yapan davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin aynı ibare ile oluşturulmuş seri markaları bulunduğunu, davalı markasının müvekkili şirkete ait seri markalar arasına sızmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibareli tanınmış markasının şirketin kurucusu …’nun isminin kısaltılarak bir araya getirilmesi sonucu özgün bir marka olarak oluşturulduğunu beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … Sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markaların görsel, fonetik ve kavramsal olarak benzer olmadığını, davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin iki kelimenin kısaltılmış hali olarak tertip edildiğini, davalı marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin anlamı olan bir kelime olduğunu, markaların kavramsal olarak benzer olmadığını, taraf markalarındaki şeklin birbirinden farklı olduğunu, marka başvurusu davacı markalarına benzer olmadığından SMK m. 6/5 kapsamında ret koşullarının oluşmadığını, davacı tarafın YİDK’ya sunulan itirazında tanınmış markaya dayalı beyanlarını tevsik edici delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili dilekçeleriyle özetle; davacı markaları ile müvekkili markası arasında SMK 6/1 anlamında benzerlik bulunmadığını, YİDK kararı ile bu durumun tespit edildiğini, markalar arasında benzerlik bulunmadığından SMK m. 6/5 kapsamında ret koşullarının oluşmadığını, taraf markalarının başta kavramsal bakımdan olmak üzere bütünsel olarak farklılaştığını, karıştırılabilecek veya ilişkilendirilebilecek derecede benzer olmadıklarını, müvekkilinin “… …” ibaresini kullanmadığını, bu bakımdan davacının hukuki yararı kalmadığını, YİDK kararının kanuna uygun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
A. Dava Konusu Marka ile Davacıların İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Bakımından Değerlendirme
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması. a) Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan ve bu davanın konusunu oluşturan 25 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerin tamamı, davacının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itirazda gerekçe olarak gösterdiği markalarda aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtianın aynı/aynı tür veya benzer olması” şartının sağlandığı,
b) İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığına dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.

İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay 11. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre;
• Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.
• Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.
• Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Dava konusu marka başvurusu, standart yazı karakteriyle, siyah renk ve harflerin tamamı büyük harf ile yazılmış “… …” ibaresinden oluşmaktadır. İki kelimeden oluşan dava konusu markada yer alan tüm kelimeler aynı satırda ve aynı boyutta yazılmış, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamıştır. Dava konusu marka kapsamında yer alan kelimelerin üstünde, turuncu renklı bir çizgi kullanılmış olup, bu çizgi “…” kelimesindeki “N” harfinin üzerinden başlamakta “…” kelimesinin ilk harfinin üstünde bitmektedir. “…” ibaresi, “Hazır giyim eşyası.” anlamı taşıması nedeniyle, özellikle 25. Sınıfta yer alan giyim eşyaları bakımından tanımlayıcıdır. Dava konusu marka kapsamında yer alan diğer emtialar bakımından tanımlayıcı olmamakla birlikte, hali hazırda anlamlı bir ibare olması nedeniyle ayırt edici niteliği düşüktür. “…” ibaresi ise Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Unvan. Ün. Herhangi bir şeyi, neyse o yapan nitelik, kip karşıtı.” anlamları taşımaktadır. “…” ibaresi de anlamı olan bir kelime olmakla birlikte, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile ilişkili/bağlantılı bir kelime değildir. Dolayısıyla dava konusu markada, marka vasfı taşıyan, ayırt edici niteliği bulunan unsur, “…” ibaresidir.
Davacıya ait markalar ise, genel olarak “…”, “…” ibareleri ile oluşturulmuş olup, tali unsur niteliğinde “…. ”, “…” gibi ibareleri barındırmaktadır. Davacıya ait markaların çoğu kelime markası şeklinde oluşturulmuş olup, markalar kapsamında renk ya da şekil unsuru bulunmamaktadır. Davacıya ait bir kısım markada ise şekil unsurları bulunmaktadır. ”…” ibaresi ve bu ibareden türetilen ”…” gibi ibarelerin herhangi bir anlamı bulunmamakta olup, bu ibareler yazıldığı gibi okunmaktadır. ”…” ibaresi, davacıya ait ticaret unvanının da ayırt edici unsurunu oluşturmakta olup, dava dilekçesinde “…” ibaresinin, şirketin kurucusu …’nun isminin kısaltılarak bir araya getirilmesi sonucu oluşturulduğu ifade edilmiştir. ”…” ibaresi anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, ayırt edici niteliği yüksek bir ibare olduğu,
Davacı şirket, ”…” ibaresini baz alarak, ”…. ” gibi markalar türeterek seri marka ailesi oluşturmuştur.
Dava konusu markanın esas unsuru olan “…” ibaresi ile davacıya ait markalar görsel olarak karşılaştırıldığında, davacının “…, …. ” ibareli markalar kapsamında, dava konusu marka aynen yer almakla birlikte, dava konusu markanın esas unsuru 3 harf tek heceden oluşan kısa kelime markasıdır. Davacıya ait markalar ise 2 heceden oluşan 5 ya da 6 harften oluşan nispeten uzun sayılabilecek markalardır. Dolayısıyla bu markalar arasında düşük seviyeli bir görsel benzerlik bulunmaktadır. Diğer yandan dava konusu marka başvurusu bir bütün olarak değerlendirildiğinde ise, dava konusu marka kapsamında yer alan “…” ibaresi ile, taraf markaları arasındaki harf benzerliği 5 harfe çıkmakta ve davacıya ait “…” ibaresinin dava konusu marka kapsamında aynen yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar “…” ve “…” ibareleri ayrı kelimeler olsa da, kelimelerin çok yakın yazılması ve “…” kelimesinin son harfinden başlayan, “…” kelimesinin ilk harfine uzanan şeklin, iki kelimenin bir bütün oluşturduğu izlenimi yaratmaktadır. Dolayısıyla dava konusu marka bütünsel olarak değerlendirildiğinde, davacıya ait markalar ile aralarında yüksek seviyeli görsel benzerlik olduğu,
Görsel benzerlik açısından yapılan bu değerlendirme, işitsel olarak da geçerli olup, davacıya ait markalar ile dava konusu markanın esas unsuru (…) arasında düşük seviyeli benzerlik bulunmaktadır. Fakat dava konusu marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde benzerlik seviyesi yüksektir.
Davacıya ait “…” ve bu ibareden türetilen “SANKOR” ve “SANKOM” ibaresinin, anlamsız ibareler olması nedeniyle taraf markaları arasında kavramsal benzerlik değerlendirmesi yapılamamıştır.
Sonuç olarak, dava konusu markanın esas unsuru ile düşük seviyeli görsel, işitsel benzerlik bulunduğu, bununla birlikte dava konusu marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraf markaları arasındaki görsel, işitsel benzerliğin yüksek seviyede olduğu,
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global (bütünsel) olarak yapılmalıdır.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında taraf markalarında aynı/aynı tür olarak işaretlenen mal ve hizmetlerin çok çeşitli ürün ve hizmet gruplarından oluştuğu tespit edilmekle birlikte, bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği kitlenin hem bilinçli hem de ortalama düzeyde tüketicilerden oluştuğu,
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Tam tersi de mümkündür. Somut olay açısından bakıldığında; karşılaştırılan markaların esas/tek unsuru olan “…. “…/…” ibareleri arasındaki “…” ibaresinin ortaklığından kaynaklanan görsel ve işitsel yakınlık, bir taraftan da davacının “…” ibareli markasının davacı tarafından türetilen orijinal bir ibare olması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yüksek olması, dava konusu markanın davacının “…” ibaresini içeren markalarının bir serisi olarak ele alınması olasılığını ve karıştırılma ihtimalini artırdığı, davacının “…” ibareli markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “….” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulması ve karıştırması ihtimalinin bulunduğu,
Sonuç olarak, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından ayniyet oluştuğu, davacıya ait “…” ibaresi ve bu ibareden türetilen “…….” gibi ibarelerin orijinal olması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yüksek olduğu, bu hususun karıştırılma ihtimalini artıran unsurlardan biri olduğu, dava konusu markanın esas unsuru “…. ” ibaresi olmakla birlikte tali unsur niteliğindeki “… ” ibaresi ile konumu ve marka bir bütün olarak ele alındığında, dava konusu “… ” ibaresinin davacıya ait “…” markasının aynen içerdiği, “… ibaresinin aynı satırda ve aynı punto ile yazıldığı, iki kelimenin çok yakın yazıldığı ve “…” kelimesinin son harfinin üstünden “…” kelimesinin ilk harfine uzanan turuncu renkli çizginin ibarenin bir bütün olduğu izlenimi yarattığı, bu izlenim nedeniyle dava konusu markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu durumda davacıya ait markalar ile dava konusu marka arasındaki görsel ve işitsel benzerliğin yüksek seviyeli olduğu, dava konusu markanın davacının “…” ibaresini içeren markalarının bir serisi olduğu izlenimi yaratacağı, bu durumun karıştırılma ihtimalini artırdığı, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olayda dava konusu marka kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay …H.D., Esas …. Ç).
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için …. yılında “…. adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır;
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları
• Markanın ekonomik değeri
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan,
• Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek,
• Markanın itibarına zarar verebilecek,
• Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
İşbu dava YİDK karar iptali davası olup, dosyada hükümsüzlük talebi bulunmadığından, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde sunulan belgeler üzerinden değerlendirme yapılmalıdır.
Davacı şirket, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir delil sunmamış, sadece T/00313 sayılı tanınmış markayı gerekçe olarak göstermişse de ilgili markanın tanınmış kabul edildiği tarih belirlenememiştir. Tanınmış markanın tescil edildiği tarihte “…” markalarının tanınmış olduğu kabul edilse dahi, tanınmışlığın sabit bir olgu kabul edilmesi, bir kere tanınmış kabul edilen markanın bir daha tanınmışlığının ispatlanmasının gerekmeyeceğinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Tanınmışlığın sürüp sürmediğinin her somut olay bazında ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Dava konusu markanın başvuru tarihinde, davacı markalarının tanınmış olduğunu gösterir belge ve bilgi, dosya kapsamında mevcut olmadığı, Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı,
Netice itibariyle;
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin davacıya ait markalarda yer alan mal/hizmetler ile aynı/aynı tür olduğu,
Davalıya ait dava konusu marka başvurusunun davacıya ait markalar ile benzer olduğu ve dava konusu marka başvurusunun marka kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından davacıya ait markalar ile karıştırılma ihtimali bulunduğu,
Davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığı kanaatlerine ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 2021/607 sayılı kararının iptaline,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.502,43.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şahıs vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.14.10.2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
P.P : 125,33.-TL
TOPLAM :2.502,43.-TL