Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/54 E. 2022/251 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/54
KARAR NO : 2022/251

HAKİM : … …
KATİP : … …

ASIL DAVA BAKIMINDAN

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : 1- … -… …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : 2..
FERİ MÜDAHİL : … – … -…
VEKİLİ : Av. … ….
DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men ve Ref’i, Men’i ile Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/02/2021
ASIL DAVA İLE BİRLEŞTİRİLEN

DAVACI : ..
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 12.04.2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/09/2022
Asıl davada davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Men ve Ref’i, Men’i ile Maddi ve Manevi Tazminat; birleşen davada davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle;…. sayılı “….” markasının İstanbul …. firması adına tescilli iken 14/01/2021 tarihinde devir ile müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkilinin bu markasını kendi işletmelerinde ve bayilik verdiği işletmelerde yoğun şekilde kullandığını, yetkili bayilerde ürün fiyatları standart olarak merkezden belirlenirken davalıların fiyatları keyfi olarak belirlediklerini, bazı ürünleri yüksek fiyattan sattıklarını, bu durumun markaya olan güveni sarstığını ve müvekkilini zarara uğrattığını, davalıların müvekkili markasını haksız şekilde kullanarak marka hakkını ihlal ettiklerini, bu ihlal nedeniyle müvekkili markasının itibarının zedelendiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını;….D.iş sayılı dosyası kapsamında davalılarca yapılan ihlallerin men ve ref’ine hükmedildiğini, ….talimat dosyası kapsamında ihtiyati tedbir kararının da uygulandığını, ancak davalıların tecevüze vaki kullanımlarına devam ederek ihtiyati tedbir kararına muhalefet ettiklerini; bu hukuki süreçler devam ederken markanın önceki sahibi firmanın tek hissedarı olan …ın eşi ile ve markayı devralan …’ın annesi olan….’ın vefatı nedeniyle o aşamada tazminat davası açılamadığını ; davalıların belirtilen adreslerinde ayrı ayrı tespit yapılarak bu adreslerde müvekkiline ait …. marka hakkına ihlallerin tespitini, davalı işyerlerinin mühürlenerek müvekkili markasını taşıyan her türlü tabela, işaret, paket, ambalaj vs. toplanarak muhafaza altına alınmasını, müvekkili imalatı olmayan ürünlerin imhasının yapılmasını, müvekkili adına tescilli marka hakkına tecavüzün men’ine ve ref’ine hükmedilmesini,davalılar aleyhine 30.000,00.-TL maddi ve 20.000,00.-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 07.09.2022 havale tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 222.951,17.-TL olarak ıslah etmiştir.
ASIL DAVA CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle; müvekkilinin iş hayatına davacının 22.05.2016 tarihli marka tescil başvurusundan çok uzun zaman önce 2004 yılında “…ilçesinde … adına kayıtlı işletme ile faaliyete başladığını, 2009 yılında kardeşi … ile birlikte …. markasını kullanmaya devam ettiğini, uzun yıllar boyunca kaliteli ve güvenilir hizmette bulunmuş olan müvekkilinin markanın tüketici nezdindeki olumlu algı oluşturduğunu, 29, 30 ve 43. sınıflarda faaliyet gösteren müvekkilinin 2009 yılından itibaren aynı sektörde aynı hizmeti devam ettirip 2013 yılından itibaren ….” markası ile tüketicisine ulaştığını, davalı tarafından haksız tescili sağlanan marka aynı türdeki mal ve hizmetler için kullanıldığını, müvekkilinin markayı sosyal medyada akif şekilde kullanması da markanın tanıtımı ve yaygınlaşmasına katkı sağladığını, müvekkilin 2004 yılında bu alandaki ticari faaliyetine başladığı dönemde davalı tarafın da aynı bölgede pastacılık işletmesi yaptığını, kendi faaliyet alanıyla ilgili olmayan börekçilik alanına geçişinin müvekkilinin markayı kullanımından sonrasına dayandığını, önceki kullanımdan kaynaklanan üstün hak sahibinin müvekkili olduğunu, ayrıca “Tarihi Karaköy Börekçisi” markasının yaygın bir ad haline geldiğini, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin yasal ve hukuki dayanağının bulunmadığını ifade ederek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; ….”. tarafından 22.05.2016 tarihinde ….başvuru numarası ile 28.09.2017 tarihinde de tescili edildiğini,“….İş numarası ile müvekkili …’in sahibi olduğu …. işletme adreslerinde ihtiyati tedbir talep edildiğini ve taleplerin kısmen kabulüne karar verildiğini, söz konusu dosyanın duruşmasında markanın huzurdaki davadaki davacı olan müvekkili tarafından öncelikli olarak kullanıldığının belirtildiğini, ihtiyati tedbir kararının icrasına müteakip müvekkilinin, 2016 yılında başvurusu yapılan “…” markasının kendisi tarafından önceki tarihli kullanımlarını ispatlar belge ve delilleri toplamaya başladığını, tedbir kararını isteyen şirketten çok daha önce kullanmaya başladığı dava konusu… sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, davalının 2016 tarihli tescil başvurusundan çok daha önceden beri markayı kullandıklarını, 2004 yılında …. adına kayıtlı iş yerinde …. markasını kullandıklarını, 2009 yılında kardeşi … ile marka kullanımlarına devam ettiklerini, … sicil numarası ile kaydolduklarını, Sincan ilçesinde ilk şubelerini açtıklarını, …. Belgeleri bulunduğunu, 2013 yılından itibaren bu marka ile aralıksız olarak faaliyetlerine devam edip şubeler açtıklarını, 6 adet şubeleri bulunduğunu, davalının tescil işleminden önceki tarihte… tarafından müvekkili adına tabela vergilendirmesi kayıtları bulunduğunu, tescil emtiası kapsamında faaliyetleri olup, sosyal medyada da ürün tanıtımları bulunduğunu, tescilsiz bir markayı kullanıp tanıtan gerçek hak sahibinin bu kazanımlarının korunması gerektiğini, davalının markanın gerçek hak sahibinin tanınmışlığından yararlanmak sureti ile kötü niyetli tescil işlemi yaptığını, markada geçen ibarenin yaygın bir ad haline gelmesi sebebi ile tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

BİRLEŞEN DAVA
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının önceki kullanım iddialarının dayanağı bulunmadığını, markayı 2010 yılında tescil ettiklerini ve davacıdan 3 yıl önce kullanmaya başladıklarını, davacının ikrar ettiği üzere tescilli marka haklarını ihlal ettiklerinin …. sayılı dosyaları ile kesin olarak tespit edildiğini, ihtilaflı ibarenin 15.06.2010 tarihli …. Marka Nolu Marka Tescil Belgesi ….olarak davalı tarafa tescil edildiğini, dava konusu marka dışında … Marka Nolu Tescil Belgesi ile tescilli olan ….” ibareli markanın da davalı adına tescilli olduğunu, (Yayına itiraz inceleme aşamasındadır)….’da toplam 9 şubeleri olduğunu, davacının 2013 yılından bu yana marka haklarını ihlal ettiğini ve bu ihlallerin mahkeme kararları ve bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, huzurdaki davanın,…E. sayılı dosyası kapsamında tazminat sorumluluğundan kurtulma amacı ile açılıp kötü niyet taşıdığını, …. Mahkemesince karşı taraf aleyhinde ihtiyati tedbir kararı alındığını, ilgili kararın …alimat dosyasıyla infaz edildiğini, infazdan hemen sonra işyerlerindeki tabelalarında, yazar kasa fişlerinde, kartvizitlerinde, ambalajlarında, kutu ve paketlerinde, poşetlerinde, peçetelerinde dava konusu markanın, logosunu, ayırıcı renk ve işaretlerini kullanmaya devam ederek ihtiyati tedbir kararına muhalefet etmekte olduklarını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Tarafların tüm delilleri toplanmış, değişik iş dosyası celp olunmuş, bilirkişi raporları dosyaya ibraz ettirilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi incelemesi yapılmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, asıl dava bakımından davalılar tarafından davacı adına tescilli markaya tecavüz edilip edilmediği, tecavüz var ise davacının tazminat talebinin ne olabileceği, davalı …’in önceye dayalı hak sahipliğine ilişkin iddiasının yerinde olup olmadığı, birleşen dava bakımından; davacı markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
ASIL DAVA İLE BİRLEŞTİRİLEN …. ESAS SAYILI HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI BAKIMINDAN;
6769 s. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” başlıklı 25. Maddesi 1. fıkrası:
“Madde 25- (1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” hükmüne amirdir. Değerlendirme, davacının dava dilekçesinde öne sürdüğü eskiye dayalı kullanım ve kötü niyet gerekçeleri kapsamında (6769 s. SMK’nın 6/3 ve 6/9 fıkraları) yapılmıştır.
4.1.1. Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/3 bendinde “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir”  düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada kastedilen marka tesciline konu edilmeksizin ve fakat markasal bir etki doğuracak mahiyette ve yeterlilikte, ticaret hayatında kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nisbi ret nedenine konu teşkil eden bu durum, işaretin, itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işarete ayırt edici nitelik kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesinde belli oranda kullanan ile anılmaya başlamış ve ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescilin engellenmesi mümkündür. Ancak tescilin engellenebilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması ve hakkın sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyor olması gerekmektedir.
Ancak tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle 6/3 maddesi anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile 6769 s. SMK m.6/5 kapsamındaki tanınmışlık olgusu ile karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, 6769 sayılı SMK m.6/3 kapsamında, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
…. huzurunda görülen bir uyuşmazlıkta, önceye dayalı hak istisnasını mesnet göstermek suretiyle 40/94 sayılı Marka Tüzüğü 8/4 m. uyarınca sonradan bir hak ileri sürebilmek için;
• Hak iddia edilen işaretin ticaret sırasında kullanılmış olması,
• Yerel coğrafi bölgeden daha geniş bir coğrafik alanda işaretin kullanılması,
• İşaret sahibinin, bu işaretin başkalarınca kullanılmasını önleyebilecek ölçüde (iç hukukların sağladığı boyutta mesela; işaretin bilinir hale getirilmesi / tanıtılması gibi) hak sahibi olması,
• İşaret üzerindeki hakkın, karşı çıkılan markanın başvuru tarihinden önceki bir zaman diliminde elde edilmiş olması, şartların hep birlikte gerçekleşmiş olması aranmıştır. Tabi ki bu kriterler, somut olayın şartlarına göre ayrı ayrı ele alınarak yorumlanmalı ve uygulanmalıdır.
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetlerle sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Tüm dosya kapsamına sunulan davacının sunduğu belgelerde geçen “Tarihi Karaköy Börekçisi” ibaresi ile dava konusu markanın esas unsuru konumundaki “…” ibaresi arasında marka işaretleri bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu,
Ancak, SMK 6/3 maddesinin şartları açısından işlem dosyasına sunulan belgeler incelendiğinde, davacı yan tarafından hepsi davacı dışı … adına düzenlenmiş 10.12.2010 tarihli Çalışma İzni ve Gıda Sicil Belgesi, faaliyet konusu “Depo (Masa ve Sandalye)” olarak geçen 27.05.2013 tarihli İşyeri açma ve Çalışma Ruhsatı, 25.12.2015 ve 10.11.2016 tarihlerinde gerçekleştirilen “Resmi Kontrol Raporu”, Belediye Vergi Levhası’nın sunulduğu, bunun dışında söz konusu “Tarihi Karaköy Börekçisi” ibaresinin kullanıldığını ispatlayan herhangi bir fatura, üzerinde markanın yer aldığı ve tarihli ürün ambalajı, katalog vb. belgelerin dosya kapsamında yer almadığı tespit edildiğinden, söz konusu ibarenin, davacı tarafından dava konusu mallar/hizmetler üzerinde Türkiye’de yaygın bir şekilde, aralıksız kullanımının ispatlanamadığı, dolayısıyla dava konusu mallar/hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanım hakkının bulunmadığı,
Kötü Niyet Değerlendirmesi Bakımından
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Davalının kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebilir. Somut olayda; kötü niyet koşullarının oluşmadığı,

Davalının Müktesep Hak İddiası Bakımından Değerlendirme
Davalı vekili, müvekkilinin önceki tesciline dayalı olarak müktesep hak sahibi olduğunu iddia etmiştir.
Müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması, markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması, dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması, markayı uzun süredir kullanıyor olması gerekmektedir.
Belirtilen koşulların gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Bu kriterler doğrultusunda, davacının müktesep hak iddiasında bulunduğu markayı uzun süredir kullandığına dair dosya kapsamında yeterli bilgi ve belge bulunmadığı, bu sebeplerle davalının müktesep hak iddiasının yerinde olmadığı,
Netice itibariyle, davacının “….” ibaresi üzerinde dava konusu mallar/hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanım hakkını ispatlayamadığı,
Tüm dosya kapsamına göre kötü niyet koşullarının oluşmadığı,
Müktesep hak iddiasının yerinde olmadığı,
Dava konusu markanın hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatlerine ulaşılmıştır.
ASIL DAVA BAKIMINDAN;
Davalı tüm işletmeler, davacının tescilli markası kapsamına giren mal/hizmet sektöründe, yiyecek ve içecek temini (cafe, restoran) alanında faaliyet gösterdiği,
…’e ait olduğu iddia edilen 6 işletmenin tamamında (merkez ve şube),… ibaresinin, tabelada veya detayları izah edildiği şekilde, diğer iş evrak ve araçlarında kullanıldığı anlaşılmıştır. Söz konusu işyerlerinin tabelalarında …. ibaresinin yanı sıra … ibaresinin de markasal olarak kullanıldığı,
Ayrıca her bir işletmenin, tabela dışındaki en az bir iş ürün ya da evrakında (yazarkasa fişi, servis paketi, poşet, camekan fiyat etiketi vb), … ibaresi olmaksızın sadece…ibaresinin marka olarak kullanıldığı,
Dosya kapsamında belirtilen isim ve adresleri verilen işletmelerde…. ibaresinin kullanımının, davacıya ait…sayılı marka ile asli unsurlar ve yazı karakteri yönünden benzer olduğu, ortalama tüketiciler nezdinde sahip olduğu algı ve izlenim itibariyle, tespite konu işletmelerdeki kullanımlar ile tespit isteyen adına tescilli marka arasında karıştırılma ihtimalinin oluşacağı, işletmelerdeki kullanımları gören orta düzeydeki tüketicilerin, bu işletmelerin tespit isteyene ait olan ya da onun izin ve kontrolü altında faaliyet gösteren işletmeler olduğu zannına kapılabileceği bu bakımdan söz konusu işletmeler açısından, marka hakkına tecavüzün maddi unsurlarının oluştuğu,
Tazminatla İlgili Değerlendirme
… yönünden SMK 151/2-c maddesi çerçevesinde maddi tazminat;
Davacının ….+ŞEKİL” şeklindeki markasının koruma altına alındığı tarihinin 22.05.2016 olduğu, davalılardan …’in defter belgeleri ve vergi levhasına göre işe başlama tarihinin 01.11.2016 olduğu, huzurdaki davanın 24.02.2021 tarihinde ikame edildiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla …’in marka kullanımına ilişkin tespit ile ilgili olarak 01.11.2016-24.02.2021 tarihleri arasındaki yoğunlaşmak suretiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Davacıya ait “… markasının davalı … tarafından alış ve satış faturaları üzerinde, Ödeme Kaydedici Cihaz fişlerinde, işyeri tabelalarında ve servis paketlerinde kullanıldığı, dolayısıyla davalının marka kullanımının yoğun olduğu, buna göre yaptığı tüm satışlar üzerinden elde ettiği kazancın tamamının marka kullanımına dayandığı, buna göre davalı …’in 01.11.2016-24.02.2021 tarihler arasındaki cirosunun aşağıdaki gibi olduğu gözetilerek;
GELİR TABLOSU KALEMLERİ/DÖNEM Net Satışlar (NS)
01.11.2016-31.12.2016 2.551,05
01.11.2017-31.12.2017 196.927,76
01.11.2018-31.12.2018 545.679,67
01.11.2019-31.12.2019 833.989,44
01.11.2020-31.12.2020 1.750.520,21
01.01.2021-24.02.2021 518.453,38
TOPLAM 3.848.121,51
Yukarıda sayılan tüm hususlar topluca değerlendirildiğinde, 6769 sayılı SMK’nın 151/2-c maddesine göre lisans bedelinin davalı …’in 01.11.2016-24.02.2021 tarihleri arasındaki cirosunun %5’i kadar olabileceği, dolayısıyla 6769 sayılı SMK’nın 151/2-c maddesine göre davacının davalı …’den talep edeceği maddi tazminatın (3.848.121,51 X %5=) 192.406,07 TL tutarında olabileceği,
… Yönünden SMK 151/2-c md. Göre Tazminat
Davacı vekili tarafından dosyaya iki ayrı franchise/bayilik sözleşmesi sunulduğu, sözleşmelerden birinin 18.05.2013 tarihli, diğerinin 21.07.2017 tarihli olduğu görülmekle birlikte; uygulamada SMK m.151/2-c bendine dayalı tercihlerde, dosyaya emsal lisans sözleşmelerinin sunulması talep olunmaktadır. Zira marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedelinin belirlenmesinde davacının, daha önce dava konusu marka ile ilgili düzenlenmiş bir lisans sözleşmesinin bulunması önem teşkil etmektedir. Böyle bir sözleşmenin bulunmadığı hallerde ise varsayımsal lisans bedeli belirlenirken tarafların ciroları, karlılık oranları, sektör teamülleri, lisansa konu markanın ayırt edici gücü, lisans süresi, lisansın münhasır olup olmadığı gibi birçok etken olduğu göz önüne alınmalıdır. “Bu durumda mahkemece lisans bedelinin tespitine yönelik olarak ilgili ticaret odası ya da meslek kuruluşlarından emsal sözleşme örnekleri sorulması, bulunamaması halinde ise lisans bedelinin hesaplanmasında markaya ait ciroya yüzde olarak uygulanacak miktarın tespiti ile 556 sayılı KHK’nin 66/c ve son fıkrası uyarınca lisans bedeli belirlenir iken davacının dava konusu ürün satış hacmi, piyasa hacmi, geçmiş yıllardaki satış performansı, ürünün niteliği, davacının piyasadaki pazar payı, markanın ekonomik değeri, genel ekonomik koşullar, davalıda ele geçen tespit edilen ürün miktarı, tecavüzün süresi gibi etkenler dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir lisans bedelinin belirlenmesi”1 gerekmektedir. Bu kapsamda hesaplama yapılmasına yardımcı olabilecek herhangi bir emsal lisans sözleşmesine dava dosyası kapsamında rastlanılmamıştır. Davacı yanca dosyaya sunulan sözleşme örneği/örnekleri bir Franchise Sözleşmesidir.
Franchise sözleşmesi, hukuk sistemimizde doğrudan tanımlanmamış, muhteviyatında birçok sözleşmenin özelliğini barındıran, özel bir sözleşme türüdür. Franchising, tanınmış, kendi alanlarında başarılı olmuş, kaliteli ürün veya hizmet üreten firmaların ürün veya hizmetinin ülke içinde ya da dışında ana firmayla tutarlı olarak, aynı görünümdeki mağazalarda üretilmesini, dağıtılmasını ve belirli standartlar dâhilinde kullandırılmasını sağlayan bir pazarlama ve dağıtım yöntemidir. Yargıtay, “franchising” kavramını “Franchising, bir ürün veya hizmetin imtiyaz hakkına sahip tarafın belirli bir süre şart ve sınırlamalar dâhilinde işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin bilgi ve destek sağlamak suretiyle imtiyaz hakkına konu ticari işleri yürütmek üzere ikinci tarafa verdiği imtiyazdan doğan uzun dönemli ve sürekli bir iş ilişkileri bütünü olup, birbirinden bağımsız iki taraf arasında meydana getirilen sözleşmesel ilişkidir.” şeklinde tanımlamaktadır.
Franchise sözleşmesinde, franchise veren, ücret karşılığında, bir başka tacire, ürettiği mal ve hizmetlerin sürekli şekilde dağıtımı ve pazarlanması hususunda imtiyaz tanır. Bu sürekli ilişki içinde franchise veren, franchise alana, kendi işletme adını, markasını, sair tanıtma işaretlerini, ticari teknik bilgi ve becerisini kullanma hakkını da devretmektedir. Buna karşılık, franchise alan, franchise verenin dağıtım pazarlama sistemine uyum sağlamayı, sözleşmede gösterilen mal ve hizmetleri kendisine bırakılan bölge içinde pazarlayarak tacirin sürümünü arttırmayı üstlenir. Franchise veren ise, franchise alanın personelini eğitmek, işin yürütümüne nezaret etmek, destek sağlamakla yükümlüdür. Franchising; ana firma ile franchise alanın karşılıklı sorumluluk ve yükümlülüklerini belirten, her iki tarafı da kanunen bağlayan bir sözleşme ile yapılır. Anlaşma süresinin ne kadar olacağı, tarafların yükümlülükleri, franchise alanın faaliyetini sürdüreceği bölgenin sınırları sözleşmede belirtilmelidir. Franchise alan, ana firmanın sisteminin standartlarının korunması için ana firmanın belirlediği sözleşme şartlarına uyarak faaliyetlerini sürdürür.
Franchising sözleşmesi, “ürün ve marka franchisingi” yahut “işletme sistemi franchising” olarak yapılabilmektedir. İlk halde sözleşme konusu, franchise verenin ad ve marka gibi sınaî haklarının kullanılarak, onun mallarının sürümünün yapılması olup esas olan belirli bir marka ya da ticari unvanın kullanılmasıdır. Bir bütün olarak işletme sistemi ile ilgili franchise sözleşmelerinde ise, sadece marka, mal tedariki değil üretim/pazarlama gibi faaliyetler de sözleşme konusuna dahildir.
Franchise sözleşmesi akdedilmesi ile franchise alan, franchise bedeli ödeme, sözleşme konusu mal veya hizmetlerle faaliyette bulunma, franchise verenin talimatlarına uyma ve kontrollerine katlanma, franchise verenin menfaatlerini koruma ve sadakat borcu, franchise verene karşı rekabet etmeme, sır saklama yükümlülükleri altına girmektedir. Sözleşme düzenlemesine göre ücret, tek seferlik bir ücret olabileceği gibi, sözleşme süresince royalty fee; bir başka anlatımla, periyodik olarak kâr vb. kıstaslar dahilinde ödeme şeklinde de olabilmektedir. Yine, taraflarca kararlaştırılmış olması halinde sözleşme kapsamında franchise verenin vermiş olduğu periyodik eğitimlerin masrafları, denetim hizmetleri ve diğer yardımlar için de ücret belirlenebilmektedir.
Görüleceği üzere Franchise sözleşmeleri mahiyeti itibariyle doğrudan bir lisans sözleşmesi değildir. Kaldı ki bu noktada önem teşkil eden bir diğer husus ise bu mahiyetteki Franchise sözleşmelerinin dahi genel olarak sabit ücretler üzerinden akdedilmediği ve sözleşmeye konu işletmenin faaliyet göstereceği il-ilçe ve projenin mahiyeti başta olmak üzere (açılacak işletmenin m2’si, işletmenin açılacağı muhit, kapasite vs) pek çok etkene göre değişkenlik göstermektedir. Dolayısıyla söz gelimi turistik bir bölgede verilecek franchise ile turistik olmayan bir bölgede verilecek franchise bedelleri aynı olmayacağı gibi… gibi büyükşehirlerde dahi uygulanacak bedeller farklılaşabilecektir.
Franchise sözleşmeleri ile ilgili yapılan bu değerlendirmenin varsayımsal lisans bedeli belirlenirken de dikkate alınabileceği tereddütsüzdür. Nitekim lisans bedelleri, miktar üzerinden (birim mamül/hizmet başına), elde edilen gelir, elde edilen kâr (satış gelirleri-satışların maliyeti), vergi öncesi kâr veya belli süreye (günlük/aylık/mevsimlik/yıllık) önceden kararlaştırılmış bedel olarak ayırmak mümkündür. Önceden kararlaştırılmış belli süreye bağlı durumlar dışındaki uygulamalar Lisans Alanın miktar/gelir/kârları üzerinden, tespit edilen makul oran(lar) matraha uygulanarak lisans bedeli hesaplanır. Makul oran(lar), sinai mülkiyet hakkının geçmişi, geçerlilik süresi, bilinirliliği, tüketiciler arasında sahip olduğu olumlu itibar, sektörü, pazarı, ekonomik değeri, alternatifleri vb. değişkenlerin bir fonksiyonudur. Standart bir lisans bedeli/oranı tespiti mümkün değildir. Emsal lisans sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda varsayımsal lisans bedelinin somut olayda ayrıca incelenmesi gerekir.
Örnek lisans sözleşmesinin dosyaya sunulamadığı ve mahkemece ilgili oda ve meslek kuruluşlarından görüş sorularak cironun belli bir oranında lisans bedelinin belirlendiği durumlarda ise Yüksek Yargı İçtihatları ve doktrinde benimsenen genel görüşe göre, hesaplamaya esas alınması gerekli cironun davalı cirosu olması gerektiği kabul edilmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay bazı durumlarda, davalının cirosunun tespit edilememesi halinde davacı cirosunun da hesaplamada esas alınabileceğine hükmetmiştir. Yargıtay kararında; lisans bedeli belirlenirken tecavüz edilen davacının kazancı üzerinden hesap yapıldığında genellikle cironun %1’i ile %4’ü arasında bir oran uygulanması gerektiği mütecavizin gelirine göre hesaplama yapıldığında ise bu gelire uygulanan oranın alt sınırının çoğu zaman %5’in altına düşmemekte olduğunu belirtilmiştir.
Gerek davacı gerekse davalının kazancının oluşumunu sağlayan tek faktör marka değildir. Gelirin oluşumunda rol oynayan marka dışı bir dizi unsurlar bulunmaktadır. Markanın satışa olan etkisi firmadan firmaya, markanın bilinirliğine, ürünün/hizmetin kalitesine, faaliyette bulunulan sektöre, firmanın organizasyon yapısına, satış ve dağıtım ağına, reklam ve tanıtım faaliyetlerine, pazarlama tekniğine, sektördeki rekabetin yoğunluğuna, rakip firmaların satış politikalarına, pazardaki arz ve talep miktarlarına, ikame ürün çeşidine vb. unsurlara doğrudan veya dolaylı olarak bağlıdır. Kazancın gerçekleşmesinde rol oynayan yukarıda sayılan unsurlardan hangisinin ne oranda etkili olduğunun net olarak tespiti pek mümkün değildir.
Lisans bedeli hesaplanırken sadece marka hakkı sahibinin cirosu, elde ettiği kazanca göre değil, davalının cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satış miktarı da nazara alınarak davalının ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmektedir.
Davacıya ait …. markasının davalı … tarafından işletme tabelasında ve cam kapı üzerinde 28.01.2020-07.10.2020 tarihleri arasında kullanılması ve somut olayın özelliklerine, davalının cirosu ve satış kapasitesine, elde ettiği gelire göre hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun şekilde, makul bir miktarın lisans bedeli olarak belirlenmesi gerekeceği, buna göre somut olayda gerek Hun Restoran Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2020 yılına ilişkin defter kayıtları gerekse dava dosyasına kazandırılmış olan davalıya ilişkin bilanço ve gelir tablolarına göre, markanın ihlal edildiği 28.01.2020-07.10.2020 tarih aralığında elde ettiği ciro üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, Hun Restoran Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ilgili tarihler arasındaki cirosunun aşağıdaki gibi olduğu,
Ciro/Dönemi 28.01.2020 – 07.10.2020
Net Satışlar (NS) 610.901,95.-TL olduğu,
Tüm dosya kapsamındaki hususlar topluca değerlendirildiğinde, 6769 sayılı SMK’nın 151/2-c maddesine göre lisans bedelinin davalı…’nin 28.01.2020-07.10.2020 tarihleri arasındaki cirosunun %5’i kadar olabileceği, dolayısıyla 6769 sayılı SMK’nın 151/2-c maddesine göre davacının davalı ….’den talep edeceği maddi tazminatın (610.901,95 X %5=) 30.545,10 TL tutarında olabileceği,
Davalıların markasal kullanımlarının, davacı adına tescilli marka, logo, renk ve işaret haklarına tecavüz teşkil ettiği, anılan tecavüzün men’i ve ref’i ile davalılara ait iş yerlerinde davacının markasının kullanımına ait marka, logo, ayırıcı renk ve işaretlerini taşıyan her türlü tabela, işaret, paket ve ambalajın toplanarak muhafaza altına alınması ile karar kesinleştiğinde imhası ile 6769 sayılı SMK’nın 151/2-c maddesine göre 192.406,07 TL maddi tazminatın davalı …’den, 30.545,10 TL maddi tazminatın da davalı ….’den tahsili ile davacıya verilmesinin gerektiği,
Tüm dosya kapsamına göre her bir davalı bakımından 5.000,00’er TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olacağı sonuç ve kanaatlerine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H ÜK Ü M :
1-BİRLEŞEN A… ESAS SAYILI DOSYA YÖNÜNDEN AÇILAN DAVANIN REDDİNE;
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
2-ASIL DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
Davacı adına tescilli marka, logo, renk ve işaret haklarına yapılan tecavüzün men’ine ve ref’ine,
Davalılara ait iş yerlerinde davacının markasının kullanımına ait marka, logo, ayırıcı renk ve işaretlerini taşıyan her türlü tabela , işaret , paket ve ambalajın toplanarak muhafaza altına alınmasına, karar kesinleştiğinde imhasına,
192.406,07.-TL maddi tazminatın davalı … den alınarak davacıya verilmesine,
30.545,10.-TL maddi tazminatın davalı …. den alınarak davacıya verilmesine,
5.000,00.-TL manevi tazminatın davalı … den alınarak davacıya verilmesine,
5.000,00.-TL manevi tazminatın davalı …. den alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken (222.951,17.-TLx%068,31)=15.229,79.-TL harçtan, peşin alınan (59,30+3.296,00)=3.355,30.-TL harcın mahsubu ile, eksik kalan (15.229,79-3.355,30)=11.874,50.-TL nispi bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince … bakımından kabul edilen 192.406,07.-TL maddi tazminat için hesap edilen takdiren 29.860,91.-TL nispi ücreti vekaletin davalı …’den, …. bakımından kabul edilen 30.545,10.-TL maddi tazminat için hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL nispi ücreti vekaletin davalı….’nden, … bakımından kabul edilen 5.000,00.-TL manevi tazminat için hesap edilen takdiren 5.000,00.-TL nispi ücreti vekaletin davalı …’den, … bakımından kabul edilen 5.000,00.-TL nispi ücreti vekaletin davalı ….’nden ve kabul edilen diğer maddi istemler için hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davanın manevi tazminat bakımından kısmen reddedilmesi ve davalılar ile fer’i müdahilin kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle reddedilen manevi tazminat için hesap 5.000,00.-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %90 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması nedeniyle, davacının peşin yatırdığı 3.355,30.-TL’nin tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 6.387,80.-TL yargılama giderinin %90’ının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu giderlerin hükümsüzlük talepli dava bakımından yaptığının kabulüne,
Davalıların işbu dava bakımından yapmış olduğu gider bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ile davalılar ile feri müdahil vekilinin yüzlerin tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.08.09.2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
Bilirkişi Ücreti :3.500,00.-TL
Tespit Giderleri :2.600,00.-TL
P.P : 220,00.-TL
TOPLAM :6.387,80.-TL

ilk 100.000,00 TL için %16 16.000,00 TL
sonraki 100.000,00 TL için %15 13.860,91 TL
sonraki 300.000,00 TL için %14 0,00 TL
sonraki 500.000,00 TL için %11 0,00 TL
sonraki 700.000,00 TL için %8 0,00 TL
sonraki 900.000,00 TL için %5 0,00 TL
sonraki 1.100.000,00 TL için %3 0,00 TL
sonraki 1.300.000,00 TL için %2 0,00 TL
sonraki 5.000.000,00 TL için %1 0,00 TL
192.406,07 TL için TOPLAM 29.860,91 TL