Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/373 Esas – 2022/308
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/373
KARAR NO : 2022/308
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av….
DAVALILAR …
VEKİLİ :Av….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 27/12/2021
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka ….Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davacının ticari faaliyetlerinin temellerinin 1953 yılında atıldığını, 1996 yılında ….. markasını tescil ettirerek küçük ev aletleri pazarını odak noktası yaptığını, 2008 yılında …… kurulduğunu ve davacının pek çok ülkeye ihracatının başladığını, davacının… markasıyla, yiyecek hazırlama, pişirme ve kızartma, içecek hazırlama, temizlik, kişisel bakım, ütü, bebek ürünleri ve aksesuvarları olmak üzere 8 ürün kategorisinde, 250 çeşit ürün ile pazarda yer aldığını, davalı şahsın 22.12.2019 tarihli ve…sayı ile 25. Sınıfa giren emtialarda tescil ettirmek istediği “…..” markasının tesciline SMK m. 6/1, 6/5 ve 6/9 hükümlerine dayalı olarak davacının yapmış olduğu itirazın, diğer davalı …. tarafından m. 6/1 hükmü nedeniyle kısmen kabul edildiğini ve davalı şahsın marka başvurusundan 25. Sınıfa giren bir takım emtiaların çıkartıldığını, davacının diğer itiraz gerekçelerinin reddinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira davacının “….” ibareli markasının … nezdinde …. no. tahtında “tanınmış marka” olarak tescilli bulunduğunu, davacının …” markalı ürünlerinin dünya çapında pek çok ödüle layık görüldüğünü, birçok yarışmada ödül aldığını, … … firmasının araştırmasına göre bu markanın …de en çok tercih edilen ilk 10 markası arasında yer aldığını, “.. markalı ürünlerin Türkiye’de 10 milyondan fazla evde kullanıldığını, bu markaya davacı tarafından ayrılan reklam ve tanıtım bütçesinin büyük rakamlara ulaştığını, davacının bu markalı ürünlerini kendi web sitesi üzerinden doğrudan satıyor olmakla birlikte diğer pek çok iyi bilinen online satış sitesinde de bu ürünlerin satışının yapıldığını, Starbucks gibi dünyaca ünlü firmaların işletmelerinde davacının “…. ürünlerinin satış ve pazarlamasının yapıldığını, muhtelif davalarda verilen ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararları ile de davacının “…. markasının tanınmışlığının onaylandığını, bütün bunlara rağmen …’in davacının tanınmışlığa dayalı itirazlarını reddetmesinin hukuka uygun düşmediğini, tarafların markalarını benzer bulan …’in davalı şahsın marka başvurusunu kısmen değil, tamamen reddetmesinin gerektiğini, zira davacının tanınmış markasının koruma kapsamının daha geniş olduğunu, ayrıca davacının tescilli markalarının, davaya konu markanın reddedilmediği 25. Sınıf kapsamındaki diğer emtiaların satışı hizmetlerini de kapsadığını, davalı şahsın marka başvurusunda yer alan alan adının ve “collection” ibarelerinin ilgili sektörlerde herkes tarafından kullanılan genel/jenerik/tanımlayıcı ibareler olduğunu, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, davacıya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, davalı şahsın bu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını iddia ederek, … ….. sayılı kararının iptalini ve …sayılı markanın tescili halinde hükümsüz kılınmasını ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraf markalarının benzer olmadığını, zira davalının markasının genel kompozisyonun markaların görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, taraf markalarında ortak olarak “….” ibaresinin bulunmasından hareketle markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, zira bu ibarenin davacı tarafından yaratılmış/fantezi bir ibare olmadığını ve özellikle de uyuşmazlık konusu emtialar açısından markasal hüviyetinin düşük olduğunu, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, ayrıca davacının SMK m. 6/5 hükmünde düzenlenmiş olan koşulların somut olayda gerçekleştiğini ve dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka …. Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Marka işlem dosyasının tetkikinde :
….Hukuk Müşavirliği’nin 26.01.2022 ve 11.02.2022 tarihli iki yazısı ekinde davalı şahıs adına …. kod numarasıyla işlem gören markaya ilişkin başvuru dosyasının onaylı örneği ile davacı adına tescilli “… markaların sicil kayıtlarının örnekleri dava dosyasına girdiği,
…. numaralı marka tescil başvurusu dosyasının örneği incelendiğinde; davalı şahsın 22.12.2019 tarihinde 25. Sınıfa giren emtialarda kullanılmak üzere yaptığı “…. sayılı kararı ile, davacının sadece 2…. sayılı markaları açısından ve “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler” yönünden kısmen haklı bulunduğu, diğer gerekçeler, markalar ve emtialar açısından ise reddedildiği, bunun üzerine davacının itirazını aynı gerekçelerle ve aynı markalara dayalı olarak tekrar ettiği, ancak bu itirazın da T…. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun huzurda dava konusu edilen 25.10.2021 tarihli ve … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, verilen kararın davacıya tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
DEĞERLENDİRMELER
DAVALI ŞAHSIN…. BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ TESCİLLİ MARKALARI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİNİN/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI HUSUSU:
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denildiği,
“Aynı mal veya hizmet ” kavramının son derece açık olduğu, “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alındığı, aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükseleceği, benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygun olduğu, alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacağı,
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin , her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlandığı,
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabileceği, karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimi olduğu,
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
Markaların ayniyeti/benzerliği,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali üzerinde durulacağı, buna göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalı şahsın tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tescilli markaları birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği,
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınması gerektiği, buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerektiği,
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsur olduğu, markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacağı, ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak gerektiği, zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceği, ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacağı,
Bundan sonra; uyuşmazlık konusu olan markalar yan yana konularak görsel olarak karşılaştırıldığında; davacının markalarının bir kısmı kelime markası, bir kısmı da şekil, kelime ve renk unsurlarını birlikte ihtiva eden karma marka olduğu, bu markaların hepsinde ortak olan unsur “…” ibaresi olduğu, davacının “…” ibaresini tek başına ihtiva eden markası mevcut olduğu gibi , bu ibareyi markasal hüviyette ayırt edici niteliği haiz olmayan tasviri/tanımlayıcı cins isimlerle birlikte veya anlamlı kelime öbekleri içerisinde asıl vurgunun yapıldığı kelime şeklinde ihtiva eden sırf kelime markaları da olduğu, kelime markası olup renk unsurunu da ihtiva eden markalarında da renk unsurlarının baskın/ön planda olduğunu söylemek mümkün olmadığı, bu gerçekler gözetildiğinde, davacının bir kısım kelime/kelime unsuru baskın hüviyetteki markalarında “…” ibaresinin esas unsur olduğunu söyleneceği, davacının geriye kalan markalarında ise markalardaki şekil unsurlarının varlığı ve en önemlisi markaların bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimlere bakıldığında, “…” ibaresinin ilk planda ve tek başına öne çıktığını söylemek mümkün görülmediği, sonuçta; davacının bir kısım kelime markalarında “…” ibaresi bazen tek unsur, bazen de ayırt edici tek unsur olduğundan, bu kelime markalarında esas unsurun “…” ibaresi olduğu, bunlar dışında kalan markalarında ise esas unsurun tek başına “…” ibaresi olmadığı,
Dava konusu edilen marka ise; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir marka olduğu; işarette dik şekilde konuşlandırılmış dikdörtgen biçimli siyah bir zemin üzerine basit bir taç figürü yerleştirilmiş ve zeminin alt kısmına da beyaz renkli harflerle “….” ibareleri yazılmıştır. İşarette geçen kelimeler arasında…kelime öbeğinin, diğer kelime öbeklerinden daha büyük puntolarla yazıldığından ve esasen de markasal hüviyette ayırt ediciliği en yüksek kelime öbeği olduğundan, kelime unsurları özelinde, markanın esas unsur olduğu, işaretin karma marka hüviyeti gözetildiğinde de, işarette kullanılmış olan basit taç figürünün ve zemin rengi/şeklinin, işarete kattığı markasal hüviyetteki ayırt ediciliğin, ….” kelime öbeğinden yüksek olmadığı, zira; böyle basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” . Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceği, her ne kadar; dava konusu edilen markanın genel görünümü itibariyle karma marka hüviyetinde algılandığı hususu göz ardı edilemiyor ise de, işarette “….” ibaresinin markanın tümüne hakim olan genel görünümü ve ayırıcılığını vurgulayan imajı içinde, markasal hüviyette ayırt edici niteliği en yüksek unsur olarak kullanılmış olduğu,
Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan …” ibarelerinin mevcudiyetinin, markaları birbirleriye benzer kılmaya yetip yetmediği ve aynı şekilde okunan ve algılanan bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplandığı, zira; Farsça kökenli “…. “istek, dilek, heves” yerleşik anlamlarını haizdir ve “-m” iyelik ekinin eklenmiş hali ile de konuşma/yazma dilinde yaygın olarak kullanıldığı, dolayısıyla markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliğinin düşüklüğünden bahsedilebileceği, böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve …. yerleşmiş bir görüş bulunduğu, bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem … tarafından kabul edildiği, buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlandığı, böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edileceği, dava konusu somut olayda da, her ne kadar davacının “….” markalarının tanınmışlığına dair inşa olunan mahkeme kararlarının emsalleri dava dosyasına sunulmamış ise de , …. tarafından da … sayı tahtında “tanınmış marka” statüsüne alınmış olan …” markasının, “küçük ve elektronik el/ev aletleri” sektöründe uzun yıllara sarih ve Türkiye genelinde yaygın kullanım neticesinde tanındığı bilindiğinden, “…” ibaresi ihtiva eden davacı markalarının kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”lu markalarıyla “seri marka” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davalının markasında “….’m” ibaresi dışında markasal hüviyette güçlü unsurlara yer verilmemiş olduğu, ayrıca da davacının birçok markasında da dava konusu işaretteki gibi, “…” ibaresinin bir tamlama içinde/markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmayan başkaca kelimelerle birlikte kullanıldığı, davalının markasının, davacının markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu,
Bu meyanda; markaların fonetik/duyusal/işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markasında ortak olan ve aynı biçimde okunan “…/ARZU’m” ibarelerinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan bir derecede yakınlaştırdığı, taraf markalarında geçen bu ibarenin, yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, markaların tüketici zihninde yarattığı algının farklılaştığının da söylenmesi mümkün görülmediği,
Karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzediği,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususu olduğu, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle bu mal veya hizmetlerin;
Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı
hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasında olduğu,
“Aynı mal veya hizmet” kavramının son derece açık olduğu, “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınması gerektiği, aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükseleceği,
Davacının bir kısım markaları, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan emtialar ile aynı sınıfa giren farklı emtialar için, bir kısım markaları 25. Sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri için, bir kısmı da “çeşitli malların” toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri için tescilli olduğu, bunlar dışında kalan davacı markalarının tescilli olduğu geniş yelpazeli emtialar ile dava konusu edilen markanın kapsamında kalan emtiaların benzer/türdeş/ilintili olmadığı, zira; bu mal ve hizmetler birbirlerinden çok farklı alıcı çevrelerine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları gidermediği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin çok farklı olduğu, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olduğundan bahsedilemeyeceği, birbirleri yerine ikame imkânlarının da olmadığı, benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal vehizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kuramayacağı,
Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markaları arasında, 35. Sınıf altında, “çeşitli malların” veya “01-34. Sınıflara giren tüm malların”, bu meyanda uyuşmazlık konusu olan 25. Sınıfa giren emtiaların da satışı/mağazacılık hizmetleri için tescilli olan markalar bulunduğu, diğer bir ifadeyle; dava konusu edilen markanın kapsamında kalan 25. Sınıfa giren emtialar, davacının bir kısım markaları kapsamına giren genel mağazacılık hizmetlerine konu edilmiş emtialardan olduğu, halbuki; bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtialar olduğu, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği, zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” Ancak; …’ın yeni tarihli içtihatlarında da ; 35/5. Sınıfta tescilli ve 1’den 34. Sınıftaki ürünleri kapsayan genel mağazacılık hizmetleri bakımından tescilli olan markaların bu emtialar açısından da korunabilmesi için, bu markalar altında fiilen hangi emtiaların satışı sunulduğunun ispat ve tespit edilebilmesi gerektiği, davacının… marka işlem dosyasına ve huzurdaki dava dosyasına sunmuş olduğu delil ve belgelerden , davacının “….”lu markaları altında 25. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetlerini de sunduğu anlaşılmadığı, diğer bir ifadeyle; davacı taraf, …”lu markaları altında 25. Sınıfa giren emtiaların genel mağazacılık hizmetlerine konu edildiğine dair, dava/marka işlem dosyasına hiçbir delil sunmamıştır ve bu nedenle de markalarının 25. Sınıfa giren emtialarda satış hizmetleri kapsamında fiilen kullanıyor olduğunu ispat edemediği, dolayısıyla, …ın yukarıda değindiğimiz emsal içtihatları doğrultusunda; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı ve 3. ve 4. Satırlarında sayılan tescilli markalarının 35. Sınıf altında, 25. Sınıfa giren emtiaların mağazacılık hizmetleri açısından korunamayacağı,
Her ne kadar davacının … sayılı markaları 25. Sınıftaki “ayak giysileri” olarak özetlenebilecek emtialar için tescilli ise de, dava konusu edilen markanın kapsamından “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler”, … Başkanlığı tarafından zaten çıkartıldığı, bu emtialar huzurdaki davanın konusu olmadığından, davacının bu markaları özelinde dahi, somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekmediği,
Davalının dava konusu edilen markasının kapsamında kalmış olan emtiaların hiçbiri açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmediği,
Taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önemli olduğu, ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebildiği, eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimse olduğu, söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacağı, aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirdiği, yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunacağı, mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz ettiği, örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacağı, ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacağı, ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacağı, buna göre;
Davalının markasının kapsamında kalan 25. Sınıftaki emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bu tüketicilerin söz konusu emtiaları satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz mal alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği, gerçekleri gözetildiğinde, söz konusu tüketici kitlesinin bu malları satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalı olduğu, karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabileceği, öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici /müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edileceği,
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
Çağrıştırma,
Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği, karşılaştırılan markalarda “…’m” ibarelerinin mevcudiyetinin, bu ibarelerin taraf markalarındaki “en ayırt edici unsur” olduğu gerçeğinin, davacının “… markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “ARZU’m”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini doğurduğu ve markaları görsel, fonetik ve kavramsal açılardan birbirine yaklaştırdığı değerlendirilmiştir. …. davacının markalarının tescilli olduğu emtialar ile davalının markasının kapsamında kalmış olan emtiaların aynı/ benzer/türdeş/ilintili emtia olarak nitelendirilemeyeceği, bu emtiaların birbirleriyle bağlantısı/alakası olmadığı, davacının markalarını tescillioldukları, 25. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetlerinde fiilen kullandığını ispat da edemediği, zaten bu emtiaların hitap ettiği tüketici/alıcı kitlesinin de bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesinin düşük olmadığı, bu yüzden de söz konusu emtialarda “….m”lu işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/şahıslar tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları ve her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünme ihtimallerinin olmadığı, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratmayacağı,
Karşılaştırılan markalar arasında, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan emtialar yönünden, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı,
DAVACININ İTİRAZINA/DAVASINA MESNET ALDIĞI MARKALARININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ … SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ YÖNÜ:
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın,..de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir……..” denildiği,
6769 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında bir korumadan yararlanılabilmesi için;
Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
Haksız yarar sağlama,
Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi şartlar arandığı, dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda burada belirtilen şartların oluşması gerektiği, bu şartların fiili olarak gerçekleşmesi zorunlu olmayıp, gerçekleşebilecek olması durumu yeterli olduğu, tanınmış markanın sahibi, markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak içinyeterli kanaat oluşturacak deliller sunmalı veya en azından mantıklı bir sav ileri sürmesi gerektiği,
Somut olayda ise; “şekil” markasının davacı tarafından Türkiye’de esas olarak “küçük el ve ev aletleri” üzerinde tescilli marka olarak kullanıldığı, davacının “….” markasının bahsi geçen ürünlerin ilgili sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır kullanıldığı ve tanıtıldığı, davacı firma ile özdeş hale geldiği, bu markanın ilgili sektörde iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, bu tanınmışlığın … tarafından da kabul edilerek davacının markasının…. no. tahtında “tanınmış marka” olarak tescil edildiği sabit olsa da, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerektiği, taraf markaları, davalı tarafın dava konusu markasını, 25. Sınıfa giren giysilerde ve baş giysilerinde tescil ettirmek istediği, bu ürünlerin ilgili olduğu sektörün davacının markasının tanınmış olduğu sektörden farklı olduğu fiili gerçekleri göz önüne alındığında ve davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine dair herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluştuğunun doğrudan söylenemeyeceği, taraf markalarının benziyor olması, davacının markasının tanınmış olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmeyeceği, tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmesi gerektiği, bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argumanlarla ortaya konulmalıdır, öyle, ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olmalısı gerektiği,
Bütün bu nedenlerle; SMK 6/5 maddesi hükmü açısından, davacının “…” markasının tanınmış marka olduğu, ancak bu madde hükmünde aranan durumların somut olayda gerçekleştiğinin/gerçekleşme ihtimali olduğunun ispatlanamadığı,
DAVACININ KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASININ DAVALININ …. SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ HUSUSU:
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” denildiği, buna göre;
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedileceği, tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılayacağı,
Davalının “şekil” işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla veya davacının markaları ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, sırf markaların benziyor olmasının kötü niyetin tespiti için yeterli olmadığı değerlendirildiğinden ve markanın esas unsuru olan “….” ibaresinin davalı şahsının adı olduğu da görüldüğünden, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının ispat olunamadığı düşünülmekle birlikte, kötü niyetin iddialarının yerinde olmadığı,
Karşılaştırılan işaretlerin/markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu,
Davalının markasının kapsamında kalmış olan emtiaların hiçbiri açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmediği, bu meyanda davacının 35. Sınıf altında 25. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri için tescilli olan markalarını bu hizmetlerde fiilen kullandığını ispat edemediği,
Dava konusu edilen hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı/tüketici kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin, bunları satın alırken düşük olmadığı,
Karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı,
Davacının “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının kapsamında kalan emtialar açısından tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olmayacağı,
Davacının “kötü niyet” iddialarının yerinde olmadığı,
Dava konusu edilen 25.10.2021 tarihli ve…. sayılı …. Kararının, bu değerlendirmeler ile uyumlu olduğu,
Davacının hükümsüzlük isteminin, bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şahsın yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı …. vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalının yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.06.10.2022
Katip
E-İMZALI
Hakim ….
E-İMZALI