Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/368 E. 2022/233 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/368 Esas – 2022/233
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/368
Karar No : 2022/233

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 23/12/2021
Karar Tarihi : 07/07/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 07/07/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkili şirketin 1979 yılında kurulduğunu, yalıtım, dolgu, ve tıkama malzemeleri, lastikten plastikten ve kauçuktan borular, hortumlar ve sair ilgili ürünler, giydirme cephe ve kapı pencere sistemleri, alüminyum kompozit panel, kış bahçeleri, güneş kırıcılar ve solar sistemler gibi mimari uygulamalar ile ilgili üretim yapan, boya, kaplama, eloksal, ekstrüzyon, biyet döküm, levha boyama ve kompoze levha üretim tesislerini de bünyesinde bulunduran tam entegre ve sektörünün öncü ve saygın kuruluşlarından olduğunu,… ” ibareli markasının tanınmış marka olduğunun TÜRK PATENT nezdinde tespit edildiğini, davalıya ait marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiğini, ret kararına karşı müvekkili şirket itirazı üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından kısmen kabul/kısmen ret kararı verildiğini, müvekkili şirketin “…”, “…” ve “…” esas unsurlu markaları üzerinde uzun yıllardan beri nizasız ve fasılasız kullanım sonucu gerçek hak sahibi olduğunu, davalının marka başvurusunun müvekkili şirket markaları ile aynı veya benzer ve bağlantılı sınıflar için marka olarak kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu, ortalama tüketicinin davalı markasını müvekkili şirket markasının türevi olarak göreceğini ve karıştıracağını, müvekkili şirket markalarının “…” esas unsurlu seri markalar olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket markalarına ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, taraf markalarının görsel, fonetik, okunuş yönünden açıkça benzer olduğunu, özellikle müvekkili şirketin … kelimesinin kısaltması olması nedeniyle markaların benzer olması, iki kelimenin de aynı anlama gelmesi ve “window” ibaresinin ülkemizde yaygın bilinen bir yabancı sözcük olması sebebiyle dava konusu markanın müvekkili markaları ile iltibas yaratacağını, Yargıtay’ın yerleşik içtihadı gereğince 17. sınıftaki emtianın “inşaat yapı malzemeleri” olarak kabul edildiğini, müvekkili şirket markalarını oluşturan emtia inşaat sektöründe kullanılan yapı malzemeleri olduğundan bu emtianın birbirleri ile benzer mahiyette, birbirlerini tamamlayan, birbirleri yerine ikame edilmesi muhtemel, benzer dağıtım kanalları aracılığı ile tüketiciye ulaştırılan, benzer ihtiyaçları gideren nitelikte ürünler olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalının müvekkili markalarıyla iltibas yaratacak benzer birden çok marka başvurusu yapıp müvekkili şirketin müşteri çevresini ele geçirme amacında olduğunu, müvekkili şirketin eskiye dayalı kullanımının söz konusu olduğunu, müvekkili şirketin alüminyum sektörünün tanınmış sayılı şirketlerinden biri olduğunu, markalarının tanınmış olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz unsuru olduğunu, müvekkili şirketin … DÖKÜM MADENİ AKSAM TİCARET A.Ş. ticaret unvanının uzun yıllardan beri tescilli olduğunu, davalının marka başvurusunun tescili halinde kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden karışıklık ve haksız yarar doğacağını ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 09/12/2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve tescil edilmiş ise 2020/18754 sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmayacağını, taraf markalarının aynı firma markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, markaların karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, taraf markalarında ortak unsur olan “…” ibaresinin davalının “…” ibareli markasında bir bütün halinde bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanıldığını, davalı markasının parçalara bölünerek inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, dava konusu markada “…” ibaresinin öne çıkarılan konumda olmadığını, “win” ibaresi ile aynı puntolarla birleşik yazılıp bütünleştiğini, başvuru markasında itiraza mesnet markalara göndermede bulunan bir şekil ya da renk unsurunun bulunmadığını, başvuru markasının ayırt edici niteliği sağladığını, İngilizce pencere anlamına gelen “window” kelimesinin ilk hecesi olan “win” ibaresinin “pen” ibaresiyle benzer şekilde “window” kelimesine atıf yapar şekilde kullanımının olduğunu, bu itibarla başvuru markası ile itiraza mesnet 2016/26846 sayılı “…” ibareli marka arasında belirli düzeyde benzerlik bulunduğunu, itiraza konu 6 ve 19. sınıftaki mallar ile aynı ya da aynı tür malların itiraza mesnet marka kapsamında bulunduğundan başvuru markası ile 2016/26846 sayılı marka arasında sayılan mallar bakımından ilişkilendirme/karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varıldığını, “… ” markasının başvurunun eşya listesinde yer alan mallar ve hizmetler açısından 6769 s. SMK’nın 6/3 maddesinde tanımlanan ve reddini gerektirecek düzeyde itiraz sahibi lehine hak sahipliği doğuracak nitelikte tescil başvurusundan önce markasal olarak aktif ve yoğun kullanımının ispatlanamadığı kanaatine varılmış olduğundan bu yöndeki iddianın da reddi gerektiğini, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağını, itiraz dilekçesinde sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde SMK’nın 6/6. maddesine dayalı iddianın yerinde olmadığını, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğunun ispat eder bir delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, yargılamaya bir katılımı olmadığından cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının gerçek hak sahipliği, tanınmışlık, kötü niyet, eskiye dayalı kullanım, ticaret unvanından kaynaklanan itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2020/18754 sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu 2020/18754 sayılı “…” ibareli marka için davalı tarafından 13/02/2020 tarihinde 01,06,07,17,19,35.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının T/03341, 2010/51253, 90/002375, 2017/40041, 2016/26846, 2016/26840, 2012/97879, …, 2009/60455, 80/066949, 2019/46754, 2019/46764 sayılı “…” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği, karara karşı davacının itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 09/12/2021 tarih ve … sayılı kararı ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:
Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
Malların fiziksel görünümünün benzerliği, Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir. Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür. Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay 11. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.
Karıştırılma ihtimali değerlendirilirken araştırılması gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir.
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır;
Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları,
Markanın ekonomik değeri: Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, Markanın itibarına zarar verebilecek, Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı tarafın gerekçe olarak gösterdiği 80/066949 sayılı marka, geçerliliğini yitirmiş olduğu;
Dava konusu marka kapsamında yer alan 07. Sınıf ve (06 ve 19. Sınıf mal ve hizmetlerin satışına yönelik) 35. Sınıf mal ve hizmetler, davacıya ait … sayılı “… ROLL” ibareli marka kapsamında aynen yer aldığı;
Dava konusu marka kapsamında yer alan 35/1-4 sınıf hizmetler, davacıya ait 2009/60455 sayılı “… ” ibareli marka kapsamında aynen yer aldığı anlaşılmıştır.
Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir.
Dava konusu marka başvurusu (06, 07 ve 19. sınıf malların satışına yönelik) 35. Sınıfta tescil edilmek istenirken, davacıya ait … sayılı markalar kapsamında ise 19. Sınıf mallar bulunduğu; dava konusu marka kapsamında yer alan 06, 07 ve 19. sınıf emtianın satışına yönelik 35. sınıf hizmetler bakımından, taraf markaları arasında benzerlik bulunduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay … kararlarında belirtildiği gibi farklı sınıflarda yer almalarına rağmen yöneldiği müşteri kitlesi nezdinde karıştırılmaya yol açacak nitelikteki, diğer bir anlatımla birbirinden ayrılmayacak derecede iç içe geçmiş olan, ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin benzer olduğunun kabulü gerekir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir.
Dava konusu marka kapsamında 17. Sınıfta yer alan emtialara bakıldığında, genel olarak inşaat hizmetlerinde kullanılan ürünler olduğu; yine 19. Sınıf içeriğine bakıldığında, 19/2 alt sınıfında yer alan emtianın, inşaat hizmetlerine ilişkin malzemeler olduğu, bu emtiaların birlikte tüketiciye sunulduğu, benzer dağıtım ve satış kanallarına sahip olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda benzer olarak ifade edilen mal ve hizmetler haricinde, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen mallar/verilmesi beklenen hizmetler olmadığı;
Neticede, dava konusu marka kapsamında yer alan 07. sınıf, 17. Sınıf, 35/1-4 alt sınıflar, (06, 07, 17 ve 19. Sınıf emtianın satışına yönelik) 35. Sınıf emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan diğer mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlanamadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu, siyah renk ve standart standart yazı karakteri ile yazılmış “… ” ibaresinden oluştuğu; dava konusu marka başvurusu kapsamında herhangi bir şekil bulunmadığı; markada yer alan kelimelerin tamamının büyük harflerle yazıldığı; “…” ibaresi İngilizce, “…” ibaresi ise Türkçe bir ibare olduğu; “Win” ibaresi, “galibiyet, zafer” anlamları taşımakta iken, “…” kelimesi “1. Hükümdarların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı. 2. Kamu işlerinin yürütüldüğü büyük yapı. 3. Görkemli ve gösterişli yapı. 4. Devlet başkanı ve çevresi.” olarak tanımlandığı; dava konusu marka başvurusu, “vin-sa-ray” şeklinde telaffuz edildiği; “…” kelimesinin birlikte yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmadığı;
Davacının 35/1-4 alt sınıfı bakımından tescilli “istanbul ticaret sarayı” ibareli markası bakımından bakıldığında, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı; davacının “İstanbul ticaret sarayı” markasında “…” kelimesi geçmekte ise de, “…” ibaresi bir tamlama içerisinde kullanıldığı, “…” ibaresi ön plana çıkarılmadığı, dolayısıyla, davacının “İstanbul ticaret sarayı” markasında, “…” kelimesinin esas unsur olduğununun söylenmesinin mümkün olmadığı gibi, “…” kelimesinin ortaklığı taraf markalarını benzer kılmaya yetmediği; somut olay bakımından davacının “istanbul ticaret sarayı” markası ile dava konusu marka bakımından SMK m. 6/1’de sayılan “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlanamadığı anlaşılmıştır.
Davacının 06, 07, 17, 19 ve 35. sınıf emtia bakımından tescilli “… roll, …, saraydoor, … ve saraybond” ibareli markalarına bakıldığında, davacıya ait bazı markaların salt “…” kelimesinden oluştuğu, bir kısım markaların ise “…+kelime” şeklinde oluşturulduğu, “…” ibaresi yanında yer alan ikincil kelimelerin “pencere” kelimesinin kısaltması olan “pen” ibaresi, İngilizce’de “kapı” anlamına gelen “door” ile “yapıştırıcı, bağlayıcı” anlamına gelen “bond” ibaresini içerdiği, bu kelimelerin anlam itibariyle markanın tali unsurunu oluşturduğu; davacıya ait markaların bir kısmının kırmızı, bir kısmının ise siyah renkler kullanılarak yazıldığı; davacıya ait markaların, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markaları olduğu;
Davacıya ait “… ROLL” ibareli markada ise, “…” kelimesinin kırmızı renk ile yazıldığı, “ROLL” kelimesinin ise gri renkle yazıldığı, bu iki kelimenin gri renkli çizgi ile birbirinden ayrıldığı; markada yer alan kelimelerin tamamı büyük harfler kullanılarak yazıldığı, kelimelerin punto bakımından farklı olduğu; “…” kelimesi, “ROLL” kelimesine nazaran çok daha büyük punto ile yazıldığı; “…” kelimesi, Türkçe bir kelime olup, yazıldığı gibi okunduğu; buna karşın, davacı markasında yer alan “ROLL” ibaresi, İngilizce bir kelime olup, “ROL” şeklinde okunmakta ve “rulo” anlamını taşımakta olduğu;
Davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu; “…” kelimesi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde, “1. Hükümdarların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı. 2. Kamu işlerinin yürütüldüğü büyük yapı. 3. Görkemli ve gösterişli yapı. 4. Devlet başkanı ve çevresi.” olarak tanımlandığı; “…” kelimesi, birçok anlamı olan bir kelime olup, orijinal bir ibare olmadığı, yazıldığı gibi okunduğu;
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içerdiği, uyuşmazlık “…” markasının ortaklığından kaynaklandığı; “… kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, taraf markalarında ayniyet/benzerlik taşıyan mal ve hizmetler ile ilişkilendirilebilecek/bağlantı kurulabilecek bir kelime olmadığı; uyuşmazlık konusu sınıflarda yer alan emtialar ile ilişkilendirilemeyecek bir kelime olması ve aynı zamanda bu ibarenin davacıya ait tanınmış marka olması nedeniyle “…” ibaresi, ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf, dava konusu marka kapsamında yer alan “Win” ibaresinin, İngilizce “pencere” anlamına gelen “window” kelimesinin kısaltması olduğunu ifade ettiği; yapılan araştırmada “win” ibaresinin, pvc kapı ve pencere sistemleri sektöründe sıklıkla kullandığı; dolayısıyla, “win” ibaresinin sektörde sıklıkla kullanılan bir ibare olduğu ve sektör için ayırt edici niteliğinin düşük olduğu, “win” ibaresinin markaya yeterli ayırt edicilik sağlamaktan uzak bir ibare olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya ait markalar, düz yazı ile yazılmış, kapsamında “pen, door, roll, bond” gibi tanımlayıcı kelimeler bulunan markalar iken, dava konusu marka, ayırt edici niteliği düşük “win” ibaresi ile “…” ibaresinden oluştuğu; “…” ibaresinin ortaklığı, taraf markalarının görsel olarak benzer olmasına yol açtığı; görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duysal/fonetik/işitsel ve anlamsal açılardan bakıldığında da aynı sonucu verdiği; tarafların markalarında ortak olan “…” ibaresinin aynı olan okunuşu, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan benzer olmalarına sebebiyet verdiği; bu nedenle davacı markaları ile dava konusu marka bakımından SMK m. 6/1’de sayılan “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı anlaşılmıştır.
Dava konusu markanın kapsamında yer alan 17. Sınıf emtialar, genel olarak inşaat sektörüne ilişkin mallardan oluşmakta iken, 07. Sınıf emtialar ise, genel olarak makinaları içeren bir sınıftan oluşmakta iken, 07. Sınıf emtialar ise, genel olarak makinaları içeren bir sınıf olup, belirli bir tüketici kesimine hitap ettiği, bu nedenle ilgili tüketicinin ortalamanın üzerinde bilgi ve dikkat seviyesine sahip olduğu, araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunan tüketicilerden oluştuğu; dava konusu marka kapsamında yer alan bir diğer hizmet ise, 35. sınıfta yer alan hizmetler olduğu; dava konusu marka kapsamında yer alan 35. Sınıf hizmetler, çok çeşitli ürün gruplarının perakendeciliğine yönelik hizmetlerden oluşan ve genel olarak yetişkinlere hitap eden, hizmeti satın alan tüketicilerin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunduğu hizmetlerden oluştuğu; bu nedenle, ilgili tüketicinin ortalama düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu;
Neticede, dava konusu marka bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken, davacıya ait markaların ise “…” esas unsurundan oluşması, taraf markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmamakla birlikte, “…” ibaresini ortak olarak içermeleri karşısında taraflara ait markaların görsel ve işitsel olarak benzer olduğunun kabulü gerektiği; gerek davacıya ait markalarda yer alan “pen”, “roll”, “door”, “bond” ibarelerinin, gerekse dava konusu markada yer alan “win” ibaresinin, işitsel, görsel, kavramsal ve ortalama tüketicide bırakacağı genel algı itibariyle taraf markalarını, birbirinden ayırt etmeye yetmediği, zira ortalama tüketicinin genel izleniminde yer edecek olan ibarenin başvuru ve redde gerekçe gösterilen markalarda “…” ibaresi olarak ortaya çıktığı, var olan farklılıkların ortalama tüketici veya yararlanıcıların büyük çoğunluğu tarafından ilk bakışta veya yararlanma süresi içerisinde algılanmasının mümkün bulunmadığı, tarafların emtia sınıflarının ayniyet/benzerlik taşıdığı, emtia sınıflarındaki ayniyetin markaların işitsel ve görsel olarak daha düşük seviyeli benzerliğini telafi eder nitelikte olduğu, dava konusu marka başvurusu “…” şeklinde birleşik olarak yazılmış olsa da, “WİN” ibaresinin PVC KAPI VE PENCERE SİSTEMLERİ sektöründe sıklıkla kullanılan bir ibare olması, “…” markasının ayırt edici niteliğinin yüksek olması nedeniyle, dava konusu markada “win” ve “…” kelimelerinin ayrı ayrı varlık göstermeye devam ettikleri, “…” kelimesinin sektöründe tanınmış bir marka olduğu da gözetildiğinde ayırt ediciliğinin ve tüketici nezdinde akılda kalıcılığının yüksek olduğu, davalı markasının tescil edilmesi halinde eskiden beri kullanılan davacı markalarının tüketiciler nazarında tesis ettiği imajın transferi sonucunu doğuracağı, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmaması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu;
Neticede; davacının 06, 07, 19 ve 35. Sınıflarda tescilli markaları ile dava konusu marka başvurusu arasında benzerlik olduğu, aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacının “istanbul ticaret sarayı” markası ile dava konusu marka başvurusu arasında benzerlik bulunmadığı, sınıfsal benzerlik bulunmasına karşın aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu markanın 07. sınıf, 17. Sınıf, 35/-4 alt sınıflar, (06, 07, 17 ve 19. Sınıf emtianın satışına yönelik) 35. Sınıf emtialar yönünden taraf markaları arasında karıştırılma ve iltibas ihtimali şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 11.Huk. D.’nin ve Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş uygulamasına göre YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. İşbu dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihinde marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirmesi gerektiği, marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulması gerektiği;
Davacının itiraz aşamasında marka işlem dosyasına tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu anlaşılmıştır.
İMMİB tarafından düzenlenen sertifikalar: Farklı yıllarda alüminyum inşaat aksamı, alüminyum ürün, yapıştırıcılar, profiller, demir ve demirdışı metallerden yapı malzemeleri kategorilerinde gösterilen performans nedeniyle verilmiştir.
Bağcılar Belediye Başkanlığı tarafından verilen teşekkür belgesi: Toplu Evlendirme Şölenine katkıları nedeniyle verilmiştir.
İstanbul Ticaret Odası tarafından verilen takdir beratları: 2009 yılında yüksek düzeyde ödenen Kurumlar Vergisi nedeniyle verilmiştir.
İstanbul Sanayi Odası’nın yüksek düzeyde vergi ve ihracatta gösterilen gayret ve başarı nedeniyle düzenlediği takdirname: 1996 ve 1997 tarihlerine ilişkindir.
Alüminyum ihracatı nedeniyle alınan ödüllerin fotoğrafları (34 sayfa)
TÜRKPATENT kurumu’nun 20.09.2019 tarihli T/03341 sayılı tanınmış marka kararı: Kararda … markasının “alüminyum ve pvc profil sektöründe” tanınmış olduğuna karar verilmiştir.
Davacının dayanak gösterdiği “…” markası, TÜRKPATENT nezdinde T/03341 sayı ile kabul edilmiştir. İlgili tanınmış markanın kabul tarihi 20.09.2019’dur.
Somut olayda; davacının “…” markasının sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri, aldığı ödüller ve 2019 tarihli Türk Patent ve Marka Kurumu’nun tanınmışlığa ilişkin kararı ile “alüminyum ve pvc profil” emtiası bakımından belirli bir tanınmışlığa ulaştığı;
Davacının tanınmış olduğu sektör ile dava konusu marka kapsamında 17. Sınıfta yer alan emtialar ile (06, 17 ve 19. Sınıf emtianın satışına yönelen) 35. Sınıf hizmetler, ilişkili hizmetler olduğu; davacının tanınmış olduğu sektör ile yakından ilişkili bu mal ve hizmetler için, dava konusu “…” ibareli markanın kullanılması halinde, ilişkilendirme ve imaj transferi yoluyla davacının tanınmış markasının ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olduğu anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 6/3; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu hüküm, markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Madde hükmünde yer alan iddiaların kabul edilebilmesi için, iddia sahibinin o işaret üzerinde tescil tarihinden önce hak sahibi olması ve bunları ispat etmesi gerekmektedir.
Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere, öncelik hakkı iddia eden tarafın Türkiye’deki kullanımı yerelden daha geniş bir coğrafyada olmalı, ciddi surette bir markasal kullanım olmalı ve bu kullanım ile markaya belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandırılması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu kullanım, dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki tarihe ilişkin olmalıdır.
Davacı tarafın, itiraz aşamasında TÜRKPATENT kurumuna sunduğu belgeler genel olarak sertifikalar ve ödüllerden ibaret olduğu, sunulan belgeler, markanın kullanıldığı mal ve hizmetlerin tespiti, markanın kullanımının yoğunluğu bakımından yeterli olmadığı, dolayısıyla somut olayda, “eskiye dayalı kullanım” sebebine dayalı şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” Bu maddeden anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür.
Davalıya ait markanın esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “…” ibaresi olduğu, davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru ise “…” ibaresi olduğu;
Somut olayda; davacı yanın ticaret unvanının kılavuz unsuru “…” şeklinde olduğu; dava konusu markanın bütünsel izlenimi ve ilgili tüketici kitlesinin algısı dikkate alındığında karıştırılma ihtimaline ilişkin işaret benzerliği kısmında varılan kanaat burada da geçerli olacağı; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da ifade edildiği üzere, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Fakat, davacının ticaret unvanının fiilen kullanımına (hangi mal ve hizmetlere ilişkin olduğunu gösterir nitelikte) dair marka işlem dosyasına delil ibraz edilmemiştir. Dolayısıyla somut olay bakımından, fiili kullanım koşulunun gerçekleşmediği kanaatine varılmış olup, somut olayda SMK m.6/6 hükmü koşulunun oluşmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Taraf markaları arasında 07. sınıf, 17. Sınıf ve (06, 07, 17 ve 19. Sınıf emtianın satışına yönelik) 35. Sınıf emtialar bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, somut olay bakımından 6769 sayılı SMK madde 6/3 hükmünde yer alan şartların oluşmadığı, davacıya ait markanın “alüminyum ve pvc” sektörü bakımından tanınmış marka olduğu ve dava konusu marka kapsamında yer alan 17. Sınıfta yer alan emtialar ile (06, 17 ve 19. Sınıf emtianın satışına yönelen( 35. Sınıf hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmünde yer alan şartların oluştuğu, somut olay bakımından 6769 sayılı SMK madde 6/6 hükmünde yer alan şartların oluşmadığı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının kısmen oluştuğu anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının 1. sınıf “sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar. Gübreler ve topraklar. İşlenmemiş suni reçineler ve işlenmemiş plastikler. Yangın söndürücü maddeler. Kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar” ve 35 sınıfın içerisinde “sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar. Gübreler ve topraklar. İşlenmemiş suni reçineler ve işlenmemiş plastikler. Yangın söndürücü maddeler. Kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar” bakımından iptaline,
Davaya konu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.595,80.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahsın yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.300,00.-TL
P.P : 228,00.-TL
TOPLAM : 2.595,80.-TL