Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/363 Esas – 2022/212
T.C.
…
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/363
KARAR NO : 2022/212
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 20/12/2021
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 2002 yılından beri “…Okulları” markası altında eğitim ve öğretim alanlarında Türkiye geneline yayılmış faaliyetlerde bulunduğunu, bu faaliyetlerinde kullandığı “…” markasına yaptığı yatırımlar neticesinde bu markanın Türkiye çapında tanınır hale geldiğini ve eğitim sektöründe bir kalite sembolü olduğunu, “…” ibaresinin eğitim sektöründe doğrudan müvekkilini çağrıştırdığı, bu ibarenin müvekkili adına tanınmışlık ve bağımsızlık da kazandığını, nitekim bu tanınmışlığın davalı TÜRKPATENT tarafından da kabul edilerek T/02430 no. tahtında ilgili sicile kaydedilmiş olduğunu, davalı firmanın aynı ibareyi ihtiva eden markasının müvekkilinin tescilli markalarından doğan haklarını ihlal ettiğini, davalının davaya konu “…!” markasının “…” ibaresini olduğu gibi ihtiva ettiğinden müvekkilinin tescilli/tanınmış/seri markalarıyla iltibas yaratma ihtimalinin kuvvetli olduğunu, davalının bu markasını gören tüketicilerin davalıyı, müvekkilinin bir şubesi olarak algılayacaklarını, taraf markalarının aynı/aynı tür hizmetlerde kullanılacağını, davalının tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve müvekkilinin markasının tanınmışlığından haksız olarak yararlanılmak istenildiğini, zira davalının dava konusu marka başvurusunda bulunurken müvekkilinin markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, somut olaya benzer nitelikteki olaylarda ihtisas mahkemelerinin üçüncü kişilere ait “…”lı markaların müvekkilinin tescilli/tanınmış markalarıyla iltibas yaratma tehlikesini kabul ettiğini, huzurdaki davaya konu YİDK kararının bu yargı kararları ile de çeliştiğini iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının 35 ve 41. Sınıflar yönünden iptalini ve 2020/11848 sayılı markanın tescil edilmiş olması halinde 35 ve 41. Sınıflar yönünden kısmen hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, davacının markalarının “…” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, davaya konu markanın tescil edilmek istendiği 41. Sınıfa giren hizmetlerin bilinçli tüketicilere hitap ettiğini, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, “…” ibaresinin taşıdığı yerleşik/bilinen anlamı nedeniyle markasal anlamda ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğunu, böyle bir ibarenin özellikle ayırt edici ek sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını, beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; müvekkili tarafından Bolu’da kurulmuş olan … Kasaba’nın turizm sektöründe hizmet veren emsal nitelikte bir tesis olduğunu, bu tesisin adına uygun olarak …ile uyumlu bir şekilde projelendirildiğini, pek çok ödüle layık olan bu tesisin kurulduğu günden beri “…!” sloganı ve düsturu ile hareket etmekte olduğunu, yani bu sloganın yalnızca bir marka değil müvekkilinin varoluş sebebi olduğunu, taraf markalarının birbirlerine benzemediğini, dava konusu edilen markada “…” ibaresinin tek başına baskın unsur olarak kullanılmamış olduğunu, ayrıca davacının iddialarının aksine, taraf markalarında kullanılmış olan ağaç figürlerinin de benzemediğini, taraf markalarının renkleri itibariyle de çok farklı olduğunu, tüketicilerin taraflar ve markaları arasında bir bağlantı olduğunu düşünmesinin mümkün olmadığını, zira tarafların çok farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, tarafların markalarının hitap ettiği alıcı kitlesinin dikkat/özen/algı/bilinç seviyelerinin de yüksek olduğunu, dolayısıyla taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının müvekkili firmayı kötü niyetle itham etmesinin kabul edilebilir nitelikte olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, Hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
DAVALININ 2020/11848 BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ TESCİLLİ MARKALARI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİ/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI HUSUSUNDA:
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlendiği, bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denildiği,
“Aynı mal veya hizmet ” kavramı son derece açık olduğu, “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınması gerektiği, aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükseleceği, benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygun olduğu, alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacağı,
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin , her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlandığı,
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabileceği, karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden birinin de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenim olduğu,
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
Markaların ayniyeti/benzerliği,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali üzerinde durulacağı,
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalı firmanın tescil ettirmek istediği marka ile davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı tescilli markaları birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği,
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alındığı, buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerektiği, şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsur olduğu, Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacağı, ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak gerektiği, zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem verileceği, ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanılacağı,
Bundan sonra; uyuşmazlık konusu olan markalar karşılaştırıldığında;
Davacının markaları, kelime öbeklerinden, basit şekillerden ve/veya renklerden oluşmuş markalar olduğu; bir kısmında “şekil” ve “şekil” şeklinde tasarlanmış olarak “gövdesi kalemden müteşekkil bir ağaç” figürü kullanıldığı, markalarda geçen kelime unsurları incelendiğinde, işaretlerde; “…” ibaresinin yanında … ” gibi, markasal hüviyette ayırt edici niteliği haiz olmayan tanımlayıcı/cins isimlerin ve “mutlu çocuklar öğrenir”, “eğitimde değişim hareketi”, “bir …nesli yetişiyor”, “geleceğin liderleri …’da” gibi sloganların ve Türkiye’nin pek çok ilinin ve önde gelen ilçelerinin coğrafi yer adlarının kullanıldığı ve bunların bir kısmının “…” ibaresiyle birlikte bir isim veya sıfat tamlaması oluşturduğu, davacının “şekil” ve “şekil”görsellerini de haiz markaları dahil olmak üzere, “şekil”ibaresinin markalarda geçen diğer unsurlardan daha büyük puntolarda ve/veya diğer ibarelerden farklı bir biçimde koyu yeşil renkli ve dolgun harflerle yazılmış olduğu tüm markalarında, “…” ibaresinin görsel açıdan ilk anda dikkat çeken unsur olduğu, davacının “…” ibaresini, siyah renkli harflerle yazılmış kelime tamlamaları içinde, tamlamadaki diğer kelimelerle aynı puntolarda yazılmış halde ihtiva eden sırf kelime markalarında ise, “…” ibaresinin, içinde geçtiği tamlama ile birlikte, görsel açıdan bir bütün olarak algılandığı, ancak; bu markalardaki tamlamalar içinde kullanılan … gibi ibarelerinin, markanın ayırt ediciliğine bir katkısı olmayan tasviri/tanımlayıcı kelimeler olması, markalarda geçen “…” ibaresinin markaların ayırt ediciliği en yüksek/baskın unsuru olarak kabul edilmesini mümkün olduğu, ayrıca; davacının “şekil” ve “şekil” görsellerini de ihtiva eden markalarında, gövdesi kalemden müteşekkil ağaç şeklinin markanın esas unsuru olmadığı değerlendirilmektedir, zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla yazılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” . Bunlardan sonra;
Davalının markasının ise, renk, şekil ve kelime unsurlarının bir arada kullanıldığı karma bir marka olduğu, işaretin sol baş kısmına karakterize edilmiş bir ağaç figürü konuşlandırılmış, bu figürün yanına “… … !” ibareleri farklı yazım karakterlerinde, ancak aynı puntolarda alt alta yazıldığı, her ne kadar işarette kullanılmış olan ağaç figürü basit bir şekil olmasa da, işarette kullanılan ve anlamsal bir bütün olarak algılanan “… … !” sloganı, yani markanın kelime unsurları, şekil unsurundan ziyade daha baskın/ön planda algılandığı, bu sloganın içerisinde geçen her iki kelimenin de bilinen/yerleşik birer anlamı vardır ve bir bütünsel olarak da anlamlı bir slogan oluşturulduğu, bu sloganın da “…” kelimesinin anlamını geri planda bırakmadığı,
Somut uyuşmazlık, taraf markalarında geçen “…” ibaresinin ortaklığının, markaları birbirlerine benzer kılmaya yetip yetmediği ve bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği, zira; “…” kelimesinin Türkçe’de bilinen/yerleşik anlamı; “kendi kuralları çerçevesinde sürekli gelişen, değişen canlı ve cansız varlıkların hepsi, tabiat, natür” şeklindedir ve bu ibarenin, markasal hüviyette soyut ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu, böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunduğu, bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edildiği, buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlandığı, böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edildiği, dava konusu somut olayda da, davacının gerek dava dosyasına gerekse marka işlem dosyasına sunduğu bilgilerden ve tescilli seri markalarından, “…” markasının davacı tarafından eğitim-öğretim sektöründe uzun yıllara sarih, Türkiye geneline yaygın kullanımı ve tanıtımı neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”lı markalarıyla bir “seri marka” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davacının bir kısım markasında da sloganların kullanılmış olduğu, ayrıca da davacının bir çok markasında da dava konusu işaretteki gibi bir ağaç figürünün konumlandırıldığı tespit edildiğinden, davalının markasının, davacının markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan ve davacının bu ibareyi slogan markaları hüviyetinde de kullandığını bilen bir tüketicinin, davalının “…!” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının, davacının yeni bir şubesinin açıldığını zannetmesinin ihtimal dahilinde olduğu,
Bu meyanda; markaların fonetik/duyusal/işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markasında ortak olan “…” ibaresinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan bir derecede yakınlaştırdığı değerlendirilmiştir. Taraf markalarında geçen bu ibarenin, yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, markaların tüketici zihninde yarattığı algının farklılaştığının da söylenmesi mümkün olmadığı,
Sonuçta; somut olayda, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzediği,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususu olduğu, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasında olduğu,
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir.
Ortalama tüketici, markaları aynı anda incelemeye tabi tutmadığı gibi küçük ayrıntıları da dikkatli biçimde inceleyemeyeceği, sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında kalan ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışacağı, ortalama alıcı kitlesinin tamamı karıştırma tehlikesine maruz kalmasa bile bir kısmının bu risk altında bulunması dahi karıştırılma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli olduğu,
Ancak; ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebileceği, eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimse olduğu, söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacağı, aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirdiği, yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önemli olduğu,
Dava konusu edilen, 35. Sınıfa altında 16. Sınıfa giren emtiaların perakende/toptan satışı hizmetleri ile 41. Sınıftaki hizmetlerinin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bu alıcıların söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği düşünülmekle, söz konusu alıcı kitlesinin bu hizmetleri satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin ortalamanın üzerinde olduğu,
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 41. Sınıfa giren hizmetlerin tamamı, davacının tescilli muhtelif markalarının kapsamında birebir yer aldığı, dolayısıyla bu hizmetler açısından somut olayda emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, söylenebileceği, ayrıca, davacının muhtelif markalarının 16. Sınıfa giren emtialar için tescilli olduğu ve davalının markası da 16. Sınıfa (da) giren emtiaların 35. Sınıf altında perakende/toptan satışı hizmetleri için tescil edilmek istendiği, bir mal sınıfı 35. Sınıf kapsamında perakendecilik hizmetine konu oluyorsa bu durumda benzerlik bulunduğu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” O halde; davalının markasını tescil ettirmek istediği 35. Sınıf kapsamında yer alan, 16. Sınıfa giren emtiaların elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması için bir araya getirilmesi hizmetleri ile davacının markalarının kapsamında yer alan ve 16. Sınıfa giren emtiaların en azından benzer olduğu, bu mal ve hizmet çeşitlerinin yakın bağlantılı bulunduğu ve birbirini tamamladığı, benzer alıcı çevresine hitap ettiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu ve benzer markaları bu mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu,
Bu nedenle de, taraf markaları arasında , davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve dava konusu edilen tüm hizmetler yönünden somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalı olduğu, karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabileceği, öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlandığı, öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici /müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edileceği,
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
Çağrıştırma,
Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edildiği,
Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin, bilinen/yerleşik anlamı nedeniyle markasal hüviyette soyut ayırt ediciliği zayıf da olsa, davacının bu ibareyi taşıyan seri markalarının davacı tarafından eğitim-öğretim sektöründeki hizmetlerinde uzun yıllara sarih, Türkiye geneline yaygın, yoğun ve ciddi kullanımı ve tanıtımı neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”lı markalarıyla bir “seri marka” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davacının bir kısım markasında da davalının markasında olduğu gibi sloganların ve/veya bir ağaç figürünün kullanılmış olduğu tespit edildiğinden, taraf markalarının karıştırılabileceği, ayrıca davacının muhtelif markalarının tescilli olduğu, 41. Sınıfa giren hizmetlerin davalının markasının kapsamına alınmak istenilen hizmetler ile birebir aynı olduğu, 16. Sınıfa giren emtiaların da davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıf altındaki toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetlerine konu edildiği, her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyesi nispeten yüksek de olsa, taraf markaları arasındaki benzerlik nedeniyle, bu hizmetlerde “…” ibaresinin/işaretinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, bu hizmetler açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği,
Taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan benzerlik bulunduğundan ve davalının markasını tescil ettirmek istediği, dava konusu edilen tüm hizmetler yönünden, taraf markaları aynı/benzer/türdeş hizmetlerde kullanılacak olduğundan, davacı markaları ile dava konusu edilen markanın, dava konusu edilen hizmetler açısından , karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu,
DAVACI FİRMANIN İTİRAZINA/DAVASINA MESNET ALDIĞI MARKALARININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ 2020/11848 SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ YÖNÜNDEN:
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir……..” denildiği,
6769 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında bir korumadan yararlanılabilmesi için;
Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
Haksız yarar sağlama,
Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme, gibi şartlar arandığı, bütün bunlardan sonra;
Somut olayda ise; “…” ibaresinin/markasının/tanıtma vasıtasının “eğitim ve öğretim hizmetleri”nde davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın eğitim/öğretim sektöründe iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği ve dahi bu tanınmışlığın, davacının TÜRKPATENT nezdinde T/02430 sayı tahtında tanınmışlık statüsüne alınmış markası ile sabit olması nedeniyle, dava konusu marka başvurusunda bu ibarenin aynısının geçmesi ve davalının söz konusu ibareyi, davacının markasının tanınmış olduğu sektörde, birebir aynı hizmetlerde kullanması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşebileceği ihtimalinin söz konusu olabileceği, bu nedenle davalının bu markasal kullanımının “davacının yeni bir şubesi” olarak hizmet veriliyor şeklinde algılanabileceği göz önüne alındığında, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşabileceği düşünüldüğünden, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın, kapsamına alınmak istenilen 41. Sınıfa giren “eğitim ve öğretim hizmetleri” yönünden, tesciline/hükmüne engel olabileceği,
DAVACI TARAFIN KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASININ DAVALI FİRMANIN 2020 11848 SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ YÖNÜNDEN:
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” denildiği, buna göre;
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedileceği, tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayıldığı, buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmaması gerektiği, zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de olmadığı, ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabileceği,
Davalının “şekil ”işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla veya davacının markası ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, davalının esasa cevap dilekçesinde davalının bu markayı neden tercih ettiği de hayatın olağan akışına uygun bir biçimde gerekçelendirilebilmiş olduğundan, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının ispat olunamadığı düşünülmekle birlikte, bu aşamada kötü niyet iddialarının yerinde olmadığı,
Karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu,
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve dava konusu edilen 35. Sınıf altında 16. Sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri ile, 41. Sınıfa giren tüm hizmetler açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği ,
Yukarıda yer alan sebeplerden dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, dava konusu edilen tüm emtialar yönünden , iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,
Davacının markalarının tanınmışlığından kaynaklanan iddiasının davalının markasının 41. Sınıfa giren “eğitim ve öğretim hizmetleri” yönünden tesciline/hükmüne engel olabileceği,
Davacının “kötü niyet” iddialarının yerinde olmadığı,
Dava konusu edilen 21.10.2021 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, iptali talep edilen yönü açısından , bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı,
Davacının kısmi hükümsüzlük isteminin, bu değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, sonuçlarına ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının 35. Sınıf altında “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 16. Sınıfa giren emtiaların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” ve 41. Sınıfa giren tüm hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın yukarıda belirtilen mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.565,60.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23.06.2022
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.300,00.-TL
G.A : 138,50.-TL-
TOPLAM 2.565,60.-TL