Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/360 Esas – 2022/189
T.C.
…
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/360
Karar No : 2022/189
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 15/12/2021
Karar Tarihi : 09/06/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 09/06/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; davacının “… ” markasını kırtasiye ürünleri için tescil ettirmek üzere TÜRKPATENT’e başvurduğunu, bu markanın davalı firmanın “…” markalarına dayalı olarak dosyaladığı itiraz üzerine diğer davalı TÜRKPATENT tarafından bütünüyle ve nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının karıştırılma ihtimalini doğuracak şekilde benzer olmadıklarını, markaların genel görünümlerinin ve toplu intibalarının farklı olduğunu, ayrıca karşılaştırılan markaların kapsadığı emtiaların da aynı/benzer olmadığını, davacının markasını kırtasiye ürünlerinden olan “okul silgisi”nde kullandığını, davalı firmanın ise “…” markalarını banyo gereçlerinde kullandığını, yani taraf markalarının hitap ettiği tüketici kesiminin birbirlerinden çok farklı olduğunu, bu sebeplerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 11/11/2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve davacının … sayılı marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, davacının markasında geçen “…” ibaresinin davalının redde mesnet alınan markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinden sadece tek bir harf açısından farklı olduğunu, bu farklılığın markaların yakınlaşmasının önüne geçemediğini, davacının marka başvurusunun reddedildiği emtialar açısından, taraf markalarının aynı veya ilişkili emtialarda kullanılacağını, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, huzurdaki dava kapsamında dava konusu edilen markanın tescili talebinin “fonksiyon gaspı” niteliğinde olduğunu, zira markaların tesciline sadece TÜRKPATENT’in karar verebileceğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; davalının “…” markasının ilk defa davalı tarafından oluşturulmuş olan, Türkiye genelinde uzun yıllar boyunca istikrarlı bir biçimde yapılan tanıtımlar ve yatırımlar neticesinde tanınmış hale gelmiş bir marka olduğunu, bu tanınmışlığın TÜRKPATENT tarafından da T/00292 sayılı karar ile sicile şerh edilmiş olduğunu, davalının bu tanınmış markasıyla yakın benzer “…” markasını tescil edilmek istenmesinin kötü niyetli olduğunu, ayrıca bu tescil talebinin davalının markalarının tanınmışlığına da zarar vereceğini, davacının haksız olarak davalının markasının tanınmışlığından fayda sağlayacağını, benzerlik karşılaştırılması yapılır iken önceki tarihlerde tescil edilmiş markanın ayırt ediciliği ne derecede yüksekse markalar arasında karıştırılma ihtimalinin de o derece yükseldiğini, her iki markada kullanılan sözcüğün de anlamsız ve yaratılmış birer sözcük olduğunu, bu sebeple markaların tüketici nezdinde bıraktığı intibanın da yakın benzer olduğunu, markalarda kullanılan ibareler arasında tek harf farklılığının olduğu durumlarda markaların karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu yönünde verilmiş emsal bir çok Yargıtay içtihadının bulunduğunu, somut olayda karşılaştırılan markaların aynı/aynı tür emtiaları kapsadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının … sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … sayılı “…” ibareli marka için davacı tarafından 25/02/2020 tarihinde 16.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, ilana karşı davalı tarafından 2… sayılı “…” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği, ret kararına karşı davalının tekrar itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 11/11/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın kabulüne karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı tarafın tescil ettirmek istediği marka ile bu markanın red kararına mesnet alınan davalının tescilli markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Karşılaştırılan markaların hepsi, baskın birer kelime unsurunun yanı sıra basit birer şekil unsurunu da ihtiva eden işaretler olduğu; davacının markasının ilk ve son harfleri üzerinde birbirlerine paralel ve yatay üçer kırmızı çizgi, davalının markalarında da zemin deseni olarak eşkenar dörtgenler konuşlandırıldığı; bunların herbirinin, ayırt ediciliği düşük, basit birer sembol/tasarım olması sebebiyle, markanın genel görünümüne baskın nitelikte bir ayırt edicilik katmadığı; zaten de böyle, basit şekil unsurlarını da ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem verecekleri; dolayısıyla, karşılaştırılan markalarda ilk anda göze çarpan ve algılanan unsurların, yani markaların esas unsurlarının, işaretlerde geçen basit şekil unsurları değil, her ikisi de Türkçe’de veya yaygın olarak kullanılan yabancı bir dilde bilinen birer anlamı olmayan, marka sahipleri tarafından yaratılmış/orijinal “…” ve “…” ibareleri olduğu;
Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” ibarelerinin mevcudiyetinin markaları benzer kılıp kılmaya yetmediğinin tespiti, huzurdaki uyuşmazlığın özünü teşkil ettiği, zira; karşılaştırılan ibarelerin başlangıç kısmındaki 4 harf ve son harfler, dizinleri de aynı olacak şekilde ortak olduğu ve ibareler arasındaki tek harf değişikliği, her ikisi de 5. sırada bulunan “R” ve “M” harfleri arasındaki fark olduğu; halbuki ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklandığı, ayrıca; aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle “benzer işaretler/sözcükler” sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararının bulunduğu, bu sebeplerle; davacının dava konusu edilen “…” markasının, davalının “…”lı markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu; bu benzerliğin, potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilinde olduğu;
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da net bir sonuç verdiği; dava konusu edilen markalarda ilk 4 harfin ve son harflerin, dizin de dahil olacak şekilde aynı olması, ibareler arasında sadece 5. harfte bir farklılık olması ve işaretlerde başkaca bir kelime unsurunun da bulunmaması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları esas unsurları itibariyle fonetik açıdan çok yakınlaştırdığı; işaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, “…” ve “…” ibarelerinin yaygın olarak bilinen herhangi bir dilde ve Türkçe’de yerleşik birer anlamı olmadığından, yani söz konusu ibareler marka sahipleri tarafından türetilmiş, orijinal kelimeler olduklarından, karşılaştırılan işaretlerin kavramsal açıdan da farklı olmadıkları, tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmadıkları;
Somut olayda karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal/kavramsal açılardan benzerlik olduğu anlaşılmıştır.
Farklı isimler/tanımlamalar ile ifade edilmiş olsalar bile, davacının markasının reddedildiği emtiaların tamamı, davalının red kararına mesnet alınan markalarının kapsamına giren ve korunan emtialar ile birebir aynı, benzer, türdeş veya ilintili emtialar olduğu, zira; karşılıklı sütunlarda yer verilmiş olan bütün bu emtialar; aynı alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aynı kaynaklar tarafından sağlanırlar, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır ve birbirleri yerine ikâme edilebilirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi dahi bulunur ve benzer markaları bu emtialarda gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür. Dolayısıyla; davacının markasının reddedildiği emtiaların tamamı açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Taraf markalarınının kapsamına giren hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketicinin bilinç/algı/dikkat/düzeyi/seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satışan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır.
Davacının markasının kapsamına alınmak istenilen emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartlarına uyduğu tespit edilen, 16. Sınıfa giren ürünlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesine bakıldığında; bunların tamamının nispeten uygun fiyatla satılan, satın alınmadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, dolayısıyla tüketicinin satın alma kararı vermek için çok yoğun zamana, ayrıntılı ve dikkatli bir araştırmaya, çabaya ihtiyaç duymadığı ve günlük yaşantısı içerisinde sıklıkla satın aldığı emtialar olduğu; ortalama/makul seviyede dikkate, özene ve bilince sahip olan ilgili alıcı kitlesinin de genellikle geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında markaya ilişkin kalan çağrışım ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışması nitelikleri de gözetildiğinde, bu emtialar üzerinde benzer markaların kullanılması halinde iltibas tehlikesinin doğabileceği;
Davacının markasının reddedildiği tüm emtialar açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği ve bu emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin bilinç/dikkat/özen seviyesinin yüksek olmadığı anlaşılmıştır.
Taraf markalarında esas/tek kelime unsuru olan “…” ve “…” ibareleri arasındaki, dizinleri de dahil dördü baş kısımda biri son harfte olmak üzere harf ortaklığının markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kıldığı; taraf markalarındaki basit şekillerin varlığının, bu benzerliğin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, zira; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından, markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları; davalının “…” ibaresini ihtiva eden markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “…” ibaresini ihtiva eden markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilinde olduğu; ayrıca, davacının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtiaların, davalının tescilli markalarının kapsamına giren emtialar ile aynı/aynı tür mal ve hizmetler olması halinin ve dahi bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin bu emtiaları satın alırken yüksek olmaması durumunun markaların karıştırılma ihtimalini doğurduğu; söz konusu emtialarda “…”lı ve “…”lı işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/şahıslar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/şahıslardan geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği;
Neticede; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu … sayılı “…” ibareli marka ile itiraza mesnet karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, davacının markasının kapsamına alınmak istenilen/markanın reddedildiği tüm emtialar açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, davaya konu, 16. Sınıfa giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen/algı seviyesinin, söz konusu emtiaları satın alırken yüksek olmadığı, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu, YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirket ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09.06.2022
Kâtip Hâkim
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır