Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/36 E. 2022/17 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/36
KARAR NO : 2022/17

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ :…
DAVALI : 1…
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI : 2- …
T.C Kimlik No:…

VEKİLİ : Av. … …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 08/02/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili …MAKİNA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’nin 181807 tescil numaralı … markasının sahibi olduğunu, … markasının uzun zamandan beri ve aralıksız olarak tescil edildiği “alüminyum folyolar, sentetik malzemeden gıda ambalajı, çöp torbaları, buzdolabı torbaları” üzerinde kullanmakta olduğunu, markanın belirli bir bilinirliğe/tanınırlığa eriştiğini, tüketicilerin güvenini kazandığını, ayrıca … ibareli markasının 06.,16., 21. ve 35. Sınıfların tamamı için tescilli olduğunu, sözcükten oluşan markalarda, esaslı unsurun sözcük unsuru olduğunu, gerek benzerlik ve gerekse iltibas/tecavüz kapsamında bir değerlendirme yapılırken sözcük unsuruna ağırlık verilmesinin esas olduğunu, işbu dava ve yayın sürecindeki itirazlara konu …+ŞEKİL ibareli marka başvurusunun 2019/101935 numarasıyla işlem gördüğünü ve 12.02.2020 tarihli Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığını, eşya listesinin bir kısmının 21. ve 35. Sınıflarda olduğunu, itiraza konu 2019/101935 başvuru numaralı …+ŞEKİL ibareli marka tescil başvurusunun müvekkilinin marka haklarına tecavüz eder nitelikte olduğunu, Başvuru sahibinin markasındaki “…” ibaresinin müvekkilinin markalarındaki “…” ibaresiyle aynı olduğunu, “…” ibaresinin markaya eklendiğini, “…” ibaresinin markaya eklenmesinin “…” ibaresinde herhangi bir farklılık meydana getirmediğini, …+ŞEKİL şeklindeki kullanımın iltibas oluşturduğunu, müvekkilinin tescilli markasından yararlanma amaçlı olduğunu, itiraza konu başvurunun müvekkili markasının seri markası olduğu, markaların zincir marka olduğu veya en azından markaların ait olduğu işletmeler arasında bağlantı olduğunun düşünülebileceği gibi izlenimlerin oluşacağını, yayına çıkan …+ŞEKİL ibareli markasının tescil edilmesi durumunda markalarının kullanılamayacak duruma düşeceğini, hem markaların ve hem de muhtelif harcamaların, aktivitelerin semeresinden haksız yere 2019/101935 kodlu marka müracaatçısının yararlanacağını, davalıya ait marka tescil başvurusunun müvekkilinin marka hakkına tecavüz eder nitelikte olduğunu, markaların kulakta ve hafızada bıraktığı etki ve söylenişteki benzerlikleri dikkate alındığında, kapsadıkları ürünlerin son alıcıları olan tüketiciler nezdinde, hatta bu alanda bilinçli tüketiciler tarafından bile müvekkilinin markalarıyla karıştırılmaya müsait olduğunu, itiraz edilen marka başvurusunda yer alan 16., 21. ve 35. Sınıflardaki mal ve hizmetlerin müvekkilinin tescilli markalarındaki emtia ile aynı veya benzer olduğunu, birebir örtüştüğünü, başvuru sahibince tescil edilmesi için müracaat edebileceği birçok ibare varken özellikle müvekkilinin tescilli markasının emtiasıyla aynı/benzer ibareyi tercih etmesine bir anlam verilemediğini, yerleşmiş uygulamalara göre bahsi geçen markaların birbiriyle karıştırılacağı ve markaların ilişkili olduğu izlenimi oluşacağı açık olduğundan, 2019/101935 sayılı başvurunun 21. ve 35. Sınıflardaki tüm mal ve hizmetler için reddedilmesi gerektiğini, başvuru sahibinin davranışının Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinde yer alan dürüstlük kuralı hükmüyle bağdaşmadığını beyan ederek 22.01.2021 tarih ve…sayılı YİDK kararının iptaline ve “BIOGREEN” markasının tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevabında özetle; dava konusu başvuru markasına bakıldığında “…+…” ibarelerinin karakteristik yazım stiliyle birleşimi ve çınar yaprağı nevinden şekil unsuru içerecek biçimde oluşturulmuş bileşke marka türünden bir marka olduğunu, asli ve marka algılaması yaratan baskın unsurun “…” ibaresinin bütünü olduğunu, “…” ibaresinin farklı unsurlarla desteklenmek suretiyle kullanılmaya müsait bir ibare olduğunu, Türkçe karşılığının “yeşil” anlamına geldiğini, bu nedenle markaların farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanacağını, dava konusu başvuru markasından sadece “…” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceğini, ibarenin bütün olarak ele alınması gerektiğini, davacı tarafın kötü niyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediği için bu iddiaya da itibar edilmediğini, kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevabında özetle; markalar arasında benzerlik olmadığını, davacı şirket tarafından markada yer alan “…” adlı sözcüğün tescili talep edilen mal/hizmetler bakımından ayırt edici gücünün zayıf olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, markalar karşılaştırıldığında “cuki” ve “…” kelimelerinin farklı anlamlar içerdiğini, marka incelenirken esaslı unsurun hangisi olduğuna dikkat edilmesi gerektiğini, karşılaştırmanın ona uygun yapılması gerektiğini, davalıya ait markada esaslı unsurun insan hayatı anlamına gelen Yunanca “bios” kelimesinden türetilmiş, canlı organizmalar veya işlemlere ilişkin olarak kullanılan örnek anlamına gelen “…” kelimesi olduğunu, “…” kelimesi ile “Cuki” kelimelerinin farklı algıya sahip olduğunu, esaslı unsur olan “…” kelimesinin öne çıktığını, “…” kelimesinin tali nitelikte geri planda kaldığını, dolayısıyla davalıya ait markada yer alan “…” kelimesinin cins, çeşit, vasıf, kalite ve fonksiyon bildiren ve/veya zayıf bir ibare olarak tali nitelikte olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, markanın esaslı unsurunun “…” kelimesi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, markalarda yer alan “…” ibaresinin eldeki davanın konusunu oluşturan emtialar yönünden doğrudan/dolaylı ayırt edici ve tanımlayıcı bir ibare olmadığını, davacı şirket tarafından ileri sürülen hukuki dayanaktan yoksun iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, markaların birbirinden farklı olduğunu, davalı markasında siyah arka plan üzerine koyu renklerle yerleştirilmiş … yazısının mevcut olduğunu, … yazısının bu koyuluğun içerisinde daha açık renkte (beyaz) bırakılarak önce çıkarılmak istendiğini, tüketiciler nezdinde markada ilk göze çarpan ibare “…” ibaresi değil “…” ibaresi olduğunu, markalar arasında benzerlik incelenirken markaların ayırt edici nitelik taşımayan ya da herkesin kullanımına açık tali, tanımlayıcı unsurlarının arka planda bırakılarak değerlendirme yapılacağını, dava konusu “…” ibaresinin “Yeşil, yeşillik, çayır, çimen. Yeşermiş, yeşillenmiş, yeşillikle kaplanmış” anlamına geldiğini, anılan ibarenin muhteva ettiği anlam itibariyle, 21. Sınıfta yer alan “Elektrikli olmayan makineler, saksılar, vivaryumlar, terraryumlar, camdan seramikten kilden süs eşyaları, heykeller, biblolar, vazolar,” ve 35. Sınıfta yer alan “Tarım ve bahçecilikte kullanılan kimyasallar, gübreler ve topraklar, işlenmemiş suni reçineler, insan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler, dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” mal/hizmetleri yönünden yüksek düzeyde tanımlayıcı olan, anlamı herkes tarafından bilinen, doğrudan hizmetin ürünün türüne atıf yapan, ticari kaynak gösterme özelliği bulunmayan bir ibare olması nedeniyle benzerlik değerlendirmesinde göz önüne bulundurulmaması gerektiğini, öte yandna “…” kelimesinin “…” ibaresine göre ayırt edici gücünün daha yüksek olduğu ve görsel değerlendirmede kelimenin ikinci kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumunun kelimenin ilk kısmına göre daha az öneme sahip olduğunu, “…” ibareli markanın üst kısmında yer alan yaprak figürü, kelime öbeği ve işaret birlikte değerlendirildiğinde bir bütün olarak davacı şirkete ait Cuki … markasıyla benzerlik göstermediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
A) Karıştırılma İhtimali Bakımından Değerlendirme
6769 sayılı SMK m.6/1, ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.      
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
a) Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemelidir. Markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardır. Markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edilir.
Davalıya ait marka başvurusuna konu markanın siyah zemin üzerine beyaz renkte stilize şekilde yazılmış “…” ibaresi ile birlikte yeşil renkte stilize şekilde yazılmış “…” ibaresinden ve “g” harfinin üzerinde yer alan yaprak şeklinden oluştuğu,
Diğer taraftan davacıya ait markalardan … ibareli markanın standart şekilde yazılmış münhasıran “…” ibaresinden oluştuğu, diğer davacı markasının da (…), mavi renkte yazılmış “Cuki” ve yeşil renkte yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu,
Karşılaştırmaya konu markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdiği görülmekle birlikte söz konusu ibarenin “yeşil” anlamına gelen İngilizce bir kelime olduğu, kelimenin bir renk adı olması itibariyle ayırt ediciliğinin yüksek olmadığı, öte yandan başvuruda ilave unsur olarak “…” ibaresinin de yer aldığı, markaların başlangıç kısımlarının farklı olduğu, tüketicilerin markaların başlangıç kısımlarına daha fazla dikkat ettiği, dolayısıyla tüketicilerin “…” ibaresine odaklanmayacağı, davalı başvurusunda “…” ibaresinin “…” ibaresine nazaran ön plana çıkartılmadığı, bu nedenle markalar arasında “…” ibaresinin bulunmasının tek başına markaların karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzer olduğu sonucuna ulaşılmasını sağlayamayacağı, özellikle “…” ibareli başvuru ile “…” ibareli davacı markaları arasındaki benzerlik düzeyinin daha da düşük olduğu, sonuç olarak markalar arasında gözle görülür farklılıkların da bulunduğu ve markalar arasındaki benzerliklerin farklılıklara baskın gelmediği, başka bir ifadeyle markalar arasındaki farklılıkların karıştırılma ihtimalini bertaraf ettiği ve dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabilecek düzeyde markasal benzerlik bulunmadığı,
b) Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir. 
Davacıya ait 181807 sayılı “…” markasının tescil kapsamındaki “Alüminyum folyolar; sentetik malzemeden mamul gıda ambalajı, çöp torbaları, fırın torbaları, buzdolabı torbaları. “ malları ile düşük düzeyde benzer malların, davalıya ait marka başvurusunun eşya listesinde bulunan 35. Sınıfa dahil perakendecilik hizmetleri kapsamında yer aldığı,
Davalı başvurusunun eşya listesinde bulunan 21. ve 35. Sınıfa dahil mal/hizmetler ile aynı/aynı tür mal/hizmetlerin davacıya ait 2018 55809, 2018 77283 sayılı “cuki …”, “cuki …” ibareli markaların tescil kapsamında bulunduğu,
Öte yandan, davalıya ait başvurunun eşya listesinde bulunan diğer malların (02 / 03 / 04 / 05 / 08 / 10 / 29 / 30 / 31 / 32 sınıflardaki itiraz konusu mallar) davacıya ait 2018 55809, 2018 77283 sayılı “cuki …”, “cuki …” ibareli markaların tescil kapsamında bulunan ve 1.-34. Sınıflardaki malların bir araya getirilmesi (sunulması) hizmetini ifade eden 35. Sınıftaki perakendecilik hizmetleri ile düşük düzeyde benzer mal/hizmetler olduğu,
c) Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.  
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ve tescil talep edilen ürünlerin tüketici kitlesinin her bir mal ve hizmet açısından değişkenlik göstermesi; dikkat, özen ve seçicilik düzeyinin farklılaşması mümkün olsa da genel anlamda makul düzeyde bilinç ve dikkat düzeyine sahip tüketicilerin dikkate alınmasının yerinde olacağı söylenebilir.
Karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde önemli bir ilke olan karşılıklı bağımlılık(etkileşim) ilkesine göre, markalar arasındaki benzerlik ve mal/hizmetler arasındaki benzerlik, karşılıklı olarak birbirine bağlı faktörler olarak ele alınmaktadır. Örneğin, mal/hizmetler arasındaki düşük düzeydeki benzerlik, markalar arasındaki yüksek düzeydeki benzerlik ile dengelenebileceği gibi, markalar arasındaki düşük düzeydeki benzerlik de mal/hizmetler arasındaki yüksek düzeydeki benzerlik ile dengelenebilmektedir.(29/09/1998, C-39/97, Canon, EU:C:1998:442).Bu çerçevede, karşılaştırılan markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik olması durumunda, markaların tescil kapsamında yer alan mallar/hizmetler arasında düşük düzeyde benzerlik dahi olsa karıştırılma ihtimali olduğu,
Her ne kadar karşılaştırılan markaların tescil kapsamında yer alan mal/hizmetlerin bir kısmının aynı/aynı tür, diğer kısmının düşük düzeyde benzer mal/hizmetler olduğu tespitine varılsa bile bu durumun tek başına karıştırılma ihtimali ortaya çıkması için yeterli olmadığı, zira tescil kapsamında aynı/aynı tür mal/hizmetler bulunan davacıya ait “…” markaları ile davalıya ait “…” ibareli markanın birbirinden önemli ölçüde uzaklaştığı, davalıya ait “…” ibareli marka ile davacıya ait 181807 sayılı “…” markası arasında “…”- “…” markaları arasındaki farklılık kadar farklılık bulunmamasına karşın, 181807 sayılı “…” markasının tescil kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür malların davalı başvurusunda tescile konu edilmediği, mal/hizmetler arasındaki düşük düzeydeki benzerliğin markalar arasında karıştırılma ihtimali doğurabilmesi için ancak markalar arasındaki görece yüksek bir benzerlik düzeyinin bulunmasının gerekli olduğu, “…” ve “…” markaları arasında yüksek bir benzerliğin söz konusu olmadığı, bununla birlikte davacı tarafından markalar arasındaki benzerliğin nedeni olarak iddia edilen “…” ibaresinin anlamı ve yaygın kullanımı nedeniyle ayırt edici gücünün yüksek olmadığı, birçok markada kelime unsuru olarak yer aldığı, davalıya ait başvuru konusu markanın başlangıç kısmında ilave unsur olarak “…” ibaresinin bulunduğu, yine davacı tarafa ait 2018 55809, 2018 77283 sayılı “cuki …”, “cuki …” ibareli markalarda da “cuki” ibaresinin ayırt edici unsur olarak bulunduğu, belirtilen hususlar dahilinde tüketicilerin dava konusu “…” markasını davacıya ait “…” ibaresini içeren markaların bir devamı veya serisi gibi algılamayacağı, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağ bulunduğu düşüncesine kapılmayacağı, belirtilen hususlar birlikte dikkate alındığında markalar arasında karıştırılma ihtimali oluşmayacağı,
Davacıya Ait Markanın Kullanımla Ayırt Edicilik Kazandığı İddiasına İlişkin Değerlendirme
Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, markaların/işaretlerin benzerlik açısından karşılaştırılması ve markaların tescil kapsamında bulunan mal/hizmetlerin karşılaştırılması dışında ele alınan bir diğer önemli faktör önceki tarihli markanın ayırt edicilik düzeyidir.
Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Tersi durumda, yani önceki tarihli markanın ayırt edici gücü düşük olduğu durumda, karıştırılmanın ortaya çıkma olasılığı azalır. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır.
Dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi, belge ve deliller ışığında yapılan incelemede, davacıya ait markalar ile davalıya ait markada ortak unsur konumundaki “…” ibaresinin Türkçe karşılığının “yeşil” olduğu ve bu ibarenin bir renk adı olması nedeniyle kendiliğinden ayırt edicilik düzeyinin (inherent distinctiveness) düşük olduğu, davacının ibare üzerindeki kullanımı neticesinde davacıya ait markanın kullanım sonucu ayırt edicilik(enhanced distinctiveness) kazandığına dair iddiaların ise yeterli bilgi, belge ve delil ile ispatlanamadığı ve bu nedenle davacıya ait markaların kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı yönündeki iddianın yerinde olmadığı, hal böyleyken davacıya ait markalardan 181807 tescil numaralı … markasının ayırt ediciliğinin düşük olduğu, davacıya ait 2018 55809, 2018 77283 tescil numaralı “cuki …” ibareli markaların ise ancak ortalama düzeyde ayırt ediciliğe sahip olduğu yönünde değerlendirme yapılması gerektiği, davacının … ibaresini içeren önceki tarihli tescillerinin ve yetersiz delile dayanan kullanım iddialarının davacıya … ibaresi üzerinde otomatik olarak bir tekel hakkı vermeyeceği, yapılan bu değerlendirmenin markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelemesine davacı lehine bir etki ve sonuç doğurmayacağı,
Davacıya ait markaların ayırt edicilik düzeyi bakımından yapılan yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, ilk bilirkişi raporunda da detaylı şekilde izah edildiği üzere, karşılaştırılan markaların tescil kapsamında yer alan mal/hizmetlerin bir kısmının aynı/aynı tür, diğer kısmının düşük düzeyde benzer mal/hizmetler olduğu tespitine varılsa bile bu durumun tek başına karıştırılma ihtimali ortaya çıkması için yeterli olmadığı, zira tescil kapsamında aynı/aynı tür mal/hizmetler bulunan davacıya ait “…” markaları ile davalıya ait “…” ibareli markanın birbirinden önemli ölçüde uzaklaştığı, davalıya ait “…” ibareli marka ile davacıya ait 181807 sayılı “…” markası arasında “…”- “…” markaları arasındaki farklılık kadar farklılık olmasa bile, 181807 sayılı “…” markasının tescil kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür malların davalı başvurusunda tescile konu edilmediği, mal/hizmetler arasındaki düşük düzeydeki benzerliğin markalar arasında karıştırılma ihtimali doğurabilmesi için ancak markalar arasındaki görece yüksek bir benzerlik düzeyinin bulunmasının gerekli olduğu, “…” ve “…” markaları arasında yüksek bir benzerliğin söz konusu olmadığı, bununla birlikte davacı tarafından markalar arasındaki benzerliğin nedeni olarak iddia edilen “…” ibaresinin anlamı ve yaygın kullanımı nedeniyle ayırt edici gücünün yüksek olmadığı, birçok markada kelime unsuru olarak yer aldığı, davalıya ait başvuru konusu markanın başlangıç kısmında ilave unsur olarak “…” ibaresinin bulunduğu, yine davacı tarafa ait 2018 55809, 2018 77283 tescil numaralı “cuki …” ibareli markalarda da “cuki” ibaresinin ayırt edici unsur olarak bulunduğu, belirtilen hususlar dahilinde tüketicilerin dava konusu “…” markasını davacıya ait “…” ibaresini içeren markaların bir devamı veya serisi gibi algılamayacağı, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağ bulunduğu düşüncesine kapılmayacağı, sonuç olarak markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı,
Öte yandan davacı tarafından emsal karar olarak gösterilen Ankara 3. FSHHM tarafından incelenen 2020/289 E. sayılı davaya konu “… Light Film” markasının başvuru kapsamında davacıya ait … markasının tescilli olduğu malları kapsayan 16. Sınıfa dahil malların yer aldığı, buna karşın huzurdaki davada davalıya ait markanın başvuru kapsamında 16. Sınıfa dahil malların bulunmadığı, bununla birlikte ilgili davaya konu “… Light Film” markası ile huzurdaki davada davalıya ait “…” markasının da farklılıklar gösterdiği, iş bu davaya emsal teşkil edemeyeceği,
Davacıya Ait Markanın/Markaların Tanınmışlık İddiasına İlişkin Değerlendirme
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
Davacı vekili tarafından dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi, belge ve delillerin incelenmesi neticesinde, sunulan dokümanların bir markanın tanınmışlığına ilişkin kriterleri karşılamadığı, davacıya ait markalar ile ilgili olarak Türk Patent ve Marka Kurumu veritabanında da herhangi bir tanınmışlık kaydının bulunmadığı tespit edildiğinden, davacı tarafa ait markaların tanınmış marka olduğu yönünde yeterli kanaatin oluşmadığı,
Tüm dosya kapsamı ile alınan bilirkişi raporları kapsamına göre,
Davacı tarafından ileri sürülen kullanım sonucu ayırt edicilik ve tanınmışlık iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu,
Davalıya ait 2019/101935 numaralı “…” ibareli marka ile davacı tarafa ait 181807, 2018 55809, 2018 77283 sayılı “…”, “cuki …”, “cuki …” ibareli markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali ortaya çıkmayacağı, bu bağlamda itirazın reddine ilişkin olarak verilen 22.01.2021 tarih ve…sayılı YİDK kararının isabetli olduğu, dava konusu YİDK kararın iptaline ilişkin koşulların oluşmadığı sonuç ve kanaatlerine ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13.01.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır