Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/350 E. 2022/281 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/350 Esas – 2022/281
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/350
KARAR NO : 2022/281
HAKİM :….
KATİP :…
DAVACI :..
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1-….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …. …
VEKİLLERİ : Av…..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 10/12/2021
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka …. Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin “yüksek indirim (hard-discount)” modelinin ….’deki ilk temsilcisi olarak yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren binlerce mağazası ile ….’nin önde gelen şirketlerinden olduğunu, 2015 yılıdan bu yana çeşitli sınıflarda tescilli “…” ibareli markalarını muhtelif ürünlerinde kullanmakta ve tanıtmakta olduğunu, nitekim bu ibarenin müvekkili adına, davalı firmanın tescilli markasından üç yıl kadar önce, … sayı ile tescil edilmiş olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin bu marka üzerinde müktesep hakkının bulunduğunu, müvekkilinin …. sayılı markası 27.06.2016 tarihinde tescile bağlanmış olduğundan müvekkilinin bu markasına dayalı olarak somut uyuşmazlıkta müktesep hak iddia edebileceğini, hal bu iken müvekkilinin davalı …. nezdinde…. no. tahtında dosyaladığı “…” ibareli marka başvurusunun, davalı firmanın itirazları üzerine 05. Sınıfa giren emtialar açısından kısmen reddedilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının benzemediğini, redde mesnet markalarda geçen “…” ibaresinin yerleşik anlamı itibariyle markasal hüviyette ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, zaten de davalının redde mesnet markasının esas unsurunun “….. …” ibaresi olduğunu, taraf markalarının okunuşlarının ve kavramsal açıdan tüketici zihninde oluşturdukları algının da çok farklı olduğunu, markaların hitap ettiği tüketici/alıcı kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin ortalamanın üstünde olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır gerçekleştirdiği tanıtım faaliyetleri sayesinde dava konu markanın ilgili sektörde tanındığını ve ayırt edicilik kazandığını, bu sebeple dahi markanın reddinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu beyan ederek, ……sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğunu, zira tarafların markalarında kullanılmış olan “…” ibaresinin karşılaştırılan markaların esas unsuru olduğunu, davalının kısmi redde mesnet markasında geçen “… …” ibaresinin davalının yaklaşık 100 adet markasında kullanılmış olan çatı marka olduğunu, doktrinde ve içtihatlarda karıştırılma ihtimali incelemesinde çatı markanın geri planda tutularak ayırt edici niteliği yüksek diğer işaretler üzerinden değerlendirme yapılması gerektiğinin kabul edildiğini, ayrıca karşılaştırılan markaların aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, yani taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markanın tescili kapsamına giren emtialarla huzurda dava konusu edilen markanın kapsamına giren emtiaların farklı olduğunu, dolayısıyla davacının bu marka nedeniyle korunması gereken müktesep bir hakkının bulunmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin….Topluluğuna dahil, ulusal ve uluslararası arenada tanınmış, sektörün yaratıcı ve yenilikçi lider firmalarından biri olduğunu, 1991 yılından beri “prezervatif” emtialarında dava konusu edilen markaları kullanageldiğini, davacının müvekkilinin bu ürünlerinde kullanageldiği “…” markasını kendi adına tescil ettirmeye çalışarak müvekkilinin uzun yıllar içinde bu ibareye markasal hüviyette kazandırdığı ayırt edicilikten ve tanınmışlıktan faydalanmaya çalıştığını, halbuki taraf markalarının birbirlerine görsel, işitsel ve kavramsal açılardan çok yakın derecede benzediğini, tarafların markalarının kapsamına giren emtiaların aynı sektöre ve faaliyet alanına ilişkin olduğunu, bu yüzden de markaların karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalının …. esas unsurlu seri markalarının tanınmışlık vasfını haiz olduğunu, nitekim bu tanınmışlığın…nezdinde … no. tahtında da kabul edilip sicile şerh edilmiş olduğunu, müvekkilinin “…” markasını çok uzun yıllardır kullandığını ve bu markaya ciddi yatırımlar yaptığını ileri ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, … Kararının iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER:
DAVACININ…. BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVALI FİRMANIN REDDE MESNET ALINAN …. SAYILI TESCİLLİ MARKASI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİNİN/KARIŞTIRILMA İHTİMALİ;
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygundur. Alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacaktır.
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir.
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
• Markaların ayniyeti/benzerliği,
• Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
• Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali,
üzerinde durulacaktır.
Ancak öncelikle; davacının dava dosyasına sunduğu dilekçelerinde bahsi geçen ve delillerine de konu olan, davacının dava konusu edilen “…” ibaresini bir süredir ticari faaliyetlerinde markasal hüviyette kullandığı ve dahi bu ibarenin davacı adına 2015 99502 sayı ile marka olarak tescil de edilmiş olduğu iddialarının somut uyuşmazlığa etkisi değerlendirildiğinde; “kullanımdan kaynaklanan öncelikli/gerçek hak sahipliği” iddiası, üçüncü kişilerin yaptığı marka başvuruları veya edindikleri tescillere karşı ileri sürülebilecek itiraz ve/veya marka sahibine karşı hükümsüzlük gerekçeleri olup, davacının kendi başvurusuna ilişkin “önceki kullanımlardan kaynaklanan gerçek hak sahipliği” durumundan faydalanarak, 6/1’den kaynaklanan tescil engelini aşmasını sağlaması mümkün değildir. Bu durumun tek istisnası “müktesep/kazanılmış hak” teşkil edebilecek, önceki tarihlerde tescilli markalardır, ki; böyle bir markanın mevcudiyeti halinde dahi, Yargıtay’ın belirlediği bir takım kriterler mevcutsa, kazanılmış hak iddiasının dinlenebilirliği söz konusu olacaktı….K. sayılı kararların getirilen kıstaslara göre, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için;
• Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi,
• Bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması (‘zira, önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise, bu artık yeni bir marka olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu gibi kabul edilemez’),
• Son olarak da, sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi,
şartlarının hepsi birden aranmaktadır. Ayrıca, müktesep hakka ilişkin ilkeler uygulanırken, başvuru sahibinin, son başvurusuna konu işaretin, davalı veya bir başkasına ait tescilli markalara yanaşmaması ve onlarla iltibas oluşturma çabasına girmemesi gerekir. Yani; önceki tarihte tescilli olan markaların serisi niteliğindeki bir ibarenin marka olarak tescil olunabilmesi için, aynı veya benzer olarak başkası adına tescil olunmuş marka ile yakınlaşma ve benzeştirme amacı taşımaması, bir başka deyişle haksız rekabet ve iltibas tehlikesine yol açılmaması gerekir. Nitekim, Yargıtay’ın bu husustaki diğer bir emsal kararında da; “…..başlangıçta karşı çıkılmaması nedeniyle farklı kişiler adına tescil edilmiş mükerrer markaların varlığı halinde, işaretler arasında benzeştirme, yakınlaştırma (iltibas tehlikesi) amacını taşımayan sonraki tarihli seri markaların da tescili mümkün olacaktır. Bir işletme ile özdeşleşmiş temel markaların zaman içindeki değişiklik ve gelişmelere uyum sağlaması ve temel vasfını koruyarak seri markalar yoluyla kendini yenilemesi ve bir anlamda çoğalması zorunlu ve gerekli olabilir…” hususlarına hükmedilmiştir. Bunlara göre;
Her şeyden önce, davacının müktesep hak iddialarının, yukarıda alıntı yapılan Yargıtay emsal kararında yer alan üçüncü kriter olan; “sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi” kriteri ile uyuşup uyuşmadığının tespiti için, davacının müktesep hak iddiasına mesnet aldığı markasının kapsamına giren emtialar incelendiğinde; bunların 30, 32 ve 33. Sınıflara giren, gıda ile ilintili yiyecek ve içecekler olduğu görülmektedir. Halbuki, huzurdaki davaya konu markanın kısmen reddedildiği emtialar, 05. Sınıfa giren, sağlık, kozmetik ve kişisel bakımla ilgili ürünlerdir. Bu emtiaların aynı/aynı tür emtialar olmadığı görüldüğünden, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markasının diğer kriterlere uyup uymadığının incelenmesine gerek kalmadan, davacının, önceki tarihlerde tescilli markasından gelen ve himaye görmesi gereken bir müktesep hakkının somut olayda bulunmadığı tespit edilebilmektedir. Dolayısıyla, davacının “önceki kullanımlardan doğan (gerçek) hak sahipliği” ve dahi “kazanılmış hak” iddialarının davacının dava konusu edilen markasının tesciline bir etkisinin olmayacağı,
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davacının tescil ettirmek istediği marka ile davalının kısmi redde mesnet markası birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyecektir.
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Davacının markası, renk, şekil ve kelime unsurlarının bir arada kullanıldığı karma bir markadır; işarette dikdörtgen şeklinde mor renkli bir zemin üzerinde silik bir çizimle iki adet kanat figürü ve geometrik şekiller konuşlandırılmış, bu zemin üzerine de …” harfi karakterize edilerek kırmızı renkte, diğer harfleri beyaz renkte büyük harflerle “…” ibaresi yazılmıştır. Davacının markasında esasen dikkat çekmesi istenilen unsurun basit şekil, zemin ve renk unsurlarından ziyade “…” ibaresi olduğu, markanın görsel kompozisyonunun bütün olarak ele alındığında dahi, şekil/zemin ve renk yan unsurlarının bu ibarenin dikkat çekiciliğini ortadan kaldırmaya yeterli baskınlıkta olmadığı ve sadece dekoratif birer yan unsur olabileceği değerlendirilmektedir. Zira; basit şekil unsuruyla birlikte baskın karakterde yazılmış kelime unsurlarını haiz olan böyle markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Sonuç olarak; dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin, markanın esas unsuru olduğu,
Davalının kısmi redde mesnet markası ise, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; işarette “…”, “…” ve “…” ibareleri, aynı puntolarda ve düz yazım karakterinde, siyah renkli harflerle ayrı olarak yazılmıştır. Öncelikle; işarette kullanılmış olan “…” ibaresi ile bu ibarenin yaygın olarak kullanılan “….” şeklindeki kısaltmasının, davacının çatı markası olması nedeniyle markanın benzerlik incelemesinde dikkate alınmaması gerektiği düşünülmektedir. Zira; halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının kılavuz unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanı kılavuz unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir. Somut olaya konu davalı markasında yer alan “…” ibaresi ile bu ibarenin yaygın olarak kullanılan “O.K.” şeklindeki kısaltması davacının çatı markası olup, bu ibare hali hazırda davacının adına pek çok markada esas/tek unsur olarak koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta, kısmi red kararına mesnet alınan davalı markasında esas olarak himaye edilmesi istenilen unsurun “…” ibaresi olduğu,
Karşılaştırılan işaretlerin esas unsuru olan “…” ibaresinin ortaklığının, markaları görsel açıdan benzer kıldığı değerlendirilmektedir. Karşılaştırılan işaretlerde yer alan bu kelime unsurlarının farklı yazım karakterlerinde yazılmış olması, davacının markasında renkli bir zemin, bu zemin üzerine konuşlandırılmış silik şekil unsurları kullanılmış olması ve “…” ibaresinin …. harfindeki basit tasarım, markalarda birebir aynı kelimenin esas unsur olarak kullanılmış olması gerçeği yanında birer ayrıntı olarak kalmaktadır ve bu özellikler, markalarda ortak olarak geçen “…” kelimesinin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak, yani markaları ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte değildir. Ayrıca; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davalının “…”lı markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “…” markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimalinin bulunduğu,
Görsel açıdan ortaya çıkan bu yakın benzerliğin, duysal/fonetik/işitsel açıdan bakıldığında da aynı sonucu verdiği, karşılaştırılan markaların esas unsuru olan “…” kelimesinin ayniyeti ve aynı şekilde okunuşu, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan çok yakın benzer olmalarına sebebiyet verdiği,
Markaların kavramsal açıdan karşılaştırılmasına geçince; markaların esas unsuru olan “…” ibaresinin…’de yaygın olarak bilinen ve kullanılan anlamı; “başarım”dır. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve …. Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem…tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda ise davalı, “…” markasının kullanımına dair gerek dava dosyasına, gerekse …. işlem dosyasına hiçbir delil sunmamıştır. Bu yüzden, davalının bu markaya kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazandırmış olduğu, koruma kapsamının arttığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin dikkat çekici hale geldiği söylenememektedir. ANCAK; yukarıda da değinildiği üzere, davalının kısmi redde mesnet alınan markasında geçen “….” ve “…” ibareleri davalının çatı markasıdır ve davalının kısmi redde mesnet markasında esas himaye edilmesi istenilen ibareler bunlar değildir. Bu hali ile “…” esas unsurlu söz konusu marka tescilli olduğu/hükümsüz kılınmadığı sürece koruma altındadır ve bu marka ile dava konusu edilen markanın, arasında yakın benzerlik bulunması ve dava konusu edilen markada kullanılmış olan renk/şekil unsurlarının işarete markasal hüviyette kattığı ayırt ediciliğinin çok düşük olması durumu, yukarıda yer verilen yerleşik Yargıtay içtihatlarında bahsi geçen “işaretlerdeki küçük değişikliklerin yeterli olacağı…” kriterini karşılamaktan uzaktır. Bu yüzden de; karşılaştırılan işaretlerde ortak olarak geçen “…” ibaresinin, yerleşik/bilinen anlamı itibariyle tüketicide ilk anda uyandırdığı algının da, markaları kavramsal açıdan yakın benzer kıldığı,
Sonuç olarak; somut olayda, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur.
Davacının markasını tescil ettirmek istediği 05. Sınıftaki emtiaların tamamı, davalının kısmi redde mesnet alınan …. sayılı markasının kapsamında birebir yer almaktadır. Dolayısıyla, somut uyuşmazlıkta, davacının markasının kısmen reddedildiği tüm emtialar açısından emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği,
Son olarak; taraf markalarınının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Buna göre;
Somut olayda; davacının markasının kısmen reddedildiği 05. sınıfa giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bunların alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan emtialar olmadığı, hatta bir kısmının alıcılar tarafından daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı ve bir kısmının da sağlıkla ilgili olduğu fiili gerçekleri gözetildiğinde, bu alıcıların/tüketiclerin, söz konusu emtiaları satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz ürün alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalıdır. Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabilir. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici/müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
• Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
• Çağrıştırma,
• Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
• Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
• Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; kısmi redde mesnet alınan davalı markasında geçen ve davalının çatı markaları olan “…” ibaresi ile bu ibarenin yaygın olarak kullanılan “…” şeklindeki kısaltması dışında kalan “…” kelime unsurunun, davacının markasında yan unsur niteliğini haiz zemin rengi ve şekli ile ortadaki “….” harfinde kullanılan tasarım ile birlikte olsa dahi, dava konusu edilen markada da esas unsur olarak kullanılmış olmasının yarattığı yakınlaşmanın, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan markaları benzer kıldığı, bu benzerliğin, potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davalının “…”lı markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğurduğu, ayrıca; davacının markasının kapsamından çıkartılan, 05. Sınıftaki emtiaların tamamının, davalının kısmi redde mesnet alınan markasının kapsamına aynen girdiği, her ne kadar, 05. Sınıfa giren bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/ özen/algı/seçicilik seviyesinin düşük olmadığı değerlendirilse de; taraf markaları arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler nedeniyle, bu emtialarda “…” ibaresinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde tüketicilerin ve alıcıların söz konusu emtiaların aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/ işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların/tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının markalarının kapsamına giren bu emtialar açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve bunun da iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Netice itibariyle;
1) Karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu,
2) Davacının markasının kısmen reddedildiği tüm emtialar açısından emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği,
3) Karşılaştırılan markalar arasında, davacının markasının kısmen reddedildiği tüm emtialar açısından, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu,
4) Davacının gerçek hak sahipliği ve 2015 99502 sayılı markasından gelen kazanılmış hak iddialarının, dava konusu edilen markanın 05. Sınıfa giren emtialar açısından tesciline bir etkisinin olamayacağı,
5) Dava konusu edilen 11.10.2021 tarihli ve… sayılı …. Kararının iptali koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatlerine varılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum ile şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.22.09.2022
Kâtip Hâkim …..
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır