Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/328 E. 2022/210 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/328 Esas – 2022/210
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/328
Karar No : 2022/210

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 26/11/2021
Karar Tarihi : 23/06/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 27/06/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkili şirketin 1992 yılında kurulduğunu ve davalı TÜRKPATENT nezdinde … olduğunu, yani taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını, davalı TÜRKPATENT’in özellikle davacı şirketin faaliyet gösterdiği alandaki ürünleri ile yakından ilişkili hizmetler açısından emtia benzerliği şartının gerçekleştiğini kabul ederek marka başvurusunu reddetmesi gerektiğini, ayrıca davacının markasının tanınmış olduğunu, bu yüzden farklı emtia sınıflarına giren mal ve hizmetler açısından da korunması gerektiğini, nitekim davacının “…” markalı ürünlerinin yurt dışında ve dahi Trendyol, Hepsiburada, N11 gibi her gün milyonlarca kişinin alışveriş yaptığı e-ticaret sitelerinde satışa sunulduğunu, ayrıca davacının aktif olarak kullandığı www.eroscondoms.com alan adının da dava konusu edilen markayla benzer olduğunu, davalı şahsın davacının tanınmış markasının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “…” esas unsurlu markayı tescil ettirmek istemesinin davalının haksız rekabet saikinin açık bir tezahürü olduğunu, davalı şahsın esasa cevap ve düplik dilekçelerini yasal süresi içerisinde sunmadığını, ayrıca davalının dava dışı bir firma adına tescilli bir markaya dayalı olarak hak iddia edemeyeceğini, davalının kendi adına tescilli markaların da davacının tescilli markalarından daha sonraki tarihlerde TÜRKPATENT kayıtlarına girmiş olduğunu, dolayısıyla davalının önceki marka tescillerine dayalı olarak da bir hak iddia edemeyeceğini, davalının davacı/karşı davalı olduğu bir uyuşmazlığın İstanbul 3. FSHHM’nin 2021/166 Esas sayılı dosyasına devam eden yargılamasında dava dosyasına sunulan bilirkişi heyeti raporunda davalının 2013/22398 sayılı markasını kullanmadığının tespit edildiğini, dolayısıyla davalının huzurdaki davada da bu markaya dayalı olarak bir hak iddia edemeyeceğini ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 01/10/2021 tarih ve 2021/M-7658 sayılı kararının iptaline, …sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; karşılaştırılan markaların içerdikleri farklı unsurlar göz önüne alındığında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanacaklarını, markaların tescil kapsamına giren/alınmak istenilen emtiaların da aynı/türdeş/benzer olmadığını, zaten de davacının yasal süresi içerisinde itirazlarına mesnet aldığı markaları kullandığına dair yeterli nitelikte ve nicelikte delili TÜRKPATENT marka işlem dosyasına sunamadığını, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta tescilli markalarına dayalı olarak SMK m. 6/1 hükmü kapsamında bir hak iddia edemeyeceğini, davacının yayına itiraz aşamasında ileri sürmediği hususları YİDK huzurunda ileri süremeyeceğini, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta alan adına dayalı bir hak da iddia edemeyeceğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs cevaplarında özetle; “…” markasının Türkiye’de 1993 yılından beri dava dışı “Hayat Mobilya” firması adına tescilli olduğunu, davalının bu marka sahibinden izin alarak “…” markasını kendi adına 2013 22398 sayılı marka tahtında tescil ettirdiğini ve 03. Sınıfa giren parfümeri ve kozmetik ürünlerinde aktif biçimde kullandığını, davacının bu marka tesciline yıllardır sessiz kaldığını, ayrıca tarafların farklı alanlarda ve sektörlerde faaliyet gösterdiğini, davalının “…” markası ile ilgili açılmış başka davalarda bu markayı kullanımının haklı olduğuna dair inşa olunmuş mahkeme kararları ve dosyalara sunulmuş bilirkişi raporları ve uzman görüşleri bulunduğunu, davalının “…” markası üzerinde 2013 22398 sayılı markasından kaynaklanan gerçek bir hak sahipliğinin bulunduğunu, davacının markaları 10. sınıfa giren emtialar için tescilliyken davalının markasının 03 ve 35. Sınıflara giren emtialar için tescilli olduğunu, “…” ibaresinin Yunan mitolojisinde aşk tanrısının adı olduğunu, sözlük anlamının da “ruhsal çözümleme açısından cinsel eğilimler ve bunlardan doğan isteklerin tümü” olduğunu, yani “…” ibaresinin davacı tarafından yaratılmamış, markasal hüviyette herkes tarafından kullanılabilecek bir ibare olduğunu, davalının bu anlamından ötürü söz konusu ibareyi marka olarak tercih ettiğini, davalının bu markayı parfümlerde kullandığını, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, davalının kullanmama defi karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davalının gerçek hak sahipliği iddiasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının …sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının …sayı ve “…” ibareli marka için 12/02/2020 tarihinde 03 ve 35.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacı 2005/26564, 2006/66678, 2006/66679, 2012/105985 sayılı “…” ibareli birtakım markalarına dayanarak sadece 35. Sınıfa giren mal ve hizmetler bakımından itirazda bulunulduğu, itirazın reddine karar verildiği, red kararına karşı davacının tekrar itirazda bulunduğu, bu defa TÜRKPATENT YİDK’nın 01/10/2021 tarih ve 2021/M-7658 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalının dava dosyasına sunduğu dilekçelerinde bahsi geçen ve delillerine de konu olan, davalının dava konusu edilen “…” ibaresini uzunca bir süredir ticari faaliyetlerinde markasal hüviyette kullandığı ve dahi bu ibarenin 2012/106757 ve 2013/22398 sayılı markalar tahtında davalı adına tescil edilmiş olduğu iddialarının somut uyuşmazlığa etkisine bakıldığında; “kullanımdan kaynaklanan öncelikli/gerçek hak sahipliği” iddiası, üçüncü kişilerin yaptığı marka başvuruları veya edindikleri tescillere karşı ileri sürülebilecek itiraz ve/veya marka sahibine karşı hükümsüzlük gerekçeleri olup, davacının kendi başvurusuna ilişkin “önceki kullanımlardan kaynaklanan gerçek hak sahipliği” durumundan faydalanarak, 6/1’den kaynaklanan tescil engelini ve önceki tarihlerde başkaları adına tescile bağlanmış markaların hükmünü aşması mümkün olmadığı; davacının hüküm ifade eden/itirazlarına mesnet alınan markaları, hükümsüz kılınmadığı/iptal edilmediği sürece, davacının bu markalara dayalı olarak “benzer” markaların benzer emtialarda tescilini engellemesi hukuken mümkün olduğu; dolayısıyla davalının ileri sürdüğü “davacının tescilinden önceki kullanımlardan kaynaklanan gerçek hak sahipliği iddiası” ancak ve sadece davacının markalarına karşı, bu iddia ile ikame edilmiş bir hükümsüzlük/iptal davasında dinlenebileceği; bu durumun tek istisnası “müktesep/kazanılmış hak” teşkil edebilecek, önceki tarihlerde tescilli markalardır, ki; böyle bir markanın mevcudiyeti halinde dahi, Yargıtay’ın belirlediği bir takım kriterler mevcutsa, kazanılmış hak iddiasının dinlenebilirliği söz konusu olacağı; kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için; Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi, bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması (‘zira, önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise, bu artık yeni bir marka olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu gibi kabul edilemez’), sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi şartlarının hepsi birden arandığı; ayrıca, müktesep hakka ilişkin ilkeler uygulanırken, başvuru sahibinin, son başvurusuna konu işaretin, davalı veya bir başkasına ait tescilli markalara yanaşmaması ve onlarla iltibas oluşturma çabasına girmemesi gerektiği; yani, önceki tarihte tescilli olan markaların serisi niteliğindeki bir ibarenin marka olarak tescil olunabilmesi için, aynı veya benzer olarak başkası adına tescil olunmuş marka ile yakınlaşma ve benzeştirme amacı taşımaması, bir başka deyişle haksız rekabet ve iltibas tehlikesine yol açılmaması gerektiği;
Davalının 2013/22398 sayılı “…” görselli markasına dayalı iddialarının “müktesep hak” kapsamında değerlendirilebilmesi için, bu markanın, Yargıtay emsal kararında yer alan birinci kriter olan; “kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi” kriteri ile uyuşuyor olması gerektiği; davacının esasa cevap dilekçesinden anlaşıldığı kadarı ile, söz konusu markanın hükmü, İstanbul 3. FSHHM’nin 2021/166 Esas sayılı dosyasında yargılaması devam eden bir davaya konu olduğu ve bu markanın tescilli olduğu emtialarda kullanılmadığı da, davacının delilleri meyanında dava dosyasına sunduğu bilirkişi heyeti raporundaki tespite konu olduğu; belgelerden “…” markasının sahipliği durumunun, taraflar arasında bir süredir ihtilaf konusu olduğu netlikle anlaşılabildiğinden, somut uyuşmazlıkta, müktesep hak kriterlerinden; “kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi…” durumunun da gerçekleşmemiş olduğu; davalının, 2013/22398 sayılı markasından gelen ve himaye görmesi gereken bir müktesep hakkının da somut olayda bulunmadığı;
Aynı husus, davalının önceki tarihlerde tescile bağlanmış olan 2012/106757 sayılı ve “EROSUM” görselli markası için de söylenebileceği; zira, bu markanın esas/tek unsuru, huzurdaki davaya konu “…” markasının esas/tek unsurundan farklı olduğu ve ayrıca da 03, 05 ve 30. Sınıflara giren emtialarda tescilli olduğu, davaya konu marka ise 35. Sınıfa giren emtialarda tescil edilmek istendiği; Yargıtay emsal kararında yer alan ikinci kriter olan; “bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması…..” ve üçüncü kriter olan; “sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi…..” kriterleri ile uyuşmadığı sabit olduğundan, davalının 2012/106757 sayılı markasına dayalı olarak da somut uyuşmazlıkta müktesep bir hak iddia edebilmesinin mümkün olmadığı;
Davalının “önceki kullanımlardan doğan (gerçek) hak sahipliği” ve dahi “tescilli markalarından gelen kazanılmış hak” iddialarının davalının dava konusu edilen markasının tesciline/hükmüne bir etkisinin olamayacağı anlaşılmıştır.
Davalı taraf, davacının TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı itirazlarına karşı davacının itirazlarına mesnet aldığı tüm markalarının tescilli oldukları emtialarda kullanıldığının ispatlanmasını talep ettiği;
Davacının YİDK kararı iptali talepli davasında kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m. 19/2 hükmüne göre, davacının itirazlarına mesnet aldığı markanın davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olması gerektiği; davacının markalarının tescil tarihleri olan 25.12.2006, 19.11.2007, 22.11.2007 ve 21.01.2014 tarihleri, davalının markasının başvuru tarihi olan 12.02.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 12.02.2015 tarihinden önce olduğundan, davalının kullanım ispatı talebinin süre açısından dinlenebilir olduğu;
Somut uyuşmazlıkta, davacının 2005/26564, 2006/66678, 2006/66679 ve 2012/105985 sayılı markalarının; davacı tarafından, Tescilli olduğu emtialarda, Türkiye sınırları içerisinde, Ciddi bir şekilde, Markasal hüviyette, 12.02.2015-12.02.2020 tarihleri aralığında ve Tesciline uygun olarak kullandığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplandığı; davacının dava dosyasına sunmuş olduğu delillerin de, kullanım ispatı kapsamında ele alınmaması gerektiği; zira, kullanım ispatı talebi, sadece TÜRKPATENT marka işlem dosyasına sunulmuş bir talep olduğu, ayrıca; davacının TÜRKPATENT tarafından SMK’nın Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 29/3 ve 30/4 maddesi hükümlerine göre kendisine tanınan 1 aylık süreden sonra TÜRKPATENT marka işlem dosyasına sunduğu kullanıma dair delillerin de, yasal süresi içerisinde sunulmadığı hususu sabit olduğundan, kullanım ispatı konusu bu deliller dikkate alınmadan yapılması gerektiği; dolayısıyla, davacının yasal süresi geçtikten sonra, yenilediği itirazları ekinde marka işlem dosyasına sunmuş olduğu; 2016-2021 yılları arasında yurt içinde ve yurt dışında yerleşik firmalara kesilmiş çok sayıda fatura örneğinin ve davacının ürünlerinin satışının yapıldığı çeşitli e-ticaret satış mağazalarının web sitelerinden alınan çok sayıda ekran görüntüsünün kulanım ispatı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı; dolayısıyla ve sadece; davacının kullanım ispatı için yasal süresi içerisinde marka işlem dosyasına sunmuş olduğu; davacının Facebook sayfasından alındığı anlaşılan 3 adet görseli, N11, Gittigidiyor, Hepsiburada e-ticaret sitelerine ait 3 adet linki, “I LOVE” markalı ürünlerin satışına dair 2016-2020 yıllarına ait toplamda 5 adet fatura örneğinde, bu belgelerin, davacının markasını tescil edildiği hali ile, tescilli olduğu emtialarda, belirtilen tarih aralığında, yoğun ve ciddi olarak kullandığını tevsik edebilen nitelikte, nicelikte ve içerikte delil sayılmasının mümkün olmadığı;
Neticede; davacının itirazlarına mesnet aldığı markalarının, olması gereken zaman diliminde, yeterli nicelikte ve içerikte, kullanıldığı ispatlanamadığından, davacının bu markalarına dayalı olarak SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki korumadan yararlanamayacağı anlaşılmıştır.
Davalının tescil ettirmek istediği marka ile davacının davasına mesnet aldığı tescilli markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği;
Davalının markası renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markası olduğu; kalın, karakterize, siyah renkli ve büyük harflerle yazılmış “…” ibaresi, markanın tek unsuru olduğu; davacının markaları ise, renk ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden markalar olduğu; “… COMDOS iLove NATURAL LATEX CONDOMS” görselli marka haricinde kalan markalarda “…” ibaresi, tek başına veya yaygın kullanımları ve bilinen anlamları ile tasviri/tanımlayıcı nitelikteki “gold” ve “fruit” ibareleriyle birlikte, farklı renklerdeki dikdörtgen zeminler üzerine konuşlandırılarak kullanıldığı; davacının “… COMDOS iLove NATURAL LATEX CONDOMS” görselli markasında, “…” ibaresi işarette geçen diğer kelime unsurlarından çok daha küçük puntolarda ve bir köşeye konuşlandırılarak kullanılmış olduğundan, bu markada “…” ibaresinin esas unsur olduğunu ve dahi ilk bakışta göze çarptığının söylenemeyeceği; ancak, davacının diğer markalarında “…” ibaresi, işaretlerde geçen, markasal hüviyette ayırt edici niteliği haiz tek unsur olarak kullanıldığından, davacının bu markalarında “…” ibaresinin esas unsur olduğu ve bu ibarenin baskınlığının, markalarda kullanılmış yan unsurlara rağmen belirgin olduğu;
Taraf markalarının birebir aynı olan “…” kelimesini esas unsur olarak ihtiva etmesi, markaların görsel açıdan birbirlerine benzer olmasına sebebiyet verdiği; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları; davacının “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilinde olduğu;
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da aynı sonucu verdiği; taraf markalarının esas unsuru olan kelimelerinin birebir aynı olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları fonetik açıdan yakınlaştırdığı;
Karşılaştırılan markaların anlamsal açıdan; taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin, Türkçe’de de bilinen ve yerleşik anlamı itibariyle, bu kelimenin markasal hüviyette kullanıldığını gören tüketicilerin zihninde ilk planda oluşan algı birebir aynıdır ve bu nedenle işaretler kavramsal açıdan da farklı olmadığı;
Karşılaştırılan işaretler arasında, davacının 2012/105985 sayılı ve “… COMDOS iLove NATURAL LATEX CONDOMS” görselli markası hariç, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan yakın bir benzerlik bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının markasının kapsamına giren 35. Sınıf altındaki toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetlerinin, dikkat/özen/seçicilik/bilinç açısından daha genel bir tüketici kesimine hitap ettiği;
Taraf markaları farklı sınıflara giren emtiaları kapsadığı; davacının markaları 10. Sınıfa giren bir kısım emtialar, davalının markası da bir kısım emtiaların 35. Sınıf altında perakende/toptan satışı hizmetleri için tescilli olduğu; bir mal sınıfı 35. Sınıf kapsamında perakendecilik hizmetine konu oluyorsa bu durumda benzerlik bulunduğu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği, zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” ancak; somut uyuşmazlıkta, davacının markalarının tescilli olduğu 10. Sınıfa giren emtialar, davalının markasının tescilli olduğu toptan/perakende satış hizmetlerinin kapsamından zaten çıkartıldığı; yani, davalının markası, 10. Sınıfa giren emtiaların perakende/toptan satışı hizmetlerini zaten kapsamadığı; hal böyle olunca, davalının markasının tescilli olduğu 35. Sınıftaki hizmetler ile davacının markalarının tescilli olduğu 10. Sınıftaki emtiaların benzerliğinden veya türdeşliğinden söz etmenin mümkün olmadığı; zira, bunların hiçbiri benzer alıcı çevresine hitap etmeyeceği, benzer ihtiyaçları gidermeyeceği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri çok farklı olduğu, dağıtım kanalları/satış sunuldukları yerler alakasız olduğu, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri hiç olmadığı ve benzer markaları bu farklı mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olmadığı, aralarında herhangi bir ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin de bulunmadığı;
Neticede, hükümsüzlük talepli dava açısından, davalının markasının kapsamında kalan hizmetlerin hiçbiri yönünden somut olayda emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olayda; hükümsüzlük talepli dava yönünden; davacının 2012/105985 sayılı markası haricinde, davasına mesnet aldığı markalar ile dava konusu edilen markada geçen işaret arasında, birebir aynı olan esas unsurları nedeniyle, görsel/fonetik/kavramsal açılardan benzerlik olduğu; ancak, davacının markalarının tescilli olduğu emtialar ile davalının markasının kapsamında kalan hizmetlerin aynı/benzer/türdeş emtia olarak nitelendirilemeyeceği, bu yüzden de söz konusu mal ve hizmetlerde “…”lu işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları ve her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünme ihtimallerinin olmadığı, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratmayacağı;
Dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış bulunan hizmetler açısından, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacının dava dosyasına sunduğu belge ve delillerden; davacının “…” markasının tanıtımına yapılan yatırımlar, bu markanın piyasa payı ve bilinirliği anlaşılamadığı, ayrıca; davacının “…” markasına dayalı olarak SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının davaya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluştuğunun ya da oluşma ihtimalinin bulunduğunun ispatlanmış olması gerektiği; davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimaline dair de dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, bu markanın “tanınmışlık”tan faydalanması mümkün olmadığı; davacının markasının tanınmışlığı koşulu sağlanmış olsaydı bile, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmesi gerektiği; bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argumanlarla ortaya konulması gerektiği, şöyle, ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olması gerektiği; tarafların birbirlerinden çok farklı sektörlerde faaliyet gösteriyor olması dahi, haklı sebeplerle ortaya konulamamış olan böyle bir “olasılığı” tek başına bertaraf edebilecek nitelikte görüldüğü;
Bu nedenle somut olayda, davacının markasının tanınmışlığı iddiasının dava konusu markanın hükmüne bir etkisinin olamayacağı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer.
Yerleşmiş içtihatlarda da açıkça dile getirildiği üzere ; KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla bu madde hükmü kapsamına “alan adları”nın da girdiği söylenebilecektir. SMK m. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına ve alan adlarına tanınan koruma, bunların fiilen kullanıldıkları faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları ve alan adları, markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Buna ilaveten, bir işaretin ticaret unvanı/alan adı altında SMK m. 6/6 hükmüne göre korunabilmesi için, bu işaretlerin, mutad kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı gerekir.
Davacının SMK m. 6/6 hükmüne esas aldığı “www.eroscondoms.com” şeklindeki alan adı, davalının tescil ettirdiği markasının içerisinde birebir yer almadığı, yani; hükümsüzlüğü talep edilen “…” markası, davacının alan adını içermediği, dolayısıyla; somut olayda davacının alan adının davalının markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve SMK m. 6/6 hükmü kapsamında davacının alan adından kaynaklanan korunması gereken bir hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Hukukumuzda “haksız rekabet” müessesesi de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ayrıca; TTK’nın 54. Maddesinin 2. Fıkrasında; “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” 55. Maddesinin 4. Fıkrasına göre de; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” örnek babından bir haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalının markasal bir kullanımı dava konusu edilmediği, sadece …sayılı markanın “haksız rekabet saikiyle tescil edildiği” ileri sürülmüştür. Haksız rekabetin tanımında geçen “aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlar”, SMK kapsamında, SMK m. 6/9 hükmündeki “kötü niyetli marka tescilleri” müessesesi ile örtüşmektedir.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Davalının “…” ibaresini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla hareket ettiği veya davacının markası ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava dosyasına herhangi bir somut delil sunulmamış olduğundan, tarafların faaliyet gösterdikleri sektörler farklı olduğundan ve dahi “…” markası davalı adına 29.09.2014 tarihinden muteber olmak üzere 2013/22398 sayı ile zaten tescilli olduğundan, dava konusu edilen markanın haksız rekabet saikiyle tescil edildiğinin ispat olunamadığı anlaşılmıştır.
Neticede, dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davalının gerçek hak sahipliği ve önceki tarihli tescilli markalarından doğan hak iddialarının dava konusu edilen …sayılı markanın hükmüne bir etkisinin olamayacağı, Davalının TÜRKPATENT nezdinde ileri sürdüğü kullanım ispatı talebine rağmen, davacının TÜRKPATENT işlem dosyasına, yasal süresi içerisinde, itirazlarına mesnet aldığı markalarını ciddi ve yoğun bir biçimde kullanıldığına dair yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil sunamamış olması nedeniyle, YİDK kararının iptali istemli dava açısından, davacının SMK m. 6/1 hükmüne dayalı bir koruma isteyemeyeceği, Hükümsüzlük talepli davada davalı tarafından kullanmama def’i ileri sürülmediğinden; karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, ancak davalının markasının kapsamında kalan emtialar açısından somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği şartının gerçekleşmediği, bu yüzden de karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, Hükümsüzlük talepli davada, davacının “tanınmış marka”, “alan adından kaynaklanan hak” ve “haksız rekabet” iddialarının davalının …sayılı markasının hükmüne bir etkisinin olamayacağı, YİDK kararının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı şahsın, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır