Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/313 E. 2022/298 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/313
KARAR NO : 2022/298

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ :Av. … …
DAVALI : 1…
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av. … ….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 15/11/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka …. Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, ….’nin en büyük gıda firmalarından biri olduğunu, dava konusu 35. sınıfta ilan edilen…. sayılı “… Çulcuoğlu” markasının müvekkilinin önceki tarihli … markalarına iltibas düzeyinde benzeyen ve birebir ürünleri kapsayan, bu suretle karıştırılma ihtimali arz eden bir başvuru olduğunu, gıda emtialarında ortalama tüketicilerin dikkat ve özen algısının diğer emtialara oranla oldukça düşük olduğunu, zira gıda emtiaları günlük tüketime konu, diğer emtialara oranla oldukça ucuz ve dolayısıyla ortalama tüketicilerin marka üzerinde çok da uzun değerlendirme yapmadan alış veriş yaptığı emtialar olduğunu, dolayısıyla dava konusu markanın tescil istediği 30. Sınıftaki gıda emtialarında iltibas riskinin çok daha yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tescil edilen sınıflarda güçlü bir marka olması, müvekkilinin söz konusu markayı yıllarca kullanarak ayırt edicilik gücünü arttırmış olmasının da başlı başına iltibası arttırıcı nitelikte olduğunu, müvekkilinin, yaklaşık 40 yıldır gıda sektöründe faaliyet gösteren ve söz konusu sektörde uzun yıllardır kullanmakta olduğu …. ve … ibareli markalarıyla tanınmış olan bir firma olduğunu, bu markaların da SMK 6/3 uyarınca gerçek hak sahibi olduğunu, somut olayda davaya konu … markasının orta seviyede dikkat düzeyine sahip bir tüketici hafızasında müvekkiline ait tanınmış seri … marka ailesinin yeni bir parçası olduğu imajını uyandıracağını, zira davaya konu markanın “…” ibaresi dışından hiçbir ayırt edici unsur içermediğini, müvekkilinin … markasını yurt dışında da korumak ve taklitleriyle mücadele etmek amacıyla … markasını 125’e yakın ülkede koruma altına almış olduğunu, davaya konu markanın müvekkiline ait bin bir emek, özveri ve masraf ile oluşturulan … markasının tanınmışlığından yararlanmak sebebiyle oluşturulmuş olduğunu, davalının müvekkiline ait markanın itibarından yararlanarak haksız kazanç elde edeceğini, ayrıca müvekkilinin davalı marka sahibinin bu marka altında sunacağı ürün ve hizmetlerin kalitesini denetleme ya da müdahale etme imkânının bulunmadığını, davaya konu marka kapsamında hizmetlerin sunumu sebebiyle de, müvekkiline ait … ibareli markasının itibarına ciddi zararlar verilebileceğini, müvekkiline ait … markasının bugün davalı sahibi yarın başka bir üçüncü kişi tarafından kullanılmasının, bu markayı müvekkiline ait olmaktan çıkaracağını ve markanın sahip olduğu ayırt ediciliğini zedeleyeceğini, müvekkilinin dayanak markasına ayırt edilemeyecek ölçüde benzeyen, ilintili ve benzer hizmetler için tescil edilmek istenen, açıkça kötü niyet arz eden itiraza konu başvurunun, SMK 6/9 kapsamında, kötü niyet sebebiyle tümden reddedilmesi gerektiğin ifade ederek,…. sayılı kararının iptaline, dava konusu …sayılı “… çulcuoğlu” ibareli markanın dava sonuçlanıncaya kadar tescil edilmesi durumunda, ayrıca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu “… ….” ibareli başvuru markası ile davacının itiraz markalarının, genel görünümleri ve bir bütün olarak bakıldığında bıraktıkları intiba, karıştırılacak şekilde benzer olmadıklarını, dava konusu markayı okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkânı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait marka/markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, bu itibarla, söz konusu markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, başvuru kapsamında kalan mallar ya da benzerleri için ihtilafa konu markanın ya da benzerinin dava konusu markanın başvuru tarihinden önce davacı tarafından marka olarak ciddi biçimde kullanıldığını gösterir nitelikte yeterli bilgi ve belgeye rastlanmamış olduğunu, markalar benzer olmamakla birlikte, dava konusu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmamış olduğunu, davacı taraf, kötüniyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden, bu husustaki iddiaya itibar etmenin mümkün olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle….’nin… nezdinde markasını ….sayı ile 30, 43 sayılı emtialarda tescil ettirmiş hak sahibi olduğunu, “…. markası ile “…” markası arasında iltibas düzeyinde benzerlik bulunmadığını, halk nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davalı şirketin Şanlıurfa ilinde kebap yiyecek içecek sağlanması hizmetinde faaliyet gösteren bir restaurant işletmecisi olduğunu, davacı tarafın ise İstanbul ilinde faaliyet gösterdiğini, marka hükümsüzlüğünün uyuşmazlıkta söz konusu koşulların hiçbirinin oluşmadığını, müvekkili şirketinin uzun yıllardır Şanlıurfa’da tanınan ve bilinen bir marka olduğunu, davalı adına tescilli markaların 6769 sayılı SMK m.6/1 ve m.6/3 fıkraları gereğince hükümsüzlüğü koşullarının dava dosyasında mevcut olmadığı gibi markalarının kötüniyet gerekçesi ile hükümsüz kılınması koşullarının da mevcut olmadığını, markaların faaliyet sahalarının farklı olduğunu, iltibas düzeyinde benzeyen ve bire bir ürünleri kapsayan halk nezdinde karıştırılma ihtimali arz eden bir benzerlik bulunmadığını, mal kapsamlarının farklı olduğunu, hükümsüzlük veya iptalini gerektirir yasada belirtilen yasal koşulların hiçbirinin oluşmamış olduğunu, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Taraf Markaları Arasında Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Yönünden Değerlendirme
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmüne amir olduğu,
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi anlamında benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliği olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçildiği, eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verileceği,
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken,
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
* Çağrıştırma,
* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman kriterleri ele alınması gerektiği,
Yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere; bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığı müşterisi hafızasında bıraktığı imaja göre belirleneceği, bir marka, hizmet veya malın, diğer bir marka, hizmet veya malla karşılaştırılarak benzerliği tespit edilirken marka, mal veya hizmete bütünsel bir açıdan yaklaşılmalı ve müşterileri nezdinde bıraktıkları izlenim dikkate alınması gerektiği,
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlandığı, sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali olduğu, dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği,
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise Türk Hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olması gerektiği, bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılması gerektiği, dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği, yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılması gerektiği, benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesi olduğu,
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakılacağı,
Emtiaların Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki hizmetlerin tamamının davacı markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı,
Taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 35. sınıftaki 29. 30. ve 32. sınıftaki ürünlerin satışına özgülenmiş hizmetlerin genel olarak yiyecek ve içecek ürünlerinin hitap ettiği nihai tüketici kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesi açısından somut olaya bakıldığında; bu emtiaların hepsi, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani görece olarak ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerdendir ve hitap ettikleri tüketicilerin markaları aynı anda incelemeye tabi tutmaması, küçük ayrıntıları da dikkatli biçimde incelememesi, sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında kalan ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışması nitelikleri de gözetildiğinde, bu emtiaların hitap ettiği hedef kitlenin, bu gıda ürünlerini ve gıdayla ilgili hizmetleri satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen/bilinç seviyesinin ortalama/makul düzeyde olduğu,
Marka İşaretlerinin Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, yukarıda da değinildiği üzere, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gerektiği, global değerlendirme gereği, markaların unsurları bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacağı, bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel olmadığı, dolayısıyla aslolan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılması gerektiği,
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemesi gerektiği, markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsur olduğu, markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardan olduğu, markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edileceği,
Dava konusu “şekil” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, siyah renkte, büyük, kalın harflerle “…” ibaresi ile bu ibarenin hemen altında daha küçük puntolarla …ibaresinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası olduğu, dava konusu markanın esas unsurunun tüketici tarafından “…” veya bütüncül olarak “…. ibareleri olarak algılanabileceği
Davacı markaları, büyük, kalın siyah harflerle “…” ibaresinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası olduğu, söz konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu,
Markalar işitsel olarak incelendiğinde, dava konusu markanın …” olarak, davacı markanın esas unsurlarının ise …” olarak hecelendiği ve telaffuz edildiği,
Dava konusu marka ile davacının markaları, marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, dava konusu markanın üç harfli ile davacı markalarının esas unsurlarının dört harfli olduğu ve her ne kadar dava konusu markada yer alan “…” ibaresi, davacı markalarının son üç harfinde aynen yer alsa da, “…” ile “…” ibaresinin kısa ibareler olması nedeniyle kısa işaretlerde küçük farklılıkların farklı bir genel izlenime yol açabileceği, özellikle davacı markasının ilk harfinin farklı olmasının işitsel, görsel ve kavramsal olarak markaları oldukça farklılaştırdığı, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel, görsel ve kavramsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, markalardaki tek harf değişikliğinin iltibasa yol açacağı iddia edilse de, bu hususun her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta tek harf değişikliğinin görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu “…” ibaresini içeren markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı, dava konusu markada yer alan ….” ibaresinin de varlığının markalar arsındaki farklılığı arttıracağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunmadığı,
Karıştırılma İhtimali Bakımından Ara Değerlendirme,
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan hizmetler redde gerekçe markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı,
Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme,
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/3 bendinde “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” düzenlemesine yer verildiği,
Burada kastedilen marka tesciline konu edilmeksizin ve fakat markasal bir etki doğuracak mahiyette ve yeterlilikte, ticaret hayatında kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretler olduğu,
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nisbi ret nedenine konu teşkil eden bu durum, işaretin, itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işarete ayırt edici nitelik kazandırılmış olması olduğu, yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesinde belli oranda kullanan ile anılmaya başlamış ve ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescilin engellenmesi mümkün olduğu, ancak tescilin engellenebilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması ve hakkın sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyor olması gerektiği,
Ancak tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek olmadığı, başka bir ifadeyle 6/3 maddesi anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılması gerektiği, ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile 6769 s. SMK m.6/5 kapsamındaki tanınmışlık olgusu ile karıştırılmaması gerektiği, ilk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılacağı, Bir diğer ifadeyle, 6769 sayılı SMK m.6/3 kapsamında, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli olduğu,
ATAD huzurunda görülen bir uyuşmazlıkta, önceye dayalı hak istisnasını mesnet göstermek suretiyle 40/94 sayılı Marka Tüzüğü 8/4 m. uyarınca sonradan bir hak ileri sürebilmek için;
• Hak iddia edilen işaretin ticaret sırasında kullanılmış olması,
• Yerel coğrafi bölgeden daha geniş bir coğrafik alanda işaretin kullanılması,
• İşaret sahibinin, bu işaretin başkalarınca kullanılmasını önleyebilecek ölçüde (iç hukukların sağladığı boyutta mesela; işaretin bilinir hale getirilmesi / tanıtılması gibi) hak sahibi olması,
• İşaret üzerindeki hakkın, karşı çıkılan markanın başvuru tarihinden önceki bir zaman diliminde elde edilmiş olması, şartların hep birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği,
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetlerle sınırlı olacağı, aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacağı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı yukarıda detaylıca anlatılmış, ayrıca davacı tarafından dava konusu ibare olan “…” ibaresini Türkiye’de uzun süredir dava konusu hizmetler bakımından kullanıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı görülmüş, dolayısıyla davacının dava konusu marka üzerinde dava konusu hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanımının bulunmadığı,
Tanınmışlık İddiaları Bakımından İnceleme,
6769 sayılı SMK’nın 6/4 maddesinde “…özleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.” ve 6/5 maddesinde “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önce yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı veya benzer markanın başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” denildiği,
6769 s. SMK’nın 6. maddesinde “tanınmış marka”lara yer vererek onların diğer markalara göre daha yoğun korunmalarının koşullarını oluşturduğu, madde bu korumayı SMK md. 6/4 ve 5 olmak üzere iki ayrı fıkrada düzenlediği, belirtilmelidir ki, SMK md. 6/4’de Paris Sözleşmesi kapsamında bir markanın aynı veya benzer olması ve ayrıca mal/hizmetlerin de aynı/benzer olması şartı aranırken, md. 6/5’te Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşan markalar için mal/hizmet sınıflarının aynı/benzer ya da benzer olmasına bakılmayacağı ifade edildiği ve bu bağlamda SMK md. 6/5’in koruma kapsamı, hükümde anılan hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda daha geniş tutulduğu, bununla birlikte, md. 6/5 hükmünden yararlanabilmek için Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşmış markanın tescil edilmesi şartı aranırken, SMK md. 6/4 hükmünden yararlanacak olan Paris Sözleşmesi kapsamında Türkiye’de tanınmış markanın tescil edilme şartı aranmadığı,
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edildiği, bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali arandığı,
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edildiği, genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulandığı, markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerektiği,
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması mümkün olmadığı, ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edileceği, ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu,
Davacı, tanınmışlık iddiası sebebi ile davalının, kendisine ait markalarının itibarının zarar göreceğini, davalının müvekkiline ait markanın itibarından yararlanarak haksız kazanç elde edeceğini belirttiği,
Davacı markalarının… tanınmış marka sicilinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiş ancak dosya kapsamında yer alan faturalar, ulusal ve yerel gazete haberleri ve tanıtım ve reklam görsellerinin incelenmesi neticesinde, somut olayda davacıya ait “…” ibareli markasının davacının sitesinde de ifade edildiği üzere kısa sürede hazırlanabilen noodle kategorisinde yer alan “kıvırcık erişte” bakımından ülkemizde bilinirliğinin bulunduğu,
Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olması gerektiği, yukarıdaki bölümlerde bahsedildiği gibi, somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Öte yandan, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunması şartının sağlanması gerektiği ancak bu şartın gerçekleşmediği, bu şart gerçekleşse dahi dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, davalı başvurusunun davacıya ait “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı,
Kötü Niyet İddiaları Bakımından Değerlendirme,
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedileceği, tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli olduğu, buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmadığı, zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün olmadığı, ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabileceği,
Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabileceği,
Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerektiği, doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebileceği,
Davalının, davacının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmadığından kötü niyet iddialarının yerinde olmadığı,
Dava konusu markanın kapsamında yer alan hizmetlerin tamamının redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının ispatlanamadığı,
Davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığı,
… Sayılı…. Kararı’nın yerinde olduğu, sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı….in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı…. vekillerinin yüzlerine karşı diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29.09.2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı