Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/306 E. 2022/83 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/306
KARAR NO : 2022/83

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … -…
DAVALI :…
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI :…
DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Ref’i, Hükümsüzlük ve Terkin
DAVA TARİHİ : 25/06/2018
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka Hakkına Tecavüzün Ref’i, Hükümsüzlük ve Terkin istemli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin… tescil numaralı “Lezzetin en saf hali …” markasının sicilden terkinine ve …tescil başvurusuna istinaden “… lezzetin en saf hali” markasının tescil talebinin reddine, müvekkilinin markasına tecavüz edecek şekilde kullanımlarına son verilmesi talepli olduğunu, müvekkilinin 2015 yılından bu yana bahse konu şekilde işletmekte olduğu mekanını tüm Akdeniz Bölgesi’nde tanınmış hale getirdiğini, müvekkili tarafından bahse konu kafenin kurulmasının akabinde gerek satmış olduğu dünya çapındaki çeşitli markaların ürünleri ile gerekse sunmuş olduğu dünya çapındaki lezzetler ile bölgedeki tüm mekanlardan kendisini ayrıştırarak tanınırlığını oluşturduğunu, bununla birlikte müvekkilinin yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden de anlaşılacağı üzere gerek bu mekanda gerek çeşitli il ve ilçelerdeki katıldığı ve gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk ve diğer etkinlikler ile kendisini ve kullanmakta olduğu markasını tanınmış hale getirdiğini, hali hazırda bölgede bulunan tüm kafe ve barların müvekkilinin temin ettiği ürünleri talep ettiğini, müvekkilinin sunduğu hizmetlere benzer hizmetler sunmaya çalıştığını, aradan geçen süre içerisinde de müvekkilinin bölgenin en ünlü mekanları arasına gelerek ülkemizde gezginlerin ve farklı bir mekan arayanların alternatifi bir mekan haline geldiğini ve tanındığını, 2018 yılının Mart Ayında davalı tarafından “…” markası ile bir kafe açılmakta olduğu bilgisinin müvekkiline iletildiğini, müvekkilinin Antalya’dan Gaziantep’e kadar ulaşmış mevcut bir müşteri portföyü bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin Mersin’de ikamet eden müşterilerinin davalı tarafından “… lezzetin en saf hali” adıyla bir mekan açmaya hazırlandığını, mekanın inşaat sırasında inşaat alanının dış cephesine asılan reklamlardan görmeleri üzerine müvekkilini telefon ile arayarak şube açıp açmadığını sorduklarını, bahse konu telefonların artması üzerine konu ile ilgili araştırma yapıldığında davalı tarafından… tescil numaralı “… lezzetin en saf hali” markasına bir tescil başvurusu yaptığının tespit edildiğini,
Müvekkili tarafından bu hususun tespit edilmesinin akabinde davalı yana Beşiktaş …. noterliğinin 26 Mart 2018 tarihli ihtarnamesi ile müvekkilinin markasına tecavüz edecek ve haksız rekabet oluşturacak şekildeki marka kullanımının derhal durdurulmasının ihtar edildiğini, ancak davalı yan tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini ve haksız kullanıma da son verilmemiş olduğunu, bununla birlikte, davalı yan tarafından tescil başvurusunda bulunulan markasının yanında …başvuru numarası ile “… lezzetin en saf hali” adlı ikinci bir tescil başvurusunda bulunduğunun tespit edildiğini, mevcut mevzuat gereğince müvekkilinin markası tescilsiz dahi olsa müvekkili tarafından bahse konu markanın bölgede tanınmış hale geldiğini, zira müvekkilinin 2015 yılından bu yana bahse konu marka ile faaliyetini sürdürdüğünü, işbu marka ile müvekkilinin bölgedeki tüm mekanlardan ayrıldığını, müvekkilinin belirtmiş olduğu marka ile işletmekte olduğu mekanda gerek yapmış olduğu etkinlikler gerek müşterilerine sunmuş olduğu dünya çapındaki ürün ve lezzetler ile tanınmış hale geldiğini, zira halihazırda İstanbul’daki en büyük ve en tanınmış mekanlarda bile satılmayan bir çok ürünün müvekkiline ait mekanda satıldığının herkesçe bilindiğini, buna ek olarak müvekkili o denli tanınmıştır ki davalı mekanının “etiketlenme” şeklinde tabir edilen mekanın adının ve konumunun Google’a ait android uygulamaları ve haritalarında işaretlenmesi talebinde bulunulmasının ardından Google Türkiye yetkililerinin müvekkili ile iletişime geçtiğini, müvekkiline bahse konu mekanın kendisinin bir şubesi olup olmadığı, bahse konu isimle etiketlemenin yapılmasının onaylanıp onaylanmadığının sorulduğunu, müvekkilinin bahse konu etiketleme işlemine muvafakat etmeyerek gerekli tüm şikayetlerini gerçekleştirdiğini,
Bununla birlikte müvekkilinin hali hazırda Instagram adlı sosyal medya hesabında Türkiye’nin dört bir yanından binlerce kişi tarafından takip edildiğini, müvekkilinin mekanının bahse konu tanınmışlığı nedeni ile Türkiye’nin en önemli gezginlerinin müvekkilinin mekanını ziyaret ettiğini, son olarak Türkiye’nin en önemli gezginleri arasında yer alan gerek sosyal medya gerek yazılı ve görsel medyada on binlerce takipçisi bulunan ve gezgin çift olarak tanınan … çiftinin 2017 Ekim Ayında müvekkilinin mekanını ziyaret ettiğini, konuya ilişkin Instagram sayfasında paylaşılan görüntü ve yazının dilekçe ekinde yer aldığını,
• Ayrıca müvekkilinin her yıl özellikle çocuk bayramında ve Cumhuriyet Bayramı’nda birçok etkinlikler düzenlediğini,
• Davalı tarafından oluşturulan markanın kötü niyetli bir marka olup müvekkilinin markasına tecavüz kapsamında olduğunun açık olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarının da müvekkili tarafından oluşturulan markanın koruma kapsamında olduğunu belirtmekte olup bahse konu markanın müvekkili tarafından uzun yıllardır kullanılması ve tanınmış hale getirilmesi nedeniyle tescil edilen markanın iptali ile markanın kullanımının durdurulmasına karar verilmesinin gerektiğini, Yargıtay içtihatında görüleceği üzere bir markanın tanınmış olma şartı bile bulunmadan yalnızca daha eski kullanımı olması nedeniyle tescilli markanın iptaline karar verilmiş olduğunu, müvekkili tarafından oluşturulan ve hali hazırda kullanılmakta olan markanın ise hem davalı tarafından tescil talebinde bulunulan markadan çok daha eski bir marka olduğunu hem de halihazırda bölgede tanınmış marka niteliğini haiz olduğunu, işbu sebeple tescilin iptal edilmesi gerektiğinin açık olduğunu ifade ederek;
Zararların tazminine dair her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun… başvuru no’lu “…” markasına ilişkin tescilin iptaline, markanın sicilden terkininne, …başvuru numaralı “… Lezzetin En Saf Hali” markasına ilişkin yapılan başvurunun reddine,
Davalı “…İNŞAAT GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ.”nin bahse konu markaları kullanımının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle ; 2017/109275 ve …sayılı “… lezzetin en saf hali” markanın 11.12.2017 tarih ve 290, 27.05.2018 tarih ve 301 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanmış olduğunu, davacı tarafından ne yayın aşamasında ne de YİDK nezdinde herhangi bir itiraz bulunmadığını, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından Türkpatent kararlarının hukuk evreninde varlık kazanmasına karşın etkili ve kesin olmadığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda bu kararlar aleyhine idari başvuru yolunun öngörülmüş olduğunu, Kurum kararlarının itiraz yoluyla yeniden incelenmesi yetkisinin 5000 Sayılı Kanun’un 10. ve 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince YİDK’ya ait olduğunu, Markalar Dairesi kararlarının kesinleşmesi için idari başvuru yolunun tüketilmesi gerektiğini, idari başvuru yolu süresinin kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay olarak belirlenmiş olduğunu, bu sürenin hak düşümü süresi olup kendiliğinden dikkate alındığını, bu iki aylık süre zarfında Markalar Dairesi Başkanlığı’nın almış olduğu Türkpatent kararına karşı kararlarla ilgili işlemlere taraf olanlar veya zarar gören kişilerin itiraz yoluna başvurabileceğini, bu süre zarfında başvuru yapılmadığı takdirde Markalar dairesi Başkanlığı’nın almış olduğu Türkpatent kararının kesinleştiğini,
Markalar Dairesi Başkanlığı’nın Türkpatent kararı niteliğindeki kararlarının, iki aylık itiraz süresi içinde etkili ve kesin karar niteliğinde olmadığını, itiraz süresi içinde kararların geçerliliğinin askıda olduğunu, bu nedenle, itiraz süresi içindeki Türkpatent kararının uygulanabilir nitelikte bir idari karar olmadığını, itiraz süresi içinde Türkpatent kararına itiraz edilmediği takdirde kesin ve etkili idari kararın niteliğine büründüğünü, uygulanabilmesinin önünde bir engel kalmadığını, Kurum kararlarından zarar gören kişilerin, kararın bildiriminden sonraki iki ay içerisinde bu kararlar aleyhine YİDK nezdinde itirazda bulunabileceğini, ancak marka başvurusuna karşı davacının yapmış olduğu bir itiraz söz konusu olmadığından davanın esasına girilmeden reddi gerektiğini, itiraz süresi içinde Türkpatent kararına itiraz edilmediği takdirde kesin ve etkili karar niteliğine büründüğünü, iki aylık süre hak düşürücü süre niteliğinde olup süre geçtikten sonra dava açılamayacağını, sürenin niteliği dolayısıyla davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığının hakim tarafından re’sen gözetileceğini, Türkpatent kararı ile ilgili olarak idari başvuru yolu tüketilmeliğinden süre aşımı ile kesinleşen Türkpatent kararı aleyhine artık yargı yoluna da başvurulamayacağını, bu itiraz süresinin hak düşürücü süre olarak kabul edilmesinin mantıksal sonucu olduğunu, sürenin geçirilmesinin hem itiraz yoluna başvurma olanağını hem de Türkpatent kararı aleyhine dava açma olanağını ortadan kaldırdığını, idari başvuru süresi geçirildikten sonra dava açılması halinde davanın mahkemece reddedileceğini,
2017/109275 Sayılı marka başvurusunu idari başvuru yolu tüketilmediğinden, …sayılı marka başvurusuna ise marka henüz yayın aşamasında olduğundan ve itiraz süresi dolmadığından ve ortada dava konusu olabilecek bir karar olmadığından davanın reddi gerektiğini ifade etmiştir.
Davalı MERSİN KONAK İNŞAAT GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ.’nin herhangi bir savunmada bulunmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce ,
1-İdari başvuru yolu tüketilmediğinden, TÜRKPATENT YİDK yönünden açılan davanın reddine,
2-Davaya konu …sayılı marka tescil edilmediğinden başvurunun reddi talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafça davalının kullanımları ispat edilemediğinden markanın kullanılmasının durdurulması talebinin reddine yönelik karar verilmiştir.
Anılan kararın davacı vekilince istinaf edildiği,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi E.2019/1306, K.2021/498 sayılı ilamıyla mahkememiz kararını
“6100 sayılı HMK’nun 33. maddesi uyarınca olayları açıklamak taraflara hukuki nitelendirme ise hakime ait bulunmaktadır. Öte yandan aynı Kanun’un 31. maddesi uyarınca da hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Somut olayda da, davacı tarafça tescilsiz marka kullanımı nedeniyle “…” ibaresi üzerinde hak sahibi oldukları belirtilerek davalı Şirket adına tescilli… sayılı markanın tescilinin iptali ve sicilden terkini talep edildiğine göre talebin hükümsüzlük istemini içerdiğinin kabulü gerekmektedir. Zira, açıkça marka tescilinin iptali istenilmiş olup, bu talebin hukuki niteliğinin markanın hükümsüzlüğü olduğu açıktır. Bir an için bu konuda belirsizlik olduğunun kabulü halinde ise mahkemece yukarıda anılan HMK’nın 31. maddesi uyarınca davacıya açıklama yaptırılması gerekirdi. Öte yandan, kabule göre de… sayılı markaya ilişkin talep yönünden yalnızca davalı TÜRKPATENT yönünden hüküm kurulmuş, davalı Şirket yönünden ise bu markaya ilişkin olarak olumlu-olumsuz herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Oysa HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Belirtildiği üzere mahkemece ise… sayılı marka yönünden davalı Şirket hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığından, anılan hüküm ihlal edilmiştir.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının hükümsüzlük talebi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi… sayılı markaya ilişkin olarak davalı Şirket hakkında açılan dava hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamış ve davalı Şirket hakkında bir hüküm kurulmamıştır. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davacının belirtilen iddiaları üzerinde durulup sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesi kararının” kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeni esasa kaydedilmiş ve yapılan yargılamada,
2017/109275 sayılı marka başvurusu bakımıdan idari başvuru yolunu tüketilip tüketilmediği bakımından değerlendirme yapıldığında;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Knunu’nun “Yayıma itiraz” başlığı altındaki 18. Madde
“(1)Bültende yayımlanmış bir marka başvurusunun, 5 inci veya 6 ncı maddelere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayımından itibaren iki ay içinde yapılır.
(2) İtiraz, yazılı ve gerekçeli olarak Kuruma yapılır. İtiraz gerekçelerinin birinci fıkrada belirtilen süre içinde sunulmaması hâlinde itiraz yapılmamış sayılır. İtirazın incelenmesi için itiraz süresi içinde ücretin ödenmesi ve aynı süre içinde ücretin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması zorunludur.” hükümlerine amirdir.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında yapılan incelemede, davacı adına… sayılı ve “… lezzetin en saf hali şekil” ibareli marka başvurusunun 12.12.2017 tarihinde Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı, itiraz süresi olan iki aylık süre içinde davacı tarafından yayıma herhangi itirazda bulunulmadığı ve başvurunun 02.04.2018 tarihinde tescil edildiği,
Sonuç olarak, davacının, davalıya ait… sayı ile tescilli marka bakımından idari başvuru yolunu tüketmediği dolayısıyla somut olayda Türk Patent ve Marka Kurumu kararı aleyhine artık yargı yoluna da başvurulamayacağı,
2017/109275 sayılı marka yönünden hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı bakımından değerlendirme:
Dava konusu uyuşmazlık 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. Maddesi “(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” hükmü kapsamında 6. Madde 3. fıkrası “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” hükmüne göre değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
Tescil ilkesi mutlak olarak uygulanmamakta ilkeye bazı istisnalar getirilmiş bulunmaktadır. İstisna ile kastedilen tescil işlemi olmaksızın herhangi bir işaretin veya markanın herhangi bir şekilde korunmasıdır. Bu istisnalardan biri tescilsiz marka ile ticaret sırasında kullanılan tescilsiz işaretin sahibinin, bazı şartların varlığı ile 6769 sayılı Kanun’un 6/3 maddesine göre tescile itiraz edebilmesi ve 25/1’e göre hükümsüzlük davası açabilmesidir. Tescil ilkesi kural olmakla birlikte mutlak değildir. Kanun tescilsiz markaların ve işaretlerin sahiplerine başkasının bu marka veya işaretlerin aynı veya benzeri olan işaretleri tescil ettirmek istemesi halinde itiraz hakkı tanımış, yani bu hali de nispi ret sebeplerinden biri olarak görmüştür..
Davacının dava konusu uyuşmazlıkta gerekçe olarak gösterdiği “…” işletme adını marka olarak kullanıp kullanmadığı incelenmiştir.
Bir işaretin hangi amaçlı kullanıldığı ilgili tüketici kesiminin algısına göre belirlenir. Şayet ortalama tüketici, işareti, bir tacirin ticarette kullandığı bir işaret olarak algılıyor, o işareti tacirin kökenine ve/veya ürünün ismine vb. yönelik bilgi amaçlı bir işaret olarak görüyorsa markasal bir kullanımdan söz edilmeyecektir. Herhangi bir işaretin, marka olarak kullanılması “markasal kullanım” olarak adlandırılır. Bir işaretin marka olarak kullanılıp kullanılmadığı ise, ilgili tüketicinin algısına göre belirlenmelidir. Şayet ortalama tüketici, o işareti bir mal veya ürünün markası olarak algılıyor, işarette, malın veya hizmetin kökenine ilişkin işaret görüyorsa markasal bir kullanımdan söz edilecektir. Markasal kullanımdan söz edebilmek için kullanımın ürünler üzerinde olması zorunlu değildir. İlanlarda, kataloglarda, ticari belgelerde, ürünle bağlantılı olarak markasal etki doğuracak şekildeki tüm kullanımlar markasal kullanım oluşturur. (Prof. Dr. Mehmet Emin BİLGE, Marka ve Ticaret Unvanı Arasında İltibas 28 Kasım 2014 tarihli I. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu” Tebliğ).
Dava konusu uyuşmazlıka da olduğu gibi, markasal – işletme adı olarak kullanım ayırımının “hizmetler” için de yapılıp yapılamayacağı üzerinde durulması gereken bir konudur. Hizmet sunumlarında, tüketicinin tacirle daha yakın bir ilişki içerisine girmesi, hizmetlerin çoğunlukla bizzat tacirin işletmesi içerisinde sunulması, hizmetlerde markalanacak bir ürün olmayıp, markanın işletme tabelası olarak kullanımı dikkate alındığında, hizmetlerde marka ve işletme adı ayırımı yapmanın çok daha zor olacağı açıktır. Ancak bu durum, bu ayırımın hiçbir şekilde yapılamayacağı, işletme adı ve markanın mutlaka karıştırılacağı anlamına da gelmez. Hizmet işletme adlarında, markasal etkiye çok daha kolay karar verilebilecektir. Özellikle hastane, otel, lokanta, mağazacılık gibi hizmetlerde, unvansal kullanımlar da markasal etki doğuracaktır.
Davacı tarafından dosyaya sunulan delillerin incelenmesi neticesinde,
• Davacı … adına Hatay Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüğü tarafından 08.04.2016 tarihinde verilen Esnaf ve Sanatkar Sicil Tasdiknamesi’nde işyeri unvanının “…” olduğu, faaliyet alanları arasında “çay ocakları, kıraathaneler, kahvehaneler, kafeler, meyve suyu salonları ve çay bahçelerinde içecek sunum faaliyeti” bulunduğu,
• Davacı … adına 18.05.2016 tarihli Defne Belediye Başkanlığı Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı’nda işyeri unvanının “…” olduğu,
• Davacı … adına 28.03.2018 tarihli Defne Belediye Başkanlığı Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı’nda işyeri unvanının “…” olduğu,
• Davacının “…” unvanlı işyeri ile ilgili bazı haberlerin yerel basında yer aldığı tespit edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davacının kendisine ait işletmesinde “…” ibaresini işletme adı olarak kullanmasının yanında “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” için markasal olarak kullandığı, söz konusu “…” ibaresi ile dava konusu 2017 109375 sayılı “… lezzetin en saf hali şekil” ibareli marka arasında marka işaretleri bakımından ayniyete yakın benzerlik bulunduğu, davacının “…” ibaresini markasal olarak kullandığı “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.”nin dava konusu 2017 109375 sayılı ve “… lezzetin en saf hali şekil” ibareli markanın kapsamında aynen yer aldığı dolayısıyla aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, dolayısıyla 2017/109275 sayılı markanın tescil kapsamındaki tüm emtialar bakımından hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu,
…sayılı marka başvurusu yönünden markanın dava tarihi itibariyle yayın aşamasında olup olmadığı, dolayısıyla dava açma şartlarının oluşup oluşmadığı bakımından değerlendirme;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Knunu’nun “Yayıma itiraz” başlığı altındaki 18. Madde
“(1)Bültende yayımlanmış bir marka başvurusunun, 5 inci veya 6 ncı maddelere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayımından itibaren iki ay içinde yapılır.”hükmüne amirdir.
Öte yandan, markanın hükümsüzlüğü davasının açılabilmesi için hükümsüzlüğü iddia edilen markanın kanuni usul ve kurallara uygun olarak tescil edilmiş olması gerekir. Tescil edilmemiş bir marka, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun sağladığı marka koruması altında olmayacağından “markanın hükümsüzlüğü” müessesine konu olamaz.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında yapılan incelemede, davacı adına …sayılı ve “……şekil” ibareli marka başvurusunun 28/05/2018 tarihinde Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı, itiraz süresi olan iki aylık süre içinde davacı tarafından yayıma herhangi itirazda bulunulmadığı, ayrıca dava tarihi olan 25/06/2018 tarihi itibariyle de söz konusu başvurunun hala yayın aşamasında olduğu,
Dava tarihi itibariyle davalıya ait …sayılı marka başvurusunun yayın aşamasında olduğu, dolayısıyla söz konusu marka bakımından dava açma şartlarının oluşmadığı,
Davacı davalının kullanımlarının durdurulmasını talep etmiş ise de davalının kullanımına ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmadığı,
Neticede dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda;
Davacının, davalıya ait… sayı ile tescilli markası Türk Patent ve Marka Kurumuna karşı dava açılmasının ön şartı olan idari başvuru yolunu tüketmediği,
Dava tarihi itibariyle davalıya ait …sayılı marka başvurusu yayın aşamasında olduğundan dolayısıyla dava şartı oluşmadığı,
Davaya konu… sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlük koşullarının oluştuğu sonuçlarına varıldığından aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :
Davanın Kısmen Kabulüne,
1-2017/109275 sayı ile davalı adına tescilli marka hakkında TÜRKPATENT kurumuna açılan davanın idari başvuru yolu tüketilmediğinden reddine,
2-Dava tarihi itibariyle davalıya ait …sayılı marka başvurusu yayın aşamasında olduğundan dolayısıyla dava şartı oluşmadığından TÜRKPATENT kurumu hakkında açılan davanın reddine, hükümsüzlük konusunda açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davaya konu… sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
5-Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 35,90.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 44,80.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı kuruma verilmesine,
7-Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-Diğer davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şirketin vekil veya temsilcisinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10.03.2022

Katip Hakim…
e-imzalıdır. e-imzalıdır.