Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/299 E. 2022/169 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/299 Esas – 2022/169
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/299
Karar No : 2022/169

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 05/11/2021
Karar Tarihi : 18/05/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 18/05/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; … ve … ibareli seri markalar ile davaya konu marka yan yana getirildiğinde; davaya konu … markasının kaçınılmaz olarak tüketici nezdinde karıştırılarak iltibasa yol açacağını, davaya konu markanın tescili halinde, tanınmış marka olan … markasından haksız yarar sağlanması, marka itibarının ve/veya ayırt edici karakterinin zedelenmesi riskinin mevcut olduğunu, müvekkilinin ticari itibarından yararlanacak olan marka başvurusunun kötüniyetle yapılmış bir marka başvurusu olduğunu, dava konusu marka başvurusunun reddine karar verilmesinin gerektiğini ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 07/09/2021 tarih ve… … sayılı “…” ibareli marka tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; dava konusu markanın görsel, işitsel, anlamsal ve biçimsel yönden tüketici gözünde bütünü itibariyle bıraktığı etkinin davacı mesnet markalar ile benzememesi, tüketici nezdinde yer alan algının farklı olacak olması ve markaların kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı veya benzer olmaması nedeniyle markalar arasında Sınai Mülkiyet Kanununun 6/1 maddesi anlamında herhangi bir iltibas (karıştırılma) durumunun söz konusu olmadığını, davacı vekilinin, başvuru kapsamından çıkarılmayan mallar ve hizmetler bakımından SMK m.6/3 hükmü bağlamından davacının eskiye dayalı kullanımından kaynaklı haklarının olduğundan bahisle başvurunun tümüyle reddedilmesi gerektiği iddialarının, söz konusu mallar ve hizmetle bakımından eskiye dayalı kullanım ispatlanamadığı için yerinde olmadığını, davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığını, davacı vekilinin, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığına yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; davacı şirket markaları ile müvekkili markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal fark bulunduğunu, müvekkili markası ile davacı şirket markalarının tescilli olduğu mal, hizmetler arasında fark olduğunu, müvekkili markasının; haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme ve ayırt edici özelliğini zedeleme şartları oluşmadığından dolayı 6759 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi huzurdaki dava kapsamında uygulama alanı bulamayacağını, müvekkilinin marka tescilinin kötü niyete dayanmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının … sayı ve “…” ibareli marka için … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliğidir. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verilecektir.
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken,
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
* Çağrıştırma,
* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman,
kriterleri ele alınmalıdır.
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlanmıştır. Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır. Dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise karıştırılma ihtimalinin varlığı “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. “Halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir.
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakılır.
6769 s. Kanun’un 6/5 maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması mümkün değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu markanın kapsamında yer alan bütün malların/hizmetlerin davacı şirkete ait redde gerekçe markalardan … sayılı markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı;
Dava konusu “…” ibareli marka, kırmızı, kalın harflerle “…” ibaresi ile bu ibarenin sol tarafında stilize edilmiş “S” harfinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş kelime markası olduğu;
Redde gerekçe markalar, beyaz, kalın harflerle, eliptik bir şekil içinde yeşil zemin üzerine münhasıran “…” ibaresi veya bu ibare ile birlikte ayırt edici niteliği zayıf olan … resminin yer aldığı karma markalar olduğu;
Dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi, davacının redde gerekçe markalarının esas unsurlarının ise “… ” “…” ibaresi olduğu, zira “35 yıldır … …” ibareli markada “…” ibaresinin çatı marka olduğu;
Dava konusu marka ile davacı markalarından “…” ibareli marka arasında marka işaretleri bakımından karıştırılma ihtimali bulunmadığı;
Bu nedenle; karşılaştırmaya konu olan markalar görsel, işitsel ve kavramsal olarak; davacı markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında dava konusu markanın altı harf, davacı markalarının ise beş harf, her ikisinin de iki heceden oluştuğu, markalar arasındaki tek farklılığın ilk harf olan dava konusu markadaki “R” harfinden kaynaklandığı, markalardaki tek harf değişikliğinin iltibasa yol açacağına dair genel bir algı mevcut ise de, bu hususun her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta tek harf değişikliğinin görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, her iki marka bakımından vurgunun ilk hece olan “SÜR” ve “SÜ” sesleri üzerinde toplandığı, vurgunun ilk hecede odaklanmasının taraf markalarını farklılaştırdığı, farklılığın ortalama tüketici tarafından algılanabilir nitelikte olduğu, bunun yanı sıra markaların tertip tarzlarının farklı olduğu, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı;
Neticede, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan mallar/hizmetlerin tamamının 4.1.1. bölümünde belirtilen redde gerekçe markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı, tanınmışlık iddiası sebebi ile davalının, müvekkilinin tanınmış markasının ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın sulandırılmasına neden olacağını belirtmiştir. Davacı markasının TÜRKPATENT tanınmış marka sicilinde … kayıtlı olduğu anlaşılmakla birlikte, yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olmasıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı;
Öte yandan, 6769 s. SMK 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunması şartının sağlanması gerektiği ancak bu şartın gerçekleşmediği, bu şart gerçekleşse dahi dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, davalı başvurusunun davacıya ait “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait markanın tescilinin 6769 s. SMK 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK 6/5 maddesinin uygulanamayacağı anlaşılmıştır.
Davalının kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerektiği, doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebileceği, somut olayda, davacının, davalının kötü niyetle hareket ettiğine dair iddialarının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu markanın kapsamındaki emtianın tamamının davacının markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, tanınmışlık gerekçeli itirazın yerinde olmadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/05/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır