Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/291 E. 2022/343 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/291 Esas – 2022/343

….C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/291
KARAR NO : 2022/343

HAKİM :..
KATİP : ..

DAVACI :…..
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av….
..
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. O….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/10/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka … Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, huzurdaki davaya konu marka hem işaretsel hem de sınıfsal olarak müvekkilinin mesnet markaları ile iltibas derecesinde benzer olduğunu, müvekkilinin “… kitap” ibareli farklı markalarının bulunması nedeni ile davaya konu “… kitap” markasının da müvekkilinin markalarının bir serisi gibi algılanacağını, işaretsel benzerliğin mevcut olduğu somut uyuşmazlıkta SMK m.6/1 koşullarının mevcudiyeti için kümülatif şartlardan olan sınıfsal benzerlik incelenecek olursa, davaya konu markanın müvekkilinin mesnet markalarının birebir tescilli bulunduğu 09, 16, 38, 41. Sınıflarda ve de bağlantılı mal ve hizmetleri içeren 42. Sınıfta tescillenmek istendiğini, müvekkilinin işbu davaya mesnet olarak göstermiş olduğu markaların da hitap ettiği tüketici kesimi bakımından belirli bir bilinirliğe sahip olduğunu, müvekkilinin markalarının tanıtımı için harcadığı yoğun emek göz önüne alındığında karşı yanın davaya konu markasının tescillenmesi durumunda müvekkili markasından haksız yararlanması durumunun söz konusu olacağını, üstelik müvekkilinin “… kitap” ibaresi ile oluşturmuş olduğu ayırt edicilik farklı bir firma tarafından kullanılması halinde de ayırt ediciliği zedelenecek ve dahası tüketiciler nezdinde markaların karıştırılması halinde de ilgili markanın mal ve hizmetlerinden faydalanan tüketiciler, müvekkilinin markalarının kalite ve güvenini bulamayınca da müvekkilinin itibarının zedeleneceğini, davalı şirketin marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, işbu başvurunun tescili durumunda birebir aynı faaliyet alanında olan müvekkili şirket açısından haksız rekabet ortamının oluşacağını ifade ederek, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … Sayılı kararının iptaline, dava konusu…. no’lu markanın dava sürecinde tescil edilmiş olması durumunda hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; başvuru konusu markanın “… Kitap” ibaresinden oluştuğunu, davacının itiraza mesnet markalarının ise … şekil unsurlu “….” ibareli markalar olduğunu, davacının markalarında esas unsurun “Turkuvaz Kitap” ibaresi olduğunu, marka hukukunda bütünlük ilkesi hakim iken taraf markaları arasında bir markada esas unsur diğer markada tali unsur olarak yer alan “…” ibaresinin esas alınarak bir inceleme yapılmasının yanlış değerlendirmelere yol açacağını, zira markaların bütünüyle yapılan incelemede genel izlenimlerinin benzemediğini, markalar arasında farklılıkların, benzer unsurlara göre daha belirgin bir biçimde ortaya çıktığı ve başvuru ile itiraz gerekçesi davacı markaların da görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları genel izlenim itibariyle, 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıkları ve başvuru kapsamındaki malların hitap ettiği ortalama tüketiciler açısından, belirtilen markalar arasında ilişkilendirilme ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının markaları ile başvuru konusu marka arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesinde belirtilen şartlar çerçevesinde benzerlik bulunmadığından davacı markasının tanınmış marka olmaması nedeniyle iltibası arttırabileceği yönündeki iddiaların da mesnetsiz kaldığını, dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde, taraf markaları arasında benzerlik bulunmamakla birlikte kabul anlamına gelmemek kaydıyla benzerlik olsa dahi; marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötü niyetli olarak kabul edildiğini, somut olayda da bunlar gerçekleşmediğinden ve davacı, davalının başvurusunun 6769 sayılı Kanunun 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edemediğinden bu iddiasının da yersiz olduğunu, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; müvekkilinin … nezdinde kayıtlı başta “timaş” ibareli tanınmış marka olmak üzere toplam 62 adet markanın sahibi olduğunu, iki marka arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacı tarafın itiraza konu markada “…” ibaresi geçmesi sebebiyle davasını ikame etmiş olduğunu, davacı yanın markasında “…” harfi ile birlikte …. ibaresinin de mevcut olduğunu, markaların bütüncül olarak bıraktığı izlenime bakıldığında karıştırılmalarının mümkün olmadığını,”…” harfi ibaresinin sadece davacı yanın tekeline bırakılamayacağını, ayırt ediciliği düşük “…” harfi ibaresinin itiraza konu müvekkil firma markasında tek başına kullanılmış iken davacının markasında tek başına olmadığını, müvekkiline ait markanın, davacı yana ait markalardan görsel, işitsel ve anlamsal açıdan bütünüyle farklı olduğunu, her iki markanın tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının itirazının kötü niyetli olduğunu ve hakkaniyetle bağdaşmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
İşlem dosyasının tetkikinde,
“…Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itirazlara gerekçe olarak gösterilen 2…. ibareli markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığı, bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itirazlar yerinde görülmediği,
6769 Sayılı SMK’nın 6/III maddesi, tescili talep edilen bir marka başvurusunun, tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itirazı üzerine: markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması halinde tescil edilemeyeceğini hükme bağladığı,
Bu çerçevede yapılan değerlendirme neticesinde başvuruya konu “… kitap” markasının başvurunun eşya listesinde yer alan mallar ve hizmetler açısından 6769 s. SMK’nın 6/III maddesinde tanımlanan ve reddini gerektirecek düzeyde itiraz sahipleri lehine hak sahipliği doğuracak nitelikte tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak aktif ve yoğun kullanımının ispatlanamadığı kanaatine varılmış olduğundan bu yöndeki iddiaların da reddi gerektiği,
Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/V maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amir olup somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/V maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itirazlar da haklı görülmediği,
Diğer taraftan yine 6769 s. SMK 6/VI maddesi “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. ” hükmüne amir olup, itiraz dilekçelerinde sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde bu yöndeki iddialar da yerinde görülmediği,
… Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli …… sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapıldığı, bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağı,
Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmediği, itiraz sahiplerinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itirazlar haklı bulunmadığı, sayılan nedenlerle, her iki itirazın da reddi gerektiği, …. adına yapılan itirazın reddedildiği,… adına yapılan itirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verildiği ve kararın davacıya tebliğ edildiği ve yasal süre içerisinde işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraf Markaları Arasında Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı;
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmüne amirdir.
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi anlamında benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliği olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçileceği, eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verileceği,
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken,
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
* Çağrıştırma,
* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman kriterleri ele alındığı,
Yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere; bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığı müşterisi hafızasında bıraktığı imaja göre belirlendiği, bir marka, hizmet veya malın, diğer bir marka, hizmet veya malla karşılaştırılarak benzerliği tespit edilirken marka, mal veya hizmete bütünsel bir açıdan yaklaşılmalı ve müşterileri nezdinde bıraktıkları izlenim dikkate alındığı, nitekim …. K. sayılı kararında; “…556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-b bendi uyarınca markaların iltibas yaratıp yaratmadıklarının belirlenmesinde, markaların kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının alıcısı olan ortalama düzeydeki halk nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığının tespiti gerektiği, bunun için de işaretleri oluşturan harf, kelime, şekil gibi asıl ve yardımcı unsurların değerlendirilmesi zorunludur… Dairemizin bu konuda yerleşik içtihatları uyarınca asıl unsurun; bunların ayırt edici ve baskın unsurları unutulmaksızın markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin tümüne hâkim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajda aranması gereklidir…” dendiği,
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlandığı, sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali olduğu, dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği,
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise Türk Hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olması gerektiği, bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği, yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılması gerektiği, benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesi olduğu,
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakılacağı,
Emtiaların Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı;
Dava konusu ….” ibareli markanın malları/hizmetleri ile davacıya ait redde mesnet markaların kapsamındaki mallar/hizmetler :
Davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki malların/hizmetlerin “42. Sınıf: Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri (reklam amaçlı tasarım ve peyzaj tasarımı hariç). Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.” dışındaki mallar/hizmetlerin tamamının davacı markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı,
Öte yandan, dava konusu mallar/hizmetlerin tüketici kitlesinin ortalama veya çoğunlukla bilinç düzeyi yüksek tüketici kitlesi olduğu
Marka İşaretlerinin Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, yukarıda da değinildiği üzere, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gerektiği, global değerlendirme gereği, markaların unsurları bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacağı, bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel olmadığı, dolayısıyla aslolan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılması gerektiği,
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemesi gerektiği, markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlar olduğu, markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edileceği,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı yanın redde gerekçe gösterdiği markalar arasında SMK md. 6/1 uyarınca karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacağı,
Dava konusu “ …” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, siyah renkte, büyük harflerle “… KİTAP” ibaresinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası olduğu
Davacı markalarının ise sırasıyla birisi siyah diğeri beyaz zemin üzerine, damlayı andıran bir şekil içinde sırasıyla siyah ve beyaz renkte “…” harfi ile bu ibarelerin altında, …. Kitap” ibaresinin yer aldığı karma markalar olduğu,
Dava konusu markada yer alan “…” harfi ile “…” ibarelerinin zayıf unsurlar olduğu, ancak tüketicinin söz konusu ibareyi bütüncül olarak algılayacağı dolayısıyla dava konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak “… KİTAP” olduğu,
Davacı markalarında ise, ilgili tüketicinin algısının, markada yer alan “…” harfi ve şekil unsurundan ziyade görsel, işitsel ve kavramsal olarak kendisi için daha kolay şekilde hafızasında tutacağı “…” ibaresi üzerinde olacağı, dolayısıyla davacı markalarının esas unsurlarının “..” ibaresi olduğu,
Her ne kadar dava konusu marka ile davacı markalarının esas unsurlarının marka işaretleri bakımından farklı oldukları değerlendirilse de, markalarda yer alan “…” harflerinin markalar arasında işaretsel olarak karıştırılma ihtimali oluşturup oluşturmayacağına bakılacak olursa; dava konusu marka ile davacı markalarında “…” harfi yer alsa da, bunların tertip tarzlarının çok farklı olduğu, tek harften meydana gelen markaların zayıf markalar olması nedeniyle zayıf marka sahibinin benzer marka başvurularına katlanması gerektiği, davacının biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle özgün niteliği tartışmasız olan “…” harfini içeren markalarıyla davalının standart ve bilinen bir “…” harfini içeren başvurusu arasında mizanpaj, kaligrafi, biçim, düzenleme tarzı itibariyle görsel, olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı,
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, dava konusu marka ile davacı markaları marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, markaların esas unsurlarının oldukça farklı olduğu, markalarda yer alan “…” harfinin karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde tüketici algısına etki etmeyeceği, markaların işitsel, görsel ve kavramsal olarak oldukça farklılaştığı, bunun yanı sıra markaların tertip tarzlarının farklı olduğu, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel, görsel ve kavramsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı değerlendirilmiş, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı,
Karıştırılma İhtimali Bakımından Ara Değerlendirme
Dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı,
Tanınmışlık İddiaları Bakımından İnceleme
6769 sayılı SMK m. 6/5 düzenlemesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir” biçimindedir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edildiği, bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali arandığı,
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edildiği, genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği, markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerektiği,
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması mümkün olmadığı, ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edildiği, ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu,
Davacı, tanınmışlık iddiası ve aynı sektörde faaliyette olma sebebi ile davalının, kendisine ait markalarının itibarının zarar göreceği,
Davacı markalarının … tanınmış marka sicilinde kayıtlı olmadığı, anlaşılmakla birlikte dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı markalarının tanımış olmadığı,
Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olması gerektiği, yukarıdaki bölümlerde bahsedildiği gibi, somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Öte yandan, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunması şartının sağlanması gerektiği ancak bu şartın gerçekleşmediği, bu şart gerçekleşse dahi dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, davalı başvurusunun davacıya ait “….” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı,
Kötü Niyet Değerlendirmesi Bakımından
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedileceği, tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayıldığı, buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmadığı, zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de olmadığı, ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabildiği,
Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabileceği,
Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerektiği, doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebildiği,
Haksız Rekabet Bakımından Değerlendirme
Haksız rekabet, rakipler arasında ya da tedarik eden ve müşteri arasında dürüstlük kuralına uygun olmayan ticari uygulamalardan olduğu, ticaret hayatında dürüstlük kuralına uygun olmayan tüm eylem ve işlemlerden olduğu, haksız rekabetten söz edebilmek için aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışın bulunması şart olduğu, haksız rekabetin üç unsuru bulunduğu: İktisadi rekabet, Aldatıcı hareket ve dürüstlük kuralına aykırı çeşitli davranışlar, rekabet hakkının kötüye kullanılması. İktisadi rekabetten söz edebilmek için ortada ekonomik bir faaliyetin olması gerektiği, ekonomik bir etkinlik olmaksızın iktisadi rekabetten ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığından bahsedilemeyeceği, iktisadi rekabet ticaret hayatının önemli unsurlarından olduğu için çeşitli kanunlarla korunmuş ve desteklendiği, iktisadi rekabet bir haktır ve bu hak kullanılırken dürüstlük kuralına aykırı davranılmaması gerektiği, bir firmanın kendisine rakip olan diğer bir firmayı kötülemesi, onun müşteri çevresini yanıltıcı hareketlerde bulunması vb. dürüstlük kuralına aykırıdır ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil ettiği, dürüstlük kuralı ile sınırları belli olan rekabet hakkının sınırları aşılmışsa burada kötüye kullanma olduğu, her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağı olması gerektiğini de belirtmek gerektiği,
Somut olayda, hem markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı hem de dosya kapsamında yukarıda ifade edilenler doğrultusunda, davacının haksız rekabete ilişkin iddiasını kanıtlayacak somut delil olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı,
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Tanınmışlık gerekçeli itirazın yerinde olmadığı,
Kötü niyet iddialarının yerinde olmadığı,
Haksız rekabet iddiasının yerinde olmadığı,
…Kararı’nın yerinde olduğu, sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı …. ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.20.10.2022

Katip
e-imzalıdır.

Hakim….
e-imzalı