Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/288
Karar No : 2022/232
Hakim : … …
Katip : … …
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 27/10/2021
Karar Tarihi : 07/07/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 07/07/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; müvekkilinin bisiklet ürün ve malzemeleri gibi ürünlerini “…” markası altında üretip dünya genelinde birçok ülkeye ihraç eden ve bu ülkelerde milyonlarca ticari müşteri ve tüketici çevresi tarafından tercih edilen sektöründe tanınan ve önde gelen şirketlerden olduğunu, ww.rockbrosbike.com ve www…bike internet sitelerinde müvekkiline ve üretimi ile satışını yaptığı “…” markalı ürünler ile ilgili detaylı bilgi bulunabileceğini, müvekkili ürünlerinin Türkiye’de de… alışveriş siteleri gibi siteler üzerinden satışa konu edildiğini, müvekkiline ait markayı taşıyan ürünlerin Türkiye’deki müşterilerine yapılan satışlara ilişkin bir kısım fatura, sipariş belgeleri, fiyat listeleri ve sair satış kayıtlarının müvekkilinin, markayı davalıdan çok önce dünya genelinde ve Türkiye’de kullandığını ortaya koyduğunu, müvekkilinin … şekil+kelime markası için 2020/148539 ve … kelime markası için numaralı başvurularının da bulunduğunu, daha evvel dava dışı … tarafından … başvuru numarası ile yapılan … ibareli başvuruya yönelik itirazlarının kurum nezdinde kabul edildiğini ve başvurunun reddolunduğunu, davalı yanın da … markası için 18. Sınıf emtialarda tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğunu, başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından reddolunduğunu, “X” harfinin Türkçe’de okunuşu … ”’ olduğunu, bu nedenle taraf markalarının telaffuzlarının oldukça yüksek düzeyli benzer olduğunu, başvuru sahibi tarafından piyasaya sunulabilecek olan “…” markasını taşıyan ürünlerin müvekkiline ait olduğunun düşünülebileceğini, başvuru sahibinin, 25. sınıf ile ilişkili olan 18. sınıfta yaptığı başvurunun, müvekkilinin 25. sınıftaki ürünleri ile ilişkili olması nedeniyle tescil edilmesinin mümkün olmadığını, yine müvekkilinin 22. sınıftaki tescilleri esasında markanın kullanıldığı bisiklet çantalarını “ulaşım ve depolama amaçlı çantalar” şeklinde içerdiğini, müvekkili başvurularının hem 18 hem 22. Sınıf emtiaları kapsar şekilde korunması gerektiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının çanta üretimi ile iştigal ettiğini işlem dosyasındaki dilekçelerinde açıkladığını, dolayısıyla müvekkili ile birebir aynı sektörde yer aldığını, davalı …’ün … markası ile hiçbir ilişkisi tarafımızca tespit edilemediğini, … markasını taşıyan ürünlerin, … markasını haksız olarak ele geçirmeye çalıştığı diğer davalı Kurum kararıyla tespit edilen … tarafından satılmakta olduğunu, …’a ait olduğu anlaşılan Trendyol’daki Kahrıman Çanta isimli satıcının … ibareli ürünleri satmakta olduğunu, davalı ile anılan kişi arasında irtibat olduğunu… adresinde Sjâlsfrânde ismiyle satılan ürünün görselinde … markasının yer aldığını, … tarafından satılan ürünlerde üretici bilgisi yer almamakla birlikte, www…com internet sitesinin bilgisi yer aldığını, ilgili sitede … markası dışında, … adına … başvuru numarasıyla başvurusu yapılmış olduğu görülen “sjalsfrande” markasını taşıyan ürünlerin satışının yapıldığını, davalı markasının, müvekkili ticaret unvanından doğan hakları da ihlal ettiğini ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 26/08/2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline, … sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıslar vekili cevaplarında özetle; dava kunusu …sayılı markayı müvekkili …’den müvekkili …’in devraldığını, davacının 18. Sınıfta tescili olmadığını, kullanımlarının da bulunmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davacı yanın gerçek hak sahibi olmadığı gibi markalarının tanınmış da olmadığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, anlamlarının farklı olduğunu, bu durumun ayırt edicilik için yeterli görülmesi gerektiğini, markaların bütün olarak ayırt edici olduklarını, işitsel görsel ve kavramsal açıdan farklı olduklarını, davacı yanın gerçek hak sahipliği iddiasının ciddi olmadığını, müvekkilinin markasını yalnızca 18. Sınıfta kullandığını, davacının ise spor malzemeleri, bisikletçi ürünleri gibi malzemeleri ürettiğini, sınıfsal olarak farklılık bulunduğunu, davacı yanın markalarını kullanmadığını, kötü niyet iddialarını yersiz olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, 6769 sayılı kanunun 6/3 kapsamında davacının başvuru tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edip etmediği, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazlarının yerinde olup olmadığı, davacının 6769 sayılı kanunu 6/1 maddesi kapsamındaki itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalı …’nin …sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu… sayılı “…” ibareli marka için davalı … tarafından 20/04/2020 tarihinde 18.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, ilana karşı davacı tarafından karıştırılma ihtimali, eskiye dayalı kullanım, kötü niyet ve tanınmışlık iddiasına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği, red kararına karşı davacının itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 26/08/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir.
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir.
Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu da karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir. Başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebilecektir.
Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine karşı itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, ticaret unvanına dayalı olarak bir markanın tesciline itiraz ediliyor ise, tescilli ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları ile tescil edilmek istenen markanın kapsayacağı mal veya hizmet listesinin karşılaştırılarak, başvurunun önceki sınaî hak kapsamında kalıp kalmadığına bakılır. Ayrıca yine tescilli ticaret unvanına dayalı kullanım ile itiraz edilen markayı oluşturan işaretin de ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir benzerlik taşımaları gerekmektedir. Bununla birlikte üstün hak sahipliğinin unvana dayalı edinildiği bir durumda önem teşkil eden bir diğer husus ticaret unvanının, markasal etki doğuracak düzeyde kullanılıyor oluşu, başka bir ifadeyle özünde farklı bir sınai hak çeşidi olan ticaret unvanının, öz niteliğinden sıyrılarak, ilgili tüketici nezdinde aynı zamanda markasal bir etki doğuracak şekilde kullanımıdır. Başka bir deyişle tek başına önceki tarihli bir ticaret unvanın varlığı, sonraki markaya karşı, önceye dayalı üstün bir hakkı kendiliğinden sağlamayacaktır. Zira tek başına ticaret unvanının varlığının sonraki bütün marka başvurularını önleyebileceği iddiası, çok tanınmış markalar için bile sağlanmayan korumanın ticaret unvanları için sağlanması anlamına gelecektir.
Zira mal ve hizmetin kökenini gösterme esasen markaların görevidir. Ancak bazı durumlarda ticaret unvanı kullanımının, başkaca bir çaba sarf edilmeksizin markasal bir etki doğurması da mümkündür. Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere, özellikle “hizmet” piyasasında, hizmet alacak olan tüketicilerin doğrudan hizmeti sunan firma ile ilişki içerisine girmeleri ve ayrıca tacirlerin ticaret unvanlarını işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı şekilde yazma yükümlüğünün var oluşu göz önüne alındığında, hizmet sunan tacirler açısından ticaret unvanının sunulan hizmetin kökenini gösterme işlevinin de var olabileceğini kabul etmek gereklidir.
Paris Sözleşmesi uyarınca, tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilir. Paris Sözleşmesi incelendiğinde tanınmış markalara ilişkin olarak “Birlik ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından, söz konusu ülkede bu Anlaşmadan yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu aynı veya benzeri ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütalaa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya gerekse ilgilinin isteği üzerine red veya hükümsüz kılmayı taahhüt eder.” şeklinde bir düzenlemeye yer verildiği görülebilmektedir.
Buna göre Paris Sözleşmesi anlamındaki tanınmış marka kriterinden faydalanılabilmesi ve bu kriterin bir ret/hükümsüzlük nedeni olabilmesi için itiraz konusu markanın, itirazın dayanağı olan ve Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka ile aynı veya benzer mal veya hizmetler için tescil edilmiş olması veya tescil başvurusunun yapılmış olması ve tanınmış markanın, itiraza konu markanın başvuru tarihi itibarı ile Türkiye’de de ilgili sektörde bilinir olması gereklidir.
“Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesi ve 556 Sayılı KHK’nın 42. Maddesi uyarınca tanınmışlık hukuki nedenine dayalı hükümsüzlük davasında hükümsüzlüğü istenen davaya konu markanın başvurusunun yapıldığı 21.07.2005 tarihi itibariyle tanınmışlığın bulunup bulunmadığının gözetilmesi gerekir. Bunun yanında davacının otelcilik hizmetleri açısından Türkiye’de bir faaliyetinin bulunması gerekmeyip ancak ilgili olduğu otelcilik sektöründe tanınmış marka olduğunun bilinmesi yeterlidir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda bu konuda yeterli değerlendirme bulunmadığı gibi, Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi kapsamında bir irdeleme yapılmadığı ve WIPO tarafından kabul edilen 1999 tarihli ortak Tavsiye Kararları çerçevesinde davacının markasının ilgili sektörde tanınmış olup olmadığına dair değerlendirme içermediğinden tanınmazlık kriterleri bakımından Dairemiz yerleşik kararlarına uygun bir rapor olarak hükme esas kabul edilemez…”
Esas olarak Paris Sözleşmesi’ nin 1. mükerrer 6. maddesi ile uluslararası alanda düzenlenen tanınmış marka kavramı, genellikle ülke mevzuatlarında tanımlanmamıştır. Bunun sebebi, tanınmış marka kavramının her somut olaya göre farklılık göstermesi ve önceden belirlenmiş kesin kriterlere uymamasıdır. Tanınmış marka için, mahkemeler ve doktrin tarafından bazı unsurlar tespit edilmiş ve belirleyici nitelikte bazı ölçütler ortaya konmuştur. Tanınma kabiliyeti yüksek olan işaretler güçlü markaları – ki bu uzun yıllar kullanım ve yoğun bir reklamla bu güç elde edilir- meydana getirdikleri için, ihlale maruz kalma oranlarının daha yüksek olması nedeniyle, onlara sağlanacak olan koruma alanının da zayıf işaretlere nazaran daha geniş olması gerekeceği şüphesizdir.”
Tanınmışlık konusunda, WIPO’nun Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından belirlenen kıstaslar; markanın ilgili sektörde bilinme/tanınma derecesi; markanın kullanım süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın tanınmasını ya da kullanımını etkileyen başka tescillerinin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi olarak özetlenebilir. WIPO tarafından ayrıca; herhangi bir markanın tanınmış (well kown-iyi bilinen) olup olmadığına karar verecek olan yetkili otoritelere bir rehber yada yardımcı olmak üzere yukarıda sayılan faktörlerin ön koşullar olmadığı, bazı durumlarda tümünün bazı durumlarda da bir kısmının yeterli olduğu, kimi durumlarda ise yukarıda sayılanların hiçbirinin değerlendirilmeyip bunların dışındaki etkenlerin değerlendirilerek tanınmışlık kararı verilebileceği, bu tür ek etmenlerin tek başına da yukarıda sayılanların bir veya birkaçı ile birlikte alınabileceği benimsenmiştir.
6769 s. SMK 6/5 maddesine bakıldığında ise “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” düzenlemesine yer verildiği görülmektedir. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal ve hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal ve hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Türk hukukunda kötü niyet; “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranmak” olarak tanımlanmıştır. Nitekim TMK 2. Maddesine göre de bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı da açıkça kabul edilmiştir.
Özel olarak marka hukukunda kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı şekilde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yarar elde etmek, markayı gerçekte kullanmayıp yedeklemek, marka ticareti yapmak, gerçek hak sahibinin piyasaya girişini engellemek, gerçek hak sahibine maddi veya manevi zarar vermek amaçlarına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir.
Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilmesi için, başvuru anında, markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılmak istenildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
TÜRKPATENT sicil kayıtlarında başvurunun 17.02.2022 tarihinde tescil edildiği, davacı yanın itirazlarına dayanak … sayılı markalarının başvuru tarihinin 26.11.2020 olması ve bu tarihin, dava konusu markanın başvuru tarihinden (20.04.2020) sonraki bir tarih oluşu nedeniyle her iki markanın da iltibas ihtimaline dayalı bu itirazlarda dikkate alınamayacağı, bu nedenle davacı yanın SMK m. 6/1 itirazlarına gerekçe herhangi bir önceki tarihli markası bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı yanın uyuşmazlık konusu “…” ibaresi üzerindeki gerçek hak sahipliğini dayandırdığı kullanımlarına yönelik olarak işlem dosyasına sunduğu delillerin;
Uluslararası Marka Tescil Belgeleri,
www.rockbrosbike.com isimli web sitesinden alınan ekran görüntüleri (Ekran görüntülerinin alınma tarihi 11.01.2020 olduğu),
… ibareli ambalajlı ürün görselleri (ürün içeriklerinin bisiklet malzemeleri olduğu yönünde net bir kanaate varılması mümkün olmamakla birlikte görsellerde tarih bilgisinin de tespit edilemediği),
26.04.2019 tarihli bir adet Çin’den alınan malzemelere yönelik fatura örneği (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
22.08.2019 tarihli bir adet fatura (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
29.08.2019 tarihli bir adet fatura (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
31.08.2019 tarihli bir adet fatura (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
18.09.2019 tarihli bir adet fatura (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
07.10.2019 tarihli bir adet fatura (Fatura davacı markasının Türkiye’deki kullanımı ispatlamaya elverişli olmadığı),
26.02.2018 tarihli …isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriği davacı markasına ait olup faturadaki ürünün bisiklet için araba tavanı kızağı aparatı olduğu),
24.10.2018 tarihli Uğur AKAY isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriğinde davacı markasını taşıyan ürünün bisiklet sürücüsü gözlüğü olduğu),
30.11.2018 tarihli Orhan ŞENOL isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriğinde davacı markasını taşıyan ürünün bisiklet sürücüsü gözlüğü olduğu),
26.10.2018 tarihli Bedrettin MERCİMEK isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriğinde davacı markasını taşıyan ürünün bisiklet sürücüsü gözlüğü olduğu),
24.10.2018 tarihli Vedat BAŞTAN isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriğinde davacı markasını taşıyan ürünün bisiklet sürücüsü gözlüğü olduğu),
18.10.2018 tarihli Enes ŞAHİNLER isimli bir müşteriye kesilmiş fatura (Fatura içeriğinde davacı markasını taşıyan ürünün bisiklet sürücüsü gözlüğü olduğu),
… Bike anahtar kelimeleri ile Google Arama motoruna yapılan arama sonuç ekran görseli,
Davacı markasını taşıyan Bisiklet Sürücüsü Eldiveni ürününün N11 web sitesinde satışa konu edildiğini gösterir bir adet ekran kaydı (Ekran görüntüsünün 09.01.2020 tarihli olduğu),
Davacı markasını taşıyan Bisiklet Sürücüsü Gözlüğü ürününün Gittigidiyor isimli web sitesinde satışa konu edildiğini gösterir bir adet ekran kaydı (Ekran görüntüsünün 09.01.2020 tarihli olduğu),
… markalı ürünlerin Aliexpress isimli web sitesi üzerinden satışa konu edildiğini gösterir bir adet ekran kaydı (Ekran görüntüsünün 09.01.2020 tarihli olduğu),
Davacı yan markasını taşıyan Bisiklet aparatının… isimli global e-ticaret sitesinde satışa konu edildiğini gösterir bir adet ekran kaydı (Ekran görüntüsünün 09.01.2020 tarihli olduğu),
Davacı ürünlerinin muhtelif sitelerde satışının yapıldığını gösterir, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihlerde alıntılandığı görülen gittigidiyor, amazon, hepsiburada, trendyol, sondalamak.com, turkcell.com.tr gibi e-ticaret sitelerine ait ekran kayıtları,
şeklinde olduğu, davacı yanın dava dosyasında da aynı delillere dayandığı;
Söz konusu delillerden, davacı yanın “…” markasına ilişkin ülkemiz tüketicisine sirayet edecek mahiyette ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde aidiyet kazandırdığını gösterir delillerin sınırlı sayıda olduğu, ülkemiz tüketicisine etki eden satışları gösterir faturaların yalnızca 6 adet fatura örneği ile somutlaştırıldığı, bunun dışında davacı markasını taşıyan ürünlerin ülkemizde faaliyet gösteren muhtelif e-ticaret siteleri üzerinden satışa konu edildiği görülmüş ise de bu satışların hangi tarihlerden beri yapıldığı, hangi ürün gamından ne kadar satıldığı yönünde bir bilginin dosya içerisinde mevcut olmadığı, keza yine davacı markalarına ilişkin ülkemizde gerçekleştirilen reklam, tanıtım çalışmaları, katalog görselleri vb. nitelikte gerçekçi ve ciddi kullanımı destekleyici delillerin de dosyada mevcut olmadığı, hal böyleyken sunulan sınırlı sayıdaki delillerin davacı yanın “…” markası üzerinde ülkemizde tescilsiz fiili kullanıma dayalı olarak hak sahipliğini ortaya koymaya elverişli olmadığı, sunulan delillerde, … markası altında satışı yapılan ürünlerin ağırlıklı olarak Bisiklet Sürücü Gözlüğü ürününe ilişkin olduğu; davacı yanın sair nitelikteki birer adetlik kullanımlarını gösterir araba tavanı kızağı aparatı, telefon tutma aparatı, bisiklet eldiveni gibi ürünlerdeki kullanımlarının davacı yanın bu ürünlerde “…” markasına yönelik ciddi kullanımlarda bulunduğu yönünde bir kanaate hasıl olunması için yeterli olmadığı; marka sahibi şirketin büyüklüğü veya markanın tanınmışlığı veyahut davacı yanın anılan marka üzerinde sair ülkelerdeki gerçek hak sahipliğinin ise markanın ciddi kullanımına otomatik olarak karine teşkil etmeyeceği;
Neticede, sunulan delillerin yeterli olmadığı, davacı yanın markalarının yalnızca Bisiklet Sürücü Gözlüğü emtiasında kullanıldığı;
Dava konusu marka …sayılı ve “…” ibareli davalı markası 18. sınıftaki “İşlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler. Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları.” emtialarını kapsar şekilde tescil edildiği;
Davacı yanın “…” ibareli markası ile “…” şeklindeki markanın son dört harfi birebir aynı dizilimde yer aldığı gibi “R-O” başlangıç harflerinin de aynı olduğu, davacı markasının 8 harf, dava konusu markanın 7 harften oluştuğu, davacı markası “rak-bı-ros” şeklinde telaffuz edilecekken, dava konusu markanın “roks-bı-ros” şeklinde telaffuz edileceği, tüm bu hususlar bakımından karşılaştırılan işaretlerin benzerlik taşıdıkları aşikar olmakla birlikte davacı yanın anılan ibare üzerinde ülkemizde Bisiklet Sürücü Gözlüğü emtiası üzerinde gerçek hak sahipliğini ortaya koyduğu kanaatine varılması halinde dahi, taraf markalarının kapsamlarının birbirlerinden farklı olmasından ötürü davacı yanın SMK m. 6/3 uyarınca gerçek hak sahipliği karinesinden yararlanarak, dava konusu markanın tescilini engellemesinin mümkün olamayacağı anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı yanın dosya kapsamına sunduğu delillerden davacı yanın ticaret unvanı ile aynı markasal unsuru kullandığı, dolayısıyla söz konusu deliller neticesinde varılan kanaatin SMK m. 6/6 düzenlemesi uyarınca da dikkate alınması gerekeceği, başka bir ifadeyle sunulan delillerin bu kapsamdaki bir üstün hak sahipliği için yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı yanın dosya kapsamına sunduğu deliller, gerçek hak sahipliği ile ilgili yapılan değerlendirmelerde listelenmiş olup söz konusu delillerden davacı yan markalarının tanınmışlığı hususunda bir kanaate varılması mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı yanın kötü niyet iddialarının temelini, dava dışı 3. bir kişi konumundaki … isimli bir şahsın kullanımları ve anılan şahıs tarafından daha evvel davacı yanın gerçek hak sahipliği iddiasında bulunduğu “…” ibaresi ile gerçekleştirilmiş bir takım marka başvurularına karşı yapılan itirazlara ve yine anılan şahıs tarafından e-ticaret üzerinden yapılan satışlara dayandırıldığı, davacı yanın dilekçesinde işbu dosya davalısı ile bahsi geçen şahıs arasındaki ilişkinin kapsamını bilemediklerini ancak aralarında bir irtibat bulunduğunu iddia ettiği, zira dava dışı şahsın Trendyol e-ticaret sitesinde, Kahraman Çanta isimli hesap üzerinden “…” markasını taşıyan çantaların satışını gerçekleştirdiğini, dolayısıyla dava konusu markanın ilk başvuru sahibi olan … ile anılan şahıslar arasında bir bağlantı bulunduğunun kabulünün gerekeceği, ancak davacı yanın salt bir takım çıkarımlar ve iddiaya dayalı birtakım olgular çerçevesinde ileri sürülen söz konusu kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Neticede, dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davacı yanın SMK m. 6/1 kapsamında dayanak yaptığı … sayılı markalarının başvuru tarihinin 26.11.2020 olduğu, anılan tarihin, dava konusu markanın başvuru tarihi olan 20.04.2020 tarihinden sonra olması nedeniyle SMK m. 6/1 kapsamında bir değerlendirmenin somut olayda yapılamayacağı,
Davacı yanın işlem ve hükümsüzlük talepli dava dosyasına, SMK m. 6/3 kapsamındaki gerçek hak sahipliği iddialarını somutlaştırma amacıyla sunduğu ve yukarıda dökümüne yer verilen delillerden, davacı yanın “…” markası altında ülkemiz tüketicisi nezdinde ciddi, süreklilik arz eden ve belli bir yoğunlukta kullanımda bulunduğu yönünde bir kanaate varılamadığı,
Sunulan delillerden davacı yanın markasının bisiklet sürücü gözlüklerinde kullanıldığı yönünde bir yorumda bulunulabileceği, bu durumda ise davacı markasının kullanıldığı emtia grubu ile dava konusu markanın kapsamında yer alan 18. Sınıf emtialar arasında bir benzerlik halinin var olmayacağı, dolayısıyla SMK m. 6/3 kapsamında davacı yanın üstün bir haktan yararlanamayacağı,
Aynı deliller ışığında SMK m. 6/6 kapsamında davacı yanın ticaret unvanına dayalı bir üstün haktan yararlanamayacağı, SMK m. 6/5 kapsamında davacı yanın markalarının tanınırlığına kanaat getirilemeyeceği, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şahıslar ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahıslar vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde… Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.07.2022
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır