Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/287 E. 2022/386 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/287
Karar No : 2022/386

Hakim : … …
Katip : … …

Davacı : … – T.C. Kimlik no:…

Vekili : Av. …..
Davalılar …
Vekili : Av…
2-…

….
Dava Tarihi : 26/10/2021
Karar Tarihi : 01/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; davacının uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresini 27.10.2016 tarihinden muteber olmak üzere tescilli markası olarak koruma altına aldığını, huzurda dava konusu olan markanın ise aynı ibarenin şekil unsuru ile birlikte tasarlanmış hali olduğunu, davacının bu ibareyi şekil unsuruyla birlikte ….sayılı marka ile de halihazırda tescil altına almış bulunduğunu, yani davacının dava konusu edilen marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu ve seri markalar oluşturmak gayesinde bulunduğunu, dava konusu edilen … kararında belirtildiğinin aksine davacının söz konusu marka tescillerini kötü niyetli olarak yapmadığını, bu marka başvurularının yapıldığı tarihte davalı firma adına Türkiye’de tescilli herhangi bir marka olmadığını, davalının markasını terk etmiş olması sebebiyle bu markanın her ülkede anonim haline geldiğini, davacının daha önce tescile bağladığı markasının benzerini farklı emtia sınıflarında da tescil ettirmek istemesinin hayatın olağan akışına uygun düştüğünü, davacının 26 yıllık devlet memuru olarak herhangi bir şahıs ya da şirketle iş ilişkisinde olmasının mümkün olmadığını, davalı firma tarafından davacıya isnat edilen tüm suçların soruşturmalarının “kovuşturmaya yer olmadığı”na dair kararlarla sonuçlandığını, taraflar arasında …Esas nolu dosya tahtında yargıya intikal eden bir başka uyuşmazlıkta, davacının davalı firmanın yetkilisi olan….’la birlikte iş yaptıkları esnada bu şahsın kaçakçılık suçuna konu olacak ürünleri …’ye getirdiğini fark etmesi ile bu ilişkiyi sonlandırdığı hususunda davacının ifadelerinin dosyaya girmiş bulunduğunu, aynı şahsın… Karar nolu kararı ile “başkasına ait marka hakkını iktibas ve iltibas suretiyle satışa arz etmek” suçundan hüküm giydiğini, … soruştırma no.lu dosyası kapsamında da davalı firmanın dünyaca ünlü araç firmalarının markalarını taklit ederek araç anahtarlarını piyasaya sürdüğünün tespit edildiğini, yani asıl davalı firmanın başkalarının marka haklarına tecavüz eden, kötü niyetli bir firma olduğunu, davalı firmanın itirazlarına mesnet aldığı…. sayılı markasının davacının markasından sonraki bir tarihte …. kayıtlarına girmiş olduğundan bu markanın davacının markasının reddi kararına mesnet alınamayacağını, davalının “…” markasını Türkiye’de tanınmış hale getirdiğine ve dahi kullandığına dair hiçbir somut delil olmadığını, davalı firmanın eaasa cevap dilekçesinde bahsedildiğinin aksine davacının kardeşinin davalının distribütörlük firmasında sigortalı olarak çalışmasının davacının kötü niyetini ispat edemediğini, zaten de davacının kardeşinin davalı nezdinde çalışmaya başladığı tarihin, davacının “…”lu ilk markasının başvuru tarihi olan 27.10.2016 tarihinden sonraya denk geldiğini ifade ederek, …sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; dava konusu edilen .. kararında yer alan ifadelerini aynen tekrarladıktan sonra, kötü niyet ile ilgili doktrin ve .. içtihatlarında ifadesini bulan hususlar vurgulanmış ve bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiği ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; davalının…de yerleşik bir firma olarak otomobil ve güvenlik endüstrisi sektörlerinde lider olduğunu, dava konusu edilen…” markasının bu konularda dünyanın en eski ve ünlü markalarından bir olduğunu, davalının da araba anahtarı sistemleri piyasasının en bilinir firmalarından biri olarak bu markanın tescilli sahibi olduğunu, davacının bu markayı haksız olarak kendi adına tescil ettirdiğinin davalının …. distribütörü dava dışı E… tarafından fark edilerek durumdan davalının haberdar edilmesi üzerine davalının davacı aleyhine dava dilekçesinde bahsi geçen hukuki yollara başvurduğunu, davacının davalının hak sahibi olduğu bu markayı kendisine tesadüfen seçmiş olmasının mümkün olmadığını, bu ibarenin günlük dilde sıklıkla kullanılan bir kelime olmadığını ve davacının markasında kullanılmış olan şekil unsurunun da davalının markasının taklidi olduğunu, Paris Sözleşmesi’ne göre dünyada tescilli ve tanınmış olan markaların Türkiye’de tesciline ve kullanımına bakılmaksızın korunması gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markasının kötü niyetli tescil iddiası nedeniyle reddinin yerinde olup olmadığı,.. kararının yerinde olup olmadığı, markalar arasında benzerlik, karıştırılma ihtimali olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının …. sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu ….sayılı “…” ibareli marka için davacı tarafından 06/07/2020 tarihinde 7.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun ilanına karar verildiği, ilana karşı davalı şirket tarafından SMK m. 6/3, m. 6/4 ve m. 6/9 hükümlerine dayalı olarak itiraz ettiği, bu itirazı esnasında davalı firmanın 01.01.2012 tarihinden muteber olmak üzere Türkiye distribütörü olan…. tarafından 2013 yılında kurulmuş…’nin yetki belgesini , “…” markasının 07. Sınıfa giren emtialar yönünden….de davalı adına tescilli olduğuna dair sicil kayıtları marka işlem dosyasına sunmuş olduğu, bu itirazın….sayılı kararı ile, (sadece) SMK m. 6/9 hükmü açısından kabul edilerek davacının marka başvurusunun bütünüyle reddine karar verildiği, bu karara davacının itirazda bulunduğ…sayılı kararı ile davacının itirazının reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalının kötü niyete ilişkin iddialarının davacının … başvuru sayılı markasının tesciline engeli/etkisi hususunda değerlendirme: 6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” denilmektedir.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebilir. Nitekim …. sayılı…. kararında da, “Başvuru sahibinin, bir markanın aynısı veya benzerinin, aynı veya benzer mal ve / veya hizmetlerde kullanılmakta olduğunu bildiği halde, o markayla karıştırılabilecek bir markayı tescil ettirmek istemesi ve söz konusu işaretin asıl sahibinin markayı kullanmasını önlemek amacıyla marka tescil ettirmesi” gibi unsurların, kötü niyetin varlığına karar vermeye yarayacak işaretler olduğu ifade edilmiştir. …. Divanı diğer kararlarıyla kötü niyet kavramının uygulama alanı hakkında daha net bir çerçeve çizmeye çalışmıştır. Buna göre; “Başvuru sahibinin, başvurusu yapılan markayla karıştırılması olası bir markanın yurtdışında üçüncü bir kişi tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekliliği hususu, tek başına, başvuru sahibinin ilgili hüküm kapsamında, kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılması için yeterli değildir.” ve “İnceleme konusu işaretlerin aynı olması, diğer faktörlerden hiçbirisi mevcut değilken kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz.”
Tarafların dava ve marka işlem dosyasına sunmuş olduğu belge ve delillerden, dava konusu edilen “…” görselli markanın birebir aynısı olan ….” işaretinin davalı firma adına, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 06.07.2020 tarihinden önceki bir tarihe denk gelen 20.04.2015 tarihinde …., 10.05.2010 tarihinde de …de markasal hüviyette koruma altına alındığı, ayrıca dava dışı …’nin de 01.01.2012 tarihinden muteber olmak üzere davalı firmanın Türkiye’deki distrübütörü olarak yetkilendirildiği belgede aynı “…” işaretinin markasal hüviyette kullanıldığı; bu marka tescillerinin ve kullanımlarının, dava konusu edilen markayla birebir aynı olduğu ve bu markanın başvuru tarihinden önce korunmaya/kullanılmaya başlandığı;
Diğer taraftan; davacının huzurdaki davaya konu edilen markası ile aynı esas unsuru haiz “…” ibareli bir diğer markanın tescili için davacı tarafından…. nezdinde 27.10.2016 tarihinde, huzurdaki davaya konu olan markadan farklı olarak, 09 ve 35. Sınıflara giren bir takım mal ve hizmetleri kapsayacak biçimde …. sayılı bir marka başvurusunun dosyalandığı ve davacı adına tescile bağlandığı; davacının, huzurdaki davaya konu markası ile birebir aynı işareti ihtiva eden, … sayılı bir diğer markasının ise başvuru tarihi nispeten yeni ve huzurdaki davaya konu markanın başvuru tarihine yakın olan 16.05.2020 tarihidir ve bu marka da, huzurdaki davaya konu markadan farklı olarak, 09 ve 35. Sınıflardaki mal ve hizmetleri kapsadığı; davacının bir diğer marka başvurusu olan …. sayılı markası ise, hem …. tarafından reddedildiğinden, hem de başvuru tarihi ve “X” şeklindeki, huzurdaki dava konu markadan farklı özellikleri haiz olması nedeniyle, huzurdaki uyuşmazlıkta önem arz etmediği; davacının önceki tarihlerde tescile bağlanmış … sayılı markaları ise, her ne kadar uyuşmazlığa konu marka ile birebir aynı/ayniyete yakın benzer işaretlerden oluşmuş ise de, bu markaların koruma tarihlerinin, davalı firmanın yurt dışındaki marka tescillerinden ve Türkiye’deki markasal kullanımından sonraki tarihlere denk geldiği ve zaten de bu markaların tescilinin kapsamına, uyuşmazlık konusu olan 07. Sınıftaki emtiaların girmediği fiili gerçekleri gözetildiğinde, davacının uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresi üzerinde, davalı firmadan önceki tarihlerde kazanılmış bir hakkının mevcut olduğunu tevsik edebilen marka tescilleri olarak değerlendirilemeyeceği;
Davacı ile davalı firma/davalı firmanın distribütörü olan firma ve dahi distribütör firmanın sahibi/yetkilisi olan şahıs arasında yargıya intikal etmiş olan uyuşmazlıklar da, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli dosyalanıp dosyalanmadığı hususuna doğrudan etki edebilecek uyuşmazlıklar olmadığı gibi, bu uyuşmazlıklarda verilmiş herhangi bir yargı kararı kesinleşmediğinden, somut uyuşmazlığa emsal olabilecek nitelikte olmadığı;
Davacının kardeşinin davalının…. distribütörü olan şirket bünyesinde 18.10.2016-29.01.2018 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığına dair…. kayıtları dava dosyası içeriğinde mevcut olmadığından, bu ilişkiyle ilgili net bir tespit de yapılamadığı; ancak, davacının dava dosyasına sunduğu replik dilekçelerinin birinde, davacının kardeşinin davalı nezdinde çalışmaya başladığı tarihin, davacının…”lu ilk markasının başvuru tarihi olan 27.10.2016 tarihinden sonraya denk geldiği beyan edildiğinden, böyle bir işçi/işveren ilişkisinin bir dönem mevcut olduğu ancak, hangi döneme denk geldiğinin dava dosyası içeriğinde belirsiz olduğu;
Uyuşmazlık konusu olan “…” markasının, dünyadaki hak sahibinin davalı firma değil, … bir firma olduğu, ancak bu firmanın markasını “terk ettiği” ve böylece markanın “anonim” hale geldiği yönündeki iddiaların da, somut uyuşmazlığın halline bir katkısının olamayacağı;
Davacının, 26 yıllık memuriyeti kapsamında kimseyle ticari ilişkisinin kurulmasının mümkün olmadığı, dava dilekçesinde ifade edilmiş ise de; memur olması dolayısıyla ticari faaliyette bulunmadığını ileri süren davacının kendi adına marka tescilleri alıyor olmasının çelişkili bir durum yarattığı; davacının, bir süredir tescil ettirme gayesiyle başvurularda bulunduğu “…. markasının davacı tarafından fiilen kullanıldığına veya kullanılma niyetinin mevcut olduğuna dair de dava/marka işlem dosyasına herhangi bir belge, delil ve beyan sunulmadığı; bu hususların, davacının marka başvurularında bulunurken, fiili kullanımından ziyade “spekülasyon, yedekleme, şantaj vs.” gibi amaçlarla hareket ediyor olduğu yönündeki ihtimalin var olabileceğini gösterdiği; ancak, kullanılmayacak olsa bile marka başvurularında bulunmak, herkesin doğal bir hakkı olduğundan, sırf bu gerekçeyle davacının “kötü niyetli” hareket ettiğinin söylenmesinin de mümkün olmadığı;
Ancak; davacının markasal hüviyette tescil ettiregeldiği ….” ibaresinin, gerek …de, gerekse yaygın olarak bilinen İngilizce gibi dillerde, herhangi bir anlamı/karşılığı olmadığı; yani bu ibarenin, marka sahibi her kim ise, onun tarafından yaratılmış, orijinal bir kelimedir ve markasal hüviyette ayırt ediciliği de zayıf olmadığı; böyle bir ibarenin marka olarak tescil edilmesinin bir şahsın/kuruluşun “öylesine aklına gelmesi”, hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğu; Kronolojik olarak da, davacı tarafın marka başvurularında bulunduğu tarihten önce gerçekleşmiş olduğu ispat edilebilen, davalının yurt dışı marka tescilleri ve …deki markasal kullanımı ile, işaretin başlangıcındaki ..” harfinin tertip tarzının bile birebir aynı olduğu bir işareti ve herhangi bir anlamı haiz olmayan bir ibareyi, “memur olması nedeniyle kullan(a)mayacağını” bile bile, kendi adına neden marka olarak tescil ettiriyor olduğunu, davacı taraf, hayatın olağan akışıyla uyumlu düşen iddialar ile gerekçelendirilemediği; bu yüzden de, dava konusu edilen … kararında, bu markanın seçiminin “tesadüfen gerçekleşmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve başvurunun iyi niyetli kabul edilemeyeceği…” şeklindeki görüşüne katılmanın mümkün olduğu;
Neticede; davacının dava konusu edilen markanın tescili için bir başvuru yapmış olmasının, iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu …. sayılı davacı yan marka başvurusunun, 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi kapsamındaki nispi red nedeninin somut olayda gerçekleştiği, … kararının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirket ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde…. Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.01.12.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır