Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/285 E. 2022/288 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/285 Esas – 2022/288
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/285
KARAR NO : 2022/288

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 25/10/2021
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin yat sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak kurulduğunu, 2019/102620 sayısı ile gerçekleştirdiği marka başvurusuna davalı yanca itiraz edildiğini, itiraz sonucunda müvekkili başvurusunun kısmen reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili marka başvurusunda yer alan “…” harfinin redde gerekçe tutulduğunu,halbuki taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkili markasının tek başına harf ya da şekil markası olmadığını, bütün olarak incelenmesi gerektiğini, taraf markalarının görsel anlamda da benzer olmadıklarını, davalı markasının bütün olarak “Sheraton” kelimesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili markasında kullanılan logonun, davalı markasından farklı görsel ile görselleştirildiğini, müvekkili markasında “…” harfini çevreleyen çizgilerin deniz dalgası şeklinin esasen güneş ışınlarını temsil ettiğini, oysaki davalı markalarından birinde defne ağacı motifi yer aldığını, diğerinde ise farklı bir motifin yer aldığını, sadece bu unsurlara bakılarak müvekkili markası ile davalı markaları arasında güçlü bir benzerlik bulunduğu yönünde kanaate varılamayacağını, markaların kapsamlarının da benzeşmediği gibi faaliyet alanlarının da benzer olmadığını, davalı şirketin faaliyet alanının 37. Sınıf hizmetlerle hiçbir ilgisi olmadığını, somut olayda SMK m. 6/5 koşullarının oluşmadığını beyan ederek … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Marriott şirketleri bünyesinde yer alan otellerden biri olduğunu, ülkemizde ve dünya çapında tescilleri olduğunu, YİDK kararının isabetli olduğunu, itirazlarının 39. sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” ve 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” Açısından kısmen kabul edildiğini, mal/hizmet benzerliği değerlendirmesinin, markaların kapsamında bulunan mallar/hizmetler bakımından objektif olarak ve tarafların faaliyet alanı dikkate alınmadan yapıldığını, müvekkilinin 2018 116966 sayılı markasında 43. Sınıf hizmetlerin yer aldığını, otellerde yalnızca konaklama hizmeti verilmemekte, özellikle yeme-içme, çok çeşitli organizasyonlar için yer sağlama ve eğlence hizmetleri de otelcilik hizmetlerinin kapsamında değerlendirildiğini, 2019 90621 sayılı markanın ise 39. Sınıf hizmetleri kapsadığını, taraf markalarının karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, müvekkilinin dayanak markalarının sadece logodan oluştuğunu, dolayısıyla “sheraton” ibaresinin bu davanın konusu olmadığını, davacının logosunun tanımlamasına yönelik iddialarının subjektif olduğunu, … sayılı marka başvurusunda bulunan “… şekil” unsurunun müvekkilin tanınmış ve tescilli markalarında kullanılan renk dışında oldukça benzer olması karşısında, davaya konu markanın müvekkili şirketin dayanak markalarına açıkça benzer olduğunu, davacı markasındaki kelime unsurunun bu hususu değiştirmediğini, davacı markasının genel itibariyle de müvekkil şirketin “… şekil” markasına karıştırılacak derecede benzer olduğunu, Kurum tarafından daha evvel de benzer kararlar verildiğini, keza yine … … ” otellerinde tatil yapan bir tüketicinin dava konusu logo altında yat-tekne kiralama hizmeti verildiğini gördüğünde, hizmetin müvekkil şirket tarafından sağlandığını düşünebileceğini, SMK m. 6/5 kapsamında verilen kararın isabetli olduğunu, müvekkili markalarınnı Türkiye ve dünya çapında tanınır olduğunu, ülkemizde 9 otelinin bulunduğunu, müvekkili markasının tanınmış marka olmasından ötürü geniş bir korumadan yararlanması gerektiğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ; Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ; Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Taraf markaları başvuru kapsamında reddedilen 39. sınıf hizmetlerin tamamı, davalının redde gerekçe markalarından … sayılı markası kapsamında yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı türdeki hizmetlerdir.
Keza yine dava konusu başvuruda reddine karar verilen 43.02 alt grubundaki “Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.”nin tamamı, yine davalı yanın redde gerekçe markalarından 2018/116966 sayılı markası kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı türdeki hizmetlerdir. Bununla birlikte başvuru kapsamında reddolunan 43.01 alt grubundaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” hizmetleri de yine redde gerekçe davalı markasındaki 43.02 alt grubundaki hizmetler ile benzerdir. Zira geçici konaklama hizmeti veren işletmelerin, başka bir ifadeyle otellerin birçoğunun bünyesinde restoran, kafe, bar hizmeti sunan işletmeler de yer almakta olup tüketicinin bu hizmetlerden olağan yararlanımında bağımsız nitelikteki restoran, kafe, bar hizmetlerinden yararlanması mümkün olduğu gibi bu tür otel bünyesindeki restoran, kafe, bar işletmelerini de tercih etmesi mümkündür. Nitekim uygulamada da bu iki alt grup birbiri ile benzer olarak görülmektedir.
Bununla birlikte başvuruda reddine karar verilen hizmetlerden 43. Sınıftaki “Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” açısından, taraf markalarının kapsamları itibariyle bir benzerlik ilişkisi içerisinde olduklarını söylemek mümkün değildir. Her ne kadar konaklama hizmeti veren bazı işletmeler bünyesinde bu tür hizmetlerin de verilmesi mümkün ise de bu noktada önem teşkil eden husus tüketicinin günlük yaşantısında bu hizmetlerden yararlanma ihtiyacı esnasında, bir otel bünyesi altında ve esasen otel müşterilerine yönelik tamamlayıcı hizmetler şeklinde sunulan bu hizmetleri bu kanal aracılığıyla mı tercih edeceği yoksa doğrudan anılan hizmetleri sunan işletmeler aracılığıyla mı ihtiyacını karşılayacağı yönündedir. Nasıl ki yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri bakımından bu ayrım net olarak tespit edilebilmemiş ise “Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” açısından ise tam tersi bir şekilde tüketicinin bu hizmetler ile geçici konaklama hizmetleri arasında doğrudan bir bağlantı kurmayacağı, bu iki hizmetin farklı sunum ve satış biçimlerini olacağını bilerek hareket edeceği, dolayısıyla bu hizmetleri birbirlerini tamamlayıcı hizmetler olarak görmeyecekleri,
Benzerliği tespit olunan hizmetler arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI; Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. …kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir8. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta benzerliği tespit olunan 43. Sınıftaki hizmetlerden 43.01 alt grubundaki “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” açısından ilgili tüketicilerin hemen her kesimden kimseler olabilecekleri ve tüketicilerin bu hizmetlerden yararlanırken yüksek bir dikkat düzeyi ile hareket etmeyecekleri ancak 43. Sınıf diğer alt gruplarında yer alan hizmetler nitelikleri itibariyle nispeten daha yüksek fiyat aralığına sahip, düzenli olarak yararlanılmayan hizmetler olduğundan, tüketicilerinin de nispeten daha dikkatli ve seçicilik düzeyi daha yüksek kimse olarak değerlendirilebilecekleri, keza yine 39. Sınıf hizmetler açısından da ilgili tüketicinin genel bir tüketici grubu olmasının yanında tüketicinin bu hizmetlerin niteliği itibariyle, anılan hizmetlerden yararlanırken ortalamanın daha üstünde bir dikkat sarf ederek tercihlerini somutlaştıracağı, sözgelimi bir tur satın almak isteyen tüketicinin, bu kararını basit bir tercih ile değil mutlak bir ön araştırma sonucunda yapacağı araştırmalar neticesinde somutlaştıracağı gibi yine araç kiralamak isteyen bir tüketicinin yahut kıymetli bir eşyasını kuryeye teslim edecek tüketicinin, sarf edeceği dikkat seviyesinin standardın daha üstünde olacağı,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davalı yana ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
İlgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler doğrultusunda dava konusu marka incelendiğinde başvurunun kırmızı renkte bir logo ve “saysail” esas unsuru ile birlikte “that’… all you need” şeklinde tali bir slogandan oluştuğu, markadaki logonun şeklinde kırmızı/turuncu renkte bir “…” harfi ve bu harfin etrafında eş biçimli şekilde kesilmiş kesitlerin sıralı ve dairesel dizilimi ile oluşturulmuş, güneş ışınları görselini andırır bir görselden oluştuğu, dairenin görsel algıda sola dönük bir yapıya sahip olduğu, dairesel dizilimde yer alan kesitlerin uç kısmı dışa dönük yapılı olup bir açıdan da teker/çark gibi bir görsel algı yaratmaktadır. “saysail” ibaresinin dilimizde herhangi bir anlama sahip olmadığı, yine İngilizcede’de bütün olarak bir anlam ifade etmediği,
Davalının redde gerekçe her iki markasının da …+Şekil biçiminde aynı görselden oluştuğu, bu görsel içerisinde bir “…” harfinin yer aldığı, görselin etrafında birbiri ile biçimsel olarak benzerlik taşımayan ve fakat bütün olarak dairesel bir figür oluşturan bir çizgiler grubunun yer aldığı, çizgilerin dairenin her iki yarı bölümünde birbirinin simetriği olduğu, dairenin tepe ve alt noktalarında çizgisel yapının sıralı olmaktan çıktığı ve düzleştiği, dairenin tam merkez noktalarındaki çizgilerin de yine diğer çizgilerden farklı olarak iki uçlu olduğu görülmektedir. Davalı yanın tanınmış marka tescili ile korunan logosunun yine merkez noktasında bir … harfi yer alırken, bu “…” harfinin etrafının defne yaprağı motifleri ile oluşturulmuş, tepe noktası boş, görsel algısı yukarıdan aşağıya doğru tüketiciyi yönlendiren bir taç görselini andırır dairesel bir logonun kullanıldığı,
Bu tespitler ışığında değerlendirilmesi gereken husus, taraf markalarındaki harf ve şekil unsurunun kombinasyonundan oluşan logoların, bütünsel anlamda birbirlerine benzer bir görselliğe sahip olduğu ve bu durumun aynı tür hizmetlerde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır.
Bu şekilde esas unsuru tek bir harfin stilize yazımı/görsel unsurlar ile bütünleştirilmesi ile oluşturulan markalar bakımından özellikle görsel anlamdaki değerlendirmeler tüketici açısından ön planda olmaktadır. Zira alfabede sınırlı sayıda harfin yer alıyor oluşu gözetildiğinde harf markaları, başlangıçtan itibaren ayırt ediciliği düşük, zayıf markalardır. Buna göre ayırt ediciliği düşük harf ya harf öbeklerinden oluşan markaları seçen marka sahiplerinin başka kişilerin küçük farklarla aynı harflerin benzerlerini seçip kullanabileceklerini kabul etmeleri, daha açık bir ifade ile bu duruma katlanmaları gerekmektedir. Özetlemek gerekirse, harf markaları ile tek heceli markalarda toplu intibaın belirlenmesi açısından daha sert bir ölçünün uygulanması gerekmektedir.
Harf markalarında genel kabul gören görüş alfabede sınırlı sayıda olmaları sebebiyle kimsenin tekeline bırakılabilir işaretler olmayıp aynı harfin farklı şekillerde karakterize edilmeleri ve oluşan bütünsel algının farklılaşması halinde bir benzerlikten bahsedilemeyecek olmakla birlikte bütünsel algılarında aynı ya da benzer imajı uyandırmaları halinde iltibas değerlendirmesinde genel ilkelerden farklı bir uygulamaya gidilmeyecektir.
Benzer bir değerlendirmenin markalardaki şekil unsurları açısından da yapılması mümkündür. Örneğin Yüksek Mahkeme ve ,markaları arasında söz konusu markaların genel mizanpajları yönünden benzerliği hususunu aşağıdaki gerekçeler ile tespit eden yerel mahkeme kararını onamıştır:
Salt şekil unsurları üzerinden bir benzerlik ve iltibas ihtimali incelenirken, oluşturulan şekillerin yarattığı kavramsal algının, önceki markayı ne ölçüde çağrıştırdığı/çağrıştıracağının tespiti önem teşkil etmekte olup sonraki sözcük unsurlarının farklılaşması her koşulda iltibas ihtimalini ortadan kaldırmayacağı,
Somut olayda da taraf markaları esasen yalnızca “…” harfinden ibaret olmayıp uyuşmazlığın temelini “…” harflerini çevreleyen şekil unsurları ile birlikte bu ibarelerin bütünsel algılarda benzerlik yaratıp yaratmadıkları hususu oluşturmaktadır. Davalının …+Şekil biçimindeki tanınmış marka görseli bütünsel algı itibariyle, davacı başvurusundaki …+Şekil biçimindeki görselden derhal ve ilk bakışta uzaklaşmaktadır. Gerek kullanılan “…” harfinin yazım biçimi itibariyle (davalı yanın markasında orta kavisi kalın, üst ve alt çizgileri ince olarak yazılmış bir “…” harfi varken, dava konusu marka standart, kalın puntolu yazılmış bir harf kullanılmıştır) gerek de “…” harfinin etrafını çevreleyen şekil unsurları arasındaki belirgin farklılık itibariyle her iki marka arasında tüketicinin bir benzerlik kurması beklenebilir değildir. Zira esasen harflerin etrafını çevreleyen şekil unsurlarının her ikisinin de tüketicide verdiği kavramsal algı farklıdır. Yukarıda da değinildiği üzere dava konusu marka öncelikle bir güneş ışınları görseli algısı oluştururken, davalı yanın tanınmış markasında sağ ve sol kanatlardan alt merkezde doğru inen ve merkezde birleşen defne yaprakları ile oluşturulmuş bir taç görseli bulunmaktadır. Defne yaprakları ile oluşturulmuş taç görseli yaygın olarak bilinen ve birçok alternatif renk ve görünümü bulunan bir görseldir. Bu anlamda anılan görsel ile karşı karşıya kalan tüketicinin görselin kavramsal olarak işaret ettiği unsurları da, en azından ortaya çıkan nihai taç algısı açısından, derhal fark edebileceği açıktır. Bu halde ortalama zeka seviyesine sahip bir tüketici davalı markasını defne yapraklarının sıralanması ile oluşturulmuş bir taç ya da çelenk olarak algılayacakken, dava konusu markadaki görsel bu algıyı hiçbir şekilde tüketiciye vermemektedir. Hal böyleyken davalı yanın tanınmış markası ile dava konusu markanın görsel anlamda birbiri ile ilişkilendirilmelerinin mümkün olmadığı,
Davalının SMK m. 6/1 kapsamında redde gerekçe olan esas markaları ise …+Şekil biçiminde olduğu ve anılan markalarda, davalının tanınmış logosundan farklılaşan yeni bir logonun kullanıldığı, bu logoda “…” harfinin modernize edilerek daha ince gövdeli bir şekilde yazıldığı, defne yaprakları ile oluşturulan taç görselinin yerini, tam bir dairesel şekil ile birlikte oluşturulmuş bir görselin yer aldığı görülmektedir. Görsel incelendiğinde defne yapraklarından vazgeçildiği ve birbirinden farklılaşan kesitlerde anlamsız çizgiler kullanıldığı görülmektedir. Davaya konu YİDK kararında anılan logo ile davacı yanca başvuru konusu edilen logonun karıştırılabilecek mahiyette benzer olarak değerlendirilmiş ise de yapılan incelemelerde, taraf markalarında ortak olan “…” harfinin yazım biçimlerindeki farklılık ile birlikte “…” harfinin etrafında konumlandırılan çizgilerin yön ve kesit yapılarındaki farklılıkların oluşturduğu dairesel görünümünün, işaretlerin birbirlerinden yeterli düzeyde uzaklaşmalarını sağladığı, zira daire ana teması üzerinde tarafların zaten münhasır bir hakka sahip olamayacakları bir durumda önem teşkil eden hususun meydana getirilen nihai görselde işaretlerin birbiri ile hangi düzeyde yakınlaştıklarıdır. Somut olayda her iki taraf markasında logoların yarattıkları izlenimlerin yeterli düzeyde farklılaşarak dava konusu markanın gerek renk gerekse de çizim itibariyle güneş görselini andırır bir logo ile oluşturulduğu ve bu haliyle redde gerekçe markadan yeterince uzaklaştığı, kaldı ki dava konusu marka bütün olarak …+Şekil biçimli bir logodan oluştuğundan, bu marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, markada kullanılan logoyu, markanın devamında kullanılan sözcük unsuru ile birlikte algılayarak bütün olarak değerlendireceği de açıktır. Zira “…” harfinin kullanımının dava konusu markadaki “Saysail” kelimesinin baş harfi ile de uygun olmasından kaynaklı olarak tüketicinin logo – sözcük unsuru arasında böyle bir bağlantı kurması olağan bir beklenti olacaktır. Her ne kadar davalının redde gerekçe markaları salt şekil unsurundan oluşmakta ve iltibas ihtimalinin temelini bu şekil unsuru oluşturmakta ise de …+Şekil ibreli markalarda, dairesel unsuru oluşturan ibarelerin akılda kalıcılığının çok üst düzey olmayan, daha ziyade dekoratif nitelikte figürler olarak tüketici tarafından algılanacağı, bu nedenle tüketicinin davalı markalarının görsel algısına somut ve net bir kavramsal algı yükleyemeyeceği gibi zihninde de güçlü bir izlenim oluşturmayacağı, kaldı ki dava konusu markada kullanılan şekil unsurunun bütünsel olarak yarattığı nihai izlenimi itibariyle davalı markalarından farklı olduğu, yukarıda da değinildiği üzere tek bir harfin stilize yazımı ya da şekil unsuru ile birlikte kullanımından oluşan markalarda, bu markaların kendiliğinden ayırt edicilikleri zayıf olduğundan, aranılan benzerlik düzeyinin çok daha yüksek olması gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta dava konusu markadaki logonun görsel algısı itibariyle, davalı nın markaları ile benzer olmadığı, her iki markanın etrafında yer alan çizgilerin dizilimlerindeki farklılık ile oluşan bütünde, tüketicilerin işaretler arasında bir yanılgı yaşamayacakları, işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin bu denli düşük olduğu bir halde, tüketicinin dava konusu markayı bütün olarak gördüğünde de kullanılan logo ile sözcük unsurunu ilişkilendirecek ve tüketicinin zihninde herhangi bir şekilde davalı markalarına dair çağrışımsal bir algı oluşmayacaktır.
Nihayetinde taraf markaları arasında redde konu 39. Sınıfın tamamı ve 43.01, 43.02 alt grupları açısından benzerlik mevcut ise de markaların bütünsel algıları itibariyle birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaştıkları, dava konusu marka ile karşı karşıya kalan ilgili tüketicinin, anılan markayı davalının şekil markaları ile karıştırmayacağı, zira markaları oluşturan işaretlerin bütünsel algıda benzer olmadıkları, ilgili tüketicinin yargılama konusu hizmetlerde taraf markaları arasındaki farklılıkları algılayabileceği, tüketicinin bu iki görsele haiz taraf markaları arasında bir ilişki kurmayacağı,
TANINMIŞLIK DÜZEYİ;Mevzuatımızda markaların tanınmışlık düzeyiyle ilgili tescil engeli bakımından “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal veya hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal veya hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş tescilli bir markanın aynısını ya da benzerini benzer ya da farklı bir mal veya hizmette tescil ettirmek isteyen kişinin tescil başvurusu, ancak “tescil ettirmek istediği markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız bir yarar sağlayabilecek markanın itibarına bir zarar verebilecek veya ayırt edici karakterim zedeleyebilecek” ise engellenebilir. Zira bir markanın tescili ile maksat, bir başka markanın şöhretini sömürmek veya en azından yararlanmak ise ya da böyle bir tescil o markanın reklam gücünü veya işletme ile olan bağlılığını zayıflatacak mahiyette ise, tescilinin engellenmesi mümkündür. Ancak Yüksek Mahkemenin de birçok içtihatında belirttiği üzere farklı sektörlerde karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için benzerlikten öte bir ayniyet aranmaktadır.
Somut olayda davalının, işlem dosyası kapsamına tanınmışlık iddialarını destekler somut deliller ibraz etmediği, emsal mahiyetteki Kurum ve yargı kararlarına yer vermek suretiyle bu iddialarını ileri sürdüğü, bununla birlikte davalı yanın … sayısı ile tanınmış markalar sicilinde kayıtlı markasına ait görselin ise …+Şekilli olduğu, bu görsel ile dava konusu markada kullanılan …+Şekil biçimindeki görsel, figüratif açıdan benzer görülmediği gibi kavramsal olarak tüketiciye verdiği algılar itibariyle de benzer görülmemiş olup bu halde dava konusu markanın tescilinin, davalının T/03217 sayısı ile tanınmış markasına zarar verecek veyahut davalı markasının ayırt ediciliğine sulandıracak sonuçlar yaratmayacağı, davalının logosu gibi tanınmış marka kaydı bulunmadığı gibi bu hususta delillerin de mevcut olmadığı, anılan iki logo arasında dahi görsel unsurlar itibariyle farklılıklar mevcut olduğundan, davalının tanınmış logosunun, davalının dayanak markalarının da kendiliğinden tanınır olarak kabul edilmesi sonucunu doğurmayacağı, hal böyleyken SMK m. 6/5 koşullarının somut olayda oluşmayacağı,
Netice itibariyle, dava konusu … sayılı marka kapsamında reddine karar verilen hizmetlerden 39.sınıftaki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” Ve 43.sınıftaki “ yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” Hizmetleri açısından işaretler arasında aynı – aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu,
• Bununla birlikt 43. Sınıftaki “Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” açısından ise taraf markalarının kapsamları itibariyle benzerlik taşımadıkları,
•Taraf markaları arasında bütünsel açıdan ilgili tüketiciyi yanılgıya düşürecek düzeyde bir benzerliğin ve buna bağlı olarak karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimallerinin mevcut olmadığı,
• Dava konusu markanın tescilinin, SMK m 6/5 kapsamında ortaya çıkabilecek herhangi bir sonucu meydana getirmeyeceği sonuç ve kanaatlerine ulaşılmış açılan davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 2021/M-5891 sayılı kararının davacının itirazının reddi yönünden iptaline,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 5.063,43.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28.09.2022
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :4.600,00.-TL
P.P : 336,33.-TL
TOPLAM :5.063,43.-TL