Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/281 E. 2022/237 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/281
KARAR NO : 2022/237

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVALI : 2- … – …
T.C. KİMLİ NO: …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 20/10/2021
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/07/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin başta süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri ile çeşitli gıda maddelerinin üretim ve satışında ülkemizin öncü kuruluşlarından olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu markanın tescili istenilen ürünler de dahil olmak üzere tescilli ve önceki tarihlerden beri kullanılmakta olan çok sayıda “…” ibareli markası bulunduğunu, bu markaların uzun süre kesintisiz ve fasılasız olarak kullanılarak müvekkili şirket tarafından maruf ve meşhur hale getirildiğini, davalı tarafından 2019/122765 numaralı “…” ibareli markanın 29. sınıf mal ve hizmetler yönünden tescili için yapılan başvuruya müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili şirkete ait “…” markalarının tanınmış markalar olduğunu, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1992/155 sayılı kararı ile müvekkili şirkete ait “…” markasının tanınmış marka statüsü kazandığını, karara istinaden davalı Kurum nezdinde markanın tanınmış marka olarak tescil edildiğini, müvekkili şirkete ait “…” markasının yurt dışında birçok ülkede de tescilli olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markaların tescilli oldukları tüm mal ve hizmetler yönünden tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili şirkete ait tanınmış markaların sulandıracağının tartışmasız olduğunu, “…” ibaresini gören tüketicinin markayı müvekkili şirket markası olarak algılayacağını, bu durumda davalının müvekkili şirket markasının ayırt ediciliğinden ve tanınmışlığından haksız şekilde yararlanmasının söz konusu olacağını, davalı markasının tescili halinde müvekkili şirket markasının itibarına zarar vereceğini ve markanın ayırt ediciliğini zedeleyeceğini, davalı marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait markalar ile ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğunu, bu durumun mutlak tescil engeli teşkil ettiğini, dava konusu “…” ibareli markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu marka görselinin müvekkili şirket markalarının serisi izlenimi yarattığını, dava konusu markanın başına ve sonuna yapılan eklemelerin/değişikliklerin markalar arasında fark yaratmadığını, dava konusu markanın SMK m. 5/1-ç uyarınca reddi gerektiğini, markaların görsel ve işitsel olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın üç ayrı kelime bir araya getirilerek oluşturulduğunu, “çel” ibaresinin davalı şahsın soyadının ilk üç harfi olduğunu, “şavak” ibaresinin “Erzincan, Tunceli, Bingöl gibi illerde üretilen tulum peyniri” anlamında olduğunu, “…” ibaresinin önüne getirilmesi ile bu kelimelerin öz anlamlarını yitirmediğini, eklemelerin dava konusu markayı müvekkili şirket markalarından uzaklaştırmadığını, Türkçe’de vurgunun sonda olması sebebiyle dava konusu markada koruma altına alınmak istenen ibarenin “…” ibaresi olduğunu, davalının sonsuz seçim olanağı varken özellikle “…” ibaresini tercih etmesinin iltibas ve haksız rekabet şeklinde kötü niyetin bir göstergesi olduğunu, davalı markası ile müvekkili markaları tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin birbirini tamamlayan aynı/aynı tür ürünler olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz kelimesi olduğunu, dava konusu marka başvurusunun SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddeleri uyarınca da reddi gerektiğini, davalı şahsın başvuruda kötü niyetli olduğunu beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın 2021-M-5847 sayılı kararının iptaline, davalıya ait 2019/122765 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu marka ile mesnet markalar arasında ayniyet ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığını, dava konusu markada hiçbir kelimenin birbirinin önüne geçecek şekilde baskın olarak kullanılmadığını, yazı ibaresi üzerinde yer alan şeklin başvuru markasını özgün bir hale getirdiğini, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığını, “…” kelimesinin sözlük anlamının “yerden kaynayarak çıkan su, kaynak, memba, çeşme” olduğunu, ibarenin dilimizde çok kullanılan zayıf bir ibare olduğunu, “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğu hususunun…3. FSHHM 2015/132 E. sayılı dosyasında verdiği kararda direnmesi sonucu Yargıtay HGK’nın 2017/11-16 Esas ve 2021/198 K. sayılı kararı ile açıkça ifade edildiğini, markaların ilk bakışta farklı işletmelere ait olduğunun ilgili tüketici kitlesi tarafından algılanabileceğini, markaların seri marka olarak algılanmasının mümkün olmadığını, davalı markasının tüketici gözünde bir bütün halinde algılanacağını, taraf markalarının kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı veya benzer olmadığını, iltibas durumunun söz konusu olmadığını, davacının tanınmışlık iddiasının markalar benzer olmadığından davaya etkili olmadığını, 6769 sayılı SMK m. 6/5 kapsamında belirtilen risklerin varlığını ispatlayacak bir delilin mevcut dosya bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı :
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedileceği,
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacağı:
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız olmadığı, markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacağı, bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacağı,
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olduğu, benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içerdiği, benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsadığı,
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabileceği,
Dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar, davacının gerekçe olarak gösterdiği markalarda aynen yer aldığı,
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı,
İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığı olduğu, iki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alındığı, görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacağı, ilgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edileceği, görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkacağı, görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebileceği,
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunduğu, bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi olmadığı, kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılacağı, görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahip olduğu, bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacağı, kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkacağı, bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alındığı, bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacağı,
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik hali olduğu, işitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebileceği, ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesinin de mümkün olduğu,
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkacağı, kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabileceği, şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabildiği,
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabileceği, halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olduğu,
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması olduğu, global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacağı, bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel olmadığı, dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre olduğu,
Yargıtay 11. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerektiği :
Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Bu doğrultuda huzurdaki davaya konu markaların başvurusu, kırmızı ve yeşil renkli bir kalp şekli içerisine konumlandırılmış, mavi renk ile yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu, kelimenin sadece ilk harfi büyük harf ile, diğer harfler ise küçük ile yazıldığı, “Şavak” ibaresi, bir aşiretin ismi olup, Şavak Aşireti (Şavak, Şakak veya Şekak), Türkiye-Irak-İran üçgeninde yaşayan geniş bir topluluk olduğu, “Şavak” ibaresi, aynı zamanda bir çeşit peynir türü olduğu, Erzurum bölgesinde üretilen tulum peynirine, “şavak peyniri” de denmektedir. Tulum peyniri Türkiye’nin çeşitli yerlerinde büyük farklılıklar göstereceği, Konya, Bingöl, Erzincan, Elazığ, Tunceli ve Erzurum bölgelerinde üretilen tulum peynirine Erzincan tulumu veya “Şavak peyniri” adı verildiği, “Çel” ya da “çelpınar” ibaresinin ise bir anlamı tespit edilemediği, “…” kelimesi ise, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak. Bu suyun çıktığı yer, kaynak, memba. Çeşme.” olarak tanımlandığı, “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunmakta ve “şa-vak-çel-pı-nar” şeklinde telaffuz edilmektedir. Dava konusu marka, anlamı olan (şavak, …) ve olmayan (çel) ibarelerin birleştirilmesi ile oluşturulduğu, ortaya çıkan ibare, anlamlı bir kelime olmadığı,
Davacıya ait markalar ise, “…” kelimesini içeren markalar olup, bir kısım markalar, kapsamında farklı kelimeler bulunan kelime markası iken, bir kısmı ise kapsamlarında şekil unsurlarının bulunduğu karma nitelikte markalar olduğu, davacı markalarında, “kefir, sütüm, lezzet keyfi, klasik, protein, güzel yaşa, multi” gibi tali kelime unsurları yer almakta olup, bu ibareler, marka vasfı taşımayan unsurlardan olduğu, davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresi olduğu, dilimizde “su kaynağı” anlamına gelen “…” kelimesi, davacı tarafın hem ticaret unvanının çekirdek unsurunu hem de tanınmış markasını oluşturduğu, kullanım sonucu yüksek ayırt ediciliğe ulaşmış tanınmış bir marka olduğu,
Dava konusu marka, anlamı olan ve olmayan ibarelerden oluşmakta olup, dava konusu markada bulunan “…” ibaresinin bir bütün olarak esas unsur niteliği taşıdığı, bir diğer deyişle, dava konusu markanın esas unsurunun “…”, davacıya ait dayanak gösterilen markaların ise esas unsurunun “…” ibaresi olduğu,
Taraf markalarında ortak unsurun “…” kelimesi olduğu, somut olayda uyuşmazlığın “…” kelimesinin ortaklığından kaynaklandığı,
Taraf markalar görsel olarak daha detaylı incelendiğinde, davacı markalarında esas unsur olarak yer aldığı belirtilen “…” ibaresi ile dava konusu markanın esaslı unsuru olduğu belirtilen “…” ibarelerinde “…” ibaresinin ortak olduğu, ancak ortak olan bu ibare, davaya konu olan markanın oluşmasını sağlayan ve markanın ayrıntıdaki parçaları olduğu, zira dava konusu marka, on üç harften oluşan uzun bir kelime olup, kapsamında anlamlı-anlamsız birçok ibareyi içeren orijinal bir ibare olduğu, marka kapsamındaki hiçbir kelime veya ibare ön plana çıkarılmamış, hepsi aynı satırda, birleşik bir şekilde aynı punto ile yazıldığı, dava konusu markada “…” ibaresi, dikkat çeken bir ibare olmadığı, ayrıca dava konusu marka, kelimenin çevresinde kırmızı ve yeşil renkler ile çizilmiş bir kalp şeklini içerdiği, bu bağlamda markaların göz ve hafızada bıraktığı etkinin farklı olması sebebiyle tüketiciler nezdinde markaların ayırt edilmesi kolay olacağından davacının davaya gerekçe olarak sunduğu markalar ile davaya konu olan markanın görsel olarak farklı olduğu,
markaları işitsel olarak karşılaştırıldığında ise, dava konusu marka “şa-vak-çel-pı-nar” şeklinde telaffuz edilecek iken, davacı markalarının esas unsuru “pı-nar olarak telaffuz edileceği, dava konusu marka, beş heceden oluşmakta iken, davacı markalarının esas unsuru iki heceden oluştuğu, ayrıca taraf markaları aynı ses ile de başlamadığı, dolayısıyla, taraf markaları işitsel olarak birbirinden farklı olduğu,
Taraf markalar arasında her ne kadar bazı harfler yönünden benzerlik olsa da davaya konu olan “…” ibaresi ile davaya mesnet olan “…” esas unsurlu markaların görsel ve işitsel olarak farklı olduğu, dava konusu markanın kapsamında anlamlı ibareler bulunmakta ise de bir bütün olarak anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, kavramsal benzerlik değerlendirmesi yapılması mümkün olmadığı,
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesi olduğu, markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında taraf markalarında aynı/aynı tür olarak işaretlenen emtialar “GIDA” sektörüne dahil, hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, sık tüketilen gündelik ürünler olup, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerden olduğu, bu nedenle, 29. sınıf emtialar yönünden ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve düşük seviyede dikkat ve özene sahip olduğu,
Sonuç olarak, dava konusu marka bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken, davacıya ait markanın esas unsuru ise “…” ibaresinden oluşması, taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekle birlikte, ortak olarak işaretlenen bu kelimenin anlamı olan bir kelime olduğu, taraf markaları kapsamında yer alan diğer kelime/şekil unsurlarının birbirinden çok farklı olduğu, taraf markalarının görsel ve işitsel olarak değerlendirilmesinde benzer olmadığı, dava konusu markada “şavak” ve “…” kelimelerinin ve “çel” ibaresinin farklı bir tertip ile bir araya getirildiği ve bütün olarak bakıldığında davacının dayanak markasından uzaklaştığı, dava konusu markanın bir bütün olarak “…” olarak algılandığı, dava konusu markada “…” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı ve bir bütünün içinde kaybolduğu, ortak olarak belirlenen “…” kelimesinin dava konusu markada sonda yer alması, markalar arasında, karıştırılma ihtimalinin tespitinde; markaların başlangıç kısmının, son kısımlarına göre ortalama tüketici kitlesi üzerinde daha etkili olacağı, kelimelerin başındaki farklılığın markaları ayırt etmesi için yeterli olacağı, dava konusu markada yer alan kelimelerin/ibarelerin bir araya getirilişlerinin orijinal olması, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacı markasının imajından uzaklaşması, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” kelimesinin orijinal bir ibare olmayıp, hali hazırda anlamı olan bir kelime olması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması /ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tanınmış Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından :
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amir olduğu, bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerektiği,
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edildiği, (Yargıtay 11.H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229).
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır;
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları
• Markanın ekonomik değeri
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebileceği, yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiği,
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan,
• Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek,
• Markanın itibarına zarar verebilecek,
• Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedileceği,
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağladığı, tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istendiği, böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyeceği, bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabileceği,
Davacı taraf hem yayına itiraz aşamasında hem de dava aşamasında, dosyaya mahkeme kararları, YİDK kararları, faturalar, finansal tablolar, internet sitesi görüntüleri, 2007 tarihli Nielsen Marka Araştırma Raporu, satış görselleri ve afiş çalışmaları sunduğu,
Davacı yan aynı zamanda “…” markasının tanınmış marka sicilinde kayıtlı olduğunu beyan etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada “…” ibaresinin T/00116 sayı ile 1992 tarihinde ve “… beyaz” ibaresinin ise… … tarihinde tanınmış marka olarak tescil edildiği,
Yukarıda yer alan kriterler göz önünde bulundurularak, davacı şirkete ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu iddiasına dayalı sunulmuş olan deliller incelendiğinde, sunulan delillerden, söz konusu markanın “gıda” sektöründe aktif olarak kullanılmakta olduğu, mahkeme kararları ile tanınmış marka olduğunun ifade edildiği, reklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunulduğu ve anılan ürün grubunda tanınmış olduğu,
Somut olayda; davacının “…” markasının “GIDA” sektörü bakımından, sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır kullanıldığı ve tanıtıldığı, davacı yana ait markanın “GIDA SEKTÖRÜ” bakımından tanınmış marka olduğu, davacının tanınmış markası olan “…” ibaresi ile dava konusu “…” ibareli marka başvurusunun birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan yer alan tüm emtialar bakımından, taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet bulunduğu, davalının gerek dava aşamasında gerekse itiraz aşamasında kullanım ispatı talebinin bulunmadığı, davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markaların benzer olmadığı ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu, davacının tanınmış markası ile dava konusu marka başvurusunun benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı,
Davacının kötü niyet iddiası bakımından,
Yargıtay kararlarında kötüniyetin varlığı için şunlar benimsenmiştir;
“Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir.” Y.HGK., 16.07.2008 T., 2008/11-501 E., 2008/507 K.
Kötü niyet iddiasının kanaat oluşturmaya yeterli olacak bilgi ve belgelerin dosyada mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Neticede yukarıda açıklanan nedenlerle her iki marka arasında karıştırma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet iddiasının yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalının yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde…Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.07.2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı