Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/272 E. 2022/142 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/272 Esas – 2022/142

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/272
KARAR NO : 2022/142

HAKİM : ….
KATİP : …

DAVACI :….
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : 1-….
VEKİLİ : Av. ……
DAVALI : 2- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 07/10/2021
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/04/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka… Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı yanın … sayısı ile tescili talep edilen ….” ibareli markasına yönelik itirazlarının, kurum tarafından haksız bir biçimde reddedildiğini, “…” markasının müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasını tanınır hale getirdiğini ve kendisi ile özdeşleştirdiğini, …. sayısı ile “…” markasının tanınmış markalar sicilinde de kayıtlı olduğunu, müvekkilinin markasını savunmaya çalıştığını, böylece tanınmış markasının sulandırılmasının önüne geçmek istediğini, müvekkilinin bu ibareyi aynı zamanda ticaret unvanı olarak da 60 yılı aşkın bir süredir kullandığını, müvekkilinin 100’e yakın tescilli markası ve başvurusunun bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, “…” ibaresini aynen içerdiğini, ….” ekinin ayırt edicilik sağlamadığını, markaların görsel olarak benzer olduklarını, işitsel olarak da bıraktıkları etkinin aynı olduğunu, müvekkili markalarını tüm sınıfları kapsar şekilde tescilli olduğunu, dava konusu markanın 35, 36, 37 ve 39. Sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenildiğini, kaldı ki müvekkili markasının tanınmış olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunu, dava konusu markanın, müvekkili markalarının serisi gibi algılanacak olduğunu, benzer bir uyuşmazlıkta “….” ibareli başvurunun, müvekkili markaları ile benzer görüldüğünü, dava konusu “….” markasının müvekkili firma adına tescilli … esas unsurlu ve özellikle … tescil numaralı markalar ile benzerlik taşıdığını, iddia ederek …. kararının iptali ve davaya konu markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; müvekkilinin … Lojistik adıyla 2006 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin daha önce de … sayılı “betatrans”, …., … sayılı “betabulvar”, …. sayılı “… lojistik” ibareli markalarının bulunduğunu, anılan markaların tamamında “…” ibaresinin yer aldığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, faaliyet gösterdikleri sektörlerin farklı olduğunu, davacı markasının tanınmış olmasının bir önemi olmadığını, firmaların iştigal alanlarındaki farklılığın işaretler arasında bağlantı kurulmasının önüne geçtiğini, müvekkili markasının davacı markalarını sulandırmayacağını, müvekkilinin davacı yandan daha önceden beri “…” markasını kullandığını, davacı yanın tanınmış marka statüsünün müvekkili markalarından sonraki tarihli olduğunu, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında …. kararının yerinde olup olmadığı, Hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ :
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim…. nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği,
Davacı yanın çok sayıda “…” esas unsuruna haiz markalarına dayandığı, bu markalardan …. sayılı markasının 12.09.2019 tarihli tescil noksan bildirimine rağmen tescil ücretinin yatırılmadığı,
dava konusu marka kapsamında 35 ve 36. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında da yer almakta olup bu hizmetler bakımından taraf markaları aynı ya da aynı tür emtiaları kapsamaktayken, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan 1-34 mal sınıfında yer alan mallar ile de dava konusu markada 35.05 alt grubunda 1-34 mal sınıfına özgülenmiş malların satış hizmetleri arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira uygulamada da kabul edildiği üzere mal üreten işletme karineten ürettiği malı da satacağından mal – malın satışına özgü satış hizmeti arasında benzerlik bulunmaktadır. Bununla birlikte davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 37 ve 39. Sınıf hizmetler yer almamakta olup taraf markaları arasında anılan hizmetler bakımından doğrudan bir benzerlik bulunmadığı,
Benzerliği tespit olunan bu emtialar arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI :
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. … kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta taraf markalarında benzerliği tespit olunan 35. Sınıf hizmetler genel itibariyle geniş bir tüketici grubuna hitap ederken 35.sınıf 01-04 alt grubu, tüketicilerin günlük hayatta ihtiyaç duyabildiği ve profesyonel meslek grupları tarafından sunulan hizmetleri kapsamakta olup anılan hizmetler açısından ilgili tüketici grubunun ortalamanın daha üstünde dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip kimseler oldukları; 35. 05 alt grubundaki satış hizmetlerinin ise tüketicinin günlük tüketim ihtiyaçlarını karşıladığı olağan satış hizmetlerini kapsadığından hemen her yaş, eğitim, gelir düzeyinden tüketicilere hitap ettiği; 36. Sınıf hizmetlerin ise yine finansal hizmetler, gayrimenkul hizmetler gibi görece para piyasalarına yönelik hizmetler olmaları nedeniyle hem satıcı hem yararlanıcılarının makul düzeyde dikkatli, özenli ve seçici kimselerden oluşacağı,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı yana ait “…” esas unsurlu markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
…’nun 13.06.2012 tarih ve …. sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler çerçevesinde somut uyuşmazlığa dönüldüğünde dava konusu markanın … şeklinde tek kelime altı harften oluşan “BetaCo” kelimesinden oluştuğu, “B” ve “C” harflerinin büyük yazıldığı, markanın bütün olarak bir anlam ifade etmediği, yazımına uygun şekilde ….” olarak telaffuz edileceği,
Davacı yan markaları ise başta “…” olmak üzere, davacı yanın dilekçelerinde yer verdiği şekilde “…+SÖZCÜK” veya şekil unsurları ile oluşturulan seri markalardır. Davacı markalarının tamamında “…” ibaresinin esas unsur veyahut esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı,
Bu çerçevede tespiti gereken husus davacı yanın “…” markaları ile “betaco” şeklindeki dava konusu markanın bütünsel anlamda yarattıkları algılar itibariyle, birbirleri ile iktisadi anlamda ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşıyıp taşımadıklarıdır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir. Bununla birlikte ortak unsurun sonraki marka içerisindeki kullanımının niteliği ve tüketicinin bu kullanımdan edineceği algı da önemlidir.
Dava konusu marka yukarıda da belirtildiği üzere tek kelimeden oluşan bir sözcük markasıdır. Ülkemiz tüketicisi açısından dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat edilmekte olup tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Bu anlamda tüketicinin dava konusu marka ile karşılaştığında bu markanın “…” kök unsurundan türetilmiş bir ibare olduğunu algılaması kuvvetle muhtemeldir. Zira “…” kelimesi dilimizde de kullanılan ve öncül olarak “yunan alfabesinin ikinci harfi” şeklinde bir anlama sahip bir kelime olduğu gibi ülkemizde daha birçok alanda kullanılan bir kelimedir. Örneğin tıp alanında da “sıklıkla bademciklere yerleşip hastalık yapan bir mikrop” adı olarak da bilinen bir virüsün adıyken, bilişim alanında bilgisayar teknolojilerinde ikincil yazılım sürümünün adı olarak kullanılmakta, yine örneğin “… glukan” olarak bilinen ekmek mayasından elde edilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren doğal bir maddenin adı gibi anlamlara da sahip olmaktadır. Dolayısıyla birden fazla anlama gelen ve tüketici tarafından bilinen bir ibare olan “…” ibaresini belirgin olarak içerir dava konusu marka bütününde, tüketicinin “…” ibaresi üzerindeki algısı çok daha kuvvetli olacaktır.
Böyle bir durumda ise davacı yana ait önceki tarihli “…” esas unsurlu markalar mevcutken, tüketicinin dava konusu marka ile karşılaşması halinde, normal şartlarda, davalı taraf markasını da davacı yanın markalarından biri olarak yeni bir ürününe verdiği isim şeklinde algılaması ve değerlendirmesi, buna bağlı olarak ise nihai tercihlerinde bir yanılgı yaşaması kuvvetle muhtemeldir.
Bu algı itibariyle, önceki tarihli “…” esas unsuruna haiz çok sayıda markası ile karşı karşıya kalmış, bu markaları deneyimlemiş tüketicilerin, sonraki karşılaştığı ….şeklindeki davalı başvurusunu davacı yan markalarının yeni bir serisi olarak algılamasına yol açacağı düşünülmektedir. Her ne kadar ilgili tüketici gruplarının dikkat düzeyi bu noktada daha yüksek olsa da işaretler arasındaki yoğun benzerlik hali ve davacı yanın sahip olduğu seri markaların varlığı karşısında, tüketicinin dava konusu markanın son hecesinde oluşan “co” sesini, bütünsel algıyı değiştiren bir etken olarak görmeyeceği aşikardır. Hatta öyle ki davacı yanın “… tea collection”, “… tea corner” gibi markaları varken “co” şeklindeki son sesi – ki “C” harfi büyük yazılarak bu ibarenin “…” kelime köküne eklenmiş bir ibare olduğu açıkça tüketiciye vurgulanmıştır – collection ya da corner ibarelerinin kısaltması olarak algılaması da mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra “co” ibaresi “company” kelimesinin de kısaltması olarak dünya genelinde bir kullanıma sahip olduğundan anılan ibarenin ticaret hayatında güçlü bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı,
Nitekim karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği düşünülmektedir. Bu doğrultuda davalı markalarını görmüş, duymuş, deneyimlemiş bir tüketicinin, dava konusu markayı gördüğünde, önceki algısında kalan deneyimleri doğrultusunda, davalı markaları ile ilişkilendirmesi beklenen olacaktır. Böyle bir durumda tüketicinin, dava konusu markayı da davalı tarafa ait olduğunu düşünerek hareket edebileceği ve bu durumun markaların iktisadi kaynaklarında bir yanılgının oluşması olarak değerlendirilebileceği,
İlgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların ayniyeti karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Zira her iki markada da “…” ibaresi ortak ve baskın unsur olup bu durum işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler oluşturduğu gibi her iki taraf markasında da markalardaki sair ek unsurlar yeterli ayırt edicilik sağlamamaktadır.
Ayrıca dava konusu markalar pazarlama iletişimi açısından değerlendirildiğinde ise; görsel ve sözel iletişim bir bütündür. Bilinenden/bilinmeyene, görünürden/görünür olmayana doğru akan bu ilişki markaları da karıştırma veya ayrıştırma ihtimalini yükseltmektedir. Markaların görsel algıya hitap eden ilişkileri ile satınalma davranışı arasında koparılmaz bir bağ vardır. İlgili tüketiciler görsel okumaları büyükten/küçüğe, bilinenden/bilinmeyene, yazıdan/görsele doğru yapar. Bu bağlamda dava konusu markalar karşılaştırıldığında işaretlerin harf dizilimsel benzeşikliği her iki markayı birbirine doğrudan yakınlaştırmaktadır. Buradaki yakınlık reklam ve marka iletişiminde kullanılacak mecralar düşünüldüğünde ise güçlü bir benzerliğe evrilen düzeyde bir yakınlıktır. Kurumsal kimlikteki bu yakınlık pazarlama iletişiminde özellikle sözel pazarlama kanallarında (radyo reklamları, tele-marketing vs.) davacı marka ‘…’ ile davalı marka … (tr)’ söyleniş hızı da dikkate alındığında temel marka kaynağının ne olduğu noktasında karıştırılma ihtimalini doğurabilecek düzeydedir.
Sonuç olarak her ne kadar taraf markaları, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 35 ve 36. Sınıf hizmetlerin tamamı bakımından benzerlik taşımakta ve dava konusu “betaco” markası ile davacı yanın “…” esas unsuruna haiz markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel algılar itibariyle meydana gelen bir benzerlik hail mevcut olduğunda, önceki tarihli “…” markası ile karşı karşıya kalan tüketicinin sonraki ….” şeklindeki davalı başvurusunu, davacı yan markalarının yeni bir serisi olarak algılayabileceği, işaretlerin aynı iktisadi – idari kaynaktan çıktığını düşünebilecekleri nihai olarak ise işaretler arasında ilişkilendirme ihtimali dahil bir karıştırma ihtimali yaşayabilecekleri,
Son olarak ifade etmek gerekir ise her ne kadar davalı yan önceki tarihli “…” esas unsuruna haiz bir takım markalarının varlığına dayanarak müvekkilinin önceden beri “…” markası altında faaliyet gösterdiğini, önceki tescillerinin 2006 yılına dayandığını ileri sürmüş ise de benzerliği tespit olunan 35 ve 36. Sınıf hizmetlerin önceki tarihli markaları kapsamında yer almadığı, anılan markalar kapsamında 37 ve 39. Sınıf hizmetlerin yer aldığı, anılan hizmetler açısından ise taraf markalarının zaten benzer görülmedikleri, bu nedenle 35 ve 36. Sınıf hizmetler açısından davalı yanın önceki markalarına dayalı bir hak iddiasını ileri sürmesinin mümkün olmadığı, zira anılan hizmet sınıflarında davacı taraf tescillerinin daha önceki tarihli olduğu,
TANINMIŞLIK DÜZEYİ KAPSAMINDA :
Mevzuatımızda markaların tanınmışlık düzeyiyle ilgili tescil engeli bakımından “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ….de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal veya hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal veya hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu,
Davacı yan tarafından işlem ve dava dosya kapsamına sunulan delillerden davacı yanın gerek yurtiçi gerekse de yurtdışında çok sayıda tescili bulunduğu gibi “…” markaları ile oldukça uzun yıllardır mevcut olduğu görülen sektörel kullanımları göz önüne alındığında davacı markalarının özellikle “çay, meyve çayı, bitkisel çay” gibi içecek ürünlerinde, ilgili tüketici kitlesi nezdinde belli bir tanınmışlığa eriştiğinin kabulünün gerekeceği, nitekim bu hususta daha evvel verilmiş emsal yargı kararları bulunduğu gibi davacı yana ait “…” markasının … sicil kayıtlarında da …. sayısı ile tanınmış markalar sicilinde 2016 yılından bu yana kaydının bulunduğu, dolayısıyla davacı yanın “…” markalarının yoğun ve uzun yıllara sair kullanım neticesinde ciddi bir ayırt edicilik elde ettiği, bu bağlamda davacı yan markalarının anılan emtialar üzerindeki ticari faaliyetleri neticesinde söz konusu tanınmışlığın başvuru kapsamındaki 35.05 alt grubunda yer alan “tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Çaylar, buzlu çaylar” emtialarına da sirayet edeceğinin kabul edilebileceği, dava konusu markanın tescilinin, davacı yanın SMK m. 6/5 kapsamında elde ettiği tanınırlığı sulandırabilecek, davacı markalarının ayırt ediciliğini zayıflatabilecek sonuçlar doğurabileceği gerekçeleri ile engellenebilecek olduğu,
Davacının, davalı tarafça gerçekleştirilen başvurunun kötü niyetli olduğu iddiasını benzerlik ve tanınmışlık iddialarına dayandırdığı, söz konusu iki nispi ret gerekçesinin de tek başına kötü niyet göstergesi olmadığının uygulamada kabul edildiği, bununla birlikte sair iddialar açısından kötü niyetin yerinde olmadığı,
Dava konusu …. sayılı başvuru kapsamında yer alan 35. Ve 36 Sınıf hizmetlerin tamamının, davacının önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu,
Başvuruda yer alan 37 ve 39. Sınıf hizmetler açısından ise taraf markaları arasında herhangi bir mal veya hizmet benzerliğinin mevcut olmadığı,
Bununla birlikte rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle davacı yanın …. esas unsuruna haiz seri markaları ile dava konusu “betaco” markası arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel algılar itibariyle güçlü bir benzerlik bulunduğundan, benzerliği tespit olunan hizmetlerde karıştırılma ihtimalinin de meydana gelebilecek olduğu,
Davacı yan markalarının uzun yıllara sair yoğun kullanım ve tanıtımları neticesinde “çay, meyve çayı, bitkisel çay” emtialarında tanınır ve bilinir hale gelmiş olmasından kaynaklı olarak başvuruda 35.05 alt grubunda yer alan “tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Çaylar, buzlu çaylar” emtialarına özgülenmiş satış hizmetlerine de davacı yanın kullanımla elde ettiği ayırt ediciliğin sirayet edeceği ve davacı markalarının SMK m. 6/5 uyarınca anılan emtialar açısından da korunması gerekeceği,
Kötü niyet iddialarının yerinde olmadığı sonuçlarına ulaşılmış davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..
H Ü K Ü M :
Davanın kısmen kabulüne
…. sayılı kararının 35. ve 36. Sınıf mal ve hizmetlerin tamamı bakımından iptaline,
Davaya konu markanın yukarıda belirtilen mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.462,3‬0.-TL

yargılama giderinin %50’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum ve davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Mahkemesi’nde …yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.21.04.2022

Kâtip Hâkim… ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ İlk Masraf : 67,80-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.300,00.TL
G.A : 94,5‬0.-TL
TOPLAM : 2.462,3‬0.-TL