Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/265 E. 2022/230 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/265 Esas – 2022/230

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/265
KARAR NO : 2022/230

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ve Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 30/09/2021
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin …mağaza adı/markası ile halk arasında ve sektörde tanındığını, müvekkili şirkete ait “…” ibareli tescilli markaların bulunduğunu, davalı tarafın… başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkili şirketin dava konusu marka başvurusuna itirazlarının TÜRKPATENT YİDK tarafından emsal kararlar ile çelişir şekilde reddedildiğini, davalı markasının hiçbir ayırıcı vasfı, baskın unsuru, orijinal niteliği bulunmadığını, davalı yanın dava konusu markanın tescilinde üstün hakkının bulunmadığını, başvuru markasının müvekkili şirket markaları ile aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkil şirketin “…” ibareli markalarını 03 / 05 / 16 / 29 / 30 / 31 / 32. sınıflarda tescil ettirdiğini ve 10.000’i aşkın satış noktasında bu ürünlerin satış ve dağıtımını yaptığını, dava konusu markanın müvekkili şirket markasının esaslı unsurunu ihtiva edecek şekilde oluşturulduğunu, müvekkili markasının tüm unsurlarını içerecek şekilde benzer telaffuz ile aynı ve benzer mal/hizmetler yönünden tescil başvurusu yapıldığını, dava konusu markanın tescili halinde tüketiciler nezdinde müvekkili markaları ile karıştırılmasının kaçınılmaz olduğunu, başvuru markasının müvekkili şirket markası olduğu izleniminin edinileceğini, bu durumun müvekkili şirket tanınmışlığından kaynaklı olarak davalıya avantaj sağlayacağını ve müvekkili şirket markasının zayıflamasına yol açabileceğini, tüketicilerin davalı markasını müvekkili şirketin seri markası olduğunu zannedeceklerini, dava konusu markanın müvekkili şirket markaları ile açıkça iltibas yarattığını, davalı markasının müvekkili şirket markaları karşısında yenilik ve ayırt edicilik vasfı bulunmadığını, her iki markanın aynı harf düzeninden oluştuğunu, telaffuz ve kulakta bıraktıkları izlenim ile markaların orta derecede tüketiciler ve hatta orta derece üzerinde bilinçli tüketiciler nezdinde dahi karıştırılmaya müsait olduğunu, tüketiciler nezdinde taraflar arasında bağ olduğu sonucuna ulaşılabileceğini, davalı yanın müvekkili şirket markalarının imajı, itibarı ve müşteri çevresinin marka algısından yararlanma gayreti içinde olduğunu, davalının dava konusu marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” marka tescilleri incelendiğinde markanın 1999 yılına dayanan kullanımı olduğunun görüleceğini, davalının önceye dayalı kullanım iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davalı markasında yer alan “oli” ibaresinin Latincede “zeytin” anlamına geldiğini, ibarenin ilgili ürün grubunda tanımlayıcı niteliği sebebiyle tali unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini, davalı şirketin iddiası gibi “oli” kelimesinin “yağ” anlamına geldiğinin kabulü halinde dahi yağ ürünleri için yağ kelimesinin kullanımının ayırt edicilik sağlamayacağını beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … … sayılı markanın sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarında “…” ve “…” ibarelerinin esas unsur olarak kullanıldığını, dava konusu markanın bütün olarak “…” kelimesi olması ve itiraza mesnet markalarda “…” ibaresi ile birlikte başkaca esas unsurların yer alması karşısında ibarelerin bölünerek ve diğer unsurlar göz ardı edilerek benzerlik incelemesinin yapılamayacağını, markalar arasında görsel benzerlikten söz edilemeyeceğini, dava konusu markada vurgunun kelimenin başında yer alan “o-li” ibaresine yapıldığını, markalar arasında işitsel benzerlik bulunmadığını, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin yabancı kökenli olduğunu, genel olarak “zeytin” veya “ zeytin ağacı” anlamlarını taşıdığını, davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ise Arapçada “sonrası, arkası” gibi anlamları taşıdığını, Latincede “doğru” anlamına geldiğini, TDK sözlüğünde ise anlamı bulunmadığını, markaların kavramsal olarak benzer olmadığını, taraf markalarının karıştırılma ve iltibas ihtimaline sebebiyet verecek düzeyde benzerlik barındırmadığını, markalar benzer olmadığından tanınmışlık iddiasının huzurdaki davaya etkili olmadığını, davacı tarafça tanınmış markaya dayalı beyanları tevsik edici delil de sunulmadığını, davacının kötü niyet iddiasının ispatına ilişkin somut bir delil ileri sürülmediğini, YİDK kararının yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1968 yılında bitkisel yağ üretimi amacıyla kurulduğunu ve sektörün öncü kuruluşlarından biri olduğunu, başta “oruçoğlu” markası olmak üzere diğer tescilli markalarıyla ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, tüm Türkiye’de dağıtım ağına ve müşteri kitlesine sahip, bilinirliği olan güvenilir bir sanayi kuruluşu olduğunu, davacı şirketin “…” markasının 2013 yılından beri “A-101” markalı perakende satış yerlerinde çoğunlukla ayçiçek ve mısır yağı ürünlerinde kullanıldığını, müvekkili şirketin “…” markasını ilk tescilinin davacının perakende satış sektörüne girmesinden çok önce 2003 yılında 2003/21368 sayılı marka ile gerçekleştiğini, müvekkili şirketin yine aynı markayı 11/04/2006 tarihinde 13/08/2013 tarihinden itibaren on yıl geçerli olmak üzere tescil ettirdiğini, anılan markanın emtia türünün 29. sınıf olduğunu ve müvekkili şirketin ana faaliyet konusunu oluşturan “bitkisel yağ” sektörüyle ilgili olarak koruma altında olduğunu, müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen dava konusu marka başvurusunun 2003 yılında yapılan ilk tescile dayandığını, bu anlamda müvekkili şirketin kazanılmış hakka sahip olduğunu, davacı şirketin markaların seri marka imajı doğuracağı, “…” markası kullanılarak “…” markasının yaratıldığı ve iltibas oluşturduğu iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin markasını oluştururken davacı şirket markasından ve tanınırlığından faydalanmadığını, “…” ibaresinin kökensel olarak “yeşil” manasına geldiğini, Latince “viridis”, Fransızca “vert”, İtalyanca ve İspanyolcada “verde” olan bu kavramın bitkisel kökeni ve yeşili ifade ettiğini, “oli” ibaresinin ise temelde “oleum/oil” ile ilişkili olduğunu, markanın müvekkili şirketin üretimini yaptığı bitkisel yağ ürünlerini karşıladığını, “…” kelimesinin doğrudan ayırt edici bir unsur niteliği taşımadığını, davacının kötü niyet iddiasının dayanaksız olduğunu, davacı şirketin 1999 yılındaki marka tesciline dayanmasının ilgili markanın görselliği, şekli ve tescil edildiği alanlar ve bu alanların genelliği/çeşitliliği sebebiyle markanın dayanak alınmasının mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRME
Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Bakımından;
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.   
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.   
Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı 
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.  
Dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar, davacının gerekçe olarak gösterdiği markaların tamamında aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı,
b) İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay 11. HD’nin … K. Sayılı “… kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davaya konu marka başvurusu, standart bir yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresini içerir bir kelime markasıdır. Marka kapsamında hiçbir şekil ya da renk unsuru kullanılmamıştır. “…” ibaresinin sadece ilk harfi büyük harflerle yazılmış, diğer harfleri küçük harfler ile yazılmıştır. “…” ibaresinin Türkçe’de herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. “…” ibaresi yazıldığı gibi okunmakta ve… şeklinde telaffuz edilmektedir. Dava konusu markanın tek unsuru olması nedeniyle, “…” ibaresi markanın esaslı unsuru konumundadır.
Davacıya ait redde mesnet markaların, dört adedi kelime ve şekil unsuru barındıran karma markalardır. Davacıya ait diğer üç marka ise salt kelime unsurundan oluşmaktadır. Davacıya ait kelime markaları, baş harfleri büyük, diğer harfler küçük olacak şekilde, aynı satırda ve aynı büyüklükte yazılan “… Tereyağlı Margarin”, “… Tereyağı Lezzeti” ve “… Tereyağı Keyfi” ibarelerini içermektedir. Davacıya ait şekil unsuru içeren markalarda ise “…” kelimesi siyah, kareye yakın bir şekil içerisinde beyaz renkle yazılmıştır. Şekil markalarında yer alan “…” ve “Mutlu Mutfak” ibareleri ise, “…” ibaresine nazaran çok küçük boyutta, dikkat çekmeyecek şekilde yazılmıştır. Son karma nitelikli markada ise, “… ”, “…” ibaresine nazaran daha büyük boyutta yazılmış, alt satırda konumlandırılmıştır. Davacıya ait mesnet markalar yazıldığı gibi telaffuz edilmektedir.
Redde mesnet markalarda yer alan “T… ibareleri, her ne kadar “…” ibaresi ile aynı boyutta, aynı hizada yazılmış olsa da taşıdıkları anlam itibariyle, tüketiciler nezdinde marka algısı yaratmaya yetmemekte ve sunulan ürünü tanımlamaya hizmet etmekte olup marka vasfı bulunmamaktadır. Davacının redde mesnet markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu,
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekte, uyuşmazlık “…” markasının ortaklığından kaynaklanmaktadır.
“…” kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, taraf markalarında ayniyet taşıyan 29. sınıf emtialar ile ilişkilendirilebilecek/bağlantı kurulabilecek bir kelime değildir. Uyuşmazlık konusu sınıfta yer alan emtialar ile ilişkilendirilemeyecek bir kelime olması nedeniyle, “…” ibaresi, ayırt ediciliği yüksek bir marka olarak nitelendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresi, davalı başvuru sahibinin de kabul ettiği üzere İngilizce’de “yağ” anlamı taşıyan “oil” kelimesini çağrıştırmakta olup, daha önce “yağ” emtiasında kullanıldığını bildiği davacı markaları karşısında tüketici, dava konusu başvuruyu, davalı başvuru sahibi gibi “oilvera” gibi değerlendirme ihtimali bulunmaktadır. Dolayısıyla “…” ibaresi, markaya yeterli ayırt edicilik sağlamaktan uzaktır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.   
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.    
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.  
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında taraf markalarının ortak oldukları mal ve hizmetlerin çok çeşitli yiyecek ve içecek ürünlerinden oluştuğu, hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu,
Sonuç olarak dava konusu marka bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken, davacıya ait markaların ise “…” esas unsurundan oluşması, taraf markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmamakla birlikte, “…” ibaresini ortak olarak içermeleri karşısında taraflara ait markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğunun kabulü gerekmektedir. Başvuruda yer alan gerek “…” ibaresinin, işitsel, görsel, kavramsal ve ortalama tüketicide bırakacağı genel algı itibariyle başvuruyu redde dayanak markadan ayırt etmeye yetmediği, zira davalının da ifade ettiği üzere “oli” ibaresinin İngilizce’de “yağ” anlamına gelen “oil” kelimesine çağrışım yaptığı, dolayısıyla tüketicinin markada yer alan “…” ibaresine yoğunlaşacağı, ortalama tüketicinin genel izleniminde yer edecek olan ibarenin başvuru ve redde gerekçe olarak gösterilen markalarda “…” ibaresi olarak ortaya çıktığı, davacı markalarında yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının tali unsur niteliği taşıdığı ve ortalama tüketici algısını değiştirmeye yetmeyeceği, var olan farklılıkların ortalama tüketici veya yararlanıcıların büyük çoğunluğu tarafından ilk bakışta veya yararlanma süresi içerisinde algılanmasının mümkün bulunmadığı, tarafların emtia sınıflarında yer alan ve ayniyet taşıyan emtia grubunun gıda emtialarından oluşması ve bu ürün grubunun sıklıkla satın alınan ürünlerden olup satın alma sürelerinin nispeten kısa olduğu değerlendirildiğinde tüketicilerin taraf markalarını karıştırabileceği, davacıya ait markaların esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin anlamının tüketicilerce bilinmesi ihtimalinin düşük olması nedeniyle özgün ve ayırt ediciliğinin ve tüketici nezdinde akılda kalıcılığının yüksek olduğu, davalı başvurusunun davacının tescilli seri markaları arasına sızmış bulunduğu, bu hâlin öteden beri kullanılan davacı markalarının tüketiciler nazarında tesis ettiği imajın transferi sonucunu doğuracağı,  tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmaması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tanınmış Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususu;
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.  
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay 11.H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, 
• Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, 
• Markanın itibarına zarar verebilecek, 
• Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek 
durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir. 
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 
Davacı taraf hem yayına itiraz aşamasında hem de dava aşamasında, bir kısım faturalar ve afiş çalışmaları sunmuşsa da sunulan delillerin markanın “kullanımını” gösterir deliller olmakla birlikte, tanıtıma yönelik belgeler olmadığı,
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça “…” markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya yeterli derecede belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı,

Davalının Önceki Tarihli Tescilli Markasına Binaen Müktesep Hakkının Bulunup Bulunmadığı
Davalı yanın iddiaları kapsamında davalı adına kayıtlı önceki tarihli markanın, dava konusu başvuruya müktesep hak oluşturup oluşturmadığı hususu incelenmiştir.
Yargıtay kararlarında kazanılmış hak sağlayan önceki markaların belirlenmesi yönünden bazı ölçütler getirilmiş ve getirilen bu kriterler güncel kararlarda da geçerliliğini korumuştur. Buna göre;
• Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olması, müktesep hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması gerekir.
• İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan sonraki başvuruda kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması gerekmektedir. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez.
• Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Davacının önceki tarihli markası ile dava konusu marka görsel olarak ayniyet derecesinde benzerdir. Önceki tarihli markaların asli unsuru, sonraki tarihli markada korunmuştur.
Davaya konu başvurusuna konu edilen emtialardan “29. Sınıf: tereyağı, yenilebilir bitkisel yağlar.” emtiası ile davalının müktesep hakka dayanak olarak gösterdiği marka, 29. Sınıfta yer alan “Yenilebilir sıvı ve katı yağlar, tereyağlar, margarinler.” bakımından ayniyet taşımaktadır. Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan diğer emtialar, davalının önceki tarihli markası kapsamında bulunmamaktadır.
Son olarak, davalının önceki tarihli marka tescilinin ve marka kullanımının çekişme konusu olmaktan çıkıp çıkmadığı hususu incelenmiştir. Davalının önceki tarihli markasının tescil tarihi 11.04.2006 olup, hükümsüzlük davası açmak için tanınan 5 yıllık süre dolmuştur. Dosya kapsamında, davalının önceki tarihli markasına karşı hükümsüzlük davası açıldığına dair bir bilgi yer almamaktadır. Bu nedenle, marka tescilinin çekişme konusu olmadığı değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, davalının markasal kullanımını gösterir herhangi bir belge dosyada bulunmamaktadır. Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere, müktesep hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması gerekmekte olup, somut olay bakımından bu şartın gerçekleştiğinin ispatlanamadığı,
Sonuç olarak, müktesep hak gereği aranan şartlarının tümünün somut olay bakımından gerçekleştiği ispatlanamadığından, davalı yanın önceki tarihli markasına binaen müktesep hakkının bulunmadığı,
Netice itibariyle,
1.Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan yer alan tüm emtialar bakımından, taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet bulunduğu,  
2.Davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markaların benzer olduğu ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğu,
3.Davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığı,
4. Davalının önceki tarihli markasına binaen müktesep hakkının bulunmadığı,
5.TÜRKPATENT YİDK’nın 2021/M-5481 sayılı kararının hukuka uygun bulunmadığı ve dava konusu 2020/02982 sayılı markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu … sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.559,60.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekili ile diğer davalı vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.07.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.300,00.-TL
P.P : 132,50.-TL
TOPLAM :2.559,60.-TL