Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/259 E. 2022/71 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/231 Esas – 2022/57

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/231
KARAR NO : 2022/57

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI :…
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 29/08/2021
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 2020/89225 sayılı başvurusunun kurum tarafından 5/1-b ve c maddeleri uyarınca reddolunduğunu, müvekkili şirketin … sistemi ve piyasasını kuran ve işleten firma olduğunu, …’nin “Yenilenebilir enerji kaynak garanti piyasası (… piyasası), … sistem kullanıcıları arasında, … belgesinin elektrik enerjisi ile birlikte veya elektrik enerjisinden bağımsız olarak alış-satışının gerçekleştirildiği … ikili anlaşması piyasası ile piyasa işletim lisansına sahip merkezî bir aracı tüzel kişilik tarafından organize edilip işletilen organize … piyasasını” ifade etmekte olduğunu, piyasada, tüketicilerin kullandığı elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiği sertifikayla garanti edildiğini, Elektrik tedarikçileri … sertifikalarını organize piyasadan veya ikili anlaşmalar yoluyla alabileceklerini, fakat ikili anlaşmaları …’a bildirme yükümlülüğü bulunduğunu, tedarikçilerin, … Belgelerini nihai tüketicilere kendi iletişim kanalları veya faturalar üzerinden ifşa ederek, sunduğu elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini kanıtladıklarını, …Tarife(…); Elektrik Piyasası Kanununun 17’nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında, yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi amacıyla Kurul tarafından belirlenen tarifeyi ifade ettiğini, … adı enerji sektöründe kullanılan ve bilinen bir isim olduğunu, tarifeyi kullanmak isteyen elektrik tüketicilerinin, ilgili tedarik şirketine yazılı başvuruda bulunarak …Tarifeye geçebileceklerini, taraflarınca gerçekleştirilen başvurunun reddinin yerinde olmadığını, …Tarifenin yenilenebilir enerji kullanımı teşvik etmeye ve yaygınlaştırmaya yönelik bir tarife olduğunu iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu beyanla
davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında uyuşmazlık konusu başvuru markasının 6769 sayılı kanunun 5/1-b,c maddesi kapsamında ayırt edici niteliğe sahip olup olmadığı, red kararının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
DAVA KONUSU BAŞVURUNUN 5/1-B MADDESİ UYARINCA REDDİ KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ :
Mevzuatımızda “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”in marka olarak tescil edilemeyecekleri düzenlenmektedir. Madde gerekçesi incelendiğinde, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen, kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından herhangi bir şekilde ayırt ediciliği bulunmayan, kaynak gösterme fonksiyonuna sahip olmayan dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyeceği,
Avrupa Adalet Divanı ve EUIPO ve üye ülkelerin ulusal mevzuatlarına göre bu maddenin yorumunda hareket noktası markanın esaslı fonksiyonu kavramıdır. Bir markanın reklam, garanti vs fonksiyonları da bulunmakla birlikte esaslı/asıl fonksiyonu, mal ve hizmetleri bir başkasının mal ve hizmetlerinden ayırt etmekten ibarettir. Dolayısıyla ürünün bir kişi veya firmaya ait olduğunu tanıtmaya imkan vermesi, yani ayırt edici gücünün olması gereklidir. Eğer ki işaret, ürünün aidiyeti hakkında tüketiciye bir bilgi veremiyor ise marka olarak tescil edilemez. Dolayısıyla ayırt edicilik fonksiyonunun işaretlerin genel ve temel bir özelliği olduğu,
“Bir markanın ayırt edici karaktere sahip olması için o markanın, tescili istenen ürünün belirli bir işletmeden kaynaklandığını belirler hale gelmiş ve böylece o ürünü diğer işletmelerin mallarından ayırır hale getirmiş olması gerekir.”
Yargıtay kararlarında da, ayırt ediciliğin, markanın temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonunun sağlanıp sağlanmadığına bağlı olduğu ifade edilmektedir. Yargıtay … H.D.’nin 2005/1359 E., 2006/3136 K. sayılı kararında “556 sayılı KHK ile hüküm altına alınan tanım ve ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, ayırt edicilik fonksiyonu markanın en temel unsurudur. Çünkü, ayırt edicilik markanın üzerinde kullanıldığı bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan en önemli tescil şartıdır.” denilerek ayırt ediciliğin markanın en temel unsuru olduğu,
Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirdiği, tüketiciler bu sayede, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilir hale geldiği, ancak bu fonksiyonu sağlayamayan yani sicilde gösterilebilir olmasına rağmen, kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından herhangi bir şekilde ayırt ediciliği bulunmayan, kaynak gösterme fonksiyonuna sahip olmayan işaretlerin tescilinin mümkün olmadığı,
Dolayısıyla kabul edilen bu görüşler çerçevesinde dava konusu ibarenin de tescili talep olunan ve fakat reddine karar verilen emtialar yönünden “kaynak gösterme” fonksiyonunun var olup olmadığının incelenmesi gerektiği,
Bir işaretin ayırt edici niteliğe haiz olup olmadığı değerlendirmesi, o işaretin hitap edeceği ilgili tüketici grubunun gözetilerek incelenmesi gerektiği, nitekim doktrinde de belirtildiği üzere soyut ayırt edicilik incelenirken ilk olarak kamu, idari merciler ve bilhassa diğer iktisadi aktörler (rakipler, sağlayıcılar, dağıtıcılar) nezdinde ürünün ticari kökenine yönelik net bilgi verebilme yeteneğine bakıldığı, aynı sektörde faaliyet gösteren birbirlerine rakip aktörler bakımından, ticaret hayatının devamlılığının sekteye uğramaması adına sektör kullanımına açık kalması gereken bazı kavramların olduğu, zira bu tarz ibareleri eş oranlı kullanım hakkına sahip olan sektör kullanıcılarının menfaatlerinin, ortalama tüketici menfaatinden daha üstün tutulmasının ticaret hayatının ve rekabet ortamının devamlılığı bakımından gerektiği,
Dava konusu başvuru “…” şeklinde olup başvurunun herhangi bir şekil unsuru içermediği, markayı oluşturan kelimelerden “yeşil” sözcüğü bir renk adı olmakla birlikte doğayı, doğallığı, doğadan geleni” temsil etmek amaçlı kullanılan bir kelime olduğu, bu kelimenin en yaygın kullanımlarından biri olan “…enerji” kavramının “güneş, rüzgâr ve su gibi doğal kaynaklardan elde edilen ve yenilenebilir nitelikteki enerjiler için kullanılan bir kavram olduğu, dava konusu “…” ibaresinin ise yenilebilir enerji üretimininin teşvik edildiğini ve desteklendiğini gösteren bir belgenin adı olduğu, davacının da belirttiği üzere bu sertifikaya sahip enerji üreticilerinden, günlük hayatta yararlanacağı enerjiyi temin eden kullanıcılar, kullandıkları enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarından geldiğine bu belge sayesinde emin olacağı, nitekim bu belgelerin uluslararası geçerliliğe sahip, şeffaf ve takip edilebilir mahiyetteki evrensel belgeler olduğu, İngilizcede’de “green certificate” adıyla kullanılan bu belgelerin evrensel mahiyette belirli elektriğin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretildiğini kanıtlayan belgeler olarak kabul gördüğü,
Ülkemizde de “…”nın yenilenebilir kaynakların kullanımının gerçekleştirildiği pek çok alanda bu durumu tespit eder mahiyette kullanımlarının bulunduğu,
“…” kavramının gerek resmi kurumlar nezdinde gerek bu alanda faaliyet gösteren firmalar nezdinde gerekse de “… uzmanı” eğitimi veren eğitim kurumları tarafından, sertifikanın anlamıyla uyumluluk gösterir mahiyette halihazırda kullanılmakta olduğu, bu kullanımların markasal mahiyette olmadığı, dolayısıyla tüketicinin de bu ibare üzerindeki algısında mal veya hizmetin iktisadi kaynağı noktasında bir algı edinmediği, bu manada ibarenin ticaret hayatında jenerik olarak kullanılan ve herhangi bir iktisadi kaynağı işaret etme yeterliliği bulunmayan bu ibare ile ilgili tüketici karşılaştığında, ibareyi ancak ve ancak yenilenebilir enerji ile ilgili bir sertifikanın olağan ismi olarak algılayacağı,
Tüketici algısında, satın alınmak istenilen mal ve hizmetin iktisadi kaynağına yönelik bir algı yaratmaktan ziyade sıkça karşılaşılması mümkün olan bir slogan olarak nitelendirilmesi bir slogan algısı yaratacağı,
“Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince, duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu markanın “Hızlı Menü” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin birçok mal ve hizmet sınıfında herkes tarafından yaygın olarak kullanılabileceği, bu açıdan tek bir kişinin tekeline verilebilecek bir ibare olmadığı, dolayısıyla dava konusu ibarenin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde tanımlanan soyut ayırt edicilik unsurunu taşımadığı, yine davacı tarafın iletişim sektöründe faaliyette bulunduğu ve anılan ibarenin başvuru kapsamındaki 09, 35 ve 38. sınıf mal ve hizmetlerin tamamında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaretlerden olduğu, dolayısıyla dava konusu ibarenin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c  maddesinde belirtilen somut ayırt edicilik niteliğinin de bulunmadığı, ayrıca davacının anılan ibareye 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi anlamında kullanımla ayırt edicilik kazandırmış olmadığı, başvurunun reddi yönündeki TPMK YİDK kararının yerinde olduğu…”
Sonuç olarak herhangi şekilde iktisadi kaynağı işaret eden bir işaret olarak algılanmayacağı değerlendirilen “…” ibaresinin yukarıda açıklanan kavramsal karşılığı itibariyle, ilgili tüketici nezdinde somut ve teknik bir terimsel anlamının bulunduğu, tüketicinin bu ibare ile karşı karşıya kaldığında dönüştürülebilir enerji, doğal enerji, …enerji gibi algıları edinecek oluşu ve bu ibare ile ticaret hayatında pek çok farklı noktada karşı karşıya kalma ihtimalinin mevcut olduğu gözetildiğinde, anılan ibareye herhangi bir mal veya hizmetin iktisadi kaynağı açısından bir anlam yüklemeyeceği, bu tür kavramların sektörün devamlılığının sağlanması ve gelişimi açısından tek bir iktisadi kaynağa bırakılmasının isabetli olmayacağı, davacı kurumun bu alanda sertifika verme yetkisinin mevcut olmasının anılan ibarenin ticari mevkideki her türlü kullanımını kısıtlar mahiyette sonuçlar yaratmasının isabetli bir yaklaşım olmayacağı, nihai olarak işaretin bütün haliyle herhangi bir şekilde kaynak gösterme fonksiyonunun mevcut olmadığı,
DAVA KONUSU BAŞVURUNUN 5/1-C MADDESİ BAKIMINDAN REDDİ KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Mevzuatımızda yer alan bir diğer mutlak ret nedeni olan 5/1-c maddesi uyarınca “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” in marka olarak tescilinin mümkün olmadığı,
Bir işaretin bu kapsamda değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile olan sıkı ilişkisi sebebiyle derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerektiği, bu bağlamda bir işaret, marka olarak kullanılacağı kavramın adına veya tanımına yakın olduğu oranda ayırt etmeyi sağlamaktan uzaklaşacağı, kavramdan veya kavramın tanımından uzaklaştığı oranda ayırt edici nitelik kazanacağı, örnek olarak; kapı kilidi için “kapı kilidi” veya “…” resminin ayırt edici niteliği bulunmadığı,
Nitekim doktrinde de kabul gördüğü üzere “Mal ile sadece uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar ve telmihler markaya tasviri bir karakter vermez. Eğer marka bir şeyin adını ihtiva ediyorsa, onun herkes tarafından kullanılabileceğinin kabulü için mal ile öyle bir fikri yakınlığı olmalıdır ki markanın tasviri karakteri özel bir zihni çaba harcanmaksızın anlaşılabilsin.”
Yüksek Mahkemece benimsenen görüş de doktrindeki görüş ile paralel doğrultuda olup bu husus, muhtelif kararlarda aşağıdaki şekilde vurgulandığı,
“Bir işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendinde belirtilen münhasıran veya esas unsur olarak karakteristik özellik belirten tasviri nitelikteki işaretlerden olduğunun kabulü için, başvuruya konu markanın kapsadığı emtia bakımından cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer coğrafi, kaynak vb hususlarda doğrudan karakteristik özellik belirten, tanımlayıcı nitelikteki ibareler vasfında olması gereklidir. Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir….“…” ibaresinin titanyum elementinin kısaltılmış hali olduğunu ve saat emtiası için üstün özellik katan bir metal olduğunu beyan etmiş ise de bu açıklamaya dayalı olarak anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna da varılamaz. (Yargıtay … HD. 2014/4470E, 2014/10387K)”
İşaretin, söz konusu mutlak ret nedeni kapsamında kalıp kalmadığının, başvuru kapsamındaki emtialar ile işaret arasındaki ilişki gözetilerek değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu, zira işaretin, ilgili mal ya da hizmetin bir özelliğini ifade edip etmediği değerlendirilirken, başvuru kapsamındaki mallar / hizmetler esas alınmak durumunda olduğu, çünkü bir mal / hizmet için tanımlayıcı nitelikte olan bir kelime, başka bir mal / hizmet için tanımlayıcı olmayabilir. Örneğin; meyveler için nitelik belirten “taze” kelimesi elektronik cihazlar için; akaryakıt ürünleri için cins belirten “diesel” ibaresi pantolonlar için herhangi bir özellik belirtmediği,
Dolayısıyla bir işaretin ayırt edici olup olmadığı ya da cins, çeşit, vasıf bildirici mahiyet taşıyıp taşımadığı hususunun başvuru kapsamındaki emtialar bakımından topyekün bir şekilde ele alınarak incelenmesi doğru olmayıp her bir emtia bakımından ayrı ayrı değerlendirmede bulunulması gerektiği,
Yukarıda da belirtildiği üzere dava konusu ibarenin dönüştürülebilir …enerjiyi işaret eden bir anlamı ve yaygın kullanımı bulunmaktadır. Bununla birlikte 5/1-c maddesi kapsamındaki değerlendirmenin temel anlamda başvuru kapsamındaki mal ve hizmetler ile anılan ibare arasındaki kavramsal ilişki gözetilerek yapılması ve bu anlam itibariyle ilgili mal ve hizmetlerin cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmalardan biri olup olmadığının tespitinin gerektiği,
Bu haliyle “…” ibaresinin 5/1-b maddesi kapsamında kaynak gösterme fonksiyonu bulunmadığına kanaat getirilmesi anılan ibarenin 5/1-c maddesi bakımından da tüm mal ve hizmetler açısından doğrudan reddi koşullarının oluştuğu yönünde bir sonuç meydana getirmeyeceği, söz gelimi anılan ibarenin sahip olduğu anlam itibariyle başvuru kapsamında reddine karar verilen 36. Sınıf hizmetlerin tamamı ve yine “enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri” hariç olmak üzere 40. Sınıf hizmetler açısından, anılan hizmetler ile bağlantılandırılabilir herhangi bir karşılığı mevcut olmadığından bu hizmetler yönünden anılan işaretin 5/1-c maddesi kapsamında kalan bir özelliğinin olmadığı, bununla birlikte başvuruda yer alan 04, 07, 09 ve 11. Sınıftaki mallar açısından ise bu mallar üzerinde “…” ibaresini gören/görecek olan tüketicinin anılan malların ekolojik ve çevre dostu, geri dönüştürülebilir nitelik/özelliklerinin mevcut olabileceği yönünde bir algı edinebileceği, keza yine 40. Sınıftaki “enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri” açısından da anılan ibareyi doğrudan ilgili hizmetle bağdaştırabileceği, başka bir ifadeyle tüketicinin “…” ibaresini ilgili mal ve hizmetlerin bir özelliğini gösterir bir işaret olarak algılayabileceğinden 5/1-c maddesi açısından yapılan değerlendirmenin isabetli olduğu,
Dava konusu markanın, başvuru kapsamında reddine karar verilen tüm mal ve hizmetler açısından, iktisadi kaynak göstermeye yeterli bir ayırt edicilik fonksiyonunun bulunmadığı, herkesin kullanımına açık kalması gereken “dönüştürülebilir enerji” ile ilgili bir kavram olduğu, dolayısıyla 5/1-b maddesi kapsamında kalan bir işaret olduğu, bununla birlikte 5/1-c maddesi açısından ise başvuruya konu işaretin, reddedilen mal ve hizmetlerden 04, 07, 09 ve 11. Sınıftaki mallar ile 40. Sınıftaki “enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri” açısından anılan mal ve hizmetlerin ekolojik ve çevre dostu, geri dönüştürülebilir nitelik/özelliklerinin mevcut olabileceği, başka bir ifadeyle ilgili mal ve hizmetlerin bir özelliğini gösterir bir işaret olarak algılanabileceği, 36. Sınıf hizmetler ve 40. Sınıftaki “enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri” dışında kalan hizmetler açısından ise bu yönde bir anlamı bulunmayacağı, ancak nihai anlamda bu durumun 5/1-b maddesi kapsamındaki sonuca üstün tutulamayacağı sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24.02.2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır