Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/253 E. 2022/204 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/253
KARAR NO : 2022/204

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka Hakkına Tecavüz, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin bir iktisadi devlet teşekkülü olduğunu, Kurum nezdinde … sayılı markaların sahibi olduğunu, davalı yanın 2020 59638 sayısı ile “… … …” markasını tescil ettirdiğini ve aynı zamanda … ilinde kullanmakta olduğunu, bahsi geçen işletmenin daha evvel dava dışı ,,, isimli şahıs ile akdedilen franchising sözleşmesi kapsamında işletilen ve yalnızca müvekkilinin tedarik ettiği et ve diğer ürünlerin satışının yapıldığı bir mağaza olduğunu, 27.08.2017 tarihinde ülke çapındaki tüm franchising sözleşmelerinin sonlandırılması akabinde buradaki sözleşmenin de sona erdiğini, ancak anılan şahsın aynı tabela ile faaliyetlerine devam etmesi nedeniyle bu kişi hakkında Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayet neticesinde … sayılı ceza davasının görüldüğünü, yapılan yargılama neticesinde anılan şahsa ceza verildiğini, şahsın daha sonra mağazayı davalı tarafa devrettiğini, davalı tarafın ise yine müvekkili kurum ile hiçbir bağlantısı olmadığı halde “… … – … SATIŞ MAĞAZASI” sözcük grubu ile benzeşen bir simgeyi tüketiciyi yanıltacak şekilde kullandığını, tabelada tercih edilen şekil, logo ve renklerin müvekkili markalarını andırdığını, tabeladaki “… SATIŞ MAĞAZASI” tabirinin de yine işletmeyi kurumsal bir bünyeye kavuşturma çabasını gösterdiğini, davalı aleyhinde yapılan şikayet sonucunda … esas sayılı dosyası neticesinde davalı aleyhine ceza verildiğini, davalının bu esnada dava konusu marka başvurusunda bulunduğunu, dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin müvekkili markalarındaki mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı markasının lanse edildiği tabelalarda zeminin kırmızı ve karakter grubunun beyazla teşkil edilmesinin rastlantısal bir seçim olamayacağını, davalının bu sayede haksız menfaat sağladığını, internet arama motorlarına ” Et ve Balık Kurumu – …”, “Et Ve Balık Kurumu Kocaeli Satış Mağazası” parametreleriyle girildiğinde davalıya ait işyeri adres ve telefonuna ulaşıldığını, oysaki davalının müvekkili markaları ile bir ilgisi bulunmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, tüm Türkiye sathında “…” ibaresi ile kastın direkt olarak müvekkilini işaret ettiğini, davalının “…” ve “ mağaza” ibarelerini işletmesinde kullandığını, bu durumun aynı zamanda müvekkili marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek işbu 2020 59638 sayılı markanın hükümsüzlüğü ve davalı eylemlerinin tecavüz teşkil ettiğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davacının marka hakkına tecavüz edilip edilmediği hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı, noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ:
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği,
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulunun markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olması olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçileceği, karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerektiği,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermediği,
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiği,
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağı olduğu, bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gerektiği,
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususunun Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtildiği,
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği,
Davacının markaları spesifik olarak “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” mallarında ve yine “süt ürünleri, yenilebilir yağlar” emtialarında tescilli olup anılan gıda ürünleri ile davaya konu marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Yumurtalar, yumurta tozları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mallarının satışına özgülenen satış hizmetleri arasında yüksek düzeyli bir benzerlik ilişkisi bulunduğu, zira bahsi geçen mallar bakımından taraf markalarının benzer tüketici gruplarına hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan birbirlerini tamamlayıcı nitelikte hayvansal gıdalar oldukları, bu ürünlerin çoğu zaman aynı satış noktalarından (özellikle kasap, şarküteri ürünlerinin satışının yapıldığı yerlerde) doğrudan temin edilebildiği ve birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olan gıda ürünleri olduğu,
Bununla birlikte dava konusu markada yer alan sair gıda ürünlerinin satışına yönelik hizmetler itibariyle, taraf markalarının salt gıda ürünlerinin varlığından kaynaklı bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmadığı, gıda ürünlerinin çok geniş bir ürün gamını kapsadığı, dolayısıyla her bir gıda ürünün birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olduğundan ve buna bağlı bir benzerlik ilişkisine yol açacağından bahsedilmesinin mümkün olmayacağı, gıda ürünlerinin tamamı açısından bu kapsamda bir ilişki kurulabilmesi için benzerlik düzeyinin çok yüksek düzeyli (şekil, renk vs. kombinasyonları itibariyle) olması gerektiği,
Benzerliği tespit olunan bu emtialar arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI :
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunduğu,
İki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin, iki şekilde ortaya çıkabileceği, bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesi olduğu, ikinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabileceği, böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacağı, nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih edeceği,
Benzerlik ve karıştırılma ihtimalinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunduğu, ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesinin de mümkün olduğu,
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 29. Sınıftaki gıda ürünleri ve bu ürünlerin satışına özgülenen satış hizmetlerinin hemen her yaş, gelir, eğitim, meslek grubundan tüketiciye hitap eden, kolay erişilebilir, görece ucuz ve tüketicinin satın alım esnasında dikkatli şekilde incelemelerde bulunmaksızın çoğu kez anlık kararlar ile satın aldığı ürünler olup gıda ürünlerinin genel anlamdaki ilgili tüketicilerinin ortalama dikkat ve özen seviyesine sahip herhangi bir kimse olduğunun kabul edileceği,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı tarafa ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacağı,
Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve … K sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denildiği, dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacağı,
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebileceği,
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığının dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususunun dikkate alınması gerektiği,
Dava konusu marka incelendiğinde markanın şekil ve “… … …” sözcük unsurlarından oluştuğu, markanın üst kısmında bıçak, satır ve inek görselinden oluşan bir logoya yer verildiği, bu logonun hemen altında “… …” tamlamasına ve bu tamlamanın sol kısmında ise anılan kelimelerin ilk harfini temsil eden “…” kısaltmasına yer verildiği, dava konusu marka bu haliyle tüketicilerce ilk anda “… …” şeklinde algılanacak olup “…” ibaresinin benzerliği tespit olunan bir kısım emtia açısından doğrudan jenerik nitelikte olduğu, genel anlamda ise gıda ürünleri açısından son derece düşük ayırt edicilikte bir tamlama olduğu, “…” ibaresinin ise coğrafi bir yer adı olmasından kaynaklı tek başın ayırt ediciliğinin zaten mevcut olmadığı, “…” kısaltmasının tüketici nezdinde doğrudan açılımına karşılık gelen sözcükler ile ilişkilendirilecek olduğu, bu haliyle markanın esas unsurunun “… …” şeklindeki tamlamanın bütünü ve “….” kısaltması ile oluşturulduğu, davacı yanın dayanak markaları ise “şekil”, “şekil”, “şekil”, “şekil”, “şekil”, “şekil”, “şekil”, “şekil” ,”şekil” , şeklindeki markalardır. Davacı yanın markaları incelendiğinde “…” ibarelerinin bir kısım markada esas unsur olduğu, bir kısım markada ise “…” kısaltması ile birlikte “ET VE BALIK KURUMU” ibarelerinin yer aldığı, bir markasında ise tek başına “…” kısaltmasının mevcut olduğu, markaların bir bölümünün ambalaj görseli şeklinde olduğu, ambalaj şeklindeki görsellerde “Bingöl kavurma, Erzurum kavurma, Yozgat kavurma” gibi ibareler ön planda yer almakta ise de bu ibarelerin doğrudan bir gıda ürünün adı olmasından ötürü markalardaki asli unsurun “ŞEKİL” şeklindeki logo olarak tüketicilerce algılanacağı, yine davacı markalarının genelinde şekil unsuru olarak bir boğa kafasının kullanıldığı, bu haliyle davacı yanın “ ŞEKİL” ve “ŞEKİL ” şeklindeki markaları ile dava konusu markanın bütüne hakim algılarları itibariyle hiçbir benzerlik taşımadığı, keza yine “ŞEKİL” şeklindeki kısaltmadan ibaret markanın da dava konusu marka ile bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmadığı, bununla birlikte davacı yanın “… ” şeklindeki esas unsuruna haiz markaları ile dava konusu marka arasında, ilgili tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir benzerliğin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği,
Bu çerçevede dava konusu markanın “… … …”, davacı yan markalarının ise “… ” ibarelerinden oluştuğu, her iki taraf markasında “…” ve “…” şeklindeki kısaltmaların son harfler itibari ile farklılaştığı ve fakat her iki kısaltmanın da kendinden sonra gelen sözcüklerin (… … / … Kurumu) ilk harfleri ile oluşturulduğu, “…” ve “…” kısaltmaları son harfleri itibariyle birbirinden farklı iseler de bu kısaltmalardan sonra kullanılan “ …” tamlamasının kısaltma ile birlikte bütünsel olarak yarattığı algı, her ne kadar bu tamlama ayırt edici vasfı son derece zayıf nitelikte ise de, tüketicinin taraf markaları arasında bir ilişki kurması için yeterli görüldüğü, zira dava konusu marka, sahip olduğu genel mizanpaj ve oluşturulmuş sistematiği itibariyle, davacı yanın iktisadi yapısında yer alan ve “…” ili için seçilmiş/oluşturulmuş bir marka izlenimini tüketiciler nezdinde yaratabilecek unsurlar taşımakta olup oluşan bu nihai algıda davacı yan markalarının çok uzun yıllar boyunca bir kamu iktisadi teşekkülü olarak pek çok noktada faaliyet göstermesinden kaynaklı tüketiciler nezdinde sahip olduğu yerleşik algının (…, … gibi) mevcudiyetinin de etkili olacağı, bu nedenle tüketicinin “… …”, “… …”, “… İZMİR” , (somut olayda “… …”) vb. şekillerde oluşturulmuş markalar ile et – şarküteri ürünlerinin satışına özgü hizmetlerde karşılaşması halinde, bu markaların her birinin davacı yanın çok uzun yıllara sair toplum nezdindeki yarattığı kamusal imajdan kaynaklı olarak davacı yana ait bir teşebbüs olduğu yönünde algı yaratmasının mümkün olacağı, kaldı ki yine taraf markalarında büyükbaş hayvan görselinden esinlenilerek oluşturulmuş logoların yer almasının da bu algıyı pekiştirme ihtimali bulunduğu, bu haliyle davacı yanın başta “ŞEKİL” markası olmak üzere “… ET VE BALIK KURUMU” ibarelerini bütün olarak içerir markaları ile “ŞEKİL” şeklindeki dava konusu markanın, tüketiciler nezdinde iktisadi – idari anlamda bağlantılı markalar olarak algılanma ihtimalinin mevcut olacağı,
Nitekim karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği, bu doğrultuda davalı markalarını görmüş, duymuş, deneyimlemiş bir tüketicinin, dava konusu markayı gördüğünde, önceki algısında kalan deneyimleri doğrultusunda, davalı markaları ile ilişkilendirmesi beklenen olacağı, böyle bir durumda tüketicinin, dava konusu markayı da davalı tarafa ait olduğunu düşünerek hareket edebileceği ve bu durumun markaların iktisadi kaynaklarında bir yanılgının oluşması olarak değerlendirilebileceği,
Dolayısıyla önceki tarihli davacı markalarını taşıyan mal veya hizmetler ile bir şekilde karşılaşmış, duymuş, görmüş, tecrübe etmiş ortalama bir tüketici, sonraki tarihli dava konusu markayla da benzerliği tespit olunan mal veya hizmetlerde karşı karşıya kaldığında, işaretler arasındaki bu benzerlik nedeniyle bir ilişki kuracağı ve markaları aynı iktisadi kaynağın yarattığı yeni bir marka olarak algılanacağı, zira taraf markaları arasında, bütünsel algıları birbirinden uzaklaştırmaya elverişli yeterli ayırt edici ek unsur yer almamakta olup tüketicilerin taraf markalarını her zaman yan yana görme ihtimali bulunmadığı gözetildiğinde, markalardaki görsel unsurlardan ziyade zihninde yer edinecek unsurun kelimesel ibareler olacağı, bu haliyle tüketiciler nezdinde taraf markalarının birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimalinin bulunacağı,
Nihai olarak başvuru kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Yumurtalar, yumurta tozları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” açısından taraf markalarının benzer oldukları, her ne kadar “Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtiaları davacı yanın “…” ibarelerini içerir markaları kapsamında yer almakta (anılan markalar dava konusu marka ile benzer görülmemiştir) ve davacı yanın sair markaların kapsamında mevcut değil ise de davacı yanın sair markalarındaki “hayvansal gıda” ürünleri ile de anılan malların benzerlik taşıdıkları, zira bu ürünlerin satış ve tüketiciye sunum noktalarının neredeyse aynı olduğu, dolayısıyla tespit edilen bu malların tamamı açısından benzerliğin mevcut olduğunun kabulü gerekeceği, başvuruda yer alan sair hizmetler açısından ise taraf markaları arasında doğrudan bir benzerlik ilişkisinin bulunmadığı, benzerliği tespit olunan emtialar bakımından davacı yanın başta “ŞEKİL” markası olmak üzere “… ” ibarelerini bütün olarak içerir markalarını daha önceden deneyimlemiş ortalama dikkat ve seçicilik seviyesine sahip bir tüketicinin, dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, bu markayı da “… …” ibarelerinin bütününün yarattığı algıdan kaynaklı olarak davacı yan iktisadi kişiliği ile ilişkilendirebileceği, tüketicinin “…” ve “… ” kısaltmalarındaki tek harf farkının “… … ” kelimelerinin kısaltmasından kaynaklı olduğunu algılasa, bütünsel izlenim itibariyle dava konusu markayı yeni ve fakat davacı yan işletmelerine bağlı bir marka olarak algılayarak tercih edebileceği, davacı yanın ülkemizde çok uzun yıllar boyunca fiili anlamdaki faaliyetleri ve yine çok eskiye dayanır markalarının varlığı ile elde ettiği kurumsal imaj nedeniyle, dava konusu markanın da bahsi geçen emtialarda davacı markalarının yeni bir serisi olarak algılanabilecek olduğu, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, dolayısıyla tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde taraf markaları arasında görsel, kavramsal ve işitsel benzerlik bulunuyor oluşu nedeniyle somut uyuşmazlıkta iltibas ihtimalinin mevcut olduğu,
MARKA HAKKINA TECAVÜZ İDDİALARI :
Markayı kullanma hakkının münhasıran sahibine ait olduğu, tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki bu münhasır hakkına dayanarak;
Kendisinin izni alınmadan, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasını,
Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını,
Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını engelleyebileceği uygulama kabul edildiği,
Mevzuatımızdaki düzenlemeye göre marka sahibinin izni olmaksızın, markayı kullanmak, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle taklit etmek, ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak eylemleri marka hakkına tecavüz sayılan fillerden olduğu,
Bu bağlamda öncelikle dosya içerisindeki deliller incelenerek, davalı yanca gerçekleştirildiği iddia edilen kullanımların, davacının tescilli markası kapsamında kalıp kalmadığı olduğu,
Yukarıda yer verilen ve davalı tarafça gerçekleştirildiği anlaşılan kullanım örnekleri incelendiğinde, davalı yanın kırmızı ve beyaz et ürünleri satışı gerçekleştiren bir işletme ile faaliyet gösterdiği, dolayısıyla davalı yan faaliyetlerinin, davacı adına tescilli markalar kapsamında yer alan malların satışına yönelik benzer hizmetleri kapsadığı noktasında bir tereddüt bulunmadığı,
Davalı yanın “… … …” şeklindeki kullanımlarını içerir eski tarihli görsellerde “… …” ibaresine tescile konu ettiği görseli içerir logosundan farklı bir logo ile birlikte “ŞEKİL” kullandığı, bu kullanımda ise “… …” ibaresine logodan bağımsız olarak yer verdiği, gerek iç tabelada gerekse de dış tabelada “… …” ibaresini ön plana çıkardığı gibi özellikle dış tabeladaki “… satış mağazası” şeklindeki ibarenin, davalı işletmesinin doğrudan doğruya davacı yan kurumsal kimliği bünyesine dahil bir işletme olduğu yönünde algı oluşumuna neden olduğu, kaldı ki “ŞEKİL” kullandığı, bu kullanımda ise “… …” ibaresine logodan bağımsız olarak yer verdiği, gerek iç tabelada gerekse de dış tabelada “… …” ibaresini ön plana çıkardığı gibi özellikle dış tabeladaki “… satış mağazası” şeklindeki ibarenin, davalı işletmesinin doğrudan doğruya davacı yan kurumsal kimliği bünyesine dahil bir işletme olduğu yönünde algı oluşumuna neden olduğu, kaldı ki “ŞEKİL” logosunda yuvarlak bir yarım halka içerisinde yer alan iki taraflı dalgalı şeritlerin doğrudan doğruya davacı yanın “ŞEKİL” şeklindeki markasındaki görseli ihtiva ettiği, bu haliyle davalı yanın davacı yana ait markayı doğrudan taklit ettiği, keza davalı yanın sonraki tarihli kullanımlarında bu logoya ve “…” kısaltmasına yer vermeden doğrudan “… …” şeklindeki kullanıma yer verildiği, bu kullanımda yine yarım halka şeklindeki logoyu tek başına kullandığı, mezkur kullanımlarında kırmızı tabela üzerine beyaz rengin tercih edildiği, bu renk kombinasyonlarının dahi davacı yanın fiili anlamda işlettiği mağazalardaki kullanımlar ile de aynı olduğu, dolayısıyla davalı yanın mezkur kullanımlarının, yukarıda hükümsüzlük değerlendirmelerinde yer verilen gerekçeler ile aynı doğrultuda gerekçeler ile, davacı yan iktisadi bütünlüğü çerçevesinde kalan bir işletme gibi algılanmaya yol açacağı, bu durumun ise davacı yan markalarından doğan hakların ihlali sonuçlarını doğuracağı,
Davalı yana ait 2020/59638 sayılı markası kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Yumurtalar, yumurta tozları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri yönünde taraf markalarının kapsamlarının benzer oldukları,
Başvuruda yer alan sair emtialar açısından ise taraf markalarının kapsamlarının benzer olmadıkları,
Benzerliği tespit olunan emtialar açısından rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle taraf markaları arasındaki benzerliğin iktisadi – idari anlamda ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak nitelikte olduğu,
Davalı yanın dosya kapsamında örneklenen kullanım biçimlerinin, davacı yan tescilli markalarından doğan hakların ihlali niteliğinde olduğu sonuçlarına ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
Davacının marka hakkına tecavüz eden davalı kullanımlarının kaldırılmasına,
Davalı adına kayıtlı 2020/59638 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Mahkeme karar özetinin masrafı davalıdan alınmak kaydı ile ulusal çapta yayın yapan trajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 3.610,60.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.06.2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :3.300,00.-TL
G.A : 183,5‬0.-TL-
TOPLAM :3.610,60.-TL