Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/249 Esas – 2022/167
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/249
Karar No : 2022/167
Hakim :…
Katip …
Davacı : … ….
Vekili : Av……
Dava : Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 15/09/2021
Karar Tarihi : 18/05/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 18/05/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkili şirketin “….” markasıyla 1986 yılında sınavlara hazırlık amaçlı kitaplar çıkartmaya başladığını, daha sonra “…” ve “…” adında Türkiye’nin en çok satan dergilerini yayınlamaya başladığını, bugün “…” ve “…” eğitim sistemini takip eden okulların ülkemizde ve ….ta 214 şube ve 6000’in üzerinde öğretmenle hizmet verdiğini, tanınmış marka tescil belgesine sahip olan “…” markası ile birlikte “…” markasının da 1992 yılından itibaren münhasıran müvekkili şirkete ait olduğunu, dershanelerin kapatılması sürecinde müvekkili şirketin tüm birimlerini temel lise ve “… KOLEJİ / … OKULLARI” olarak güncellediğini, müvekkili şirketin 4 yayın evi, yüz binleri aşan öğrencisi ve on bine yakın öğretmeni bulunduğunu, müvekkili şirketin muhtelif sınıflarda tescilli 19 adet “…” ibareli seri markalarının bulunduğunu, markaların 1992 yılı itibariyle aktif bir şekilde kullanıldığını, müvekkili şirketin eğitim sektörü ile ilgili olarak özellikle 41. sınıfa yönelik sürekli bir şekilde “…” ortak ibareli markalarının bilinirliğine, tanınırlığına katkıda bulunmak için ciddi bir emek, reklam bütçesi ve yatırımlar gerçekleştirdiğini, davalıya ait 09 / 16 / 35 ve 41. sınıflardaki “…. şekil markasının müvekkili şirkete ait seri markalar ile özellikle 41. sınıf yönünden seri marka algısı yarattığını, davalı markasının ayırt edici nitelik unsurunu taşımadığını, müvekkili şirkete ait seri “…” markalarının iştigal alanı nedeniyle eğitim ve öğretim hizmetleri, eğitim amaçlı basılı yayın ve dergi hizmeti ile eğitim ve öğretim amaçlı kurs ve organizasyonlar ile ilgili sınıflarda (16 ve 41.) tescilli olduğunu, davalı markasının ortalama tüketici nezdinde müvekkili şirkete ait markalar ile karışıklığa sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, markaların aynı yazı stiliyle siyah renkte yazılı olduğunu, davaya konu markada “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, …” ibaresinin ise nitelik olarak tali ve geri planda olduğunu, davalı tarafın aynı sınıfta ve aynı sektörde kullanmak üzere tercih ettiği ibarenin müvekkili şirkete ait markalara sesçil, görsel ve işitsel olarak benzerlik taşıdığını, tüketicilerin markaların aynı kişiye ait olduğunu ya da hizmeti veren işletmeler arasında idari ekonomik anlamda bağlantı olduğunu zannedeceklerini, davalı başvurusunun tescili halinde müvekkili şirketin tanınmış… OKULLARI ile de ilişkilendirilebileceğini ifade ederek,… …’nın 18/08/2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline, … sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba ile davacı markalarının bıraktığı intibaın aynı olmadığını, çekişme konusu markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdiklerini, “…” ibaresinin “yapılması tasarlanan iş, amaç” gibi anlamları bulunduğunu, bu anlamları itibariyle özellikle eğitim-öğretim hizmetleri gibi hizmetler bakımından ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğunu, başvuru markasının “hedefin var” şeklinde kavramsal bir bütün olarak okunup algılandığını, dava konusu markanın 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağını, davacı tarafın kötü niyet iddialarının ispata yeterli delil sunmadığını, … kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahısa usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, yargılamaya bir katılımı olmadığından cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, … kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “hedefinvar” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının …. sayı ve “hedefinvar” ibareli marka için 13/08/2020 tarihinde 09/ 16/ 35/ 41.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacı …. sayılı “… …” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, itirazın reddine karar verildiği, red kararına karşı davacının tekrar itirazda bulunduğu, bu defa TÜRKPATENT …’nın 18/08/2021 tarih ve… sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği …. Marka İnceleme Kılavuzu’na göre: Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, Malların fiziksel görünümünün benzerliği, Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik olarak belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (….
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için….Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, Marka promosyonlarının … aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, Markanın ekonomik değeri.
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, Markanın itibarına zarar verebilecek, Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Toplanan delillere, benimsenen 2. bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu, 9, 16, 35 ve 41. Sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek üzere başvuruya konu edildiği; davacının gerekçe olarak gösterdiği markaların tamamı ise 16 ve 41. Sınıf mal ve hizmetler bakımından tescilli olduğu;
Dava konusu marka kapsamında yer alan 16. ve 41. sınıf mal ve hizmetler, davacının gerekçe olarak gösterdiği markaların tamamında aynen yer aldığı anlaşılmıştır.
Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir.
…. kararlarında belirtildiği gibi farklı sınıflarda yer almalarına rağmen yöneldiği müşteri kitlesi nezdinde karıştırılmaya yol açacak nitelikteki, diğer bir anlatımla birbirinden ayrılmayacak derecede iç içe geçmiş olan, ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin benzer olduğunun kabulü gerekir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmeti, davacıya ait tüm markalarda yer alan 16. sınıf emtia ile ilişkili/benzer mal ve hizmetler olduğu; bahsi geçen mal ve hizmetler arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunduğu; zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanması olduğu; dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzer olduğu;
Neticede; dava konusu marka kapsamında yer alan 16 ve 41. Sınıf ile 16. Sınıf emtianın satışına yönelik 35. Sınıf hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı, dava konusu marka kapsamında yer alan 9. sınıf emtia ile 35. Sınıfta yer alan diğer mal ve hizmetler bakımından “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlanamadığı anlaşılmıştır.
Davalıya ait dava konusu marka başvurusu, kapsamında herhangi bir şekil unsuru barındırmayan, bir kelime markası olduğu; beyaz arka plan üzerinde, siyah standart bir yazı karakteri ile yazılmış “… ibaresinden oluştuğu; “…” ibaresinin tamamı büyük harflerle ve kelimeler arasında boşluk bırakılmaksızın yazıldığı; fakat kelimelerin anlamlı birer Türkçe kelime olması nedeniyle, birleşik yazılmış olmasına rağmen, kolaylıkla “…” olacak şekilde iki kelimeden oluştuğunun anlaşıldığı; “…” kelimesi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “1. Nişan alınacak yer, nişangâh. 2. Yapılması tasarlanan iş, amaç. 3. Varılacak yer, ulaşılacak son nokta.” olarak tanımlandığı; “Var” ibaresi ise yine aynı sözlükte “1. Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı. 2. Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz. 3. Elde bulunan her şey” şeklinde tanımlandığı; kelimeler, birer Türkçe kelime olup, yazıldığı gibi okunduğu; ….” ibaresi, aynı satırda aynı punto ile yazılmış, markada herhangi bir kelimeye farklılık sağlanarak ön plana çıkarılmadığı; dolayısıyla dava konusu markanın esas unsuru bir bütün halinde “hedefinvar” ibaresi olduğu;
Davacıya ait markalar ise, tamamı “…” ibaresini barındıran, “…” ibaresinden sonra gelecek şekilde ikinci/üçüncü kelime unsurlarını barındıran markalar olduğu; davacı markalarının üç tanesi hariç, kapsamında herhangi bir şekil unsuru barındırmayan kelime markaları olduğu; davacıya ait üç adet marka ise, “…” kelimesinin bir çerçeve içerisinde yazıldığı kırmızı renkli bir şekil unsuru içerdiği; davacı markalarında “…” kelimesinden sonra gelecek şekilde konumlandırılmış “özel eğitim kursu, koleji, akademi, akademi ortaokulu, koleji anadolu lisesi, koleji fen lisesi, koleji anaokulu” gibi özellikle eğitim öğretim sektöründe kullanılan, marka niteliği taşımayan, tanımlayıcı kelime unsurları yer aldığı; “…” ibaresinden sonra kullanılan bu ibareler, markanın tali unsurunu taşımakta olup, davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresi olduğu anlaşılmıştır.
Taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal açıdan, “…” ibaresinin ortaklığı markaları görsel ve işitsel olarak düşük seviyede benzer olarak değerlendirilmelerine yol açtığı; nitekim her iki taraf markasının esas unsuru “…” kelimesi ile başlamakta, telaffuz olarak ilk olarak “…” kelimesi telaffuz edilmekte olduğu; bununla birlikte, davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresi olup, dava konusu markada esas unsur “hedefin var” şeklinde bir cümle olarak yer aldığı; karşılaştırılan esas unsurlar, arasında kavramsal benzerlik bulunmadığı; davacı markalarında bir kelime olarak yer alan “…” kelimesi, dava konusu markada bir cümle içinde kullanılmış ve farklı bir anlama kavuştuğu;
Taraf markaları arasındaki uyuşmazlık, ortak olarak “…” ibaresini içermelerinden kaynaklandığı, markaların “…” kelimesinin ortaklığından kaynaklanan düşük seviyeli görsel ve işitsel benzerliğinin bulunduğu;
“…” ibaresi, anlamı olan bir kelime olup, orijinal bir ibare olmadığı, “…” ibaresinin özellikle eğitim-öğretim sektöründe sıklıkla kullanılan bir ibare olduğu ve sınav sistemi ile bir derecelendirme/değerlendirmeye tabi tutulan öğrencilerin, bir hedefinin olması, ilgili sektör için olağan bir durum olduğu; dolayısıyla “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin düşük olduğu;
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekte ise de, dava konusu markanın esas unsuru “hedefin var” ibaresi olduğu, dava konusu marka başvurusu, bir cümleden oluşmakta olup, “senin” gizli öğesini barındırdığı, “….” ibaresi, bir slogan niteliği taşıdığı anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.
Karıştırılma ihtimali değerlendirilirken araştırılması gereken bir diğer husus da … tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut olayda, taraf markalarında aynı/benzer olarak işaretlenen 41.sınıf hizmetlerin; yetişkinlere hitap eden, gündelik ve ucuz olarak nitelendirilemeyecek hizmet grubundan oluşan, bu hizmetleri satın alacak tüketicilerin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulundukları hizmetler oldukları, dolayısıyla bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin dikkatli ve bilinçli kimselerden oluştukları, taraf markalarında aynı/benzer olarak işaretlenen 16. Sınıf emtia ile bu emtianın perakendeciliğine yönelik mal ve hizmetler bakımından ise, ilgili tüketicinin ortalama seviyede dikkat ve bilgi düzeyine sahip olduğu;
Neticede, taraf markaları arasında 16, 41. Sınıf mal ve hizmetlerin tamamı ile 35. Sınıfta yer alan hizmetlerin bir kısmı bakımından sınıfsal ayniyet/benzerlik bulunduğu, taraf markalarının “…” ibaresini ilk unsur olarak içermeleri nedeniyle aralarında düşük seviyede görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, buna karşın davacının markalarının bir kelimeden oluştuğu, dava konusu markanın ise bir cümleden oluştuğu gözetildiğinde aralarında kavramsal bir benzerlik bulunmadığı, “…” ibaresinin özellikle taraf markalarında da aynı olarak işaretlenen eğitim ve öğretim hizmetleri ile bağlantılı sektörler bakımından ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğu, dava konusu markada “…” ibaresinin ön plana çıkarılmadığı, dava konusu markada her unsurun aynı punto ile aynı satırda, aynı renkte yazıldığı gözetildiğinde, markanın ayırt edici unsurunun “…” unsuru olduğu, taraf markalarının esas unsurları bakımından benzerlik taşımadığı, dava konusu markada “…” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı, dolayısıyla davalı markasının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının markasından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “…” ibaresi gibi ayırt edici niteliği düşük bir ibareyi ortak olarak içeren taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin taraf markalarını benzer emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça “…” markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötüniyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Marka tescil başvurusunun kötüniyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötüniyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötüniyet göstergesi kabul edilebilir.
Davalının kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerektiği, doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebileceği, somut olayda, davacının, davalının kötü niyetle hareket ettiğine dair iddialarının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, 2. Bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu …. sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 16 ve 41. Sınıf mal ve hizmetler ile 16. Sınıf emtia satışına yönelik 35. Sınıf hizmetler bakımından, taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet/benzerlik bulunduğu, davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markaların görsel ve işitsel olarak düşük seviyede benzer olduğu, kavramsal olarak benzer olmadığı ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, … kararının yerinde olduğu, …. kararının iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahsın yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içind…. yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/05/2022
Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır