Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/237 E. 2022/114 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/237 Esas – 2022/114
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/237
Karar No : 2022/114

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 03/09/2021
Karar Tarihi : 31/03/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/04/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalı şahsın… ibaresinin kök marka olarak kullanıldığını, ibarenin müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, davalı başvuru sahibinin marka başvurusu ile müvekkili şirketin seri markalarına konu kök markayı taklit ettiğini, markayı müvekkili şirket markaları ile yakınlaştırma, benzeştirme amacı güttüğünü, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, başvuru markasında “…” isminin tali unsur olduğunu, markaya tescili talep edilen emtiada ayırt edicilik kazandırmadığını, “…” ibaresinin başvuru markasında esas unsur olarak kullanıldığını, markaların işitsel, kavramsal, görsel ve bütünsel anlamda birbirine karıştırılacak derecede benzer olduğunu, bu durumun halk nezdinde müvekkili şirket markasının tanınmışlığına zarar verebilecek nitelikte olduğunu, başvurunun SMK m. 6/5 kapsamında reddi gerektiğini, marka başvurusunun müvekkili şirketin ticaret unvanında yer alan ibareleri birebir içerdiğini ve SMK m. 6/6 kapsamında da reddi gerektiğini, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, başvurunun SMK m. 6/9 uyarınca reddi gerektiğini, davalı tarafın marka başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şahsın marka başvurusundan vazgeçme beyanından da anlaşılacağı üzere marka başvurusunun haksız olduğunu, vazgeçme/geri çekme işlemi gerçekleştirmiş olsa da davalı tarafın yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerektiğini ifade ederek, YİDK kararının iptaline, … sayılı “… …” ibareli marka tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; davaya konu “… …” ibareli marka ile davacı adına kayıtlı “…” ibaresinin münhasıran ya da esas unsur olarak içeren markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu ve bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının haksız olduğunu, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin aynı ve/veya benzer olması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, davalı adına tescili talep edilen “… …” ibaresinin 29. sınıftaki “yenilebilir bitkisel yağlar” malları için tescilinin talep edildiğini, davacı şirketin söz konusu mal ve hizmetlerin aynısı veya benzeri sayılabilecek bir mal ve hizmet sınıfında herhangi bir markası bulunmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, ilgili tüketicilerin taraf markalarının farklı iki marka olduğunu algılayabileceğini, markaların seri marka olarak algılanmasının bütünsellik ilkesi kapsamında mümkün olmadığını, davacının tanınmışlık iddiasının markalar benzer olmadığından ve karıştırılma ihtimali bulunmadığından işbu davaya etkili olmadığını, davacı tarafça kötü niyet iddiasını destekleyecek nitelikte somut yeterli delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs tarafından dosyaya sunulan 06.10.2021 havale tarihli dilekçesinde; dava konusu 2020/67717 başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusunun iptal edildiğini, iptal dilekçesinin dosyaya sunulduğunu, markanın tarafınca hiç kullanılmadığını beyan etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı, haksız rekabet şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2020/67717 sayılı “… …” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının 2020/67717 sayı ve “… …” ibareli marka için 22/06/2020 tarihinde 29.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacı tarafından 2002/07795, 2002/07796, 2007/41950, 2007/41951, 2007/67813, 2011/46630, 2012/80962, 2014/100903, 2016/88391, 2016/97471, 2018/77453, 96/011869, 99/008408, T/03088 sayılı ve “………” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 12/08/2021 tarih ve 2021/M-6112 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir.
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması, dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması ve dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması koşullarından herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır.
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir: Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, Malların fiziksel görünümünün benzerliği, Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerliktir.
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olup olmadığı tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür. Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir. Bu nedenle markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay 11.H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229).
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, Markanın ekonomik değeridir.
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, Markanın itibarına zarar verebilecek, Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait… Sınıf mal ve hizmetler de kapsadığı, davacı markalarında yer alan 39. Sınıf içeriği ise genel olarak taşımacılık hizmetlerinden oluştuğu;
Taraf markaları aynı/aynı tür emtiaları kapsamadığı, sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığının doğrudan söylenemeyeceği, benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerektiği;
Taraf markalarında yer alan emtialar aynı/aynı tür olmadığı gibi, aralarında benzerlik/ilişkilendirilme ihtimali de bulunmadığı, markaların kapsamındaki emtialar, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan emtialar olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen mallar/verilmesi beklenen mal ve hizmetler olmadığı, zira dava konusu marka başvurusu kapsamında gıda ürünü bulunmakta iken, davacı markaları taşımacılığa ilişkin hizmetleri içerdiği, söz konusu mal ve hizmetlerin benzer/ilişkilendirilebilir olmadığı;
Neticede; mal ve hizmetler arasında benzerlik veya ayniyet bulunmadığı, dolayısıyla, dava konusu davalıya ait marka kapsamında yer alan emtialar ile davacı markalarında yer alan emtialar, birbiri ile ilişkilendirilebilir emtialar olmadığı, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar yönünden “emtiaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlanamadığı;
Dava konusu marka başvurusu siyah-beyaz renkler kullanılarak oluşturulmuş olup, kapsamında herhangi bir şekil unsuru bulunmayan bir kelime markası olduğu, marka “… …” ibaresinden oluşmakta olup, kelimelerin tamamı büyük harflerle ve standart bir yazı karakteri ile yazıldığı, “… …” ibaresi, aynı satırda ve aynı punto ile yazılmış, herhangi bir unsur ön plana çıkarılmadığı, “…” kelimesi, Türkiye’de çok sık kullanılan bir isim olduğu, “…” ibaresi ise, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul” olarak tanımlandığı, “… …” ibaresi yazıldığı gibi okunduğu ve telaffuz edildiği, markada herhangi bir unsurun ön plana çıkarılmaması nedeniyle, “… …” ibaresi bir bütün olarak markanın esaslı unsurunu oluşturduğu;
Davalıya ait markanın esas unsurunu oluşturan “… …” ibaresi, “…” ve “…” kelimelerinin birlikte yazılması ile isim-soy isim izlenimi yaratmakta ise de “…” ibaresi, bilinen bir soy isim olmadığı, esasen davalı başvuru sahibinin de ismi “…” olmasına rağmen, soy ismi “…” ibaresi olmadığı;
Davacıya ait markaların bir kısmı kelime, bir kısmı ise kelime+şekil ibarelerinden oluşan karma markalar olduğu, sadece kelimeden oluşan davacı markaları, “…” ibaresi ile “SPEEDY”, “CARGOFIX”, “CARGOSPEED”, “DRONE”, “KARGO”, “HEALTHCARE” kelimelerini içerdiği, davacının önceki tarihli gerekçe markalarının tamamının, dava konusu markada olduğu gibi “…” ibaresine farklı kelimeler eklenerek oluşturulduğu, “…” ibaresini içeren marka serisi yaratıldığı; davacının markalarının tamamı “…” ibaresinin yanında, “…” kelimesine nazaran ayırt edici niteliği düşük “SPEEDY”, “CARGOFIX”, “CARGOSPEED”, “DRONE”, “KARGO”, “HEALTHCARE” gibi ibareleri ihtiva ettiği, bu markalarda ortak unsur olan “…” ibaresinin, markalardaki ön plandaki ayırt edici unsur, yani esas unsur olduğu;
Taraf markaları, “…” kelimesini ortak olarak içermekte olup, uyuşmazlık bu ibarenin ortaklığından kaynaklandığı;
“…” kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, gerek davacı markaları kapsamında yer alan gerekse dava konusu markada yer alan emtialar ile ilişkilendirilebilecek/bağlantı kurulabilecek bir kelime olmadığı, uyuşmazlık konusu sınıflarda yer alan emtialar ile ilişkilendirilemeyecek bir kelime olması nedeniyle, “…” ibaresi, ayırt ediciliği düşük bir marka olmadığı;
Davacı markalarının ayırt edici esaslı unsuru …, davalı markasının ise … … ibaresi olduğu, her iki marka da “…” kelimesinin ortak olduğu, bu ibare, davacı markalarının esas unsuru iken, davalı markasının esaslı unsuru olan “… …” ibaresinin bir parçası olduğu, … ibaresi telaffuz olarak …ibaresini tamamlayan bir kelime olarak ve aynı zamanda da kişi ad ve soyadı yönünde bir algı yaratsa da, davacının sahip olduğu seri marka ailesi ve kimi zaman “…” esas unsurlu markalarını çeşitli ek unsurlarla birlikte kullandığı da göz önüne alındığında, dava konusu başvurunun davacı markaları ile ilişkilendirilmesi ve buna bağlı olarak tüketicinin, önceden bildiği ve tanıdığı davacı markaları ile aynı emtialarda dava konusu markayla karşı karşıya kaldığında zihninde ve algısında davacı markalarını anımsaması olağan bir tüketici tepkisine neden olacağı;
Belirtilen nedenlerle taraf markalarında “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak, esas unsurları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak düşük seviyede benzerlik bulunduğu anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.
Karıştırılma ihtimali değerlendirilirken araştırılması gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut olayda, dava konusu marka kapsamında yer alan “yenilebilir bitkisel yağlar” emtiası, hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, sık tüketilen gündelik ürünlerden olup, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünler olduğu, bu nedenle, dava konusu emtia yönünden ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve düşük seviyede dikkat ve özene sahip olduğu;
Neticede; taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içerdiğinden, aralarında düşük seviyede benzerlik bulunduğu ve fakat taraf markalarında yer alan mal ve hizmetlerin de birbiri ile benzer/ilişkilendirilebilir olmaması nedeniyle, somut olayda markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu, tescil ücreti, bildirime rağmen süresinde ödenmediğinden tescil edilmediği, davacı şirket, TÜRKPATENT nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir delil sunmadığı, YİDK karar iptali davası, TÜRKPATENT nezdinde sunulan bilgi ve belgeler ışığında yapılması gerektiği;
Somut uyuşmazlık bakımından, davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin itiraz aşamasında dosyaya itiraz dilekçesi içeriğinde www…..com adresinde yer alan bir kısım haberlere yer verilmişse de bahsi geçen ekran görüntüleri haricinde dosyaya yeterli seviyede belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği yeterli belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı yana ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu yönünde bir kanaat oluşmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi, davacının markasını kullandığı “TAŞIMACILIK SEKTÖRÜ” ile davalının markası kapsamında yer alan emtiaların birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, bu nedenle, davacı markası tanınmış olarak kabul edilse dahi, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”. Bu maddeden anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür.
Davalıya ait markanın esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “… …” ibaresidir. Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru ise “…” ibaresidir.
Bir markanın bir ticaret unvanın ihtiva ettiği unsurların birinin içeriyor olması tek başına 6769 s. SMK’nın 6/6 hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir. Kanunun ilgili hükmünün uygulama koşullarının doğması için davacıya ait ticaret unvanının dava konusu markada aynen yer alması gerekmektedir. Somut olayda dava konusu marka kapsamında, davacının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresi yer almaktadır. Dolayısıyla davacının ticaret unvanı ile dava konusu marka aynı değildir. Bu anlamda, davalı markası ile davacı ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığından, dava konusu markanın davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebilir.
Somut olayda; marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığına dair dosya kapsamında bilgi veya belge bulunmadığı, davacının, davalının kötü niyetle hareket ettiğine dair iddialarının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu kapsamında yer alan emtiaların, davacıya ait markalarda yer alan emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olmadığı, davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait gerekçe markaların görsel ve işitsel olarak düşük seviyede benzer olduğu ve fakat taraf markaları arasında sınıfsal benzerlik bulunmadığından, dava konusu marka başvurusunun davacı markaları ile karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğunun ispatlanamadığı, davacı şirketin ticaret unvanının ayırt edici kısmı, davalı markasında aynen yer almadığından somut olayda davacının ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının bulunmadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahsın yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.31/03/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır