Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/234 E. 2022/84 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/234 Esas – 2022/84
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/234
KARAR NO : 2022/84
HAKİM …
KATİP :…
DAVACI …
DAVALI : ….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 01/09/2021
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davacının kurulduğu 2010 yılından beri hızla gelişip büyüyerek 16 milyon kullanıcısı ile Türkiye’nin lider e-ticaret şirketi haline geldiğini, davacının “…” lider markasının … sayı tahtında TÜRKPATENT tarafından da 2015 yılından muteber olmak üzere “tanınmış marka” statüsüne alınmış olduğunu, halihazırda davacı adına TÜRKPATENT nezdinde tescilli 154 adet marka bulunduğunu, bu markalardan biri olan 2020 48383 sayılı “…” markasının davacı tarafından e-ticaret ortamında hizmete sunulan hızlı market faaliyetlerinde kullanıldığını, son bir yıl içinde bu markanın kullanımının çok yaygınlaştığını ve markanın bilinir hale geldiğini, markada geçen “go” ibaresinin “o” harfinin tasarımının hareket ve hızı sembolize ettiğini, zira müşterilerin www…..com uzantılı web sitesinden verdiği market siparişlerinin kendilerine “…” markalı motor kargo-kurye sistemi ile en kısa sürede ulaştırıldığını, davalının davaya konu marka başvurusunda, davacının markalarında kullanılan “go” ibaresinin özel tasarımı haiz logosunun, hiçbir teknik zorunluluk bulunmadığı halde aynen kopyalanmış olduğunu, bu benzerlik nedeniyle karşılaştırılan markaların iltibas yaratma ihtimalinin kuvvetli olduğunu, ayrıca taraf markalarının aynı/benzer emtialarda kullanılacağını, davacının markasında geçen “…” ibaresinin çatı marka hüviyetinde olması ve davalının markasında geçen “transfer” ibaresinin de tasviri/tanımlayıcı/jenerik bir kelime olması nedeniyle işaretlerin benzerlik açısından karşılaştırılması esnasında bu unsurların dikkate alınamayacağını, davalının marka tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve davacının markasının tanınmışlığından haksız olarak yararlanılmak istenildiğini, zira davalının dava konusu marka başvurusunda davacının tanınmış markasında kullanılan logoyu aynen kopyalamasının hiçbir teknik zorunluluktan kaynaklanmadığını iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 02.07.2021 tarihli ve… sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının benzer olmadığını, zira davalının markasının genel kompozisyonun markaların görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, taraf markalarında ortak olarak “go” ibaresinin bulunmasından hareketle markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, zira bu ibarenin davacı tarafından yaratılmış/fantezi bir ibare olmadığını ve özellikle de uyuşmazlık konusu hizmetler açısından markasal hüviyetinin düşük olduğunu, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markasının tanınmış bir marka olmadığını, davacının “…” markasının tanınmışlığına huzurdaki uyuşmazlıkta dayanmasının mümkün olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının da yeterli delil ile ispat edilemediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmadığı belirlenmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, Marka YİDK Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
DAVALI ŞAHSIN … BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ 2020 48383 SAYILI TESCİLLİ MARKASI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİNİN/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI: 6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygundur. Alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacaktır.
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin3, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir.
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
• Markaların ayniyeti/benzerliği,
• Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
• Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali,
üzerinde durulacaktır. Buna göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalı şahsın tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tescilli markası birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyecektir.
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Uyuşmazlık konusu olan markalar görsel olarak karşılaştırıldığında; her iki marka da, basit birer şekil unsurunu da ihtiva eden markalardır; davacının markası, “…” çatı markasının altına “GO” ibaresinin konuşlandırılmasıyla, davalının markası da “GO” ibaresinin sağ tarafında yazılmış olan “transfer” ibaresinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş işaretlerdir. Her iki işarette ortak olan “go” kelimesinin davacının markasında “o”, davalının markasında da “g” harfi, “akıyor, gidiyor” izlenimi yaratacak şekilde tasarlanmıştır. Bu görüntü itibariyle, karşılaştırılan markalarda sadece “GO” ibaresinin ortaklığından değil, bu ibarenin özel tasarımlı tertip tarzının ortaklığından da bahsedilebilmektedir. Diğer taraftan; davalının markasında geçen diğer unsur olan “transfer” ibaresi, İngilizce’den dilimize aynen geçmiş olan ve “taşıma, aktarma” yerleşik anlamına gelen bir kelimedir; bu anlamı itibariyle de markasal hüviyette soyut ayırt ediciliğinin düşük olduğu; bu ibarenin tek başına bir markanın esas unsuru olarak korunamayacak ve kimsenin markasal anlamda tekeline verilemeyecek olması, bu tespiti desteklemektedir. Davacının markasında geçen “…” ibaresinin ise, davacının çatı markası olduğu ve işaretin benzerlik incelemesinde esas alınamayacağı, Zira; halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası ile birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir. Bu nedenlerle; karşılaştırılan markalarda esas unsurların, özel bir tertip tarzıyla tasarlanmış “go” ibaresi olduğu,
Somut uyuşmazlık, taraf markalarında geçen “GO” ibaresinin ortaklığının, markaları birbirleriye benzer kılmaya yetip yetmediği ve bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Zira; İngilizce kökenli olan “go” kelimesinin Türkçe karşılığı “gitmek” şeklindedir ve konuşma dilinde sıklıkla kullanılan bir kelime olduğundan, İngilizce’ye hakim olmayan halk kesimi nezdinde bile anlamı bilinebilecek bir kelimedir, dolayısıyla markasal hüviyette ayırt ediciliğinin düşüklüğünden bahsedilebilecektir. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda, her ne kadar davacının dava/itiraz dosyasına sunduğu, www.trendyolgo.com web sitesinden alınmış görsellerden, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markayı “kuryecilik, taşımacılık” kapsamında kullandığı görülse de, bu markasal kullanımların normal/mutad seviyeden öteye gidemediği ve markanın yaygın bir biçimde kullanılarak işarete ayırt edicilik kazandırılmış olduğunun söylenemeyeceği, buna rağmen; taraf markalarında, sadece, ayırt ediciliği düşük “GO” ibaresinin değil, bu ibarenin otantik yazılış şekli/tertip tarzının da ortak olduğu görüldüğünden, bu ortaklığın; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının go özel tasarımlı/tertip tarzlı markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “go”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının, davacının yeni bir markası zannetme ihtimalinin olduğu,
Bu meyanda; markaların fonetik/duyusal/işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markalarında esas unsur olan “GO” ibaresinin aynı şekilde okunduğu göz önünde bulundurulduğunda, markaların kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan bir derecede yakınlaştığı, taraf markalarında geçen bu ibarenin, yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, markaların tüketici zihninde yarattığı algının farklılaştığının da söylenemeyeceği, ayrıca; taraf markalarında bu ibarenin özel bir tasarımla yazılmış olması ve bu tasarımın da “akan, giden, hareket halinde ve hızlı” algıları yaratacak bir sembol olması nedeniyle, işaretleri gören tüketicilerin aklına ilk ve aynı olarak bu kavramların geleceği, sonuç olarak karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle bu mal veya hizmetlerin;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
• Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
• Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
• Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Buna göre; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıfa giren tüm hizmetler, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markasının kapsamında birebir yer almaktadır. Dolayısıyla; somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, doğrudan söylenebilecektir. Bundan sonra;
Taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır. Buna göre;
Somut olayımız açısından; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/ özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bu alıcıların söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği, hatta bunlardan bir kısmının da alıcıların daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı hizmetler olduğu fiili gerçeği de gözetildiğinde, söz konusu alıcı kitlesinin bu hizmetleri satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalıdır. Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabilir. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici15/müşteri16 kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
• Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
• Çağrıştırma,
• Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
• Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
• Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında ortak olarak geçen ve markasal hüviyette ayırt ediciliği düşük olan “go” ibaresinin, tüketicinin zihninde “akan, giden, hareket halinde, hızlı” kavramlarını çağrıştıran otantik tasarımı/sembolik tertip tarzı itibariyle de aynı şekilde kullanılmış olmasının yarattığı yakınlaşma ve taraf markalarında da bu unsur dışında işaretlere ayırt edicilik katan başkaca unsurların yer almaması nedeniyle, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzediği ve taraf markalarının karıştırılabileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler bakımından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının da gerçekleştiği görüldüğünden, her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi düşük değilse de; halkın söz konusu markalarla piyasaya sunulan hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği, hatta tarafların ortak bir çalışma içinde bulunduğu düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunduğu, bu durumun halkı yanıltabileceği,
Bütün bunlara göre; somut olayda taraf markaları arasında, dava konusu edilen markanın kapsamına giren tüm hizmetler açısından iltibas tehlikesinin/ karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,
DAVACI FİRMANIN İTİRAZINA/DAVASINA MESNET ALDIĞI MARKANIN TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ … SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME: 6769 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında bir korumadan yararlanılabilmesi için;
• Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Haksız yarar sağlama,
• Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
• Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme,
gibi şartlar aranmaktadır. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda burada belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Bu şartların fiili olarak gerçekleşmesi zorunlu olmayıp, gerçekleşebilecek olması durumu yeterlidir. Tanınmış markanın sahibi, markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak içinyeterli kanaat oluşturacak deliller sunmalı veya en azından mantıklı bir sav ileri sürmelidir. Bütün bunlardan sonra;
Somut olayda ise; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…” markasının tanınmışlığından ziyade, TÜRKPATENT nezdinde … sayı ile tanınmış marka statüsüne alınmış bulunan “…” lider markasının tanınmışlığından hareket ettiği anlaşılmakla; markaların, birlikte kullanıldıkları lider markanın “itmesiyle” tanınmış hale geleceği şeklinde bir görüşe itibar edilemeyeceği, doktrin ve emsal yargı kararlarıyla sabittir. Dolayısıyla davacının somut olayda, “…” markasının tanınmışlığına dayalı olarak hak iddia etmesinin mümkün olmadığı, taraftan davacı, davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…” görselli markasının markalarının tanınmışlığına ilişkin gerek dava dosyasına, gerekse davaya konu edilen marka başvurusunun işlem dosyasında yer alan itirazlarına, hiçbir delil sunmamıştır. Davacının sunmuş olduğu, …uzantılı web sitesinden alınmış birkaç görüntünün, davacının söz konusu markaya yaptığı yatırımları/tanıtım harcamalarını, bu markalı hizmetlerin piyasada bilinirliğini ve dahi piyasa paylarını tevsik edebilen bir yönü yoktur. Aynı şekilde, davacının markasının tanınmışlığına dayanabilmesi için, tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılması sonucu haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birisinin gerçekleşmiş/gerçekleşme ihtimalinin ortaya çıkmış olması gerekir. Ancak; bu şartların herhangi birinin gerçekleştiğinin/gerçekleşme ihtimali olduğunun ve/veya davacının bu markasının Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyinin dava/marka işlem dosyasına sunulmuş herhangi bir delil ya da belge ile ispatlanamadığı anlaşılmış olmakla, somut olayda, SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı,
somut olayda, davacının markasının “tanınmışlık” iddialarının, davalının … sayılı markasının tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı sonuçlarına ulaşılmıştır.
KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASININ DAVALI ŞAHSIN … SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ HUSUSUNDA DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” denilmektedir. Buna göre;
Davalının “…” işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla veya davacının markaları ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, sırf markaların benziyor olmasının kötü niyetin tespiti için yeterli olmadığı, dolayısıyla davalının kötü niyetli olmadığı,
Netice itibariyle,
Karşılaştırılan işaretlerin/markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, dava konusu edilen hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı/tüketici kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin, bunları satın alırken düşük olmadığı, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunduğu, davacının “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, davacının “kötü niyet” iddialarının yerinde olmadığı, dava konusu edilen 02.07.2021 tarihli ve… sayılı YİDK Kararının iptali ile hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 02.07.2021 tarih… sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.520,60.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10.03.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

Masraf dökümü sayfanın devamındadır.

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
P.P : 143,50.-TL
TOPLAM :2.520,60.-TL