Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/228 E. 2022/171 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/228 Esas – 2022/171
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA

Esas No : 2021/228
Karar No : 2022/171

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 25/08/2021
Karar Tarihi : 18/05/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 18/05/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; 2020/01199 sayısı ile gerçekleştirilen başvuruya karşı ileri sürdükleri itirazların reddolunduğunu, anılan marka ile müvekkilinin … sayılı markası ve markanın aktif olarak kullanılıp tanıtılması sonrasında… sayısı ile gerçekleştirdikleri marka başvurularının birebir aynı olduğunu, “cerçelik” markasının müvekkili tarafından tanıtıldığını ve bilinir hale geldiğini, müvekkilinin araç yedek parça sektöründe en bilinen markalardan biri olduğunu, davalı yanın da bir oto yedek parça taciri olduğunu, müvekkili markasının aynısını farklı sınıflarda dahi olsa tescil ettirmesinin davalının aynı sektörde yer almasından kaynaklı karışıklığa yol açacağını, bu durumun kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile birebir benzer olduğunu, davalı markasının tescilinin müvekkilinin ticari faaliyetlerini kötü etkileyeceğini, müvekkilinin anılan ibare üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, davalının başvurusunun tümden reddi gerektiğini ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 17/06/2021 tarih ve 2021/M-4610 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahısa usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, yargılamaya bir katılımı olmadığından cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2020/01199 sayılı “cerçelik” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının 2020/01199 sayı ve… sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gerekir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı yana ait 2020/111568 sayılı markanın başvuru tarihinin 21.09.2020 olup anılan tarih dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihli olduğu;
Davacı yanın önceki tarihli markalarından 2005/43819 ve 2009/32221 sayılı “ERAYNA” esas unsuruna haiz markalarının dava konusu markadan tamamen farklı bir marka örneğine haiz olması 6/1 maddesi kapsamında emtia benzerliği karşılaştırmasında dikkate alınmasının dahi gerekmediği, 2007/70763 sayılı markasının ise dava konusu marka ile birebir aynı görseli taşımakla birlikte hiçbir zaman tescil edilmiş bir marka olmadığı, keza yine 89/007662 sayılı markasının da dava konusu markadan farklı bir esas unsuru taşıdığı gibi koruma süresinin de çok uzun zaman önce olduğu anlaşılmıştır.
SMK m. 6/1 düzenlemesinde de belirtildiği üzere anılan nispi ret nedeni uyarınca sonraki bir başvurunun reddine karar verilebilmesi için aranılan iki temel kriterden biri önceki tarihli tescilli ya da başvuru süreci devam eden bir markanın kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin, sonraki tarihli marka kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olması ve taraf markaları arasında benzerlik bulunması halidir. Her ne kadar … sayılı marka dava konusu başvuru ile aynı görsele haiz ise de anılan markanın tescil edilmiş bir marka olmaması nedeniyle SMK m. 6/1 kapsamındaki itirazda dikkate alınması mümkün olmayıp, davacı yanın 89/007662 ve 2020/10058 sayılı markalarının da yine koruması devam eden markalar olmadıkları, yukarıda da belirtildiği üzere iltibas değerlendirmesi için aranılan diğer kriterin işaretlerin benzerliği olduğu, ancak davacı yanın sair markalarının ise dava konusu markadan tamamen farklı şekilde … ” esas unsuruna haiz olması nedeniyle somut olayda 6/1 maddesine ilişkin hiçbir koşulun meydana gelmediği anlaşılmıştır.
Davacı yanın gerek işlem gerekse de dava dosyasında SMK m. 6/3 kapsamında gerçek hak sahipliği iddiasında bulunduğu anlaşılmıştır.
Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir.
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir.
Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır.
Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir. Başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebilecektir.
Somut uyuşmazlıkta davacı yanın gerek işlem gerekse de dava dosyasında bir adet üzerinde tarih bilgisi yer almayan … logosunun taşıyan ve dikiz aynası ürünlerine yönelik bilgilerin yer aldığı katalog sunduğu; dosya kapsamında başkaca hiçbir delil bulunmadığı; uygulamada da kabul edildiği üzere bir markanın kullanımının ispatına yönelik sunulacak deliller, tarafların başka bir bilgiye ihtiyaç duymaksızın değerlendirme yapabilmesine ve görüş oluşturabilmesine imkân verecek şekilde açık, anlaşılır ve güvenilir nitelikte olması gerektiği; fatura, katalog, fiyat listesi, ürün kodları, ürün ambalaj ve tabela örnekleri, reklam, tanıtım, promosyon çalışmaları, pazar araştırması çalışmaları, reklam görselleri, fuar katılım belgelerin tamamı markanın önceki kullanımları açısından dikkate alınabilir olmakla birlikte sunulan delillerin marka görselini içermesi gerektiği gibi markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler bakımından da kullanımın niteliği, yeri, zamanı, kapsamı ve markanın kullanım şekli hususlarına yönelik kesin bilgiler içermesi gerektiği;
Bu değerlendirmenin yapılabilmesi için özellikle markanın tescilli olduğu mal veya hizmetin türü, satış miktarı, markanın temel işlevine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, ilgili mal veya hizmetler bakımından pazar payı yaratılıp yaratılmadığı, hitap ettiği müşteri çevresi, işletme büyüklüğü gibi kriterler bakımından ayrı ayrı değerlendirilmeli ve bütün bu kriterler ışığında ciddi kullanımın oluşup oluşmadığı incelenmesi gerektiği;
Somut uyuşmazlıkta ise bu kapsamda hiçbir delilin ibraz edilmediği görüldüğünden, salt davacı yanın önceki tarihli bir marka başvurusunun sahibi olmasından ötürü davacı lehine gerçek hak sahipliği karinesinin uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davacı yana ait olan ve dava konusu 2020/01199 sayılı başvuru ile SMK m. 6/1 düzenlemesi kapsamında karşılaştırılabilecek hiçbir önceki tarihli markanın mevcut olmadığı, dolayısıyla SMK m. 6/1 koşullarının somut olayda meydana gelmediği, davacı yanın işlem ve dava dosyasına sunduğu delillerin SMK m. 6/3 kapsamında davacı yanın uyuşmazlık konusu başvuru açısından gerçek hak sahibi olduğunu ispatlamaya elverişli olmadığı, YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı asilin, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/05/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır