Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/227 E. 2022/53 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/227 Esas – 2022/53
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA

Esas No : 2021/227
Karar No : 2022/53

Hakim :…….

Davacı ….
Davalılar …
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 24/08/2021
Karar Tarihi : 17/02/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 18/02/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; 1960’lı yıllarda temelleri atılan davacının Türkiye’de ve yurtdışında 500’den fazla mağaza işlettiğini, Türkiye’de ayakkabı marketi sisteminin öncüsü olduğunu, mağazalarında “…” ve “…” markaları altında ayakkabı türevi birçok ürünün satıldığını, davacının bu markalarının tanınmış marka statüsünü almış olduklarını, davalı şahsın … kod numaralı “… …” ibareli markanın 25 ve 35. Sınıflara giren emtialarda tescili için davalı TÜRKPATENT nezdinde bir başvuruda bulunduğunu, davacının bu markaya karşı “…” ve “…”li seri markalarını gerekçe gösterek ve SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddeleri hükümlerine dayalı olarak itiraz ettiğini, davalı TÜRKPATENT’in bu itirazı reddetmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davalının markasında kullanılmış olan “…” işaretinin davacının “…”li markalarıyla ayniyet derecesinde benzer olduğunu, ayakkabı sektöründe “…” harfinin davacı ile özdeşleştiğini ve bir ayakkabı üzerinde “…” harfini gören tüketicinin aklına gelen ilk markanın davacının markası olduğunu, “…” harfi ile ilgili yüzlerce farklı kombinasyonda tasarım yapılabilecek iken davalının davacının markasına birebir benzeyen bir “…” harfi kullanmasının davalının davacının markalarının tanınmışlığından faydalanma kastını açıkça ortaya koyduğunu, somut olayda emtia ayniyet/benzerliği şartının da gerçekleşmiş olduğunu, davacının markalarının “tanınmış marka” olduğuna dair TÜRKPATENT nezdinde verilmiş tanınmışlık kararlarının da olduğunu, davalı şahsın dava konusu edilen markasının davacının seri markalarından biri olarak algılanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, … sayılı “kemi active” ibareli marka tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; dava konusu markaların arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, davalının markasının bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın farklı olduğunu, markaların sadece görsel olarak değil, işitsel ve anlamsal düzeyde de birbirinden farklı olduğunu, dava konusu edilen markada “kemi active” kelime unsurunun görmezden gelinerek işaretin sadece şekil unsuru baz alınarak davacının markalarına benzediğinin söylenmesinin mümkün olmadığını, somut olayda SMK m. 6/5 hükmünün aradığı şartların karşılanmadığını, bu kriterlerin yani farklı mal ve hizmetlerde markanın kullanılması sonucunda haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi hususlarının somut olayda markalar benzemediği için oluşmadığını, kaldı ki bir markanın tanınmış olmasının, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmediğini, verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi bilahare dava dosyasına bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi dışında herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “kemi active” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu, davalının … sayı ve “kemi active” ibareli marka için 19/03/2020 tarihinde 25.,35.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacı tarafından … sayılı ve “……” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 05/08/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının … … ve … … step+şekil görselli işaretler hariç davacının markalarının büyük bir kısmı, şekil ve bazen de renk unsurlarından yoksun kelime markaları olduğu, bu markaların bir kısmında “…” harfi/işareti, karakteristik bir yazım stiliyle/stilize edilerek işaretin tek unsuru olacak şekilde kullanıldığı, bir kısmında da başta “…” ve “knx” ibareleri olmak üzere, başkaca kelime unsurlarıyla birlikte, bazen baskın karakterde ve ilk anda göze çarpacak biçimde, bazen de birlikte kullanıldığı kelime unsurlarıyla aynı karakterlerde ve özelliklerde yazılmış olması sebebiyle bu kelime unsurlarıyla bütünleşik biçimde algılanacağı, davacının “…” ibaresini tek unsur olarak ihtiva eden markalarında ise “…” harfi/işareti, bu ibarenin son harfi hüviyetinde ibareyle birleşik olarak yazıldığı, davacının bütün bu markaları içinde, “…” harfini/işaretini tek başına ihtiva eden markalarda esas unsurun, karakteristik yazım stiliyle beraber “…” harfi olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı; davacının diğer markalarında ise, “…” harfinin/işaretinin, işaretlerde kullanılan diğer kelimelerle bütünleşik olarak algılandığı ve “…” harfi/işareti ile bu kelime unsurlarının işaretin tümüne hakim olan genel görünüme eşit oranda katkıda bulunduğu, dolayısıyla bu markalarda “…” harfinin/işaretinin tek başına esas unsur olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı şahsın dava konusu edilen markası da, renkli bir şekil ve kelime unsurlarından müteşekkil karma bir markadır; işaretin sol baş tarafında turuncu renkte, “…” görselli bir şekil unsuru konuşlandırıldığı, bu şeklin sağ tarafına da düz yazı karakterinde siyah renkli küçük harflerle ayrı olarak “kemi active” ibaresi yazıldığı, davalının markasında geçen şekil unsurunun markanın esas unsuru olamayacağı, zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla yazılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; bu şekil unsurunun işarette en baskın/ilk anda göze çarpan unsur olduğu kabul edilecek olsaydı dahi, bu şekil unsurunun, herhangi bir zihni çabaya gerek kalmaksızın ilk anda “…” harfini andırdığı/çağrıştırdığı da söylenemeyeceği, zira; işarette birbirleriyle orta kısımda kesişen ve dik açı oluşturan iki çizginin simetrik olarak kullanıldığı bir kompozisyon, yani “…” harfinin/işaretinin temel özelliği mevcut değildir, dolayısıyla bu şeklin bir “…” harfi/işareti olduğunun otomatikman söylenmesinin mümkün olmadığı; bundan sonra; dava konusu edilen markanın esas unsuru tespit edilirken, yazım özellikleri birebir aynı olan “kemi” ve “active” kelimeleri, ayrı yazılmış ise de, bu kelimelerden birinin tek başına öne çıkarak markanın esas unsuru olduğunu söylemenin mümkün olmadığı; diğer bir ifadeyle; dava konusu edilen markada geçen “kemi active” ibaresi, bütünleşik olarak algılandığı ve bir bütün olarak markanın esas unsuru olduğu anlaşılmıştır.
Davacının markalarının bir kısmının esas ve hatta tek unsuru olan, karakterize edilmiş “…” harfi/işareti ile davalının markasında esas unsur konumunda (dahi) kullanılmamış olan şekil unsurunun, karşılaştırılan işaretleri görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakınlaştırdıklarının söylenmesinin mümkün olmadığı; dava konusu edilen markada esas unsur konumunda bulunan “kemi active” kelime öbeğinin ortalama tüketici zihninde yarattığı algı, davacının “…”li ve “…”li seri markaları ile hiçbir açıdan yakınlaşmadığı ve işarette kullanılmış olan şekil unsurunun, ilk anda ve derhal “…” harfi/işareti olarak algılanması da mümkün görülmediğinden, işarette zaten de sadece yan unsur hüviyetinde kullanılmış olan bu şeklin varlığı, işaretleri yakınlaştırmaya yetecek bir benzerlik/özellik olarak görülemediği; taraf markalarının işitsel/duysal/fonetik açıdan karşılaştırması neticesinde de aynı sonuca ulaşıldığı; markalar birbirinden çok farklı kelimeler ihtiva ettiklerinden, markaların bütün olarak okunuşları esnasında kulakta bıraktıkları tını, duysal algı, birbirinden olabildiğince farklı olduğu;
Neticede; somut olayda, davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tüm markaları açısından, davalı markası ile görsel/işitsel/kavramsal açılardan benzerlik şartının gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Davacının muhtelif markaları, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen emtialar ile aynı/aynı tür/benzer/ilintili mal ve hizmetleri kapsadığı, keza; karşılıklı sütunlarda yer alan emtialar ya birbirlerinin aynısı olduğu, ya da benzer alıcı çevresine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları giderdiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketicileri aynı olduğu, pek çoğunun birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri olduğu, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi bulunduğu ve bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabileceği; dolayısıyla; somut olayda, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm mal ve hizmetler açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Emtia benzerliği karşılaştırması/incelemesi yapılırken, söz konusu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin bilinç/algı/dikkat düzeyi de irdelenmelidir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin; söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin; sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartlarına uyduğu tespit edilen, 25. Sınıfa giren emtialar ile bunların 35. Sınıf altında toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetlerinin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinde; bu mal ve hizmetlerin tüketicinin/alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan emtialar olmadığı fiili gerçeği de gözetildiğinde, tüketicilerin/alıcıların bu mal ve hizmetleri satın aldığı anda bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyelerinin ortalamanın üstünde olduğu/olması gerektiği; bu alıcılar/tüketiciler, söz konusu emtiaları satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirmekte, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli araştırmalar yaparak yanlış/eksik mal/hizmet alma riskini azaltmaya çalışmakta, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği;
Neticede somut olayda; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm mal ve hizmetler açısından emtia ayniyeti/benzerliği şartının gerçekleştiği ve taraf markalarının hitap ettiği tüketici kitlesinin yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli tüketiciler/alıcılar olduğu anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği; somut olay açısından bakıldığında; davacının markalarının bir kısmının esas ve hatta tek unsuru olan, karakterize edilmiş “…” harfi/işareti ile davalının markasında esas unsur konumunda (dahi) kullanılmamış olan şekil unsurunun, karşılaştırılan işaretleri görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakınlaştırdıklarının söylenmesinin mümkün olmadığı; dava konusu edilen markada esas unsur konumunda bulunan “kemi active” kelime öbeğinin ortalama tüketici zihninde yarattığı algı, davacının “…”li ve “…”li seri markaları ile hiçbir açıdan yakınlaşmadığı ve işarette kullanılmış olan şekil unsurunun, ilk anda ve derhal “…” harfi/işareti olarak algılanması da mümkün görülmediğinden, işarette zaten de sadece yan unsur hüviyetinde kullanılmış olan bu şeklin varlığı, işaretleri görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakınlaştırmaya yetecek bir benzerlik/özellik olarak görülemediği;
Sonuçta; her ne kadar karşılaştırılan markalar aynı/aynı tür/benzer emtialarda kullanılacak ise de, hitap ettikleri ortalama tüketici kitlesinin, yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli alıcılar olması, bu mal ve hizmetleri satın almadan önce makul bir araştırma ve inceleme aşamasından geçerek seçici davranmaları ve dahi markaların görsel/işitsel/kavramsal açılardan benzememesi hali, halkın söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini ortadan kaldırdığı, halkı yanıltması ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, yani somut olayda markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda; “… …” markasının ayakkabı perakendeciliği sektöründe davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın bu sektörde iyi bilindiği ve bilhassa ülkemizde tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği ve dahi bu tanınmışlığın davalı TÜRKPATENT tarafından da kabul görerek T/01504 no. tahtında ilgili sicile şerh olunduğu tespit edilmekte ise de, davacının bu tanınmış markasına dayalı olarak SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerektiği; davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine dair itiraz ve/veya dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, ayrıca da taraf markalarının birbirine benzemediği, somut olayda, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluştuğu doğrudan söylenemeyeceği; davacının markasının ayakkabı perakendeciliği sektöründe tanınmışlığa ulaşmış olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmeyeceği; tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmesi gerektiği; bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argumanlarla ortaya konulması gerektiği; şöyle, ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olması gerektiği, kaldı ki; davacının tanınmış marka statüsüne alınmış olan markası, somut olayda karşılaştırılan işaretlerde ortak unsur olduğu cihetle benzerlik yarattığı ileri sürülen “…” harfini/işaretini tek başına ihtiva eden bir markası değil, “… …+şekil” markası olduğu ve bu markada geçen “…” ibaresi ile dava konusu markanın esas unsuru olan “kemi active” ibaresi de birbirlerine hiç benzemediği;
Neticede; davacının markasının tanınmışlığının, davalının dava konusu edilen … sayılı markanın tesciline bir etkisi/hükmüne bir engeli olamayacağı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Taraf markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirleriyle benzer olmadığı, taraf markaların aynı/benzer/türdeş emtialarda kullanılacağı, markaların hitap ettiği tüketici/alıcı kitlesinin yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli tüketiciler/alıcılar olduğu, taraf markaları arasında karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacının “tanınmışlık” iddialarının dava konusu edilen markanın tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı, YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum ve davalı şahıs kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır