Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/225 E. 2022/173 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/225 Esas – 2022/173

T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/225
KARAR NO : 2022/173

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 23/08/2021
KARAR TARİHİ : 18/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 70 yılı aşkın süredir tüketim ürünleri alanında öncü ürün ve kategorilerde tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye pazarının liderlerinden biri olduğunu, müvekkilinin sıvı sabun, bulaşık deterjanı, çamaşır suyu ve genel temizlik ürünlerinde tüketiciler nezdinde tanınmışlık kazanmış bir çok markasının bulunduğunu, bu meyanda müvekkilinin … , … ve … sayılı “…” ibareli tescilli markalarını da bu tür ürünlerde eskiden beri kullanageldiğini, markalarda geçen “…” ibaresinin anlamsız ve yaratılmış bir sözcük olması nedeniyle ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, bu ayırt ediciliğin müvekkilinin uzun yıllara sarih yaygın ve yoğun kullanımı ile de artmış olduğunu, davalı firmanın tescil ettirmek istediği markasında geçen “…” ibaresinin bu ibare ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, zira karşılaştırılan ibarelerin sadece birkaç harfinin farklı olduğunu, bu yüzden de davalının markasının müvekkilinin tanınmış ve seri markalarının arasına sızma ve bu markaların bilinirliğinden yararlanma ihtimalinin mevcut olduğunu, ayrıca taraf markaların aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, müvekkilinin hijyen ürünlerinde kullandığı “…” markasının ilgili sektörde tanınmış bir marka olduğunu, davalı firmanın iddialarının aksine taraf markalarının hitap ettiği tüketici kesiminin bilinç ve dikkat seviyesinin yüksek olmadığını ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 16.06.2021 tarihli ve … sayılı kararının iptali ile davalı adına tescili talep edilen 2020/09890 sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının bir bütün olarak değerlendirildiğinde birbirlerine benzemediğini, davalının markasında “…” ibaresinin markanın baskın unsuru olmadığı gibi bu ibarenin davacının markalarını çağrıştırmasının da söz konusu olmadığını, tüm bu hususlar global olarak değerlendirildiğinde markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, somut olayda davacının SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması koşullarının oluştuğunu ispat edemediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardır ülkemizde de faaliyet gösteren, yapı, tarım ve endüstri kimyasalları ve ürünleri alanında dünyanın önde gelen kuruluşlarından biri olduğunu, davacının davasına mesnet aldığı … ve … sayılı markaları kullandığının ispat edilmesi gerektiğini, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin bilinç ve bilgi düzeyinin yüksek olduğunu, müvekkilinin markasında geçen “…” ibaresinin müvekkili tarafından yaratılmış/orijinal bir ibare olduğunu ve bu nedenle markasal hüviyette ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, davacının markalarında geçen “…” ibaresinin markaların içerisinde doğrudan algılanan bağımsız bir ibare niteliğinin bulunmadığını, sonuç olarak taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, müvekkilinin iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
DAVACININ … … SAYILI MARKALARI AÇISINDAN DAVALI TARAFINDAN MARKA İŞLEM VE DAVA DOSYALARINA SUNULAN KULLANMAMA DEF’İ YÖNÜNDEN SOMUT UYUŞMAZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Somut olayda SMK m. 6/1 hükmü uyarınca taraf markalarının karşılaştırılmasına geçmeden önce dikkate alınması gereken husus, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı… sayılı markalar yönünden davalının hem marka işlem dosyasında hem de huzurdaki dava dosyasında ileri sürdüğü kullanmama def’idir. Davalı, davacının itirazına/davasına mesnet aldığı bu markalarının tescilli oldukları emtialar açısından kullanıldığının ispat edilmesini talep etmiştir. Zira; 6769 sayılı SMK, tescilli marka hakkı sahibine markasını ciddi olarak kullanma yükümlülüğü getirmiş, 556 sayılı KHK’nın yürürlükte olduğu dönem boyunca doktrine ve Yargıtay içtihatlarına yerleşmiş olan “marka sahibinin markasını Türkiye’de ve ciddi olarak kullanma yükümlülüğü”nü 9/1-2, 19/2, 25/7 ve 29/2 maddelerinde açıkça ve lafzen de ifade ederek, tartışmasız bir biçimde marka hukukumuza yerleştirmiş, şartları varsa; daha önceki bir tarihte tescil edilmiş olmakla beraber piyasada kullanılmayan markaların, salt tescilli olmaları nedeniyle yeni başvuruların tescil edilmesini engelleme ya da sonraki tescilleri hükümsüz kıldırma, bir diğer tabir ile “marka çöplüğü yaratma” imkanı ortadan kaldırılmıştır. Böylece kullanılmayan tescilli markaların yeni girişimcilere engel olmalarının önüne geçilmiştir. Yine bu sayede tescilli markaların piyasada daha etkin ve aktif olarak kullanmaları teşvik edilmiştir.
Mevzuatta geçen “ciddi biçimde kullanım”ın ne olduğu mevzuatın lafzında açıklanmamış ise de, TÜRKPATENT tarafından yayımlanan 2017 tarihli “Kullanımın İspatı Klavuzu”nda bu kavramla, “markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması”nın kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu kavramla sembolik bir kullanımın ötesine geçen bir kullanım arandığı görülmektedir.
Ciddi kullanımın kanıtlanması için kesin bir ölçüt koymak mümkün olmamakla birlikte markanın rekabete uygun ve en azından potansiyel olarak marka sahibinin faaliyette bulunduğu pazar ilişkilerini etkileyecek ölçüde ve iç pazarda yer elde edebilecek seviyede kullanılması gerekir. Beklenen davranış, anılan markaların tescilli olduğu sınıflardaki kullanımını şüpheye yer bırakmayacak şekilde kurallara uygun, düzenli, aralıksız ya da kanundaki ifadesiyle “ciddi” kullanımını kanıtlamasıdır.
Markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken, markanın ve marka sahibi işletmenin bir takım özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin telaffuzu, akılda kalıcılığı, dikkat çekiciliği, mal ya da hizmeti karakterize edici yanları zayıf olan bir marka için kullanımın oldukça yoğun olması gerekebilir. Bunun yanında marka sahibinin faaliyet alanının genişliği veya darlığı, ürettiği mal veya hizmetlere duyulan gereksinimin derecesi, işletmenin hacmi ve benzeri durumlar kullanımın biçim ve şartlarına etki edebilir.
Markanın en temel kullanımı, tescilli olduğu mal ve/veya hizmetlerde, tescil belgesinde yazılı olduğu, resmedildiği, gösterildiği gibi kullanılmasıdır. Markanın faturalarda, internette, kataloglarda, gazete ilan ve reklamlarında kullanılması da kullanma olarak kabul edilir. Markanın tescilli olduğu mal veya hizmetle ilgili olmak kaydıyla markanın reklam ve tanıtımının yapılması, markayı taşıyan mal ya da hizmetin bir dergi, gazete ya da televizyonda yayınlanması da markanın kullanımı olarak kabul edilir.
Ayrıca, davalının kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m. 19/2 hükmüne göre, davacının itirazına/davasına mesnet aldığı markaların davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Davalının huzurdaki davaya konu markasının başvuru tarihi 25.10.20197, davacının kullanmama def’ine muhatap markalarının tescil tarihleri de 21.02.2013 ve 08.11.20128 olduğundan, davacının her iki marka açısından da kullanmama def’i ileri sürebileceği anlaşılmaktadır. Bütün bunlara göre; somut olayda, kullanmama def’i açısından incelenmesi gereken hususlar, davacının markalarının;
• Davacı tarafından,
• Tescilli oldukları emtialarda,
• Türkiye sınırları içerisinde,
• Davalının markasının başvuru tarihinden önceki son 5 yıllık süreç içerisinde, yani 25.10.2014 – 25.10.2019 tarihleri arasında,
• Ciddi bir şekilde,
• Markasal hüviyette ve
• Tesciline uygun olarak kullanıldığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplanmaktadır. Davacının, davalının kullanmama def’ine karşı, yasal süresi içerisinde marka işlem dosyasına sunduğu belge ve deliller incelendiğinde ise; davacının markalarını ve şeklinde, yani tescillerine uygun olarak, 2016-2019 tarihleri arasında, tuvalet kağıdı, kağıt havlu, peçete, el sabunu, sıvı sabun, alkali temizlik ürünü, çamaşır suyu, genel temizlik ürünü, elde yıkama bulaşık deterjanı, endüstriyel bulaşık makinesi deterjanı ve parlatıcısı emtialarında markasal hüviyette kullandığı anlaşılmakla davacının söz konusu markalarının, tescilli oldukları, 03. Sınıfa giren; “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Sabunlar. Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap v.b.için)” emtialarında markasal hüviyette ciddi kullanımının, yeterli nitelikte ve nicelikte delil ile ispatlanabildiği, ancak bu markaların tescili kapsamına giren; “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler. Diş bakımı ürünleri. Aşındırıcı ürünler (Zımpara bezleri, zımpara kağıtları, pomza taşları, pastalar dahil)” yönünden kullanımlarının ispat edilemediği, dolayısıyla söz konusu markaların (sadece) bu emtialar yönünden SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki korumadan yararlanamayacağı,
DAVALI FİRMANIN 2020/09890 BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ TESCİLLİ MARKALARI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİ/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI HUSUSUNDA DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygundur. Alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacaktır.
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.

Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir.
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
• Markaların ayniyeti/benzerliği,
• Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
• Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali,
üzerinde durulacaktır.
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalının tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazına/davasına mesnet aldığı tescilli markaları birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyecektir.
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (…) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Uyuşmazlık konusu olan markalar yan yana konularak görsel olarak karşılaştırıldığında; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markaları, kelime ve basit şekil unsurları ihtiva eden işaretlerdir; her üç markada da ortak olarak “…” kelimesi, markaların esas unsuru olarak kullanılmıştır. Zira; davacının “…” ibaresinden ziyade çok küçük puntolarda yazılmış “Eczacıbaşı” ibaresini de ihtiva eden markasında, “Eczacıbaşı” ibaresi davacının çatı markası olduğundan, benzerlik incelemesi esnasında dikkate alınmayacak bir unsurdur. Ayrıca davacının iki markasında kullanılmış olan, elips şeklindeki çerçevelerin ve “…” ibaresinin altına konuşlandırılmış olan damla figürlerinin basit birer sembol/tasarım olması sebebiyle, markanın genel görünümüne baskın nitelikte bir ayırt edicilik katmadığı değerlendirilmektedir. Zaten de böyle, basit şekil unsurlarını da ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Davalının markası incelendiğinde ise; bu markanın şekil ve renk unsurlarından yoksun bir kelime markası olduğu görülmektedir; işarette “…” ibaresi, düz yazım karakterindeki siyah renkli büyük harflerle bütünleşik olarak yazılmıştır ve bu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Buna göre;
Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” ibarelerinin mevcudiyetinin markaları benzer kılıp kılmaya yetmediğinin tespiti, huzurdaki uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir. Zira; karşılaştırılan ibarelerin başlangıç kısmındaki 4 harf, dizinleri de aynı olacak şekilde ortaktır ve hatta, “…” ibaresi, “…” ibaresi içerisinde aynen geçmektedir. Halbuki ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Ayrıca; aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle “benzer işaretler/sözcükler” sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararı vardır. Bu sebeplerle; davalının dava konusu edilen markasının, davacının “…”li markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da net bir sonuç vermektedir; dava konusu edilen markanın içinde davacının “…” markasının harf dizinleri de aynı olacak biçimde geçiyor olması ve dava konusu edilen markanın esas/tek unsurunun bu ibareye iki harf eklenmesi suretiyle oluşturulmuş olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları esas unsurları itibariyle fonetik açıdan çok yakınlaştırmaktadır. İşaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, “…” ve “…” ibarelerinin yaygın olarak bilinen herhangi bir dilde ve Türkçe’de yerleşik birer anlamı olmadığından, karşılaştırılan işaretlerin kavramsal açıdan da farklı olmadıkları, tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmadıkları,
Bütün bunlara göre; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal/kavramsal açılardan benzerlik olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı emtiaların ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
•Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
• Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
• Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı,
hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır. Buna göre;
Davalının kullanmama def’i ve davacının kullanım ispatı durumları da dikkate alınarak, taraf markalarının kapsamına giren emtiaların yan yana karşılaştırıldığında, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 01. Sınıftaki emtialar, “sanayide kullanılan kimyasal ürünler/maddeler” emtia grubunun açılımıdır ve davacının … sayılı markasının kapsamına giren “sanayide kullanılan kimyasallar” ile aynı/benzer/türdeş emtialardır. Aynı şekilde, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 03. Sınıftaki emtialar da, temizlik malzemelerinin açılımıdır ve hem davacının 03. Sınıfa giren emtiaların tamamı için tescilli olan ve korunan … sayılı markasının kapsamındaki emtialar ile, hem de davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı, kullanmama def’ine muhatap … sayılı markalarının kullanıldığının ispat edilebildiği “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Sabunlar” emtiaları ile aynı/benzer/türdeş emtialardır. Dolayısıyla, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 01 ve 03. Sınıflara giren emtiaların tamamı açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, zaten de bu emtialar birbirleri yerine ikâme edilebilirler, birbirlerini tamamlarlar, aynı alıcı çevresine hitap ederler, aynı yerlerde satılırlar, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır ve benzer markaları bu hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür. Bundan da sonra;
Taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin bilinç/algı/dikkat düzeyi/seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır. Buna göre;
Taraf markalarının kapsamına giren 01 ve 03. Sınıflardaki emtialardan, doğrudan tüketicinin kullanımı için olanlarının, nispeten uygun fiyatla satılan, satın alınmadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, dolayısıyla tüketicinin satın alma kararı vermek için çok yoğun zamana, ayrıntılı ve dikkatli bir araştırmaya, çabaya ihtiyaç duymadığı ve günlük yaşantısı içerisinde sıklıkla satın aldığı emtialar olduğu değerlendirilmektedir. Ortalama/makul seviyede dikkate, özene ve bilince sahip olan ilgili alıcı kitlesinin de genellikle geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında markaya ilişkin kalan çağrışım ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışması nitelikleri de gözetildiğinde, bu emtialar üzerinde benzer markaların kullanılması halinde iltibas tehlikesinin doğabileceği öngörülmektedir. Sanayide kullanılan kimyasallar ile endüstriyel temizlik malzemelerinin ise, tüketicinin/alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan emtialar olmadığı, alıcılar tarafından daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı fiili gerçeği de gözetildiğinde, tüketicilerin/alıcıların bu emtiaları satın aldığı anda seçicilik/bilinç/ dikkat/algı/özen seviyelerinin yeterli seviyede olduğu,
Sonuç olarak, somut olayda; davalının markasının kapsamına giren tüm emtialar açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, bunların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin de ortalama/genel düzeyde olduğu,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında esas/tek unsur olan “…” ve “…” ibareleri arasındaki, dizinleri de dahil harf ortaklığının ve bu ortaklığın ibarelerin başlangıç kısmındaki harflerde gerçekleşmiş olmasının markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kıldığı, davacının markalarındaki yan unsurların varlığının, bu benzerliğin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir. Zira; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (…) tekrar marka tercihi yapacaklarından, markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “…” ibaresini ihtiva eden markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibaresini ihtiva eden markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Ayrıca, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtiaların, davacının tescilli markalarının kapsamına giren ve kullanımı ispat edilebilmiş emtialar ile aynı/aynı tür mal ve hizmetler olması halinin, bu emtialar açısından markaların karıştırılma ihtimalini doğurduğu, söz konusu emtialarda “…”li ve “…”lu işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği,
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından, somut olayda iltibas tehlikesi/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,
DAVACININ HÜKÜMSÜZLÜK TALEBİ AÇISINDAN, DAVACININ TANINMIŞLIK İDDİASININ DAVALININ … SAYILI MARKASININ HÜKMÜNE ETKİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir……..” denilmektedir. Buna göre;
Ülkemizde tanınmış markanın tanımı, Yargıtay’ın emsal kararlarında şöyle yapılmıştır; “Tanınmış markalar, toplumun ilgili sektöründe tanınan, yani ilgili sektördekiler tarafından refleks halinde müdahaleye ihtiyaç duymadan hatırlanan hizmet veya ticaret markalarıdır…….”, “Tanınmış marka, bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı; garanti, kalite, güven, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren; müşteri, akraba, dost ve düşman ayrımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin, aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır……”. İlgili sektör, markanın kullanıldığı mal veya hizmetlerin gerçek ya da potansiyel tüketicileri, bu alandaki iş çevreleri ve markanın kullanılacağı mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarında yeralan kişilerdir. Markanın tanınmış kabul edilebilmesi için hitap ettiği kitlenin (tüketici/müşteri) önemli bir kesimince bilinmesi gerekmektedir. Dünya Ticaret Örgütü (“WTO”) Kuruluş Anlaşması’nın 1-C numaralı Ekini oluşturan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasında (“TRIPS Anlaşması”), “1883 tarihli Sınai Mülkiyetin Himayesine Mahsus Uluslararası Bir Birlik Oluşturulması Hakkındaki Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesiyle tanınmış markalara aynı ve benzer mallar kapsamında getirilen koruma, bu kez, farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde genişletilmiş (md.16/3) ve bunun yanı sıra tanınmışlığın herkesçe bilinme koşuluna bağlanamayacağı, toplumun ilgili kesiminin bilgi edinmiş olması ve promosyon (tutundurma- alıcı ile satıcı arasındaki pazarlama iletişimi) ile elde edilen bilginin yeterli olduğu hükümleri düzenlenmiştir (md.16/2).
Ayrıca, 6769 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında bir korumadan yararlanılabilmesi için;
◦ Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
◦ Haksız yarar sağlama,
◦ Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
◦ Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme,
gibi şartlar aranmaktadır. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda burada belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Bu şartların fiili olarak gerçekleşmesi zorunlu olmayıp, gerçekleşebilecek olması durumu yeterlidir. Tanınmış markanın sahibi, markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller sunmalı veya en azından mantıklı bir sav ileri sürmelidir. Bütün bunlardan sonra;
Davacının davasına mesnet aldığı “…”li markalarına, davacı tarafından ciddi yatırımlar yapıldığına, markanın uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava dosyasında hiçbir delil bulunmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Ayrıca da davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddialarını ispat edebilse bile, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşma ihtimalinin bulunduğunun ispat edilmesi gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleşme ihtimali olduğuna dair de, dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, somut olayda, davacının ileri sürdüğü tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı,
Netice itibariyle,
1) Karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu,
2)Davacının, davalının kullanmama def’ine muhatap 2011 89241 ve 2012 03303 sayılı markalarının tescilli oldukları, 03. Sınıfa giren; “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Sabunlar. Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap v.b.için)” emtialarında markasal hüviyette ciddi kullanımının, yeterli nitelikte ve nicelikte delil ile ispatlanabildiği,
3)Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleştiği,
4) Yukarıda açıklanan nedenlerle , davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından, taraf markaları arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu,
5) Davacının “tanınmış marka” iddialarının davalının … sayılı markasının hükmüne bir etkisinin olamayacağı,
6) Dava konusu edilen 16.06.2021 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının iptalinin gerektiği sonuç ve kanaatlerine varılmış aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın tarih ve…sayılı kararının tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 6.206,10.-TL

yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18.05.2022

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.300,00.-TL
Yurtdışı Harç ve Giderler :3.600,00.-TL
P.P : 179,00.-TL
TOPLAM :6.206,10.-TL