Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/224 E. 2022/60 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/224
KARAR NO : 2022/60

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : ….
DAVALI …
DAVALI : 2- …

T.C Kimlik No:-…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/08/2021
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 29, 30 ve 32. Sınıf emtialarda “…” ibareli seri ve tanınmış markaları bulunduğunu, dava konusu 2020/40560 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun, müvekkili markalarının kapsamında kalan 30.sınıf malları içerecek şekilde başvuru konusu edildiğini müvekkili tarafından yapılan itirazların kurum tarafından reddolunduğunu, halbuki markaların birebir aynı gıda ürünlerini kapsadığını, gıda ürünlerinin ilgili tüketicilerinin dikkat düzeyi düşük, bu ürünleri saniyeler içinde satın alan kimseler olduklarını, gıda ürünlerinin ilgili tüketicileri olan ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin doğacağını, her iki markanın da “…” ibaresi ile başlamakta olduğunu, “…” ibaresinin “aşk” anlamına gelen ve ayırt edici olmayan bir sözcük olduğunu, taraf markalarının bu haliyle birbirleri ile benzer algılar yaratacaklarını, tüketicinin dava konusu markayı, müvekkilimin ”…” ibareli veya esas unsurlu seri markasına dahil bir marka olarak algılayacağını, müvekkili markalarının tanınmış marka olduğunu, benzer uyuşmazlıklarda “…”, “….” gibi markaların müvekkili markaları ile benzer görüldüklerini, müvekkilinin “…” ibareli veya esas unsurlu seri markası, dava konusu “…” markası ile aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfında ( 30. sınıf- gıda ürünlerinde ), görsel, sesçil ve anlamsal olarak aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer, en azından karıştırma ihtimaline neden olacak derecede benzer olduğundan ve markalar arasında karıştırma tehlikesi bulunduğunu, tüketicinin markaların başlangıç seslerini oluşturan “…” ibaresine odaklanacağını, bu haliyle “…” markasının, müvekkilinin “…” ibareli veya esas unsurlu markasını hatırlattığını,tüketicinin işletmeler arasında bir bağlantı kurabileceklerini,dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin müvekkili markalarının tanınırlığına zarar vereceğini, ayrıca yine davalının müvekkili şirketin marka imajını kendi markasına haksız olarak aktarabileceğini beyan ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2020/40560 sayılı başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı başvuru sahibinin, dosya kapsamında bir beyanına rastlanılmadığı gibi ön inceleme duruşmasına da katılmadığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ;
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Bu anlamda benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında 30. Sınıfta tescil edilmek istenilen mallar, davacı yanın işlem dayanak gösterdiği markalar kapsamında aynı sınıfta yer alan altı çizili ve koyu renk ile gösterilen mallar ile aynı ya da aynı türdeki gıda ürünleridir. Bu bağlamda 30. Sınıftaki sair gıda ürünleri ile benzerlik açısından ayrıca bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç duyulmamış olup tabloda koyu ve altı çizili olarak gösterilen malların tamamı birbiri ile aynı nitelikte, benzer ihtiyaçları giderir, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikteki gıda ürünleri olup söz konusu ürünler arasında kapsamlı bir karşılaştırma yapılmasına gerek duyulmayacak düzeyde açık bir benzerlik ilişkisi bulunmaktadır.
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI ;
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan gıda ürünleri, ortalama düzeyde dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip herhangi bir meslek, gelir, eğitim veya yaş grubunda yer alan tüketici grubuna hitap edecektir. Bu tüketici grubunun, bakkal, market, süpermarket, büfe gibi yerlerden bu mahiyetteki gıda ürünlerini satın alırken çoğu zaman anlık kararlar ile tercihlerini yönlendirdiği, bu tür ürünlerin çoğu zaman birbirine benzeyen renk ve şekil unsurlarından oluşan ambalajlarda satışı gerçekleştiği, tüketicinin anlık kararlar ve ortalama dikkat seviyesi ile tercihlerini gerçekleştirdiği, dolayısıyla asgari dikkat düzeyinde işaretler konusunda yanılgı yaşama ihtimalinin çoğu zaman var olacağı,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı tarafa ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel tespitler çerçevesinde dava konusu marka incelendiğinde, başvurunun “…” ve “…” şeklinde iki kısımdan oluştuğu, “…” ibaresinin logonun sol üst kısmında, sanki bir üst markaymış gibi kullanıldığı, logonun bütününe hakim unsurun “…” şeklindeki sözcük olduğu, bu sözcüğün “kalp” figürünü de içerir çeşitli motiflerle süslenerek tasarlandığı, yine “…” ibaresinin altın sarısı renk ile “…” ibaresinin ise kırmızı renk ile yazıldığı, “…” kelimesinin İngilizce’de “altın, altından, altın sarısı” esas anlamlarına gelmekte iken “üstün, türünün en iyisi” anlamlarına da gelen bir ibare olduğu, “…” kelimesinin ise İngilizce’de ya da dilimizde bir anlamı bulunmamakla birlikte Latin dillerinde “aşk” anlamına gelen bir sözcük olduğu, ortalama tüketicinin bu sözcüğün anlamını bilmesinin mümkün olmadığı, ancak “…” ibaresinin anlamını “gold” kelimesinden yola çıkarak algılayabileceği değerlendirilmiştir. Her ne kadar başvuruda “…” ibaresi, “…” sözcüğüne nazaran daha küçük bir şekilde konumlandırılmış ise de gerek belirgin renk ayrımı gerekse de konumlandırıldığı nokta itibariyle, tüketici algısından tamamen geri planda kalır bir mahiyetinin bulunduğundan bahsedilmesi ise mümkün görülmemiştir.
Davacı yanın işlem dosyasına dayanak tuttuğu markaları ise … … ibareli olup, birbirlerinden farklı şekillerdedir.
Davacı yanın tamamı “… …” şeklinde tasarlandığı görülen markalarında, “…” ibaresinin davacının “çatı” markası olarak kullanıldığı, bu tür “çatı” marka olarak kabul edilen markaların da işaretin kaynak bildirme fonksiyonuna katkı yapan unsurlar oldukları kabul edilmekle birlikte genelde marka ile koruma altına alınmak istenilen unsurun “çatı” marka değil bu markanın yanına eklenen sözcük/şekil unsuru olduğu, bu bakımdan çatı markanın ve bu marka yanında yer alan işaretin, bütün içerisindeki konumu, ek unsurun ayırt edici olup olmadığı gibi unsurların her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmede bulunulması gerektiği, zira kimi zaman çatı markaların bütün içerisindeki konumları veya nitelikleri nedeniyle arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem gösterdiği, kimi zaman ise diğer tüm unsurlarla aynı öneme sahip oldukları, çatı markanın haricinde kalan unsurların asgari ayırt edici niteliğinin bulunması durumunda markada aslen korunmak istenilen ibarelerin çatı marka değil bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Bu ek unsurlar, daha önceki tarihli bir markanın asıl unsurunu oluşturuyor veyahut asıl unsuru ile benzerlik gösteriyorlarsa, çatı marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurmasının kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir.
Somut olayda ise “…” ibaresinin niteliği itibariyle tescil kapsamındaki emtialar yönünden zayıf bir marka olarak nitelendirilemeyeceği, nitekim bu durumun pek çok mahkeme kararı ile de sübuta erdiği, dolayısıyla davacı markalarında ön plandaki unsurun “…” ibaresi olduğu,
Bu bağlamda taraf markaları bir bütün olarak ele alındıklarında dava konusu marka ile davacı markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açıdan bir karşılaştırma yapılarak işaretlerin bütünsel anlamda, ilgili tüketici kitlesi nezdinde benzer algılar yaratıp yaratmadıkları ve böyle bir benzerliğin tespiti halinde işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin var olup olmadığı incelenmelidir.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
“Önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir.”
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve önceki markanın ayırt edici gücünün ne denli kuvvetli olduğudur.
Somut olayda da dava konusu markada, yukarıda da kısaca değinildiği üzere, her ne kadar “…” ibaresine nazaran daha küçük bir şekilde yazılmış ise de “…” kelimesinin tamamen tali planda kaldığından bahsedilemeyeceği, marka görselinde bu ibarenin sanki bir üst marka gibi kullanıldığı görülmüştür. “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu gıda ürünleri bakımından tasviri veyahut zayıf bir anlamı bulunmamakta olup ayırt ediciliği mevcut bir sözcük olduğu değerlendirildiğinde ve üstelik dava konusu başvurunun tam olarak davacı markalarının fiili anlamda da kullanıldığı ve bilindiği malları sınırlandıracak şekilde kapsadığı bir durumda, tüketicinin her iki taraf markası arasında görsel anlamda meydana gelen farklılıklara rağmen “…” ibaresinin ön/başlangıç sesi olarak yer almasından kaynaklı olarak bir benzerlik kuracağı düşünülmektedir. Zira dava konusu marka her koşulda “…” şeklinde telaffuz edilecek olduğundan “…” ibaresi marka içerisindeki bağımsız karakterini koruyacak olup bu durum hem işitsel hem de kavramsal açıdan işaretler arasında benzerlik kurulmasına yol açacaktır.
Dolayısıyla markalarında “…” çatı markası yanında yer alan yegane esas unsur konumundaki “…” ibaresinin bizzat kendisinin, dava konusu marka içerisinde esas unsurlardan biri olarak yer almasının, tüketicinin, taraf markalarını, emtiaların da ayniyeti karşısında, anılan markayı, davacının önceki tarihli seri markaları ile ilişkilendirmesine neden olabileceği, işaretler arasında en azından iktisadi – idari bir bağ kurabileceği,
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği değerlendirilmektedir Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Neticesinde taraf markalarını oluşturan işaretlerin, ortak olarak “…” ibaresini içermeleri nedeniyle yüksek düzeyde benzerlik taşıdığı, markaların ilgili tüketicilerinin hemen her kesimden tüketiciler olabilecekleri ve tüketicilerin gıda ürünlerini satın alırken harcayacağı zaman, emek ve maliyet açısından dikkat düzeyinin görece zayıf olacağı, böyle bir durumda aynı raflarda, aynı reyonlarda satışa konu edilmesi muhtemelen ürünler üzerinde davacı markaları ile benzer şekilde oluşturulmuş “…” markasını gören tüketicinin, her bir markanın aynı iktisadi kaynağa ait olduğu yönünde yanılgı yaşama ihtimalinin ve ürünler arasında işletmesel bağlantı kurma ihtimalinin var olacağı, bu durumun ise taraf markalarını taşıyan işaretlerin karıştırılması sonucunu doğurabileceği kanaatlerine varılmış olup başvuru kapsamındaki tüm mallar açısından, davacı yanca sunulmuş emsal mahiyetteki yargı kararlarının varlığı da gözetildiğinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin doğabileceği,
TANINMIŞLIK İDDİALARI ;
Mevzuatımızdaki düzenlemeye bakıldığında “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” Şeklinde bir düzenlemeye yer verildiği görülmektedir. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması hali yalnızca farklı mal ve hizmetler açısından değil, aynı zamanda aynı veya benzer mal ve hizmet grupları açısından da bir ret gerekçesi olarak değerlendirilmektedir.
Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı maddenin uygulanması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır14. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının değerlendirme konusu tescil engelinin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş tescilli bir markanın aynısını ya da benzerini benzer ya da farklı bir mal veya hizmette tescil ettirmek isteyen kişinin tescil başvurusu, ancak “tescil ettirmek istediği markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız bir yarar sağlayabilecek markanın itibarına bir zarar verebilecek veya ayırt edici karakterini zedeleyebilecek” ise engellenebilir. Zira bir markanın tescili ile maksat, bir başka markanın şöhretini sömürmek veya en azından yararlanmak ise ya da böyle bir tescil o markanın reklam gücünü veya işletme ile olan bağlılığını zayıflatacak mahiyette ise, tescilinin engellenmesi mümkündür. Ancak, Yüksek Mahkemenin de birçok içtihatında belirttiği üzere farklı sektörlerde karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için benzerlikten öte bir ayniyet aranmaktadır.
Somut olayda davacı yanın tanınmışlık iddialarını destekler somut deliller sunmadığı, 6/5 maddesinin koşullarının meydana geldiğinin ortaya konulamadığı,
Netice itibariyle,
• Dava konusu 2020/40560 sayılı başvuru kapsamında yer malların tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında da birebir yer aldığı,
• Taraf markalarını oluşturan ibareler bakımından yapılan değerlendirmede “…” kelimesinin her iki taraf markalarında da ortak ve hakim unsur/unsurlardan biri olması, bu ibarenin karşılaştırılan mallar açısından ayırt ediciliğinin bulunması, bu marka ile ilgili verilmiş emsal nitelikteki yargı kararları çerçevesine, başvuru konusu marka ile davacı markalarının, ortalama tüketiciler nezdinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir benzerlik taşıdıkları,
• İşlem dosyasındaki deliller çerçevesinde davacı markalarının tanınırlığı ve 6/5 maddesinin koşullarının meydana gelmediği sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 01.07.2021 tarih … sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.558,10.-TL

yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24.02.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
P.P : 181,00.-TL
TOPLAM :2.558,10.-TL