Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/19 E. 2021/102 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/19 Esas – 2021/102

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/19
KARAR NO : 2021/102

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI : …..
DAVALI :…..
DAVALI : …..
DAVA : Marka … Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/07/2016
KARAR TARİHİ : 17.03.2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17.03.2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka … Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Müvekkilinin “…” ibaresini ilk olarak 2003 yılında tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak markasını ‘tanınmış marka’ statüsüne ulaştırdığını, “…” ve ‘… …’ ibareli 2015/78930 numaralı … …, 2015/09615 numaralı … …….. numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalının marka tescil başvurusunun 12.02.2015 tarih ve 234 sayılı bültendeki yayınına, müvekkile ait ‘…’ esas unsurlu markaları ile iltibasa neden olması sebebi ile itiraz edildiğini, …Başkanlığı’nın 26/06/2015 tarihli kararında, yayına itirazın reddine karar verildiğini, TPE Markalar Dairesi’nin kararına itiraz edilmesi üzerine TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından 556. s. KHK m.8/1-b gereğince karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek yayına itirazın reddine karar verildiğini,
Davalının “…” markasının, müvekkile ait “…” esas unsurlu tanınmış markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzerlikle karıştırılma ihtimaline neden olduğunu, davalının usul ve yasaya aykırı olarak marka tescil başvurusunda bulunduğunu “…” ibaresi ile Müvekkil adına tescilli olan “… …” markası, markaların bütünü itibarıyla bıraktığı intiba yönünden ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve bu benzerliğin iltibasa neden olduğunu,
Bir diğer yandan, dava konusu markada yer alan…’ ibaresi İngilizce kökenli bir kelime olup, Türkçe’de ‘manyak, deli, çılgın’ gibi anlamlara geldiğini, bu ibare, dava konusu markanın kullanılacağı ürünün asıl adı olan ‘…’ ibaresini nitelemek amacıyla, ‘……. gibi anlamlara gelecek şekilde kullanıldığını,….. ’ ibaresinin ticarette yaygın olarak ve sırf ürünü nitelendirmek amacıyla kullanılması göz önünde bulundurulduğunda, markanın asli unsurunun ‘…’ olduğunu, Türkçe’de olduğu gibi İngilizce’de de çok sevilen bir şeyi nitelemek amacıyla “…delisi’, ‘…manyağı” gibi kullanımlarının yaygın olarak mevcut olduğunu, bu kullanımın gıda ürünleri bakımından da sıklıkla gerçekleştiğini, TPE Marka karar kriterleri’nde tanımlayıcı anlama sahip olan ve korunabilir nitelikte olmayan işaretlerin markaların karşılaştırılmasında dikkate alınmayacağını, ihtilaf konusu markaları yazılış ve okunuş şekilleri bakımından değerlendirilmesi gerekirse, dava konusu markadaki ‘…. ’ ibaresi ile müvekkile ait ‘…’ ibaresinin yazılış şekillerinin hemen hemen aynı olduğunu, özellikle markaların okunuş şekillerinin …. şeklinde olduğu dikkate alınırsa işitsel benzerliğin olduğunu,
Karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti için görsel, işitsel veya kavramsal benzerliklerden herhangi birinin sağlanmasının yeterli olacağını, işitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sözcüklerin ilk heceleri ve ilk sesleri olacağını, dava konusu markanın ilk olarak görünen ‘…’ bölümünün, müvekkile ait tanınmış ‘…’ markası ile okunuş bakımından neredeyse aynı olması, tüketicilerin dava konusu markayı müvekkiline ait ‘…’ markası ile karıştırmasına neden olacağını,
556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında iltibas, benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markaları 05, 29, 30 ve 32. sınıflarda davalının marka başvurusundan önce tescil edildiğini, davalının marka başvurusunda yer alan 29, 30 ve 31. sınıflarda müvekkiline ait marka başvurularında birebir aynı olmak üzere yer aldığını, ilk bakışta 31. Sınıfın aynı olmadığı düşünülse de, esasında sınıf içeriğine bakıldığında, aslında bu emtia grubunun 29. Sınıf içinde olması gerekirken başvuru hatası sebebiyle 31. Sınfın içine dahil edildiğini, dava konusu marka başvurusunda yer alan 31. sınıfın Türkçe çevirisinin ‘İşlenmemiş fındık, kaju fıstığı, fıstık, badem, fıstık ve tohum; insan tüketimi için deniz yosunu, bu emtialar, 29. Sınıf içinde yer alan ‘kuru yemişler, fındık ve fıstık ezmeleri’ emtialarıyla bağlantılı olduklarından, bunların esasında 29. Sınıfa ait olduğunun düşünülmesi gerektiğini, bu doğrultuda, dava konusu markada yer alan diğer sınıflarla birlikte 31. sınıfın, müvekkili markalarında yer alan sınıflarla aynı olduğunun kabul edilmesini, ayrıca ‘…’ markasının mad. 8/4 anlamında tanınmış marka olması nedeniyle, bu marka ile benzerlik gösteren ‘…’ markasının farklı sınıflarda dahi tescili mümkün değilken aynı sınıflarda tescil başvurusu müvekkilin marka haklarının telafisi imkansız bir şekilde zedelenmesine neden olduğunu, müvekkilinin markalarının tescilli olduğu sınıfta markasını tescil ettirmek istemesinin müvekkilin markasının tanınmışlığından faydalanarak haksız rekabet ile yarar elde etmeye yönelik olduğunu, davalının müvekkili markalarıyla iltibas yaratan marka başvurusunu aynı sınıfta yaptığı göz önünde bulundurularak dava konusu marka başvurusunun tescilde evleviyet esasından reddedilmesi gerektiğini, tescile dair verilen kararın hukuka aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu marka ile müvekkili şirket adına tescilli markalar arasındaki benzerliğin halk tarafından karıştırılma ihtimaline neden olduğu gibi, müvekkiline ait ‘…’ markasının tanınmış olmasının bu karıştırılma ihtimalini arttırdığını, markalar farklı olsa da, iki marka arasında herhangi bir şekilde bağlantı kurulabiliyorsa karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmasının mümkün olacağını, davalının müvekkiline ait ‘…’ markasına benzer markalar oluşturarak 556 s. khk m.35/1 anlamında kötüniyetle marka başvurularında bulunduğunu “…” markasının tesciline ilişkin 2016-M-5208 sayılı … kararı hukuka uygun olmadığını, müvekkilinin markaları ile görünüşü, okunuşu ve telaffuz itibarıyla birebir aynı olan ve bu aynilik nedeniyle iltibas yaratan dava konusu “…” markasının hükümsüzlüğünü, TPE … tarafından ‘…’ ibareli başvurunun tescil işlemlerinin devamı yönünde verilen kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P:
Davalı şirket cevabında özetle; müvekkilinin markasının bir bütün olarak ” …” ibarelerinden oluştuğunu , davacının markalarının ise “… …”, “…”, diğer ibareler ile birlikte tescilli olduğunu, markalarda tek ortak unsur olan …. harfleri de davacının tescillerine de konu ettiği fiili kulanımında çok daha küçük boyutta yazıldığını ve geri planda kaldığını, markalar arasında görsel yada işitsel olarak karıştırlma ihtimali yaratacak derecede bir benzerliğin bulunmadığını, davacının 29 ve 30. Sınıflarda yer alan markalarının kapsamındaki mallarla kesişmediğini ve markaların kapsadığı mal ve hizmetlerin bu anlamda benzer olmadığını, müvekkilin markasının kapsamında yer alan 31. Sınıfın davacının markalarını kapsamadığını, müvekkilinin “…” başvurunun “…” markaları ile tüketiciler nezdinde karıştırılmaya yol açmayacağını, itiraza gerekçe gösterilen markalar ile müvekkilinin başvurusunun genel görünüm ve bıraktıkları genel izlenim itibari ile faklı olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumunun marka başvurusuna karşı itirazının reddi kararınını yerinde olduğunu belirterek davanın reddini talep ve dava etmiştir.
Davalı kurumu cevap dilekçesinde özetle; davacının itiraza mesnet gösterdiği markaların tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından 30. Sınıfta “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. ” ürünleri de bulunduğunu, davacı firmanın itiraza mesnet gösterdiği markaları bu mallar bakımından sıklıkla kullandığını, söz konusu markalara temel teşkil eden kelimenin”…” kelimesi Türkçe karşılığı ile “kraker” kelimesi olduğunu “…” veya “kraker” kelimesi kullanılarak türetilmiş bir çok marka bulunduğunu, davacı tarafın itiraza mesnet markalarının da benzer şekilde türetildiğini, davacı tarafın “…” ibareli markası ingilizce “…. kelimesinin yeni nesil arasında sıklıkla kullanılan bir yazılış biçimi olduğunu, bu bakımdan davacınını markasının herhangi bir ayırt ediciliğininin bulunmadığını, davacı tarafın markasının iki kelimeden oluştuğunu bu durumun da iltibas ihtimalini ortadan kaldırdığını tesis edilmiş olan … kararının yerinde olduğunu beyan etmiş davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E:
Davaların açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2.maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Davacı vekili, yargılama sırasında mahkememize göndermiş olduğu 25/09/2018 tarihli dilekçe ile karşı tarafla sulh olduklarını, bu sebeple davalı şirkete karşı açtıkları hükümsüzlük davasından feragat ettiklerini; buna karşın … kararının iptali istemi yönünden davayı sürdürdüklerini bildirmiştir.
Hükümsüzlük yönünden feragat, … kararının iptali istemli davayı sona erdirmemektedir. … kararının iptali istemi yönünden her iki davalı da mecburi dava arkadaşıdır. Bu sebeple sadece hükümsüzlük istemi yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların hükümsüzlük istemi yönünden sulh olmaları … kararının hukuka uygun olup olmadığını etkileyecek bir husus değildir.
Türkpatent … kararının iptali yönünden açılan davada ise ;
Uyuşmazlık konusu başvuru markası ile davacı markası arasında 6769 sayılı kanun 6/1 anlamında benzerlik ,iltibas , karıştırılma ihtimali olup olmadığı, … kararının yerinde olup olmadığı, davacının tanınmışlık ve kötüniyet iddialarının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
556 sayılı KHK 8 madde “ Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda tescil edilemez.” hükmünü içermektedir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma ihtimali incelemesinde başlangıç noktası, malların/hizmetlerin benzerliği, karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için varlığı zorunlu koşullardan birisi olduğundan, mal ve/veya hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığının incelenmesidir. Mal ve hizmetlerin benzerliği incelenirken bu mal ve hizmetlerin arasındaki ilişkiyi ortaya koyan tüm ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Ayrıca, benzer alıcı çevresine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, ilgili dağıtım kanalları (özellikle satış yapılan yerler), ilgili tüketici kesimi ve malların genel kaynağı gibi faktörler de dikkate alınmalıdır.
Karıştırılma ihtimali, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, karşılaştırmaya konu işaretlerin ve malların ve/veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma ihtimaline ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu işaretlerin görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir.
İşaretler arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, markayı parçalarına ayırmadan, ancak asli ve ayırt edici unsurları gözeterek, her iki markanın, ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenime göre, “tüm faktörler” bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gereğine ilişkindir. Zira ortalama dikkat ve algılama yeteneğine sahip bir tüketici, detaylarına girmeyip, markayı bir bütün olarak algılar. Ayrıca ortalama dikkat ve algılama düzeyine sahip bir tüketici, çoğunlukla markaları yan yana koyarak kıyaslama imkanına sahip değildir. Bu kişi, markaları aklında kaldığı ve çağrışım yaptığı kadarıyla kıyaslar. Ancak bu değerlendirme yapılırken, markaların ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmalıdır.
Karıştırılma, ilişkilendirilme ihtimali gerekçeli itiraz belirtilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Yapılan incelemede, başvurunun marka örneğinde yer alan ibare ve itiraz gerekçesi markalar arasında ilişkilendirilme/iltibas oluşturacak düzeyde işaret benzerliği bulunmadığı, başvuru markası ile redde mesnet markaların görsel, işitsel olarak birbirine benzemediği, başvuru markasının “… …”, davacı markasının ise “… …” olduğu ve markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortalama bir tüketicinin satın alma anında farklı markalar karşısında olduğunu hemen algılayabileceği,
Zira başvuru konusu işaretin özgün bir yazım biçimiyle başka bir kelimeyi de içerecek biçimde düzenlendiği, bu haliyle başvuru konusu işaret ile redde mesnet markaların bağımsız olarak tamamen ayrı bir ayırt edicilik taşıdığı, şu hale göre başvuru konusu işaretin, redde mesnet markayla benzer olmadığı, iltibas olamayacağı aralarındaki farklılıkların bunu engellediği, başvuru konusu işaret ile redde mesnet marka arasında “…” ve “…” ibareleri arasında kısmen sescil bir benzerlik olmasına rağmen, içerdikleri diğer biçim, kelime ve yazım şekli itibariyle görsel olarak birbirlerinden önemli derecede farklı oldukları, bu sayede benzerlikten uzaklaştıkları, ayrı işaretler olarak ortalama tüketiciler ve yararlanıcılar tarafından anlaşılabilir hâle geldikleri, zira yazım ve düzenleme biçiminin daha ön planda olduğu, özellikle, bu farklılıkların başvuru konusu işareti, redde mesnet markalardan farklılaştırdığı,
Normal düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürün ve hizmetleri taşıyan markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki zamanlarda aynı markayı taşıyan mallardan yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki tüketicilerin ve yararlanıcıların ilk bakışta ve derhâl her hangi bir araştırma yapmasına gerek kalmaksızın bu markalar ve işareti karıştırabileceklerinin kesin ve açık olarak söylenmesinin gerçekçi olmayacağı, zira ortalama tüketicilerinin veya yararlanıcıların önceki kullanımlardan edindikleri izlenimle bu marka ve işaretin farklı işletmelere ait iki marka olduğunu algılamalarının daha gerçekçi bir yaklaşım olacağı,
Bu sebeple anılan başvuru konusu ürün ve hizmetlerle ilgili satın alma veya yararlanma süresi içerisinde redde mesnet markaları taşıyan ürün ve hizmetlerden yararlanmak veya onu taşıyan ürünlerden satın almak isterken, davacının işaretini taşıyan ürün ve hizmetleri satın alma biçiminde bir yanılgı yaşamayacakları, başvuru ve redde mesnet markalardaki, farklı şekil ile özel ve özgün yazım biçimi ile diğer unsurların, davacı markasını redde mesnet markadan menşei itibariyle ayrılabilir ve teşhis edilebilir hâle getirmiş olması ve işletmesel bağlantılandırma ihtimalinin karıştırma ihtimali bulunmaması sebebiyle bu yönde bir tahkike girilmesine gerek de bulunmadığı, bu sebeplerle başvuru ile ilgili olarak Türk Patent …’nın kararının hukuka uygun olduğu , markalar benzer olmadığından 556 Sayılı KHK 8/4 tanınmışlık ve 35 maddesi gereğince kötü niyet itirazının değerlendirilmesine gerek olmadığı anlaşıldığından … kararının İptali istemiyle açılan davanın reddine, davalı şirkete karşı açılan davanın ise feragat nedeniyle reddine şeklinde hüküm tesis edilmiş,
Kararı, davacı taraf vekili istinaf etmiş, istinaf mahkemesi 31.12.2020 tarih E.2019/827, K.2020/1240 sayılı kararıyla
“Somut uyuşmazlıkta da, mahkemece, kısa kararda “Davalı Türk Patent yönünden açılan davanın reddine”, “Davalı Şirket yönünden açılan davanın feragat nedeniyle reddine” karar verildiği ve tefhim edildiği halde, gerekçeli kararda “… kararının iptali istemiyle her iki davalıya karşı açılan dava bakımından davanın reddine,”, “Davalı şirkete karşı açılan dava bakımından davanın feragat nedeniyle reddine” karar verilmiştir.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”
Şeklindeki gerekçeyle mahkememiz kararını kaldırmıştır.
Mahkememizce kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde Yapılan incelemede, önceki kararımızda da açıklandığı üzere başvurunun marka örneğinde yer alan ibare ve itiraz gerekçesi markalar arasında ilişkilendirilme/iltibas oluşturacak düzeyde işaret benzerliği bulunmadığı, başvuru markası ile redde mesnet markaların görsel, işitsel olarak birbirine benzemediği, başvuru markasının “… …”, davacı markasının ise “… …” olduğu ve markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortalama bir tüketicinin satın alma anında farklı markalar karşısında olduğunu hemen algılayabileceği,
Zira başvuru konusu işaretin özgün bir yazım biçimiyle başka bir kelimeyi de içerecek biçimde düzenlendiği, bu haliyle başvuru konusu işaret ile redde mesnet markaların bağımsız olarak tamamen ayrı bir ayırt edicilik taşıdığı, şu hale göre başvuru konusu işaretin, redde mesnet markayla benzer olmadığı, iltibas olamayacağı aralarındaki farklılıkların bunu engellediği, başvuru konusu işaret ile redde mesnet marka arasında “…” ve “…” ibareleri arasında kısmen sescil bir benzerlik olmasına rağmen, içerdikleri diğer biçim, kelime ve yazım şekli itibariyle görsel olarak birbirlerinden önemli derecede farklı oldukları, bu sayede benzerlikten uzaklaştıkları, ayrı işaretler olarak ortalama tüketiciler ve yararlanıcılar tarafından anlaşılabilir hâle geldikleri, zira yazım ve düzenleme biçiminin daha ön planda olduğu, özellikle, bu farklılıkların başvuru konusu işareti, redde mesnet markalardan farklılaştırdığı,
Normal düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürün ve hizmetleri taşıyan markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki zamanlarda aynı markayı taşıyan mallardan yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki tüketicilerin ve yararlanıcıların ilk bakışta ve derhâl her hangi bir araştırma yapmasına gerek kalmaksızın bu markalar ve işareti karıştırabileceklerinin kesin ve açık olarak söylenmesinin gerçekçi olmayacağı, zira ortalama tüketicilerinin veya yararlanıcıların önceki kullanımlardan edindikleri izlenimle bu marka ve işaretin farklı işletmelere ait iki marka olduğunu algılamalarının daha gerçekçi bir yaklaşım olacağı,
Bu sebeple anılan başvuru konusu ürün ve hizmetlerle ilgili satın alma veya yararlanma süresi içerisinde redde mesnet markaları taşıyan ürün ve hizmetlerden yararlanmak veya onu taşıyan ürünlerden satın almak isterken, davacının işaretini taşıyan ürün ve hizmetleri satın alma biçiminde bir yanılgı yaşamayacakları, başvuru ve redde mesnet markalardaki, farklı şekil ile özel ve özgün yazım biçimi ile diğer unsurların, davacı markasını redde mesnet markadan menşei itibariyle ayrılabilir ve teşhis edilebilir hâle getirmiş olması ve işletmesel bağlantılandırma ihtimalinin karıştırma ihtimali bulunmaması sebebiyle bu yönde bir tahkike girilmesine gerek de bulunmadığı, bu sebeplerle başvuru ile ilgili olarak Türk Patent …’nın kararının hukuka uygun olduğu , markalar benzer olmadığından 556 Sayılı KHK 8/4 tanınmışlık ve 35 maddesi gereğince kötü niyet itirazının değerlendirilmesine gerek olmadığı anlaşıldığından … kararının İptali istemiyle açılan davanın reddine, davalı şirkete karşı açılan davanın ise feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:
I-… kararının iptali istemiyle her iki davalıya karşı açılan davanın reddine,
II-Davalı şirkete karşı açılan hükümsüzlük davasının feragat nedeniyle reddine,
III-… kararının iptali istemiyle açılan dava reddedilip, davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
IV-Davalı şirkete karşı açılan hükümsüzlük istemli davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğinden, taraflar karşılıklı masraf ve ücreti vekalet istemediklerinden ve davalının yapmış olduğu bir gider de olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 29,20.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 30,10.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı şirket ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17.03.2021

Katip …..
e-imzalı

Hakim….
e-imzalı