Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/184 E. 2022/146 K. 22.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/184 Esas – 2022/146
T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/184
KARAR NO : 2022/146

DAVA : YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 05/07/2021
KARAR TARİHİ : 22/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili… Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (… sayılı kararıyla davacı müvekkilinin itirazını nihai olarak reddettiğini, davacının, 1958 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulduğunu, 1974 yılında uluslararası ölçekte faaliyet göstermeye başladığını, günümüzde, Türkiye dahil 200’den fazla ülkede faaliyet gösterdiğini, davacının, tanınmış “… markasını gördüklerinde, “…” ibaresini elektronik bankacılık işlemleri yapan makinenin jenerik adı olarak algılayacağını, “…” ibaresinin ise …’lerin ve … kartlarının üzerinde görmeye aşina olduğu “…” markası olduğunu düşüneceklerini, müvekkilinin “…” markasını … kartı hizmetleri ve … bankacılığı hizmetleri yönünden yaygın şekilde kullanıyor olmasının da bu algıyı pekiştireceğini, tüketicilerin, “… sayılı kararının “finansal ve parasal hizmetler” yönünden iptali ile … sayılı “…” ibareli marka tescilinin “finansal ve parasal hizmetler” yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesine özetle; başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet marka arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, itiraz gerekçesi marka ile başvuruya konu markanın bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadığını, davalının başvuruya konu markasının standart siyah harflerle dizayn edilmiş “…” ibaresinden oluşmaktayken davacı tarafın “…” ibareli markasının siyah zemin üzerine beyaz renk kullanılarak oluşturulmuş “…” ibaresinden ve simetrik olarak zemin üzerine konumlandırılmış üç adet üçgenden oluştuğunu, markaların görsel olarak birbirinden ayrıştırıldığını, 36. sınıfın dikkat düzeyinin yüksek tüketicisi açısından ayırt edilebilecek seviyede farklılaştırıldığını, markanın iptalinin talep edildiği “finansal ve parasal hizmetler”in muhatabı olan tüketici kitlesinin, söz konusu hizmetlerin önemi gereği son derece dikkatli hareket eden bir kitle olduğunu, taraf markalarını kolaylıkla ayırt edebilecek bir tüketici kitlesi olduğunu, “daha fazla” anlamı ile dilimize de yerleşmiş olan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu da dikkate alındığında markalar ile karşı karşıya kalacak hedef tüketici grubu açısından markaların ticari kaynağında yanılma meydana gelmesi ihtimali bulunmadığını, davacı tarafın iltibas ihtimalinin mevcudiyetine ilişkin iddiaların da yerinde olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin faaliyet alanının kapalı veya açık alanlara … kabinleri kurulumu yapmak ve bu kabinleri müşterisi olan bankalara kiraya vermek olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin müşteri kitlesinin, banka müşterileri yahut … cihaz kullanımı yapan şahıslar değil bankalar olduğunu, bankalar tarafından kiralanan kabinlere kendilerine ait … cihazlarının kurulumunu yapıp işletildiğini, müvekkilinin faaliyet alanının “finansal ve parasal hizmetler” olmadığını, müvekkilinin herhangi finansal ve parasal hizmette bulunması söz konusu olmayıp yaptığı işin kabin kiralama hizmeti vermek olduğunu, bu nedenle tek müşteri kitlesinin bankalar olduğunu, dolayısıyla SMK madde 6’da belirtilen koşullar gözetildiğinde müvekkili ile davacı yanın faaliyet alanının aynı olmayıp müvekkilinin müşteri ve tüketici kitlesinin farkındalık düzeyinin oldukça yüksek, ayırt ediciliğinin fazla olduğunu, davacı yanın “…” markasının logosu itibariyle de müvekkilinin logosundan oldukça farklı ve ayırt edilebilir düzeyde olduğunu, iki logonun herhangi benzerliği bulunmayıp müvekkili tarafından davacı yana ait “…” markasının alıntı yapılarak menfaat elde etmeye çalışmasının da mümkün olmadığını, müvekkilinin tüketici kitlesi olan bankaların hem davacının hem de müvekkili şirketin tüm organik yapısı ve faaliyet alanlarına uzmanlık düzeyinde hakim olduğunu, davacının tüketici kitlesi olan şahıslar ise müvekkili ile herhangi iletişim veya tüketici ilişkisi içerisinde bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
İnceleme Konusu Markaların Mal/Hizmet Listelerinin Karşılaştırılması;
Başvuru markası ile redde gerekçe olarak gösterilen markalar karşılaştırılmış, taraf markalarında yer alan mal ve hizmet listesi ile birlikte, “VARSA” aynı tür olan mal/hizmetler kırmızı renk italik ile benzer olan mal/hizmetler siyah renk kalın altı çizgili karakter ile belirtilmiştir.
Mal ve hizmetlerin benzerliğinde ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın satın alınmasına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olacağı kabul edilmelidir.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Benzer mal ve hizmetler ifadesi, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Bu çerçevede, aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayılabilecek ilişkili mal ve hizmetler de benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriğine girmektedir.
Mal / hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği aşağıdaki durumlarda ortaya çıkabilir:
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Bu kapsamda; somut olayda dava konusu marka ile davacı markalarının kapsadığı mallar ve hizmetler karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer mallar ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın dava konusu edilen 35. sınıftaki bir kısım hizmetler ile yukarıda işaretlenen davacı yanın markalarında yer alan mal ve hizmetler ile aynı / aynı tür veya benzer nitelikte olduğu,
Davaya konu markanın hizmet listesi içerisinde yer alan “Finansal ve parasal hizmetler.” davacı yanın markasında yer alan “finansal hizmetler” ile aynı görülmüş, “bankalardan para çekme veya yatırmada kullanılan otomatik makineler için geçerli kartlar.” malları ile de benzer kabul edilmiştir. Diğer taraftan, davaya konu markada yer alan “sigorta hizmetleri” ise “finansal hizmetler” ile benzer kabul edilmiştir. somut olaydaki benzerlik değerlendirmesi dikkate alınırken, mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği özelliği dikkate alınmış, finansal hizmet sağlayıcıları olan “bankaların” aynı zamanda sigorta acenteleri olmaları, çeşitli bankacılık ürünleri içerisinde sigorta hizmetlerinin de yer alması, karşılaştırılan hizmetlerin benzer olarak kabul edilmesine neden olmuş, bankalardan para çekme veya yatırmada kullanılan otomatik makineler (diğer bir deyiş ile “…”ler) için geçerli kartlar şeklinde tespit edilen malların da finansal hizmetlerin bir parçası olduğu, günlük kullanımda yaygın olarak kullanıldığı, mal ve hizmetlerin bu nedenlerle benzer olduğu,
Çekişmeli olan sınıfların birbirleri ile aynı/aynı tür ve benzer malları ve hizmetleri içerdiği anlaşılmıştır, Yapılan değerlendirmede, söz konusu mal ve hizmetler açısından tespit edilecek sektör finans sektörüdür, ekonomik hizmetlerdir. Finans sektörü içerisinde, geleneksel anlamda bankalar, kredi kartı şirketleri, ödeme aracı şirketleri, sigorta şirketleri, muhasebe şirketleri, tüketici finansman şirketleri, hisse senedi aracı kurumları, yatırım fonları ve bazı hükümet destekli işletmeler gibi parayı yöneten kuruluşlar ile günümüz ekonomi sistemleri içerisinde kripto para borsaları dahi yer almaktadır. Bu mal ve hizmetlerin, büyük bir kısmının belli bir eğitim seviyesindeki bilinçli tüketiciye veya alıcıya hitap ettiği, ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesi incelendiğinde ilgili hizmetlerin teknik nitelikteki ürünler olmakla ve günlük hayatta herkesin her zaman ihtiyaç duyacağı türden hizmetler olmaması nedeniyle hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç / dikkat / özen / bilgi seviyesinin normale göre görece daha yüksek olduğu,
Diğer taraftan, marka hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı, 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca, “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır”. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir. İlgili tüketici belirlenirken “ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin mal veya hizmetlerin kategorisine göre çeşitlilik gösterdiği de akılda tutulmalıdır” (C -251/95 Sabel / Puma [1997]). Çekişmeli malın ortalama tüketicisinin zihnindeki marka algısı da bu nedenle değerlendirmede dikkate alınmıştır.
Bütün bu hususlar uyarınca, iltibas ihtimali varlığının ilk şartı olan malların / hizmetlerin aynılığı/benzerliği kriterinin, somut uyuşmazlık açısından, dava konusu markanın, dava konusu edilen “Finansal ve parasal hizmetler” açısından sağlanmış olduğu, ikinci şartın ise markaların karşılaştırılması ile tespit edileceği,
İnceleme Konusu Markaların Karşılaştırılması;
Davacı 153498 sayı ve “…” markası ile davaya konu marka arasında aynı/aynı tür veya benzer nitelikte mal ve hizmet tespit edilmemekle inceleme kapsamına alınmamıştır.
Davaya konu marka, kelime markası olup “…” ibaresini içermektedir. Davacı yan markaları ise genel olarak kelime ve şekil unsurunu birlikte içermekle bileşke markalardır, “…” ve “… system” ibarelerini içermektedir.
Taraf markalarının anlamlarına bakıldığında, davacının markasının “…” olarak tek bir ibareden oluştuğu, ibarelerinin İngilizce olduğu kabul edildiğinde, “…” + “…” şeklinde iki ayrı ibarenin birleşmesinden türetilmiş olduğu, “…” ibaresinin İngilizce kısaltma olduğu, İngilizce … sözcüklerinin kısaltması olduğu, ticari bankalar tarafından kullanılmakta olan bir dağıtım kanalı olarak günümüzde para yatırma, EFT, havale, fatura ödeme ve yatırım gibi birçok konuda müşterilere hizmet verdiği, ortak kabul edilen ibare olan “…” ibaresinin anlamına bakıldığında ise, İngilizce olduğu; “artı, toplama, fazlalık, pozitif” vb anlamlara geldiği, davacının markalarından 105886 sayılı markasında “system” ibaresinin de yer aldığı, İngilizce ibarenin Türkçe “sistem” olduğu, davalı kurum, savunmasında “…” ibaresinin ayırt edici gücünün zayıf olduğunu iddia etmiş olmakla, ilk olarak ortak olduğu iddia edilen “…” kelimesinin zayıf ibare olup olmadığı incelenmiştir.
Kural, ayırt edici gücü zayıf olsa da, minimum tescil edilebilirlik şartını yerine getiren kelime unsurlarının tescil edilmesinin olağan olduğu, buna karşın söz konusu durumun, bu markaların koruma kapsamlarının geniş olduğu anlamına gelmediği, bu tip markaların sınırlı koruma kapsamından yararlanması gerektiği şeklindedir. Avrupa Birliği uygulaması kapsamında, Ekim 2014 tarihinde “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlıklı bir Ortak Bildirge yayımlanmıştır. AB Adalet Divanı’nın C-342/97 sayılı kararında ise, “ulusal mahkeme, bir markanın ayırt edici karakterini ve bu ayırt ediciliğin yüksek olup olmadığı değerlendirirken, söz konusu markanın tescile konu malları veya hizmetleri belirli bir işletmeden gelen mallar veya hizmetler olarak gösterebilme ve bu yolla diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama yeterliliğini bütünsel olarak incelemelidir.” ifadesine yer vermiştir. …. Temyiz Kurulu, markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin düşük olması haline ilişkin ilkeleri saymış, bu kapsamda, eğer markalar ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanacağı, değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri – farklılıkları ve ayırt edici niteliklerinin dikkate alınacağı kabul edilmiş, yapılan incelemede söz konusu değerlendirme yöntemler esas almıştır. Ortak “…” ibaresinin anlamına yukarıda yer verilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yakın tarihli, … karar sayılı ilamında, “……… Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesi tarafından tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurudaki asli unsurun bir iskambil oyunu olan “… ” ibaresinden oluştuğu ve ortalama tüketici zihninde oluşturacağı algının da iskambil oyunu olacağı, başvurudaki iskambil kağıtlarından oluşan şekil ile Türkçe’de artı anlamına gelen “…” ibaresinin ise başvuruya bir ayırtedicilik katmadığı, …..” ifadelerine yer verildiği, aynı dairenin 14.01.2019 tarih, 2017/2988 esas, 2019/292 karar sayılı ilamında,”…….Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalı … vekilinin ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ile … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen YİDK kararının iptali konulu davaların yapılan sorgulamasında, davacıya ait, dava konusu 2012/43812 sayılı “…” ibareli marka ile 2012/96789 sayılı, “… …” ibareli markanın YİDK karar tarihinde dahi ayakta olduğu ve bu markalara ilişkin YİDK kararlarının davacı lehine iptal edildiği, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne ait dosyanın Yargıtay incelemesinde olduğu, karşılaştırmaya konu taraf marka başvurularının tamamının sözcük markası olup, sıradan ve aynı yazı karakterinden oluştukları, davacının itirazına mesnet “… …” ibareli markadaki günlük hayatta kullanılan ve orta seviyedeki tüketici tarafından bilinebilecek durumda olan, “…” ibaresinin, İngilizce’de “artı, ilavesiyle, fazlasıyla” anlamında olup, sahip olduğu anlamlar nedeniyle bir ayırt ediciliği bulunmadığından, asli unsurunun “…” ibaresi olduğu ve karşılaştırmanın “…” ve “…” ibareleri arasında yapılması neticesinde; ibareler arasında sadece ilk harfler arasında farklılık olduğu, harf sayılarının aynı olduğu, özel bir anlam ifade etmeyen bu ibarelerin görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzer olduğu gibi karıştırılmalarının ve birbiri ile ilişkilendirilmesinin ve karıştırılmasının da mümkün olduğu, bu nedenlerle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde aranan çifte benzerlik koşulunun oluştuğu gerekçesiyle davalı taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir……” şeklinde hüküm kurulduğu,
Somut olay açısından ise, yukarıdaki tespitler ile birlikte, davacının markalarının kullanıldığı, “finansal hizmetler” açısından, … şeklindeki markalarının uzun süreden beridir aralıksız olarak kullanıldığı, özellikle 99 000234 sayılı markanın ilk olarak tescil talebinin reddedildiği mahkeme kararı ile tesciline karar verildiği görülmekle, bu hali ile söz konusu markaların ayırt ediciliğinin, anlamı kapsamı da dahil, düşük düzeyde kaldığı,
Ayırt ediciliğin düşük düzeyde kalması, karşılaştırılan markalardaki düşük düzeydeki farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmakta, bu da markaları birbirlerinden ayırt etmeye yetmektedir. Fonetik açıdan yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın “…” ibaresinden oluştuğu, günlük kullanımda, … şeklinde veya “… şeklinde okunabileceği, görsel olarak yapılan karşılaştırmada davaya konu markanın kelime markası olduğu, beyaz fon üzerine siyah tonlarda tek satıra gelecek şekilde tescile konu edildiği, davacı yanın markalarının ise kelime ve şekil unsuru içerdiği, davacı markalarında yer alan şekillerin benzer özellikte olduğu, markaların ise siyah-beyaz renkler kullanılmak sureti ile kompozisyon edildiği, markalarda “… ibarelerinin yer aldığı, bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak yapılan incelemede sonucunda, “…” ibaresinin günlük hayatta her alanda karşımıza çıkan bir ibare olduğunun kabul edilmesi gerektiği, yüksek bir kullanım yoğunluğuna eriştiği, gerek TÜRKPATENT nezdinde tescile konu edilen marka sayısının yüksek olduğu, gerek de ticari hayat içinde herkes tarafından kullanıldığı, bu hali ile “…” ibaresinin tek başına davacı yanın kullanımına özgülenemeyeceği, davacı yanın markasal kullanımında şekil unsurlarının da yer aldığı, her somut olay için ayrı ayrı değerlendirme yapılması zarureti ile birlikte “…” + “…” ibaresinden türetilmek sureti ile yaratılan davaya konu markanın, bu nedenlerle belli bir ayırt ediciliğe ulaşma yolunda olduğunun kabul edilmesi gerektiği, taraf markalarında yer alan zayıf düzeydeki ayırt edici öğeler de dikkate alınmak sureti ile markalar arasında, ilk bakışta iltibasa meydan verecek bir benzerlik bulunmadığı, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer olmadıkları,
Taraf markaları arasında yer alan ayırt ediciliği olmayan veya zayıf ayırt ediciliğe sahip unsurlar ile birlikte, işaretler arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markanın türüne, yani şekil markası, sözcük markası, ses markası veya bunların karması olup olmamasına göre birçok farklı faktör açısından yapılacak değerlendirmeye bağlı olarak tespit edilebilmektedir. Somut olayda, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi olan tüketici açısından, “…” ve “… system” unsurlu markalar karşısında davalı şirketin … ” markasını, aynı anda ya da ayrı ayrı görülmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanma tehlikesinin bulunmadığı,
Yukarıdaki açıklamalar ile birlikte, hitap edilen/hedeflenen tüketici kesimi için yapılacak değerlendirmede, potansiyel alıcı veya kullanıcı kitlesi, bu kimselerin eğitim ve mesleki bilgi düzeyi, malı satın alırken gösterecekleri dikkat ve özenin derecesi ve satın alma kararı verirken harcayacakları süre de değerlendirmede dikkate almıştır.
Netice itibariyle,
a- Davaya konu … sayılı davalı şirket markasının, dava konusu edilen 36. sınıfta yer alan “finansal ve parasal hizmetler”in, itiraz aşamasında davacı yanın … sayılı markasında, hükümsüzlük talebi açısından ise 99 000234 ve 105886 sayılı markalarında yer alan mal ve hizmetler ile aynı / aynı tür veya benzer olduğu,
b-Davaya konu … sayılı davalı şirket markası ile davacı şirketin itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaları arasında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
c-Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun… sayılı kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatlerine varılmış açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.21.04.2022


e-imzalıdır. e-imzalıdır.