Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/179 E. 2022/24 K. 21.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/179 Esas – 2022/24

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/179
KARAR NO : 2022/24

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI : …
DAVALILAR …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 25/06/2021
KARAR TARİHİ : 20/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; davalı şirketin … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından yapılan itirazların reddedildiğini, davalı kurumun ret kararının hukuka uygun olmadığını, kısmen iptali gerektiğini, müvekkili şirketin 1995 yılında 21 mağazayla faaliyete başladığını, 2020 yıl sonu itibariyle Türkiye’de 8407 mağaza sayısına ulaştığını, müvekkili şirket mağazalarını günlük 5 milyon kişiden fazla müşterinin ziyaret ettiğini, müvekkili şirketin yurt dışında da faaliyetlerini sürdürdüğünü, “…” markasının müvekkili şirket adına çeşitli sınıflarda 2005 yılından bu yana tescilli olarak yoğun şekilde kullanıldığını, müvekkili şirket tarafından yapılan yatırımlar ve yoğun kullanım neticesinde markanın tüketiciler tarafından bilinen, müvekkili şirket ile özdeşleşmiş, ayırt ediciliği yüksek bir marka haline geldiğini, müvekkili şirketin … sayılı “…” ibareli marka üzerinde öncelikli hak sahipliği bulunduğunu, davalı şirketin marka başvurusunun müvekkili şirket markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun müvekkilinin markasını aynı şekilde asli unsur olarak içerdiğini, markaların yazılış, okunuş, görsel ve işitsel açıdan ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin esas algı yaratan “…” ibaresine vurgu yapar şekilde kullanıldığını, bu durumun müvekkili şirkete ait seri marka izlenimi uyandırdığını, davalı şirket markasının müvekkili şirketin itiraza mesnet markası ile aynı ve farklı sınıflarda yer alan birebir aynı ve ilintili mallar ve hizmetler için tescil edilmek istendiğini, markaların ortak olarak 29. ve 30. sınıflar ile 32. sınıfta yer alan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri meşrubatlar” emtiasını kapsadığını, ayrıca davalı şirket marka başvurusunda yer alan 35. sınıf kapsamında da müvekkili şirket markasının tescilli olduğu mallar ve ilintili malları içerir alt grupların bulunduğunu, davalı şirketin marka başvurusu ile müvekkili markasından haksız yarar elde edilmeye çalışıldığını, davalı şirketin başvuruda kötü niyetli olduğunu, davalı şirket başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının kısmen iptali ile, … sayılı marka başvurusunun 29. ve 30. sınıfların tamamı, 32. sınıfta yer alan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri meşrubatlar” ile 35. sınıf kapsamındaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ..Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri; Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez; Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” için işlemden kaldırılmasına, markanın tescili halinde kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesine özetle; dava konusu … başvuru numaralı “… …” markasının yazı unsurundan oluştuğunu, markanın yeşil bir fon üzerine beyaz renkle “…”, sarı renkle “…” ibaresinden ibaret olduğunu, 05, 16, 29, 30, 31, 32, 35, 41 ve 43. sınıfta yer alan hizmetler bakımından marka tescil başvurusu yapıldığını, davacı markasının ise “…” ibaresinden oluştuğunu, düz, siyah ve büyük harflerle yazılmış bir ibare olduğunu, taraf markalarının bütüncül değerlendirilmesinde markalar arasında karıştırılmaya yol açacak bir benzerlik bulunmadığını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan birbirinden farklı olduğunu, markalarda ortak ibare olan “…” ibaresinin çekişme konusu mallarda düşük ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığını, marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığında dair iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kurum kararının yerinde olduğunu, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tescilli markasının “mutfak” kelimesine iyelik eki getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, markanın ayırt edici özelliğe sahip olmadığını, davacı markasının şekli olarak da bir ayırt ediciliği bulunmadığını, renk ve tasarımı olmadığını, düz bir şekilde yazıldığını, davacı tarafın dava dilekçesinde özellikle vurgu yaptığı markanın “BİM” markası olduğunu, bu markanın uyuşmazlığın konusu olmadığını, davacının “…” ibareli markasının…A.Ş.’nin web sitesinde yalnızca dondurulmuş ürünler alt başlığı altında farklı bir şekil ile gösterildiğini, marka altında bulunan ürünlere dair hiçbir açıklama bulunmadığını, davacının “…” markasının ayırt edici hale geldiği iddiasını ispata yarar hiçbir bilgi/belge bulunmadığını, müvekkili şirket markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı şirketin hedef kitlesi ile müvekkili şirketin hedef kitlesinin farklı olduğunu, markaları taşıyan ürünlerin satış kanallarının farklı olduğunu, ürünlerin tek platformda rast gelme ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu, davacı tarafın kötü niyet iddialarının temelsiz olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
YİDK Karar İptali Davası Bakımından
İltibas ihtimali bakımından değerlendirme yapmadan önce kullanmama defi ele alınacaktır. Zira, davalı taraf TÜRKPATENT nezdindeki itiraz aşamasında davacının iltibasa dayanak gösterdiği … tescil numaralı marka kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden kullanım ispatı talep etmiştir. Bu bağlamda, 6769 sayılı SMK’nun 19. maddesi kapsamında ciddi kullanımı ispatlanamayan markaların iltibas değerlendirmesine esas alınması mümkün olmayacağı gibi, ciddi kullanımı ispatlanan markalar ise sadece kullanımın ispatlandığı emtialarla sınırlı değerlendirmeye esas alınacaktır.
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeye göre yalnızca benzerlik ve karıştırılma ihtimali kapsamında yapılan itirazlarda (SMK m.6/1), itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. Aynı talebin hükümsüzlüğe ilişkin taleplerde de ileri sürülmesi mümkündür. Bu durumda ise kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Dolayısıyla benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı ileri sürülen itiraz veya hükümsüzlük taleplerinde; uyuşmazlık konusu markanın başvuru tarihinde veya dava tarihinde, itiraza/hükümsüzlük talebine gerekçe olarak gösterilen markanın en az beş yıldır tescilli olması halinde, ilgili markanın tescil kapsamındaki emtialarda ciddi bir biçimde kullanılıp kullanmadığını ispata davet müessesi düzenlenmiştir.
İtiraz sahibi tarafından sunulan delillerin itiraza konu markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler bakımından kullanımın niteliği, yeri, zamanı, kapsamı ve markanın kullanım şekli hususlarına dair yeterli bilgiyi içermesi gerekir.
“Marka mevzuatında “ciddi biçimde kullanma” kavramına ilişkin açık bir düzenleme yer almamasına rağmen, söz konusu kavramla; markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması kastedilmektedir.”
YİDK karar iptali davası bakımından, davalı başvuru sahibi tarafından itiraz aşamasında kullanım ispatı talep edilmiş olup, dava konusu edilen başvurunun başvuru tarihi 27.03.2020’dir. Davacının gerekçe olarak gösterdiği … sayılı markanın tescil tarihi ise 2005 olup, tescil tarihinden itibaren 15 yıl geçmiştir. Dolayısıyla başvuru sahibinin kullanmama def’i talebi yerindedir. Buna karşın, davacı itiraz sahibi tarafından dosyaya markanın kullanımını gösterir herhangi bir belge sunulmamıştır. Bu açıdan YİDK kararı sonuç olarak yerinde olmakla birlikte, gerekçe olarak yerinde değildir. Zira dava konusu edilen YİDK kararında, kullanım ispatı talebi gözetilmeksizin, SMK madde 6/1 uyarınca benzerlik değerlendirmesi yönünden bir değerlendirme yapılmışsa da usulüne uygun olan kullanım ispatı talebine karşın, kullanımı ispatlanamayan markanın benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmasının yerinde olmadığı,
Hükümsüzlük Davası Bakımından Değerlendirme
1. Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markası Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.  
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.  
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.  
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır.
Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:  
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, 
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, 
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, 
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, 
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, 
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik. 
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan 29, 30 ve 32. Sınıfın tamamı, davacıya ait marka kapsamında aynen yer aldığı, Bu emtialar bakımından, taraf markaları arasında ayniyet oluştuğu,
Bununla birlikte, dava konusu marka başvurusu kapsamında mavi renk ile işaretlenen 35. sınıf hizmetler, davacıya ait marka kapsamında yer alan 29, 30 ve 32. Sınıf emtialar ile ilişkilidir. Zira dava konusu markada 35. Sınıf kapsamında 29, 30 ve 32. Sınıf emtiaların satışı yer almakta iken, davacının gerekçe olarak gösterdiği markada 29, 30 ve 32. Sınıf emtialar yer almaktadır. Bu mal ve hizmetler ilişkili mal ve hizmetlerdir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisinin söz konusu olduğu, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzer olduğu, neticede dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtia bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı,
İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay …. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
• Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. 
• Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
• Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davalı şirkete ait dava konusu marka başvurusu, baş harflerin büyük, diğer harflerin küçük harflerle yazıldığı “… …” kelimelerinden oluşmaktadır. “…” İbaresi beyaz renk ile “…” ibaresi sarı renk ile yazılmış olup, tüm kelimeler yeşil dikdörtgen bir arka plan üzerine konumlandırılmıştır. Kelimeler farklı renk ile yazılmışsa da, kelimeler aynı satırda aynı font ile yazılmış olup, herhangi biri ön plana çıkarılmamıştır. Marka kapsamında herhangi bir şekil unsuru yer almamaktadır. “…” ve “…” kelimeleri Türkçe kelimeler olup, yazıldığı gibi okunmaktadır. “…” ibaresi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek (kimse), hakim.” olarak tanımlanmış iken, “mutfak” ibaresi “Yemek pişirilen yer, aş damı.” ve “Yiyecek kültürünün tamamı.” olarak tanımlanmıştır. Dava konusu marka başvurusunda “mutfak” kelimesi “-im” iyelik eki ile birlikte kullanılmış ve “… …” şeklinde bir tamlama oluşturulmuştur.
Davacıya ait önceki tarihli marka ise sadece kelime unsurunu barındıran bir marka olup, “…” kelimesinden başka bir kelime, renk ya da şekil unsuru bulunmamaktadır. “…” ibaresi büyük harflerle ve beyaz arka plan üzerine siyah renk ile yazılmıştır. Davacı markasının tek ve esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları arasındaki uyuşmazlık, “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklanmaktadır. Her iki taraf markasında “…” kelimesinin yer alması nedeniyle düşük seviyeli bir görsel benzerlik bulunmakta ise de, bu seviyede bir benzerliğin iltibas tehlikesine yol açıp açmayacağı değerlendirilmelidir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.  
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.   
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. 
“…” ibaresi, genel olarak ayırt ediciliği bulunmayan, tüketici nezdinde marka algısı yaratmayan, herkesin sıklıkla kullandığı bir ibaredir. Bu ibare, her ne kadar davacı adına kayıtlı bir marka ise de ayırt ediciliği düşük bir markayı seçen marka sahibinin, rakiplerinin de aynı veya benzer tanımlayıcı unsuru içeren markaları kullanmaya eşit derecede hakkı olduğunu kabul etmesi gerekir.
Dava konusu marka başvurusunda “…” ibaresinden önce, “…” ibaresi yer almakta olup, bu ibare işbu davanın konusunu oluşturan mal ve hizmetler ile ilişkilendirilebilecek bir ibare değildir. Dolayısıyla dava konusu markanın, esas unsurunun bir diğer deyişle tüketici nezdinde marka olarak algılanan kısmın “…” ibaresi olduğu, “…” ibaresinin ise tali unsur niteliği taşıdığı değerlendirilmiştir. Dava konusu markada, “…” ibaresinin ilk kelime olarak kullanılması ve “…” ibaresinin sonda yer alması da bu algıyı destekler niteliktedir. Dava konusu markaya bir bütün olarak bakıldığında “…” ibaresinin öne çıkarılmadığı, algının “…” ibaresine yönelmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresi iken, davacıya ait markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında taraf markalarında aynı/aynı tür/benzer olarak işaretlenen 29, 30, 32 ve 35. Sınıf mal ve hizmetler, yiyecek ve içecek grubu emtialar ile bu emtiaların satışı hizmetlerini oluşturmaktadır. Emtialar arasında çok ucuz olarak nitelendirilebilecek ürünler (sakız vb). bulunduğu gibi, genel olarak her kesimden tüketiciye hitap eden ürünler bulunmaktadır. Bu nedenle dava konusu mal ve hizmetler bakımından, ilgili tüketicinin ortalama seviyede bilinç ve dikkat düzeyine sahip tüketicilerden oluştuğu,
Taraf markaları incelendiğinde, ortak olarak “…” ibaresini içerdikleri, taraf markalarında ortak olarak bulunan “…” ibaresinin marka vasfı ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, bunun dışında taraflara ait karşılaştırması yapılan markalarda hiçbir ortak yan bulunmadığı, davacıya ait markada yer alan diğer kelime unsurunun davacı markası ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, dava konusu markada esas unsur niteliği taşıyan “…” ibaresi bulunmakta iken, davacı markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, taraf markalarının öncelikle esas unsur bakımından farklılık taşıdığı, ayrıca dava konusu markada renk unsuru ile bir kompozisyon yaratılmış iken, davacı markasında genel olarak bir şekil bulunmadığı ve düz yazı ve siyah renk ile yazıldığı, bu nedenle taraf markaları arasında esas unsur bakımından görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel olarak benzerlik bulunmadığı, sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler, davacıya ait markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetler ayniyet taşımakla birlikte, bu hizmetlerin ilgili tüketicisinin bilinç düzeyinin ortalama seviyede olduğu, taraf markalarının esas unsur bakımından görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel değerlendirmede benzer olmaması, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmaması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı,
Netice itibariyle, YİDK Kararı İptali Davası Bakımından; Davalının kullanım ispatı talebi karşısında davacının kullanıma ilişkin herhangi bir belge sunmadığı, dolayısıyla davacının SMK madde 6/1 kapsamında inceleme yapılamayacağı,
Hükümsüzlük Davası Bakımından; Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların davacıya ait markada yer alan mal/hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, buna karşın taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı, bu nedenle aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonuçlarına ulaşılmış açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.20.01.2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır