Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/176 E. 2022/12 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/176
KARAR NO : 2022/12

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI …
DAVALI :…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 22/06/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili … tarafından 21.10.2019’da “… …” isimli markanın tescili için TÜRKPATENT’e başvurulduğunu, davalı TÜRKPATENT tarafından şekli incelemesi yapılan …numaralı başvurunun değerlendirildiğini ve başvurunun uygun görülerek 344 numaralı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığını, davalı … tarafından 2015/62404 tescil numaralı “… …” markası mesnet gösterilmek suretiyle müvekkiline ait …başvuru numaralı marka başvurusuna itiraz edildiğini, davalının itirazı sonucunda müvekkiline ait marka başvurusunun reddedildiğini, müvekkili tarafından ilgili ret kararına karşı TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde yapılan karara itirazın da reddedildiğini, 03.06.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptline karar verilmesi amacıyla huzurdaki davanın açıldığını, müvekkili …’ın genç yaştan itibaren … sektöründe çalıştığını ve 2019 yılı Kasım ayında kendi … mağazasını açmak için çalışmalara başladığını, optisyenlik müessesesinde kullandığı müessese adını (“… …”) aynı zamanda marka olarak 35. Sınıfta tescil ettirmek için TÜRKPATENT’e 21.10.2019’da başvurduğunu, optisyenlik hizmeti verecek bir işletme açılabilmesi için “Optisyenlik Müessesesi Ruhsatnamesi” alınmasının gerektiğini, bu kapsamda müvekkilinin … … … isimli işletme açılışı için tüm şartları sağladığına ilişkin belgeler ile TC Sağlık Bakanlığı Adana İl Sağlık Müdürlüğüne Optisyenlik Müessesesi Ruhsatnamesi başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin iş yerine müessese adı olarak seçtiği “… …” isminin (markasının) Adana İl Sağlık Müdürlüğü tarafından denetlendiğini ve söz konusu müessese adının Adana ili ve ilçelerinde daha önce kullanılmadığının ortaya çıktığını, ilgili başvuru sonrasında yapılan denetim ve teftiş sonuçlarına göre Adana İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 09.12.2019 tarihinde müvekkilinin sahibi olduğu “… … …” isimli işletmeye “Optisyenlik Müessesesi Ruhsatnamesi” verildiğini, müvekkilinin ruhsatnamenin verilmesinin sonrasında ticari faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin başarısından haberdar olan davalı tarafın kanunun verdiği hakkı kötüye kullanarak müvekkilinden sonra “Optisyenlik Müessesesi başvurusu yaptığını ve 25.02.2020 tarihinde “… … Genç Saat …” isimli işletme için Optisyenlik Müessesesi ruhsatı aldığını, davalı taraf …’in haksız ve kötü niyetlie itirazı sonucu, davalı TÜRKPATENT tarafından 2015/62404 tescil numaralı marka ile müvekkiline ait …numaralı marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle müvekkilinin marka başvurusunun reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mesnet yapılan markanın müvekkilinin marka başvurusuyla kesinlikle benzer olmadığını ve iltibas yaratmadığını, davalı tarafın itirazına mesnet gösterdiği ”… …” ibareli marka ile müvekkiline ait “… …” ibareli marka başvurusu içerisinde bulunan “…” ibaresinin Mersin ilinin Mut ilçesine bağlı bir mahallenin adı olduğunu, coğrafi bir bölgenin adını taşıyan bu ibarenin (“…”) ayırt ediciliğinin olmadığının açık olduğunu, davacı müvekkilinin marka başvurusu yaptığı “… …” ibaresine ayırt edicilik kazandıran unsurun “…” ibaresi olduğunu, bu sebeple davalı markası ile hiçbir şekilde ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimali olmadığını, Yargıtay kararlarının da savlarını destekler nitelikte olduğunu, Yargıtay …. HD’nin 19.02.2013, 2013/538 E., 2013/2896 K. Sayılı … Çiftliği kararında, “… markasına karşı açtığı hükümsüzlük davasında, davalı markasındaki ayırt edici kısmın “…” ibaresi olduğunu belirterek talebi reddettiğini, davalının markası ile müvekkilinin marka başvurusu karşılaştırıldığında, görsel, işitsel, anlamsal okunuş ve yazılışları incelendiğinde ortalama tüketici nezdinde bıraktığı bütünsel izlenimin asla benzer olmadığını, davalının 27.07.2015 tarihinde başvurusunu yaptığı “… …” isimli markayı halihazırda kullanmadığını, davalının optisyenlik müessesesi ruhsatnamesinde müessesenin isminin “… … GENÇ SAAT …” olarak yer aldığını, redde mesnet yapılan marka ve müvekkiline ait marka başvurusu karşılaştırıldığında, müvekkiline ait marka başvurusunun redde mesnet yapılan marka ile genel izlenim itibariyle tüketiciler nezdinde kesinlikle ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimaline yol açmadığını ifade ederek 03.06.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptalini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili dilekçesinde özetle; dava konusu …sayılı ve “… …” ibareli markanın kapsadığı 35 nci sınıftaki hizmetlerle benzer mal ve hizmetlerin itiraza dayanak markada da yer aldığını, bu noktada 6769 sayılı SMK 6/1 maddesindeki koşullardan ilkinin yani mal ve hizmet benzerliği koşulunun gerçekleştiğini, işaret karşılaştırmasında ise başvuru … … şeklinde iken YİDK’nin benzer gördüğü markanın “… …” şeklinde olduğunu, redde dayanak markada yer alan “…” ibaresinin başvuruda aynen kullanıldığını, YİDK kararında da belirtildiği üzere başvuru ile itiraza dayanak markanın aynı esas unsuru paylaştığını, başvurunun genel izleniminin itiraza dayanak markalardan yeterince farklılaşmadığını, markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunduğunu, davacı markası ile karşılaşan ortalama tüketicinin itiraz edenin markasının neredeyse aynısını davacı markasında gördüğünde yanılgıya düşebileceğini, tüketicinin bu markalar altında sunulan mal veya hizmetlerin en azından birbiri ile bağlantılı işletmeler tarafından piyasaya sürüldüğünü düşünebileceğini, bu kapsamda karşılaştırılan markaların genel itibari ile benzerlik arz ettiğini, başvuruda yer alan farklılığın karşılaştırılan ibareler arasındaki yüksek düzeydeki benzerliği ortadan kaldıramadığını, halkın bu markaları doğrudan karıştırabileceği gibi aynı firma ya da birbiri ile ilişkili firmalar tarafından üretildikleri izlenimine kapılarak ürünleri aynı ve/veya benzer işletmenin sanabileceğini, karşılıklı etkileşim kuramı çerçevesinde yapılacak değerlendirmede ise karşılaştırılan mal ve hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi ve aralarındaki yüksek düzeyde benzerlik düşünüldüğünde karıştırılma tehlikesinin oluşacağının kabul edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı vekili cevabında özetle; müvekkilinin “N… ” markasını 19/04/2016 tarihinde tescil ettirdiğini, markayı 15/02/2001 tarihinden bu yana işyeri açma maksadıyla, iş yeri tabelalarında, ruhsatnamelerinde, satışlarında, kartvizitlerinde, SGK bildirimlerinde ve buna benzer birçok yerde kullandığını, Nejdet … adı şahsın Adana’da saat ve gözlük piyasasında “…” olarak isim yaptığını, Nejdet …’in en az 50 yıl … olarak isim yapmış biri olduğunu, müvekkili henüz 7 yaşlarında iken Nejdet …’in yanında çalışmaya başladığını, Nejdet … yaşlandıktan sonra … ismini müvekkiline verdiğini, müvekkilinin de 19/04/2016 yılında 2015/62404 hizmet numarası ile “… adlı markayı adına tescil ettirdiğini, …’in Nejdet …’in … ve saat piyasasına kazandırdığı bir şöhret olduğunu, Adana’da “…” denilince saat ve … piyasasının anlaşıldığını, “…” isminin coğrafi bir yer olarak isim yapmadığını, …’ın “…” ismini ve şöhretini kullanmaya hakkı olmadığını, …’ın “… …” ismini kullanarak karışıklığa sebep olduğunu, …’ın “… …” ismini kullanarak müvekkilinin markasına tecavüz ettiğini, müvekkiline ekonomik zarar verdiğini, hizmet kalitesine olumsuzluklar getirdiğini, markanın kıymetini düşürdüğünü ifade ederek davanın haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı ile iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
1) Markalar arasında karıştırılma ihtimali olup olmadığı
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.      
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
a) Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemelidir. Markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardır. Markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edilir.
Yargıtay 11. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre;  Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davacıya ait ibareli marka başvurusu ile davalıya ait ibareli tescilli marka karşılaştırılarak yapılan incelemede, taraf markalarında “…” ibaresinin ortak ayırt edici unsur olarak yer aldığı, davacı başvurusunda davalı markasından farklı olarak “…” ibaresinin yer aldığı ve davalı markasında davacı başvurusundan farklı olarak “…” ibaresinin bulunduğu tespit edilmekle birlikte, markalarda “…” ibaresinin ortak unsur olarak bulunmasından kaynaklı oluşan benzerliğin “…” ve “…” kelimelerinin yarattığı farklılığa nazaran daha baskın olduğu, başka bir ifadeyle markalar arasındaki benzerliklerin farklılıklara nazaran daha ön planda olduğu, davalı markasında bulunan İngilizce kökenli“…” ibaresinin Türkçe karşılığının “yeni” anlamına gelmesi nedeniyle ayırt ediciliğinin görece olarak düşük olması da göz önüne alındığında davalı markasının esas unsurunun “…” olarak dikkate alınabileceği, davalıya ait markanın yegane asli unsuru konumundaki “…” ibaresinin davacı markasında da bağımsız ayırt edici unsur olarak bulunduğu,
Dava konusu markalar pazarlama iletişimi açısından değerlendirildiğinde ise; görsel ve sözel iletişim bir bütündür. Gündelik yaşamda marka iletişiminin yoğun ve aşırı bilgilendirmesi sonucunda hedef kitlelerin satın alma davranışlarında bilinirlik ve geçmiş deneyimlerin satın almaya etkisi büyüktür. Geçmiş deneyimlerimiz ve zihin kütüphanemizde yer edinen/yer alan görsel imgelemler satınalma parametrelerimizde belirleyici rol alırlar. Bu bağlamında dava konusu markalar karşılaştırıldığında; görsel tasarım ilişkisi, grafik tasarım dili ve kurgusunun aynılığı her iki markayı yakınlaştırmaktadır. Davacı marka “… … ile davalı marka “… …” kurumsal kimlik tasarımlarında baskın olan unsur “…” kavramıdır. Tasarımda odaklanan alanın “…” olması baz alındığında satınalma davranışına etkisi olacağı,
Davacı markasındaki esas unsurun … sözcüğü, davalı markasında aynen yer aldığı, “Bir marka, tümüyle diğerinin içinde yer alıyorsa veya markalar en azından bir veya daha fazla ilişkili yönden kısmen özdeşse, sözü edilen iki marka benzerdir.” (T-6/01 Matratzen Concord GmbH v OHIM (‘Matratzen’) [2002]). Satın alma aşamasında benzer markalarla karşılaşan tüketiciler, biri yerine diğerini satın da alabilmektedir. Zira; “Tüketicinin, her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabildiğini düşünmek hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi markada yer alan yardımcı unsurlar ile ve ayırım gücü az olan ifadeleri her zaman hatırında tutabileceği de düşünülemez. Daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak istemek tüketicinin en genel yaklaşımıdır. Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir.” (YHGK 2006/11-338E). “Her ne kadar ortalama tüketici markayı bütün olarak algılar ve detaylarına girerek analiz etmezse de (Lloyd Schuhfabrik Meyer), o kişinin bir kelime işaretini algılarken, kendisi için somut anlamı aklına getiren veya bildiği anlamlara gelen kelimeleri andıran unsurlarına ayırdığı gerçeğini değiştirmez.” (T-356/02 Vitakraft-Werke Wührmann v OHIM-Krafft (VITAKRAFT) [2004]).
Somut olayda, orta düzeydeki bir tüketicinin, “…” sözcüğünü marka olarak öğrendikten ve belleğine kaydettikten sonra, “seçici tutmayla” davalının aynı ibareli markasına kolaylıkla yönelebileceği, davalıya ait “…” esas unsurlu markaların varlığı dikkate alındığında, tüketiciler dava konusu markayı oluşturan ibareyi, davacıya ait seri markalardan biri olarak algılayabiliceği, ya da iki işletme arasında idari, ekonomik anlamda bir bağlantı kurabileceği, markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında idarî-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içinde ele alınmaktadır. (Arkan: s.98-99). Bu minvalde taraf markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunduğu,
b) Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için işaret benzerliğinin yanı sıra mal ve hizmetlerin de benzerlik düzeyinin tespit edilmesi gerekli olup, bu benzerliğin derecesi karıştırılma ihtimalinin sonucu açısından önem arz eder. Malların ve hizmetlerin benzerlik açısından incelenmesine ilişkin AB Adalet Divanı’nın 29.09.1998 tarih ve C-39/97 sayılı Canon kararında önemli tespitler yapılmıştır. Mal/hizmet benzerliği incelenirken karşılaştırma konusu mallara ve hizmetlere ilişkin ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gereklidir. Bu faktörler, malların veya hizmetlerin doğası (niteliği), kullanım amaçları, kullanım şekilleri/yöntemleri ile birbirlerinin ikamesi ya da tamamlayıcısı niteliğinde olup olmadıklarıdır. Ayrıca karşılaştırmada malların/hizmetlerin dağıtım kanalları, hitap ettikleri tüketici kesimi ve ticari kaynakları da göz önünde bulundurulabilecek faktörlerdendir.
Mal veya hizmetlerin benzerliği incelenirken yukarıdaki faktörlerden hangilerinin karşılaştırılan mal veya hizmette ortak olduğunun tespitinin ardından, mal veya hizmetin benzerlik düzeyine karar verilir.
Malların veya hizmetlerin benzerlik düzeyi;
• Farklı (aynı veya benzer olmayan) mallar ve/veya hizmetler,
• Düşük düzeyde benzer mallar ve/veya hizmetler,
• Benzer (ortalama düzeyde) mallar ve/veya hizmetler,
• Yüksek düzeyde benzer mallar ve/veya hizmetler,
• Aynı mallar ve/veya hizmetler, olarak sınıflandırılır.
AB Adalet Divanı mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyinin tespitinin aşağıda belirtilen faktörlere (Canon benzerlik kriterleri) bağlı olarak belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Benzerlik düzeyi tespit edilirken mal veya hizmetlerin;
• Doğası, (malın veya hizmetin ne olduğu, bileşeninin ne olduğu, mal/hizmetin temel özellikleri)
• Kullanım amacı, (ilgili malın veya hizmetin ne için kullanıldığı)
• Kullanım şekli, (ilgili malın veya hizmetin nasıl ve ne şekilde kullanıldığı)
• Birbirini tamamlayıcı olup olmadığı, (herhangi birisinin kullanımı için diğer malın kullanımının zorunlu ya da önemli olup olmadığı)
• Rekabet halinde veya ikame edilebilir olup olmamaları, (malların veya hizmetlerin birbirinin yerine geçebilecek mallar veya hizmetler olması, mallar ya da hizmetlerin aynı ya da benzer amaca hizmet etmesi ve aynı mevcut ya da potansiyel tüketici kitlesine hitap ediyor olması)
• Dağıtım kanalları, (mallar/hizmetlerin aynı satış noktasına sahip olması veya benzer yerlerde satışa sunuluyor olması)
• İlgili tüketici kesimi, (malların veya hizmetlerin aynı veya benzer tüketici çevresine hitap etmeleri)
• Ticari kaynakları(malların veya hizmetlerin aynı üretici tarafından üretilmesi veya sağlanması)
dikkate alınır.
Mal/hizmet benzerliği değerlendirmesinde kullanılan faktörler yukarıda sayılanla sınırlı değildir. Somut olayın özelliğine göre benzerliğe etki edebilecek farklı faktörler de söz konusu olabilir.
Mal/hizmet benzerliğine ilişkin yukarıda belirtilen faktörlerden mal veya hizmetlerin doğasının, kullanım amacının, ticari kaynağının aynı veya yakın olması; tamamlayıcı nitelikte mal veya hizmet olması ve rekabet halinde veya ikame edilebilir olması mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyini doğrudan artıran güçlü faktörler olarak tanımlanır. Söz konusu faktörlerden kullanım şekli, dağıtım kanalları ve ilgili tüketici kesiminin aynı veya yakın olması ise mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyine görece daha az etki eden faktörlerdir.
Davacıya ait … başvuru numaralı marka başvurusunun eşya listesinde bulunan 35. Sınıfa dahil hizmetler ile davalıya ait … tescil numaralı markanın tescil kapsamında bulunan 35. Sınıfa dahil hizmetlerin aynı/aynı tür hizmetler oldukları,
c) Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. 
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Markaların düşük ayırt edici niteliği haiz unsurlarının ortak olduğu durumlarda işaret benzerliği incelemesinde ortak olmayan unsurlar ve genel izlenim dikkate alınır. Diğer bir ifadeyle, markalar düşük düzeyde ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Bu değerlendirme ortak olmayan unsurların benzerliğinin ve ayırt edici niteliğinin araştırılması şeklinde olacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Karşılaştırılan işaretlerde, düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun ortak olarak yer alması, karıştırılma ihtimaline yol açmaz.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ürünler hemen her yaştan ve kesimden ortalama tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu,
Yukarıda karıştırılma ihtimaline ilişkin olarak yapılan tüm değerlendirmeler ve tespitler ışığında, markalar arasında … ibaresinin ortak ayırt edici unsur olarak bulunmasından kaynaklanan benzerlik bulunması, bunun yanı sıra davalı markasının tescil kapsamında bulunan 35 .sınıfa dahil hizmetler ile aynı/aynı tür hizmetlerin davacı marka başvurusunun tescil kapsamında da bulunması, markalardaki ortak unsur konumundaki “…” ibaresinin sahip olduğu ayırt edici nitelik birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceği,
Tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporuna göre, davacıya ait marka başvurusu ile davalı markası arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle iptali istenen … sayılı YİDK kararının isabetli olduğu ve kararın iptaline ilişkin koşulların oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13.01.2022

Kâtip Hâkim …
. ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır