Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/174 E. 2022/35 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/174 Esas – 2022/35

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/174
KARAR NO : 2022/35

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …..
DAVALI :…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı şirketin 2020/28224 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirketin …, RMN …, … YACHTİNG, … ibareli markaları ile benzerlik göstermesi, aynı mal ve hizmetleri kapsaması ve tanınmışlık nedenleri ile itiraz edildiğini, itirazın reddedildiğini, dava konusu marka başvurusunun müvekkili markası olan “…” ibaresini birebir barındırdığını ve vurgunun “…” ibaresinde yoğunlaştığını, müvekkili şirketin 1980 yılından bu yana “…” markasının hazır giyim ve tekstil sektöründe TÜRKPATENT nezdinde tescilli olarak kullandığını, müvekkili şirketin faaliyetlerini tüm Türkiye’de zincir mağazalarda sürdürdüğünü, müvekkili şirketin “…” markasının tescilli olduğu ülkelerde uzun süredir fiili kullanımı nedeni ile de HUMK md. 238 ve Paris Konvansiyonu mük. md. 6 uyarınca da meşhur marka olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibaresini uzun yıllar boyu harcadığı emek, zaman ve para sayesinde meşhur ve maruf hale getirdiğini, kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırdığını, müvekkili markasının ilk olarak 1983 yılında tescil edildiğini, müvekkili şirkete ait “…” markasının TÜRKPATENT tarafından tanınmış marka koruması altına alındığını, bu sebeple markanın benzer olmayan mal ve hizmetler açısından da korunması gerektiğini, müvekkili şirket markalarının orijinal ve özgün markalar olduğunu, dava konusu marka başvurusunun tescili halinde müvekkili şirket markalarının ayırt edici karakterinin zedeleneceğini ve markanın saygınlığının ve itibarının azalmasına neden olacağını, müvekkili şirket markalarının tescil ve koruma bakımından üstün ve öncelikli hakka sahip olduğunu, dava konusu markada yer alan “collection” ibaresinin tali unsur olduğunu, dava konusu markanın esas unsuru olan “roominess” ibaresinin müvekkili markasının iki harfi değiştirilerek oluşturulduğunu, değişikliğin markaları farklılaştırmadığını, dava konusu markada müvekkili şirkete ait “…” ibaresinin görsel ve işitsel olarak birebir aynısının kullanıldığını, davalı kullanımının müvekkili markası ile iltibas yaratma, tanınmışlıktan haksız yarar sağlama çabası ve kötü niyet göstergesi olduğunu, markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markaların aynı sektörde, yan yana kullanılabileceğini, benzer satış kanalları ile tüketicilere sunulabileceğini, emtialar arasındaki bağlantının tüketici nezdinde taraflar arasında idari, ticari, ekonomik bağ olduğu düşüncesini oluşturabileceğini, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu beyanla 2021-M-3248 sayılı YİDK kararının iptaline, 2020/28224 numaralı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesine özetle; dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı markalarındaki “…” ibaresi ile davalı markasındaki “roominess” ibaresinin benzer olmadığını, “roominess” ibaresinin İngilizce kökenli olduğunu, “ferahlık” anlamına geldiğini, anlamsal farklılığın yanı sıra markaların sesçil olarak farklı telaffuz edildiğini, görsel olarak kullanılan ve “ferahlık” anlamını çağrıştıran şekil unsuru itibariyle de davalı markasının davacı markalarından farklılık arz ettiğini, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının somut delil sunulmadığından kabulünün mümkün olmadığını, somut olayda SMK m. 6/4 şartlarının uygulanabilirliğine dair delil sunulmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını ve SMK m. 6/5 hükmünün uygulanamayacağını, davacının kötü niyet iddiasını ispatlayamadığını, YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirketin herhangi bir cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Bakımından,
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.  Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir.
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması,  dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması ve dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması koşullarından herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır.  
a) Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı 
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, 
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
Dava konusu marka kapsamında yer alan bir kısım emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı,
b) İşaretlerin Benzer ve İltibas/Karıştırılma İhtimali Değerlendirilmesi:
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olup olmadığı tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür. Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir. Bu nedenle markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Dava konusu marka başvurusu, kelime, renk ve şekil unsurlarını birlikte içeren, bir kompozisyon içerisinde yazılmış, karma nitelikte bir markadır. Markanın kelime unsurunu, üst satırda siyah renk ile yazılmış “…” kelimesi ile alt satırda mavi arka plan üzerinde beyaz renk ile yazılmış “…” ibaresi oluşturmaktadır. “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran çok daha büyük punto ile yazılmış ve üst satırda konumlandırılmıştır. “…” ibaresi, “ru-mi-nes” şeklinde telaffuz edilmekte olup, İngilizce “ferahlık, genişlik” anlamına gelmektedir. “…” ibaresi ise “koleksiyon” anlamına gelen İngilizce bir kelimedir. “collection” ibaresi, birçok sektörde sıklıkla kullanılan ve özellikle moda/giyim sektöründe tanımlayıcı bir ibaredir. Dava konusu marka başvurusunda, “…” ibaresi üzerinde ayrıca, mavi renkli bir şekil yer almaktadır. Dava konusu markada, marka algısı yaratan, tüketicinin dikkatinin yoğunlaşacağı ibare “…” ibaresi olup, bir diğer deyişle markanın esas unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır.
Davacıya ait markalar ise, genel olarak “…” ibaresini içermekte olup, bu ibare, davacının ticaret unvanının da ayırt edici unsurunu oluşturmaktadır. Davacıya ait bir kısım marka ise, “…” kelimesinin sessiz harfleri olan “RMN” ibaresini içermektedir. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunan bir ibare olup, “İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür.” anlamı taşımaktadır.
Dava konusu marka ile davacı markalarından, “momi modern outfıts made ın istanbul“, “gıpsy jeans” ve “gıpsy by …” ibareli markalar arasında markaların esas unsurlarının işitsel, görsel ve kavramsal olarak tamamen farklı oldukları dikkate alındığında, dava konusu marka ile belirtilen davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Dava konusu marka ile davacının diğer “…” esas unsurlu markaları marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, her iki taraf markasının “RO-” hecesi ile başladığı, devamında farklı sıralarda olmak üzere “M” ve “N” ibarelerini içermekte ise de, bu harfler dışında taraf markaları arasında benzerlik bulunmamaktadır. Üstelik, dava konusu markada “M” harfi dördüncü harf iken, davacı markasının 3. harfidir. Yine ortak olarak yer alan harflerden olan “N” harfi, dava konusu markanın 6. harfi iken, davacı markalarının 5. harfidir. Dava konusu marka başvurusu toplamda 8 harften oluşmakta iken, davacı markaları 5 harften oluşmaktadır. Dolayısıyla taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunmadığı,
Taraf markaları anlamsan olarak karşılaştırıldığında, davacı markası Türkçe bir kelime olup “İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür.” anlamına gelmekte iken, dava konusu markanın esaslı unsuru olan “…” ibaresi İngilizce bir kelime olup, “ferahlık, genişlik” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla taraf markaları arasında kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı,
Taraf markaları işitsel olarak karşılaştırıldığında ise, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi “ro-man” şeklinde okunmakta iken, dava konusu marka başvurusu “ru-mi-nes” şeklinde telaffuz edilmektedir. Taraf markaları aynı harfle başlamak haricinde hiçbir benzerlik taşımamaktadır. Davacı markaları iki heceden oluşmakta iken, dava konusu marka başvurusu üç heceden oluşmaktadır. Dolayısıyla taraf markaları arasında işitsel benzerlik de bulunmadığı,
Dava konusu olgu pazarlama iletişimi bağlamında değerlendirildiğinde ise; görsel ve sözel iletişim bir bütündür. Gündelik yaşamda marka iletişiminin yoğun ve aşırı bilgilendirmesi sonucunda hedef kitlelerin satın alma davranışlarında bilinirlik ve geçmiş deneyimlerin satın almaya etkisi büyüktür. Bilinenden/bilinmeyene, görünürden/görünür olmayana doğru akan bu ilişki markaları da karıştırma veya ayrıştırma ihtimalini yükseltmektedir. Markaların görsel tasarım ilişkileri ile kurumsal söylem arasında her zaman koparılmaz bir bağ vardır. Biz tüketiciler/hedef kitleler görsel okumalarımızı büyükten/küçüğe, bilinenden/bilinmeyene, görselden/yazıya, erkek yazıdan/dişi yazıya doğru yaparız.
Görsel iletişim bağlamında dava konusu markalar karşılaştırıldığında davacı tarafın markalarındaki görsel tasarım ve tipografik altyapı ilişkisi ile davalı markanın görsel tasarım ve tipografik altyapısı arasında görme kültürü açısından bir benzerlikten söz edilemez. Davacı markalarındaki ağırlıklı olarak kullanılan tipografik ilişki ve kurumsal renkler ile davalı markasındaki kurumsal renk ve tasarım ilişkisinin farklılığı markaları birbirinden uzağa itmektedir. Buna sözel iletişim kanallarında kullanılacak söyleniş farklılığı da eklendiğinde karıştırılma olasılığının olmadığı; ihtimali ise de ‘aşırı yorum’ olacaktır.
Sonuç olarak; taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, bu nedenle somut olayda “markaların benzer olması” şartının sağlanamadığı,
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır. 
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.  
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.  
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında, dava konusu marka başvurusunun kapsamında yer alan 24, 25, 35 ve 40. sınıf mal ve hizmetler, genel olarak kumaş, kıyafet, tekstil ürünleri, bu ürünlerin terziliği, tasarımı ve satışı gibi çok çeşitli mal grubundan oluşmakta olup, emtialar arasında yüksek bilinç düzeyine sahip, sadece belirli bir sektörde yer alan tüketicilere hitap eden ürünler olduğu gibi, aynı zamanda gündelik tüketimde yer bulan ve tüketicilerin sıklıkla tükettiği emtialar da yer almaktadır. Bu nedenle ilgili emtiaların ilgili tüketicisinin ortalamadan yükseğe dikkat ve bilinç düzeyine sahip tüketicilerden oluştuğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan bir kısım mal ve hizmetler davacı markalarında yer alan mal ve hizmetler aynı/aynı tür olmakla birlikte, taraf markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığı, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğu, dava konusu markanın kompozisyonun davacı markaları ile ilişkilendirilebilir olmadığı, somut olayda markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme,
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.  
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir.
Bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, 
• Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, 
• Markanın itibarına zarar verebilecek, 
• Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir. 
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 
Davacı şirket, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itiraz aşamasında ve dava dosyasında yer alan beyanlarında “tanınmışlık” iddiasını ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için T/00980 sayı ile 24.05.2004 tarihinde tanınmış marka tescili için başvuru yaptığı, bu başvurunun 13.12.2004 kabul edildiği tespit edilmiştir. Bu karar haricinde tanınmışlığa ilişkin olarak dosyada mahkeme kararları, bir kısım gazete haberleri gibi belgeler bulunduğu,
Davacı yana ait markanın “HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ” bakımından tanınmış marka olduğu, davacının tanınmış markası olan “…” ibaresi ile dava konusu “… …” ibareli marka başvurusunun birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı,
Netice itibariyle, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 24, 35 ve 40. Sınıf mal ve hizmetlerin davacıya ait markalarda yer alan mal/hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer olduğu,  ancak davacıya ait markalar ile dava konusu marka başvurusunun benzer olmadığı ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu, davacının tanınmış markası ile dava konusu marka başvurusunun benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı sonuçlarına varılmış açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı şirketin vekil veya temsilcisinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27.01.2022
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır