Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/173 Esas – 2022/259
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/173
KARAR NO : 2022/259
HAKİM :…
KATİP : …
DAVACI …
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 1…
VEKİLİ : Av. ..
…
DAVALI : ..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 18/06/2021
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/09/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka….Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin …. sayılı başvurusuna karşı davalı taraf itirazlarının…. tarafından reddedildiği halde, …. nezdinde yapılan incelemede “’Sınıf 9: Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” Emtiaları bakımından kısmen reddolunduğunu, ….sayılı kısmi redde ilişkin kararın hatalı olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili markasında tanınmış … markasının altında ……. ibaresinin mavi zemin üzerine beyaz harflerle tasarlandığını, buna karşılık davalı yanın markası turkuaz renginde dairelerle kare şekli verilmiş bir figürün altına mavi ince puntolu … ibaresinin ve daha kalın …. ibaresinin konumlandırıldığını, iki marka arasındaki daha ilk bakışta dikkat çeken gerek renk, gerek kullanılan harflerin karakteristik özelliklerinden kaynaklanan tasarımsal farklılıklar markaların karıştırılmasına olanak vermeyecek derecede fazla olduğunu, … ibresi ortak olsa da … ibaresinin Türkçe karşılığının “mavi” olması ve “mavi”nin bir renk olması sebebiyle oldukça yoğun kullanılan bir ibare olduğu düşünüldüğünde markada ayırt edici unsur olarak bulunmadığını, müvekkili markalarının esas unsurunun “…” olduğunu, dava konusu müvekkile ait marka ile davalıya ait marka arasında … ibaresinin ortak bulunmasına rağmen, bir bütün olarak ele alındıklarında işitsel, görsel ve kavramsal anlamda hiçbir benzerlik olmadığını, tarafların faaliyet alanlarının da farklı olduğunu, davalı yanın….’de kullanımının bulunmadığını, bu hususta işlem dosyasında yapılan itirazlarda da kullanımını ispatlayamadığını, davalının 2019 29794 sayılı markasının da Türkiye’de kullanımı olmadığını, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanması gerektiğini, “…” ibaresinin zayıf ayırt edici karakterli bir kelime olduğunu, bu ibareyi içerir şekilde onlarca markanın Kurum kayıtlarında var olduğunu iddia ederek…sayılı… kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle;verilen kurum kararının yerinde olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi yurtdışı davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şirket yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık davacı iddiaları karşısında …. kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ:
Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedileceği,
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olması olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçileceği, görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerektiği,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermediği,
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiği,
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağı olduğu, bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılmasının gerektiği,
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtildiği,
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiğinin belirtildiği,
09. Sınıfta reddine karar verilen “manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” emtiaları ise nitelikleri itibariyle birer yazılım ürünü olmayıp dijital ortamdaki sinema, dizi ve video kliplerin kayıtlarını tutan cd,dvd,video kaset, taşıyıcı bellek gibi aletlerdir. Bu bağlamda her iki emtia grubu arasında doğrudan amaçsal ve faydasal bir benzerlik bulunmayıp satış noktaları kimi durumlarda benzerlik gösterebilse dahi temel anlamda birbiri ile rekabet ilişkisi içerisinde olmayan, birbiri yerine ikame edilebilir olmayan emtialar olduğu,
Benzerliği tespit olunan emtialar arasındaki ilişkinin işaretler arasında iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI;
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunduğu,
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabileceği, bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesi olduğu, ikinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesi olduğu, bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabileceği, böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacağı,
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesinin mümkün olduğu,
Benzerliği tespit olunan 09. Sınıftaki yazılım ürünleri kategorisinde değerlendirilebilecek ürünler, tüketicinin günlük tüketim rutininde doğrudan yer almayan, bununla birlikte geniş bir tüketici grubuna da hitap eden, ancak tüketicinin bu ürünlerden yararlanım öncesinde mutlak bir ön araştırma sürecinden geçerek satın alacağı yazılım/program hakkında detaylı ve kapsamlı bilgi sahibi olarak programın nitelikleri, ücreti, satış sonrası destekleri vs. hususlarda ciddi araştırmalar yapabileceği, bir an için tüketicinin bu ürünlere anlık olarak denk geldiği zamanlarda dahi ürün içeriği ve özelliklerini okuyarak öğrenme çabası göstereceği ve çoğu zaman satış noktasındaki bir satış danışmanından ürün hakkında detaylı ve kapsamlı bilgi talep edeceği, dolayısıyla seçicilik düzeyinin ortalama bir tüketiciden daha yüksek ve bilinçli olacağı,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davalı tarafa ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacağı,
….sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçünün bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğu, karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimali olduğu, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda olduğu, hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denildiği, dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacağı,
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durum olduğu,
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınması gerektiği,
Bu genel ilkeler doğrultusunda dava konusu marka incelendiğinde “şekil” şeklindeki başvurunun mavi ve beyaz rengin tonlarının hakim olduğu bir şekil ve sözcük markası olduğu, şekil unsurunun kıvrılmış bir şerit/kuşak algısı yarattığı, ön kısımda davacı yanın lider/çatı markası da olan “….” ibaresinin markanın üst bölümünde ve küçük harf karakterleri ile yazıldığı, bunun hemen altında markanın merkezi konumunda ve daha büyük harf karakterleri ile “…” ibaresine, en altta ise yine küçük harf karakterleri ile ….” ibaresine yer verildiği, “…” ibaresi “mavi” rengin İngilizce karşılığı olup renklerin İngilizce karşılıkları, ülkemiz tüketicisinin İngilizce bilgi düzeyinde yerleşik olarak bilinen kelimelerden olduğu, tali olarak yazılmış “class” ise “sınıf” anlamına gelen bir kelime olup ticaret hayatında da genelde müşterileri/tüketicileri sınıflandırma amacıyla kullanılan jenerik bir kavramdır ki marka içerisinde de bu ibarenin tali olarak yazıldığı, markanın görsel algısında ön plana çıkan ilk unsurun “…” kelimesi olduğu,
Davalı yanın redde gerekçe markası ise “şekil” şeklinde olup bu markanın da şekil ve sözcük unsurlarından oluştuğu ve bütüne mavinin farklı renk tonlarının hakim olduğu, markanın üst bölümünde farklı büyüklüklerde 3×3 düzeninden yerleştirilmiş noktalarla yaratılan bir şekil unsuru ile alt bölümünde silik harf karakterleri ile yazılmış “…” ve baskın/koyu harf karakterleri ile tamamı büyük harflerde yazılmış ….” ibaresinin yer aldığı, “BBVA” ibaresinin bilinen bir kısaltma olmadığı değerlendirilmiştir. Bu haliyle davalı markasındaki ön plana çıkan unsur ise “bluebbva” ibaresinin bütünü olmakla birlikte “… ibaresinin nispeten daha vurgulu bir görselde konumlandırıldığı,
Bu bağlamda tespiti gereken husus her iki markada da ortak olarak yer alan “…” ibaresinin varlığı nedeniyle oluşan benzerlikten ötürü, tüketicinin, taraf markaları arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kuracak şekilde yanılgıya düşüp düşmeyeceği olduğu,
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği,
….
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğuyla ilgili olduğu,
Her iki taraf markasında ortak sözcük unsuru “…” kelimesi olmakla birlikte bu ibaredeki benzerlik dışında markalar arasında özellikle görsel anlamda hiçbir benzerliğin mevcut olmadığı, her ne kadar şekil ve sözcük unsurundan oluşan markalarda sözcük unsurları, tüketicinin markayı üçüncü kişilere aktarırken zihninde yer edinen asli ibareler olacak ise de özgünlüğü yüksek, yaratılmamış, Türkçe ve daha önemlisi bilinen ana renklerden birinin İngilizce karşılığı olan “…” kelimesi gibi bir ibarenin marka olarak tercih edilmiş olduğu durumlarda, görsel unsurların da markanın bütünsel algısını etkileyeceği, zira taraf markaları arasında görsel unsurlar itibariyle hiçbir benzerlik mevcut olmadığından, tüketicinin de işaretler arasında kurumsal bir ilişkiyi bu açıdan kurmasının da beklenmediği, kaldı ki dava konusu markada her ne kadar tali şekilde konumlandırılmış ise de davacının tanınmış nitelikteki“…” ibaresinin de mevcut olduğu, bu ibarenin markaya bütünsel anlamda bir etki sağlayacağı ve tüketicinin “…” sözcüğünü ihtiva eden dava konusu markaya dair edineceği izlenimde, anılan ibarenin bir renk adı oluşundan kaynaklı olarak ayırt edici vasfı zayıf ve kimsenin tekeline bırakılabilir bir işaret olmaması nedeniyle … ibaresine de mutlak surette algısını yönlendireceği,
Kaldı ki bu noktada değerlendirilmesi gereken temel husus, markalardaki ortak unsur olan “… ” ibaresinin, ayırt edici vasfının ne denli yüksek olduğu ve tüketicinin salt bu ibare nedeniyle, taraf markaları arasında bir ilişki kurma eğiliminde olup olmayacağı,
Bilinen ana renklerden birinin İngilizce karşılığı olan “…” ibaresinin, – kullanım sonucu ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı hususundan bağımsız olarak – ayırt edici niteliği zayıf bir sözcük olarak kabul edilmesi gereken bir unsur olduğu, başka bir ifadeyle temel renk isimleri olan siyah, beyaz, kırmızı, mavi, yeşil vs. gibi renk adlarının ve aynı şekilde bu ibarelerin İngilizce karşılıklarının ticaret hayatında hemen herkese eş oranlı kullanım hakkı bulunan sözcükler oldukları , dolayısıyla bu unsur etrafında oluşturulmuş markaların, bütünsel algılarında yeterli farklılaşma taşımaları halinde, tüketicinin salt bu ibare nedeniyle bir yanılgı yaşamayacağı,
“Bir firmanın ayırt edici gücü olmayan, tanımlayıcı olan veya ayırt edici gücü düşük olan bir markayı seçerek, bu markayı piyasada kullanmakta serbest olduğu şüphesizdir. Bununla birlikte, söz konusu firmanın bunu yaparken, aynı veya benzer tanımlayıcı bileşenleri başka firmaların da kendisiyle eşit derecede kullanma hakkına sahip olduğunu kabul etmesi gerekir.”
Pek tabi bu noktada önem teşkil eden husus bu şekilde yaratılan markaların bütünsel algılarında birbirlerinden yeterince uzaklaşmış olmaları ve tüketicinin zayıf ortak unsur dışında, markalar arasında iktisadi – idari bir bağlantı bulunduğu algısı edinecek bir benzerlik zannını edinmemesi olduğu,
Dolayısıyla taraf markaları da bu ilkeler çerçevesinde kıyaslandıklarında markalardaki ortak unsur olan “….” kelimesinin, ayırt ediciliği zayıf, tabiatta yer alan ana renklerden birinin adı olduğu, bu haliyle ayırt edici gücü zayıf bir kelime olduğunun kabulü gerektiği, taraf markalarının kurumsal kimlikleri itibariyle birbirleri ile doğrudan benzer bir algı yaratmadıkları gibi dava konusu markadaki “…” üst markası ve yine davalı yan ret gerekçesi markasındaki …. ek unsuru ile birlikte yine markalardaki görsel unsurlardaki somut farklılıklar itibariyle, taraf markaları arasında güçlü bir benzerlik ilişkisinden bahsedilemeyeceği, zira taraf markalarının bütünü itibariyle bıraktığı nihai etkinin de farklı olduğu, her ne kadar davacı markasında yer alan … ibaresi, markanın hakim unsuru olarak kullanılmış ve bu ibare aynı zaman da davalıya ait markada da yer almakta ise de her iki markanın dava konusu marka başvurusu davalıya ait markanın ayırt ediciliğini sağlayan imaj devrini temin edecek biçimde değil, diğer sözcük ve şekiller birlikte bambaşka bir anlam, kompozisyon ve içerikte tescil edilmek istenildiği,
Dava konusu marka kapsamında reddine karar verilen 09. sınıftaki emtialardan “manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” emtiaları yönünden, taraf markaları arasında emtia benzerliğinin zaten mevcut olmadığı, redde konu sair emtialar bakımından ise her ne kadar taraf markalarının kapsamları aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişki içerisinde ise de taraf markalarını oluşturan işaretlerin bütüne ilişkin nihai algıları itibariyle birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliklerinin bulunmadığı, markalardaki ortak unsur olan “…. ibaresinin genel renk isimlerinden biri olması nedeniyle ayırt edici vasfı zayıf bir kavram olduğu, bu halde salt anılan ibarenin ortak kullanımının tüketici nezdinde bir anlam ifade etmeyeceği, dolayısıyla dava konusu markadaki “…” ve redde gerekçe markadaki “…” ek unsurlarının tüketici nezdinde daha ön planda kalır algılar yaratacağı, bu tür renk isimlerinin ticaret hayatında mal veya hizmetleri kategorileştirme amacıyla da kullanıldığının bilindiği, bu halde tüketicinin dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, işaretler arasında iktisadi – idari bir işletmesel bağlantı kurmayacağı, işaretleri birbirlerinin devamı veya serisi olarak algılamayacakları ve dolayısıyla işaretler arasında bir bağlantı kurmayacakları, tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, bu nedenlerle karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin koşullarının meydana gelmediği, dava konusu ….sayılı başvuru kapsamında reddine karar verilen 09. sınıftaki emtialardan “manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” emtiaları yönünden, taraf markaları arasında emtia benzerliğinin zaten mevcut olmadığı, reddine karar verilen sair emtialar bakımından ise taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya benzerlik düzeyinde emtia ilişkisinin mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markaları karşılaştırıldığında işaretler arasında “….” ibaresinden kaynaklı oluşacak benzerliğe rağmen gerek orta seviyede gerek dikkat seviyesi daha yüksek olan tüketiciler nezdinde, taraf markalarını oluşturan işaretlerin nihai algıları itibariyle, ortak ibarenin genel bir renk adı oluşundan ve markalardaki sair ayırt edici ek unsurların varlığı itibariyle markaların birbirlerinden farklı iktisadi kaynaklara ait iki ayrı marka olduğu yönünde algı oluşacağı, dolayısıyla işaretlerin bütünsel ve nihai algıda birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşımadıkları sonuçlarına ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK nın 2021/M-1752 sayılı kısmi redde ilişkin kararının iptaline,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacının kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 8.552,55.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalının yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15.09.2022
Kâtip Hâkim….
e-imzalıdır. e-imzalıdır. Masraf Dökümü Sayfanın Devamındadır.
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :8.000,00.-TL
Yurtdışı teb. harcı : 200,00-TL
G.A : 225,45.-TL-
TOPLAM :8.552,55.-TL