Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/164 E. 2021/406 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/164 Esas – 2021/406

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/164
KARAR NO : 2021/406

HAKİM :….
KATİP ….

DAVACI : … ….
DAVALI :…
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 10/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali ile Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava, cevaba cevap ve beyan dilekçelerinde özetle; davalı şirketin 2018/74936 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun ön incelemede kısmen kabul edildiğini, marka başvurusunun ilanına müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, itirazların davalı kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketin Türkiye’nin en köklü ve öncü bankalarından olduğunu, Türkiye geneline yayılmış 680’den fazla şubesi bulunduğunu, müvekkili şirketin tescilli markalarının kendisi ile özdeşleştiğini ve tanınmış hale geldiğini, müvekkili şirketin ilki 96/009204 sayılı olmak üzere 277 adet “…” esas unsurlu markası bulunduğunu, “…” markasının T/01864 sayı ile tanınmış marka statüsünde korunduğunu, müvekkili şirket adına kayıtlı markalar ile davalının “…” markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket markasından tek farkının son harften önceki “…” harfinin çıkartılmış olması olduğunu, bu değişikliğin markayı ayırt edici kılmak için yeterli olmadığını, YİDK kararında da kabul edildiği gibi ibarelerdeki harflerin dizilişinin tüketici nezdinde karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik içerdiğini, tüketicilerin ilk bakışta farklılığı fark etmeyeceklerini, markaları aynı zannedebileceklerini ve/veya aynı ticari kaynaktan geldikleri yanılgısına kapılabileceklerini, dava konusu marka başvurusunun başında yer alan “…” ve “K” harfleri bulunan şeklin markayı farklılaştırmaya yetmediğini, aksine benzerliği arttırdığını, çakışan harflerin kelimenin başında bulunmasının soldan sağa okuma prensibi gereği markalar arasındaki iltibas riskini arttıracağını, markaların görsel ve sesçil olarak benzer olması sebebiyle tüketiciler tarafından davalı markasının müvekkili şirkete ait seri markalardan biri olarak algılanacağını, müvekkili şirkete ait markaların ortalama tüketici nezdinde ulaşmış olduğu tanınmışlık seviyesi nedeniyle dava konusu markanın farklı mal ve hizmet sınıfları için de tescilinin mümkün olmadığını, davalı markasının 12. sınıf mallar için tescili halinde müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, müvekkili şirket markasının SMK m. 6/5 anlamında tanınmış marka olduğunu, dava konusu YİDK kararında da müvekkili şirket markasının finans sektöründe tanınmışlığının kabul edildiğini, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili şirket markasının ayırt edici vasfının zedeleneceğini, dava konusu marka başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirketin müvekkili şirketin markalarında kırmızı renk kullanması nedeniyle markaların benzer olmadığı savunmasının yerinde olmadığını, müvekkili şirketin kırmızı renk içermeyen pek çok tescilli markası bulunduğunu, renk farklılığının markalar arasında bulunan yüksek oranda işitsel benzerliği ortadan kaldırmayacağını, davalı şirket adına kayıtlı tescilli hiçbir marka olmadığını, davalı şirketin kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığını, davalı tarafın “…” ibareli markasal bir kullanımının bulunmadığını, davalı şirketin ticaret unvanının 28 Mart 2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde kayıt altına alındığını, davalının öncelik hakkı yaratabilecek hiçbir evrak sunmadığını, davalı tarafça kurum nezdinde itiraza karşı görüş dilekçesinde dava dışı şirket adına tescilli “…” ibareli markalar bulunduğunun belirtildiğini, dava dışı şirket adına tescilli markaların dava konusu ile ilgisi bulunmadığını, mezkur markaların davalı şirket adına tescilli olması halinde dahi markalar farklı sınıflarda tescilli olduğundan kazanılmış hak oluşturmayacağını beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın 2021-M-2625 sayılı kararının iptaline, 2018/74936 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevabında özetle; dava konusu marka başvurusunun “…” ibaresinden oluştuğunu, davacı tarafa ait itiraz markalarının ise “…” ibaresini içerdiğini, anılan markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, taraf markalarının farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabilecek türden markalar olduğunu, dava konusu başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmadığını, davacı tarafın kötü niyet iddiasının itiraz aşamasında belgelendirilmediğini, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkili şirketin otomotiv sektöründe her markadaki araçlar için yedek parçalar, aksesuar vb. ürünlerin toptan ve perakende satışını yaptığını, müvekkili şirketin … Grup şirketlerinden olduğunu, bir aile şirketi olduğunu ve başındaki ibarenin soyadlarından kaynaklandığını, müvekkilinin daha önce tescil ettirdiği markalar ile şirketin ilk kurulduğu tarihten (1991) bu yana “…” ibaresini içeren markaları kullandığını, müvekkili şirketin “…” esas unsurlu marka bakımından kazanılmış hakkı olduğunu, davacı tarafın markaların benzer olduğu iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı markasının sürekli ve ağırlıklı kırmızı renk ile kullanıldığını, müvekkili şirket markasının ise mavi rengi ile tanınırlık kazandığını, müvekkili şirket marka başvurusunun 12. sınıfta tescil amacıyla yapıldığını, davacının bankacılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, tarafların üretim alanı ve müşteri kitlesinin tamamen farklı olduğunu, tüketiciler tarafından markaların karıştırılması ihtimali bulunmadığını, davacı tarafın sunduğu kararların somut olaya emsal olamayacak nitelikte olduğunu, müvekkili şirket markasının yazılış veya yazım karakteri bakımından itiraza mesnet marka ile benzer olmadığını, müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markanın ayırt ediciliğe sahip ve sektöründe bilinen bir marka olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markaların devamı niteliğinde olduğunu, müvekkilinin seri markalar ürettiğini, müvekkili markasındaki şekil unsurunun değerlendirmede dikkate alınması gerektiğini, müvekkili şirket markasında ayırt edici ve dikkat çekici karaktere sahip renk ve şekil unsurunun baskın olarak kullanıldığını, davacı markalarının hiçbirinin 12. sınıfta tescilli olmadığını, davacı tarafın haksız rekabete ilişkin iddialarının ispatına yönelik bir delilin sunulmadığını, markaların hitap ettiği tüketici kitlelerinin bilinçli tüketiciler olduğunu, markaların bütünü itibariyle tüketicilerde bıraktığı genel izlenim çerçevesinde işletmeler arasında ekonomik ve organik bir bağ olduğunun düşünülmesine yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin marka başvurusunda kötü niyeti bulunmadığını, müvekkili şirketin ortaklarının ortağı olduğu dava dışı … TURİZM SAN. VE TİC. ….Ş. adına tescilli 2012/84379 ve 2016/81491 sayılı “…” markaları bulunduğunu, müvekkili şirketin kendi sektöründe “…” markası üzerinde önceye dayalı ve üstün hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin “…” esas unsurlu markaları 29. sınıf ve benzer ve ilişkili mal ve hizmetlerde 43. sınıfta (yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri) uzun yıllardır tescilsiz marka ve işletme adı olarak kullandığını, taraf markalarının birbirinden uzak, ilişkisiz sektörlerde kullanımı söz konusu olduğundan müvekkili şirketin haksız bir yarar sağlamayacağının açık olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketin “…” markasını kullanımına uzun yıllar sessiz kaldığını, davacı tarafın sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, “…” logolu markanın müvekkili şirket kurucularının diğer şirketlerinde ortak ve üst bir marka olarak onlarca yıldır kullanıldığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı,
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.   
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
…) Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı 
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği … Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.  
Dava konusu marka başvurusunun işbu dava konu emtiaları 12. Sınıf emtialardır. Davacıya ait markalar ise 06, 07, 08, 09, 14, 18, 21, 28, 35, 36, 38, 42. Sınıflarda tescillidir. Davacı markaları kapsamında 12. Sınıf emtialar bulunmadığı, dolayısıyla taraf markaları kapsamında yer alan sınıflar bakımından aralarında ayniyet bulunmadığı,
Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir.  
Taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen mallar/verilmesi beklenen hizmetler değildir. Zira; bu farklı mal ve hizmetler benzer alıcı çevresine hitap etmezler, benzer ihtiyaçları gidermezler, son kullanıcıları/hedeflenen tüketici profilleri çok farklıdır; satış/dağıtım kanalları da birbirleriyle alakasızdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri ve birbirleri yerine ikame imkanları yoktur, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi bulunmaz ve benzer markaları bu farklı mal ve hizmetler kapsamında kullanılırken gören tüketicilerin, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir. Yukarıda yer alan tabloda listelenen emtialar arasında benzerlik veya ayniyet bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu emtiaların tümü yönünden emtiaların aynı ya da benzer olması şartının sağlanamadığı,
b) İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay … ” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
• Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
• Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
• Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davalı şirkete ait dava konusu marka başvurusu, büyük harflerle ve mavi renk ile yazılmış “…” ibaresi ile bu ibarenin sol tarafına konumlandırılmış ve “…” ve “K” harflerinin stilize bir şekilde yazılmış ve bir daire içine konumlandırılması ile oluşmuş bir şekil unsurundan oluşmaktadır. Dava konusu marka başvurusu, hem şekil hem kelime unsurunu içeren karma nitelikte bir markadır. Türk Dil Kurumu nezdinde “…” ibaresinin herhangi bir anlamına rastlanılamamıştır. Bununla birlikte, “…” ibaresi yazıldığı gibi okunan ve telaffuz edilen bir ibaredir. “…” ibaresi, aynı zamanda başvuru sahibi şirketin ticaret unvanının ayırt edici unsurudur. Markada yer alan “şekil” unsuru da, “…” ibaresinin ilk hecesinden oluştuğu, davalıya ait markanın esas unsuru “…” ibaresi olduğu,
Davacıya ait markalar ise, ortak olarak “…” ibaresini içermekte olup, bir kısım markalarda “…” ibaresinin yanında “…” gibi tali nitelikte unsurlar yer almakla birlikte, bir kısım markada ise, “kalp” ya da “uğur böceği” gibi şekil unsurları bulunmaktadır. “…” ibaresi, “beyaz” kelimesinin eş anlamlısı olan “ak” ibaresi ile İngilizce “banka” anlamı taşıyan “bank” ibaresinden oluşmaktadır. Türkçe ve İngilizce olan bu iki kelimenin birleşimi, markanın yoğun kullanımı neticesinde kaynaşmış ve “…” ibaresi telaffuz edilirken “…” şeklinde yazıldığı gibi okunan ve telaffuz edilen bir ibare halini almıştır. “…” ibaresi, davacının aynı zamanda ticaret unvanının ayırt edici unsuru olduğu gibi, “…” ibaresinin tanınmış marka olmasından kaynaklı olarak da ayırt edici gücü yüksek bir ibare haline gelmiştir. Davacıya ait markaların esas unsuru “…” ibaresidir.
Davalıya ait dava konusu marka başvurusunun esas unsuru “…” kelimesinden oluşur iken, davalıya ait redde mesnet markaların esas unsuru “…” kelimesinden oluşmaktadır. Taraf markalarının esas unsurları benzer şekilde iki heceden oluşmakta olup, davacıya ait markaların esas unsuru altı harften oluşmakta iken, davalıya ait marka beş harften oluşmaktadır. Karşılaştırmaya konu kelimeler uzun kelime markaları olarak değerlendirilebilecek markalardır. Farklılık tek harften kaynaklanmakta olup, farklı harf kelimelerin sondan ikinci harfinden kaynaklanmaktadır. Taraf markalarının başı ve son kısımları ayniyet arz etmektedir. Taraflara ait markalarda yer alan ortak harflerin aynı şekilde sıralandığı görülmektedir. Kelimenin sondan ikinci harfinde yaratılan tek harf farklılığı, taraf markalarını birbirinden uzaklaştırmaya yetmemiştir. Bu nedenle SMK m. 6/1’de sayılan “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı,
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.  
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.   
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. 
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında, dava konusunu oluşturan emtiaların, çok çeşitli ürün gruplarından oluştuğu tespit edilmekle birlikte, emtialar arasında hava, deniz, kara taşıtı gibi yüksek bütçeli ürünler olduğu gibi, yedek parça gibi sadece belirli bir kesime hitap eden ürünler olduğu, bu ürünler bakımından gerek yüksek bütçeli ürünler olup, her gün tüketilen/satın alınan ürünler olmaması, gerekse özel bir tüketici kitlesine hitap etmeleri nedeniyle dava konusu emtianın bilinçli tüketici kesimine hitap ettiği, tüketicilerin günlük ihtiyaçlarına yönelik emtialar olmaması nedeniyle, üzerinde araştırma yapılarak hizmeti satın alma eyleminde bulunulduğu, ucuz olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan bu emtialar bakımından, tüketici kesiminin bilinç düzeyinin ortalamadan yükseğe değişen bir düzeyde olduğu düşünülmektedir. 
Sonuç olarak; taraf markaları arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunmakla birlikte, dava konusu emtiaların hitap ettiği tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin ortalamadan yükseğe değişen seviyede olduğu ve markalar arasında emtia benzerliği bulunmadığı gözetildiğinde, markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme 
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.  
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için …, 1999 yılında “… Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, 
• Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, 
• Markanın itibarına zarar verebilecek, 
• Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir. 
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 

Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde; davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında davacı yana ait “…” ibareli markanın “BANKACILIK” sektörü bakımından tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluşmakla birlikte, davacı markasının tanınmış olsa dahi, davacının tanınmış olduğu “BANKACILIK” sektörü ile davalının markası kapsamında yer alan emtialar birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı,
Davalının Önceki Tarihli Markalarına Binaen Seri Marka İddiası Bakımından Değerlendirme 
Davalının iddiaları kapsamında davalı adına kayıtlı önceki tarihli markalarının, dava konusu başvuruya seri marka oluşturup oluşturmadığı hususu incelenmiştir.
Yargıtay kararlarında kazanılmış hak sağlayan önceki markaların belirlenmesi yönünden bazı ölçütler getirilmiş ve getirilen bu kriterler güncel kararlarda da geçerliliğini korumuştur. Buna göre;
• Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekir. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay …. H.D. 2016/9248 E., 2018/2132 K.)
• İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan sonraki başvuruda kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması gerekmektedir. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay …. H.D. 2016/11384 E., 2018/3260 K)
• Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Dava konusu marka başvurusu 11.08.2018 tarihinde 12. Sınıf bakımından tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davalı adına kayıtlı önceki tarihli herhangi bir marka tespit edilemediği, davalı şirket, farklı şirketlere ait markalardan bahisle davaya konu markanın da tescil edilmesi gerektiği iddiasında bulunmuşsa da farklı tüzel kişilikleri haiz şirketlere ait markaların, davalı şirkete ait marka başvurusu bakımından herhangi bir hak sahipliği sağlayamayacağı,
Netice itibariyle, davacıya ait marka ile dava konusu marka arasında benzerlik bulunmakla birlikte, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin benzer olmadığı, bu nedenle taraf markaları arasında iltibas ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Davacı markasının tanınmış olduğu yönünde bir kanaat oluşmakla birlikte, davacının tanınmış olduğu sektör ile davalı markası kapsamında yer alan emtiaların birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, bu nedenle davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı,
Davalının seri marka iddiasının yerinde olmadığı sonuçlarına ulaşılmış açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23.12.2021
Kâtip Hâkim ….
e-imzalıdır. e-imzalıdır.