Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/158
Karar No : 2022/158
Hakim : … …
Katip : … …
Dava : Asli Talep; Marka Hükümsüzlüğü, Fer’i Talep; Markanın İptali
Dava Tarihi : 04/06/2021
Dava : Asli Talep; Marka Hükümsüzlüğü, Fer’i Talep; Markanın İptali
Dava Tarihi : 03/08/2021
Karar Tarihi : 28/04/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 28/04/2022
Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl ve birleşen davalarda Asli Talep; Marka Hükümsüzlüğü, Fer’i Talep; Markanın İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA :
Davacı vekili asıl dava dilekçelerinde ve sair beyanlarında özetle; dava konusu başvurunun 16.01.2020 tarihinde tescil altına alındığını, markanın tarihçesinin Antik Yunanistan’a kadar uzandığını, günümüzde psikoloji biliminin bir alt dalı olarak gerek adli gerek psikolojik vakalarda “Jop … “olarak iş hayatında uygulandığını, profil tanımlamanın terimsel olarak bireylerin yüz, mimik, jest, ses, koku, kıyafet hatta anatomik özellikleri ile beden dillerini deneysel yöntemler kullanarak kişilik, karakter gibi geniş, anlık duygular gibi reflektif davranış ve unsurlarını anlamak için kullanılan tekniklerin bir araya getirildiği özel bir dal olarak tanımlanabileceğini, günümüzde çeşitli amaçlarla kullanıldığını, Türkiye’de … eğitimi 1980’lerin sonundan itibaren yaygınlaşmaya başlamış; Adli Tıp Kurumu, Polis Akademisi, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler ve özel eğitim kuruluşları tarafından da yaygın bir şekilde uygulandığını, … Psikoloji biliminin bir alt dalı olduğunu, herhangi bir kurum tarafından kullanıldığında ayırt edici bir ibare olarak değil tanımlayıcı bir ibare olarak kullanıldığını, bu durumun serbest piyasayı engellediğini, haksız rekabete yol açtığını, davalının www.yuzokumasanati.com adlı internet sitesinde şahsına ait kitapların satışını gerçekleştirmekte, ticari amaçla yüz analizi yapmakta ve elektronik ortamda eğitimler sunduğunu, … Eğitiminin marka olarak tescillenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalının Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından 01/07/2018 – 31/07/2018 tarihleri arasında “… / Yüz ve Mimik Okuma Sanatı Eğitimi”ni tamamlayarak sertifika almaya hak kazandığını, eğitim sonrası tescil talebinde bulunmasının kötüniyetli olduğunu, davalının, katıldığı söyleşi, seminer ve sair organizasyonlarda “psikolog” unvanını kullandığını, ancak davalının lisans derecesini Başkent Üniversitesi’nin İnsan Kaynakları Yönetimi / Personel Yönetimi bölümünde tamamladığını, Psikoloji bölümünden mezun olduğunu iddia ettiği …’nin Türkiye’de herhangi bir geçerliliği olmayan bir kurs merkezi olduğunu, davalının marka adını kullanan kurumlara ihtar çekerek lisans sözleşmesi yapılması gerektiğini ihtar ettiğini, davalı markasının ayırt edicilik unsuruna sahip olmaması, tanımlayıcı olması, ticaret alanında herkes tarafından kullanılması ve “profiler” olarak tanımlanan meslek grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan bir adlandırma olması sebebiyle marka olarak tescil edilemeyeceğini, davalının profil tanımlamanın psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi sosyal bilimler ile biyoloji, kriminoloji, genetik ve tıp gibi pozitif bilimlerle beslendiğine yönelik ve bu adı psikoloji biliminin alt dallarından aldığına yönelik açıklamalarının olduğunu, “…” teriminin Türkçeye profilleme, profil çıkarma, … olarak çevrilebildiğini, iddia ederek davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi, verilememesi halinde markanın iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2021/186 ESAS DAVA:
Davacı … vekili dava dilekçesi ve sair beyanlarında özetle; müvekkilinin 8 yıldır çeşitli kurumlarda eğitmenlik yaptığını, 2011, 2015 ve 2018 yıllarında Yüz Analizi ve … konulu seminerlere katıldığını, davalının prfil tanımlama kavramının ayırt ediciliğin ötesinde tanımlayıcı bir kavram olduğunu, tanımlayıcı markaların zayıf marka statüsünde değerlendirildiğini, … ibaresinin ticari hayatta gerek kamu kurumaları gerek özel sektörde kullanıldığını, … eğitimlerinin verildiğini, … faaliyetinin ismini taşıyan profiler meslek örgütünün genel anlamda yaptığı işi tanımlayan davaya konu markanın hukuka aykırı olarak tescil edildiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın hale gelmesi halinde talep üzerine Kurum tarafından markanın iptaline karar verilmesi gerektiğini, davalının “ … ve yalan Araştırma Derneği” adı altında ticari faaliyetlerine devam ettiğini, derneklerin ticari faaliyetlerinin sürekliliği halinde iktisadi işletme kurulmasının zorunlu olduğunu, davalı faaliyetlerinin hukuka aykırı olduğunu, davalının bu sektördeki firmalara ihtarnameler göndererek maddi isteklerinin karşılanmaması halinde dava açacağını, telefonla arayarak fiziki ve psikolojik rahatsızlık verdiğini, umumi niteliğe haiz “…” ibaresinin kendi tekeline almaya çalıştığını ifade ederek, markanın hükümsüzlüğü aksi halde markanın iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2021/193 ESAS DAVA:
Davacı … vekili dava dilekçesi ve sair beyanlarında özetle; … teriminin tarihçesinin çok eski olduğunu, Türkiye’de de bu alanda eğitimler verildiğini, davalının müvekkilinden 2016 yılında TÜBEM Biyometrik Yüz Okama ve İnsan Tanıma Enstitüsü”nden “Biyometrik Yüz okuma ve …” eğitimi aldığını, eğitim sonunda Kurum tarafından davalıya sertifika verildiğini, kriminoloji alanı da dikkate alındığında davalı markasının hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalının marka başvurusunda yasal sürelere uyulmadan markasının tescil edildiğini, iki aylık itiraz süresine riayet edilmediğini, markanın tüm dünyada gerek pozitif gerekse sosyal bilimler tarafından kullanılan bir terim olduğunu, 2018 yılında Sakarya Üniversitesi tarafından “…, yüz ve mimik okuma” eğitimlerinin verildiğini, davalının bu eğitime de katılarak sertifika aldığını, bunun gibi farklı üniversitlerin de eğitim verdiğini, müvekkili tarafından uzun yıllardır bu alanda çalışma yapıldığını, 2011 yılından itibarem eğitimler verdiğini, 500’den fazla makale yazdığını, 2019 yılında IRM Pusula Tasarım Ajansında … kitabının çıkarıldığını, 2021 yılında Biyometrik Yüz Okuma ve … kitabının çıktığını, 5070 sayılı kanuna göre müvekkilinin 07.01.2019 tarihinde … eğitim içeriğinin zaten alındığını ve tescil edildiğini davalının “biz bu işin hamallığından geldik” isimli kitabında profil tanımlamanın profilleme olduğu ve psikolojiden doğduğunu yazdığını, kendi kitabında da profil tanımlamanın tanımının yapıldığını ve bir eğitim dalı olduğunun belirtildiğini, SMK madde 5/1-d kapsamında hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının birçok kişiye … uzmanlık eğitimi verdiğini, profil tanımlamayı herksin kullanımına açan kişinin kendisi olduğunu, davalının müvekkilini itibarını zedeleyici hareketlerde bulunduğunu, davalının kötüniyetli hareket ettiğini iddia ederek markanın hükümsüzlüğüne bunun olmaması halinde iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARA CEVAP :
Davalı vekili asıl ve birleşen dava dosyalarında verdikleri cevaplarında özetle, müvekkilinin satış uzmanı, satış danışmanı, bölge yöneticilikleri, müşteri ile ilişkiler gibi alanlarda farklı firmalarda çalıştığını, insani bilimleri odak noktasına alarak psikoloji, kişilik psikolojisi, kişilik analizleri, davranış bilimleri, biyoloji, yüz tanıma ve antropoloji üzerine çalışmalar yaptığını, içlerinden bir tanesinin adının “…” olduğu dört tane kitabının olduğunu, asıl davadaki davacının eğitim hizmeti verdiğini, eğitimlerden ikisinin Biyometrik Yüz Okuma ve … Temel Seviye ile Uzmanlık Eğitimleri olduğunu, eğitimcisinin ise diğer davacı … olduğunu, bu şahıs ile müvekkilinin geçmişte ortak kitap yazdığını, ilişkilerinin koptuğunu, ilgili şahsın müvekkilinin markasını kullanarak eğitim vermeye başladığını, aralarında davacının da bulunduğu bir kısım şirket tarafından bu eğitimlerin verildiğini, şirketlere ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin “yuzebakanadam” kullanıcı adı ile instagram sayfasında bu eğitimlere yer verdiğini, müvekkili markasının asıl davadaki davacının diğer akademilerin sunduğu eğitimler için kullanıldığının görüldüğünü, Google arama motorunda aratıldığında müvekkiline ait içerikler dışında başkaca sonuç çıkmadığını, markanın ilk kez müvekkili tarafından bulunduğunu, … yönteminin Türkçe’ye Profilleme olarak kazandırıldığını, … ifadesinin eserde yer almadığını, profiler diye bir meslek grubunun olmadığını, davacının kötüniyetli olduğunu, asıl davadaki davacının iddialarını hiçbir somut delil sunmayarak ispat edemediğini, asıl davadaki davacının davada taraf sıfatı bulunmadığını, yine birleşen davada davacı … yönünden husumet yokluğu sebebi ile davanın usulden reddi gerektiğini, SMK m. 5/1-d kapsamında olmadığını, … uzmanı ibaresinin belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan bir sözcük olmadığını, meslek grubu sayılıp sayılmayacağı hususu tartışmalı olmakla birlikte, profilleme yapan kimselerin kendilerini “Profiler” diye adlandırdığını, “Profiler” sözcüklerinin, tescilli “…” markasından farklı olduğunu, davacılardan Mehmet Fatih’in yüz okuma başlıklı makalesinde “yüz okuma, biyometri, fizyignomi” üzerine değerlendirmeler içerdiğini, müvekkilinin verdiği eğitimlerde bu araçlardan faydalanılmakla birlikte müvekkilinin bunlar üzerinde herhangi bir hak iddia etmediğini, müvekkilinin bunlardan faydalanarak ancak işleyişini ve sistematiğini kendisinin oluşturduğu eğitim hizmetleri verdiğini, markanın ayırt edici nitelik kazandığını, Job … (Mesleki Profilleme) daha çok insan kaynakları süreçlerinde kullanıldığını, Criminal … (Suçlu Profilleme), Customer … (Müşteri Profilleme) vb. gibi başkaca pek çok alanda da Profilleme yönteminin kullanıldığını, Job … adı altında özel bir görünümü …tarafından bahis konusu edilen … yönteminin Türkçe’ye Profilleme olarak kazandırıldığını, “…” ifadesi herhangi bir sözlük, ansiklopedi ve/veya başkaca bir başvuru eserinde de yer almadığını, “…” eğitimi kapsamında, profil oluşturmaya yönelik kullanılan araçların yüz analizi, psikotipler, metaprogramlar olduğunu, bunun davalı … Akça tarafından eğitimlerinde ve internet sitesinde açıkça ifade edildiğini, birleşen davada davacı … ile Ahmet Akça arasındaki ilişkilerin daha sonrasında koptuğunu, …’nun haksız olarak müvekkilinin markasını izinsiz kullanarak eğitim vermeye başladığını, bu eğitimlerin eğitimcisi … olacak şekilde… Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından ve ayrıca DK Akademi tarafından da verildiğinin tespit edildiğini, asıl davadaki davacının eğitim hizmetini vermeden önce piyasa araştırması yapması gerektiğini, birleşen davada davacı …’nun, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … ibaresini içerir şekilde … başvuru numarası ile marka tescil başvurunun reddedildiğini, taraflarınca …’na markanın tecavüzü davası açıldığını, ancak Farih Hanoğlu’nun dosyayı takip etmediğini, bu davalar arasında davacılardan …’nun onursal başkanı olduğu Profil Analiz Uzmanlığı Araştırma Geliştirme ve Danışmanlık Derneği üyesi diğer birleşen davada davacı …’nin hükümsüzlük davası açtığını, davacıların aynı taleplerle müvekkiline aynı davaları açtığını, iradelerinin çokluk yaratarak ve dava açma hakkının kötüye kullanılmaması ile haksız kazançlarına zemin oluşturmak yönünde olduğunu gösterdiğini, asıl davadaki davacı ve diğer birleşen davalardaki davacıların markayı izinsiz olarak kullandığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl ve birleşen davaların açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacılar ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davaya konu markanın 6769 sayılı kanunun 5/1-c mad. gereğince tanımlayıcı bir ibare olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı, 6769 sayılı kanunun 26.mad. uyarınca markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelip gelmediği, iptali şartlarının oluşup oluşmadığı, davalının husumet itirazının yerinde olup olmadığı, davalı markasının kullanılmakla ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2019/108991 sayılı; “…” ibareli marka sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2019/108991 sayılı çekişme konusu “…” ibareli marka üç tane insan figürünün önünde çapraz iki adet oval şeklin yer aldığı, bu figürün hemen altında ise “…” ibaresinin yer aldığı;
…; bireylerin yüz, mimik, jest, ses, koku, kıyafet hatta anatomik özellikleri ile beden dillerini deneysel yöntemler kullanarak kişilik, karakter gibi geniş, anlık duygular gibi reflektif davranış ve unsurlarını anlamak için kullanılan tekniklerin bir araya getirildiği özel bir dal olduğu;
…; (Job Profilling, ing., Profile Definition, ing.), Yüz Okuma ve …, Profil Analiz, Profil Analiz Uzmanı,Profil Uzmanı, Profiler, Birey Analiz Uzmanı, … Uzmanı, Beden Dili Analiz Uzmanı, Yüz-Jest-Mimik Uzmanı, Sözsüz İletişim Uzmanı gibi kavramlarla oluşan ve birçok bilim dalının ‘bilgisini’ alarak oluşan bir ‘etkinlik alanı’ olduğu, farklı disiplinlerden alınan bilgilerin popüler hale getirilerek bir disiplin alanı oluşturulmasının tarihsel bir derinliği de olduğu, Fiziki ve Sosyal Anropolojiden, Psikolojiye, Sosyolojiden Dilbilime kadar birçok disiplinin (özellikle Adli Bilişim, İletişim, İnsan Kaynakları) bilgisini içeren bu alanın sistematik tarihi uzmanlık alanımızda olmamasına rağmen bu kavramın gündelik yaşamımızda bir karşılığı olduğu, bu etkinlik alanın bir bilgi birikimi gerektirdiği, eğitimlerinin verildiği, bir uzmanlık alanı olduğu;
Nihai tüketici ekseninden de bakıldığında; Profil sözcüğü Türkçede “yandan görünüş; insan yüzünün yandan görünüşü” anlamlarına gelmekte olup İngilizce “profile” sözcüğünün dilimize geçmiş hali olduğu, bu nedenle sözcüğün İngilizcedeki anlamlarını da bakılması gerektiği, Oxford Sözlük’te “profile” -profil- sözcüğü; “a description of somebody/something that gives useful information -biri / bir şey hakkında yararlı bilgiler veren tanım-”; “the general impression that somebody/something gives to the public and the amount of attention they receive -birinin / bir şeyin halka verdiği genel izlenim ve aldığı ilgi-”; “the outline of a person’s face when you look from the side, not the front -bir kişinin yandan bakıldığında (önden değil) yüzünün ana hatları-”; “the edge or outline of something that you see against a background -arka planda görülen bir şeyin kenarı veya ana hattı-” anlamlarına geldiği;
Bu anlamlar da dikkate alındığında özellikle nihai tüketici kitlesi bakımından “…” ibaresinin ekseriyetle (günümüzde yaygın kullanımı söz konusu olan) sosyal medya profilleri ile ilişkilendirilebileceği, bu mecralarda verilen bilgiler ile sosyal medya hesap sahibi hakkında çeşitli bilgiler edinilebileceği yönünde bir algının oluşması da söz konusu olabileceği;
Dava konusu yapılan markanın kapsamındaki hizmetlerin dikkate alınması gerektiği, dava konusu markanın tescil kapsamında yer alan 41. Sınıftaki hizmetler, yukarıdaki anlamlara ilişkin açıklamalarda belirtilen şekilde doğrudan bir kişi hakkında gözlem veya değerlendirmeye dönük olmadığı, bir ibarenin tanımlayıcılığından söz edilebilmesi için hiçbir ek zihni çabaya gerek kalmaksızın, doğrudan mal veya hizmeti akla getirmesi gerektiği;
Somut olayda davacıların iddialarına konu ettiği “…” ibaresi bakımından çekişme konusu markanın tescil edildiği hizmetleri doğrudan tanımlama gibi bir özelliği bulunmadığı, ayrıca, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi de marka hukukunun en temel ilkelerinden birisi olduğu, bu doğrultuda davacıların iddiasına dayanak yapılan “…” ibaresi, markadaki tek unsur olmayıp, markaya bir bütün olarak bakıldığında şekil unsurlarının daha ön planda tutulması veya çok daha dikkat çekici olması da göz önünde bulundurulduğunda dava konusu markanın tali unsuru olduğu;
Dava konusu markadaki unsurlardan birisi “…” ibaresinin gerek tek başına gerek markadaki bütünlük içindeki konumu itibariyle, markanın tescilli olduğu hizmetler bakımından herhangi bir özellik belirtmediği ve tanımlayıcı bir unsur olmadığı anlaşılmıştır.
Markanın tescili kapsamındaki mal veya hizmet için yaygın bir ad haline gelmesi, markanın tescilinden sonra ortaya çıkan ve marka sahibinin davranışlarından kaynaklanan bir iptal halidir. SMK’nın 26/1(b) maddesinde düzenlenmiş olan bu iptal hali, düzenlemenin lafzına göre marka sahibinin olumlu davranışından da olumsuz davranışından da kaynaklanabilir. Olumlu davranışlar, markanın yoğun kullanımından ileri gelebilirken, olumsuz davranışlar marka sahibinin gerekli önlemleri almamasından kaynaklanabilir.
Sözünü edilen bu davranışlar nedeniyle markanın ayırt ediciliğini kaybetmesi sonucunda bir işaretin marka olabilmesine ilişkin asli koşul ortadan kalkmaktadır. Bir işaretin marka olabilmesinin asli koşulu olan ayırt edicilik, SMK’nın 4’üncü maddesinde özel olarak vurgulanmıştır. SMK’nın 26/1(b) maddesinde belirtilen iptal halinin söz konusu olması için de markanın ayırt edicilik işlevinin ortadan kalkması gerekir. Burada markanın kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanması halinin tam tersi ortaya çıkmakta, markanın tescili anında var olan ayırt edicilik ortadan kalkmaktadır .
İptal halinin gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit için yine ilgili tüketici kitlesinin marka ile mal veya hizmet arasında üzerinde çok düşünmeden kurduğu ilişkinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira artık mal veya hizmet, markanın adı söylenerek talep edilmeye başlamış durumdadır. Örneğin bir ağrı kesici ya da kan sulandırıcı ilaç yerine “aspirin”, krem yerine “vazelin”, taşınabilir müzik çalar yerine “walkman”, tıraş bıçağı yerine “jilet gibi ifadeler kullanılmaya başlanmışsa, kullanılan ifadeler artık bir marka adı olarak değil ürün veya hizmet adı olarak söylenmeye başlamıştır .
Markanın jenerik ad haline gelmesinin bir iptal hali oluşturabilmesi için; kapsamındaki mal veya hizmet için yaygın ad halini alması durumunun markanın tescilinden sonra gerçekleşmesi, bir ihtimal değil somut bir durum oluşturması gerekmektedir. Bu durum öncelikle bir iptal halinin söz konusu olmasının temel mantığına ilişkindir. Marka tescil edilmeden önce yaygın bir ad olarak ifade ediliyor ise böyle bir durumda markaya konu işaretin tanımlayıcı olduğu, bir cins adı olduğu söylenebilir. Zira markanın tescili anında ayırt ediciliğinin olmaması SMK’nın 25/1’inci maddesi gereğince bir hükümsüzlük halidir.
Bir markanın yaygın bir ad haline gelmesi, markanın iptal edilebilmesi için tek başına yeterli bir durum değildir. Markanın yaygın bir ad haline gelmesi nedeniyle iptalinden söz edilebilmesi için bu duruma marka sahibinin davranışlarının sebep olması gerekmektedir(SMK m. 26/1(b)). Çünkü kanun koyucu “markanın yaygın bir ad haline gelmesi”ni iptal sebebi olarak düzenlerken açık bir şekilde marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının bu duruma sebep olması gerektiğini öngörmüştür. Başka bir ifade ile markanın yaygın bir ad haline gelmesi ile marka sahibinin davranışları arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulmuştur.
Yaygın bir ad haline gelmiş markanın başkaca ilavelerle yeniden bir başka kişi tarafından marka olarak tescili mümkün olabilecektir. Böyle bir durumda yaygın ad, markanın yan unsuru olacağı için yeni markanın bir bütün olarak marka korumasından yararlanma imkânı olabilecektir.
Davacı iddialarına dayanak yapılan “…” ibaresinin dava konusu markanın tescil edildiği hizmetler için yaygın bir ad haline geldiğine ilişkin herhangi somut bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca markanın bütün olarak değerlendirilmesi ilkesinin yanı sıra kanun koyucunun marka örneğinin değiştirilmesine neden olacak biçimde iptal kararı verilemeyeceğine ilişkin özel düzenlemesinin (SMK m. 26/5-c.2) dikkate alınması gerekmektedir.
Davacı iddiaları kapsamında “…” ibaresi üzerinde durularak markanın yaygın bir ad haline geldiği iddia edilmiştir. Ancak, somut olay kapsamında dosyaya markanın tescil edildiği hizmetler için yaygın bir ad haline geldiği veya böyle bir duruma marka sahibi davalının sebep olduğuna ilişkin hiçbir delil sunulmadığı, ayrıca dava konusu markanın bir bütün olarak üç tane insan figürünün önünde çapraz iki adet oval şeklin yer aldığı, bu figürün hemen altında ise “…” işaretinden oluştuğu açık olmakla birlikte bu işaret bakımından yaygın ad haline gelme durumu ile ilgili olarak da hiçbir delil ibraz edilmediği;
Dolayısıyla dava konusu markanın tescil edildiği hizmetler için yaygın bir ad haline geldiğine ilişkin iddianın ispat edilemediği anlaşılmıştır.
Bu tür işaretler, markanın asli ve ayırt edici unsurunu oluşturamazlar. Sözgelimi “market” sözcüğü, 35 sınıftaki hizmet sınıfında tek başına marka olarak tescil edilemez iken, başına ayırd edici ek alarak, örneğin “PAPATYA MARKET” biçiminde tescil edilebilecektir. İnsan taşımacılığı, tur işletmeciliği gibi hizmet sektöründe “TURİZM” sözcüğü tek başına ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir sözcük olması nedeniyle tek başına ya da asli unsur olarak tescil edilememekte iken, “PAPATYA TURİZM” biçiminde tescil ve kullanılması mümkündür. Meslek gruplarını çağrıştıran logolar da, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan işaretlerdendir. Sözgelimi avukatlık büroları için adaletin simgesi olan gözü bağlı adalet tanrıçası Themis figürü, eczacılık ve tıp alanında asaya sarılmış yılan, gibi figürler, logolar marka olarak tescil edilemezler .
“…” ibaresinin “bireylerin yüz, mimik, jest, ses, koku, kıyafet hatta anatomik özellikleri ile beden dillerini deneysel yöntemler kullanarak kişilik, karakter gibi geniş, anlık duygular gibi reflektif davranış ve unsurlarını anlamak için kullanılan tekniklerin bir araya getirildiği özel bir dal” anlamına geldiği tespit edilmekle birlikte, bu ibare ile 41. sınıfta yer alan hizmetler arasında bir ilişkinin mevcut olmadığı ve ibarenin tescil kapsamında yer alan hizmetler bakımından yaygın bir kullanımının bulunmadığı, mal ya da hizmetin kendisini ifade etmediği ya da tescil kapsamında yer alan hizmetlere gönderme yapmadığı, anılan ibarenin tescil kapsamında yer alan hizmetler bakımından yaygın bir kullanımının da bulunmadığı;
İşbu ibare ticaret hayatında ve hususiyetle “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri” sektöründe olağan kullanıma haiz bir işaret olmadığı ve fakat; “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme hizmetleri” yönünden “kişilik, karakter gibi geniş, anlık duygular gibi reflektif davranış ve unsurlarını anlamak için kullanılan tekniklerin bir araya getirildiği” özgün bir alan olan “…” ibaresini, davalının marka tescil kapsamında yer alan 41.sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme hizmetleri” yönünden bu dalı konu alan yani bu dal ile ilgili sempozyum, konferans, sertifika programları, seminer vs. düzenleme imkanının kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretlerden olduğu anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu 2019/108991 sayılı markanın iddialara konu edilen “…” ibaresi açısından ve bir bütün olarak tescil kapsamında bulunan hizmetler için herhangi bir özellik bildirir nitelikte ve tanımlayıcı olmadığı, dava konusu markanın iddialara konu edilen “…” ibaresi açısından ve bir bütün olarak tescil kapsamında bulunan hizmetler için yaygın bir ad haline geldiği iddiasının ispat edilemediği, … ibaresinin “41.sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme” hizmetler bakımından kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretlerden olduğu, davaya konu markanın davalı tarafından Türk Patent Marka Kurumundan çekildiği, ortada bir marka bulunmadığı ve davaya konu marka tescil edilmediği, davalının davanın açılmasına sebebiyet verdikleri anlaşıldığından, asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı karar verilmesine yer olmadığına, ancak yargılama giderlerinden ayrı ayrı davalının sorumlu tutulmalarına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
1-Asıl dava 2021/158 nolu dosya yönünden davaya konu marka tescil edilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 21,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.534,60.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalının yapmış olduğu giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına,
2-Birleşen Ankara 5. FSHHM’nin 2021/193 nolu dosya yönünden davaya konu marka tescil edilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 21,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 946,10.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalının yapmış olduğu giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına,
3-Birleşen Ankara 5. FSHHM’nin 2021/186 nolu dosya yönünden davaya konu marka tescil edilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 21,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 1.127,10.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalının yapmış olduğu giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran taraflara iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28.04.2022
Kâtip Hâkim …
✍eimzalıdır ✍eimzalıdır
ASIL DAVA MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.TL
P.P : 157,50.TL
TOPLAM : 2.534,60.TL
BİRLEŞEN(2021/193) DAVA MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.TL
Bilirkişi Ücreti : 750,00.TL
P.P : 69,00.TL
TOPLAM : 946,10.TL
BİRLEŞEN(2021/186) DAVA MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.TL
Bilirkişi Ücreti : 750,00.TL
P.P : 250,00.TL
TOPLAM : 1.127,10.TL