Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/15
KARAR NO : 2021/313
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … ….
DAVALI : … -…..
VEKİLİ : Av. … ….
DAVA : Marka Hakkına Tecavüz Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat ile İlan
DAVA TARİHİ : 15/01/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/10/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka Hakkına Tecavüz Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat ile İlan istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 1982 yılından beri önce ”…” sonra da ”…” olarak sağlık sektöründe hizmet verdiğini, 1995 yılından itibaren sağlık alanında ”…” gazetesi çıkarmaya başladığını, 2002 yılından itibaren de gazetenin ismini ”…” olarak değiştirerek sağlık dışındaki alanlarda da yayın yapmaya başladığını, müvekkilinin “…” ibareli 2002/14504 sayılı ve 2013/26341 sayılı markalarının bulunduğunu, 16, 40 ve 41. Sınıfta tescillerinin mevcut olduğunu, müvekkili tarafından … markasına ait gazetenin yüksek tirajda ve ücretsiz dağıtıldığını, müvekkil şirkete ait marka hakkının ihlali nedeniyle daha önce açılmış bir davada Ankara ….. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/145 Esas ve 2013/196 Karar sayılı kararı ile müvekkili adına tescilli … ibareli markadan doğan hakkın ihlal edildiğinin tespitine karar verildiğini, bu hükmün Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, davalının müvekkilinin izni olmaksızın “…” adı altında faaliyet verdiğini, “…” şeklindeki kullanımda, ”…” ibaresinin markasal olarak kullanıldığını, söz konusu kullanımın müvekkil şirket adına tescilli olan 2002/14504 sayılı ve … unsurlu markanın karıştırılmasına yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunu beyan ederek davalının ”…” şeklindeki isminin, müvekkilinin tescilli ve 2002/14504 ( yenileme ile 2013/26341) sayılı ”…” ibareli markasından doğan hakkın ihlali mahiyetinde olduğunun tespitine, markaya yönelik ihlalinin durdurulmasına, bu ibareyi taşıyan tabela ve broşür gibi emtiaların toplatılmasına ve imhasına, bu suretle tecavüzün giderilmesine, marka hakkına tecavüz nedeniyle 556 sayılı KHK 66/2-c bendi ve 67. Madde uyarınca fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL(Bin Türk Lirası) maddi tazminatın ihlal tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile marka hakkına tecavüz nedeniyle markanın ticari itibarı zarar gördüğünden 50.000,00-TL(Elli Bin Türk Lirası) manevi tazminatın ihlal tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı şirket vekili cevabında özetle; müvekkili şirketin 1988 yılından beri sürücü kursu faaliyetlerinde bulunduğunu, kurulduğu günden bu yana da “… sürücü kurcu” adıyla faaliyet gösterdiğini, 1989 yılından bu yana da Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde aynı isimle kayıtlı olduğunu, müvekkilin 32 yıldır bu ismi kullandığını, müvekkilinin 2014/14581 No’lu başvurusunun, davacı yana ait önceki tarihli marka nedeniyle reddedilmiş olduğunu, davacının 41. Sınıftaki hizmetlerde kullanımı bulunmaması nedeniyle daha evvel ihtarname keşide edildiğini, ancak bu ihtara herhangi bir cevap vermediklerini, bunun üzerine Ankara ….. Fikri Ve Sınai haklar Hukuk Mahkemesinin 2020/255 E. Sayılı dosyası ile davacının “…” markasını 41. Sınıf mal ve hizmetler yönünden kullanmaması nedeniyle iptalini talep ettiklerini, davacı tarafça “tıbbi hizmetler” dışında “…” markalarının kullanılmadığını, eğitim sınıfını içerir 41. Sınıf mallar yönünden herhangi bir kullanımı söz konusu olmadığını, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının yıllar boyunca müvekkili kullanımlarına sessiz kalmış olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davacı markasına dayalı tarafından tecavüz edilip edilmediği, tecavüz var ise davacının maddi ve manevi tazminat alacağının ne olabileceği, davalının zaman aşımı itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İNCELEMELER;
Davacı yana ait 2013/26341 sayılı “…” markası tescil edilmediği için değerlendirmeler yalnızca 2002/14504 sayılı marka bakımından yapılmıştır.
Davalı tarafça dosya kapsamına sunulan birtakım deliller incelendiğinde 20.12.1989 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Ruhsatnamesinin …Ortaklar Eğitim San. Ve Tic. AŞ. İsimli bir firma adına kayıtlı olduğu görülmüş, 20.12.1989 tarihli Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü yazısının ise Özel … … isimli bir firma adına verilmiş bir belge olduğu,
Davalı şirketin ise 17.01.2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi ile kuruluşunun ilan olunduğu, Dolayısıyla dosya kapsamına sunulan önceki tarihli dokümanların ve işletme izinlerinin dava dışı 3. Kişiler tarafından elde edildiği, davalının ise 2014 yılı itibariyle kurulmuş olduğu,
Davalının kuruluşu sonrasında … isimli işletmeyi devraldığına ilişkin iddialarına dair resmi belge ve kayıtlara ise dosya kapsamında rastlanılmadığı,
Başka bir ifadeyle davalının hangi tarihten beri bu işletme adı altında faaliyette bulunduğunun net olarak tespit edilemediği,
Bu anlamda davalı vekilinin, müvekkilinin “…” adında 32 yıldır faaliyet göstermekte olduğu, bu nedenle de davacı yanın iddialarında sessiz kalmaya bağlı olarak hak kaybına uğradığı yönündeki savunması açısından, mevcut deliller ışığında, bu yönde bir kanaate varılamadığı,
DEĞERLENDİRMELER;
DAVACI YANIN TESCİLLİ MARKALARINDAN DOĞAN HAKLARIN
İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
Markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki bu münhasır hakkına dayanarak;
kendisinin izni alınmadan, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasını,
tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını,
aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını engelleyebileceği uygulama kabul edilmektedir.
Mevzuatımızdaki düzenlemeye göre marka sahibinin izni olmaksızın, markayı kullanmak, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle taklit etmek, ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak eylemleri marka hakkına tecavüz sayılan fillerdendir.
Bu bağlamda öncelikli olarak tespiti gereken husus, dosya kapsamına davacı yanca sunulan delillerin incelenerek, davalı yanca gerçekleştirildiği iddia edilen kullanımların, davacının tescilli markası kapsamında kalıp kalmadığıdır. Bu durumun tespiti sonrasında ise markaları oluşturan ibarelerin esas unsurları arasındaki benzerliğin, ilgili tüketici kitlesi algısında iltibasa sebebiyet verebilecek veyahut taraf markaları arasında en azından iktisadi veya idari bir bağ kurulmasına yeter neden olacak düzeyde olup olmadığı hususu tartışılmıştır.
Davalının faaliyetleri ile ilgili olarak dosya kapsamına sunulan tek delil yukarıda yer verilen görseldir. İlgili görselden de anlaşılabileceği üzere davalı taraf Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren bir sürücü kursu olup temelinde tüketiciler için temel sürüş eğitimlerini veren bir eğitim kurumudur. Davacının tescilli markası kapsamında da 41. Sınıfta “eğitim – öğretim hizmetleri” yer almakta olup, davalı faaliyetlerinin de bu hizmetler kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Hal böyleyken davalı taraf kullanımları ile davacı tescilli markasının kapsamı birbiri ile örtüşmektedir.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
Karşılaştırılan iki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Kural bu olmakla birlikte tüketici kitlesinin niteliğinin her somut olayda ayrıca ele alınması gerekmekte olup tüketicinin dikkat ve özen düzeyi de her mal ve hizmet grubu bakımından farklılaşmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davalı tarafın faaliyet gösterdiği eğitim alanına yönelik hizmetlerin ilgili tüketicilerinin, verilen hizmetin niteliği gereği, tüketicilerin olağanın üstünde bir dikkat, özen ve seçicilik ile hareket ettikleri, satın alacakları eğitim hizmetinin karşılığında elde edecekleri eğitimin kalitesi, süresi, lokasyonu, eğitmen kadrosu, ücretlendirmesi, burs olanakları gibi pek çok hususa dikkat edecekleri, yine hizmetten yararlanma öncesinde mutlak surette bir ön araştırma yaparak tercihlerini somutlaştıracakları düşünülmektedir.
Bununla birlikte kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir.
Davacının tescilli markası “…” kelimesinden meydana gelmektedir. “…” ibaresi dilimizde somut bir anlamı bulunan bir sözcük olmamakla birlikte Başkent Ankara’nın nüfus olarak en kalabalık ilçesi olup aynı zamanda da Türkiye’nin de en büyük ikinci ilçesidir.3 Başka bir ifadeyle “…” ülkemizin en bilinen ve tanınan ilçelerinden biri olarak tüketici nezdinde coğrafi bir yer adı olarak algılanma ve bilinme potansiyeli, ibarenin tek başına marka olarak algılanma ihtimalinden çok daha yüksektir. Nitekim tek başına “…” ibaresi ile arama motorları üzerinden bir araştırma yapıldığından karşılaşılacak sonuçların tamamı ilgili ilçe ile ilgili sonuçlardır. Bu anlamda … ilçesinin az bilinen bir coğrafi yer adı olmadığı açık olup bu nitelikte bilinen ve tanınan yer adlarının kimsenin tekeline bırakılması mümkün değildir.
Bu anlamda her ne kadar davacı tek başına “…” ibaresini tescil ettirmiş ve tescilli bir markanın koruması devam ettiği sürece mevzuatın izin verdiği çerçevede korunması gerekmekte ise de meşhur ve maruf hale gelmiş coğrafi bir yer adının, belirli bir meslek, sanat veya ticaretle uğraşan herkes tarafından eş oranda kullanım hakkının mevcut olduğu, bu nedenle de tescilli marka sahibinin, sonraki markasal kullanımlarda bu coğrafi yer adının kullanımına katlanmakla yükümlü olduğu,
Başka bir ifadeyle zayıf ibarelerdeki ortaklıkların her durum ve koşulda markalar arasında iltibasa neden olacağının peşinen kabul edilemeyeceği, böyle bir durumda markanın önceki hak sahibinin, kendisine zayıf bir ibare tercih etmiş olması nedeniyle aynı ibareyi içerir sonraki başvurulara kimi durumlarda katlanması gerekebileceği, Yüksek Mahkemenin benimsediği bir içtihattır.
Somut olayda da davalı taraf kullanımlarının birebir ve tek başına “…” şeklinde olmadığı, “…” şeklinde bir bütün olduğu, bütün olarak yarattığı algıda, davacı markasının sahip olduğu imajın kendisine transfer etmesi gibi bir sonuç ortaya koymadığı, başka bir ifadeyle taraf markalarının birbirleri ile herhangi bir şekilde yanaşma içerisinde olmadıkları, dava konusu markada “…” ibaresinin kullanım biçiminin markanın kullanıldığı işletmenin bulunduğu coğrafi yeri gösteren tanımlayıcı bir amaçla kullanıldığı, dolayısıyla 41. Sınıfın ilgili tüketicisi olarak belirlenen tüketici kitlesi açısından, salt “…” ibaresinin varlığının, tek başına, tüketicinin, bu ibareyi taşıyan tüm markaların aynı iktisadi kaynağa ait olabileceği, birbirlerinin serisi veyahut devamı olarak algılanabilecekleri yönünde bir sonucu beraberinde getirmesinin beklenemeyeceği, bunun makul bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği, coğrafi yer adlarından oluşan markalarda sair unsurların (görsel, ek sözcük, bütünsel imaj) da dikkate alınmasıyla birlikte kimi durumlarda iltibas tehlikesi oluşması mümkün ise de tek başına yer adının bir hak ihlaline yol açmayacağı, her iki tarafın da Ankara ili … ilçesinde faaliyet gösterdiklerinin taraf beyanlarından anlaşılabildiği, dolayısıyla bu ibareyi eş olarak, farklı bütünsel imajlarda kullanım haklarının mevcut olduğunun kabulü gerekeceği, nihai olarak taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali mevcut olmayacağından davacı yanın tescilli markasından doğan hakların da ihlal edildiğinin bahsedilemeyeceği,
Netice itibariyle,
Davalının faaliyet alanının, davacı tarafa ait 2002 14504 sayılı “…” markası kapsamında 41. Sınıfta yer alan “eğitim – öğretim hizmetleri” ile örtüştüğü, bununla birlikte taraf markaları arasında, salt “…” ibaresinin ortaklığı nedeniyle karıştırılma ihtimaline sebebiyet verecek bir benzerlik bulunmadığından, davacı tescilli markasından doğan hakların ihlal edildiği sonucuna varılamadığı, davalının sessiz kalmaya bağlı hak kaybı iddiaları ile ilgili dosya kapsamına sunduğu delillerden bu yönde bir kanaate varılamadığı, davalı tarafın faaliyetlerini yürüttüğü işletmenin 1988 yılından beri faal olduğu ve davalı tarafça devralındığına dair hiçbir kaydın dosyada yer almadığı sonuçlarına varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalı şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat istemi için hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ve reddedilen maddi tazminat için hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ve reddedilen diğer istemler için hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL olmak üzere üç ayrı ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29.09.2021
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır