Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/147 E. 2022/9 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/147
Karar No : 2022/9

Hakim : … …
Katip : … …

ASIL DAVA DOSYASI BAKIMINDAN

Davacı : …
Davalılar : ….
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 26/05/2021

BİRLEŞEN ANKARA 3. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN
2021/183 ESAS SAYILI DOSYASI BAKIMINDAN

Davacı : …..
Davalılar : 1…
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 11/06/2021
Karar Tarihi : 13/01/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 18/01/2022
Asıl ve birleşen dosyada davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalı yanca 2020/41011 sayısı ile yapılan başvuruya yönelik itirazlarının reddine dair verilen kurum kararının hatalı olduğunu, müvekkili adına 2016/62547 ve “… … fırını” ibareli marka 30. sınıfta, 2018/68588 ve “…” ibareli marka 30. ve 35. sınıflarında, 2018/79649 ve “… …” ibareli markanın 30. Sınıfta tescilli olduğunu, dava konusu markanın ise “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibaresine sahip olduğunu ve 30 ve 43. Sınıflarda tescil edilmek istenildiğini, dava konusu markanın müvekkili markasını aynen ihtiva ettiğini, müvekkilinin uzun yıllardır … ilçesinde … işletmekte olduğunu, özellikle ilçesinde … … ya da … … denildiğinde kendisinin bilindiğini, davalının kötü niyetli başvuru sahibi olduğunu, taraf markalarının benzer olduğunu, davalının müvekkili markasından yararlanma amacı taşıdığını, davalı şahsın müvekkilin ticari faaliyetinden haberdar olduğunu, tarafların aynı il ve ilçede yani Isparta ili Atabey ilçesinde faaliyet gösterdiklerini, davalı markasında yalnızca basit bir eklemenin yapılmış olunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile seri marka algısı yaratacağını, tarafların her ikisinin de gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, hatta daha ötesinde “…” ürünü ürettiklerini, ilgili sektörün hitap ettiği tüketicinin yüksek dikkat düzeyi ile hareket etmediğini, … gibi ürünlerin plansız olarak satın alınan ürünler olduklarını, dolayısıyla tüketicinin bu tür ürünlerden daha sık yararlandığını, dava konusu markada “… hanım hakiki ekşi mayalı” ibaresinin, diğer ibarelerden daha küçük puntoda yazıldığını, dolayısıyla bu durumun dahi müvekkili markasına benzeşme çabasını gösterdiğini, tüketicilerin dava konusu markada “… … fırını” ibaresini öncelikle algılayacağını, tüketicinin taraf işletmeleri arasında ilişki bulunduğunu düşüneceklerini, müvekkilinin uzun yıllar boyunca bu markayı kullandığını, dolayısıyla ulaştığı belli bir müşteri kitlesi ve bilinirlik bulunduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, 2020/41011 sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkilinin 2016/62547, 2018/68588, 2018/79649 sayılı ve “… … fırını”, “…”, “… …” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı …’ın bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikte “… HANIM HAKİKİ EKŞİ MAYALI … EV EKMEĞİ FIRINI+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, 2020/42078 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini oysa davalı başvurusunun müvekkili markaları ile karıştırılma ihtimaline yol açacak derecede benzer olduğunu, bu kararın hukuka aykırı olduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, 2020/42078 sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini, ayrıca Ankara …. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/147 esas sayılı dosyası ile bu dosyanın birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; asıl ve birleşen davada verilen kurum kararlarının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı şahısa usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, yargılamaya bir katılımı olmadığından cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Asıl ve birleşen dava yönünden davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık konusu, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının kötü niyet iddiasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Asıl davada, celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2020/41011 sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Birleşen davada, celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2020/42078 sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Asıl davada davaya konu 2020/41011 sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka için davalı tarafından 13/04/2020 tarihinde 30. ve 43.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının … sayılı “… … fırını, …, … …” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği ve davacının yeniden red kararına karşı itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 20/04/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Birleşen davada davaya konu … sayılı ve “… hanım hakiki ekşi mayalı … ev ekmeği fırını” ibareli marka için davalı tarafından 16/04/2020 tarihinde 30. ve 43.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının 2016/62547, 2018/68588, 2018/79649 sayılı ” … … fırını, …, … …” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği ve davacının yeniden red kararına karşı itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 26/05/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Benzerliği tespit olunan bu emtialar arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmamaktadır.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir . Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Türk hukukunda kötü niyet; “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranmak” olarak tanımlanmıştır. Buna göre bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumamaktadır.
Nitekim sınai mülkiyet haklarına özgü yürürlükte düzenleme uyarınca da kötü niyetle yapılan marka başvuruları da itiraz üzerine reddedilebileceği gibi tescilli bir markanın da kötü niyetli tescil iddiasına dayalı hükümsüzlüğü talep olunabilecektir.
Buna göre bir marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilmesi için, başvuru anında, markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılmak istenildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2020/41011 sayılı başvuru markasının tescil noksan bildiriminin hak sahibine 28.10.2021 tarihinde tebliğ olunduğu, henüz tescil ücreti yatırma süresinin dolmadığı, 2020/42078 sayılı başvuru markasının tescil sürecinin 10.11.2021 tarihinde tamamlanmış olunduğu;
Taraf markaları 30. Sınıf mallarda birebir aynı emtiaları kapsamakta olup ilgili mallar açısından markaların hitap ettikleri tüketici kitleleri, karşıladıkları ihtiyaç, birbirleri yerine ikame edilebilme, birbiriler ile rekabet içerisinde olma, satış, sunum ve dağıtım kanalları itibariyle ayniyet düzeyinde bir ilişki bulunduğu;
Bunun yanı sıra dava konusu marka kapsamında 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler, Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar” malları ile de yine davacı markalarında yer alan 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından bir benzerlik bulunduğu, özellikle unlu mamuller, tatlılar, kahve, kakao ya da çikolata esaslı içecekler gibi gıda ürünlerinin pastanecilik/kahve dükkanı işletmelerinde yaygın satışı bulunan emtialar arasında olduğu bilinmekte olup yine son yıllarda özellikle steak/et restoranlarının iyiden iyiye yaygınlaşmasıyla bu işletmelerin müşterilerine servis ettikleri et ürünlerini, paketli olarak da satışa konu etmeye başladıkları, her ne kadar 43.01. Sınıftaki emtialar yönünden amaç tüketiciye bir mal değil hizmet sunulması olup tüketicinin de bu yerlere gittiğindeki beklentisi, arzu ettiği markaya ilişkin bir ürünü satın almak değil, hizmet görmek ise de günümüzde özellikle pastanecilik sektöründe, yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti veren işletmelerce verilen hizmetin bir parçası olarak kendi ürettikleri ürünlerin satışı da gerçekleştirilmekte ve bu işletmeler kendi hizmet markalarını taşıyan ambalajları, karton kutuları, karton bardakları kullanmak suretiyle tüketiciye al-götür servis şeklinde sunum sağlayabildiği, özellikle pastanecilik hizmetlerinde yaygın olarak görülen bu durumda gıda ürünü, 43.01. gruptaki yiyecek ve içecek sağlanması hizmetinin bir parçası olarak tüketiciye sunulduğu; bu çerçevede davacı markasının kapsamında yer alan 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” dava konusu marka kapsamında yer alan 30. sınıftaki emtiaların tüketime hazır halde olanlarının satışına/ sunumuna/servisine ilişkin olduğu, bu hizmetin sunumu ile davalının emtiaları birbiri ile hem bağlantı, hem de rekabet halinde olduğu, bu nedenle emtialar ile hizmetler açısından benzerlik bulunduğu; örneğin emtiaların tüketiminin endüstriyel kavrama dönüştüğü günümüzde, insanlar aldıkları ürünleri zaman zaman cafe ya da restaurant hizmetlerindeki gibi oturarak tüketme eğiliminde olduğu, dolayısıyla 30.sınıftaki gıda ürünleri ile 43.01 “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” arasında günümüz koşullarında birbirlerini tamamlama şeklinde dolaylı bir ürün – hizmet ilişkisi bulunduğu;
Dolayısıyla bahsi geçen mal grubu ile 43. Sınıftaki “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” arasında da işaretler arasında ilişkinin mahiyetine de bağlı olarak tespiti mümkün ve tüketici teamüllerinde yeri olan bir benzerlik ilişkisi bulunduğu;
Bununla birlikte başvuruda yer alan 43. Sınıf 02, 03 ve 04 alt grubundaki hizmetler açısından ise taraf markaları aynı ya da benzer herhangi bir mal ya da hizmet taşımadığı;
Taraf markaları kapsamında benzerliği tespit olunan gıda ürünleri hemen her yaş, gelir, eğitim ve meslek grubundan tüketiciye hitap eden, kolay erişilebilir ve görece düşük fiyatlı olan, ilgili pazarda marka alternatifliliğinin yoğun olduğu, dolayısıyla tüketicinin çok sayıda ve birbirine benzer markaya maruz kalarak hafızasında bu markaların silik izlenimlerine dayalı olarak hareket etmek suretiyle tercihlerini somutlaştırdığı ürünler olup tüketicinin bu ürünleri satın alma deneyimlerindeki süre, dikkat ve özen göz önüne alındığında ortalama bir dikkat seviyesine sahip herhangi bir tüketicinin ilgili tüketici grubu içerisinde değerlendirilebileceği, bununla birlikte 43. Sınıftaki hizmetlerde ise “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” açısından da benzer bir yorumda bulunulması mümkün olmadığı, dolayısıyla iltibas değerlendirmesinin ortalama düzeyde zeka, dikkat, bilgi ve seçicilik seviyesine sahip bir tüketici nezdinde ele alınması gerektiği;
İşaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınması gerektiği;
Dava konusu 2020/41011 sayılı marka başvurusunda, başvuru sahibine ait olduğu düşünülen bir gerçek kişi görseli ile birlikte … figürlerinde oluşan bir logo, logo üzerinde markadaki sair unsurlara nazaran daha küçük bir şekilde ve fakat üstte yazılmış “… hanım”, bu ibare ile eş boyutta alt satırda yazılmış “ hakiki ekşi mayalı” ve daha altta markanın hakim sözcük unsurları olarak yazıldığı görülen “… EV EKMEĞİ FIRINI” ibarelerine yer verildiği, “… hanım” ibaresinin bir kişi adı olması nedeniyle ayırt ediciliği bulunan bir ibare olduğu, “hakiki ekşi mayalı” ve “ev ekmeği fırını” ibarelerinin ise kendiliğinden ayırt edici bulunan kavramlar olmadıkları, dolayısıyla bütünsel ayırt ediciliğe doğrudan katkıları bulunmadığı, … ibaresinin ise yapılan araştırmalarda Isparta ilinde bir köy adı olduğu, bilinen coğrafi yer adları açısından uygulanan tescil edilebilirlik kriterleri coğrafi yer adının bilinmediği veya çok az kimse tarafından bilindiği durumlar açısından geçerli olmayacak olup bu tür ibareler, tüketiciler tarafından alelade sözcük markaları gibi algılanacakları, dolayısıyla anılan ibarenin ayırt ediciliği bulunan bir sözcük unsuru olduğu ve marka içerisinde de hakim unsur konumunda konumlandırıldığı, hal böyleyken marka bütünü içerisinde ayırt ediciliği bulunan iki unsurdan biri olduğu;
Keza davacı yana ait bir diğer marka olan … sayılı markanın ise aynı görselin, kişi fotoğrafı kesilmiş versiyonu olduğu ve işbu marka açısından da geçerli olduğu;
Davacı yana ait markalara bakıldığında ise davacı yanın tek başına … ibaresi üzerinde hak sahibi olduğu gibi aynı zamanda … … ve … … FIRINI ibareleri markaların da sahibi olduğu, “…” ve “… fırını” ibareleri uyuşmazlık konusu emtialar açısından ayırt ediciliği bulunmayan, markaya tali nitelikte katkı sağlayan unsurlar olduğu, bu bağlamda davacı yan markalarının esas unsuru da doğrudan “…” ibaresi olduğu;
Bu haliyle taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinden kaynaklı olarak, tüketicinin, bu ibareyi ortak olarak taşıyan taraf markalarını birebir aynı ya da benzer mal ve hizmetlerde gördüğünde, işaretler arasında bir benzerlik kurup kurmayacağı, işaretlerin aynı iktisadi kaynağa ait olduklarını düşünüp düşünmeyeceği ve buna bağlı bir yanılgı yaşama ihtimallerinin bulunup bulunmayacağı;
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği;
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı;
Taraf markalarında ortak olarak yer alan ayırt edici unsur “…” ibaresi olduğu, yukarıda da değinildiği üzere Isparta ilinin Atabey İlçesinin bir köyü olduğu görülen …’ün 2000’den az nüfusu olan bir yerleşim yeri olduğu, bu kadar az nüfuslu bir yer adının, toplum nezdinde bir bilinirlik sahibi olduğu yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı;
Coğrafi yer adlarının tescil edilebilirliğine dair kriterlerin temelini oluşturan “…” kararında, ilgili yer adının, tescili istenen mal ve hizmetler yönünden meşhur ve maruf bir yer adı olmadığı müddetçe, bu işaretlerin tescilinin mümkün olduğunun kabul edildiği, başka bir ifadeyle yer adlarının mal veya hizmet türleri ile birlikte tescilinde, o mal ya da hizmetin, anılan coğrafi yer ile özdeşleştiği yönünde genel bir algının mevcut olmadığı durumlarda, yer adlarının tescili mümkün olup asgari düzeyde ayırt ediciliğinin bulunduğunun da kabulünün gerekeceği;
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden “…” ibaresinin herhangi bir gıda ürünü açısından, tüketici nezdinde yüksek düzeyde bir bilinirliğinin bulunduğu yönünde bir bilgiye ulaşılamadığı, her ne kadar iptali talep olunan YİDK kararlarında, “…” ibaresinin ekşi mayalı ekmeğiyle bilinen bir ilçe olduğu yönünde bir tespit bulunmakta ise de ne … ilçedir ne de bu yerleşim yerinin tereddütsüz bir şekilde “…” ürünü başta olmak üzere diğer gıda ürünleri ile özdeşleşmiş bir algıya sahip olduğuna dair internette yeterli verinin bulunmadığı, kaldı ki davacı yanın tescillerinin tamamında doğrudan doğruya “…” emtiası dahi yer almakta olup bizzat kurum tarafından verildiği görülen yakın tarihli bu tescil kararlarında da “…” ibaresinin ilgili emtialar açısından ayırt edici bir işaret olarak değerlendirildiği;
Bu haliyle “…” ibaresinin özgün, farazi, orijinal nitelikteki markalar kadar ayırt edici vasfı yüksek olmasa da, uyuşmazlık konusu mallar bakımından asgari düzeyde ayırt ediciliğinin mevcut olduğu ve karşılaştırılan işaretlerde, anılan ibarenin ön plana çıkartılarak esas unsur pozisyonunda konumlandırıldığı hallerde de tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline neden olmasının mümkün olduğu;
Dolayısıyla “…” ibaresini içeren bir marka ile ticaret hayatında karşı karşıya kalan bir tüketici, ilgili ibareyi, marka içerisindeki kullanım biçimine göre kaynak bildirme fonksiyonu bulunan bir sözcük olarak algılayabilecek ve bu sözcüğü esas unsur olarak içeren birden fazla marka ile aynı, aynı tür ya da benzer hizmetlerde, farklı zamanlarda veya aynı anda karşılaştığında, ilgili işaretin ortaklığından kaynaklı olarak markaların iktisadi kaynakları yönünden bir ilişki içerisinde oldukları zannına kapılabileceği;
Bu anlamda taraf markaları bütünsel olarak ele alındıklarında markaların her birinin “…” unsurunu hakim unsur olarak taşıdıkları gibi ayrıca yine markalarda “…” ve “…” tali unsurlarının da ortak oldukları, bu haliyle markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak yüksek düzeyde benzerlik taşıdıkları, dava konusu markalarda yer alan “… hanım” ibaresinin bu benzerliği ortadan kaldıracak şekilde marka içerisinde konumlandırılmadığı, tüketicinin taraf markaları ile farklı zamanlarda karşı karşıya kaldıkları bir durumda, dava konusu markaları tercih etme nedenlerinin “…” işareti olacağı, bu haliyle tüketicilerin taraf markalarının aynı iktisadi kaynağa ait olan ya da aralarında ticari bir ortaklık ilişkisi bulunan, önceki marka sahibinden alınmış bir lisans hakkına dayalı olarak kullanılan markalar olduklarını algılama ihtimali kuvvetle muhtemel olacağı;
Bu doğrultuda coğrafi bir yer adının kimsenin tekeline bırakılamaması hususunun, o yer adının ülkemizde tereddüt oluşturmayacak şekilde bilinir olmasının yanı sıra aynı zamanda belli bir mal veya hizmet açısından da bilinir olmasına bağlı olduğu, ancak bu hallerde anılan ibarenin eş düzeyde bir hakka dayalı olarak üçüncü kişilerce de kullanılabileceği, ancak marka tescilinin bölgesel dahil ülke genelinde bir koruma sağlaması nedeniyle çok bilinen yer adları haricinde kalan yer adları bakımından da karıştırılma ihtimalinin hiçbir koşulda oluşmayacağı yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, özellikle ilçe, kasaba, köy adları gibi coğrafi yer adı olmakla birlikte toplumun geneli ve çoğunluğu tarafından derhal ve tereddütsüz bir yer adı algısı oluşturması beklenmeyen ibareler bakımından, tüketicinin bu ibarelere markasal vasıf yükleme eğilimi mevcut olacak olup anılan ibarelerin ayırt edici vasfı zayıf olarak yorumlansa dahi bütünsel algılar itibariyle farklı ayırt edici ek unsurlar taşımaları gerektiği;
Neticesinde taraf markalarının 30. Sınıf mallarda birebir aynı 43. Sınıftaki “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri”nde ise benzerlik düzeyinde bir ilişki taşıdıkları, bununla birlikte her bir taraf markasında ortak ve hakim unsurun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin yanındaki “…”, “…” gibi tali unsurların da bütünsel algılarda işaretlerin kavramsal olarak birbirlerine daha çok yanaşmaları sonucunu doğurduğu, dava konusu markalardaki “… hanım” ibarelerinin, işaretlerin birbirlerinden somut bir biçimde uzaklaşmalarına neden olmadığı, işaretlerin bu haliyle birbirleri ile ticari anlamda ilişkili, aynı iktisadi kaynağa ait markalarmış gibi izlenim yaratmalarının kuvvetle muhtemel olacağı, “…” ibaresinin bilinen bir coğrafi yer adı olmadığı gibi bu yer ile özdeş hale gelmiş bir mal ve yada hizmetin, somut uyuşmazlık özelinde bir gıda ürününün mevcut olduğu yönünde bir bilgiye de dosya içerisinde ya da internetten yapılan araştırmalar sonucunda ulaşılamadığı, “… ekmeği” ibaresi ile ilgili çıkan sonuçların daha ziyade davacı tarafa ait olduğu, daha evvel davacı markasından yararlanmış tüketicinin, dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında da, zihninde önceki markadaki deneyimlerinden kalan bir izlenimin ortaya çıkacağı ve işaretler arasında bu nedenle de benzerlik kurarak tercihlerini somutlaştıracağı, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul oranda tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, somut olayda da söz konusu kriterin meydana gelmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli olduğuna yönelik öne sürdüğü iddiaları destekler iddialarının temelini, tarafların aynı coğrafi bölgede yaşıyor oldukları ve davalının müvekkilinin uzun yıllardır kullandığı markalarından haberdar olduğu halde bu başvuruları gerçekleştirmiş olduğu hususlarının oluşturduğu; bununla birlikte dosya içerisinde başkaca somut bir belge ise bulunmadığı; taraf markaları arasındaki benzerlik hali tek başına kötü niyet göstergesi olmayacağı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu… sayılı markalar kapsamında yer alan 30. Sınıf malların tamamı ve 43. Sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”nin, davacıya ait önceki tarihli markalar kapsamı ile aynı, aynı tür ya da benzer hizmetler oldukları, taraf markalarını oluşturan işaretlerin, ilgili tüketiciler nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal unsurlarının yarattıkları nihai algının, karıştırılma ihtimaline yol açabilecek düzeyde benzer oldukları, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının kısmen oluştuğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Asıl dava yönünden;
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının 30. Sınıfın tamamı ve 43. Sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından iptaline,
2-Davaya konu … sayılı marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
6-Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
7-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.477,13.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalıların yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Birleşen Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/183 esas sayılı dosya yönünden;
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının 30. Sınıfın tamamı ve 43. Sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından iptaline,
2-Davaya konu 2020/42078 sayılı markanın 30. Sınıfın tamamı ve 43. Sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
3-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
7-Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 70,30.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalıların yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahsın yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
ASIL DAVA MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
P.P : 159,33.-TL
TOPLAM : 2.477,13.-TL

BİRLEŞEN DAVA MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
P.P : 2,50.-TL
TOPLAM : 70,30.-TL