Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/142 E. 2022/29 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/144 Esas – 2022/13

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/144
KARAR NO : 2022/13

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI :…
DAVALI :…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 25/05/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı … Grup Hediyelik Eşya Teks. Der. Gıd. İnş. Tur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti, “…” ibaresinin 35 nci Nice Sınıfında tescili amacı ile davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’na 23.12.2019 tarihli ve …numaralı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurunun 27.03.2020 tarihli ve 345 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığını, müvekkilinin söz konusu marka tescil başvurusuna itiraz ettiğini, müvekkili şirketin iş bu itirazı üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığının 21.01.2021 tarihli kararı ile itirazı reddettiğini, müvekkilinin anılan karara da itiraz ettiğini ve nihai olarak davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.04.2021 tarih ve… sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiğini, kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin “…” ve “… …” ibarelerinin geçtiği pek çok markanın sahibi olduğunu, müvekkiline ait tescilli markalar incelendiğinde, söz konusu markaların tamamında “…” ve “… …” ibarelerinin esas unsur olarak yer aldığının açıkça görüleceğini, “…” ibaresinin “…” ve “… …” ibarelerini içeren müvekkili adına tescilli markalar ile ortalama tüketicide bıraktığı genel intiba, görünüm olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer, hatta aynı olduğunu, bu benzerliğin iltibasa yol açabilecek ve karışıklık yaratabilecek ölçüde olduğunu, dava konusu ibarenin “… …” ve “kemer” kelimelerinden oluşmakta olduğunu; dava konusu ibarenin esas unsurunun “… …” ibaresi olduğunu, zira “Kemer” ibaresinin coğrafi yer adını temsil ettiğini ve markanın hizmet sunacağı yeri gösterdiğini, tali unsur niteliğinde olduğunu, dava konusu ibarede dikkati çeken unsur olan “… …” tamlaması dikkate alındığında, söz konusu ibarenin müvekkili adına tescilli markalarda esas unsur olarak yer alan “…” ve “… …” ibareleri ile görsel-işitsel-bütünsel-kavramsal olarak benzer hatta aynı olduğunu, dava konusu ibaredeki “… …” ibaresi ile müvekkili adına tescilli markalarda esas unsur olan “…” ve “… …” ibareleri arasındaki benzerlik nedeniyle müvekkili şirketin “…” ve “… …” ibareli yeni bir marka serisi yarattığı izleniminin uyanmakta olduğunu, dava konusu ibarenin ortalama tüketici tarafından müvekkili şirket adına tescilli markalardan biri ve hatta müvekkili şirketin marka serisinden zannedileceğini, görsel-işitsel-bütünsel-kavramsal olarak ayniyet derecesindeki bu benzerlik sebebiyle “…” ibaresinin müvekkili şirketin seri markası olduğu şeklinde bir yanılgıya düşeceğini ve bu benzerliğin tüketici nezdinde iltibasa yol açacağını, bununla birlikte ortalama seviyedeki bir tüketicinin görsel-işitsel-bütünsel-kavramsal olarak ayniyet derecesindeki bu benzerlik sebebiyle müvekkili adına tescilli “…” ve “… …” esas unsurlu markaları taşıyan ürün/hizmet yerine “…” ibaresini taşıyan ürünü satın alabileceğini ve hizmetlerinden yararlanabileceğini, bu kapsamda içerdikleri esas unsur açısından müvekkili şirket adına tescilli markalar ile benzer, hatta aynı olan dava konusu ibarenin tescilinin mümkün olmadığını, dolayısıyla dava konusu ibare ile müvekkili şirket adına tescilli markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 nci maddesi uyarınca iltibas yaratacak düzeyde benzerlik bulunduğunun izahtan vareste olduğunu, dava konusu “…” ibaresinin 35 nci sınıfta tescilinin talep edildiğini, müvekkili şirket adına tescilli markaların da benzer mal ve hizmet sınıflarında tescil edildiğini, bu açıdan dava konusu ibarenin 35 nci sınıfta tescilinin hiçbir suretle mümkün olmadığını, nitekim bir markanın tescil başvurusunun diğer bir markaya olan benzerliği sebebiyle reddedilmesi için iltibasın mevcudiyeti değil ihtimalinin dahi yeterli olduğunu, dolayısıyla markalar arasında mal ve hizmetler açısından da benzerlik bulunduğunu, dava konusu ibarenin müvekkili adına tescilli markalar ile karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu ibarenin tesciline izin verilmesi halinde tüketicinin üründe ve işletmenin kimliğinde yanılgıya düşeceğini, iltibas yaratacak düzeyde benzerlik taşıyan ve karıştırılma ihtimali bulunan marka başvurularının reddinin gerekeceğinin yargı kararları ile de açıkça tespit edildiğini, iş bu dava konusu ibare ile benzer nitelikte olan ve 35 nci sınıfta tescili talep edilen “… … …” marka başvurusu ile ilgili Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun verdiği karara karşı ikame edilen dava dosyasında da Ankara …ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/504 E. – 2020/197 K. Sayılı ve 16.09.2020 tarihli kararında, davalının “… … …” ibareli marka başvurusuyla davacının “… … İstanbul” ve “… … …” ibareli tescilli markaları arasında iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu yönünde karar verildiğini, müvekkili şirket adına tescilli “…” ve “… …” ibarelerinin yer aldığı markaların 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/4 ve 6/5 nci maddesi kapsamında tanınmış marka niteliğinde olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli “… … İstanbul” markasının Türkiye’nin en büyük alışveriş, eğlence ve yaşam merkezinin adı olduğunu, marka henüz geliştirme aşamasındayken uluslararası ödüllere layık görüldüğünü, Google arama motorunda “… …” ibaresi yazılarak arama yapıldığında çıkan sonuçların tüketiciyi direkt müvekkili şirketin markalarına yönlendirdiğini, hergün milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen Youtube internet sitesinde “… … İstanbul” ve “… … …” alışveriş merkezlerine ait reklamların yayımlandığını, müvekkili adına tescilli markaların TV reklamlarında, radyolarda, bilboardlarda yer aldığını, İstanbul ve …’ daki alışveriş merkezlerinin ve eğlence parkının adı olarak kullanılması sebebiyle gün içerisinde binlerce kişi tarafından söz konusu markaların telaffuz edildiğini ve sosyal ağlardan söz konusu lokasyonlardan sayısız paylaşım yapıldığını, müvekkilinin markalarına ciddi yatırımlar yaptığını, “…” ve “… …” esas unsurlarının yer aldığı müvekkili adına tescilli seri nitelikte pek çok markanın tanınmış olması nedeniyle, müvekkili adına tescilli markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer hatta aynı nitelikte olan dava konusu ibarenin farklı tür ürün/hizmetler için olsa dahi tescilinin mümkün olmadığını, bu şartlar altında davalı … Grup Hediyelik Eşya Teks. Der. Gıd. İnş. Tur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti tarafından başvurusu yapılan “…” ibareli marka başvurusunun reddi gerekirken Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından müvekkilinin itirazının reddedilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu beyan ederek 29.04.2021 tarih ve… sayılı YİDK kararının iptali ile tescili halinde …sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu …sayılı ve “…” ibareli markanın kelime unsurlarından oluştuğunu ve kullanılan unsurların tamamının bir bütün olarak markanın esas unsurunu oluşturduğunu, yaratılan algı ve anlamın davacı markalarından farklı olduğunu ve bütünsel olarak markaların benzer olmadığını, davalı markasında davacı markasında olmayan kelime ve kullanımlara esas unsur olarak yer verildiğini, genel kullanımları doğrudan doğruya değiştiren bu kullanımların markanın esas unsuru konumunda olduğunu ve incelemede göz ardı edilemeyeceğini, davacı markaları incelendiğinde, markaların “…” ibaresinin yanı sıra başkaca kelime, şekil ve renk esas unsurlarını içerdiğini, markada kullanılan kelime unsurları ve bütünselliğin farklı olduğunu, öte yandan markalarda kullanılan “…” ibaresinin “alışveriş merkezi” anlamına geldiğini, tasviri anlama sahip bulunduğunu ve ticari hayatta yaygın kullanımının olduğunu, “…” ve “… …” ibarelerinin tek kişinin tekeline bırakılamayacağını, ayırt ediciliğinin olmadığını ve herkesin kullanımına açık olduğunu, markalarda yer alan “…” kelimesinin günlük dile yerleşmiş, herkesçe anlamı bilinen ve anılan ayırt ediciliği düşük bir kelime olduğunu, davacı tarafından yaratılmış fantezi bir ibare olmadığını, ayırt edici gücü zayıf işaretlerin kim durumlarda tescil edilebilirlik eşiğini geçse de bunlar için sağlanacak koruma kapsamının ayırt edici gücü yüksek işaretlere sağlanan koruma kadar yüksek olamayacağını, tüm unsurlar ve açıklamalar göz önüne alındığında, yaygın kullanımı olan “…” ibaresinin markaların karıştırılmasına neden olmayacağının görüleceğini, dava konusu markanın tescil edilmek istendiği mal ve hizmetler dikkate alındığında, dava konusu 35 nci sınıf ve tescil edilmek istenen hizmetlerin yüksek düzeyde titiz alıcılara hitap ettiğini, “…” ibaresinin yaygın kullanımı bilen ortalama tüketici kitlesinin markaları karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davacı tarafın markasının tanınmış olduğunu ve bu nedenle davalı markasının tescil edilemeyeceğini iddia etse de bu iddianın isabetli olmadığını, bir markanın tanınmış olduğunun varsayılmasının marka başvurusunun farklı sınıflarda tesciline engel olması için tek başına yeterli olmadığını, davalı markasının davacı markalarının Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabileceği, davacı markalarının itibarına zarar verebileceği ya da ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ihtimallerinden birinin de bulunması gerektiğini, önceki markanın tanınmışlığının gösterilmiş olmasının haksız avantaj elde edileceğini veya itibarın zarar göreceğini ispatlamayacağını, bunların ayrıca gösterilmesi ve davacı tarafından ispatlanması gereken koşullar olduğunu, tanınmışlığı iddia edilen dava konusu markanın kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan, aynı veya benzer görülmeyen marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmayacağını, bu nedenle bu talebin de reddinin gerektiğini ileri sürerek YİDK’nın… sayılı kararının iptali isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; müvekkilinin “…” ibareli markasını tescil ettirmek amacı ile …başvuru numarası ile 23.12.2019 tarihinde başvuruda bulunduğunu, başvurunun Marka Bülteninde yayımlanmasından sonra başvuruya davacı tarafından haksız şekilde itiraz edildiğini, itirazın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, diğer davalı kurumun itirazın reddi kararına yine davacı tarafça itiraz edildiğini, bu itirazın da Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunca incelendikten sonra reddedildiğini, müvekkilinin markasının 29.06.2021 tarihinde tescil edildiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun itirazı ret kararında hukuka ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının davasında haksız olduğunu, müvekkilinin tescilini almış olduğu marka ile davacının tescilli markalarının ayırt edilemeyecek, iltibasa yol açabilecek derecede benzer olmadığını, davacının tescilli markalarında kullanılan “…” kelimesinin Türkçe karşılığının “alışveriş merkezi” olduğunu ve ilgili kelimenin ayırt edicilik niteliğinin olmadığını, bu sebeple dava konusu markalarda ayırt edici gücü düşük “…” ibaresinin kısmen ortak olarak yer aldığını, ancak dava konusu markalarda kullanılan diğer ibareler ve bütünsel olarak markaların farklı olduğunu, ayırt edici gücü zayıf “…” kelimesinin ortak kullanılmasının davacı markaları ile müvekkilinin markasını ayırt edilemeyecek derecede benzer yapmayacağını, davacının iddiasının aksine müvekkilinin markasının tamlama şeklinde oluşturulmuş bir marka olduğunu, karşılaştırmanın tek bir kelime üzerinden yapılıp markaların benzer olduğu sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin davacı markasında olmayan kelime ve kullanımlara esas unsur olarak yer verdiğini, dava konusu markalarda kullanılan esas unsurların farklı olduğunu, iki marka arasında ortak kullanılan kelime dışında şekil ve kelimelerin farklı olduğunu, müvekkilinin tescilini almış olduğu markanın şekil ve kelime unsurları ile davacı tarafın markalarında kullanmış olduğu kelime ve şekillerin birbirinden farklı olduğunu, davacı tarafın markaları incelendiğinde markaların “…” ibaresinin yanı sıra başkaca kelime şekil ve renk esas unsurlarını içerdiğini (… … gibi), bu sebeple müvekkilinin markası ile davacının markaları arasında karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, iki markanın benzer olduğu iddiasının yerinde olmadığını, “…” ibaresinin “alışveriş merkezi” anlamına geldiğini ve Türkiye’de bu anlamın yaygın olarak kullanıldığını, “…” veya “… …” ibaresinin kullanımının davacının tekeline bırakılamayacağını, ayırt ediciliğinin olmadığını, herkesin kullanımına açık olduğunu ileri sürerek davacının davasında haksız olduğunu ve davacının haksız davasının ve taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Markalar arasında karıştırılma ihtimali olup olmadığı :
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.      
Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı :
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebileceği,
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacağı,
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olabileceği,
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeter olacağı,
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemelidir. Markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardır. Markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edileceği,
Yargıtay 11. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre;
Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı,
Davacıya ait “… …” ibaresini içeren markalar ile davalıya ait “…” ibareli marka :
Yapılan incelemede, davalı markasının münhasıran “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarının ise “… … istanbul efsane indirim günü”, “moi … … istanbul “, “moipark … … istanbul”, “moı park … … istanbul”, “moı … … istanbul”, “deepo outlet …”, “… … istanbul”, “vista …”, “torium …”, “pera …”, “… … istanbul”, “… … …” ibarelerini içerdiği, taraf markalarında “… …” ibaresinin ortak unsur olarak yer alması nedeniyle belirli düzeyde benzerlik bulunduğu, diğer taraftan gerek davacı markalarında gerek davalı markasında “… …” ibaresi dışında coğrafi yer adları (Kemer/İstanbul/…) ve diğer farklı unsurlara(moi, moipark, vista, torium, pera, deepo) da yer verildiği, markalarda “… …” ibaresinin ortak unsur olarak bulunmasından kaynaklı oluşan benzerliğin markalarda yer alan ilave unsurlardan kaynaklanan farklılığa nazaran daha baskın olduğu, başka bir ifadeyle markalar arasındaki benzerliklerin farklılıklara nazaran daha ön planda olduğu, bir an için markalarda ortak unsur konumundaki “…” ibaresinin Türkçe karşılığının “alışveriş merkezi” olduğu düşünülse bile, gerek markalarda sadece “…” ibaresinin değil “… …” ibaresinin ortak unsur olarak bulunması gerekse de İngilizce bilgisi bulunmayan bir kısım tüketicilerin “… …” ibaresinin anlamını bilmeyecek olması nedeniyle bu ibarenin ilgili tüketiciler bakımından asgari düzeyde ayırt ediciliğinin bulunması hususları ve Ankara …ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/504 E. – 2020/197 K. Sayılı ve 16.09.2020 tarihli kararında, “… … …” ibareli marka başvurusuyla “… … İstanbul” ve “… … …” ibareli tescilli markalar arasında iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu yönündeki tespitleri birlikte göz önüne alındığında, davalıya ait “…” ibareli marka ile davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markaları arasında “… …” ibaresinin ortak unsur olarak bulunması nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunduğu,
Davacıya ait diğer markaların ise ihtiva ettiği kelime ve şekil unsurlarının tamamı dikkate alındığında, davalıya ait “…” ibareli marka ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında benzer olmadığı veya davalıya ait “…” ibareli marka ile benzerliğinin … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markalara nazaran görece daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markalar dışındaki gerekçe markaların karıştırılma ihtimali incelemesine dahil edilmesinin sonuca etki etmeyeceği,
Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı :
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacağı,
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsadığı,
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için işaret benzerliğinin yanı sıra mal ve hizmetlerin de benzerlik düzeyinin tespit edilmesi gerekli olup, bu benzerliğin derecesi karıştırılma ihtimalinin sonucu açısından önem arz eder. Malların ve hizmetlerin benzerlik açısından incelenmesine ilişkin AB Adalet Divanı’nın 29.09.1998 tarih ve C-39/97 sayılı Canon kararında önemli tespitler yapılmıştır. Mal/hizmet benzerliği incelenirken karşılaştırma konusu mallara ve hizmetlere ilişkin ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gereklidir. Bu faktörler, malların veya hizmetlerin doğası (niteliği), kullanım amaçları, kullanım şekilleri/yöntemleri ile birbirlerinin ikamesi ya da tamamlayıcısı niteliğinde olup olmadıklarıdır. Ayrıca karşılaştırmada malların/hizmetlerin dağıtım kanalları, hitap ettikleri tüketici kesimi ve ticari kaynakları da göz önünde bulundurulabilecek faktörlerden olduğu,
Mal veya hizmetlerin benzerliği incelenirken yukarıdaki faktörlerden hangilerinin karşılaştırılan mal veya hizmette ortak olduğunun tespitinin ardından, mal veya hizmetin benzerlik düzeyine karar verileceği,
Malların veya hizmetlerin benzerlik düzeyi;
Farklı (aynı veya benzer olmayan) mallar ve/veya hizmetler,
Düşük düzeyde benzer mallar ve/veya hizmetler,
Benzer (ortalama düzeyde) mallar ve/veya hizmetler,
Yüksek düzeyde benzer mallar ve/veya hizmetler,
Aynı mallar ve/veya hizmetler, olarak sınıflandırılır.
AB Adalet Divanı mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyinin tespitinin aşağıda belirtilen faktörlere (Canon benzerlik kriterleri) bağlı olarak belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Benzerlik düzeyi tespit edilirken mal veya hizmetlerin;
Doğası, (malın veya hizmetin ne olduğu, bileşeninin ne olduğu, mal/hizmetin temel özellikleri)
Kullanım amacı, (ilgili malın veya hizmetin ne için kullanıldığı)
Kullanım şekli, (ilgili malın veya hizmetin nasıl ve ne şekilde kullanıldığı)
Birbirini tamamlayıcı olup olmadığı, (herhangi birisinin kullanımı için diğer malın kullanımının zorunlu ya da önemli olup olmadığı)
Rekabet halinde veya ikame edilebilir olup olmamaları, (malların veya hizmetlerin birbirinin yerine geçebilecek mallar veya hizmetler olması, mallar ya da hizmetlerin aynı ya da benzer amaca hizmet etmesi ve aynı mevcut ya da potansiyel tüketici kitlesine hitap ediyor olması)
Dağıtım kanalları, (mallar/hizmetlerin aynı satış noktasına sahip olması veya benzer yerlerde satışa sunuluyor olması)
İlgili tüketici kesimi, (malların veya hizmetlerin aynı veya benzer tüketici çevresine hitap etmeleri)
Ticari kaynakları(malların veya hizmetlerin aynı üretici tarafından üretilmesi veya sağlanması)
dikkate alınır.
Mal/hizmet benzerliği değerlendirmesinde kullanılan faktörler yukarıda sayılanla sınırlı değildir. Somut olayın özelliğine göre benzerliğe etki edebilecek farklı faktörler de söz konusu olabileceği,
Mal/hizmet benzerliğine ilişkin yukarıda belirtilen faktörlerden mal veya hizmetlerin doğasının, kullanım amacının, ticari kaynağının aynı veya yakın olması; tamamlayıcı nitelikte mal veya hizmet olması ve rekabet halinde veya ikame edilebilir olması mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyini doğrudan artıran güçlü faktörler olarak tanımlanır. Söz konusu faktörlerden kullanım şekli, dağıtım kanalları ve ilgili tüketici kesiminin aynı veya yakın olması ise mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyine görece daha az etki eden faktörler olduğu,
Mal/hizmet benzerliği incelenirken karşılaştırmaya konu mallar/hizmetler arasındaki ilişkiyi tanımlayan ilgili tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Bununla birlikte, malın/hizmetin türüne göre, değerlendirmeye tabi tutulan faktörler daha az ya da daha çok önemli olabilir. Başka bir ifadeyle, mal/hizmet incelemesinde göz önünde bulundurulan birçok kriterin incelemeye etkisi açısından standart bir değeri yoktur, bunun yerine, inceleme aşamasında sahip oldukları önem/ağırlıkları her bir somut olay bağlamında belirlenmelidir. Mal/hizmet benzerliği incelemesinde Türkiye’deki yaygın ticari hayatın pratiklerinin esas alındığı, bu anlamda mal/hizmet benzerliğinin de ülkelere göre belli ölçüde değişkenlik gösterebileceği, davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markaların tescil kapsamında bulunan 35. Sınıfa dahil hizmetler ile davalıya ait …başvuru numaralı “…” ibareli markanın tescil kapsamında bulunan 35. Sınıfa dahil hizmetlerin aynı/aynı tür hizmetler oldukları,
Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı :
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabileceği,
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacağı,
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmeyeceği,
Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği,
Markaların ortak unsurlarının ayırt edici olmadığı durumlarda işaret benzerliği incelemesi ortak olmayan unsurlara odaklanılır. Karşılaştırma konusu markalarda ayırt edici olmayan unsurların ortak olması durumunda karıştırılma ihtimali yoktur sonucuna ulaşılacağı,
Markaların düşük ayırt edici niteliği haiz unsurlarının ortak olduğu durumlarda işaret benzerliği incelemesinde ortak olmayan unsurlar ve genel izlenim dikkate alınır. Diğer bir ifadeyle, markalar düşük düzeyde ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Bu değerlendirme ortak olmayan unsurların benzerliğinin ve ayırt edici niteliğinin araştırılması şeklinde olacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Karşılaştırılan işaretlerde, düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun ortak olarak yer alması, karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı,
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ürünler hemen her yaştan ve kesimden ortalama tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu,
Öte yandan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde, tüketicilerin satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine başka bir malı/hizmeti almak durumunda kalması kadar, iki ayrı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye/firmaya ait olduğunu ya da marka sahipleri arasında idari veya ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğunu düşünmeleri ihtimalinin de göz önünde bulundurulması gerektiği, “… …” kelime grubunun İngilizce bilgisinden yoksun tüketiciler bakımından asgari ayırt edicilik düzeyine sahip bir ibare olması, davalıya ait “…” ibareli başvuru ile davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markalar arasında “… …” ibaresinin ortak ayırt edici unsur olarak bulunmasından kaynaklanan benzerlik bulunması, markalardaki farklılıkların “Kemer”, “…”, “İstanbul” kelimelerinden kaynaklanması, bu ibarelerin coğrafi yer adı olması nedeniyle ayırt ediciliklerinin bulunmaması, markalar arasındaki benzerliğin karıştırılma ihtimaline yol açabilecek olması, bunun yanı sıra davalı marka başvurusunun tescil kapsamında bulunan 35. sınıfa dahil hizmetler ile aynı/aynı tür hizmetlerin davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markaların da tescil kapsamında bulunması ve Ankara …ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … K. Sayılı ve 16.09.2020 tarihli kararında, “… … …” ibareli marka başvurusuyla “… … İstanbul” ve “… … …” ibareli tescilli markalar arasında iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu yönündeki tespitleri birlikte dikkate alındığında; İngilizce bilmeyen tüketiciler bakımından markalar arasında sadece görsel ve işitsel bakımdan değerlendirme yapılabilecek olması nedeniyle ilgili tüketiciler nezdinde “…” ve özellikle “… … …” markalarının sahipleri arasında idari veya iktisadi anlamda bir bağlılığın bulunduğu yönünde bir izlenim oluşabileceği, “…” markasının “… … …” ve “… … İstanbul” markalarının serisi olarak agılanabileceği, diğer bir deyişle aynı/aynı tür olan hizmetler açısından davalıya ait başvuru ile davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceği,
Davacı Markasının Tanınmışlığı ve 6769 s. SMK’nın 6/5 Maddesi Bakımından :
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 s. Kanun’un 6/5 maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir.
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabileceği,
6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi hükmünün farklı mal veya hizmetlerde yapılmış başvuruların bile reddini mümkün kıldığı kabul edilmekle birlikte böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi için bazı koşulların varlığı gerekmektedir. Bu koşullardan biri de bir markanın tanınmış olduğu mallar/hizmetler ile itiraza konu markanın tescil kapsamındaki mallar/hizmetler arasında tüketici zihninde belirli bir bağlantının kurulması gerektiği,
Davacı taraf vekili,
Müvekkili şirket adına tescilli “…” ve “… …” ibarelerinin yer aldığı markaların 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/4 ve 6/5 nci maddesi kapsamında tanınmış marka niteliğinde olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli “… … İstanbul” markasının Türkiye’nin en büyük alışveriş, eğlence ve yaşam merkezinin adı olduğunu, marka henüz geliştirme aşamasındayken uluslararası ödüllere layık görüldüğünü,
Google arama motorunda “… …” ibaresi yazılarak arama yapıldığında çıkan sonuçların tüketiciyi direkt müvekkili şirketin markalarına yönlendirdiğini, hergün milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen Youtube internet sitesinde “… … İstanbul” ve “… … …” alışveriş merkezlerine ait reklamların yayımlandığını,
Müvekkili adına tescilli markaların TV reklamlarında, radyolarda, bilboardlarda yer aldığını, İstanbul ve …’dali alışveriş merkezlerinin ve eğlence parkının adı olarak kullanılması sebebiyle gün içerisinde binlerce kişi tarafından söz konusu markaların telaffuz edildiğini ve sosyal ağlardan söz konusu lokasyonlardan sayısız paylaşım yapıldığını, müvekkilinin markalarına ciddi yatırımlar yaptığını,
“…” ve “… …” esas unsurlarının yer aldığı müvekkili adına tescilli seri nitelikte pek çok markanın tanınmış olması nedeniyle, müvekkili adına tescilli markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer hatta aynı nitelikte olan dava konusu ibarenin farklı tür ürün/hizmetler için olsa dahi tescilinin mümkün olmadığını iddia etmiştir,
Davacıya ait “…” ve “… …” ibarelerinin yer aldığı markaların 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/4 ve 6/5 nci maddesi kapsamında tanınmış marka niteliğinde olduğu yönündeki iddianın dava dosyası kapsamında sunulan deliller ile ispatlanamadığı, sunulan dokümanların bir markanın tanınmışlığına ilişkin kriterleri karşılamadığı, davacıya ait “…” ve “… …” ibaresini içeren markalar ile ilgili olarak Türk Patent ve Marka Kurumu veritabanında da herhangi bir tanınmışlık kaydına rastlanmamış ise de mevcut durumun ulaşılan sonucu değiştirmeyeceği,
Davalıya ait …numaralı ve “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait … tescil numaralı “… … …” ibareli ve … tescil numaralı “… … İstanbul” ibareli markalar arasında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle… sayılı kararının iptaline ilişkin koşulların oluştuğu sonuçlarına ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 29.04.2021 tarih… sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.500,10.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum ve davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13.01.2022
Katip
✍e-imzalıdır

Hakim…
✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
G.A : 123,00.-TL-
TOPLAM :2.500,10.-TL