Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/139 E. 2022/89 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/139 Esas – 2022/89
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/139
Karar No : 2022/89

Hakim :…
Katip …

Davacı : … …..
Davalılar : …
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 13/05/2021
Karar Tarihi : 10/03/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 14/03/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkilinin 2019/136234 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunun, davalı yanın… sayılı markasına dayalı olarak ileri sürdüğü itiraz sonucunda 42. Sınıf hizmetler açısından kısmen reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, taraf markaları arasında genel görünüm itibariyle bir benzerlik bulunmadığını, müvekkili markasının bütün olarak “…” şeklinde olduğunu, bu ibarenin parçalanarak arasından “…” ibaresinin alınmak suretiyle değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, kaldı ki “…” ibaresinin 42. Sınıf hizmetler açısından zayıf marka olduğunu, bu ibarenin yalnızca “uzay” anlamına gelmediğini, “alan, yer, başlık, mekan, aralık, mesafe, ara, açıklık, espas, feza, uzaklık, süre, reklam süresi, boşluk bırakmak, ara vermek, aralık bırakmak, espas koymak, aralıklı dizmek” anlamlarına da geldiğini, kurum nezdinde bu ibare ile tescil edilmiş çok sayıda marka bulunduğunu, bu tescillerin farklı firmalar adına yapıldığını, dolayısıyla “…” sözcüğünün tek başına iltibasa neden olmayacağını, müvekkili markasındaki hizmetlerle davalı markası kapsamındaki hizmetlerin da aynı ya da benzer olmadığını, davalı markası kapsamında “Tasarım hizmetleri, ambalaj tasarım hizmetleri, endüstriyel tasarım hizmetleri”nin yer aldığını, müvekkili markaları kapsamında ise “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri”nin yer aldığını, esasen tek bir benzer hizmet dahi yokken, davalı yana bu kadar geniş bir koruma verilmiş olmasında hukuka uyarlılık bulunmadığını, davalı firmanın … sözcüğünü tasarım hizmetleri üzerinde kullandığı yolundaki açıklama, esasen davalı şirketin bu hizmetler üzerinde tescil sahibi olması nedeniyle kabul edilebilir olmadığını, davalı firmanın, zaten tescil sahibi olduğu tasarım hizmetleri üzerinde markasını kullandığını ispatlamış olması, sadece itirazının 6/1 bendi yönünden dikkate alınabilir olmasını sağladığını, davalı firmanın itirazı üzerine, müvekkili tarafından yapılan kullanım ispatı talebi nedeniyle davalı firmaca bir kısım belgeler sunulduğunu, bu belgelerin Markalar Dairesi Başkanlığı’nca kabul görmediğini ancak YİDK tarafından yapılan incelemede bu belgelerin, kararda detaylı bir şekilde açıklanan ciddi kullanımı sağladığına kanaat getirildiğini, varılan bu kanaatin hatalı olduğunu, davalı yanın her bir yıla ait yalnızca 1 adet delil sunduğunu, kurumun davalı firmanın ticaret unvanında “…” ibaresinin de bulunuyor olmasını gerekçe göstererek vardığı kanaatin hukuki bir dayanağı olmadığını ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 25/03/2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline, 2019/136234 tescil numaralı ‘…’ ibareli marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevabında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevabında özetle; müvekkilinin 20 yılı aşkın bir süredir “… mimari” ve “…” markalarını kullanarak faaliyet gösteren ve sektöründe bilinir hale gelmiş bir firma olduğunu, büyük ve lüks otellerin, dikkat çeken kafelerin, ofis ve inşaat projelerinin mimari tasarımının müvekkili tarafından yapılmakta olunduğunu, müvekkili şirketin 26 Ocak 2001 tarihli ve 5223 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanarak kurulmuş olunduğunu, orta düzeydeki tüketici nezdinde taraf markalarının aynı olarak algılanacaklarını, işaretler arasında fonetik benzerlik bulunduğunu, yine emtia benzerliği şartının taraf markalarının 42. Sınıf hizmetleri kapsamaları nedeniyle sağlandığını, davacı markası ile müvekkil şirket markası ve ticaret unvanı arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik, aynılık ve sınıfsal benzerlik olduğu için tüketicilerin iki markanın farklı ekonomik ve idari yapılara ait olduğunu anlayamayacaklarını, davacı markasını müvekkili markası ve ticaret unvanının birleşiminden oluştuğunu, “…” kelimesinin 42. Sınıftaki hizmetler için zayıf bir marka olması veya davacı markası ile müvekkil markasının 42. Sınıftaki alt sınıflarını farklı olması nedeniyle iltibas riski olmadığı yönündeki iddiaları kabul etmediklerini, taraf markalarının tüketici nezdinde benzer olarak algılanacaklarını, davacı yan markasının 6/6 ve 6/9 maddeleri anlamında da reddi gerektiğini, yine müvekkilinin 6/3 maddesi kapsamında hak sahibi olduğunu, müvekkilinin markasını 2001-2002 yılından beri aralıksız kullandığını, müvekkili şirketin matbu faturalarında sol üstte tescilli “…” markası, sağ üstte ise “…” ibareli ticaret unvanı yer aldığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet marka ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalının eskiye dayalı hak sahibi olduğu iddiasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının… sayılı; “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava; davacının… sayılı “…” ibareli marka için 31/12/2019 tarihinde 09, 16, 35, 36 41, 42, 43 ve 45.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde başvuruda bulunduğu, davalı şirket tarafından… sayılı “….” ibareli markalara dayanarak itirazda bulunulduğu, itirazın reddine karar verildiği, red kararına karşı davalının tekrar itirazda bulunduğu, itirazın kısmen kabulüne karar verildiği, kısmen kabul kararına karşın davacının itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 25/03/2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı yanın işlem dosyasına sunduğu deliller neticesinde tescilli markası kapsamında kullanımını ispatlayabildiği kanaatine varılan hizmet grubu yalnızca “tasarım hizmetleri” olduğu, bu noktada davalı yanın “tasarım hizmetleri” faaliyetlerinin belli bir ürün grubu ile sınırlandırılmadığı ve genel/üst bir ifadeyle koruma altına alındığı bir durumda, bu faaliyetlerin kapsamına her türlü tasarım hizmetinin ve doğal olarak mimari tasarım hizmetlerinin girebilecek olduğu, bu anlamda dava konusu marka kapsamında reddine karar verilen hizmetlerden “mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri,” nin davalı yan markasındaki hizmetler ile aynı tür ya da benzer hizmetler oldukları, zira mühendislik hizmetlerinin de çoğu zaman mimarlık hizmetleri ile birlikte, aynı ticari kaynak tarafından verilen ve tüketici nezdinde de bu yönde genel geçer bir algının mevcut olduğu hizmetler oldukları; hal böyleyken söz konusu hizmetler açısından taraf markalarının aynı ihtiyaçlara yönelik, satış ve dağıtım kanalları aynı, benzer tüketici grubuna hitap eden, birbirleri yerine tercih edilebilirlik gibi pek çok ortak noktadan kaynaklı bir benzerlik ilişkisi bulunduğu;
Bununla birlikte dava konusu markada “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri”nin, davalı yanın önceki tarihli markası kapsamındaki “tasarım hizmetleri” ile doğrudan bir benzerliğinin bulunmadığı, farklı ihtiyaçlara yönelik farklı nitelikte ve yine farklı kaynaklarca sunulan hizmetler oldukları, bu haliyle anılan hizmetler arasında bir bağlantı kurulmasının mümkün olmayacağı, zira bu hizmetlerin birbirlerini tamamlar, birbirleri yerine ikame edilebilir bir benzerlikleri bulunmadığı gibi doğrudan rekabet içerisinde olan hizmetler de olmadıkları anlaşılmıştır.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınması gerektiği; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta benzer bulunan 42. Sınıftaki “mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri” günlük tüketim alışkanlığı içerisinde yer almayan, profesyonel meslek grupları aracılığıyla tüketiciye sunulan, tüketicinin bu hizmetlerden yararlanma aşamasında çoğu zaman yüksek hizmet bedelleri ödediği, bu nedenle ilgili hizmetlerden yararlanma aşaması öncesinde bir ön araştırma sürecinden geçerek tercihlerini somutlaştırdığı bilinen hizmetler olduğu; bu bağlamda söz konusu hizmetlerden yararlanacak tüketicinin bu hizmetlerden yararlanırken, tüketicilerin dikkat, özen ve seçicilik düzeyinin normalden daha yüksek olacağı; bununla birlikte tüketicinin dikkat ve özen düzeyinin yükselmesi, hiçbir hal ve koşulda yanılgıya düşmeyeceği gibi bir sonuç ortaya koymayacak olup nihai anlamda somut olay bazında, karşılaştırılan işaretlerin benzerlik düzeyleri ve ayırt edicilikleri dikkate alınarak bir kanaate varılması gerektiği anlaşılmıştır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu “…” marka, siyah bir fon üzerine beyaz renklerle “…” sözcüğünü ve gri renklerde “…” kelimesinin yazılması ile oluşturulan markada, her iki ibarenin farklı renk tonlarında yazımından kaynaklı olarak bütün içerisinde bağımsız iki unsurun bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu yönünde bir izlenimi tüketiciye verdiği, markanın ön sesi olan “…” ibaresinin Türkçe ve anlamı bir kelime olduğu, “…” ibaresinin ise İngilizce olduğu ve “…” kelime köküne İngilizce çoğulluk anlamı sağlayan “s” harfini eklenmesi ile oluşturulduğu, ibarenin bu anlamı itibariyle “uzaylar” ya da “boşluklar, aralıklar, mekanlar” gibi bir anlamı tüketiciye verdiği;
Davalı yanın ret gerekçesi markası ise dava konusu marka içerisinde de bir bütün olarak yer aldığı görülen “…” markası olduğu; anılan markanın da figüratif herhangi bir ek unsuru mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiğidir.
İltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığıdır.
Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin sahip olduğu anlam itibariyle 42. Sınıf hizmetler ile herhangi bir kavramsal bağıntısı bulunmadığı; anılan ibarenin ticaret hayatında farklı hak sahipleri adına tescilli olması, bu ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu hususunda bir karine oluşması için tek başına yeter bir kriter olmadığı; nitekim uygulamada da belirtildiği üzere “Sözde benzer markaların tescilli olması hususu, tek başına bir işaretin zayıf karakterli olduğunu göstermeye elverişli olmayıp ilgili tüketicinin de algısının bu doğrultuda olduğunun ispatı gerektiği; bu bağlamda “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan, İngilizce kökenli bir kelime olduğu;
Dava konusu marka bir bütün olarak, 42. Sınıfların ilgili tüketicileri nezdinde “… – …” şeklinde telaffuz edilecekken davalı taraf markası “sı-peys” şeklinde telaffuz edileceği; bu anlamda markaların başlangıç seslerinde “…” ibaresinden kaynaklı bir farklılık mevcut ise de “…” ibaresinden kaynaklı bir ortaklık bulunmakta olup dava konusu markanın da tek bir kelime olarak değil “…” ve “…” şeklinde iki sözcükten oluşturulmuş bir marka olarak algılanacağı ve telaffuz edileceği bir durumda, davalı yanın markasını oluşturan ibarenin, dava konusu marka içerisinde de aynı şekilde yer almakta olduğu; dava konusu markanın ön sesini oluşturan “…” ibaresi, işaretler arasında yeterli düzeyde ve somut bir farklılık yaratmayacağı gibi davacı yan tüzel kişiliğinin kılavuz unsurunun da “…” ibaresinden oluşması, tüketicinin davacı markaları ile karşı karşıya kaldığında bu ibareye, davacı ticaret unvanı ile ilişkilendirebileceği ve dolayısıyla aslen “…” ibaresine daha güçlü bir markasal algı yükleyebileceği de ihtimal dahilinde bir yorum olacağı;
Dolayısıyla her iki ibare arasında ortak ve ayırt edici sözcük unsurundan kaynaklı oluşan benzerlik nedeniyle görsel, işitsel ve kavramsal açıdan güçlü bir benzerliğin doğmasına neden olacağı; her ne kadar uyuşmazlık konusu hizmetlerin niteliği itibariyle ilgili tüketicinin çok daha seçici olacağı kabul edilebilir ise de tüketici grubunun niteliğinin yükselmesinin işaretler arasında hiçbir koşulda yanılgı yaşamayacağı anlamına gelmeyeceği, karşılaştırılan işaretler bakımından ilgili tüketicinin iki ayrı marka karşısında olduğunu algılayabildiği bir durumda dahi işaretlerin aynı iktisadi ya da idari kaynağa ait olup olmadığını sorgulayabileceği, somut olayda ise bu ihtimalin gerek “…” ibarelerinin birebir kullanımından kaynaklı gerekse de “…” ön sesinin, davacı taraf ticari unvanı olmasından kaynaklı olduğu gibi aynı zamanda davalı taraf ticaret unvanının kılavuz unsuru olmasından kaynaklı olarak da oluşabileceği, başka bir ifadeyle tüketicinin farklı zamanlarda karşı karşıya kaldığı bu markalar altında sunulan hizmetlerden yararlanmak isterken, her iki markayı da aynı iktisadi kaynağın markaları olarak yorumlayabileceği anlaşılmıştır.
Nitekim karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği;
Hatta öyle ki taraf markaları arasındaki bu benzerlik ilişkisinin doktrinde “tersine iltibas” (wrong way round confusion) olarak kabul edilen görüş ile de örtüşeceği, zira davacı yanın markaları ile karşı karşıya kalmış bir tüketicinin, başka bir zamanda davalı yanın ret gerekçesi markası ile karşılaştığı bir durumda, “…” ibaresinin eksikliğine önem atfetmeyip, davalı taraf markasının da davacı yana ait olduğunu zannetmesi ihtimal dahilinde olabileceği;
Neticede; taraf markalarının başvuruda reddine karar verilen 42. Sınıftaki “mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri” hizmetleri bakımından birebir aynı / yüksek düzeyli benzer emtiaları kapsadıkları, davalı yanın “…” sözcüğünden ibaret markasının, dava konusu marka içerisinde de birebir yer aldığı, bu sözcüğün sonuna eklenen “s” harfinin anılan ibareye yeni bir anlam yüklemediği gibi davalı markasından da farklılaştırmadığı, keza yine dava konusu markada ön ses / kelime unsuru olarak yer alan “…” ibaresinin de taraf markalarının farklı algılar yaratmaları için yeterli olmadığı, aksine bu ibarenin davacı yanın aynı zamanda ticaret unvanı kılavuz unsuru olması nedeniyle de tüketici tarafından ikincil bir ibare veya bir çatı marka gibi algılanarak, markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğunun düşünülebileceği, “…” kelimesinin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan İngilizce bir kelime olduğu, hal böyleyken markaların başlangıç sesleri farklılaşmış ise de bu durumun tüketici bakış açısında yeterli bir farklılığa yol açmadığı, karıştırılma ihtimalinde önemli olan hususun ilgili tüketicinin algısı olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, bu haliyle “…” ibaresinin ayırt ediciliği bulunan bir ibare oluşu ve birebir sonraki marka içerisinde kullanımı nedeniyle dikkat düzeyi daha yüksek olan ilgili tüketicin dahi taraf markaları arasındaki iktisadi ilişkiyi sorgulayabileceği bu durumun ise ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalini meydana getirebileceği, başvuruda reddine karar verilen sair hizmetler açısından ise taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir.
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir.
Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Davalı yanın uyuşmazlık konusu “…” ibaresi üzerinde üstün hakkının bulunup bulunmadığı hususunun, dava konusu markanın başvuru tarihi olan 31.12.2019 tarihinden geriye dönük döneme ilişkin olarak davalı yanın işlem dosyasına sunduğu deliller üzerinden değerlendirilmesi gerektiği;
Sunulan deliller arasında yer alan faturalarda taraf markalarındaki ortak unsur olan “…” ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, ayrıca davalı ticaret unvanında da “… mimari tasarım” ibarelerinin yine ön plana çıkartılmış ve markasal nitelik yüklenmiş şekilde kullanıldığı, davalının kazandığı ödüller ve gazete haberlerinde “… ARCHITECTS VE DESIGNERS” olarak tanıtımının yapıldığı, her ne kadar sunulan deliller oldukça sınırlı sayıda ve muhtelif yıllara ait deliller ise de özellikle davalı muhtelif tarihlerde kazandığı ödüllere ilişkin belgeler, davalı hakkında ulusal basında çıkan haberler, sunulan sınırlı sayıdaki faturalar gibi delillerin tamamının davalının “mimari tasarım hizmetleri” alanındaki faaliyetlerinin münferit nitelikte olmadığı, yıllara sair süreklilik arz ettiği yönünde bir kanaate varılabilmesi adına yeterli görülebilecek mahiyette olduğu, zira sunulan belgelerin neredeyse tamamı tarihli belgeler olup farklı dönemlerde farklı mimari projeler üzerinden elde edildiği görülen ödüller başta olmak üzere sair delillerin bir bütün olarak yorumunda davalı yanın “…” ibaresi üzerinde fiili kullanımdan kaynaklı bir hakkı bulunduğu; bununla birlikte sunulan belgelerden davalı yanın sair hizmetlerde bir kullanımının bulunduğuna kanaat getirilmesinin ise mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davacının… sayılı “…” ibareli marka kapsamında YİDK kararı neticesinde reddine karar verilen hizmetler ile davalı yanın YİDK kararında… sayılı markasını kullandığı tespit edilen “Tasarım hizmetleri” arasında, yalnızca “mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri” bakımından aynı ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu, ancak reddine karar verilen “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri” açısından, taraf markaları arasında mal veya hizmet benzerliğinin bulunmadığı, dava konusu marka ile davalı yana ait markanın, ilgili tüketici nezdinde, markalardaki ortak “…” ibaresinin yarattığı işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik ile birlikte işaretler arasında, benzerliği tespit olunan “mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri” açısından özellikle iktisadi – idari anlamda ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir benzerlik taşıdıkları, davalı yanın 6/3 kapsamındaki gerçek hak sahipliğinin, dosya kapsamında ileri sürülen kullanım ispatı talebine ilişkin değerlendirmeler sonucunda varılan kanaat ile örtüşür bir şekilde yalnızca “Tasarım hizmetleri” bakımından mevcut olduğu, ancak bu durumun davalı lehine 6/1 kapsamındaki değerlendirmelere ek bir koruma sağlamayacağı, reddine karar verilen “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri” açısından davalının gerçek hak sahipliğini gösterir hiçbir delilin dosyada bulunmadığı, YİDK kararının iptali şartlarının kısmen oluştuğu anlaşıldığından, rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının 42. Sınıf “bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi hizmetleri” bakımından iptaline,
2-Alınması gereken 80,70.-TL maktu harçtan peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21.40-TL’nin davalı kurumdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
7-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.477,13.-TL yargılama giderlerinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10/03/2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
P.P : 159,33.-TL
TOPLAM : 2.477,13.-TL