Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/129 E. 2022/10 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
Esas No:2021/129 Karar No:2022/10
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/129
KARAR NO : 2022/10

HAKİM : …
KATİP :…

DAVACI …
DAVALILAR : …
DAVA : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 30/04/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalı tarafça gerçekleştirilen … sayılı marka başvurusuna karşı müvekkilinin itirazda bulunduğunu, itiraz neticesinde başvurunun 09, 35 ve 42. Sınıf mal ve hizmetler bakımından kısmen reddolunduğunu, ancak YİDK aşamasında verilen kararın kaldırıldığını, bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, müvekkilinin …, 2019/22735 ve 2019/38356 sayılı markalarının bulunduğunu, bu üç markaya da davalının itiraz ettiğini, bunun üzerine … sayılı markanın tümden, diğer iki markanın ise kısmen reddedildiğini, söz konusu kararlara ilişkin olarak Ankara …. FSHHM’de 2019/80E, Ankara …. FSHHM’de ise 2021/22E sayılı davaların ikame edildiğini, taraf markaları arasında bütünsellik ilkesi uyarına benzerlik bulunduğunu, müvekkili markasının “…” ibaresinden oluştuğunu, dava konusu markanın ise “…’te asistan” şeklinde olduğunu, markaları oluşturan unsurların aynı olduklarını, bu durumun işaretler arasında iltibas yaratacağını, müvekkilinin 6/3 maddesi kapsamında hak sahibi olduğunu, müvekkilinin markaları altında insan kaynakları, … yönetimi ve hukuku uygulama rehberi ve yazılımı yaptığını, bu şekilde … hukukuna yönelik projeler hazırladığını, yine müvekkilinin “… …” şeklinde bir diğer markası bulunduğunu, müvekkilinin “…” çatısı altında çok sayıda çalışmalarının bulunduğunu, bu markaların 2016 yılından beri sosyal medyalar dahil pek çok mecrada kullanıldığını, yine www.isteasistan.com.tr alan adının müvekkili tarafından ilk olarak 2017 yılında alındığını, davalı şirketin bu alan adını kendi üzerine geçirdiğini, müvekkilinin yine alan adına dayalı üstün bir hakkı bulunduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkiline ait bir aplikasyonun adı olduğunu, dolayısıyla bir fikri mülkiyet koruması kapsamında olduğunu, Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nde 2018/272 sayısı ile kayıt altında olduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu, taraflar arasındaki hukuki süreçleri bilen davalının buna rağmen aleyhine açılan davalar sonrasında işbu dava konusu marka başvurusunda bulunduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, … sayı ve “…’te asistan” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; açılan davanın haksız olduğunu, davacı markalarının, müvekkili itirazları sonucunda reddedildiğini, bu nedenle verilen kararın hukuka uygun olduğunu, yine www.isteasistan.com.tr alan adına ilişkin olarak da yapılan itirazın … nezdinde kabul edilmiş olduğunu, müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, dolayısıyla tüm sınıflarda bu markanın koruma altında olduğunu, müvekkilinin “…” markalarını taşıyan çok sayıda tescilli markası bulunduğunu, müvekiklinin benzer şekilde oluşturduğu önceki tescilli markaları nedeniyle dava konusu marka açısından da müktesep hakkı bulunduğunu, dava konusu başvurunun, müvekkilinin önceki tarihli markaları kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarını kapsadığını, müvekkilinin kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini, aslen davacı yanın kötü niyetli olduğunu ve müvekkili markalarının tanınırlığından yararlanmak istediğini, dava konusu markanın müvekkilinin sair nitelikteki markalarının serisi olarak algılanacağını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının 6769 sayılı kanunun 6/3, 6/6, 6/9 kapsamındaki itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “…’te asistan” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … sayılı “…’te asistan” ibareli marka için davalı tarafından 24/05/2019 tarihinde 09,36,38,42,35.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının … sayılı “… şekil”, “… …”, “… akademi” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın kesmen kabulüne karar verildiği, karara karşı hem davacının hemde başvuru sahibi davalının itirazda bulunduğu, başvuru sahibinin itirazının kabulüne karar verildiği, TÜRKPATENT YİDK’nın 27/02/2021 tarih ve… sayılı kararı ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Başvurunun tescil süreci 13.10.2021 tarihinde tamamlandığı; davacının dayanak markalarından … sayılı “… şekil” markasının müddet konumunda olduğu; dava konusu YİDK kararının verildiği tarih itibariyle davacının önceki tarihli her iki markası kapsamında yalnızca 45. Sınıf hizmetlerin kaldığı, YİDK kararları, kararın verildiği tarihteki sicil kayıt durumları gözetilerek incelenmekte ve verilmekte olduğundan, 6/1 maddesi kapsamındaki emtia değerlendirmesinin bu hizmetler üzerinden gerçekleştirilebileceği;
Davacı markaları kapsamında kalan hizmetlerden yalnızca “güvenlik hizmetleri” ile 09.sınıftaki “Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç)” emtiaları arasında doğrudan ve güçlü bir bağlantı bulunduğu, zira güvenlik hizmetleri kapsamında güvenlik görevlileri araclığıyla fiziki korumaya dayalı güvenlik sağlama hizmetleri bulunduğu gibi ev ve işyeri gibi kapalı mekanların güvenliklerinin alarm sistemleriyle sağlanması hizmetlerinin de yer aldığı, söz konusu hizmetin ve bu hizmet kapsamında kullanılan elektronik alarm sistemlerinin aynı ticari kaynak tarafından tüketiciye sunulduğu gibi sonraki süreçteki teknik servis, bakım – onarım hizmetlerinin de yine aynı işletmelerce verilmekte olduğu, dolayısıyla tüketicinin güvenlik hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir işletmeden bu hizmeti satın alırken, bununla birlikte işletmeye ait alarm sistemlerinden de satın almasının mümkün olmasından kaynaklı olarak anılan mal ve hizmet arasında güçlü bir benzerlik bulunduğu;
Söz konusu mal ve hizmetler arasında kurulan bu ilişkinin karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde sonuçlar doğurabilmesi, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin de ne kadar yüksek olduğuna bağlı olduğu;
Davacı markaları kapsamındaki YİDK karar tarihi itibariyle kalan sair hizmetlerin kapsamlarının, dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerden farklılaşmış oldukları, farklı ihtiyaçlara yönelik olan, farklı iktisadi kaynaklarça tüketiciye sunulan, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde olmayan mal ve hizmetler oldukları;
Taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan mal ve hizmetlerin genel alıcı grubunun nispeten yetişkin tüketiciler oldukları, bu kişilerin satın alacağı işbu mal ve hizmetlerden yararlanmadan önce mutlak bir ön araştırma süreci yaşayacağı, zira anılan mal ve hizmetin konusunun genel anlamda güvenlik amaçlı olması nedeniyle tüketicinin daha seçici ve araştırmacı hareket ederek tercihlerini somutlaştıracağı, bu anlamda daha yüksek dikkat düzeyinde kimselerin ilgili mal ve hizmetlerin tüketicileri olacakları, ancak bu tüketicilerin de hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacakları gibi bir sonuca varılmasının mümkün olmadığı;
İşaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açısı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınması gerektiği;
Dava konusu marka “…” kelimesinin apostrof işaretiyle “te” eki aldığı ve “asistan” kelimesinin kullanımı ile oluşturulmuş bir sözcük markası olduğu;
Davacı markaları ise “… …” ve “… AKADEMİ+şekil” markalar olduğu, davacının “… …” markası herhangi bir figüratif unsur taşımaksızın oluşturulmuş dört kelimeden ibaret bir sözcük grubu markası olduğu, markanın “…” ve “…” olarak iki ayrı tamlamanın bir araya getirilmesi ile yaratıldığı, “… AKADEMİ+şekil” markanın ise eflatun renkte yazılmış “İŞTE” kelimesi, turuncu renkte yazılmış “asistan” kelimesi ve bu iki kelimenin ortasına konumlandırılmış, kanatları açık bir kelebek figürünü andıran bir görselden oluştuğu, “asistan” kelimenin altında kalacak şekilde ve daha küçük harflerle “akademi” sözcüğün de marka görselinde tali olarak konumlandırılmış olunduğu;
Taraf markalarında ortak olarak yer alan “İŞTE” kelimesi dilimizde “Bir şey gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz; anlatılan şeye dikkat çekmek için kullanılan bir söz” anlamları ile kullanıldığı gibi “çalışma, meslek” anlamlarındaki “…” kelimesinin “-de, -da” bulunma eki almış hali olarak da algılanmasının mümkün olduğu, “asistan” kelimesi ise “yardımcı” anlamına gelen bir sözcük olduğu, bu iki kelimenin bir araya getirilmesi ile oluşan bütündeki algıda “işinizdeki yardımcı” gibi anlamın tüketici tarafından algılanabileceği gibi “asistanınız burada” gibi algının da oluşmasının mümkün olduğu anlaşılmıştır.
Bu bağlamda karşılaştırılması gereken husus taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi ve bu ibarenin markalar içerisindeki kullanım biçimleri itibariyle, ilgili tüketici kitleleri nezdinde, işaretler arasında bir yanılgı oluşmasına ve dava konusu markanın da davalılar markalarının bir devamı olarak algılanmasına neden olup olmayacağıdır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığına bakılır, zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.
Taraf markaları bu kapsamda karşılaştırıldıklarında ortak olarak “… + ek kelime” kombinasyonunu her iki markanın da içerdiği;
“…” kelimesinin ticaret hayatında oldukça yaygın bir kullanımı bulunduğu, dolayısıyla tek başına ayırt ediciliği güçlü bir ibare olmayıp yanına eklenen ikincil unsurlar ile birlikte oluşturduğu tamlamalar itibariyle ayırt edici gücü yükseldiği, başka bir ifadeyle taraf markalarının salt “…” ibaresinden kaynaklı olarak dahi fonetik ve kavramsal açıdan muhakkak bir benzerlik taşıdıklarından bahsedilmesi mümkün ise de tüketicinin salt “işte” kelimesinden kaynaklı olarak markaları birbiri ile ilişkilendirme ihtimali bulunmayıp bütünsel anlamda ortaya çıkan algı doğrultusunda tercihlerini yönlendireceği;
Somut olayda davalı yanın markası “…’te Asistan” şeklinde olup herhangi bir figüratif unsur içermeyen bu

markada “…” kelimesi apostrof ekiyle ayrılmak suretiyle “…’TE” şeklinde yazılmış ise de tüketicinin bu markayı her durumda gözlemleme ihtimali bulunmayacağı, dolayısıyla “işte” ya da “…’te” şeklindeki yazım biçimleri arasında tüketici nezdinde doğrudan algılanabilir bir farklılık olmayacağı;
Davacı markaları ise “… ” şeklindeki markalar olduğu, her iki markada da dava konusu markadaki gibi “işte” kelimesinden sonra gelecek şekilde “asistan” ibaresi ikincil kelime unsuru olarak kullanıldığı, başka bir ifadeyle dava konusu markayı oluşturan her iki sözcük de davacı markaları kapsamında birebir yer aldığı;
Dolayısıyla her ne kadar normal şartlarda “…” ya da “işte” kelime kökünün ortak kullanımı taraf markaları arasında doğrudan karıştırılma ihtimali doğuracak bir benzerliğe yol açmamakta ise de her iki markada da anılan ibare sonrasında kullanılan ikinci sözcüğün (asistan) de birebir aynı olması ve ortaya çıkan bütünün (…) ayniyeti karşısında taraf markaları arasındaki bu benzerlik düzeyi son derece yüksek hale geldiği, dolayısıyla artık marka içerisinde bu sözcük unsurlarının münferit anlamları ve ayırt edicilikleri itibariyle değil bir bütün olarak yarattıkları algı itibariyle ele alınması gerektiği, davacı markalarındaki ek sözcük unsurları (… – akademi) ibareleri ve yine “…+şekil” markasındaki görsel ek unsurlar, taraf markaları arasında tamamen farklı algılar oluşması için yeterli olmadığı gibi başvuru konusu markada başkaca herhangi bir ek ayırt edici unsur ise yer almadığı, buna bağlı olarak her iki taraf markasında da hakim unsurların “…” ibaresinin bütünü olacağı, bu durumun ise işaretler arasında fonetik ve kavramsal olarak neredeyse ayniyet düzeyinde, görsel anlamda ise güçlü bir benzerlik düzeyinde bir ilişki kurulmasına yol açacağı;
Her ne kadar davalı tarafın “…” kelime kökü üzerinden oluşturduğu ve tescilli/başvuru konusu edilmiş çok sayıda önceki tarihli markası bulunmakta ve dava konusu başvurunun da anılan markaların bir serisi olduğu yönünde savunması bulunduğu görülmekte ise de seri markaların varlığının bu halkaya eklenecek sonraki başvurunun, üçüncü kişiye ait bir markanın koruma kapsamını ihlal etmesi halinde, salt önceki seri markaların varlığı dayanak tutularak tescilinin gerektiği yönünde bir sonuca sebebiyet vermeyeceği, zira uygulamada da belirtildiği üzere seri marka oluşturulurken, hak sahibince, önceki tarihli kendi markaları kapsamında olmakla birlikte bazı özellikleri bakımından kendi markalarından uzaklaşan ve fakat başkasının önceki tarihli tescilli markalarına yaklaşan markaların tescil edilmek istenildiği durumlarda tescilinin mümkün olamayacağı, somut olayda da davalı tarafın gerçekleştirdiği dava konusu başvurunun, davacı yanın daha evvelden tescilli markasının esas unsurunu (…) birebir içerdiği bir durumda, artık önceki tarihli markalarının varlığı nedeniyle işbu markanın da seri marka kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki savunmasına itibar edilmesinin isabetli olmayacağı;
Bu haliyle taraf markaları ile benzerliği tespit olunan mal ve hizmetlerde karşı karşıya kalan/kalması muhtemel tüketicilerin, her iki taraf markası ile aynı anda karşılaşması halinde dahi işaretlerin aynı iktisadi kaynağa ait markalar oldukları yönünde bir algı ediniminin kuvvetle muhtemel olacağı, tüketicilerin “işte” ibaresinin yazım biçiminden oluşan farklılığı algılarında tutmayacağı, tüketicilerin taraf markalarının birbirlerinden farklı kaynaklara yönelik olduğu yönünde bir izlenim edinmesinin mümkün olmayacağı, bunun sonucunda tüketicinin davacı markasını taşıyan mal veya hizmetleri satın almak isterken dava konusu işaretle sunulan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgı yaşayabileceği, hal böyleyken dava konusu markadaki 09.sınıfta yer alan “Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç)” emtiaları bakımından işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin mevcut olabileceği, YİDK karar iptali ve hükümsüzlük koşullarının işbu emtialar açısından mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir.
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir.
Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir. Başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebilecektir.
Somut olayda davacının işlem dosyasına …, isimli web siteleri ve uygulamalarının 2018 yılı sonu itibariyle istatistiki verilerini içerir başkaca deliller ile desteklenmeyen birtakım teknik tabloları sunduğu, yine facebook, instagram, twitter, linkedin ve youtube sosyal medya platformlarındaki hesaplarından alınma ekran görüntülerini ibraz ettiği, bu ekran görüntülerindeki tarihlerin dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki kullanımları kapsadığı kanaatine varılamadığı, davacının … web sitesindeki kullanımlarını gösterir delilleri de ibraz ettiği, yine… alan adının 2016 yılında oluşturulduğu gösterir whois kaydını, ayrıca … web sitesi içerisinde “…” markasının kullanımlarına yönelik bazı delilleri sunduğu görülmüş ise de sunulan bu delillerin birçoğunun dava konusu markanın başvuru tarihinden sonrasına ilişkin ekran görüntülerinden ibaret olduğu, her ne kadar bu delillerde davacı yanın “…” markasının, markasal mahiyette kullanımları tespit edilmiş ise de hem sunulan delillerin sınırlılığı hem de tarihsel açıdan somut bir şekilde dava konusu markanın başvuru tarihinden öncesini gösterir delillerin azlığı itibariyle işlem dosyasına sunulan bu delillerden davacının gerçek hak sahipliği açısından somut bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı;
Davacının hükümsüzlük talepleri bakımından dava dosyası içerisine işlem dosyasındaki delillerin yanı sıra çok sayıda delil ibraz ettiği, sosyal medya platformlarındaki önceki paylaşımların bu defa tarihli ve somut olarak dosyaya kazandırdığı, davacının “…” adını verdiği uygulamasına ilişkin gerçekleştirdiği satışlara ait 05.02.2019, 20.12.2018, 05.09.2018, 05.09.2018, 18.07.2018, 25.05.2018 tarihli kullanım lisansı faturalarını sunduğu, yine Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ne gerçekleştirdiği 04.04.2018 tarihli “bilgisayar programlarına ilişkin kayıt – tescil belgesi” isimli dokümanı dosyaya sunduğu, dokümanda eser isminin “…” olarak geçtiği, davacının “…” hesap adıyla Youtube Sosyal Medya Platformuna 21.02.2018 tarihinde katıldığı, ilgili sosyal medya hesabı üzerinden ilk paylaşımını 14.05.2018 tarihli olduğu, yine muhtelif sosyal medya platformları üzerinden geçmiş yıllara yönelik paylaşımlarını dosyaya kazandırdığı, davacının “…” isimli aplikasyonunda “…” markasının kullanıldığını gösterir delilleri dosyaya sunduğu, … web sitesine ait 16.08.2018 tarihli webarchieve kaydı gibi delilleri sunduğu;
Sunulan delillere bir bütün olarak bakıldığında davacının “…” markası ile dijital bir hukuk platformu oluşturduğu ve bu platform üzerinden sunduğu hizmetlerini de “…” şeklindeki markasal kullanımlarını içerir uygulama/yazılım üzerinden gerçekleştirmekte olduğu, bu yazılımı yıllık kullanım bedelleri karşılığında tüketiciye ulaştırdığı, dolayısıyla tüketici nezdinde “…” ibaresinin markasal nitelikte algı yaratmaya elverişli bir işaret olduğu, bu kullanımların dava konusu markanın başvuru tarihinden öncesine de dayanmakta olduğu;
Bu haliyle davacının “…” markası ile hukuk sektöründe hizmet verecek bir “aplikasyon/uygulama” geliştirdiği ve piyasaya sürerek markasını kullandığı, bu kullanımların dava konusu markadan daha evvelki tarihli olduğu, dosya içerisinde sunulan kullanım delillerin davacı kullanımlarının “yazılımlar/uygulamalar” alanında davacı lehine üstün bir hak sağlayacağı, davacı yan markasal kullanımlarına konu “…” ibaresi ile dava konusu marka kapsamındaki “…’te asistan” ibaresi arasındaki yüksek düzeyli benzerlik hali de göz önüne alındığında, davacının fiili kullanıma dayalı üstün hakkının, başvuru kapsamında yer alan 09. Sınıftaki “Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları” ve 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetleri bakımından mevcut olduğu, bu mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin doğabileceği ve hükümsüzlük koşullarının meydana geldiği anlaşılmıştır.
Mevzuatta yer alan SMK m. 6/6’ya göre “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü içermektedir. SMK 6/6 maddesindeki koşulların varlığı halinde fikri veya sınai hak sahiplerinin kendilerinden izinsiz olarak başkaları tarafından yapılan marka başvurusuna itiraz etme ya da dava açma hakları mevcuttur.
Bu maddeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı, alan adı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Örneğin ticaret unvanına dayalı olarak bir markanın tesciline itiraz ediliyor ise, tescilli ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları ile tescil edilmek istenen markanın kapsayacağı mal veya hizmet listesinin karşılaştırılarak, başvurunun önceki sınaî hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir.( Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku sf 392) Keza benzer şekilde alan adları da, adın tahsisi ile edinilmiş mülkiyet hakları arasında yer almakla birlikte burada da önem teşkil eden husus, alan adının kendisini oluşturan ibare ve itiraza konu marka arasındaki benzerlik ilişkisi ve ayrıca yine alan adı içeriği ve itiraza konu marka kapsamındaki mal/hizmet sınıfları arasındaki ilişkinin tespiti noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamından, davacının “…” ibaresi özellikle … hukuku alanında kullanılmak üzere tasarlanmış bir uygulamanın adı olarak da kullandığı hatta bunun için Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ne gerçekleştirdiği 04.04.2018 tarihli “bilgisayar programlarına ilişkin kayıt – tescil belgesi” başvurusunda bulunduğu, dolayısıyla davacının “…” ibaresi üzerindeki hak sahipliği aynı zamanda fikri bir mülkiyet hakkı için belirlediği isimden de kaynaklı olduğu, ayrıca yine davacının … alan adının da 05.06.2016 tarihinden bu yana kayıtlı olduğu, anılan alan adı üzerinden davacının rapor kapsamında bahsi geçen dijital hukuk platformu hizmetlerini sunduğu ve bu hizmete dair hazırladığı aplikasyon/yazılımın tanıtımı yaptığı ve yine “…” ibaresini markasal nitelikte kullandığı;
Dolayısıyla davacının anılan kullanımlardan ötürü de üstün bir hakkı mevcut ise de bu hakkın davacı lehine 6/3 maddesinde tespit edilen mal ve hizmetlerin ötesinde sair mal ve hizmetler açısından davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı anlaşılmıştır.
Kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Somut olayda davacının kötü niyet iddialarının temelini, davalının müvekkilinin “…” markalarını bildiği halde, taraflar arasında Ankara … FSHHM’de 2019/80E. sayısı ile açılan davadan hemen sonra davalının işbu dava konusu marka başvurusunda bulunduğu iddiasının yer aldığı, bu iddia dışında dosya kapsamında başkaca bir delili bulunmadığı, anılan dosya kapsamının davalıya ait bir markanın hükümsüzlüğü temelinde olmadığı, başka bir ifadeyle davalı tarafça, dava devam ederken yapıldığı görülen başvuru, mahkemece verilecek bir kararı dolanma amaçlı yapıldığı yönünde bir kanaate varılamadığı, bununla birlikte davalının “… + sözcük” şeklinde oluşturduğu çok sayıda markasının varlığı da dosya içerisinden anlaşıldığı, dolayısıyla salt taraflar arasında yaşanan ihtilafların varlığı ve yine işaretlerin benzerliği iddialarının, dava konusu marka başvurusunun kötü niyet temelli bir başvuru olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu … sayılı “…’te asistan” ibareli davalı marka başvurusu kapsamındaki 09.sınıfta yer alan “Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç)” malları ile davacıya ait önceki tarihli markalar kapsamında 45. Sınıfta yer alan “güvenlik hizmetleri” arasında mal ve hizmet benzerliği düzeyinde bir benzerlik ilişkisinin mevcut olduğu, sair mal ve hizmetler bakımından ise taraf markaları arasında, YİDK karar tarihi itibariyle, davacı markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından bir benzerliğin bulunmadığı, her iki taraf markasının da “…’te asistan” ve “…” şeklinde yazım biçimlerine sahip olmakla birlikte birebir aynı tamlamayı içermelerinden ötürü ve dava konusu markada başkaca ek hiçbir unsurun yer almaması nedeniyle taraf markaları arasında iktisadi – idari kaynaklar bakımından SMK m. 6/1 maddesi uyarınca karıştırılma ihtimaline yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu, yukarıda yer alan mal ve hizmetler açısından YİDK kararı iptali ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davacının işlem dosyası kapsamına “…” ibaresi üzerindeki gerçek ve üstün hak sahipliğini somut olarak ortaya koyar yeterli delil sunduğu kanaatine varılamadığı, bununla birlikte hükümsüzlük talepli dava dosyası içerisine sunduğu deliller ile birlikte dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının hem fiili kullanıma dayalı olarak 6/3; hem de 6/6 maddesi kapsamında gerek alan adından gerekse de “…” ibaresi meydana getirdiği bilgisayar programının adı olarak kullanımından ötürü “yazılımlar/uygulamalar” mallarında üstün hak sahibi olduğu, buna bağlı olarak dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 09. Sınıftaki “Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları” ve 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” açısından davacı kullanımlarının bu hakka dayalı olarak tescil engeli oluşturacağı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olmadığı, hükümsüzlük ve terkin koşullarının kısmen oluştuğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın… sayılı kararının 9. Sınıf “ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar, (taşıt alarmları hariç)” malları bakımından iptaline,
2-Davaya konu markanın 9. Sınıf “ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar, (taşıt alarmları hariç), manyetik optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kayıt edilmiş bilgisayar programları ve yazılımları ve 35. Sınıf müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için manyetik optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kayıt edilmiş bilgisayar programları ve yazılımları mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri, belirtilen hizmetler parekende toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve diğer benzeri yöntemler ile sağlanabilir” mal ve hizmetleri bakımından hükümsüzlüğüne,
3-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.500,96.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı şirketin yapmış olduğu gider ve istinaf masraflarından ibaret 255,70.TL yargılama giderlerinin %50’sinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
11-Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 67,80.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
P.P : 183,16.-TL
TOPLAM : 2.500,96.-TL