Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/110 E. 2021/403 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/110
KARAR NO : 2021/403

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
DAVALI :…

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka Hakkına Tecavüz istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin, 1987 yılında …ibaresini marka olarak …numara ile tescil
ettirmiş olduğunu, her on yılda ve son olarak 10.06.2017 tarihinde yenileme yapılarak
koruma sağlanmış olduğunu, müvekkilinin bu markayı işyerlerinde, reklam panolarında,
tabela ve reklam vasıtalarında kullanmış olduğunu, hizmet kalitesi haklı bir üne
kavuşmuş, bilinen ve aranan bir marka haline gelmiş olduğunu,
müvekkilinin bu marka ile halen hem üretim ve hem de pazarlama faaliyetlerine devam
etmekte olup kendisine iyi bir pazar payı oluşturmuş olduğunu, aleyhine tespit istenen
davalının ise aynı sektörde faaliyet göstermekte ve yazım ve fonetik açıdan benzer olan
… ibaresini sattığı ürünlerinde kullandığını, müvekkili şirketin, davalıya ait bu ürünü
satan toptan satış noktasına Bakırköy … Noterliğinin 18.03.2021 tarihli ve 05048
yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini, bu vesileyle davalıyı da ihtar ettiğini, ancak
davalının ihlaline devam ettiğini
aleyhine tespit istenen şirketin … ibaresini ürünlerinde kullanmasının, müvekkili
şirketin markasına açık bir tecavüz oluşturduğunu, bu suretle de haksız rekabete yol
açtığını,
aleyhine tespit istenen şirketin, müvekkilinin tescilli markası kapsamındaki mal ve
hizmetlerle ilgili alanda faaliyet gösterdiğini, tescilli marka ile neredeyse aynı ibareyi
müvekkilinin izni olmaksızın kendi mal ve hizmetlerinde kullandığını,
aleyhine tespit istenen şirketin, müvekkilinin tescilli markasına son derece benzeyen
… ibaresini bilerek ve iltibas oluşturmak amacıyla kullandığını, özellikle kolinin
dışına … adını, iç ambalaja ise “…” adınının yazdığını,
müvekkilinin tescilli markası 6769 sayılı kanun hükümleri gereğince korunmaya değer
olup, müvekkilinin izni olmaksızın başka bir şahsın ticari unvan ve işletme adı olarak
kullanmasının mümkün olmadığını, her ne kadar, davalı “…” olarak bu
markayı tescil ettirmişse de ürünlerde “…” sözcüğünü yazmadığını
ifade ederek davalı şirketin müvekkiline ait markaya tecavüzünün tespiti ve menini,
müvekkiline ait tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesi, reklam
vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılması hakkında ihtiyati tedbir kararı
verilmesini,
tüm mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesi ile özetle ; … markasının fonetik ve yazım açısından davacının markasından ayırt edici ve
farklı olduğunu,
tüp buz alanında üretim yapan bir marka olarak ürününün marka adı, paketlenmesi,
görüntüsünün davacı şirketin ürünüyle tamamen farklı olduğunu, karıştırılma ihtimalinin
bulunmadığını,
kolilerin tamamında “…” olarak tescilli markasının yer aldığını ve ürünün
markası olarak kullandığı “…” markasının tescil başvurusunda bulunmuş
olduğunu,
…markasının, markadan çok ürünün ismi haline gelmiş olduğunu, dilimizde
müşteriler açısından da bu şekilde kabul görmüş olduğunu ve ticaretin yerleşik
uygulamalarında da bu şekilde kullanıldığını
ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında davalının davacı markasına tecavüz edip etmediği, tecavüzün meni şartlarının oluşup oluşmadığı, noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Marka Hakkına Tecavüz İddiaları Yönünden İnceleme
Marka hakkına tecavüz sayılan haller 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7.
maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. maddede düzenlenmektedir. Kanunun 29/1(a) bendinde
7. maddeye atıf yapılarak, “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen
biçimlerde kullanmanın” marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olduğu belirtilmekte, daha
sonra marka hakkına tecavüz sayılan diğer haller sıralanmaktadır. Bu durumda, marka hakkına
tecavüz sayılan fiiller incelenirken 7. maddeyle 29. maddenin birlikte dikkate alınması gerekir.
SMK’nın 29/1(a) maddesi marifetiyle 7/2(a) maddesinde, “Tescilli marka ile aynı olan
herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması”, 7/2(b)
maddesinde ise, “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal
veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından
tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir
işaretin kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında sıralanmıştır.
SMK’nın 7/2(c) maddesine göre, “Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde
olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı
tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına
zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir
sebep olmaksızın kullanılması” 29/1(a) maddesi marifetiyle marka hakkına tecavüz sayılan
fiillerdendir.
6769 sayılı SMK’da düzenlenen marka ise, ticaret unvanı ve işletme adından farklı bir
amaca hizmet eden tanıtıcı bir işarettir. Marka, taciri ya da ticari işletmeyi değil, bir teşebbüsün
mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılır.
Buna göre fonksiyonu tümüyle ticari işletmenin ürettiği, pazarladığı mal veya hizmetleri ayırt
etmektir.
Davacı vekilinin talepleri kapsamında uyuşmazlıkta öncelikle davalı kullanımlarının,
davacı adına tescilli markadan doğan haklara tecavüz teşkil edip etmediği hususu irdelenmiştir.
Marka hakkına tecavüz olgusu açısından belirtilmesi gereken temel husus, marka hukuku
açısından tecavüzün söz konusu olabilmesi için tescilli marka ile kullanılan işaret arasında
aynılık, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik veya ilişkilendirme ihtimali de dâhil olmak üzere
karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzerliğin bulunmasının gerekli olduğudur.
Bu bağlamda markalar arasındaki benzerlik incelenirken,
* Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları
* Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,

* Çağrıştırma,

* Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,

* Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,

* Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı
zaman kriterleri ele alınmalıdır.

Yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere; bir markanın bir başka marka ile
benzer olup olmadığı müşterisi hafızasında bıraktığı imaja göre belirlenir. Bir marka, hizmet
veya malın, diğer bir marka, hizmet veya malla karşılaştırılarak benzerliği tespit edilirken marka,
mal veya hizmete bütünsel bir açıdan yaklaşılmalı ve müşterileri nezdinde bıraktıkları izlenim
dikkate alınmalıdır. Nitekim Yargıtay ….. HD’nin 2004/14154 E. ve 2006/1555 K. sayılı
kararında; “…556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-b bendi uyarınca markaların
iltibas yaratıp yaratmadıklarının belirlenmesinde, markaların kapsadıkları mal ve hizmet
sınıflarının alıcısı olan ortalama düzeydeki halk nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunup
bulunmadığının tespiti gereklidir. Bunun için de işaretleri oluşturan harf, kelime, şekil gibi asıl
ve yardımcı unsurların değerlendirilmesi zorunludur… Dairemizin bu konuda yerleşik içtihatları
uyarınca asıl unsurun; bunların ayırt edici ve baskın unsurları unutulmaksızın markanın bütünü
itibariyle bıraktığı izlenimin tümüne hâkim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajda
aranması gereklidir…” denmektedir.

İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya
benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse
müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya
sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlanmıştır. Sadece
alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde
değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen,
bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında
idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır. Dolayısıyla,
iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak
markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise Türk Hukukunda karıştırılma
ihtimalinin varlığı 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 Maddesi uyarınca “halk”
nezdinde olmasıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki
bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılması gerektiği,

İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya
benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede
kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine;
bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların
markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de
bakılır.

Malların ve Hizmetlerin Aynı/Benzer/Bağlantılı Olup Olmadığı

Davacı adına tescilli …sayılı ve “…+ŞEKİL” ibareli markanın kapsamında
“… ” malları bulunmakta iken dosya kapsamındaki bilgi,
tarafların beyanı ve belgelerden davalı tarafın da aynı/aynı tür malları ürettiği, görüldüğü gibi davacıya ait markanın kapsamındaki belirtilen mallar ile davalının ürettiği mallar
birbiriyle aynı/aynı tür olup bu nedenle tarafların ürettiği malların aynı/aynı tür olduğu,
Davacı Markası ile Davalı Kullanımlarının Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici
üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme”
yapılması gerektiğidir. Global değerlendirme gereği, markaların unsurları bölünerek, unsurlarına
göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır.
Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılması gerektiği,
Davacıya ait markanın esas unsuru konumundaki “…” ibaresi ile
ilgili yapılan araştırmalar neticesinde, söz konusu ibarenin ticaret hayatında ve tüketici nezdinde
“Meyvelerin, yoğurt, süt, buz, dondurma vb. ürünlerle birlikte parçalanmasıyla elde edilen
kıvamlı ve düzgün dokuya sahip içecek.” anlamında kullanıldığı, , Öte yandan, davalının kullanımlarında yer alan “…” ibaresinin “…” şeklinde
telaffuz edildiği, “…” ibaresinin İngilizce’de “benim” anlamına geldiği, dolayısıyla davacı
markasından görsel ve işitsel olarak farklılaşmadığı, karşılaştırmaya konu olan marka ile davalının kullandığı ibare işaret bakımından
incelendiğinde, dava konusu marka ile davacı markasındaki farklılığın “e” harfi olması, davacının “…. ” ibaresini içeren tescilli markasının uzun süre kullanılmakla ayırt edici niteliği
olması nedeniyle markalar arasında iltibas ihtimali olduğu,
davacıya ait d “…. ” ibareli marka ile
davalının kullandığı “… ” ibaresi arasında marka işaretleri bakımından karıştırılmaya yol
açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu, sonuç olarak, davalının kullanımın davacıya ait marka hakkına tecavüz olarak
değerlendirileceği, davacıya ait markanın kapsamındaki “…. .” ile
davalının ürettiği mallar birbiriyle aynı/aynı tür olduğu, davacının …sayılı ve “…. ” ibareli markası ile davalının
kullandığı “…” ibaresi arasında marka işaretleri bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, bilirkişi raporunun aksine davalının kullanımının davacının marka hakkına tecavüz ettiği sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M :

Davanın kabulüne,

Davalı şirketin davacıya ait markaya tecavüzün tespitine ve tecavüzün men’ine,

Davalı tarafından davacının tescilli markalarının kullanıldığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına,

Alınması gereken 59,30.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.469,60.-TL
yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),

Dair, davacı asil ve davalı şirket vekilinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23.12.2021
Kâtip Hâkim … e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
G.A : 92,50.-TL-
TOPLAM :2.469,60.-TL