Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/108 E. 2022/46 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/108 Esas – 2022/46
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2021/108
Karar No : 2022/46

Hakim : …
Katip : …

Davacı :…
Davalılar :…
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 05/04/2021
Karar Tarihi : 10/02/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 14/02/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalı tarafça gerçekleştirilen … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun yayımına itiraz ettiklerini, kurum tarafından itirazların reddine karar verildiğini, müvekkilinin “uni” seri markalarının sahibi olduğunu, özellikle 03. 05. 10. ve 35. Sınıfların tamamı bakımından müvekkili markalarının seri marka niteliğinde korunduğunu, dava konusu başvurunun da aynı emtiaları kapsar şekilde başvuru konusu edildiğini, müvekkilinin ,… ibaresini içeren ilk başvuru 1995 senesinde yapıldığını, dava konusu başvuruda müvekkili markasının birebir aynı şekilde kullanıldığını, bu nedenle taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik ilişkisi bulunduğunu, dava konusu markanın da müvekkilinin markalarından biri olduğu yönünde algılanacağını, markaların dikkat çeken kısımlarının başlangıç kısımları olduğunu, davalının amacının müvekkilinin uzun yıllardır emek sonucu elde ettiği itibardan haksız yararlanmak olduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin müktesep hakkına da engel teşkil ettiğini, müvekkilinin ticari takdiri ve işletme politikası gereği üretim bandına “uni” veya “…” ibareli yeni bir ürün eklemek istemesi halinde, “…” şeklindeki dava konusu marka ile karşı karşıya kalacağını, taraf markaları arasında ayniyet düzeyinde benzerlik bulunduğunu, müvekkil markalarının aynı zamanda tanınmış olduğunu, uzun yıllardır kullanılan bu markaların, tüketiciler tarafından bilindiğini, müvekkilinin Türkiye pazarındaki “Temizlik amaçlı maddeler ve Parfümeri Ürünleri” açısından lider firma olduğunu, ıslak mendil, deterjan ve şampuan gibi çeşitli temizlik malzemelerinde ana faaliyetlerinin olduğunu, davalı yanın kötü niyetli olduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, tescilin reddine, 27/10/2021 havale tarihli dilekçesi ile de, davalının … sayılı ve “…” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde oludğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; müvekkilinin hali hazırda “fill” ibaresini içerir şekilde oluşturduğu zincir markalarının bulunduğunu, …, postfill, onefill, antfill marka kayıtlarından da görüleceği üzere müvekkil markasına başka bir marka ile benzerlik iddiasıyla itiraz edilmesi haksız ve mesnetsiz olduğunu, markasının kullanım alanı diş hekimleri ve doktorların hakim olduğu bir alan olduğunu, taraflar arasında doğrudan bir rekabetin mevcut olmayacağını, ilgili tüketici grubunun zaten bilinçlü tüketiciler olacaklarını, taraf markaları arasında benzerlik dahi bulunmadığını, davacı yanın … markası ile sadece … markası ile ıslak mendil ve bebek ürünleri için aktif olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin ise “dental ve tıbbi malzemeler” alanında faaliyet gösterdiğini, ilgili ürünlerin yan yana gelme ihtimallerinin dahi bulunmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ile terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … sayılı “…” ibareli marka için davalı tarafından 25/01/2019 tarihinde 03,05,10,35. Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının “uni…” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 25.01.2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvuru kapsamında yer alanı 03, 05 ve 10. Sınıf mallar ile 35. Sınıf 1-4 alt grubu hizmetlerin yanı sıra 35.05 alt grubunda 03, 05 ve 10. Sınıf malların satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalarda birebir aynı, aynı tür ya da benzer şekilde ifade edilmiş mal ve hizmetlerle örtüştüğü; davacı yanın 35. Sınıf satış hizmetlerini kapsamayan markalarının dahi mal üreten işletmenin ürettiği malı sattığı karinesi kapsamında 03, 05 ve 10. Sınıf malları içermesi nedeniyle oluşan benzerlik ilişkisi ile birlikte doğrudan örtüşen mal ve hizmet sınıfları açısından ise ayniyet düzeyinde bir ilişki mevcut olduğu;
Bu bağlamda davacı yanın markaları kapsamındaki daha düşük düzeyli olabilecek emtialar açısından ayrıca bilirkişi heyetince bir inceleme yapılmadığı; mevcut durumda taraf markalarının benzer tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer satış ve sunum biçimlerine sahip, birbirleri yerine ikame edilebilen, birbirleri ile rekabet içerisinde bulunan emtiaları kapsadıkları;
Her ne kadar davalı taraf, taraf markalarının fiili anlamda birbirinden farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini itiraz konusu etmiş ise de SMK m. 6/1 kapsamındaki iltibas değerlendirmesinin, taraf markalarının sicilde kayıtlı mal ve hizmet listeleri gözetilerek yapılması gerekliliğinden, davalı tarafın bu husustaki iddialarının dikkate alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan mal ve hizmetler açısından tek bir tüketici profilinin belirlenmesi mümkün olmadığı; söz gelimi 05. Sınıftaki mallar ve aynı malların satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin ilgili tüketicileri son kullanıcıdan evvel doktor, eczacı, medikal sektörü uzmanı, dişçi gibi sağlık çalışanları ve profesyonelleri olmakla birlikte kişi sağlığını doğrudan etkileyen bu mallar açısından son kullanıcının dikkat ve özen düzeyinin de son derece yüksek olacağı; keza yine 10. Sınıftaki medikal ürünler ve kişisel bakım/hijyen ürünleri açısından da tüketici kitlesinin yüksek nitelikte dikkat ve bilgi düzeyine sahip kimseler olacakları kabul edilebilirken, 03. Sınıf malların ise daha genel bir tüketici grubuna hitap eden mahiyette ürünleri kapsadıkları, bu nedenle ilgili mallar bakımından tüketicinin makul düzeyde dikkatli, özenli ve seçici kimseler olabileceklerinin kabul edilmesi gerektiği, tüm bu değerlendirmelerin aynı malların satışına özgülenmiş hizmetler açısından da geçerli olacağı, 35. Sınıf 1-4 alt grubunda yer alan hizmetlerin günlük hayatta çeşitli iş kollarında ihtiyaç duyulan, profesyonel meslek gruplarınca tüketiciye sunulan, görece yüksek fiyatları hizmetler oldukları, tüketicilerin bu hizmetlerden yararlanma öncesinde bir ön araştırma sürecinden geçtiği, bu haliyle ilgili hizmetler açısından da tüketici grubunun niteliğinin yükselecek olduğunun kabulü gerekeceği; bununla birlikte tüketici kitlesinin niteliğinin yükselmesi, bu kitlenin hiçbir şekilde yanılgıya düşmeyeceği gibi bir sonucu beraberinde getirmeyecek olup tam tersi bir şekilde ortalama bir tüketicinin aksine önceden bildiği markanın ayırt edici unsurları ile benzer unsurlar içerir sonraki marka arasında iktisadi kaynak ilişkilendirmesi bakımından zihninde oluşan çağrışımların daha yüksek olabileceği de göz ardı edilmemesi gerektiği; bu nedenle iltibas değerlendirmesinin somut olaya özgü şartlar gözetilerek ele alınarak incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu marka başvurusu “…” şeklindeki markanın “u-n-i-f-i-l-l” harflerinden oluştan tek kelime ve 7 harfli bir ibare olduğu, dilimizde bir anlamı olmadığı gibi İngilizcede de somut bir karşılığı bulunmadığı, işaretin yazımına uygun şekilde “u-ni-fil” olarak telaffuz edileceği; marka görselin başkaca hiçbir ek unsur veya figüratif unsurun yer almamasından ötürü anılan ibare aynı zamanda markanın esas unsurunu da oluşturmakta olduğu;
Davacı yana ait olan markalar ise “uni” ve düz yazı şeklinde “uni+şekil” ibaresi temelinde oluşturduğu … şekilde çok sayıda markasının mevcut olduğu, bu markaların her birinin “uni” kelimesini ön ses olarak ihtiva etmekle birlikte bu kelimenin yanına, sonuna, altına eklenmek suretiyle oluşturulmuş çok sayıda marka yaratılarak bir seri marka zinciri meydana getirilmiş olunduğu; davacı yanın bir kısım markalarında görsel/figüratif unsurlar yer almakla birlikte bu durum davacı markalarındaki esas unsurun “uni” ibaresi olarak algılanacağı gerçeğini ortadan kaldırmayacağı anlaşılmıştır.
Bu bağlamda karşılaştırılması gereken husus taraf markalarının her birinde ortak olarak yer alan ve markaların ön sesini oluşturan “uni” ibaresi ile birlikte dava konusu markanın bütün olarak yarattığı algının, birebir aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetlerde, davacı taraf markaları ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliği ortaya çıkarıp çıkarmayacağıdır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği; zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.
Taraf markaları bu kapsamda karşılaştırıldıklarında ortak olarak “uni + ek kelime/ikinci hece” kombinasyonunu her iki markanın da içerdiği noktasında bir tereddüt bulunmadığı anlaşılmıştır.
“UNİ” ibaresi ülkemiz tüketicisi açısından somut kavramsal karşılığı olan bir sözcük değildir. Bir an için anılan ibarenin “… ” sözcüğünün kısaltması olarak halk nezdinde bir karşılığı bulunduğu yorumu yapılabilir ise de uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler itibariyle, tüketicinin söz konusu ibareye böyle bir anlam yükleme ihtimali bulunmamaktadır. Dolayısıyla “uni” kelimesinin uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ayırt edici vasfı bulunan bir kelime olduğu; davacı yanın bu kelime etrafında yarattığı çok sayıda alternatif markanın mevcut olduğu; başka bir ifadeyle davacı yanı “uni” kelimesini tek başına korudu gibi bu kelimenin bağımsız ayırt edici karakterini korumak suretiyle, kelimenin sonuna muhtelif ek sözcükler ekleyerek çok sayıda marka yaratmış olduğu; tüketicinin, davacı yanca yaratılmış çok sayıda markanın bulunduğu ilgili pazarda (uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde) davacı yan markaları ile benzer bir sistematikte (…) yaratıldığı görülen dava konusu markayı da davacı yanın seri markalarından biri olarak algılama ihtimali son derece kuvvetli olacağı; zira dava konusu marka oluşturuluşu itibariyle davacı markaları ile aynı kombinasyonu kullanmakta olup “uni” kelimesi bu bütün içerisinde yine bağımsız ayırt ediciliğini koruduğu, markanın ön sesi olarak kullanıldığı ve en önemlisi oluşan bütünün kavramsal olarak somut bir kavrama işaret eder bir algıya sebebiyet vermediği; dolayısıyla unibaby, uniwipes, unisoft, unirelax, unikids, unimed, unicep gibi davacı markaları varken “…” şeklindeki markanın da, taraf markalarının kapsamlarının örtüştüğü emtialar açısından davacı tarafça meydana getirilmiş yeni bir marka olduğu şeklinde algılanacak olduğu;
Başka bir ifadeyle daha evvel, davacıya ait markaları görmüş, davacı markalarının tescilli olduğu mallardan yararlanmış bir tüketicinin, işbu dava konusu sonraki markayı da birebir aynı emtialarda gördüğünde, önceki deneyimlediği marka ile arasında iktisadi – idari bir bağ bulunduğu yanılgısına düşme ihtimali kaçınılmaz olacağı; zira tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığından önceki markanın zihninde bıraktığı görsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurması muhtemel olduğu;
Her iki taraf markasının da birebir aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzerlik taşıyan mal ve hizmetlerde ticari mevkie çıkartılacağı göz önüne alındığında, ortalama bir tüketicinin, aynı satış noktalarında satılacak bu ürünleri (davalı yanın fiili kullanım alanlarının farklılığı noktasındaki itirazının dikkate alınamayacağını vurgulamıştık) bir arada gördüğünde veyahut her iki taraf markası ile ayrı zamanlarda karşı karşıya kaldığında, önceden deneyimlediği marka ile yüksek düzeyli benzerlik gösteren sonraki markayı birbirine karıştırabileceği ve sonraki markayı, önceki deneyiminin hafızasında kalan izlenimi doğrultusunda o markaymış gibi tercih edebileceği;
Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği; dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından çıkartılmış yeni markasının adı olduğunu, markasında bir revizyona gittiğini düşünebilecekleri;
Bu noktada uyuşmazlık konusu malların özellikle de 05. Sınıf malların ilgili tüketicilerinin evleviyetle doktor,eczacı, dişçi gibi sağlık çalışanları olmalarından ötürü dikkat ve özen düzeyinin çok daha yüksek olduğu kabul edilmekte ise de uyuşmazlık konusu ibarelerin tıp alanına özgü terim ya da kavramlar olmadıkları, bu hususta dosya kapsamında herhangi bir delilin de bulunmadığı, dolayısıyla sektörel nitelik taşımayan böylesi bir ibarenin ilgili emtialar açısından ayırt ediciliğinin daha yüksek olacağı ve ilgili tüketici grubunun dahi taraf markaları arasında yanılgı yaşayabileceği;
Neticesinde taraf markaları arasındaki emtia benzerliği gözetildiğinde, emtialar arasındaki bu yakınlık düzeyinde işaretlerin birbirlerinden daha somut bir şekilde uzaklaşmış olmalarının gerektiği, halbuki uyuşmazlık kapsamında karşılaştırılan markaların bu kriteri sağlamaktan oldukça uzak ve benzerlik düzeyleri son derece yüksek işaretlerden oluştuğu, davacı yanın seri marka yaratma alışkanlığının varlığı gözetildiğinde, dava konusu markanın da bu serinin devamı olarak algılanma ihtimalinin son derece kuvvetli olacağı, bu durumun ilgili tüketici kitlesi nezdinde dahi markaların birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali sonucunu doğuracağı, tüketicinin aynı satış kanalları ile aynı raflarda, aynı dolaplarda, yan yana satılma ihtimali bulunan bu markaları birbirleri ile ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olacağı, bu durumun ise tüketicinin iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı olduğu yanılgısına kapılmasına neden olabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, bu haliyle başvuru ile davacı markaları arasında başvuru kapsamındaki tüm emtialar açısından benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağı;
Davacı tarafın salt benzerlik iddiasına dayalı olarak dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle tescile konu edildiği yönünde bir iddiası mevcut ise de yalnızca benzerlik iddiası temelli bir kötü niyet takdirinin uygulamada bir karşılığı mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Mevzuatımızda markaların tanınmışlık düzeyiyle ilgili tescil engeli bakımından “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” Düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal veya hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal veya hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda ise davacı yanın tanınmışlık iddialarını destekler mahiyette gerek işlem gerekse de dava dosyası kapsamında yeterli deliller sunmadığı, bu haliyle davacı markalarının tanınır olduğu ve SMK m. 6/5 kapsamında koşullardan herhangi birinin oluşma ihtimali bulunduğu yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu … sayılı başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişki içerisinde olduğu, davacı yanın önceki tarihli markaları ile dava konusu markanın ortak olarak “uni” ön sesini taşıdığı, taraf markalarının benzer bir sistematikle oluşturuldukları, bununla birlikte davacı yanın “uni” ibaresi üzerinden yarattığı seri markalarının var olduğu, tüm bu unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde işaretler arasında görsel ve işitsel anlamda ortaya çıkan benzerlik düzeyinin, dava konusu markanın da davacı markalarının yeni bir serisi olarak algılanmasını sonucunu doğurabilecek nitelikte olduğu, davacı yanın markalarının tanınmışlığı hususunda bir kanaate varılamadığı, bu çerçevede işlem ve dava dosyasında yeterli düzeyde delilin mevcut olmadığı, sunulan delillerin oldukça sınırlı ve birçoğu tarihsiz deliller oldukları, dolayısıyla 6/5 maddesinin koşullarının somut olayda meydana gelmediği, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olmadığı, YİDK kararının iptali şartlarının oluştuğu, davaya konu markanın hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın 25.01.2021 tarih … sayılı kararın tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
2-Davaya konu markanın tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
3-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
4-Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 21,40-TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.537,93.TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran taraflara iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10.02.2022

Kâtip Hâkim …
✍eimzalıdır ✍eimzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 127,10.TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.TL
P.P : 160,83.TL
TOPLAM : 2.537,93.TL