Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/106 E. 2022/41 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/106 Esas – 2022/41

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2021/106
KARAR NO : 2022/41

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI : …….
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 02/04/2021
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin eğitim-öğretim sektöründe faaliyet gösterdiğini, harcadığı emek ve koyduğu sermaye ile markalarına ayırt edici nitelik kazandırdığını, markalarını Kurum nezdinde de tescil ettirdiğini, müvekkilinin tescilli ve tanınmış uzun yıllardan beri kullanarak ayırt edicilik kazandırdığı … ibareli markası ile ilgili kullanıma ait katalog broşür ve bir kısım görselin sunulduğunu ve delillerin ikamesi sırasında ayrıca arz edileceğini, müvekkilinin internet sitesinden ve sosyal medya hesaplarından alınan fotoğraf ve görsellerden de anlaşılacağı üzere, müvekkilinin ciddi ve yoğun şekilde emek ve sermaye kullanarak markalarına ayırt edicilik kazandırdığını, sektöründe ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu, müvekkilinin müşterilerini ve tüketicilerini uzun vadeli mutlu etmek isteyen ve kaliteli hizmet vermeyi prensip haline getiren bir kuruluş olduğunu, çeşitli markalı ürünleri ile farklı sektörlerde ihtiyaçlara cevap vererek esnek piyasa koşullarına uyum sağlayan rekabetçi ve dinamik bir yapıya sahip olduğunu, ürün portföyünü her yıl yenileyerek ve çoğaltarak iş ortaklarının piyasa koşullarında daha güçlü aktörler olmasını sağladığını ve bu konuda sürekli gelişim gösterdiğini, müvekkilinin 2006 yılından bu yana tescilli ve uzun yıllardan beri kullanılmakla ayırt edicilik kazandırdığı … ibareli markalarının bulunduğunu, … ibareli markasının iyi bilinen tanınmış bir marka olduğunu, davalının müvekkilinin … ibareli tanınmış markasının toplumda edindiği bilinirlikten haksız biçimde yararlanmaya çalıştığını, müvekkilinin 2006 yılından beri … ibareli ve esas unsurlu seri markaların maliki olduğunu, markasını uzun yıllardan beri kullandığını, öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu, davalı şirketin 15.10.2019 tarih ve 2019 99280 no ile kayıtlı haksız ve hukuka aykırı surette müvekkilinin tanınmış markası ile aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan … ibareli markanın tescil ettirildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ve markalar arasında iltibas bulunduğunu, kurum kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili adına tescilli … ibareli ve esas unsurlu markalar ile davalı yan adına tescil başvurusu yapılan marka arasında yazılış okunuş ve telaffuz bakımından ayniyet olduğu gibi her iki markanın da kullanılmak istendiği sınıflar aynı olduğundan bu hizmetlerden yararlanacak tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davalı tarafın kötü niyetli bir şekilde müvekkilinin markasının aynısını adına tescil ettirmek istediğini, davalı şirkete 26.12.2017 tarihinde gönderilen ihtarname ile müvekkili adına tescilli markanın izinsiz kullanımına son verilmesi gerektiği, aksi halde hukuki yollara başvurulacağı hususunda davalı tarafın ikaz edildiğini, tüm bu ikazlara rağmen kötü niyetli bir şekilde müvekkilinin markalarına itirazda bulunarak kendi adına marka başvurusu yapmaya devam ettiğini ve davalı kurum tarafından da markanın tescil edildiğini, markalar arasında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğunu, davalı markası ile müvekkili markasının aynı ve türdeş mal ve hizmetleri kapsadığını, … kelimesinin yanındaki “…EĞİTİM KURUMLARI” ekinin … ibaresine dikkat çekilmesini sağlayan bir yan unsur olduğunu, her iki taraf da eğitim sektöründe olduğundan tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, markaların görsel olarak çok benzer olduğunu, müvekkilinin markasının yaygın bilinirliğinin, … kelimesinin güçlü bir ayırt ediciliğe sahip olmasının da davaya konu markayı müvekkilinin markasıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer kıldığını, davalı şirket markası ile müvekkilinin markalarının aynı mal ve hizmetlerde kullanıldığını, davaya konu markanın tescil edilmek istendiği özellikle 43. Sınıf mal ve hizmetleri ile müvekkilinin asıl iştigal alanını oluşturan ve uzun yıllardır tescilli olarak kullanılan 05, 07, 08, 09, 16, 21, 28 ve 41. Sınıf mallar arasında ayniyet ve özdeşlik bulunduğunu, bu mal ve hizmetlerin aynı/ilişkili olduğunu, söz konusu durumun ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden açabileceği gibi her iki markanın aynı firmaya ait olduğu zannını uyandırabileceğini, hem markaların hem de mal ve hizmetlerin aynı olması durumunda ayrıca karıştırılma ihtimalinin aranmasına gerek olmadığını, TRIPS anlaşmasının 16. Maddesinde yer alan “aynı mal veya hizmetler için aynı işaretin kullanılması halinde karışıklık olasılığının mevcut olduğu varsayılacaktır” biçimindeki uluslararası anlaşma hükmünün bu yönde olduğunu beyan ederek müvekkilinin oldukça iyi bilindiğini iddia ettiği markasının ayırt edilemeyecek derecede benzeri olan … ÖĞRENCİ ETÜT MERKEZİ VE EĞİTİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ. adına 15.10.2019 tarih ve 2019 99280 no ile kayıtlı … …EĞİTİM KURUMLARI ibareli markanın kısmen reddine dair TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 02.02.2021 tarih ve 2021-M-854 sayılı kararının iptali ile söz konusu markanın tescil işlemleri neticelenmişse hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesine özetle; davacı vekilinin başvuruya konu ibareli işaret ile davacı adına tescilli şekil ve ibareli marka arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu, bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının başvuru kapsamından çıkarılmayan hizmetler bakımından yerinde olmadığını, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlandığı konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, başvuruya konu işaret ile iddiaara mesnet markaların kapsamında aynı veya aynı türden mal ve hizmetler bulunuyor olması koşulunun ise başvuru kapsamından çıkarılmayan mallar bakımından sağlanmadığını, davacı vekilinin, başvuru kapsamından çıkarılmayan mallar ve hizmetler bakımından SMK M. 6/3 hükmü bağlamından davacının eskiye dayalı kullanımından kaynaklı haklarının olduğundan bahisle başvurunun tümüyle reddedilmesi gerektiği iddialarının, söz konusu mala ve hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanım ispatlanamadığından yerinde olmadığını, SMK m. 6/4 kapsamında bir başvurunun itiraz üzerine reddedilebilmesi için başvuru kapsamında yer alan malların veya hizmetlerin, aynılarının ya da benzerlerinin itiraza mesnet markaların kapsamında yer alması gerektiğini, mallar bakımından aynılık ya da benzerlik söz konusu olmadığı için, davacılar vekilinin SMK m. 6/4 hükmü bağlamında ileri sürdüğü iddiların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanabilmesi için Türkiye tarafından da benimsenmiş olan tanınmış markalarla ilgili WIPO Ortak Tavsiye Metnine göre, markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarının zarar görmesi, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi hallerinden en az birinin mevcut olması gerektiğini, tescili talep edilen dava konusu işaretin, tanınmışlığı iddia edilen “…” ibaresini esas ya da münhasır unsur olarak içeren markalar ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmadığını, SMK m. 6/6 hükmünün uygulanabilmesi için tescil için başvurusu yapılan işaretin bir kişinin ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi gerektiğini, dava konusu başvuru davacının ticaret unvanından oluşmadığından ticaret unvanı gerekçeli iddiaların hukuki daanaktan yoksun olduğunu, kötü niyete ilişkin iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, itiraz edenin kötü niyete ilişkin iddialarını desteklemesi gerektiğini, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunlmadığından bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmasına karşın yargılamaya katılımı olmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
1) Markalar arasında karıştırılma ihtimali olup olmadığı
Bilindiği üzere 6769 sayılı SMK m.6/1, ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.      
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
a) Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemelidir. Markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardır. Markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edilir.
Yargıtay … HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “PORT/INTERPORT” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
• Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
• Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
• Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davacıya ait 2006 61630, 2020/09721 sayılı “… yayınları şekil”, “… kurs” ibareli markalar ile davalıya ait … Başvuru Numaralı “… …Eğitim Kurumları” markası karşılaştırıldığında, taraf markalarının “…” ibaresini bağımsız ayırt edici unsur olarak ortak şekilde içerdiği, markalardaki farklılıkların ayırt ediciliği bulunmayan unsurlardan kaynaklandığı, sonuç olarak markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal açıdan 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi anlamında yüksek düzeyde benzerlik olduğu,
b) Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Malların ve hizmetlerin benzerlik açısından incelenmesine ilişkin AB Adalet Divanı’nın 29.09.1998 tarih ve C-39/97 sayılı Canon kararında önemli tespitler yapılmıştır.
Mal/hizmet benzerliği incelenirken karşılaştırma konusu mallara ve hizmetlere ilişkin ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gereklidir. Bu faktörler, malların veya hizmetlerin doğası (niteliği), kullanım amaçları, kullanım şekilleri/yöntemleri ile birbirlerinin ikamesi ya da tamamlayıcısı niteliğinde olup olmadıklarıdır. Ayrıca karşılaştırmada malların/hizmetlerin dağıtım kanalları, hitap ettikleri tüketici kesimi ve ticari kaynakları da göz önünde bulundurulabilecek faktörlerdendir.

Mal veya hizmetlerin benzerliği incelenirken yukarıdaki faktörlerden hangilerinin karşılaştırılan mal veya hizmette ortak olduğunun tespitinin ardından, mal veya hizmetin benzerlik düzeyine karar verilir.
AB Adalet Divanı mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyinin tespitinin aşağıda belirtilen faktörlere bağlı olarak belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Benzerlik düzeyi tespit edilirken mal veya hizmetlerin;
• Doğası,
• Kullanım amacı
• Kullanım şekli
• Birbirinin tamamlayıcısı olup olmadığı
• Rekabet halinde veya ikame edilebilir olup olmamaları
• Dağıtım kanalları
• İlgili tüketici kesimi
• Ticari kaynakları dikkate alınır.
Mal/hizmet benzerliği değerlendirmesinde kullanılan faktörler yukarıda sayılanla sınırlı değildir. Somut olayın özelliğine göre benzerliğe etki edebilecek farklı faktörler de söz konusu olabilir.
Mal/hizmet benzerliğine ilişkin yukarıda belirtilen faktörlerden mal veya hizmetlerin doğasının, kullanım amacının, ticari kaynağının aynı veya yakın olması; tamamlayıcı nitelikte mal veya hizmet olması ve rekabet halinde veya ikame edilebilir olması mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyini doğrudan artıran güçlü faktörler olarak tanımlanır. Söz konusu faktörlerden kullanım şekli, dağıtım kanalları ve ilgili tüketici kesiminin aynı veya yakın olması ise mal veya hizmetlerin benzerlik düzeyine görece daha az etki eden faktörlerdir.
Mal/hizmet benzerliği incelenirken karşılaştırmaya konu mallar/hizmetler arasındaki ilişkiyi tanımlayan ilgili tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Bununla birlikte, malın/hizmetin türüne göre, değerlendirmeye tabi tutulan faktörler daha az ya da daha çok önemli olabilir. Başka bir ifadeyle, mal/hizmet incelemesinde göz önünde bulundurulan birçok kriterin incelemeye etkisi açısından standart bir değeri yoktur. Bunun yerine, inceleme aşamasında sahip oldukları önem/ağırlıkları her bir somut olay bağlamında belirlenmelidir.
Mal/hizmet benzerliği incelemesinde Türkiye’deki yaygın ticari (belki tarihi/kültürel) hayatın pratiklerinin esas alındığı, bu anlamda mal/hizmet benzerliğinin de ülkelere göre belli ölçüde değişkenlik gösterebileceği unutulmamalıdır.
Davacıya ait markalardan 2006 61630 tescil numaralı markanın tescil kapsamında 05, 07, 08, 09, 16, 21, 28 ve 41. sınıflara dâhil mal ve hizmetler bulunmaktadır. Davacıya ait diğer marka olan 2020/09721 numaralı markanın tescil kapsamında da 16, 35 ve 41. Sınıfa dâhil mal ve hizmetlerin bulunduğu,
Somut olay incelendiğinde, davacıya ait markaların tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin davalıya ait markanın tescil kapsamında kalan ve davanın konusunu oluşturan 43. Sınıfa dâhil hizmetler ile doğasının ve kullanım amacının farklı olduğu, zira davalıya ait markanın tescil kapsamındaki hizmetlerin konaklama(otel), yiyecek-içecek (Restoran, cafe, pastane, vb.), kreş ve hayvanlar için geçici barınma hizmetlerinden oluştuğu, bu hizmetlerin davacıya ait markaların tescil kapsamında bulunan 05, 07, 08, 09, 16, 21, 28, 35 ve 41. sınıfa dâhil mal ve hizmetlerin farklı kullanım amacına hitap ettiği, ayrıca bu mal ve hizmetlerin birbirinin ikamesi veya tamamlayıcısı olmadığı, aynı ticari kaynağa sahip olmadığı, başka bir ifadeyle aynı firmalar tarafından üretilmediği veya piyasaya sunulmadığı, aynı tüketici kesimine hitap etmediği, dağıtım kanallarının farklı olduğu, sonuç olarak karşılaştırılan mal ve hizmetlerin aynı veya benzer mal/hizmetler olmadığı,
c) Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı,
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.  
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Markaların ortak unsurlarının ayırt edici olmadığı durumlarda işaret benzerliği incelemesi ortak olmayan unsurlara odaklanılır. Karşılaştırma konusu markalarda ayırt edici olmayan unsurların ortak olması durumunda karıştırılma ihtimali yoktur sonucuna ulaşılır.
Markaların düşük ayırt edici niteliği haiz unsurlarının ortak olduğu durumlarda işaret benzerliği incelemesinde ortak olmayan unsurlar ve genel izlenim dikkate alınır. Diğer bir ifadeyle, markalar düşük düzeyde ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Bu değerlendirme ortak olmayan unsurların benzerliğinin ve ayırt edici niteliğinin araştırılması şeklinde olacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Karşılaştırılan işaretlerde, düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun ortak olarak yer alması, karıştırılma ihtimaline yol açmaz.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ürünler hemen her yaştan ve kesimden ortalama tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu düşünülmektedir.
Her ne kadar markalar arasında “…” ibaresinin ortak ayırt edici unsur olarak bulunmasından kaynaklı olarak belirli düzeyde bir benzerlikten bahsedilse de, markaların tescil kapsamında yer alan ve incelemeye dâhil edilen mal/hizmetlerin aynı veya benzer mal/hizmetler olmadığı açık şekilde görüldüğünden markalar arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı,
2) Davacı markalarının tanınmış marka olup olmadığı
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 

Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 
Davacı vekili tarafından dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi, belge ve delillerin incelenmesi neticesinde, sunulan dokümanların bir markanın tanınmışlığına ilişkin kriterleri karşılamadığı, davacıya ait “…” ibaresini içeren markalar ile ilgili olarak Türk Patent ve Marka Kurumu veritabanında da herhangi bir tanınmışlık kaydına rastlanmadığı ve davalı tarafın davacıya ait markanın bilinirliğinden haksız biçimde yararlanmaya çalıştığı iddiasının somut deliller ile ispatlanamadığı,
3) Kötü Niyet Bakımından Değerlendirme
Dava dilekçesinde, davacının kötü niyet iddiasının markalar arasındaki benzerlik iddiasıyla birlikte davacı markalarının tanınmış olmasına, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olması nedeniyle davacının markalarına kazandırdığı bilinirlikten davalının yararlanma gayreti içerisinde olmasına dayandırıldığı,
Yapılan değerlendirmede, davalı başvurusunun kötü niyetle yapıldığı yönünde somut bir kanaate ulaşılamadığı, salt markalar arasındaki benzerlik iddiasının başvurunun kötü niyetle yapıldığı sonucunu doğurmayacağı, bir başvurunun kötü niyetle yapıldığı sonucuna varabilmek için markanın başka bir marka ile özellikle figüratif unsurlarında veya yazı tipinde ayniyet aranmasının daha makul olduğu, incelenen somut olayda markalar arasında ayniyet bulunmadığı, herhangi bir figüratif unsur veya yazı tipinde de ayniyet olmadığı, başka bir ifadeyle davalıya ait markanın taklit marka olduğu algısını doğurabilecek bir hususun bulunmadığı,
4) Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme
Tescil ilkesinin istisnalarından birisi SMK’nın 6/3 maddesinde hükme bağlanan eskiye dayalı kullanımdır.
6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” hükmünü amirdir. Tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş olması koşuluna göre, itiraza gerekçe olarak gösterilen işaret üzerindeki hakkın, itiraz edilen markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden veya bu başvuruya ait rüçhan tarihinden önce doğmuş olması gerekir.
Davacı taraf vekili, müvekkilinin 2006 yılından beri … ibareli ve esas unsurlu seri markaların maliki olduğunu, markasını uzun yıllardan beri kullandığını, markalarını TÜRKPATENT nezdinde tescil ettirerek öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu ileri sürmüştür.
Dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi, belge ve deliller ışığında yapılan değerlendirme neticesinde, davacının … ibaresi üzerinde başvuru kapsamında kalan 43. Sınıfa dâhil hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanım nedeniyle öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu ispatlayamadığı,
Netice itibariyle,
1) Davalıya ait marka başvurusuna konu işaret ile davacı markaları arasında başvuru kapsamında kalan hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
2) Davacının tanınmışlık ve eskiye dayalı kullanım ve kötü niyet iddiasının yeterli bilgi, belge ve delil ile ispatlanamadığı,
3) Yukarıdaki tüm tespit ve değerlendirmeler kapsamında, iptali istenen 2021-M-854 sayılı YİDK kararının YİDK kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatlerine varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı şirketin vekil veya temsilcisinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10.02.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır