Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/97 E. 2021/174 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/97
KARAR NO : 2021/174

HAKİM : … …
KATİP :…

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … – ….
DAVALI : …

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ve Tescil
DAVA TARİHİ : 17/03/2020
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ve Tescil istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle,müvekkili şirketin 2015 yılından bu yana … alan adı altında çevrimiçi (online) araç kiralama rezervasyon/aracılık hizmeti vermekte olduğunu, “… 360” platformunun 2015 yılı başlarında müvekkili şirket ile … şirketinin işbirliği sonucu ortaya çıktığını ve faaliyetlerine başladığını, müvekkili markasının toplum nezdinde tanınmış bir marka haline geldiğini, müvekkili şirkete ait başvuru konusu marka ile itiraza konu … nolu “…” ibareli şekil ve kelime markaların birbiri ile benzer olmadığını, dava konusu markalarla ortak unsur olan “…” ibaresinin “…” kelimesinden türetilmiş bir kelime olduğunu, anılan kelimenin jenerik olması nedeniyle ayırt edici olmadığını, “…” kelimesinin genel herkesin kullanımına açık jenerik bir ifade olduğunu, markaların benzerliğine ve markalar arasındaki karıştırılma ihtimaline etkisinin asgari düzeyde olduğunu, davalıya ait markanın zayıf marka olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirket markasındaki ayırt edici unsurun 360 derece ibaresi iken davalı yan markalarında bu ayırt edici unsurun “param” ibaresi olduğunu, markalar arasında bütünsel benzerlik bulunmadığından iptali talep edilen YİDK kararının… yerleşik kararlarına aykırı hale geldiğini, markalarda kullanılan yazı fontlarının, ortak unsur olan “…” ibaresinin konumlandırılışının, kullanılan renk ve harflerin, yazı stillerinin (örneğin “y” harfinin müvekkili şirket markasında meşale gibi durduğu, davalı markalarında kıvrık uçla ifade edildiği) birbirinden farklı olduğunu ve markalar arasında tasarım ayniyeti veya benzerliği olduğundan söz edilemeyeceğini, markaların hitap etiiği tüketiciler nezdinde yeterli ayırt ediciliğe sahip olduğunu, benzer markalar olduklarına dair bütünsel bir izlenim bulunmadığını, internet üzerinde yapılacak basit bir araştırma ile davalı markasında yer alan “…” ibaresinin aratıldığında davalı yana ait herhangi bir sonucun çıkmadığını, bu markanın açılımı olan “… param” ibaresi aratıldığında ise davalıya ait içeriklerin çıktığını, her iki marka arasında ortalama tüketici nezdinde bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, yine müvekkili şirketin reklam çalışmaları ve ticari faaliyeti doğrultusunda 35. ve 39. Sınıf hizmetlerde tescilinin zaruri olduğunu aksi yönde verilecek bir hükmün müvekkilinin 2015 yılından bu yana yaptığı tüm faaliyetlere sessiz kalan davalı yanın kötüniyetli itirazını ödüllendirmek olacağını iddia ederek; davanın kabulü ile TürkPatent’in… sayılı YİDK kararının müvekkili aleyhine reddedilen sınıflar yönünden iptaline, yine müvekkili şirketin 2019/17738 başvuru numaralı markasının marka tescil başvurusunda talep edilen tüm sınıflar yönünden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevabında özetle; başvuru ve itiraz gerekçesi markalar arasında ilişkilendirilme/iltibas oluşturacak düzeyde görsel, işitsel veya kavramsal işaret benzerlik bulunduğunu, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmasına karşın yargılamaya katılımı olmammıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı … davalılar arasındaki uyuşmazlık, YİDK kararının yerinde olup olmadığı ile davacı markasının tescil koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Bu madde ile getirilen düzenleme kapsamında, önceki markanın benzeri olan işaretler, sadece “aynı tür” mal ve hizmetler için değil, farklı sınıf ve alt gruplarda yer almakla beraber “benzer” mal ve hizmetler için de tescil edilemeyecek, tescil edilmişse hükümsüz kılınacaktır.
“Benzerlik” kavramı 6769 sayılı yasada tanımlanmamıştır. Ancak “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlıklı 7/2(b) bendinde; “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” yasaklanmış ve benzerlik olduğunun kabulü için gereken kıstas burada açıklanmıştır. (İşbu hükümler mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 9/b maddelerine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla mülga mevzuat döneminde verilen Yargıtay kararları ile doktrin görüşleri, 6769 sayılı SMK m. 6/1 bakımından da geçerlidir.)
Karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Nitekim; Yargıtay …. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında “Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir” denilerek, halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gereken açıklanmış bulunmaktadır.
Yine, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 13.01.2003 tarihli ve 2002/7864 E., 2003/43 K. Sayılı kararında da belirtildiği gibi “iki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığının tespiti yapılırken, bu markanın hitap ettiği kesimi ve bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak” gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun …. E. sayılı kararında; “Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir.” denilmektedir. Dolayısıyla; benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin kabulü için, tüketicilerin iki markayı “aynı” zannetmesi gerekmemekte, aralarında bağlantı kurulması, birinin diğerini çağrıştırması, seri marka olarak algılanabilmesi de karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilmektedir.
SMK’nun 6/1 hükmünün uygulanabilmesi, eski ve yeni marka arasındaki benzerliğin markaların kapsadıkları mal/hizmetlerin yakınlık derecesi de dikkate alındığında iltibas tehlikesi yaratması koşuluna bağlıdır. Burada iltibasın fiilen gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur, sadece iltibas ihtimalinin varlığı yeterlidir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri üreten/yapan işletmeler arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içine alınmalıdır. Zira bu yolla, iltibasa yol açan markayı taşıyan mallar/hizmetler de, marka sahibine atfolunmaktadır.
İltibas ihtimalinin araştırılmasında, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığı hususunda markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilir. Marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir.
Davacı … başvurusu; marka mavi/lacivert tonlarında, yuvarlak formda, küçük harflerle yazılmış … ibaresi ile bu ibarenin başında yer alan sarı/turuncu tonlardaki 360o ibaresinden oluşmaktadır. Markanın ayırt edici, esaslı unsuru 360OYLC ibaresinin bütünüdür.
Redde mesnet alınan davalı markaları ise; …+ŞEKİL biçimindedir. 2017 65927 sayılı markada yer alan … ibaresi, davacı markası ile benzer şekilde, yuvarlak formda ve küçük harflerle yazılmıştır. Ayrıca marka sözcüğü altın sarısı yuvarlak bir zemin üstüne, açık sarı renkte yazılmış olduğundan davacı markasındaki sarı/turuncu renk konsepti ile örtüşmektedir. Davalının her iki markasında da ibrenin altında yer alan oval çizgi ile gülen yüz figürü oluşturulmuştur. Davalı markalarının tamamının ayırt edici esaslı unsuru … ibaresidir. Zira “param” kelimesi, mal ve hizmet sektöründe karlılığı, kazancı ifade eden telmih edici bir kelimedir. Dolayısıyla bu kelime marka bütünü içinde tali unsur konumunda olup, markaya ayırt edicilik katmamaktadır.
Taraf markalarında ortak unsur olarak bulunan … ibaresinin herhangi bir anlamı olmamakla birlikte, davacı yan bu ibarenin … kelimesinin sesli harfleri silinerek oluturulmuş kısaltması olduğunu ileri sürmektedir. Gerçekten de tüketicilerin “algıda tamamlama” (harfleri eksik bir ibarenin, benzer seslerden oluşan bilinen, anlamlı bir kelimeye benzetilerek anlamlandırılması) yoluyla … ibaresi, … kelimesi gibi algılanabilir, ancak her tüketici ibareyi bu şekilde algılamayabilir de.
… kelimesi, TDK Güncel Türkçe Sözlük uyarınca “1. Yolculuğa çıkmış kimse. 2. Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse. 3. (mecaz) Doğması beklenen çocuk. 4. (mecaz) İyileşmesi umutsuz hasta. 5. (mecaz) İşten çıkarılması beklenen kimse.” anlamlarını haizdir. Davacı iddiasının aksine, … kelimesinin sözlük anlamı dikkate alındığında 35 ve 39. Sınflardaki çekişme konusu hizmetler bakımından herhangi bir tanımlayıcılığının ya da doğrudan çağrışımsal etkisinin bulunmadığı, dolayısıyla da ayırt edici bir marka işareti olduğu sonucuna varılmaktadır. Söz konusu ibare, her ne kadar 39. Sınıftaki “kara, deniz ve hava taşmacılığı” hizmetleri bakımından, bu hizmetlerden yararlanarak yolculuk eden kimseleri telmih yolu ile dolaylı biçimde hatırlatmaktaysa da; bu kadar dolaylı bir çağrışımın, … ibaresini söz konusu hizmetler yönünden zayıf marka durumuna getirmeyeceği muhakkaktır. Zira bir işaretin zayıf marka kabul edilebilmesi için ilgili mal ve hizmetlerde yoğun ve yaygın kullanımı olan, ilgili mal ve hizmeti işaret eden, ayırt ediciliği düşük bir ibare olması gerekmektedir. Somut olayda … ibaresi bir kısım tüketicilere … kelimesini çağrıştırırken, bu çağrışımın bir de ilgili hizmeti tanımladığı gibi ikili bir dolayım kurulması hayatın olağan akışına aykırı düşeceği gibi, tüketicilerin bu kadar detaylı bir değerlendirme yapmayacakları da açıktır.
Avrupa Birliği’ne bağlı marka ofisleri tarafından 02.10.2014 tarihinde kabul edilen “Nispi Ret Nedenlerine İlişkin Ortak Uygulama Hakkında Ortak İletişim – Karıştırılma İhtimali (Ayırt edici olmayan/zayıf bileşenlerin etkisi)” konulu Ortak Uygulama Kılavuzu’nun 5.3 maddesinde “Ortak bileşenler düşük seviyede ayırt edicilik taşıyorsa, karıştırılma ihtimali üzerindeki etkisini belirlemek” başlığı altında şu değerlendirmeler yapılmıştır:
Markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır.
Düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun örtüşmesi, normalde kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmaz.
Ancak, şu durumlarda karıştırılma ihtimali olabilir:
Diğer bileşenler daha düşük (ya da eşit derecede düşük) seviyede ayırt ediciliğe sahiptir veya belirgin olmayan görsel etkiye sahiptir ve markaların genel izlenimi benzerdir.
veya
Markaların genel izlenimi son derece benzer ya da aynıdır.
Bu kapsamda, markalar arasında iltibas bulunup bulunmadığı belirlenirken, daha önce tescil edilmiş olan markanın başlangıçtaki ayırt edici gücü göz önüne alınır; bu etki zayıf ise, tescili istenen ikinci markada ufak bazı değişikliklerin yapılması yeterlidir. Şu halde, kural olarak, bir tanıtma işaretinin ayırt edici gücü ne kadar fazla ise, ona sağlanan koruma da o kadar kapsamlı ve geniş olacaktır. Bu çerçevede, bir ürünü belirtmek için zorunlu olan sözcükler (tanıtma işaretleri), jenerik sözcükler ve tasviri sözcükler, 6769 sayılı SMK anlamında ayırt edici bir niteliğe sahip olmadıklarından marka olarak tescil edilemezler. Fakat bunları çağrıştıran sözcüklerin marka olarak tescil edilmesi mümkün olabilir. Ancak, böyle “zayıf” bir marka seçen kimse bunun sonuçlarına da katlanmak, yani o markanın, normalde iltibas teşkil edebilecek benzerlerinin başkası tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorundadır.
Somut olay bağlamında … ibaresinin 35 ve 36. Sınıflardaki çekişme konusu hizmetlerin hiçbir yönünden bu tür bir doğrudan çağrışımı ya da yaygın, sıradan kullanımı yoktur. Davacı tarafça dosyaya sunulmuş bu tür bir bilgi ya da belge de bulunmamaktadır.
… ibaresinin belli bir zihinsel çaba ile … şeklinde algılanması, bu algılamaya bağlı olarak da 39. Sınıftaki bir kısım hizmetler ile ilişkili çağrışımlar içermesi ise “zayıf marka” kapsamında mütalaa edilemez. Bu şekilde “uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar veya telmihler” kullanılarak marka yaratma tekniği piyasada oldukça yaygındır. Örneğin; kahve ürününün bir özelliğini ifade eden “köpüklü, okka, telve” gibi kelimeleri içeren kahve makinesi markaları mevcuttur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2015 tarihli, 2015/4688 E. ve 2015/11384 K. sayılı “…” kararı, “telmih” edici ibarelerin tescili bakımından yol göstericidir. Söz konusu kararda; “Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kullandığı “…” ibareli markanın, 556 sayılı KHK’nın 7/(c) ve (d) fıkraları gereğince tescilinin yasaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı adına tescilli… nolu markanın…. bakımından markanın hükümsüzlüğüne, diğer ürünler bakımından ise talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece dava konusu “…” markasının, çağrıştırma yoluyla tüketilebilir “çay”ın karakteristik bir özelliğini yansıttığı ve tasviri olduğundan bahisle yukarıda sayılan emtia yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesine dayanılarak hükümsüzlük kararı verilmiştir. Mal ve hizmet ile sadece uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar veya telmihler, markaya tasviri bir karakter veremeyeceği gibi, esasen bir mal ve hizmeti doğrudan doğruya çağrıştırıp akla getirmeyen, ancak telmihte bulunan kelimelerin yasaklanması mümkün değildir. Öte yandan, tescili istenen işaret, özel bir zihni çabaya mahal bırakmadan, mal ile sıkı bir ilişkisi sebebiyle malın bir özelliğini veya kompozisyonunu düşündürdüğü takdirde ise bu takdirde ayırt edicilik vasfına sahip olduğu söylenemeyecektir.
Somut olayda, mahkemece yukarıda belirtilen hususlara aykırı olarak, dava konusu davalıya ait… nolu “…” ibaresi tescili istenen çay emtiası için doğrudan 7/1-c anlamında karakteristik özellik belirten bir işaret olmadığı halde 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tescil engeli bulunduğundan bahisle hükümsüzlük kararı verilmesi isabetli görülmediğinden, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmektedir.
Kaldı ki … ibaresi, zayıf bir marka olarak kabul edilse dahi, asgari korumayı haiz olacaktır. Yargıtay …H.D. nin 2010/15117E, 2012/14012K sayılı ilamında “zayıf markaların koruma kapsamı” değerlendirilmiş ve “…” markasında yer alan “…” ibaresinin sektöründe iplik emtiası için bir cins, vasıf ve ürünün karakteristik özelliğini betimlediği için ayırt ediciliği zayıf bir marka olarak kabul edilmesi gerektiği, bu tip ibarelerin yanına başka unsurların kullanılması durumunda karıştırılma riskini olmayacağı yönündeki yerel mahkeme kararı; tescilli “…” markasının, hükümsüz kılınmadığı sürece hukuken koruma altında olacağı ve bu ibareyi içeren markaların benzer kabul edilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
İşbu emsal kararlar uyarınca; … ibaresi 35 ve 39. Sınıflardaki hizmetler bakımından tescilli marka olarak kayıtlı olduğu sürece, herkesin kullanımına açık, serbest bir işaret olarak değerlendirilemez ve davalının aynı sınıfta tescilli … ibareli markaları hükümsüz kılınmadıkça, bu ibarenin aynı hizmetler üzerinde üçüncü kişiler tarafından markasal kullanımına izin verilemez.
Kavramsal (Anlamsal) Yönden: … ve 360oYLC ibarelerinin … kelimesine referansla, kavramsal kurgulanışları itibariyle benzer oldukları, davacı markasındaki 360o ibaresinin benzerliği ortadan kaldırmadığı;
İşitsel Yönden: Davacı … başvurusu …. , davacı markaları ise … şeklinde telaffuz edildiğinden, … ibaresi itibariyle ortak olan ve aynı şekilde okunan markalar arasında işitsel benzerlik bulunduğu;
Görsel Yönden: Düz, yuvarlak yazı karakteri ile benzer şekilde yazılmış olan ve genel görünüm bakımından birbirlerinden uzaklaşmayan markalar arasında kısmi görsel benzerlik bulunduğu, … ibaresinin aynen iki taraf markasında da yer almasının ve sarı renk kullanımının benzerliği arttırdığı, 360o ibaresinin varlığının ise yeterli farklılaşma yaratmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bütünsel açıdan bakıldığında ise; davalı markalarının ayırt edici esaslı unsuru olan … ibaresinin, aynen davacı markasında kullanılması; davalı markası ile 360oYLC ibareli davacı … başvurusu arasında iltibas ve seri marka imajı yaratmaktadır.
Davacı markasını gören bir tüketicinin, davacının ilgili mal veya hizmetinin, davalıya bağlı olduğu yanılgısına kapılması kuvvetle muhtemeldir. “360oYLC” markasını taşıyan hizmetin, davalının … markaları ile ilişkili ya da bağlantılı bir hizmet olduğunun düşünülmesi de iltibas kapsamındadır. Zira “360oYLC” ibareli davacı … başvurusu, davalı markalarının türevi gibidir. Bu sebeple de tüketicilerin, önceden bildikleri … markasının zihinde bıraktığı imajdan hareketle, “seçici tutma” yoluyla yeni karşılaştıkları “360oYLC” markasını aynı/aynı tür ve benzer mal/hizmetler üzerinde gördükleri takdirde tercih etme olasılıkları oldukça yüksektir.
Davacının “360oYLC” ibareli markasını gören bir tüketici, bu markayı, davalının “…” ibareli markalarının serisi, alt markası yahut yeni bir versiyonu sanabilir. Tüketiciler bu bağlamda davalının … kelimesini esas alan yeni bir marka türettiğini yahut markanın kullanımı konusunda davacıya bir hak ve/veya lisans verildiğini düşünebilirler. Marka sahibi işletmelerin ilişkilendirilmesi de bağlantı kurma ihtimali kapsamındadır.
Somut olayda, markalarda kullanılan şekillerin ve ek ibarelerin detaylarındaki farklılıkları hatırda tutamayacak olan orta düzeydeki tüketiciler nezdinde markalar arasında bir irtibat kurulması ve davalı markası ile aynı seri içinde bir marka olarak algılanması dolayısıyla karıştırma ihtimali mevcuttur. Kaldı ki somut olayda, … kelimesinin her iki markada aynen yer alması benzerliği arttırdığı gibi, bu kelimenin 35 ve 36. Sınıflardaki mal ve hizmetler için iddia edildiği gibi zayıf bir marka olmaması da … kelimesine yönelik vurguyu güçlendirmektedir.
Bu noktada çözümlenmesi gereken; davacı markasının kapsadığı hizmetlerin, redde mesnet alınan davalı markalarının kapsadığı hizmetlerle aynı/aynı tür veya benzer olup olmadığıdır.
“Aynı” mal ve hizmet, birebir örtüşmeyi ifade etmektedir. “Aynı tür” mal veya hizmetten kasıt aynı sınıfın alt grubunda sayılan mal veya hizmetlerin birbirine göre durumudur. Farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığı ise; bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle, bu mal veya hizmetlerin benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı, ikame imkânlarının bulunup bulunmadığı, birbirini tamamlayıcı niteliği bulunup bulunmadığı benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı dikkate alınarak belirlenir.
Yukarıda görüldüğü üzere taraf markaları; davacı … başvurusunda yer alan 35 ve 39. Sınıflardaki hizmetlerin TAMAMI itibariyle aynı/aynı tür hizmetleri kapsamaktadır.
Karşılaştırma konusu markaların kapsamındaki hizmetlerin aynı/aynı tür olması, iltibası artıran bir husus olarak değerlendirilmelidir. Zira marka işaretlerinin kapsamındaki mal ve hizmetler arasındaki ayniyet veya benzerlik arttıkça, marka işaretleri arasındaki düşük derecedeki benzerliğe rağmen, markalar arasındaki benzerlikler ön plana çıkarak markalar arasında iltibas tehlikesi artmaktadır. Nasıl ki bir mıknatısın iki ayrı kutbu birbirine belli uzaklıkta iken çekim etkisi oluyorsa ve fakat yakınlaştırdığınız zaman çekme eğilimine giriyorsa, markalar arasındaki mal ve hizmetler ile marka işareti benzeşmesi de böyledir. (Bkz. Karasu, Rauf; Üç Boyutlu Biçim ve Hareket Markaları, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi (Batider), Haziran 2008 Cilt XXIV sayı: 3, s. 345 vd.;EuGH, WRP 1998, s. 1165 Tz 19; Seibt, s. 111; (Case C-39/97 Canon [1998] ECR I-5507, paragraph 17, and Joined Cases T-81/03, T-82/03 and T-103/03 Mast-Jägermeister v OHIM-Licorera Zacapaneca (VENADO with frame and Others) [2006] ECR II-5409, paragraph 74).
Öte yandan, Marka Hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır” Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir . İlgili tüketici kitlesi belirlenirken “ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin mal veya hizmetlerin kategorisine göre çeşitlilik gösterdiği de akılda tutulmalıdır.” (C -251/95 Sabel / Puma [1997]).
Dava konusu hizmetlerin bir kısmı daha özenli ve dikkatli bir tüketici kesimine hitap etmekteyse de; ilgili hizmetlerin tüketicisi, genel olarak makul derecede bilgili, dikkatli ve gözlemci olarak kabul edilen ortalama tüketici olmakla birlikte, toplumun pek çok kesiminden oluşan geniş bir kitledir (35 ve 39. Sınıflardaki hizmetler). Bu nedenle de ortalama bir tüketici tarafından, davalı … davacı markalarının ve/veya işletmelerinin ilişkilendirilmesi olasıdır. Zira markaların bütünsel olarak tüketici algısında yarattığı etki oldukça yakındır.
Açıklanan nedenlerle; davacının …. ” ibareli marka başvurusu ile “…” ibareli davalı markalarının benzer olduğu; davacı … başvurusunun kapsadığı 35 ve 39. Sınıflardaki hizmetlerin tamamı bakımından hizmet listelerinin aynı/aynı tür olduğu ve markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimali bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacının ileri sürdüğü gibi, geçmişe dayalı fiili kullanımın iltibas yaratmaması ve/veya davalının bu kullanıma sessiz kalması ise huzurdaki davanın konusu olmadığı gibi, tescil engelini bertaraf etmeye de elverişli değildir.
Öte yandan, davacı yan eylemli kullanımın taraf markaları arasında iltibas yaratmadığını savunmuşsa da, dosyada mübrez belgelerden davacı kullanımının …markasına ilişkin olduğu görülmüş ve 360oYLC markasının halihazırda süren eylemli bir kullanımı olmadığı anlaşıldığından bu iddiaya da itibar edilmemiştir.
Netice itibariyle, davacının 2019/17738 sayılı ibareli marka başvurusu ile “…” ibareli davalı markalarının benzer olduğu; davacı … başvurusunun kapsadığı hizmetlerin tamamı (35 ve 39. sınıflar) bakımından hizmet listelerinin aynı/aynı tür olduğu ve YİDK kararında da belirtildiği gibi markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimali bulunduğu sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı …’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı … davalı … vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalının vekil veya temsilcisinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.22.04.2021

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır