Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/83 E. 2021/162 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/83 Esas
KARAR NO : 2021/162

HAKİM : … …
KATİP : ….

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : …

DAVA :Marka Yidk Kararının İptali, hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ : 21/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka Yidk Kararının İptali, hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin …’nin birçok alanda Türkiye’nin öncü firmalarından biri olduğunu, 1944 yılından bugüne üretim yapan çok tanınmış… ve diğer markaların sahibi olduğunu, bu markalar arasında çok sayıda “…” ve “…” esas veya münhasır unsurlu markanın da yer aldığını, davalılardan … tarafından diğer davalı … nezdinde yapılan marka tescil başvurusunun ilanı üzerine yapılan itirazlarının 6769 s. SMK’nın 19. maddesi hükmü gereğince reddedildiğini, söz konusu marka başvurusunun reddi gerekirken YİDK tarafından aksi yönde verilen kararın 6769 s. SMK’nın m. 6/1, 6/5 ve 6/9 hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili adına tescilli ve kullanılmakta olan birçok “…” ve “…” esas veya münhasır unsurlu markanın bulunduğunu, söz konusu markalardan bir kısmının tanınmış … çatı markasıyla birlikte kullanıldığını, müvekkili şirketin bu şekilde oluşturulmuş … … … gibi markaların sahibi olduğunu, bu markalara dava dilekçesinde olduğu gibi … nezdinde ileri sürülen itirazlarda da yer verildiğini, müvekkili adına tescilli ve itiraza mesnet ileri sürülen markaların esas unsuru “…” veya “…” iken davalı adına tescil başvurusuna konu markanın münhasır unsurunun “…” şeklinde olduğunu, davalı adına tescil başvurusuna konu işaretin müvekkili adına tescilli “…” esas unsurlu markaları aynen bünyesinde barındırdığını, bu durumun markaların benzerliğini mutlak hale getirdiğini ve markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu nedenle başvurunun reddinin gerektiğini, dava konusu markanın beyaz kare zemin üzerinde ince puntolarla siyah renkli harfler kullanılarak oluşturulduğunu, itiraza mesnet gösterilen birçok “…” ve “…” esas unsurlu müvekkili markalarının da benzer şekilde oluşturulduğunu, markalar arasında sözcük unsurları açısından yazılış, okunuş ve görünüş itibariyle benerlik bulunduğunu, dava konusu markayı oluşturan esas unsurun “…” şekline olduğunu, dava konusu markada müvekkili şirketinin markaları gibi “…” sözcüğüne vurgu yapıldığını, dava konusu marka ile müvekkilinin itiraza mesnet gösterdiği markalar arasındaki tek farklılığın dava konusu marka ibaresinin sonunda yer alan, hiçbir anlam ifade etmeyen ve hiçbir ayırt edicilik özelliği bulunmayan “-tüv” eki olduğunu, davalının tescilini talep ettiği markada herhangi bir özgünlük, ayırt edicilik yahut üretkenliğin olmadığını, dava konusu markada yer alan “-tüv” ekinin tescil kapsamında yer alan hizmetler açısından genel bir ifade olduğunu ve dava konusu markanın özgünlüğüne katkısı olmayan bir ifade olduğunu, dava konusu markaya eklenen “-tüv” eki ile müvekkili şirketin markalarının ayırt edici özelliğinin zarar gördüğünü, aynı firmaya ait iki markanın olduğu izleniminin oluştuğunu, dava konusu markada daha görülür görülmez göze çarpan ilk ibarenin … ibaresi olduğunu, ortalama zeka düzeyine sahip birtüketicinin dava konusu markayı görür görmez müvekkili şirketin uzun yıllar boyunca kullanım sonucu çok tanınmışlık veya çok tanınmışlık seviyesinde ayırt edicilik kazandırdığı “…” ve “…” ibareli seri markaların devamı niteliğine bir markanın oluşturulduğunu düşüneceğini, dava konusu markada “…” ibaresinin en çok dikkat çekecek yerde, yani dava konusu markanın en başında bulunduğunu, dava konusu markanın … numaralı markanın tescil ettirilmek istendiği emtia listesine bakıldığında müvekkilinin markaları ile aynı hatta benzer hizmetleri kapsadığını, markaların tescil kapsamında bulunan 42. sınıfa dahil hizmetlerin aynı/aynı tür olduğunu, itiraza mesnet gösterilen müvekkiline ait markaların ise 7, 8, 9, 16 , 28, 37, 38 ve 42. sınıflarda tescilli olduğunu ve bilgisayar ve elektronik ürünlerle ilgili emtialar bakımından çok tanınmışlığa sahip olduğunu, markaların “…” ibaresini birebir barındırması ve aynı/aynı tür hizmetleri içermesi sebebiyle 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca başvurunun reddinin gerektiğini, uzun zaman önce … nezdinde tescili yapılmış “…” ve “…” esas unsurlu markaları yıllardan beri tüketicisiyle buluşturan müvekkilinin tüketici nezdinde bilinirliği ile tanınmış çok sayıda markaya sahip olduğunu, dava konusu markaya ait hizmetlerin müvekkili şirketin hizmeti olduğuna dair imaj oluşturacağını ve oluşacak bu imajdan davalının haksız yarar sağlayacağını, müvekkilinin sahip olduğu markaların itibarının zarar göreceğini ve müvekkilinin “…” esas unsurlu markaların ayırt edici karakterinin zedelenebileceğini, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddinin gerektiğini, ayrıca sayısız miktarda seçenek özgürlüğü varken uzun yıllar boyunca yurt içi ve yurt dışında bilinirliği yüksek markalara sahip müvekkilinin “…” ve “…” markalarına benzer bir marka olan “…” ibareli markanın tescili talebi ile başvurulmasının başvuru sahibinin kötü niyetli olduğu ihtimalini de kuvvetlendirdiğini, başvurunun haksız rekabete hazırlık amacıyla yapıldığını ve iyi niyetli olmadığını, bu nedenle başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/9 maddesi gereğince de reddedilmesi gerektiğini ileri sürerek, emsal nitelikteki Ankara Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Yargıtay …. HD kararlarına da atıf yaparak, … sayılı … YİDK kararının iptaline, bu süreç içerisinde marka tescil işlemleri tamamlanmış ise, … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 42. sınıfta yer alan emtialarının tamamı açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkilinin davacı tarafından açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini, somut olayda başvuru markası … markası ile davacının itirazına mesnet … esas unsurlu markalar yan yana incelendiğinde taraf markalarının karıştırılabilecek derecede benzer olmadıklarını, her ne kadar taraf markalarında “…” ibaresi ortak olarak yer alıyor ise de “…” ibaresinin “belirli bir alanda uzmanlaşmış kişiler/uzman/bilirkişi” anlamına geldiğini, bu nedenle tek başına markasal ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, … ibaresinin piyasada yaygın kullanımı bulunan bir ibare olduğunu, fantezi-orijinal olmayan, ayrım gücü zayıf bir ibare olduğunu, özellikle ayırt edici ek/sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını, somut olayda da başvuru markasının … ibaresinin farklı ekler alarak yeterli farklılık ve ayırt edicilik kazandığını, başvuru konusu marka ile davacı markalarının bütünsel algılamada benzerlik taşımadığını, doktrin ve Yargıtay içtihatlarında karıştırılma ihtimalinin tespitinde belirleyici unsurun markanın münferit unsurlarından ziyade markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim olduğunu, somut olayda da ibarelerin bütünüyle bıraktığı izlenim ve toplu olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz etmenin olanaksız olduğunu, öte yandan taraf markaları arasında işaret benzerliği bulunmadığı için somut olayda tanınmışlık koşullarının da oluşmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddiasının da haksız ve mesnetsiz olduğunu, açıklanan sebeplerle YİDK tarafından alınan kararın usule ve yasaya uygun olduğunu ileri sürerek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile özetle: … tarafından verilen kararın yerinde olduğunu, markalar arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin 2014 yılından bu yana denetim ve mühendislik grubunda hizmet vermekte olduğunu ve sektöründe gerçekleştirdiği tüm işleri büyük özen göstererek gerçekleştirdiğini, başarılı işlere imza atmak için titiz ve araştırmacı şekilde çalıştığını, müvekkilinin çalışma ve hizmet alanlarının ifade edilmesinde bile tarafların birbirinden farklı olduğunu ve davanın haksız ikame edildiğinin ispatlanmış olduğunu, davaya konu edilen … ibareli markanın hükümsüz kılınmasını gerektirecek hiçbir şartın davada mevcut olmadığını, müvekkilinin kötü niyetini gösteren hiçbir delilin davacı tarafından sunulamadığını, müvekkilinin markasını … nezdinde tescil ettirilerek mevzuata uygun şekilde koruma altına alındığını, müvekkilinin markasının … ibaresinden meydana geldiğini, davacının itiraiza konu ettiği markaların ise …, …. ibareli markalar olduğunu, markaların benzerliği/karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirme yapılırken markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının ayrıştırılarak tek tek mukayese edilmesi yoluyla değil markanın tüm unsurlarının birlikte ortaya çıkarttığı izlenime göre yorum yapılacağını, davacının karıştırılma ihtimali iddiasında bulunduğu markalar incelendiğinde markaların birbirinden kolaylıkla ayrıldığını, görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını ve işaretlerin tüketici nezdinde toplu olarak bıraktığı izlenim açısından herhangi bir iltibas tehlikesi barındırmadığını, müvekkiline ait markada K ve S harfi kullanılırken davacıya ait marka olan … isminde X harfinin kullanıldığını, yine müvekkilinin markasında harfler olduğu gibi yazılır ve kullanılırken davacıya ait … markasında X ve P harflerinin lacivert ve kırmızı renkte tasarlandığını ve tescillendiğini, davacı adına tescilli olan dava dilekçesinde belirtilen ve dosyay sunulan … ibaresinin geçtiği tescilli markaların bir kısmının renkli bir kısmının ise tamamen farklı yazım karakterinden oluştuğunu, … ibaresinde gölgelendirme yapıldığını, tamamının büyük ya da tamamının küçük harflerden oluşan şekillerde de ayırt edici renk, gölgelendirme ve yazı stilinde yazılarak tescillenmiş olduğunu, müvekkili adına tescilli … markası ile davaya konu edilen … ibarelerinin yazılımı, tasarımı, renkleri, yazı karakterleri, büyük-küçük harf tasarımının tamamen birbirinden farklı ve ayırt edici ibarelere sahip nitelikte olduğunu, bütünsel olarak bakıldığında da “…” markasının düz bir hizada ve dik pozisyonda yazılan harf dizilimine sahipken “…” markası tamamen sol aşağıdan sağ yukarıya doğru açı alan ve italik harf dizilimine sahip olduğunu, kıyaslanan markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığını, davacının itiraza konu ettiği markanın yazımında İngilizce harfler mevcut olup müvekkilinin tescilli markasında Türkçe harflerin kullanıldığını, davacının mukayese ettiği markanın yazım şeklinin birbirinden farklı olduğunu, … nezdinde içinde … geçen tescilli birçok markanın bulunduğunu, Internet üzerinde yapılan aramada da binlerce farklı yerli ve yabancı kullanım örneklerine rastlandığını, Türk Dil Kurumunda bilirkişi anlamında kullanılan … kelimesinin ülkemizde neredeyse her sokak başında ticarethanelerin tabelalarında yaygın olarak kullanıldığını, davaya konu markaların tüketici nezdinde idari ve ekonomik bir birliktelik bulunduğu yönünde yanılsamaya düşüldüğü iddiasının gerçekten uzak olduğunu, özetle müvekkili adına tescilli … isimli marka ile dava konusu edilen … isimli markanın bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabileceğini, bu nedenle 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında davacı adına tescilli marka ile müvekkili adına tescilli marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında değerlendirme yapıldığında müvekkilinin markasıyla davacı markalarının farklı kitlelere hitap ettiğini, hukukumuzda … alanındaki işletmelerin ünvanında, tabelasında, ruhsatında … ifadesinin yer alması gerektiğinin açıkça kanunla düzenlendiğini, hal böyleyken … markasının hükümsüzlüğünün talep edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 08.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 30529 sayılı İKİNCİ EL MOTORLU KARA TAŞITLARININ TİCARETİ HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK incelendiğinde “…” ve “ekspert” kelimesinin toplamda 10 kere geçtiğini, … kelimesinin hukumuzda sıkça kullanıldığını, son olarak müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektörde son derece saygın bir firma olduğunu, etik olmayan hiçbir eylemin içine girmediğini ve yaratıcılık vasfını her zaman misyon edindiğini ileri sürerek hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz iddiaları kabul etmediklerini ve açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :
Davacı … davalı arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiası karşısında Türkpatent YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Markalar arasında karıştırılma ihtimali olup olmadığı:
Bilindiği üzere 6769 sayılı SMK m.6/1, ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir, marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır;  dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması, dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması, dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı:
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Davacının itiraz sürecinde mesnet gösterdiği 2003 16533, 2003 02043, 2003 02041, 202828, 204813 sayılı “…”, “… flex”, “… active”, “…”, “…” ibareli markalar ile davalıya ait “…” ibareli markayı karşılaştırmak suretiyle yapılan incelemede, davalıya ait markanın standart büyük harfler ile yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait dava konusu markaların ise “…” ibaresini tek başına veya ilave unsurlar ile birlikte içeren markalardan oluştuğu, davacı markalarından 2003 16533, 2003 02043, 2003 02041 sayılı markalarda “…” ibaresinin standart büyük harfler ile tertip edildiği, 202828 ve 204813 sayılı markalarda ise “…” ibaresinin stilize bir şekilde tertip edildiği, davacı markasında “…” ibaresinin davalı markalarında ise “…” ibaresinin yer aldığı, …/… ibarelerinin “bilirkişi, uzman” anlamına geldiği veya bu anlamı çağrıştırdığı, bu ibarelerin oluşturduğu algı itibariyle özellikle hizmet sektörü bakımından ayırt edici niteliği çok düşük ibareler oldukları, taraf markalarının birinde X diğerinde “KS” harflerinin kullanılmasının markalar arasında işitsel farklılık yaratmasa dahi görsel anlamda farklılık oluşturduğu, bunun yanısıra davalı markasının son kısmında “-TÜV” ekinin de yer aldığı ve bu unsurun da markalar arasında ilave bir farklılık yarattığı, yine 2003 02043, 2003 02041 sayılı davacı markalarında ilave unsurlar olarak … ibaresi ile eşit büyüklükte FLEX ve ACTIVE ibarelerinin de yer aldığı, 202828 ve 204813 sayılı markalarda da “…” ibaresinin stilize bir şekilde tertip edildiği, sayılan hususların varlığı göz önüne alındığında davacı markası ile davalı markalarında sırasıyla … ve … ibarelerinin bulunuyor olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzerlik oluşturmadığı ve sonuç olarak taraf markalarının 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzer olmadığı,
Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı:
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir. 
Davalıya ait … başvuru numaralı “…” ibareli marka ile davacıya ait markaların tescil kapsamında bulunan malları/hizmetleri karşılaştırdığında, davalıya ait markanın tescil kapsamında bulunan 42. sınıfa dahil hizmetler ile aynı/aynı tür hizmetlerin davacıya ait 2003 02043, 2003 02041, 204813 sayılı “… flex”, “… active”, “…” ibareli markaların tescil kapsamında bulunduğu,
Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı:
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Bununla birlikte, ortalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunun yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihtilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği,
Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Tersi durumda, yani önceki tarihli markanın ayırt edici gücü düşük olduğu durumda, karıştırılmanın ortaya çıkma olasılığı azalır. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır.
Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ötesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir.
Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, Yargıtay … HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “…” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
– Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
– Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
– Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Yargıtay içtihatları ve doktrince de benimsendiği üzere, SMK’nın ilgili hükümleri anlamında markaların benzerliğini markanın bütünü itibariyle orta düzeydeki tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt edici niteliğini ön plana çıkaran unsurlarında aramak gereklidir. Dolayısıyla, benzerlik değerlendirmesinde markanın sadece benzer olan unsurlarını ön plana çıkarıp bu unsurlara vurgu yaparak değerlendirme yapılması kadar, ön planda yer alan asli unsurların göz ardı edilerek farklılıklara vurgu yapılması da markanın temel fonksiyonlarına ve maddenin ruhuna aykırıdır. Karıştırılma ihtimali gerekçeli itiraz yukarıdaki genel ilkeler dikkate alınarak incelenmiştir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay … HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır: “Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
Bahsi geçen markalar arasındaki benzerlik ile mallar/hizmetler arasındaki benzerliğe ilişkin olarak yapılan tüm tespitler ışığında, davalıya ait … başvuru numaralı “…” ibareli marka ile davacıya ait… ibareli markaların tescil kapsamında aynı/aynı tür hizmetlerin yer aldığı görülmekle birlikte, taraf markaları arasında karşılıklı olarak …/… ibarelerinin bulunmasının tek başına markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmak için yeterli olmadığı, zira ihtilafın özünü oluşturan …/… ibarelerinin “bilirkişi, uzman” anlamına geldiği veya bu anlamı çağrıştırdığı, bu ibarelerin oluşturduğu algı itibariyle özellikle hizmet sektörü bakımından ayırt edici niteliği düşük/zayıf ibareler oldukları, dava dilekçesi kapsamında sunulan belgeler ışığında “…” ibaresi bakımından davacıya ait markaların tanınmışlıktan kaynaklı arttırılmış ayırt ediciliğinin de bulunmadığı, özetle, markalar arasındaki belirtilen farklılıkların karıştırılma ihtimalini bertaraf edeceği, markaların bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı,
Davacı markalarının tanınmış marka olup olmadığı:
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay ….H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “…” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, markanın ekonomik değeri, bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 s. Kanun’un 6/5 maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir.
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Davacı vekili tarafından ileri sürülen tanınmışlık iddiasının dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi ve belgeler çerçevesinde incelenmesi neticesinde, davacı tarafından “…” markasının bilgisayar ve elektronik ürünlerle ilgili emtialar bakımından tanınmışlığa sahip olduğu ileri sürülmekle birlikte bu iddiayı desteklemek açısından sadece “…” markalı ürünlere ilişkin bazı görsellere yer verildiği, bunun dışında davacıya ait “…” veya “…” ibarelerini içeren markaların listesine yer verildiği, sunulan dokümanların bir markanın tanınmışlığına ilişkin olarak somut bir kanaate varmayı mümkün kılmadığı, bir markanın tanınmışlığını ispatlayabilecek parametreler olan kamuoyu araştırması, pazar araştırması, ilgili pazardaki pazar payı, satış rakamları gibi somut verilere ihtiyaç duyulduğu, dava dilekçesi veya itiraz dilekçelerinin içeriğinde bu gibi bilgilere yer verilmediği, nispi ret gerekçesi olarak ileri sürülen bir iddia karşısında kurumun tanınmışlık tespitinde bulunamayacağı, belirtilen hususun ancak itiraz eden/davacı kişi/firma tarafından ispatlanması gerektiği, davacıya ait “…” veya “…” ibaresini içeren markalar ile ilgili olarak … veritabanında da herhangi bir tanınmışlık kaydına rastlanmadığı anlaşıldığından davacı tarafa ait “…” veya “…” ibareli markaların tanınmış marka olduğuna ve davalıya ait … ibareli markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açabileceği yönünde yeterli kanaat oluşmamıştır. Sonuç olarak davacı tarafından ileri sürülen tanınmışlık iddiasının da yeterli bilgi, belge ve deliller ile desteklenmediği anlaşıldığından dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında davacı tarafa ait “…” veya “…” ibaresini içeren markaların tanınmış marka olduğu yönünde yeterli kanaat oluşmadığı, davacıya ait markaların tanınmışlığı tespit edilemediğinden, dava konusu markaların davacıya ait markaların ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı,
Davalı … başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı :
Davalının yeni bir marka tescil başvurusunda bulunması eyleminin kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceği,
… Numaralı “…” İbareli Markanın Hükümsüzlüğü Bakımından:
Davacı, … nezdinde yapmış olduğu itirazlarda mesnet gösterdiği … ibareli markaların dışında kendisine ait başka markaları da iş bu davada mesnet göstermektedir.
Davacıya ait markalar ile davalıya ait … ibareli markanın karşılaştırılması neticesinde, davacıya ait markalar ile davalı markasının tescil kapsamında aynı/aynı tür hizmetlerin bulunduğu tespit edilmekle birlikte, itiraz sürecinde ileri sürülen markalar bakımından YİDK kararının iptaline ilişkin yapılan tespit ve değerlendirmeler ile hükümsüzlük davası bakımından yapılan bu başlık altında yapılan değerlendirmenin aynı olduğu, hükümsüzlüğü istenen … numaralı … ibareli marka ile davacıya markalar arasında da karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı,
Davacı tarafından dava dilekçesi kapsamında ileri sürülen iddiaların ve sunulan delillerin Kurum nezdinde yapılan itirazlarda ileri sürülen iddialara ve delillere nazaran daha geniş olmadığı göz önüne alındığında, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleri bakımından YİDK kararının iptaline ilişkin yapılan tespit ve değerlendirmelerin hükümsüzlük davası bakımından da geçerli olduğu, bu bağlamda dava konusu markanın tanınmışlık ve kötü niyet gerekçesiyle hükümsüz kılınması yönündeki davacı talebinin de haklı olmadığı,
Davalıya ait marka ile davacı markaları arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yeterli bilgi ve belge ile ispatlanamadığı ve 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen koşulların sağlanmadığı, davalının kötü niyetli olmadığı, sonuçlarına ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı … davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.21.04.2021

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır